25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 7 NİSAN 2021 ÇARŞAMBA HABER AB’den Türkiye ile ilişkilerde şartlı ‘yeni başlangıç’ mesajı ‘Yeni ivme’ sinyali HÜSEYİN HAYATSEVER AnkaraBrüksel hattında son dönemde yoğunlaşan diplomasi kapsamında Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen Ankara’yı ziyaret etti. 25 Mart’taki AB Liderler Zirvesi’nin ardından gerçekleşen ilk temasta iki AB lideri, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüştü. AB liderleri, “İlişkilere ivme katmak için Ankara’ya geldiklerini” belirtirken “ilişkilerin daha da ileriye götürülmesinin Türkiye’nin bu olumlu ivmeyi devam ettirme isteğine” bağlı olduğu mesajını vererek Türkiye’nin özellikle Doğu Akdeniz’de son dönemde sürdürdüğü politikanın devamını beklediklerini bildirdi. AB liderleri, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi başta olmak üzere hukukun üstünlüğü ve insan hakları endişelerini de Erdoğan’a aktardıklarını söyledi. AB Konseyi Başkanı Michel ve AB Komisyonu Başkanı Von der Leyen, 25 Mart’ta yapılan ve “Türkiye’yle şartlı işbirliği” mesajı çıkan zirvenin ardından dün Ankara’ya geldi. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan’la 2 saat 45 dakika süren bir görüşme gerçekleştiren Michel ve Leyen, görüşmeye ilişkin AB Türkiye Delegasyonu’nda bir basın toplantısı düzenledi. Türkiye’nin son dönemde AB ile “yapıcı bir şekilde ilişki kurmak istediğini gösterdiğini” belirten Leyen, “Biz de Türkiye’yle ilişkilerimize ivme katmak için geldik” dedi. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve göç mutabakatı gibi işbirliği alanlarını görüştüklerini belirten Leyen, “Sığınmacılara yönelik AB yardımının devam etmesi gerektiği konusunda kararlıyız” dedi ve göç mutabakatı konusunda Türkiye’nin yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmesini beklediklerini söyledi. ‘Yolun başındayız’ Von der Leyen, ilişkilerin geleceğiyle ilgili “Gelecekte daha iyi ilişkiler inşa etmek istiyoruz, ancak şu an bir yolun başındayız, bu yolun bizi nereye götüreceği sadece müzakerelerin içeriğine bağlı değil. Dolayısıyla son haftalarda gördüğümüz ivmenin sürCumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel (solda) ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’i (sağda) Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul etti. Yenel: İlişkiler ‘alver’e sıkıştı Türkiye’nin AB Daimi Temsilciliği ve AB Bakanlığı Müsteşarlığı görevlerini de yürütmüş olan emekli Büyükelçi Selim Yenel, Ankara’da yapılan TürkiyeAB görüşmesini Cumhuriyet’e değerlendirdi. Yenel, “Bu ziyaret, iki tarafın ilişkilerinde yeni bir başlangıç. Haziran ayına kadar Türkiye’nin son dönemde izlediği politikanın ne ölçüde sürdüğünü değerlendirecekler. Bu politika devam ederse haziran ayından itibaren ilişkilerde daha yeni açılımlar bekleyebiliriz. Fakat hazirana kadar kayda değer somut adım beklememek gerekiyor” dedi. Yenel, von der Leyen ve Michel’in dile getirdiği Türkiye’deki “hukukun üstünlüğü” konusundaki endişelerle ilgili “Zirve bildirisinde Türkiye konusu daha çok Doğu Akdeniz odaklıydı, sona doğru insan hakları ve hukukun üstünlüğüne değiniyorlardı. Fakat AB’deki çeşitli çevrelerden gelen eleştiriler çerçevesinde Ankara’da bu konuları daha fazla gündeme getirme ihtiyacı hissettiler” diye konuştu. TürkiyeAB ilişkilerinde son dönemde üyelik müzakerelerinin tamamen gündemden düşürüldüğüne dikkat çeken Yenel, “TürkiyeAB ilişkileri bir alver çerçevesine sıkıştırıldı. AB, Türkiye’ye aday ülke değil, üçüncü bir ülkeymiş gibi muamele ediyor. Türkiye’nin bu niteliğinin gündemde tutulması gerekiyor” dedi. İlişkilerde hazirandan sonra yeni bir ivme beklenebileceğini belirten Yenel, şöyle konuştu: “Taraflar arasında karşılıklı olarak bu adımlar atılabilirse taraflar arasında bir güven ortamı oluşabilir. Türkiye’den gerilimi yükseltmemesini talep ediyorlar, Türkiye geri adım atınca işler yumuşadı. Bu ortamın korunması için Yunanistan ve Rum tarafının da tahrikten kaçınması gerekiyor.” dürülebilirliği kanıtlanmalı” dedi. Hukuk vurgusu Görüşmede hukukun üstünlüğü ve temel özgürlükler meselelerini de gündeme getirdiklerini aktaran Von der Leyen, AB’nin Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmesinden dolayı endişe duyduğunu, Erdoğan’a sözleşmeden çıkma kararından çekilmesi çağrısı yaptıklarını belirtti. Von der Leyen, HDP’nin kapatılması ile Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararına rağmen serbest bırakılmamasıyla ilgili de “Türkiye’nin AİHM kararlarına saygı göstermesi çok önemli” dedi. AB Konseyi Başkanı Charles Michel de “AB, ekonomik işbirliği, göç ve halklar arasında bağlantıyı artırmak için somut gündem sunmaya hazır” dedi. Michel, AB’nin Türkiye’ye mülteciler konusundaki desteğiyle ilgili “Komisyon yakında Türkiye, Ürdün ve Lübnan’daki mültecilerin finansmanı için bir öneri sunacak” dedi. Michel, Türkiye’ye özellikle Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve mülteci mutabakatı gibi konularda somut adımlar için ise hazirandaki AB Zirvesi’nden sonrasını işaret etti. l ANKARA BM 75. Genel Kurulu Başkanı, görevi üstlenmesinin ardından Ankara’ya geldi Bozkır’dan Türkiye ziyareti Bozkır Birleşmiş Milletler (BM) 75. Genel Kurulu Başkanı Volkan Bozkır, bu görevi üstlenmesinin ardından ilk kez Türkiye’yi ziyaret etti. Geçen yıl 193 ülkenin 178’inin desteğini alarak BM Genel Kurulu Başkanlığı’na seçilen Bozkır, 15 Eylül’den bu yana bu görevi sürdürüyor. Türkiye’den BM Genel Kurulu Başkanlığı’na seçilen ilk isim olan Bozkır, bu yıl eylül ayına kadar bu görevi sürdürecek. BM Genel Kurulu Başkanı, oturumları yönetiyor ve kurulun işleyişini düzenliyor. BM Genel Kurulu Başkanı sıfatıyla ilk seyahatini gerçekleştiren Bozkır, dün Türkiye’ye geldi. Ankara’da ilk olarak Anıtkabir’i ziyaret eden Bozkır, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştü. Bozkır, TBMM Genel Kurulu’na seslendi. Myanmar’da gerçekleşen askeri darbe hakkında konuşan Bozkır, darbenin BM Genel Sekreteri ve BM Güvenlik Konseyi tarafından kınandığını belirterek “BM Genel Kurulu’nu toplandı ve askeri darbenin kınanması ve oradaki seçilmiş başbakan ve liderin süratle tutukluluklarının sona erdirilmesi çağrılarında bulundu. BM olarak size şunu garanti edebilirim ki benim başkanlığım döneminde hiçbir ülkedeki askeri darbe destek bulmayacaktır” diye konuştu. l ANKARA/Cumhuriyet Siyasetin sorumluları, ihtiyatı elden bırakamayacakları bir noktaya geldi Doların iktidarı İktidar ekonominin kritikliğini iyice algılamış durumda. Nalüksü olan siyasi aktörlerin kükremeleri, fırsatı kaçırmama açıci Ağbal’ın görevden alınmasısından normal. Nasılsa taş atılan nın ardından dolar 1 TL civarınyerde değecek bir baş yok. Hüküda yükseldi ve 8.10 TL’nin altına inmiyor. İktidara yakın olduğu bilinen iş insanının bile yaSERTAÇ EŞ kınmalarını dile getirdiği bir ortamda metin de bu lüksü yok. Doların iktidarı şu ara tartışılmıyor... ‘Kimden emir alacak?’ haftaya girdik: Dövizdeki hareketlilik ve Bildiri tartışmaları arasında bir konu enflasyon rahatsız edici. kısmen de olsa olumlu yönde gelişti. Emekli amirallerin “düşünceyi açıkla Cumurbaşkanı Erdoğan, “Takkeli amima özgürlüğü” kapsamında, tartışmalı ral” konusunu “kesinlikle tasvip etmezamanlamayla gündeme gelmelerine ik diklerini” açıkladı. Gözlediğimiz kadatidardan çok sert açıklamalar bekleni rıyla bu konuya her siyasi parti duyarlı. yordu. Pazar ve pazartesi günü bu bek MHP bu olaylara karşı, AKP’liler bile ralenti kısmen karşılık buldu. Pazartesi hatsızlığını dile getiriyordu. Ancak bagünü Cumhurbaşkanı Recep Taysına yansıyan örnek konusunda bayip Erdoğan’ın açıklama yapaşından beri güçlü bir açıklama yacağına ilişkin televizyonlar sık pılsaydı sorun bu kadar büyümezsık anlık duyurular yaptı. Ancak di. Kendisine “asker” diyen bazıErdoğan’ın açıklamaları, piyasalarının komutanından değil de “şıların kapanmasından sonra gerhından” emir almasının sonucunu, çekleşti. Erdoğan’ın açıklamalarının 15 Temmuz’da acı bir deneyimle yaşaiktidar yörüngesindeki basını kesme dık. Silahlı Kuvvetler’e sızmanın kapısı diği çok açık. Kritik nokta şu, doların artık kapatılmalı... ateşinin bir daha yükselmesi, yöneEmekli amiraller hakkında yürütütenlerin göze alabileceği bir konu de len soruşturma kapsamındaki bazı geğil. Bu anlaşıldı. Ekonominin dış kay lişmeler çok umut kırıcı. İlgili ilgisiz kinağa bağımlı olması, artan borç raşilerin, kişisel bilgileri havada uçuşukamları, ödenen faizin sürekli yüksel yor. Hani hukuk reformu vardı, iktidamesi, iç siyasetteki sorumluların tav rın deyimiyle, yabancı yatırımcıya fazrını da belirleyecek. Boşluğa taş atma ladan güvenceler verilecekti... ‘PUDRAŞEKER’ TRAVMASI AKPGenel Merkez çalışanı Kürşat Ayvatoğlu’nun uyuşturucu kullandığı görüntüler, bindiği lüks arabalar ve savcılık ifadesinde yer alan gelirine ilişkin bilgiler kamuoyunda dikkat çekti. Önemli kentlerden birinin AKP yönetiminde yer alan partiliyle sohbetimiz, konunun parti içindeki durumunu açıkça ortaya koyuyor. Parti yöneticisi, sohbetin bir yerinde “Gazeteciler de bu işin içinde” deyince “Nasıl” diye sorduk, şöyle yanıtladı: “Sizin okuduğunuz okullardan mezun olan, bir belediyemizde çalışan bir arkadaş vardı. Aynı zamanda bir milletvekilimizin danışmanı... Hiç ihtiyaç olmamasına rağmen bir dergi çıkarıyor ve belediyelerden reklam alıyorlar. Öğrenince bunu engelledik. Ama bu (Ayvatoğlu) patladı işte. Maalesef bunları engelleyemiyoruz. En büyük sorunumuz bence bu...” İzlenimimiz o ki ekonomik kriz ve salgın ortamında bu olaylar AKP’de travma etkisi yaratmaya başlamış. l ANKARA MUSTAFA TIMISI, TANIKLIKLARINI ANLATIYOR: Biz Varız Dün Bugün Yarın Birlik Partisi Genel Başkanlığı’ndan SHP Genel Başkan Yardımcılığı ve genel sekreterliğe uzanan uzun bir siyasi tarihe tanıklığını nehir söyleşileri tarzında bir anı kitabında anlatan Mustafa Timisi, 1960’lardan başlayarak 2000’li yıllara kadar siyasette tanıklıkları yanında gözlemlerine de yer veriyor. Kitapta İsmet İnönü, Erdal İnönü, Ecevit, Karayalçın ve CHP’nin önemli isimleri ile ilgili pek çok anekdot var. ARKADAŞLARIMIN OYUNU BÖLÜKBAŞI’NDAN ÖĞRENDIM APhükümetinin 1970 yılı güvenoyu öncesinde Birlik Partisi’nin yönetim kurulunu topladım. Bütçede ret oyu kullanılması konusunda karar aldık. Oylamanın yapılacağı gün Meclis’te localar dolmuş, basın ayakta. Genel kurul salonunda sinek uçsa duyulacak türden bir sessizlik var. Oylama başlamadan önce Osman Bölükbaşı bana seslenerek “Sayın Timisi, içinizde iktidarın adamları var” dedi. Ben de “Bizim içimizde ayrılık olmaz. Böyle nahoş sözlere de itibar etmeyiz” diye cevap verdim. Bölükbaşı, “Görürsün, görürsün bekle” dedi. Oylamaya geçildi ve partimizin milletvekillerinden Hüseyin Balan, Kazım Ulusoy, Naki Ulusoy, Yusuf Ulusoy ve Hüseyin Çınar, AP’lilerle birlikte “kabul” oyu verdi. Parti kararına uyan Haydan Özdemir ile iki kiTimisi şi kalmıştık. Böylece Demirel güvenoyu almış oldu. Yıkılmış halde dışarı çıktım. Daha sonra gazetecilere “Söylentiler doğrulanmış oldu. Demek ki mebus pazarlığında değerTimisi, 1977’de Taksim mitinginde. lerini bulmuşlar” dedim. O söz sonraki yıllarda da çok kullanıldı. Demirel hükümeti o gün güvenoyu almamış olsa belki 12 Mart darbesi olmayacaktı. DENIZLER’IN IDAMINI DURDURMASI IÇIN CUMHURBAŞKANI SUNAY’A MEKTUP Denizler’in idamı ile ilgili karar Meclis’te tartışılıyor. O günlerde Hüseyin İnan’ın babası Meclis’e daha önceden tanıdığı partimizin genel sekreteri Haydar Özdemir’i ziyarete geldi. Üçümüz birlikte idamların engellenmesi için CHP’lilere kulis yapmaya çalıştık ama kimse açıktan görüş belirtmiyordu. Bir resepsiyonda gördüğüm Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler’e idamların yanlış olacağını belirttim ama o da “İş bizden çıktı artık Meclis’in işi” deyince Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a idam kararını veto etmesi için mektup yazarak şunları söyledim: “Ülkemizi 12 Mart noktasına getirmiş, Cumhuriyetimizi tehlikeye düşürmüş bulunan, meclislerde çoğunluğa sahip AP grupları her türlü uyarıya rağmen duygusal bir tutum içinde, memleketimizin geleceğini düşünmeden, milli bütünlüğümüzü zedeleyecek gelişmelere ve istismarlara imkân veribelecek idamların çıkarılmasını sağlamışlardır. İçinde bulunduğumuz siyasi, sosyal bunalımlarımızın hallinde, bu üç genç adamın asılması hiçbir çözüm yolu getirmeyeceği gibi aksine, bundan böyle, yeni birtakım huzursuzlukların ve istismarların kaynağını teşkil edebilir endişesi içindeyim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geleceği ile ilgili hem bugün ve hem de tarihi sorumluluğu taşıyan bir kişi olarak, ayrıca dünya kamuoyunda devletimizin itibarıyla yakından ilgili bulunan bu kanunun, tarafınızdan veto edilmesini, büyük memleket severlik duyguları içinde içtenlikle dilemekteyim.” CHP ITTIFAKI REDDETMESEYDI GÜNEŞ MOTEL OLAYI OLMAZDI 1977 seçimleri girerken MC karşısında CHP, TBP olarak biz, bir de sosyalist sol var. CHP iyi bir noktada. Alevi, sol, entelektüel kamuoyu da Ecevit’in yanında. Bunu da görüyoruz. CHP Genel Sekreteri Orhan Eyüboğlu’na gittim. Ecevit’le görüşmek istediğimi söyledim. Ecevit, Eyüboğlu ve ben iki üç saati aşkın seçimde nasıl işbirliği yapabileceğimizi konuştuk. Her türlü seçeneği masaya yatırdık. İki partinin birleşmesi için kurultaylar yapmak lazım. Ama seçimlere iki üç ay olduğu için yetişmez. İkinci seçenek bizim bazı önerilerimizi de içine bir seçim bildirgesi hazırlanmasını ve bizim de seçime katılmamamız kararıydı. Ecevit, “Hayır, sizsiz Meclis’i düşünemiyiz” dedi. Üçüncü seçenek de bizim seçimlere katılmayıp CHP listelerinden seçime girmemizdi. Ecevit, hangi seçim bölgelerinde işbirliği yapabileceğimizi ve bize ne kadar kontenjan ayrılabileceği konusunda Eyüboğlu ile temasları sürdürmemizi söyledi. Aradan bir ay geçmesine rağmen CHP’den bir yanıt gelmedi. Ben arayınca buluştuk ve bizimle hiçbir ittifak yapılmayacağını, ancak partimizi feshedip CHP’ye katılabileceğimizi öneren PM kararı. Üstelik bu kararı da kamuoyuna açıklamışlar. Eyüboğlu’na bunun tam bir Bizans oyunu olduğunu belirttim ve öneriyi reddettim. 1977 seçimleri öncesinde bizimle ittifak yapmayı reddeden CHP, seçim sonrasında Güneş Motel olayı olarak tarihe geçen milletvekilliği pazarlığını yaptılar. AP’den transfer ettikleri her bir milletvekiline bir bakanlık verdiler. ECEVIT BIZI IÇERI ALMADI Murat Karayalçın, 1993 kurultayında SHP Genel Başkanı seçildi, ben de genel başkan yardımcısı oldum. DSP ile birleşmenin solun yararına olduğunu ve Ecevit’le görüşmemiz gerektiğini söyledim. Kara16 Şubat 1995, Karayalçın ve Timisi yalçın büyük bir sakamının kapısında karşıladı mimiyetle bu görüşü kabizleri ve içeri almadı, bubullendi ve koltuğunu se yur etmedi. Gazetecileve seve Ecevit’e bırakarin huzurunda, “Burada kobileceğini söyledi. Bülent nuşabiliriz. Biz iki ayrı parBey’den randevu alındı ve tiyiz, birleşmemize gerek gittik. Ecevit, Meclis’te ma yok” dedi. İNÖNÜ’NÜN ISTIFASINDA SIVAS KATLIAMININ ETKISI SHP Kurultayı: (Soldan sağa) Deniz Baykal, Erdal İnönü, Mustafa Timisi. Erdal Bey’in Madımak’tan önce de istifa edeceğine dair söylentiler vardı ama buna yönelik bir ipucu yoktu. Bence Madımak olayı ayrılma kararını kolaylaştırmıştır. Madımak olayının üzüntüsünü hep yaşadı Erdal Bey, elbette bunu hak etmedi. Erdal Bey, bu gerici kara tehlikenin neler yapabileceğini göremedi. Dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’i tanırdı, eski danışmanıydı. Erdal Bey, ona inandı, güvendi, valinin görüşü ona yatkın geldi; devletin valisi... Dolayısıyla birincil faktörün iç dünyasında Madımak katliamının büyük ağırlığını, acısını hissetmesi olduğunu düşünüyorum. İkincisi, Demirel Cumhurbaşkanı olduktan sonra, başbakanlık görevine gelen Tansu Çiller’le uyuşmamış olabilir. l İç Politika
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle