05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 1 NİSAN 2021 PERŞEMBE [email protected] emek Yurtiçi Kargo’da sendika düşmanlığı mahkemeyle tescillendi. Sendikal tazminata hükmedildi Çıkarma nedeni, sendikal Sendikal haklarını kullanan işçilere yönelik tehditlerle istifa kâğıtları imzalatmaktan, onlarca sendika üyesini işten çıkarmaktan ve anayasal haklarını çiğnemekten geri durmayan Yurtiçi Kargo işvereninin sendika karşıtı tutumu, mahkeme kararıyla tescillendi. Tümtis’ten yapılan açıklamaya göre sendikanın örgütlenme çalışması yaptığı Yurtiçi Kargo’da 60’tan fazla üye işten çıkarıldı. İşten çıkarılanlar için işe iade davaları açıldı. Yurtiçi Kargo işçisi olmasına rağmen muvazaalı olarak alt işveren Turan Kargo’da sigortalı gösterilirken işten çıkarılan Veysel Dönmez hakkında, İstanbul 28. İş Mahkemesi’nde işe iade davası açıldı. İstanbul 28. İş Mahkemesi’nde 30 Mart’ta görülen duruşmada mahkeme, Dönmez’in “sendikal nedenle” işten çıkarıldığına, asıl işveren olan Yurtiçi Kargo’da işe iadesine, işe başlatması ya da başlatmaması şartına bağlı olmaksızın bir yıllık brüt ücreti tutarında sendikal tazminata ve 4 aya kadar boşta geçen süre ücretinin ödenmesine hükmetti. Kural istemiyorlar Kararı değerlendiren Tümtis Başkanı Kenan Öztürk, “Yurtiçi Kargo’da işverenin baskı ve tehditlerine rağmen işçiler sendikamıza üye olmaya devam etmektedirler. Yurtiçi Kargo’da baskı, hak ihlali ve hukuksuz uygulamalar mahkemenin bu Kenan Öztürk kararıyla birlikte bir kez daha belgelenmiş oldu” dedi. Yurtiçi Kargo’da işçilerin fazla mesai ücreti almadan günde 1214 saat çalıştığını belirten Öztürk, “Yurtiçi Kargo, kuralsız, esnek çalışma ile işçileri sendikal haklardan mahrum bırakarak sömürü koşulları altında çalıştırmak istiyor. Bu uygulamaları ile işçileri yalnızlaştırıp tek başına, işverenin karşısında güçsüz, güvencesiz ve örgütsüz bırakmak istiyor. Yurtiçi Kargo, haksız ve hukuksuz yöntemlerden, işçilere baskı yapmaktan, işçilerin haklarını çiğnemekten vazgeçmeli; onlara emeklerinin karşılığını vermeli, en temel ve demokratik hakkı olan sendikalaşma hakkına saygı göstermelidir” diye konuştu. AKP’nin sendikaları böldüğünü söyleyen Yaşar Seyman’a göre, can sıkıcı bir sessizlik hâkim Sendikalar suskun İKTİDAR SAĞIR Emekçiye ek zam yok! Kamu Personeli Danışma Kurulu (KPDK) toplantısında bütün memur konfederasyonları ek zam isterken iktidarın talebi görmezden geldiği öğrenildi. Sağlık çalışanları için Covid 19’un illiyet bağı aranmaksızın meslek hastalığı olarak kabul edilmesi taleplerine ise Aile, Çalışma MUSTAFA ÇAKIR ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un, “Evde hastalananlar var, nasıl meslek hastalığı kabul edelim” karşılığını verdiği belirtildi. Toplantıda önce çıkan noktalar şöyle: n Bütün konfederasyonlar geçen yıl için yüzde 4+4, bu yıl için de yüzde 3+3 olan zam oranlarının enflasyon karşısında eridiğine dikkat çekerek seyyanan zam talep etti. Ancak Selçuk konfederasyonların ek zam talebi konusunda herhangi bir şey söylemedi. n KESK Mali Sekreteri Elif Çuhadar, Covid 19’un sağlık emekçileri için illiyet bağı aranmadan meslek hastalığı olarak kabul edilmesini istedi. Selçuk ise “illiyet bağı” kurulan her talebin kabul edildiğini, yasada da bu yönde bir düzenleme olduğunu söyledi. n 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Yasası’nda değişiklik yapılması, grevli toplusözleşme hakkı tanınması konusunda da talepler dile getirildi. Ancak bu konuda da iktidardan bir yanıt alınamadı. n Bütün konfederasyonlar objektif olmadığı ve torpile kapı açtığı gerekçesiyle mülakat sistemine karşı çıktı. Mülakatın kaldırılmasını istedi. Selçuk ise mülakatın gerekli olduğunu, daha nesnel ve objetif olması konusunda çalışma yapılabileceğini dile getirdi. l ANKARA 4 Sendikalar kuşatıldı. Kayyım tehdidi, toplusözleşmeler gerçek olmayan enflasyona otomatik bağlandı. Sevdiklerine zaman borçlu, neredeyse bir erkekler dünyasında var olan az sayıda kadından biri oldu, yetmedi hem işçilerin hem de kadınların sesi oldu. Yazdığı kitaplara, emek ve kadın üzerine yazdığı yazıları topladığı Kadın Yaşamın Rengidir’i ekledi. Bu vesileyle konuştuk... İşte Yaşar Seyman’ın heyecanı ve coşkusundan buraya sığabilenler... Bir kadın sendikacı, çoğunlukla erkek oylarıyla seçilse de dönemin gelişen kadın örgütlülüğü onu çalışan kadınların sesi yaptı. Erkek sendikacılar sadece sendikal uğraşla yetinirken bir kadın sendikacı olarak hem işçilerin hem de kadınların sesi oldu. Kadın haklarını öğrenmek için gece gündüz okudu. Konuşmalara koştu. Onunla da yetinmeyip kadın ve sendika kitabını yazdı. Birçok ilkin temsilcisi olmanın hem zorluğunu hem sorumluluğunu hem de gururunu yaşadı. Zor oldu mu? Yıllarca sendikacılık zor mu? diye soranlara “Ne kolay ki’ diye yanıt verdi. ‘Kendinizi tanımlayın” dendiğinde, “Tüm engellere karşın, yara bere içinde kalsam da dikenli tellerde fışkırarak açan kır çiçeğiyim” dedi. 89 Bahar eylemlerinde, Zonguldak’ta, Tekel Direnişinde tüm miting ve yürüyüşlerde riskli bir iş kolunun bölge başkanı olmasına karşın korkusuz dayanışmaya koşan Seyman “Bu süreçte kadın kalemlerden çokça dayanışma görmedim. Birkaç kendiyle barışık kadın gazeteci ve TV hariç. Kolay bir mücadele olmadı. Sevdiklerime zaman borçlu oldum” diye özetledi o günleri. Bugün sendikaların suskunluğu yüreğini yakıyor. Rahmetli Seyfi Demirsoy’un “Ankara’da Türk İş var” sözünü anımsıyor ve sendikaların ses vermesini istiyor: AKP, sendikaları böldü. Kuşattı. Kayyım tehdidi, toplu sözleşmeler gerçek olmayan enflasyona otomatik bağlandı. Biliyorum arka bahçe olmak istemiyorlar, bu sessizlik canlarını yakıyor. Emek Platformu’nda üç işçi konfederasyonu, kamu çalışanları konfederasyonu kol kola yürür, 1 Mayıs’ları birlikte kutlardık. Sendikalar erkek egemen görüntülerini aşmalı, kadınların emeğine değer vermeli. Kadınların sesine kulak verirlerse başarırlar. Örgütlülük dışında bir yol öneremiyor. “Bir kelebek kadar ömrüM olsa örgütlü yapılarda tüketirim” sözünü gönülden söylüyor. Bir kadın isterse ikinci adresi sendikalarda çok şeyler yapar. Seyman: Zorlukları, kuşatmaları örgütlerimizle bütünleşerek aşabiliriz. 12 Eylül zorluklarını nasıl aştıksa bugünleri de aşarız. Kadınlar örgütlerini, sendikalarını ikinci adresi görürse hiçbir güç onları durduramaz. 4 Biliyorum, sendikalar arka bahçe olmak istemiyor, bu sessizlik oradakilerin de canlarını yakıyor. Seyman, sendika temsilciliği yaptığı sıralarda Nikaragua’da bir toplantıda.... Avrupa’nın başarılı sendikacısı seçilmenin güzel bir örnek olmasını istediğini belirten Seyman, Türk Metal Başkanı Pevrul Kavlak’ın dayanışma gösterdiğini, emek ve kadın yazılarını kitaplaştırmasını istediğini belirtti. Emeğin cinsiyeti yok Türk Metal Sendikası’nın emekçi kadınlarının 25 yıldır yaptığı büyük kadın kurultayları kitaplaştırıldı. 25 yıllık bir tarihi anlatan kitap, ilk kurultayın düzenlendiği 1995 Martı’ndaki büyük toplantı ile başlıyor. Binlerce metal emekçisi kadının sesini yükselttiği “Biz buradayız ve hep olacağız” dediği, “Emeğin cinsiyeti olmaz” sloganının altında toplandığı dayanışmayı hissettiren kitap, Türkiye kadın hareketi tarihinin pek de bilinmeyen sayfalarını ortaya koyuyor. Müge Sunal tarafından yayına hazırlanan kitap, her bahar fabrikalardan, tarlalardan, evlerinden yüreklerinde yüzyıllardır yanan özgürlük ateşiyle meydanlara yürüyen kadınların hep beraber “Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa” seslenişiyle tanıklığa davet ediyor. BAKIRKÖY BELEDİYESİ İŞÇİLERİ: İşçi toplusözleşme istiyor DİSK Genelİş Avrupa Yakası 2 No’lu Şube üyesi Bakırköy Belediyesi işçileri, yetki tespitine itiraz eden belediye yönetiminin toplusözleşme yapmamak için süreci uzatmasına tepki gösterdi. Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda eylem yapan işçiler anayasal hakları olan toplusözleşmelerinin yapılmasını ve keyfi olarak işten atılan işçilerin geri alınmasını istedi. Eylem yapan işçiler adına konuşan Şube Mali Sekreteri Süreyya Doğan, “Bakırköy Belediyesi yönetimi 2018 nisan ayından bu yana, sırasıyla BYUAŞ, MAKRİKÖY ve BAKPER şeklinde şirket değişikliğine gitmiş ve bu yapılan şirket değişikliğine karşı sendikamız Çalışma Bakanlığı’ndan yetki tespiti almıştır. Alınan yetki tespitlerine itiraz eden belediye yönetimi, toplusözleşme yapmamak için süreci uzatmaktadır. 24 Mart 2021 Çarşamba günü gerçekleşen mahkemede belediye yönetimi tekrar itiraz ederek davayı uzatmıştır” dedi. Nakliyat İş’ten Yemeksepeti eylemi Nakliyat İş, son günlerde adı müşteri listeninin hack’lenmesi ile de gündeme gelen Yemeksepeti’nde, sendika karştılığı tavrına ilişkin kapmanyasını sürürüyor. Sendikadan yapılan açıklamada, örgütlenmesi tamamlanan ve yetki aşamasında işverinin hile, muvazaa ve resmi evrakta sahtecilik yaparak bakanlık kayıtlarında taşımacılık işkolunda gözüken işçilerin tamamına yakınının işyerini ve işkolunu hukuksuz ve keyfi bir şekilde değiştirildiği hatırlatılarak. 2 bin civarında işçinin üyeliğinin düşürüldüğü belirtildi. Sendika söz konusu tutumun önüne geçmek üzere her türlü protesto eylemlerini yapmaya devam ediyor. KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ TEMSA’da kesinti başladı Kısa çalışma ödeneği uygulaması sona ermeden sıkıntılar başgösterdi. Kısa çalışma ödeneğinin (KÇÖ) son bulmasıyla Adana’daki TEMSA fabrikasında işçi ücretlerinden 2 ay boyunca 10’ar gün kesinti yapılacağı duyuruldu. Duruma tepki gösteren TEMSA işçileri “İki otobüsü feda edip tam ücret ödeyebilirler” dedi. Pandemi ile birlikte uygulanma koşulları genişletilen kısa çalışma ödeneği, bugün itibarıyla son buluyor. Bugüne kadar yüzlerce işletmede 3 milyon 700 bini aşkın işçi KÇÖ kapsamında çalıştırıldı. Adana’da kurulu ulaşım araçları üretimi yapan TEMSA da KÇÖ’den yararlanan fabrikalardan biri. İşçilerin yalnızca sağlık sigorta primlerinin yatırıldığı KÇÖ’nün son bulmasıyla şirket, işlerin açılmadığı gerekçesiyle işçi ücretlerinden 2 ay boyunca 10’ar günlük kesinti yapmayı hedefliyor. Artırmak için yaptıkları, büyümeyi düşürmeye başladı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yüksek büyüme hırsı” nedeniyle ekonomide yaptığı tercihler, istediğinin tam tersine, büyüme oranlarına ilişkin tahminleri düşürmeye başladı. 2021 yılına ilişkin olarak daha geçen ay yapılan yüksek büyüme tahminlerinin, “Ağbal depremi” sonrasında yaşananlarla birlikte düşürüldüğünü görüyoruz. Geçen yıl kaydedilen büyümeyi baz alarak, bu yıla ilişkin tahmin yapan kurumların bir kısmı bu yılki büyüme tahminlerini aşağı doğru çekti, bir kısmı ise değiştirmedi. Son iki hafta içinde iktidarın ekonomide yaptığı yanlışlar sonucu görülen dalgalanmaların, enflasyon beklentilerinin yükseltilmesine, büyüme tahminlerinin ise düşürülmesine neden olduğu görülüyor. Goldman Sachs daha önce yüzde 5.5 olarak açıkladığı Türkiye’ye ilişkin 2021 büyüme beklentisini, yüzde 3.5’e çekti. Kurum, analizinde makro yöndeki baskıların ekonomi için daha sert bir inişe işaret ettiğini belirtti. Böylece Merkez Bankası’nda yaşanan değişimin piyasalarda yarattığı bozulma ardından, ilk revizyon Goldman tarafından yapılmış oldu. Önümüzdeki dönemde yabancı banka ve aracı kurum raporlarında bu yöndeki revizyonlara sık sık rastlamamız mümkün. Bunun da ötesinde uluslararası derecelendirme kuruluşlarının yayımlayacakları raporlarda not indirimlerinin bile gündeme geleceği bekleniyor. Goldman Sachs analizinde, yaşanan görev değişiminin ardından “Merkez Bankası’nın reaksiyon işlevi ve politika yapma süreci etrafındaki belirsizliğin önemli düzeyde arttığı”na dikkat çekildi. Cari açık ve yüksek enflasyon oranı gibi makro ekonomik baskıların sürdüğünü belirten kurum, Türkiye ekonomisine ilişkin görünümü revize ederken bu unsurlara odaklandıklarını belirtti. Analizde, son gelişmelerden sonra 2021’de cari açığın milli gelire oranına ilişkin beklentilerin de yüzde 3.5’ten yüzde 1.5’e indirildiği kaydedildi. Tüm bu değerlendirmelerin ışığında dış dengede gereken düzeltmenin iç talepte bir daralma yaratmasının olası olduğu, bu doğrultuda büyüme beklentisinin 2 puan aşağı revize edildiği belirtildi. Raporda, Türkiye’de enflasyon ve para politikası görünümüne ilişkin değerlendirmelerde bulunulurken, TL’deki mevcut değer kaybına dikkat çekilerek nisan ayında enflasyonun yüzde 18’e yükseleceği tahmin edildi. Yıl sonunda enflasyonun yüzde 15’e ineceğini tahmin eden Goldman, 2021 yılının 4. çeyreğine kadar Merkez Bankası’nın faiz indirimine gidemeyeceğini, bu yıl ilk yarıda ise faizlerin daha da artırılması ihtiyacı doğabileceğini tahmin etti. Kurum, beklentileriyle ilişkili temel riskin ise “Yetkililerin zamansız faiz indirimleri ve kredilerdeki yükselişle birlikte büyüme yönünde baskı yapılması” olarak belirtti. Kısacası; yaşananlara rağmen krediler yine artırılıp büyüme hırsı sürdürülürse durumun daha da kötüleşeceği ima edildi. Yeni başkan faiz artırırsa... Önümüzdeki hafta başında mart ayı enflasyon rakamları açıklanacak. Piyasalardaki beklentiye baktığımızda şubat sonu 15.6 olan yıllık tüketici fiyat artış mart sonunda 16.517 oranlarına çıkacak. Son kur artışının daha çok nisan ayını etkilemesi beklenir. Yani mart ayı ardından, baz etkisi nedeniyle, nisan sonu itibarıyla yıllık enflasyon oranlarının daha da yükselmesi kaçınılmaz. Yeni Başkan Kavcıoğlu, köşe yazılarında söylediklerinin tersine, piyasalarda güven yaratabilmek için sıkı para söylemini giderek artırmaya başladı. Ağbal dönemindeki sıkı para söylemine tümüyle döndüğünü görüyoruz. Son olarak, tüketici fiyatlarının üzerinde faiz vermeye devam edeceklerini söyledi. Buradan yola çıkarsak yıllık enflasyon oranları nisanmayısta yüzde 18’i aşıp 19’a yaklaşır veya üstüne çıkarsa, acaba faiz artırımına gidecek mi, sorusu gündeme geliyor. Daha doğrusu bu artırıma Cumhurbaşkanı Erdoğan izin verecek mi? Eğer Kavcıoğlu’na, son dalgadan korktuğu için, siyasi iktidar artırım izni verirse, o zaman “Ağbal neden görevden alındı” sorusu tekrar gündeme gelmez mi? Ağbal, piyasadaki 1 puanlık artış beklentisi yerine, “önden yüklemeli” diyerek 2 puan artış yapmıştı. Haftaya yıllık enflasyon oranları yüzde 17’ye gelirse, Ağbal’ın doğru karar verdiği tescil edilmiş olmayacak mı? Siz böyle bir dönemde 2 puanlık reel faizden daha altına, yabancı sermaye çekebilir misiniz? Ağbal’ı görevden alarak Türkiye’nin risk primini 480’in üzerine çıkardınız, enflasyonun üzerine bir de bu risk primini ekleyin bakalım, yabancı sermaye bundan sonra Türkiye’ye gelmek için yüzde kaç faiz isteyecek.. Gelinen noktada artık göreve gelengidenlerin bir anlamı kalmadığını açıkÇa görüyoruz. Türkiye’nin yaşadığı sorunun genel adı, her zaman söylediğimiz gibi: kötü yönetim ve yarattığı güven sorunudur. Mevcut yönetim kaldığı sürece Türkiye ekonomisinin düze çıkması, arada birkaç ay yaşanan yanılsamalar dışında, artık mümkün gözükmüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle