05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 19 NİSAN 2021 PAZARTESİ HABER Kamuda 10 yaşın altında çocuğu bulunan kadın personele izin verilmiyor Genelgeye uyan yok! Cumhurbaşkanlığı genelgesinde salgın nedeniyle 10 yaş ve altında çocuğu bulunan kadın kamu çalışanlarının idari izinli sayılacağı belirtilmesine karşın birçok kamu kurumunun buna uymadığı ortaya çıktı. Türkiye KamuSen Genel Başkanı Önder KahMUSTAFA ÇAKIR veci, ülke genelindeki birçok kurum ve kuruluşta bu hükmün uygulanmadığına dair kendilerine şikâyetler ulaştığına dikCumhurbaşkanlığı’nın salgına ilişkin yayımladığı genelgeye rağmen kamuda çalışan ve 10 yaşın altında çocuğu bulunan kadınlara idari izin verilmiyor. kat çekti. Kahveci, mağduriyetlerin giderilmesi ve hükmün bütün kamuda istisnasız uygulanması için Cumhurbaşkanlığı’na başvurdu. Genelgede, Sağlık Bakanlığı ve MİT Başkanlığı hariç 10 yaş altında çocuğu olan kadın çalışanların idari izinli sayılacağının belirtildiğine dikkat çeken Kahveci, “Genelgedeki karara rağmen birçok kurumda 10 yaşın altında çocuğu olan kadın çalışanlarımıza idari izin verilmediği ve mesailerinin diğer çalışanlarla aynı şekilde sürdürüldüğü yolunda şikâyetler ortaya çıkmıştır. Bu dönemde yüz yüze eğitim ve öğretime de 8. ve 12. sınıflar hariç ara verildiği dikkate alındığında küçük çocuğu olan kadın çalışanlarımızın Cumhurbaşkanlığı genelgesi hükmüne rağmen çalıştırılmasının büyük sorunlar doğuracağı açıktır” dedi. Kahveci, salgının yayılım hızının düşürülmesi, daha sağlıklı bir çalışma ortamı oluşturulması ve evde kalan küçük çocukların bakımı açısından büyük önem taşıyan bu kararın genelgede belirtildiği üzere kapsam dahilindeki bütün kurum ve kuruluşlarda istisnasız olarak uygulanmasının son derece önemli olduğunu bildirdi. Kahveci, genelgedeki hükmün uygulanarak ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesini istedi. l ANKARA Selahattin Demirtaş’ın yargılandığı Kobani Davası’nın ilk duruşması 26 Nisan’da yapılacak Dosyadaki imzasız evrak İPEK ÖZBEY ‘ADAYLIK IHTIMAL Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, hakkında açıDAHILINDEDIR’ lan 68 Ekim Kobani olayları ile ilgili davanın 3 bin 530 sayfalık iddianamesindeki suçlamalara, avu“D emirtaş yeniden cumhurbaşkanlığına aday katlarının hazırladığı kitapçıkla yaolur mu” sorusuna Ümit Dede nıt verdi. 26 Nisan’da ilk duruşması görülecek dava konusunda Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş, avukatı Mahsuni Karaman ve HDP Hukuk Komisyonu Başkanı Ümit Dede, gazetecilerle bir araya geldi. Başak Demirtaş, “Hukuk değil aynı zamanda hakikat mücadelesi de yüşu cevabı verdi: “Demirtaş ile görüşüyorum. Kendisi parti meclisi üyemiz. Sürekli istişarede olduğumuz, kıymetlimiz. Ancak şu günlerde bir seçim olmadığından adaylık türü bir durum söz konusu değil. Ama olursa ihtimal dahilindedir, üzerinde spekülasyon rütüyoruz” derken Demirtaş’ın siyapılacak bir konu da değildir.” yasi nedenlerle cezaevinde olduğunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararıyla da tescillendiğini söyledi. Davaya sıkı bir şekilde hazırlandıklarını söyleyen Ümit Dede, iddiavutoğlu değil, süreci yürüten, 68 Ekim’de görevde olan görevlilerin ve bürokratların tamamının dinlenmesini talep ettik” dedi. namenin iddianame olmadığını, hükümetin yönlendirmesiyle hazırlandığı gerçeğini ortaya koyacaklarını, adeta karşı bir iddianame hazırlayacaklarını belirtti. ‘Evrak kimden geldi?’ Demirtaş ile HDP’nin hukuki kararının kesişmesi 11 Haziran 2018 tarihine denk geliyor. Karaman, “52 kişinin katili olarak soruşturma ‘Gizli tanık aranıyor’ Avukat Mahsuni Karaman ise iddianamede iki gizli tanık olduğunu, ikisinin de tanıklıklarının Selahattin Demirtaş’ın ikinci kez tutuklandığı 20 Eylül 2019’dan birkaç ay sonra dinlendiğini ifade etti ve “Yani Demirtaş, önce derdest ettiler, sonra da bir şeyler buluruz dediler. ‘Bu konuda beyan verecek tanık açılıyor. 23 ay sonra nereden geldiği belli olmayan bir evrak görüyoruz dosyada, bu dosyanın genişletilmesi ve HDP MYK’nin dosyaya dahil edilmesi gerekiyor ve HDP’nin odak olduğu belirtiliyor. MİT ya da Emniyet’ten gelen bir yazı” diyerek kimin gönderdiği belli olmayan, imzasız bir yazıdan bahsetti. Gizlilik kararı yok mudur’ şeklinde Dede, 2018’e geyazışmalar görüyolene kadar dosyada ruz, bula bula iki kişiyi buluyorlar. Onlara ‘Demirtaş 30 EyDemirtaş’ın avukatları iddianameye kitapçıkla yanıt verdi. yedi savcının değiştiğine dikkat çekerek şu açıklamayı lül 2014’te Kobani’ye yaptı: “2018’de dosgitti, döndü, çağrı yaptı’ dedirtiyorlar. Basit bir cinayet dosyasında bile ilk yapılacak olan otopsi tutanağıdır. 37 kişiyi öldürmekte azmettirme davası açılmış, evet birileri yaya Ahmet Altun isimli bir savcı atanıyor. MHP’li olarak bilinen bir savcı. Bugüne kadar dosyayla ilgili bütün işlemleri o yapıyor. İzmir’e ölmüş ama bir tek otopsi tutanağı atanıyor, odasını boşaltıyor, sonra bile yok” diye konuştu. bir talimatla ataması iptal ediliyor, Çözüm süreci dönemi olduğunun bu dosyaya geliyor, kendisine yeni altını çizen hukukçular, “Ankara 19. bir oda veriliyor. 2018 yılına kadar Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki Demir gizlilik kararı olmayan dosyada, bu taş davasında Ahmet Davutoğlu’nun savcı atandıktan sonra gizlilik karadinlenmesini talep ettik. 6 Ekim rı alınıyor. Sonra da böyle bir dosya 2014’te 11 dakika 20 saniyelik gö çıktı karşımıza...” rüşme kaydının olup olmadığının 26 Nisan’daki duruşmaya sorulmasını istedik ama bu talepDemirtaş’ın SEGBİS üzerinden katılerimiz karşılanmadı. Sadece Dalacağı belirtildi. 19. GENELKURMAY BAŞKANI İÇİN YARIN CENAZE TÖRENİ DÜZENLENECEK Necdet Üruğ yaşamını yitirdi 19. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Üruğ (100) yaklaşık bir aydır tedavi gördüğü İstanbul Sultan 2. Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Çoklu organ yetmezliğinden hayatını kaybeden Üruğ, yarın (salı) saat 12.00’de Selimiye Camii’nde yapılacak askeri törenin ardından, Ortaköy Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Üruğ’un ölüm haberini eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ sosyal medya hesabından duyurdu. Başbuğ, “19. Genelkurmay Başkanımız E. Org. Necdet Üruğ’un vefatını büyük bir üzüntü ile öğrendim. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne başsağlığı dilerim” ifadelerini kullandı. Oğlu Hadi Üruğ, babasını 23 Mart’ta rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırdıklarını anımsatarak “Başka şikâyeti vardı ama korona teşhisi kondu. Benim de konavirüs pozitif olduğum belirlendi. Yoğun bakıma aldılar. Tedavisi tamamlandı. Korona sürecini atlattı, temiz alana çıktı. Ancak çoklu organ yetmezliği yaşandı. Dün gece de hayatını kaybetti” dedi. ‘Necdetler operasyonu’ Üruğ, 1939 yılında Bursa Işıklar Askeri Lisesi’nden, 1941 yılında Topçu Asteğmen rütbesi ile Harp Okulu’ndan mezun oldu. 1948 yılında girdiği Harp Akademisi’ni 1950 yılında bitirerek kurmay oldu. 1966 yılına kadar çeşitli karargâh ve birliklerde görev yaptı. Aynı yıl tuğgeneral, 1969 yılında tümgeneral, 1973 yılında korgeneral ve 1977 yılında ise orgeneral rütbesine terfi etti. Tuğgeneral, tümgeneral ve Orgeneral rütbesiyle rütbesiyle önemli görevler üstlenen Üruğ, 12 Eylül darbesi sonrası yapılan Yüksek Askeri Şura sonrası 1 Temmuz 1983 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığına, 6 Aralık 1983 tarihinde de Genelkurmay Başkanlığı’na atandı. 2 Temmuz 1987 tarihinde kendi isteği ile emekli oldu. Yerine Orgeneral Necdet Öztorun’un geçmesini istiyordu, dönemin başbakanı Turgut Özal’a kamuoyunda tartışmalara neden olan “emri vaki” mesajı da iletilmişti, ancak Turgut Özal Cumhurbaşkanı Kenan Evren’le anlaşarak buna izin vermedi. Yaşananlar kamuoyunda Necdetler Operasyonu olarak adlandırıldı. l Haber Merkezi Saadet Partisi Kadın Kolları sorumluluğuna erkek atandı Saadet Partisi (SP) İstanbul İl Yönetimi’nde Kadın Kolları Sorumluluğu’na Hakan Tevfik Erdağı atandı. SP’nin İstanbul resmi Twitter hesabından, il yönetiminin tamamı erkeklerden oluşan listesi paylaşılarak “Yeni görevlendirilen Başkanlık Divanımız partimize ve İstanbulumuza hayırlı olsun. Yaşanabilir İstanbul İçin El Ele Hep Birlikte İnanç, Aşk ve Azimle” denildi. l İç Politika 128 MİLYAR DOLAR SORUSU Edizer bu kez de ölümle tehdit etti! Erkeklere ‘boşanmak yerine ikinci eş’ çağrısı yapan, medeni hukuku hedef gösteren paylaşımları nedeniyle GATA Başhekim Yardımcılığı görevinden alınan Ali Edizer, “Merkez Bankası’nın 128 milyar doları nerede” diye soranlara “ölüm tehdidi” yöneltti. Merkez Bankası rezervlerinden 128 milyar dolar satıldığı iddiaları ve bu konudaki tartışmalar gündemdeki yerini korurken, tartışmalara laiklik karşıtı açıklamalarıyla bilinen Ali Edizer de dahil oldu. Menzil Cemaati mensubu Edizer, “128 milyar nerede” sorusuyla ilgili olarak yaptığı paylaşımda, “Bizim “buharlaştırmak” gibi bir yeteneğimiz olsaydı, inanın sizden 128 milyara sıra gelmezdi” diye yazdı. Edizer, daha sonra Twitter hesabını kilitli hesaba çevirdi. l Haber Merkezi DEVA PARTİSİ: 28 günde 27 kadın öldürüldü DEVA Partisi, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedildiği geceden bugüne kadar öldürülen ve şüpheli bir biçimde ölen kadınların ölümlerine ilişkin haberlere tarihleriyle yer verdiği bir videoyu dün resmi Twitter hesabından yayımladı. Deva Partisi’nden yapılan açıklamada; 28 günde 27 kadın öldürüldüğü kaydedilerek “Potansiyel katilleri cesaretlendirecek bu sözde feshi tanımıyoruz. Kadınların yaşam haklarını savunmaktan vazgeçmeyeceğiz” ifadeleri kullanıldı. l İç Politika Yargıtay’dan ‘cumartesi’ kararı İş Mahkemesi’ne başvuran işçi, hafta sonu çalışma ücretinin işyerinden tahsilini istedi. İlk derece mahkeme işçiyi haklı buldu ancak dosya istinaftan sonra Yargıtay’a gitti. Yargıtay, cumartesi günleri mesai kararını, işverenin yönetim hakkı olarak değerlendirdi ve fazla mesai sayılamayacağına karar verdi. l İHA Devlet sırrı ticari sır... 128 milyar doların nerede olduğunu sormuyorum. Çünkü nerede olduğunu biliyorum. Nerede mi? İşte “orada.” Orası neresi mi? İşte “orası” devlet sırrı. Söylenemez. Şaşmak mı gerekiyor, üzülmek mi, bilemiyorum. Bir kamu hizmetine atanmış birisinin ne ücret aldığını öğrenmek, bu ücreti vergileriyle ödeyen vatandaşın hakkı değil mi? Değil. Bu ücreti öğrenmek vatandaşın hakkı olmuyor. Çünkü, o zata ödenen ücret “ticari sır” sayılıyor. Meclis’te milletvekilleri soruyor: Yanıt budur: “Ticari sır.” O zat, kamunun birçok kurumundan aylık alıyor. Kiminin yönetim kurulunda, kiminin denetim kurulunda, ötekinin yürütme kurulunda, berikinin danışmanlığında. Toplamda birkaç yüz bin lira aylık alıyor. Belki de asgari ücretli 50 işçinin ücretinden fazla. Ama öğrenemiyorsunuz, çünkü “ticari sır”. Katar muamması Katar, küçücük bir ülke. Emirlikle yönetiliyor. AKP iktidarı sayesinde Türkiye ile iç içe girmiş durumda. Ama ne alınıyor ne veriliyor, bilemiyorsunuz: Devlet sırrı. Tank Palet Fabrikası’nın işletme ortağı olmuş, İstanbul Borsası’nın ortağı olmuş, daha nelerin ortağı, nelerin sahibi, belli değil. Belli değil, çünkü SIR. Ya devlet sırrı ya ticari sır. Katar’dan para geliyor, bilinen tek şey bu. Ama ne parası, nasıl para, nereden geliyor, nereye gidiyor, nedir bu paranın miktarı, bu paranın trafiği? Bunu bilemezsiniz, çünkü “sır.” Ya “devlet sırrı” ya “ticari sır”. Çılgın proje değil miydi? Kanal İstanbul ilk ortaya atıldığı zaman “Çılgın Proje” adıyla anılıyordu. R.T. Erdoğan bu “çılgın proje”yi kendi buluşu olarak ortaya atıyor, tartışılmasını istiyordu. Her zamanki taktikleri olarak; Tartışmaya açma aşaması, Yana olanlar karşı olanlar zıtlaşmasına dönüştürüldü, Sonra da karşı olanlar “her zamanki muhalifler” ilan edildi, Son aşamada Kanal İstanbul “devlet projesi” sayıldı, Karşı çıkanlar da “devlete hainlik edenler” olarak suçlanıyor. Bu taktiği birçok olayda görüyorsunuz. “Başkanlık sistemi” de başlangıçta “canım, hele bir tartışalım” diye ortaya atıldı. Şimdi geldiği nokta, “Başkanlık sistemi değişirse Türkiye çöker” hükmüdür. Yakında, bu sisteme karşı çıkanların suçlu sayılma aşaması gelebilir. Devlet sırrı nedir? Gazeteciler verecekleri her haberde “Bu haber acaba devlet sırrı ya da ticari sır sayılabilir mi?” kaygısına düşürülürse artık haberciliğin hiçbir özgürlüğü kalmaz. Yürütmenin yaptığı her şeyi yurttaşların bilmesi gerekir. Yurttaşlar bilmelidir ki yapılanların neler olduğunu bilerek karar verebilsinler. “Şeffaf yönetim” budur. Siz, hükümet olarak, hükümetin başı olarak neye karar veriyorsunuz? Bizim vergilerimizle oluşan bütçeyi nasıl kullanıyorsunuz? Harcamalarınızı neye göre yapıyorsunuz? Ama işte bunları öğrenmeyi “engelleme” sayan bir siyasal iktidar tarafından yönetiliyorsunuz. Hükümetin yaptıkları “devlet sırrı.” Harcamaları “ticari sır.” Açıklama “gereksiz.” Hesap verme “hadi gel de sor bakalım?” diye kapatılır. Yolsuzluklar örtülür. Suçlar soruşturulmaz. Bu sınırı biraz aşan gazeteciler mahkemelerde süründürülür. Kitap yazan araştırmacılar tutuklanıp hapse atılır. Kimin hapiste ne kadar yatacağı, ne zaman çıkarılacağı belli değildir. Hapse girmek de hapisten çıkmak da hukukla değil de siyasal otoritenin emriyle olacağından kimse hiçbir şeyden emin olamaz. Bu durum da “devlet sırrı” sayıldığından kimseye hesap verilmez. İktidarın sırrı Aslına bakarsanız AKP iktidarı bu ülkede nasıl hüküm sürüleceğinin sırrını bulmuş gibi görünüyor. Hükümetin yaptıkları “devlet sırrı.” Harcamalar, ücretler, toplanan paraların nerede olduğu ya da olmadığı “ticari sır.” Kendi yandaşında soru sormak yok, merak etmek yok, biat var, itaat var. Yandaş olmayanlar sürekli bir suçlama tehdidi altında. Bu durumda “iktidarın sırrı” mı demek gerekiyor, yoksa “sır iktidarı mı”? AKP kanadı toptan “sır.” Reis ise hem “devlet sırrı” hem de “ticari sır.” Geri yanı hikâye oluyor...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle