23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 6 MART 2021 CUMARTESİ HABER Şehit Korgeneral Erbaş ve 10 asker için önce Elazığ’da sonra Ankara’da tören TÜRKIYE BAROLAR BIRLIĞI BAŞKAN YARDIMCISI ÖZBEK: Şehitler uğurlandı Yunanistantarihsel gerçekleri çarpıtıyor Bingöl’den kalktıktan sonra Bitlis’in Tatvan ilçesi kırsalında önceki gün düşen helikopterde şehit olan 8. Kolordu Komutanı Korgeneral Osman Erbaş ve 10 asker, dün son yolculuğuna asker selamıyla uğurlandı. Şehit Korgeneral Osman Erbaş, Albay Şentürk Aydınyer, Pilot Yüzbaşı Tayfun Kureş, Pilot Yüzbaşı Gökhan Uysal, Yüzbaşı Salih Sarıoğlu, Astsubay Kıdemli Başçavuş Mehmet Demir, Astsubay Kıdemli Üstçavuş Ömer Umulu, Astsubay Üstçavuş Nazmi Yılmaz, Astsubay Kıdemli Çavuş Şükrü Karadirek, Uzman Çavuş Tolga Demirci ve Uzman Çavuş Hakan Gül için dün ilk tören Elazığ Havalimanı’nda düzenlendi. Törene Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, şehit aileleri, silah arkadaşları ve diğer yetkililer katıldı. Törenin düzenlendiği Elazığ Havalimanı’na getirilen şehitlerin Türk bayrağına sarılı naaşları, silah arkadaşlarının omuzlarında katafalka konuldu. Törende, saygı duruşunda bulunulmasının ardından şehitlerin özgeçmişleri okundu. Okunan duanın ve helallik alınmasının ardından şehitlerin naaşları devlet töreni için askeri uçakla Ankara’ya getirildi. Ankara’da devlet töreni Şehitler için Ankara’da Ahmet Hamdi Akseki Camisi’nde cuma namazının ardından tören düzenlendi. Törene Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bakanlar, milletvekilleri, şehitlerin aileleri ve yakınları, TSK mensupları ve çok sayıda yurttaş katıldı. Cuma namazının ardından 11 şehit için 11 ayrı cenaze namazı kılındı. Asker selamı Ardından şehitlerin Türk bayrağına sarılı tabutları, silah arkadaşları taraflarından omuzlarda top arabalarına taşındı. Bu esnadaki “ihtiram yürüyüşü”nde askeri bando tarafından Itri’nin “Tekbir” eseri çalındı. Yakınları, şehitleri asker selamıyla uğurladı. Şehitlerden Korgeneral Erbaş, Albay Aydınyer, Pilot Yüzbaşı Kureş, Yüzbaşı Uysal ve Yüzbaşı Sarıoğlu’nun naaşları Cebeci Askeri Şehitliği’ne defnedildi. Şehit Şükrü Karadirek’in naaşı, Afyonkarahisar’da dün toprağa verildi. Şehidin 3 aylık bebeği İbrahim Aras, Türk bayrağına sarılı tabutun yanına getirilerek babasına veda etti. Şehit Ömer Umulu’un naaşı, Kırıkkale Şehitliği’nde toprağa verildi. Şehidin annesi Hafize ve eşi Gül Umulu, şehidin tabutuna sarılarak gözyaşı döktü. ‘Anne, ağabeyim morgda üşür’ Kayserili Tolga Demirci’nin cenazesi, dün memleketine getirildi. Şehidin kız kardeşi Nagehan Demirci, “Anne, ağabeyim morgda üşür” diyerek gözyaşı döktü. Demirci’nin cenazesinin, bugün Pınarbaşı ilçesinde toprağa verileceği kaydedildi. Şehitlerden Mehmet Demir ve Nazmi Yılmaz’ın naaşı dün memleketi Kahramanmaraş’a getirildi. Demir’in ve Yılmaz’ın cenazelerinin bugün toprağa verileceği öğrenildi. Şehit Hakan Gül’ün cenazesi dün memleketi Amasya’ya getirildi. Şehidin naaşının, bugün toprağa verileceği belirtildi. Kazada yaralanan Binbaşı Alptekin Köprülü ve Yüzbaşı Ender Uzunçakmak’ın tedavilerinin sürdüğü bildirildi. l ANKARA / Cumhuriyet ‘ŞEHITLERIN YASINI DINLEMEDILER’ ERDOĞAN: İNŞALLAH BU MAKAM BIZE DE NASIP OLUR Cenaze namazının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Korgeneral Osman Erbaş’ın tabutunun başına geçerek bir konuşma yaptı. “Korgeneral Osman Erbaş komutanımız, komutanlığın ötesinde tevazuuyla, duruşuyla gerçekten çok farklı, mütevazı bir insandı. Ve yanındaki kardeşlerimle birlikte çıktıkları bir yolculuk esnasında meydana gelen bu elim kaza ile emaneti sahibine teslim ettiler” diyen Erdoğan, “Mukadder olan ölümle karşı karşıya kaldılar. Hepimiz için mukadder olan bir ölüm var. Şahadet bunların en yücesi. Rabbim bizlere de bu makamı inşallah nasip eder. Hele hele din uğrunda, vatan uğrunda bu makama kavuşmak her yiğidin kârı değildir. Rabbim bir mükâfat olarak bunu bize nasip ederse ne kadar güzel. Temenni ederim ki Rabbim bizlere de nasip eder” ifadelerini kullandı. FETÖ’YLE MÜCADELEYE DESTEK VERDI Kazada şehit olan 8. Kolordu Komutanı lik komutanlarına verdiği talimatlarla darbecileKorgeneral Osman Erre karşı direnişin önemli baş, FETÖ’yle mücaisimlerinden oldu. Erbaş, dele ve insansız hava darbe girişimini engelaraçlarının (İHA) gelemeye çalışırken şehit liştirilmesine destek olan Piyade Uzman Çaverdi. Yozgat’ın Yervuş Halit Yaşar Mine ile köy ilçesinde 1962’de Gölbaşı Özel Harekât Dadoğan Erbaş, 1983’te ire Başkanlığı tesislerine Kara Harp Okulu’ndan düzenlenen saldırıda şemezun oldu. 2010 yıhit düşen polis memurlalında 1. Mekanize Pirı Aytekin Kuru ve Sevda yade Tugay Komutanlığı’ndayken terör Erbaş Güngör için Adana’da 19 Temmuz 2016’da düzenoperasyonlarında inlenen törende “Asker hiçsansız hava araçlarını (İHA) kul bir zaman vatandaşını öldürmez. lanacak personele kapsamlı eği Bu katiller asker olamaz. Türk timler verilmesini sağladı. milletinin askeriyiz biz, katil olaErbaş, FETÖ’nün 15 Temmuz mayız” demişti. 2016’daki darbe girişimi sırasın Erbaş, darbe girişimi davasında 6. Mekanize Piyade Tümen da yaptığı tanıklıkla 15 Temmuz Komutanı’ydı. Erbaş, 15 Tem gecesi yaşananları aktarmıştı. muz gecesi kendisine bağlı bir Ailesini emniyetli bir yere bıraktıktan sonra bir tören için bulunduğu Hatay’dan karargâha ulaşmaya çalıştığını belirten Erbaş, canını hiçe saydığı o anlarda sürekli telefonla kendisine bağlı birlikleri uyardığını, hatta personele baskı oluşturmak için yüksek sesle konuşmaktan sesinin kısıldığını anlatmıştı. Erbaş, “Kendi can güvenliğimizi düşünmeden sadece bir tek tabancayla yollara düştük. Bu millet var oldukça, silahlı kuvvetler var olacaktır” ifadelerini kullanmıştı. Sonradan öğrendi Şehit Korgeneral Erbaş’ın MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş’ın kuzeni olduğu ortaya çıktı. MHP’li Erbaş’ın amcasının oğlunun şehit olduğunu bilmeden Twitter hesabında taziye mesajı yayımladığı belirtildi. l ANKARA/Cumhuriyet 4 AYRI OLAYDA 39 ASKER ŞEHİT OLDU ‘Cougar’lar çekilsin’ SEFA UYAR Bitlis’teki kaza, Cougar model askeri helikopterleri bir kez daha gündeme getirdi. Önceki günkü kazayla birlikte dört ayrı olayda 39 asker, Cougar helikopterlerde şehit düştü. Stratejik Düşünce Enstitüsü’nden emekli kıdemli Albay Mithat Işık, Cougar tipi helikopterlerin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin coğrafi yapısına uygun olmadığını, bölgede görevlendirilmemesi gerektiğini belirterek “O bölge şartlarına en uygun helikopter, Sikorsky helikopterleri” dedi. Işık, Cougar tipi helikopterlerin operasyonel görevlerde kullanılmadığını, nakliye görevlerinde kullanıldığını söyleyerek “Bu helikopterler, 1994’te, Tansu Çiller döneminde alındı. Alınmasına karşı çıkanlar vardı. Bunlar, tamamen Avrupa Birliği ülkelerine sempatik görünmek için Fransa’dan alınan helikopter” diye konuştu. ‘Kimler alınsın dedi?’ Bu helikopterlerin ihtiyaç nedeniyle bölgede kullanılmaya başlandığına işaret eden Işık, “Operasyon için pek müsait olmadığı anlaşıldı. Bu helikopterlerden 4’ü düştü. Biri Zap’ta düşürüldü. Birisi kendi düştü. Birisi de 2017’de Şırnak’tan kalkışta düştü” ifadelerini kullandı. Aynı helikopterlerden daha önce Avusturya’nın aldığını ve arama kurtarmada kullandığını ancak Alpler’de düşen çığ bölgesine ulaşamadığı için onlarca insanın öldüğünü söyleyen Işık, “Bunun üzerine Avusturya ABD’den SiKAZA KIRIM RAPORU BEKLENİYOR Cougar tipi helikopterin enkazında kaza kırım ekibinin çalışmaları başlatıldı. Yapılan incelemenin ardından helikopterin enkazı kaldırılacak. Helikopterin düşüş nedeni, yapılacak ayrıntılı incelemeler sonucunda hazırlanacak raporla belli olacak. korsky alarak arama kurtarma ekibine bunları dahil etti” dedi. Işık, helikopterlerin 1994’te alınmasının incelenmesi gerektiğini vurgulayarak “Kimler alınsın demiş? Bazıları niçin karşı çıkmış? Nerelerde kullanıldı? Operasyon bölgelerinde hangi tarihte kullanılmaya başladı? Neden daha sonra nakliye görevleri için görevlendirildi” sorularını yöneltti. Helikopterler iki parti olarak TSK envanterine girdi. İlk partide 20 helikopter alındı, ikincisinde 30 helikopterin TUSAŞ tesislerinde montajı yapıldı. Alım yapıldığı dönemde tüm TSK komuta kademesi helikopterlerin alınmasına karşı çıkmıştı. l ANKARA ‘GENELKURMAY İSTEMEMİŞTİ’ Emekli Tuğgeneral Osman Aydoğan, kendisine ait olan “Şehriyar” adlı sayfada konuya ilişkin bir yazı yayımladı. Cougar’ların 20 tanesinin 1993’te Fransa’dan satın alındığını, 30 tanesinin de 1996 yılından itibaren TUSAŞ tesislerinde lisanslı olarak üretildiğini belirten Aydoğan, “Sorun olan sadece bu helikopterlerin yaşı da değil. Zamanında Türk hükümeti bu Cougar helikopterlerini almak istediğinde Genelkurmay, Hava Kuvvetleri ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı, bizzat kullanacak Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kara Havacılık Dairesi karşı çıkmıştır” dedi. Independent Türkçe’ye kazayı değerlendiren emekli Hava Korgeneral Orhan Köse ise “Meteorolojik koşullar pilotaj hatasıyla birleşip olayı yaratmış olabilir” dedi. l Haber Merkezi Bitlis’te 11 askerin şehit olmasının ardından MHP’lilerden oluşan sosyal medya kullanıcıları İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e karşı tabela çalışması yaptı. Akşener’e karşı tweet atanlar arasında MHP’li yöneticiler de yer aldı. #FosforluMeral etiketiyle tweet’ler atan MHP’liler sosyal medyada topa tutulup “Şehitlerin yasını dinlemediler” eleştirisi aldı. l İç Politika AKAR, HAVA ŞARTLARINI IŞARET ETTI Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, önceki gece Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar ile birlikte Elazığ’da bulunan 8. Kolordu Komutanlığı’na giderek askeri helikopterin kaza kırıma uğramasına ilişkin bilgi aldı. Akar, burada kazayla ilgili yaptığı açıklamada, “İlk bilgilere ve görgü tanıklarının ifadelerine göre kazanın ani değişim gösteren olumsuz hava şartları nedeniyle meydana geldiği değerlendirilmektedir” dedi. Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada da “Enkaz bölgesinde herhangi bir patlama ve yanma emaresine rastlanmamış, helikopterin Bingöl’den hareketinden önce Tatvan bölgesinde faaliyetini olumsuz etkileyecek bir hava durumunun olmadığına dair meteorolojik bilgi teyit edilmiştir. Söz konusu ilk bilgiler ışığında, kaza kırım olayının bölgedeki hava koşullarının ani değişimi sonucunda ortaya çıkan olumsuz hava şartları nedeniyle meydana geldiği değerlendirmektedir” denildi. Türkiye ile Yunanistan arasındaki istikşafi görüşmeler, kısa süre önce yeniden başladı. Ardından iki ülke heyeti NATO kapsamında buluştu. Belli ki görüşmelerin devamı gelecek. Yunanistan, Türkiye’ye BARIŞ müzakere konuları, müzakere çerçevesi dayatmayı DOSTER sürdürecek. Arkasına ABD ve Avrupa Birliği’ni alarak Türkiye’den ödün koparmaya çalışacak. Mübadele de Yunanistan’ın kullanmak istediği konu başlıklarından biri. Bu konuda Türkiye’de de belli adımlar atıyor Atina. Konuyu, hukuki ve tarihi boyutuyla, mübadele ile ilgili çalışmaları da olan Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Hüseyin Özbek’e sorduk. n Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan mübadele, hangi koşulların ürünüydü? Lozan görüşmeleri sürerken 30 Ocak 1923’te Türkiye ile Yunanistan arasında, “Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol” imzalandı. Protokole göre Yunanistan uyruklu Müslümanlar Türkiye’ye, Türk uyruklu Ortodoks Rumlar Yunanistan’a gönderilecekti. Yunanistan’da Batı Trakya Müslümanları (Türk), Türkiye’de ise İstanbul (Adalar dahil) Rumları mübadele dışı kalacaklardı. n Türkiye’de özellikle liberal çevrelerde, mübadele konusunda da Türkiye’yi ve Atatürk’ü suçlayan bir tutum var. Bunu neye bağlıyorsunuz? Günümüzde liberal çevreler ve bazı aydınlarımız, mübadelenin Türkiye’nin isteği ve zorlamasıyla gerçekleştiğini, 1.2 milyon Rumun yerinden yurdundan edildiğini söylüyor. Tarihsel gerçeklik bunun tam tersi. Lozan tutanakları, bunun tam tersini belgeliyor. Mübadeleyi hararetle isteyen taraf Yunanistan. Hatta Venizelos, 1. Dünya Savaşı’nın başlamasına birkaç ay kala, 1914 Mayıs ve Temmuz aylarında, İzmir ve Havalisi Rumları ile Makedonya’daki Türklerin karşılıklı yer değiştirmesini önermiştir. Yunanistan’ın nüfus ihtiyacını bu yolla karşılamayı düşünmüştür. Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı’nı kaybedince Atina, Özbek Anadolu’dan pay kapmak istemiştir. Mübadeleye gerek kalmadığı düşüncesi baskın çıkmıştır. Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanınca Yunanistan açısından işler tersine dönünce değişti. Venizelos, mübadeleyi yeniden gündeme getirdi. n O dönemin koşullarında mübadele dışında bir seçenek mümkün müydü? Değildi. Türkiye, Türkiye’de yaşayan, Türk uyruklu Ortodoks Rumların da vatanıdır. Ülkelerini savunmaları gerekirken, ülkelerini işgale gelen Yunan ordusu ile işbirliği yapmak, Yunan ordusuna asker yazılarak Türkiye’ye silah çekmek, “vatana ihanet” suçunu oluşturur. Bu yurttaşların bir kısmı da üniforma giyip silah kuşanarak, işgalciler tarafından örgütlenen, “Mikrasiati Amina Küçük Asya Savunma Örgütü” bünyesinde Türkiye’ye karşı faaliyet göstermiştir. Karadeniz bölgesinde yaşayan Ortodoks Rumların bir bölümü, Yunanistan destekli Pontus devleti kurmak için Pontus çeteleri kurup çevredeki Türk köylerinde etnik temizlik yapmıştır. Atatürk; Nutuk’ta, Pontus kalkışmasına değinirken önemli bilgiler verir. Bu çetelerin silahlı unsurlarının 25 bin kişiyi bulduğunu, Karadeniz bölgesinde sayısız katliamlar yaptığını söyler. Buna karşılık Müslüman (Türk) azınlığın, uyruğu bulundukları Yunan devletine karşı bir kalkışması, aleyhte siyasi faaliyeti yoktur. n Büyük Taarruz sonrasında dengeler nasıl değişmiştir? Büyük Taarruz sonrası, kısa zamanda, 9 Eylül 1922’de İzmir kurtarılmıştır. İşgalcilerle işbirliği yapanlar, Yunan ordusuyla birlikte Anadolu’dan kaçmıştır. O nedenle 30 Ocak 1923’te Mübadele Protokolü imzalandığında Yunanistan uyruklu 500 bin civarında Müslüman Türk Türkiye’ye gönderilmiştir. Bizde ise mübadele kapsamına giren 1.2 milyon Ortodoks Rum’un büyük çoğunluğu, mübadele protokolü uygulanmadan önce Anadolu’yu terk ettiğinden, geriye kalanlar mübadele kapsamında Yunanistan’a gönderilmiştir. Mübadele Yunanistan’ın ısrarıyla gündeme gelmiştir. n Bu tarihsel gerçeklere karşın Yunanistan’ın düşmanca tutumunu nasıl açıklamalı? Yunanistan parlamentosu, 25 Ağustos 1998’de, 14 Eylül 1922 tarihini, (Yunan birliklerinin ana unsurlarının Anadolu’yu terk ettiği tarih) “Küçük Asya Helenlerinin Soykırımı” tarihi olarak kabul etti. Ardından 24 Şubat 1994’te, 19 Mayıs 1919 tarihini, “Pontus Rumları Soykırımı” tarihi olarak kabul etti. Türklerin, işgalcilere karşı verdiği destansı mücadelenin simgesel tarihlerinin, onur günlerinin, işgalciler tarafından “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” misali bu şekilde çarpıtılması düşündürücüdür. Yunanistan; komşu bir ülkeyi işgale kalkışmış, Atatürk’ün; “Askerlik şerefinden yoksun katiller sürüsü” olarak nitelediği zalim Yunan ordusu, Anadolu’da yağma, talan, katliam yapmıştır. Bunların hesabını vermesi veya utanç içinde başını önüne eğmesi gerekir. Fakat Yunanistan tam tersini yaparak mazlum bir millete iftira atmaktadır. n Yunanistan, mübadele konusunu nasıl kullanıyor? Yunanistan, mübadeleyi Türkiye’ye yönelik siyasi ve kültürel ataklarında koçbaşı olarak kullanıyor. 30 Ocak 1923’te Lozan’da Yunanistan baş delegesi Venizelos’un büyük bir istekle imzaladığı protokole hiç değinmiyor. Mübadeleyi, Rumları Anadolu’dan zorla göndermek için Türkler tarafından uygulanmış tek taraflı, hukuk dışı bir tasarruf olarak yansıtıyor. Türkiye’de kendisini aydın, entelektüel olarak gören bazı yurttaşlarımız üzerinde de etkili oluyor maalesef. Türklerin kolektif bilinci, milli duyarlılığı tahrip ediliyor. İyi düşünülmüş, en ince noktasına dek planlanmış, hiçbir ayrıntısı ihmal edilmemiş bir toplum mühendisliği ile karşı karşıyayız. ‘KÜLTÜREL KARASULAR KAÇ MİL?’ n Son dönemde mübadele konusunu bütünüyle Yunanistan’ın gözünden ele alan çok sayıda kültürel, sanatsal faaliyet göze çarpmıyor mu? Mübadele konusunu Yunanistan’ın bu politikası çerçevesinde işleyen romanlar, makaleler, incelemeler, hatıratlar, filmler dikkat çekiyor. Bu tesadüf değil. Ülkemizde bilinç körlüğüne, bellek felcine yol açan kültürel operasyonlar, bundan sonra da artarak sürecek. Türkiye; Yunanistan’ın Ege Denizi’nde karasularını 12 mile çıkarmasını savaş nedeni saydığını defalarca ilan etti. Fakat Yunanistan’ın kültürel karasularının 12 milin çok ötesine geçtiğini fark edemedi. Suyun iki yakasına uzanan sevdaların, yarım kalmış aşkların, neredeyse yüz yıl saklanan çeyiz sandıklarının hikâyeleri Türk okurunu duygulandırıyor. Sinemadan, TV ekranlarından yansıyan çağdaş aşk masalları seyirciyi ağlatıyor. Bu tür toplum mühendisliğiyle oluşturulan algı o dereceye vardı ki ortalama yurttaşımız, tarihsel zorunluluk olan, Türkiye’nin uluslaşmasında büyük etkisi olan mübadeleye lanet okur hale geldi. En son, mübadele sonrası alevlenen yarım bir aşkın hikâyesi olarak ekranlarda göreceğimiz filmin adının “Paramparça” olduğunu okuduk basında. Verilen demeçlerden, senarist ve yönetmen çiftin (Orhan Tekelioğlu Nurdan Tekelioğlu) üçüncü kuşak mübadil torunları olduğunu öğrendik. Başroller; Türk ve Yunanlar arasında paylaştırılmış. Kurgusunu ve görüntü yönetmenliğini Lukas Agelastos yapıyormuş. Filmde, Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu EğitimKültür Ataşesi Stavros Yolcuoğlu da (Samsun’dan Yunanistan’a giden bir mübadil ailesinin üçüncü kuşağı) önemli sorumluluk almış. Acaba, Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik kültürel karasuları kaç mil? Türkiye’nin, bırakalım kültürel karasularını, kültür politikası var mı?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle