23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 3 13 NİSAN 2021 SALI 190/50 210/70 90/50 180/70 210/20 100/10 70/00 150/20 230/90 140/30 150/20 210/110 100/10 180/90 110/10 210/70 120/10 190/40 90/10 170/50 160/90 200/120 TARİHTE BUGÜN 1909: 31 Mart Ayaklanması başladı. 1933: Yüksek Mühendislik Mektebi’ni (İstanbul Teknik Üniversitesi) bitiren Sabiha ve Melek Hanımlar, Türkiye’nin ilk kadın mühendisleri oldu. İki kadın mühendis, kura sonucu Ankara ve Bursa nafıa (bayındırlık) idarelerine atandı. ‘Muayene etmedin’ gözaltısı Osmaniye’de görevli Cumhuriyet savcısı Mehmet B., dün Osmaniye Devlet Hastanesi Ortopedi Bölümü’ne gelerek iddiaya göre Ortopedi uzmanı doktor Kemal Gökhan Günel’in odasına girdi. Savcı olduğunu söyleyen Mehmet B., doktordan kendisini muayene etmesini istedi. İçeride başka bir hasta olduğunu söyleyen doktor Günel, ayrıca savcı Mehmet B’ye daha önceki doktoruna kontrol olması gerektiğini, bu şekilde kendisini muayene edemeyeceğini belirtti. Bunun üzerine iddiaya göre savcı Mehmet B., kendisini muayene etmeyen doktorun gözaltına alınması için polise talimat verdi. Meslektaş desteği Hastane yönetimi ve diğer doktorlar Günel’in odasının önüne gelerek gözaltı işlemine engel olmak istedi. Emniyet’te ifadesi alınan Günel, “Odamda bana ‘Şimdi seninle görüşeceğiz, sen beni nasıl muayene etmezsin’ dedi. Sonra ‘Ters kelepçe yapın, Emniyet’e götürün’ şeklinde polise talimat vermiş” dedi. l İHA Savcı: ‘Tahrik’ oyunları Görevinden istifa eden Muğla Cumhuriyet Savcısı Doğukan Yılmazer, üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’i katleden Cemal Metin Avcı’nın iddialarını “iftira” olarak niteledi. Sanık Avcı, katlettiği Gültekin’in savcı ile ilişkisi olduğunu öne sürmüş, genç kadını suçlamıştı. Yılmazer, katil zanlısı Avcı’nın haksız tahrik indiriminden yararlanmak için hayal ürünü iddialar ortaya attığını belirtti, istifa etmesinin olayla ilgisi olmadığını söyledi. l DHA Hep aynı savunma: Pişmanım Samsun Canik’te 5 yaşındaki çocuğunun gözü önünde eski eşini darpeden İbrahim Zarap (27), “kasten öldürmeye teşebbüs” ve “mala zarar verme” suçlarından 18 yıla kadar hapis cezası istemiyle hâkim karşısına çıktı. Zarap, “Çok pişmanım, keşke olmasaydı. Affınıza sığınıyorum. Özür diliyorum, beni affetsin. Bu olay bilinç kaybımla oldu, öldürmek niyetinde değildim. Hayatta olmasından belli zaten” dedi. l AA / İHA ‘YaşamHak’ Eskişehir’de CHP Kadın Kolları’nın hayata geçirdiği “YaşamHak Otobüsü Yollarda” projesi kapsamında kadınlar için yola çıkan otobüsün ilk durağı Eskişehir oldu. Yurttaşlarla yapılan görüşmelerde İstanbul Sözleşmesi ile ilgili bilgilendirici broşür dağıtıldı. Şiddete maruz bırakılan kadınlara destek için EskişehirBilecik Tabip Odası ve BoluDüzce Tabip Odası ile protokol imzalandı. CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, 444 82 85 numaralı hattan cevap verildiğini ve bugüne kadar yaklaşık 300 kadının hayatına dokunulduğunu belirtti. l Haber Merkezi BAKANLIK UYARDI, DIYANET UNUTTU Pide üretimi iftardan bir saat önce bitecek. İçişleri Bakanlığı tarafından ramazana ilişkin gönderilen genelgeye göre kalabalık nedeniyle iftar çadırlarına izin verilmeyecek, pide kuyruklarının önlenmesi için pide ve ekmek üretimi iftardan bir saat önce sonlandırılacak, iftardan sonra fırınlarda üretim, satış ve diğer hazırlık işlemlerine devam edilebilecek, fahiş fiyata karşı denetimler artırılacak. Ev içi bulaşma oranının yüksekliği de göz önüne alınarak yurttaşların iftar veya sahurlarda misafir kabul etmemeleri konusunda farkındalıklarını artıracak faaliyetlere ve duyurulara önem verilecek. Teravih namazlarının evde kılınmasına devam edilecek. Teravih namazı nedeniyle evler başta olmak üzere çeşitli yerlerde bir araya gelinmemesi gerektiği sık sık duyurulacak. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, ramazan ayında koronavirüs salgınında bulaş olmaması için teravih namazlarının evde kılınacağını söylemesine karşın “İbadetlerimizi hep birlikte yapmaya ve namazlarımızı evimizde de olsa mümkün mertebe cemaatle kılmaya çalışalım” dedi. Erbaş, yaşanan salgının bir “imtihan” olduğunu söyledi. l ANKARA/ Cumhuriyet Rabia Naz Vatan Araştırma Komisyonu Raporu: Eksiklikler var Gerçekler gizlendi İstanbul Barosu, Rabia Naz Vatan Araştırma Komisyonu Raporu’nu yayımladı. 10 avukatın görüşmeleri ve dosya incelemelerine yer verilen raporda, soruşturma ECE PİROĞLU aşamasında çok sayıda eksikliğin tespit edildiği belirtilerek “Bu eksiklikler maddi gerçeğin ortaya çıkmasını oldukça güçleştirmiştir. Eksikliklerin çok fazla olması ve soruşturma aşamasında ilgili kamu görevlilerinin gelişigüzel davranması göz önüne alındığında delillerin kaybolması, eksik toplanması bakımından kasıt olduğu ve maddi gerçeğin ortaya çıkmasının engellenmiş olabileceği şüphesini doğurmaktadır” denildi. ‘Savcının sorumluluğu tartışılır’ Raporda öne çıkanlar şu şekilde: “Lehe ve aleyhe olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla yükümlü olan savcının, olay gecesi şüpheli ölüm olarak kayıtlara geçmesine karşın Rabia Naz’ın kıyafetlerinin ailesine teslimi talimatı vermesi, inceletmeye göndermemesi sonucu süreçte delillerin niteliğindeki bozulmalar, olayın olduğu andan itibaren yedi ay sonra yapılan keşfe kadar olay yerine hiç gitmemesi, savcılığın sorumluluğunu tartışılır kılmaktadır. Ayrıca dosyaya sonradan atanan 16 Temmuz 2020 tarihli Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar’ı veren savcı olay yerine hiç gitmemiştir. İncelenen dosya, tüm raporlar, görüşülen kişiler ve Adli Tıp doktorları sonucunda dosyadaki eksiklikler ve ihmaller Baba Şaban Vatan: Hiç vakit kaybetmeden dosyanın yeniden açılması, soruşturmaların başlaması gerekir. Rabia Naz, Giresun’un Eynesil ilçesinde 12 Nisan 2018’de evinin önünde yaralı bulunmuş ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. sebebiyle Rabia Naz Vatan’ın ölümünün yüksekten atılma, itilme, kaçma, düşme veya araç çarpması sonucu gerçekleştiğine dair kesin bir kanaat belirtmek mümkün olmamıştır. Eksikliklerin giderilmesi gerektiği, Rabia Naz Vatan’ın ölümünün şüpheli ölüm olduğu ve Görele Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen ‘Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar’ın yerinde olmadığı ve Rabia Naz Vatan’ın şüpheli ölümünün aydınlatılması için soruşturmaya devam edilmesi gerektiği kanaatimizdir.” VICDAN ÇAĞRISI Dosyanın yeniden açılması için Adalet Bakanı’na çağrıda bulunan baba Şaban Vatan şu ifadeleri kullandı: “Makamlar gereğini yapsınlar. Sonuç olarak polisin delil kararttığı, her iki savcının örtbas içinde olduğu zaten aşikâr. Devletin üst kurumları, yetkili makamlar Rabia Nazımızın ardından siyasi kişilerin kimliği var diye olayı örtbas ettiler. Adalet Bakanı’nın artık vicdanlı davranarak Rabia Naz’ın dosyasını açtırması gerekir. İlgili makamlarının nasıl örtbas içinde olduğunu Rabia Naz dosyası net olarak göstermektedir. İktidar partilerinin mensuplarını korumak için teşebbüsleri kabul etmiyoruz.” 400 KIŞIYE ARTÇI ŞOK Çoğu 60 ile 80 yaşları arasında bulunan kat malikleri 1 hafta içerisinde evden çıkmalarının mümkün olmadığını söyledi. MEHMET İNMEZ İzmir’de 30 Ekim’de meydana gelen deprem sonrası hasar gören Narlıdere ilçesindeki 128 daireli Dokuz Eylül Sitesi’nde yaşayan 400 kişiden evlerini acilen terk etmesi istendi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “Eşyalarınızı almadan derhal boşaltın” yazısını alan site sakinleri şok yaşadı. Hafta sonu yasağını olduğu pazar günü evlerinizden çıkın yazısını alan site sakinleri, “Bakanlık, 1 hafta önce binalar için orta hasarlı raporu hazırlamış. Bize ise yasaklı günde getirip tebliğ ettiler. Eşyaları almadan 7 gün içerisinde çıkmamızı istiyorlar. Bu nasıl vicdansızlık?” diyerek evlerinden çıkmamak için direneceklerini söyledi. Kat malikleri “Burası 9 dönüm ve değerli bir arazi. Rant uğruna bizleri evlerimizden etmek istiyorlar. Çoğu emekli ve yaşlı insanlar” dediler. Mağdur olduk Sitede oturan İzmir ve Ankara Olgunlaşma Enstitüsü Kurucusu Ümmühan Akbulut, “93 yaşında, bakıcı ile kalıyorum. Çat kapı evden çıkmamızı istiyorlar. Evden çıkacak kuvvetim dahi yok. Buralar kupon arazi olduğu için göz koymuşlar. Hepimizi perişan ettiler. Bakanlık yetkilileri tekrar gelsin halimizi görsün” dedi. Dilek Yaman, “Biz alınan ‘orta hasarlı’ raporu kabul etmiyoruz. Yeniden AFAD tarafından inceleme yapılmasını istiyoruz. Sitede oturan bazı kişilerin oyu ile bu rapor alındı. Yeniden inceleme yapılsın” diye konuştu. l İZMİR ABB’den Ankara’da yıkılan Açelya Apartmanı 15’er bin TL destek Ankara’da, inşaat çalışması nedeniyle temeli kayan, 8 katlı Açelya Apartmanı, büyük oranda yıkıldı. Apartmandaki yıkımın tamamlanmasından sonra çevresindeki 10 binanın da yıkımına başlanacak. Mahalleli, 900 kişinin evsiz kaldığı bölgede kiraların 400500 TL arttığını belirtip tepki gösterdi. Yavaş, bölgede incelemelerde bulundu. Ankara Büyükşehir Belediye Başkaedilirken kimse mağdur olmanı Mansur Yavaş, “Temeli kay yacak demiştik. Göçük alanında dığı için can güvenliğini tehdit ikamet eden tüm mağdurlara 15 eden Açelya Apartmanı ve çev bin TL nakdi destek yapılmasına resindeki 20 apartman tahliye karar verdik” dedi. l AA / DHA ‘Bu borçlar beni öldürecek’ demiş İzmir’in Torbalı ilçesi Pamukyadedesinden kalan 200 dönüme yakın pamuk zı Mahallesi’nde borçtarlalarını ekonomik kriz larını ödeyemediği için nedeniyle işletemediğibunalıma girerek intini ve pamukları satamahar eden 3 çocuk babadığını söyleyerek “Dedesı Basri Yıldırım’ın, bansinin tarlalarını işletiyorkalara ve tefecilere bordu, ama pamukları sacu olduğu ortaya çıktı. tamayınca borç batağıYıldırım’ın yakınlarına, Basri Yıldırım na düştü. Bankalardan “Bir gün bu borçlar beve tefecilerden borç aldı. ni intihar ettirecek” diye söyledi Tarlaları sattı ama yine borcunu ği öğrenildi. Yakınları, Yıldırım’ın ödeyemedi” dedi. l İZMİR Kuru deriden bal çıkarmak Şikâyetname, arzı hal (dilekçe) türünden metinleri anlamak için sondan başa doğru da okumak gerekir. Yoksa sebepsonuç ilişkisi ortaya çıkmaz ve metnin anafikrini anlayamazsınız.. Emekli amirallerin şikâyet dilekçesini sondan başa doğru okuyarak iki alıntı yapacağım: HHH “Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir. Türk milletinin bağrından çıkan şanlı bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan’ın koruyucusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir.” HHH “Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk’ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz.” HHH “Darbe” aşırı yorumuna yol açan “Aksi halde” ile benim kullandığım “yoksa” sözcüğü aynı anlamladır. “İşini doğru yap yoksa (aksi halde) dayağı yersin!” örnek cümlesi, emekli amirallerin metninden darbe iması çıkarmanın öküzün altında buzağı aramak çabasının kötü niyetini ortaya çıkarır. Benden de karşı iddia: TSK ve Deniz Kuvvetleri’nin Atatürk’ün çizdiği yoldan ayrıldığı iddialarını kınamak ve bu çabaya karşı çıkmak suç mu? Demek ki Başyüce’in devri saltanatında suç! Öyle kolay kurtulmak yok: Atatürk’ün gösterdiği yolu suç saymak, suçun dik âlâsıdır. HHH Cumhuriyet lisesinde bir edebiyat öğretmeni emekli amirallerin kaleme aldığı metni kompozisyon (yazma) sınavında soru konusu yapsa ve “Bu metnin anafikri nedir” diye sorsa, “Bu metnin anafikri darbeyi özendirmek” diye cevap veren öğrencilerini tamamına “sıfır” verir. Eski Fransızca öğretmeni olarak ben de “sıfır” veririm. Bu metinde “Darbe iması var mıdır? Varsa, gösterin” diye bir ek soru sorulsa hepsi apışıp kalır. HHH Anadilini bilmeyen, anadilinin dilbilgisini bilmeyen, anadilinin mantığı ile düşünemeyen kimse okuduğunu kavrayamaz ve hiçbir şey anlayamaz. Kazı koz anlar. Barış önerisini savaş ilanı sanıp seferberlik ilan eder. Ha bir de gerçeği saptırma kalpazanlığı; “Bul karayı al parayı!” düzenbazlığı da var!.. HHH Gelelim Montrö kapkaççılığına! “Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’nda tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle, Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesi’nin tartışma konusu yapılmasına, masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.” HHH Emekli amiraller iyi bir öğrenim gördükleri, Türkçe bildikleri için Montrö Anlaşması metnini de iyi anlamışlar. Montrö Anlaşması aslında “Karadenizin Güvenliği Anlaşması”dır. Türkiye, anlaşmanın kale kapısında nöbet tutmaktadır. Güvenlik görevi yaparken kendi güvenliğini de sağlamaktadır. Karadeniz bir avlu gibidir. Bu avluya kimse izinsiz giremez. Bu izni, anlaşmaya uygun olarak Türkiye verir ya da vermez. Bu konum Türkiye’yi uluslararası bir otorite yapmaktadır. Otoritedir ama Deli Dumrul gibi racon kesemez. Daha açık söyleyeyim: Türkiye’yi yöneten iktidar sanıyor ki Montrö Anlaşması Türkiye’yi boğazlara Deli Dumrul yapmıştır. Anlaşmanın amacı Türkiye’yi Dumrul yapmak değil, Karadeniz’in ve bu denizin kıyısında bulunan ülkelerin güvenliğidir. Bu nedenle Türkiye’yi yönetenler, bu denize doğru bir kanal değil, bir su arkı bile açamazlar. Ayrıca uluslararası anlaşmalar bir borç senedidir. O senet oldukça borcunu ödemek zorundasın. Sorun dilbilgisi sorunu: Montrö Anlaşması’ndan şapkanı alıp çıkamazsın. Çıktın diyelim, boğazlarını da yitirirsin. VatandaşTürkçe öğren! HHH Rus Ayısı pusuya bile yatmış değil. Olan biteni şaşkın şaşkın izliyor. İş ciddileştikçe o da ciddileşecek. Bunu ilk belirtisi Rusya’nın Ankara Büyükelçisi’nin İstanbul Kanalı’nın Montrö Sözleşmesi’nin yükümlülüklerini ortadan kaldıramayacağını söylemesi. Bu şu anlama geliyor: Montrö Anlaşması, İstanbul Kanalı için de geçerlidir. Parayla geçilen bir geçit değildir. ABD savaş gemileri buradan geçemez. Benim korkum Ayı’nın Kanal bittikten sonra rest çekmesi. O zaman önü açık milyar dolarlar “yandı gülüm keten helva!” olacak…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle