03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 13 7 NİSAN 2021 ÇARŞAMBA Yeşilçam’ın gizli sesi... Bu yıl İKSV İstanbul Film Festivali’nde onur ödülüne değer görülen Belkıs Özener ile 67 yıllık müzik dolu yolculuğu konuştuk. Nostalji şarkıları bize sevdiren bir ses.... Yıllarca Türkan Şoray, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit, Fat‘TELIF HAKLARI KONUSUNDA DEVLET ma Girik, Selda Alkor, Müjde Ar, Hale Soygazi, Perihan Savaş’a ses oldu. Onların seslendirdiği şarkıları aslında o DAHA TITIZ VE KORUYUCU OLMALI’ okudu. Yesilçam’da gizli kalmış bir sanatçı Belkıs Özener. Öyle kolay değil; Fosforlu Cevriye’de bıçkın, Buruk Acı’da bedbaht, Karagözlüm’de balıkçı kız olmak, karaktere göre şarkı söylemek... Ses güzelliği yanında, aslında ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK iyi de bir oyuncu olmak gerekli. Tüm bunlar bir Belkıs Özener araya gelince, ortaya 67 yıllık bir yolculuk çıkıyor. Belkıs ÖzeBu yıl İKSV İstanbul Film ner, ablası Gönül Festivali’nde onur ödülüne değer görülen Özener ile bu uzun yolculuğu konuştuk. n İKSV İstanbul Film Festivali’nde onur ödülüne değer görüldünüz. DuyYazar’a da ses olmuş bir dönem. Gönül Yazar’ın, sesi kısılmış ve mutlaka sahneye çıkması gerekiyormuş. Özener ablası ile gider. Sahnedeki perdeye ufak bir delik açarlar ve Vitrindeki aktris veya aktörler ön plandadır. Mesleğin kaderi bu. İşin mutfağında olmak gularınızı bizimle paylaşır ablasını seslendirir bu demek. 62 senemısınız? sanatçı. sinden itibaren birkaç Çok mutlu oldum tabii ki. Şarfilmde seslendirme yapkıları plaklardan çalınan biri değilim, mışım fakat milat 67 yılınstüdyoda şarkı dublajı yapan bir emek daki Sinekli Bakkal filmidir. Filmlere çiyim. Dolayısıyla mesleğim ile ilgili müzik yapan Metin Bükey, apar topar maya devam ettim. Yıllarca evde oturduktan sonra 2006’da yapmış olduğum albümden sonra, oğlum Barkın ile yeniden konserler vermeye başladım. Gücüm yettiğince de devam etmeye çalışıyorum. Toplamda 67 yıllık bir yolculuk olmuş oluyor. Ne mutlu bana ki bugünleri görebildim. ‘Sesimle oyunculuk yaptım’ n Aslında siz ülkenin ilk dublaj san Ülkemizde telif hakları sorunu hep vardı ve hâlâ devam ediyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Eskiden telif hakları ve sosyal haklar konusunda daha kötüydük. TV kanallarında oynayan filmlerden, her yerde çalınan şarkılarımızdan bir pay almak mümkün değildi. İlerleyen yıllarda biraz daha iyileştirme yapıldı fakat daha yapılacak çok iş var. Özellikle emekli maaşı ile geçinmek zorunda olan benim gibi sanatçılar, telif haklarından gelebilecek ek gelirler ile ayakta durmaktalar. Bu konuda devletimizin daha titiz ve koruyucu olmasını bekliyoruz. n Sanata yıllarınızı vermiş biri olarak Türkiye’nin en büyük sorunu nedir sizce? Eğitimdir herhalde. Toplumsal sorunlarımızın çözülemeyeşinin en büyük sıkıntısıdır bu. 7’den 70’e herkese lazım. Başka türlü ilerlemek ve gelişmek mümkün olmayacaktır. bir ödül aldığımda onore oluyor, emek beni Acar film stüdyosuna götürdü, gi natçılarındansınız, çok zor ve özveri lerimin karşılığını görmüş oluyorum. Müzik dünyasından aldığım ödüllerle, sinema dünyasından aldığım ödüller arasında anlam farkı oluyor. Hatırlanmak ve vefa göstermeleri beni çok diş o gidiş. Sonrasında filmden filme koşturur oldum. 75 senesindeki “Civciv Çıkacak” filmi ile bitirme kararı aldım. 78 senesine kadar Metin’in hatırını kıramayarak birkaç filmde daha şaristeyen bir meslek. Filmdeki oyuncunun durumuna göre şarkı söylemek, sesi kısıldığında, hasta olduğunda ya da çok neşeli olduğunda duruma göre duygu değişimi... Bana göre ses sadum. Ses dublajı veya benim gibi şarkı dublajı yapan her meslektaşım çok güzel işler çıkarmışız. Malum, ülkemizde dublaj en üst seviyede ve kalitede. mutlu ediyor. Nostalji şarkılar... n Benim gibi Yeşilçam sevenler sizi hep merak etti. Nostalji şarkıların sevilmesinde katkınız büyük. Sizi sizden dinleyebilir miyiz? Halkımın beni bu kadar merak ettiğini bilmiyordum. Albümüm çıktıktan sonra sevenlerim etrafımı sarıp adeta hesap sordular. Bizi yıllarca kendinizden mahrum ettiniz dediler. Meğer nostalji şarkılarının ilgi görmesinkı okudum fakat şarkılı salon filmlerinin yerini erotik filmlerin aldığı dönemde benim de dublaj maceram bitmiş oldu. Kâğıt üstünde (19611978) 17 senelik dublaj, (19541976) 22 senelik bir gazino hayatım var. Sabite Tur ve Perihan Altındağ’ın alt kadrolarında başlayıp Zeki Müren’le devam eden gazino hayatım, dönemin büyük gazinolarından biri olan olan Bebek Belediye’deki assolistliğim ile bitti. 90’lı yıllara kadar özel gecelerde şarkı okunatçılığı yanında oyunculuk da yapmışsınız. Sesimle bir nevi oyunculuk yaptığım doğrudur. Biz dublaj sanatçılarının yeteneği de buradan gelmektedir. Ses tonunun uygunluğu ve kalitesinin yanında, her oyuncuya göre sesini değiştirebilmek de yetenek ister. Dolgun dudaklıbalık etli Türkan Şoray ile sarı saçlıBatı görünümlü Filiz Akın’ı farklı ses tonları ile okuyordum. Fosforlu Cevriye’de bıçkın, Buruk Acı’da bedbaht, Karagözlüm’de balıkçı kız oluyor‘Sahneler beni zorladı’ n Seslendirirken en zorlandığınız sanatçıyı ve durumu bizimle paylaşır mısınız? Sanatçı değil, sahneler beni zorlardı. Kölen Olayım filmi ve şarkısında zorlandığımı hatırlıyorum. “Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar” ve “Ben seni unutmak için sevmedim” şarkılarında kısık ve hazin bir ses tonu ile okumam gerekiyordu. Sayısız tekrardan sonra sesim kısılmıştı. de benim de katkım varmış da haberim yokmuş. Esasında, yerim yurdum belliydi. Ünlü bir ablanın kardeşiydim ‘TAKLIT EDILEMEYEN BIR SES TONUM VAR’ fakat kapımı çalan da olmadı herhalde. Kim bilir belki de yaşamıyor zannediyorlardı. Sanırım jeneriklerde adımın nadir yazıyor olması da kim olduğumu gölgelemiş. n Yeşilçam oyuncularının söylediği şarkıları siz seslendiriyordunuz. Nasıl başladı bu süreç ve ne hissederdiniz? n Bu meslekte tercih edilmenizdeki en önemli unsur nedir sizce? Tercih edilmemin en büyük sebebi, senkron tutturmadaki becerimdir herhalde. Fakat ses tonu ve okuyuş neği de bir başka tercih sebebidir. Salon filmleri eğlendirmek ve ağlatmak üzerine senaryolar içeriyordu. Mendil ıslatabilme ayrı bir özelliktir. Bülbül gibi şakıyan bir ses tonu, seyirciyi ağlatamayabilir. Karakteristik bir ses tonu, her sahneye uygun olmayabilir. Benim dönemimde çok yüksek ses aralınum var. “Keriz” dediğimiz şarkı nağmeleri bende bulunmaz. Şarkıyı bozmak, adeta yeniden bestelemek benim tarzım değildir. Sinekli Bakkal filmine gittiğimde duru ve üsluplu okuyuşum tonmayster ve yönetmenleri etkilemiş olacak ki bir daha beni bırakmadılar. Deneme için stüdyoya girip 23 şarDublaj sanatçılığı gölstili de bir etkendir. Yukarıda ğına sahip veya şöhretli birçok sa kı okuduktan sonra koridorlara çıgede kalmak demektir. bahsettiğim her sanatçıya baş natçı vardı fakat beni tercih etti kıp “Türk filmlerinin sesini nihayet ka bir ton ile okuyabilme yete ler. Taklit edilemeyen bir ses to bulduk” dediklerini hatırlıyorum. İzmir’de bağımsız bir tiyatro festivali İzmir’in 14 bağımsız tiyatro topluluğu, “İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi” (İzmir BTİ) çatısı altında bir araya gelerek yeni İzmir Bağımsız Tiyatro Günleri’ni başlatıyor. İzmir’de varlığını sürdüren tiyatrolarla dayanışmak için başlatılan Tiyatro Günleri, 26 Nisan 11 Mayıs tarihleri arasında NHKM Konak Halk Sahnesi’nde seyirciyle buluşacak. İzmir BTİ’nin parçası olan ekipler tarafından 11 oyun sahnelenecek ve bir film gösterimi, ardından da panel yapılacak. Tiyatro Günleri biletlerine “Biletinial” sitesinden ulaşılıyor. Ayrıca gösterimlere katılamayacak seyirciler, web sitesinden festivale katkıda bulunabilecek. SETTEKI KAZADA OYUNCU AKYÜZ YARALANDI Sinema TV Sendikası, Acun Ilıcalı’nın sahibi olduğu “Exxen” adlı platformda yayımlanacak “Olağan Şüpheliler” adlı dizinin çekimleri sırasında bir iş kazası yaşandığını duyurdu. Çekimler sırasında Aylin Akyüz adlı oyuncunun dublör olarak yer aldığı sahnede önce aracın üzerine, sonra da yere düşerek ağır yaralandığı belirtildi. Akyüz’ün sağlık durumu ciddiyetini koruyor. Romain Rolland ve Beethoven Yapı Kredi Kültür Sanat (YKYS) bu hafta çevrimiçi iki etkinlikle meraklısını buluşturacak. Birincisi, Frankofoni Festivali kapsamında YKKS Yayıncılık ve Özel Saint Benoit Fransız Lisesi’nin YouTube kanalları üzerinden 7 Nisan Çarşamba günü yeniden gösterime açılacak olan “Romain Rolland’ın Yapıtından: JeanChristophe ve Beethoven” başlıklı söyleşi ve konser. Felsefeci, yazar, çevirmen Nami Başer, Nobel ödüllü (1915) Fransız yazar Rolland’ın, Adnan Cemgil’in çevirisiyle YKY tarafından yayımlanan üç ciltlik JeanChristophe ırmak romanından yola çıkarak değerini bugün de koruyan görüşlerini irdeleyecek. Devlet sanatçısı piyanist Gülsin Onay ise romandan esinlenerek Rolland’ın en önemli araştırmacısı kabul edildiği Beethoven’den parçalar seslendirecek. İkinci etkinlik ise 9 Nisan Cuma 17.00’de Yapı Kredi Yayınları Instagram’da canlı yapılacak olan “Sanat Dünyamız Konuşmaları”nda derginin ocakşubat sayısında da yer alan 13. Gwangju Bienali üzerine konuşma. Etkinlikte, bu yıl “Minds Rising, Spirits Tuning” (Bilinçler Yükselir, Ruhlar Birleşirken) başlığıyla, 1 Nisan 9 Mayıs 2021 tarihleri arasında düzenlenecek olan Asya’nın prestijli çağdaş sanat bienali Gwangju’nun Natasha Ginwala ile beraber sanatsal direktörlüğünü üstlenen Defne Ayas ve kamusal programlar sorumlusu Özge Ersoy konuşacak. Dijital Sanat Merkezi: Farklı sanat disiplinlerine ait performansları tek bir dijital platform çatısı altında toplayan “dijital sanat merkezi” Sahneport duyuruldu. Sinema, tiyatro, konser ve sergi gibi kültür sanat aktiviteleEda Kendirli ri Sahneport üzerinden yayımlanacak. Sahneport’un duyurusunun yapıldığı dünkü basın toplantısında platformun kurucuları Eda Kendirli ve Halim Ercan konuştu. Ercan, “Sanat ve sanatçı dostu olarak özellikle pandemi döneminde sanatsevere ulaşamayan sanat eserlerini dijital dünyaya taşıyıp yepyeni bir mecra yaratmak için bu yola çıktık. Sistemimiz dijital biletleme modeli ile çalışıyor. Hem tüm sanat dallarından eserleri bir platformda buluşturarak hem de kullanıcı dostu bir arayüz ile sitenin dışına çıkmadan tek tıkla istenilen etkinliğe ulaştırarak fark yaratıyoruz” dedi. Halim Ercan Kendirli ise “Öncelikli hedefimiz global ölçekli sahne sanatlarını yayımlamak. Benimsediğimiz evrensellik anlayışı ile sadece Türkiye’den değil, globalden eserleri de yayımlamayı misyon edindik. Bu misyon doğrultusunda da ilk olarak Hollandalı iki tiyatro kurumu ile anlaştık ve sanatseverlere ulaştırmaya başladık. Bunların da sayılarını artıracağız. Hatta Türkiye’den sanat eserlerini de globale açmak gibi bir hedefimiz var” diye konuştu. Afiş tasarımı yarışmasının başvuruları başladı Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından 412 Kasım tarihlerinde düzenlenecek 32. Ankara Film Festivali’nin afişi yarışma ile belirlenecek. Bireysel katılıma açık olan “32. Ankara Film Festivali Afiş Tasarımı Yarışması”na gönderilen eserlerin, daha önce yurtiçinde ve yurtdışında herhangi bir yarışma ya da sergiye katılmamış, hiçbir yerde yayımlanmamış, özgün olması ve eser içinde kullanılacak olan görsellerin herhangi bir yerden kopya edilmemiş olması gerekiyor. Afişin sahibine 5 bin TL ödül verilecek. Başvuru süreci 15 Eylül’e kadar devam edecek. Ayrıntılı bilgi: filmfestankara.org.tr Bahar Ayini İlkbaharla birlikte kışın karanlık günlerinden sıyrılıp yüzümüzü aydınlık yaz günlerine çeviririz. İstanbul’da Lale Devri’ne esin veren doğa uyanır. Mor salkımlar, erguvanlar, laleler açar. Burada, “Kış, o karanlık yüzünü doğanın rengârenk uyanışına devreder” diye romantik bir cümle kuracaktım. Oysa bugünlerde her konuda geçirdiğimiz korku dolu karabasandan uyanabilecek miyiz acaba? Doğayla, doğamızla barışabilecek miyiz? Hele romantizmin hayal gücünü bir daha tadacak mıyız? Yeniden romantik cümleler kurabilecek miyiz? Stravinski’nin Bahar Ayini balesini dinliyorum. Yirminci yüzyılda müzik sanatının bir kırılma noktası. Baştan sona dramatik bir gerilim içinde. İlk şekliyle piyanoda dörtel için bestelenmiş, sonradan orkestraya uyarlanınca vurmalı çalgılar (tamtamlar) başrolde yer almış. Birinci temsil 22 Nisan 1913 tarihinde Metropolitan Operası’nda yapılmış. Massine’in koreografisinde Martha Graham dans etmiş. Bu ilk temsil aynı zamanda büyük bir skandal olarak tarihe geçmiş: Daha perde kapanmadan sahneye yumurtalar filan atılmış. Çünkü zamanın izleyicisi için vurmalı çalgıların ritmik yapısındaki şiddetli “gürültü”, önceki çağların dans kavramındaki romantik kimlikten yoksunmuş. Bestecinin 1908’deki ilk çalışmaları olan Scherzo Fantastique ve Havai Fişekler büyük övgü toplayınca zamanın ünlü korrepetitörü Diyagilev, ona, 1910 yılında Ateşkuşu Balesi’ni ısmarlar. Stravinski, Ateşkuşu’ndaki parlak orkestra renkleriyle sanatını kanıtlamaya başlamış, bunun da ardından Petruşka ve Bahar Ayini balelerini ortaya çıkarmıştır. Stravinski’nin değişik dönemleri, 20. yüzyıl müzik tarihinde de değişik akımların öncülüğünü yapmıştır: İlkelcilik, Yeni Klasikçilik, Folklorculuk ve hatta Gelecekçilik (Futurism) bile Stravinski’den ışık almış akımlardır. Her dönemde değişik giysilere bürünse de ritim öğesine ayrıcalık tanıması, besteciye has bir özelliktir. Düğünler Kantatı gibi en yalın dokudaki yapıtından Bahar Ayini gibi en karmaşık armoniye sahip yapıtına kadar ritmin gücü her şeyin üstündedir. Hemen her çalışmasındaki bir diğer ortak payda ise tiyatro ve dans olgusunu kullanmasıdır. İlkelcilik (Primitivizm) 20. yüzyıl başında, 19. yüzyılın romantizmindeki kişisel düş dünyasına tepki olarak birçok akım iç içe doğar. Bunlardan birisi, ilkel sanatın yeniden gündeme gelmesidir. Böylece güçlü bir ritim dokusu, günün müziğine yepyeni renkler sunar. İlkel boyların sanatı yalnız müzikte değil, plastik sanatlarda da etkinleşir: Örneğin tören maskeleri Ernst Ludwig Kirchner ve Franz Marc gibi Alman ressamları etkilerken, Paris’te de Picasso ve Braque gibi ressamların ilgisini çeker; müzik sanatında da Stravinski’nin Bahar Ayini balesiyle özdeşleşir. Bu çalışma o güne dek bale izleyicilerinin alışık olmadığı bir ortam sunar: Sahnede tütüler içindeki düşsel balerinler yerine, çuvallara sarılmış, köşeli bir devingenlik sergileyen dansçılar vardır. Bir yanda ısrarlı ritmin tekdüzeliği; öte yanda ilkelliğin dizgin vurulamayan coşkusu ve çoğunlukla tonal olmayan armoninin yarattığı disonant sesler, iç içe sergilenir. Nijinski’nin koreografisi üstüne hazırlanan yapıtın her perdesi tedirgin adımlarla başlayıp coşkun bir doruğa tırmanır. Bu eserin getirdiği yenilik, yalnız yürekli ritim kurgusunda değildir. Büyük orkestranın etkin sonoritesi, akor birleşimlerinin bağdaşması ve bütününde içerdiği mantık, çağın başyapıtlarından biri olması için yeterlidir. Bu yapıtın el yazması son sayfasının altına Stravinski şöyle bir not düşmüştür: “Bugün, 4.11.1912, Pazar. Dayanılmaz bir diş ağrısı içinde Bahar Ayini’ni tamamladım.” Bahar Ayini’ni dinlerken yalnız Stravinski’nin 20. yüzyıl başındaki anlatımına değil, günümüzün her konudaki kargaşasına da göndermeler bulabilirsiniz. Usta yönetmenin filmleri MUBI’de “Aşk Zamanı” Dünya sinemasının büyük ustalarından Wong Kar Wai’nin sinema tarihinde yer etmiş yapıtları, yenilenmiş kopyalarıyla Türkiye’de ilk defa MUBI’de izleyiciyle buluşuyor. “Aşk. Wong Kar Wai Sineması” başlığını taşıyan özel seçki, bizzat yönetmenin gözetiminde 4K teknolojisiyle restore edilmiş filmlerden oluşuyor. Seçkide yer alan “Zamanın Külleri” (1994), “Chungking Ekspresi” (1994), “Düşkün Melekler” (1995), “Mutlu Beraberlik” (1997), “Aşk Zamanı” (2000) ve “2046” (2004), yıl boyunca platformda takip edilebilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle