27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 19 MART 2021 CUMA HABER ‘POYRAZKÖY’, ‘AMIRALLERE SUIKAST’, ‘KAFES EYLEM PLANI’ VE ‘ÇEV/ÇYDD’ FEZLEKESINI HAZIRLAMIŞLARDI FETÖ KUMPASÇILARINA OPERASYON Türküm, doğruyum... Doğrusu AKP’ye de tıpatıp oturdu; devri iktidarında öğrenci yavrularımızı Türklüklerinden bile kuşkuya düşüp çekinme durumunda bıraktılar. Aferin! Onlara da bu yakışırdı. Konu gündeme gelince tereddüde düştüm. Galatasaray’ın şimdiki üniversitenin yerindeki binasındaki ilkokulunda, sabahları Andımız’ı söyler miydik?? Engin Topsakal’a telefon ettim sordum. “Ederdik” yanıtını verdi ve “Türküm...Doğruyum...” diye başlayarak, bir çırpıda okuyuverdi. Doğrusu hiç hatırlamıyorum. Bak çocukken ansiklopedideki büyük adamlara bakarken Müslüman ve Türk olmadıkları için onlar adına üzüldüğümü unutmamışım da aklımda “Andımız”dan pek bir şey kalmamış. Zamanla büyüdüm, artık kimi büyük adamlara benim gibi olmadıkları için üzülmeyi bıraktım. Ortak bir geçmişe sahip olduğumuz insanlarla birlikte bir gelecek oluşturmak amacım şekillenmeye başladı. Yavaş yavaş bende bir ulus bilinci gelişmeye başlıyordu. Türk oluyordum artık, bununla onur duyuyordum. Ama kendimi başkalarından daha üstün bir ırkın, birimin temsilcisi olarak görmüyordum. Amacım, toplumumun, dünyanın diğer kimi uluslarının vardığı uygarlık düzeyine erişmesiydi. Diğer uluslar düşmanımız değildi. Düşman, çağdaş uygarlık düzeyine varmayı engelleyen cahillikti. HHH Batı’da büyük patlamanın olduğu 14. ve 15. yüzyılları onlar gibi yaşamamış; büyük uyanışı, keşifleri, Rönesans’ı, dinde reformu ve sanayi devrimini ıskalamış, dolayısıyla yarışta geri kalarak çağdışına düşmüş Osmanlı İmparatorluğu, artık yarı sömürge durumuna indirgenmiş biçimde içinden bir sürü ulus devlet doğurarak yıkıldığında, uygarlıklar ve kavimler mozaiği Anadolu’da varlıklarını sürdüren Türkler, ulus bilincinin uyanmasında en sona kalmış olanlardan biriydi. Ama tarihin sınav zili çaldığında, onlar da varlıklarını bağımsız bir ulus devlet içinde sürdürmekten başka bir yol olmadığını gördüler. Peki de ulus bilinci ve ulus olmadan ulus devlet nasıl olacak, ona giden yoldaki Ulusal Kurtuluş Savaşı nasıl başlatılacak, sürdürülecek ve kazanılacaktı? Pratikte, koşullar bu iki oluşumun karşılıklı etki ve tepkiyle ikisinin birbirine yaslanarak birlikte oluşmaları ve birbirlerini oluşturmaları şeklinde bir araya gelmelerini sağlayınca, elverişli ortam doğdu. İşgale uğramış toplumda bağımsızlık için savaş güçlendikçe bilinci oluşturuyor, ulusal bilinç de geliştikçe savaşan cepheyi sağlamlaştırıyordu. Ulusun, oluştukça bağımsız Cumhuriyetin çarkını döndürmesi, ulus bilincinin de geliştikçe Cumhuriyeti oluşturup güçlendirdiği sürecin sonucudur Türk ulusu. Bir zamanlar, ilkokullarımızda her sabah okutulan “Andımız” da bu ulus bilincinin canlı tutulması çabaları sonucunda çıkmıştır ortaya. “Türküm, doğruyum” diye başlayan, bu “ant”a karşı olanlar, şimdi ele geçirdikleri devletin erklerini kullanarak okullarda okunmasını yasaklamışlardır. Neden? Neden, Kemalist sübjektivist Atatürkçü ulus kavramıdır. Karşıtlar, bu ulus kavramı çevresinde baskıcı, hatta faşist şovenizmle ulusçuluğu birbirlerine karıştırıp kavram kargaşası yaratarak zihinlerini bulandırmak peşindedirler. Bunları yalnızca “Sorospu çocukları”ndan (deyim Soros çocuklarını kastetmektedir ve rahmetli Hüseyin Baş’a aittir) ibaret değildir. Ulus devlet ve ulusal çıkar kavramlarını kendileri için artık tehlikeli gören emperyalizm ile karındaşı siyasal İslamın da karşısındaki en büyük düşmandır, ulus bilinci. İşte Türkiye’de Andımız’a karşı olanlar da bunlar, yani emperyalizmin, büyük bölge projesinin eşbaşkanları ile siyasal İslamın cüppeli vesayetinin bayraktarlarıdırlar. Bir zamanlar, bunlar “komünizmle mücadele dernekleri”nde el ele çalışıyorlardı, şimdi birlikte cumhuriyetin ulus bilincine saldırıyorlar. Andımız’ın içinde demokrasiye karşı, ırkçı, faşizan, şoven hiçbir virgül bile bulunmadığı ortada olduğu sürece, karşıtlıklarını hiçbir şekilde de anlatamayacaklardır. SEYHAN AVŞAR İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ soruşturmaları kapsamında, “Poyrazköy 12”, “Amirallere Suikast 12”, “Kafes Eylem Planı” ve “ÇEV/ÇYDD” kumpas soruşturmalarında fezlekelerin hazırlanmasında yer alan farklı rütbelerdeki 75 Emniyet personeli için gözaltı kararı verdi. 67’si ihraç, biri emekli ve yedisi aktif görevdeki 75 şüpheliye yönelik 16 ilde düzenlenen eşzamanlı operasyonda çok sayıda şüphelinin gözaltına alındığı duyuruldu. Kumpas mağdurlarının avukatı Hüseyin Ersöz, soruşturmayı “umut verici” olarak değerlendirirken, Poyrazköy kumpas davası sanıklarından emekli Albay İbrahim Koray Özyurt, “Yapılan operasyon ne kadar gerçek bilmiyoruz. İsimler yok. Acaba doğru kolluk görevlileri mi gözaltına alındı, yoksa saAvukat Ersöz, soruşturmayı “umut verici” olarak niteledi. Poyrazköy kumpası mağdurlarından emekli Albay Özyurt, “Yapılan operasyon ne kadar gerçek bilmiyoruz” dedi. dece evrak götürüp getirenler mi? Şüphe ile yaklaşılması lazım” dedi. Tatar, intihara sürüklendi Kumpas operasyonlarında yer alan kolluk görevlileri hakkında 2013 yılında ilgili makamlara şikâyetlerini yaptıklarını anımsatan Koray Özyurt, “Bizler yaptığımız başvurular ile soruşturmanın hızlandırılmasını istedik. Ama hiçbir adım atılmadı” dedi. Avukat Hüseyin Ersöz ise kumpas yargılamalarında eşine rastlanılmayacak ölçüde hukuka aykırı karar ve işlemlerin gerçekleştirildiğini belirterek “Bu komplo dava neticesinde, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın komuta kademesi değişikliğe uğramıştır. Yargılama süresince Yarbay Ali Tatar ‘onur intiharında’ bulundu. Prof. Dr. Türkan Saylan ve bu dava sebebiyle erken emekli olarak Somali’de çalışmak zorunda kalan Sadettin Doğan burada görev yaparken hayatlarını kaybettiler” dedi. Yaptıkları suç duyuruları üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturmanın faillerin cezalandırılmasına yönelik “umut verici” olduğunu aktaran Ersöz, “Sorumluların tespiti ile yargı önüne çıkarılması ülkenin geçmişte yaşadığı bu hukuksuzluklarla yüzleşmesi açısından da önemlidir” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL Binlerce mağdur FETÖ’nün gerçekleştirdiği kumpas soruşturmalarında 1022 asker olmak üzere üç bine yakın kişi mağdur edilerek yargılandı. 200 binden fazla telefon takip edildi. Çok sayıda kişinin hayatı ise bu soruşturmalar nedeniyle karardı. Kuddusi Okkır Silivri Cezaevi’nde yakalandığı kanserden vefat etti. MİT yöneticisi Kaşif Kozinoğlu, Silivri Cezaevi’nde geçirdiği kalp krizi sonucu mahkemeye çıkamadan yaşamını yitirdi. Yarbay Ali Tatar intihara sürüklendi. FETÖ’cü polislerce evi basılan ÇYDD Başkanı Türkân Saylan, davası açılmadan yaşamını yitirdi. Erdoğan, Andımız’ın okutulmaması konusunda ‘Cumhur’ ortağı Bahçeli’den ayrı düştü: Andımız, İstiklal Marşı’dır ATATÜRK’Ü TARİH SAHNESİNE ÇIKARAN ZAFER Destan 106. Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı hava akrobasi timi “Türk Yıldızları”nın gösterisi nefes kesti. yılında kutlandı Mustafa Kemal Atatürk’ü tarih sahnesine çıkaran, yurt savunması ve özgürlük mücadelesinin önemli simgelerinden Çanakkale Deniz Zaferi’nin 106. yıldönümü törenlerle kutlandı. Deniz Zaferi’nin yıldönümü ve 18 Mart Şehitleri Anma Günü nedeniyle Çanakkale Cumhuriyet Meydanı ve Gelibolu Yarımadası’ndaki Şehitler Abidesi’nde tören düzenlendi. Zafer’in 106’ncı yılı coşkuyla kutlanırken “Çanakkale Destanı”nın kahramanı, şehitler anıldı. Çanakkale Cumhuriyet Meydanı’nda Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Atatürk’ün anıtına çelenk sunumu gerçekleşti, şehitleri selamlamak adına “F513 TCG Burgazada” korvetinden 17 pare top atışı yapıldı. Gelibolu Yarımadası’ndaki Şehitler Abidesi’ndeki törene TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve yetkililer katıldı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ait unsurlar boğazda ve Şehitler Abidesi önünde geçit töreni yaptı. Hava akrobasi timi “Türk Yıldızları”nın gösterisi nefes kesti. Edirnekapı’da tören İstanbul’da Edirnekapı Şehitliği’nde, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da katılımıyla tören düzenlendi. Bu esnada mezarlıkta bulunan bir kişi, İmamoğlu’na tepki gösterdi. İzmir’de ise Konak ilçesinde bulunan Kadifekale Şehitliği’nde tören düzenlendi. Törene İzmir Valisi Yavuz birisinin aldıkları aylıklar farklı, sağlanan imkânlar farklı. Gaziler farklı standartlara tabi tutuluyorlar. Bir şehit annesine babasına 600 lira, 700 lira aylık bağlanması Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir ayıbıdır aslında. En azından asgari ücret verin kardeşim” dedi. Kılıçdaroğlu ve Kılıçdaroğlu, şehitlikteki mezarlara karanfil bıraktı. Selim Köşger, İzmir Büyükşehir BeleAkşener abidede diye Başkanı Tunç Soyer, şehit ve gaKılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başzi dernekleriyle, sivil toplum kuruluşla kanı Meral Akşener ayrı zamanda, rının temsilcileri katıldı. Ankara Valisi 18 Mart Çanakkale Zaferi programVasip Şahin, Ankara Büyükşehir Bele ları kapsamında Gelibolu Yarımadadiye Başkanı Mansur Yavaş ve devlet sı’ndaki Şehitlik Abidesi’ni ziyaret eterkânı, Çanakkale Zaferi’nin yıldönü ti. Kılıçdaroğlu, Şehitlik Abidesi’ne mü nedeniyle Anıtkabir’i ziyaret etti. gelerek burada ilk olarak Atatürk ‘Gaziler ayrılamaz’ Anıtı önünde çelenk sundu. Sonrasında Sembolik Şehitlik’te mezarlaCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçda ra karanfil bırakan Kılıçdaroğlu, baroğlu ise şehit aileleri ve gazilerle vi zı yurttaşlarla hatıra fotoğrafı çektirdeo konferans toplantısında bir ara di. Akşener de Şehitlik Abidesi önünya geldi. Kendileri hakkında algı oluş deki Atatürk Anıtı’na çelenk bırakıp turulmaya çalışıldığını belirten Kılıçda saygı duruşunda bulundu. roğlu, şehit ve gazilerin ayrılamayaca Halkın Kurtuluş Partisi üyeleri Kağını söyledi. Kılıçdaroğlu, “PKK kime dıköy İskele Meydanı’nda toplanarak saldırdı? Bu saldırı dolayısıyla hayati “Çanakkale Zaferi sadece bizim değil, tehlike geçiren benim. Şehitlerin, ga tüm mazlum milletlerin emperyalizme zilerin hakkını sonuna kadar savunan karşı ilk zaferidir. Bu yüzden bu zaferi da benim. 15 Temmuz şehidi, terör ne kadar kutlasak yeridir” açıklamasışehidi, yurtdışında şehitlerimiz, her nı yaptı. l Haber Merkezi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Danıştay’ın “Andımız”ın okutulmaması kararıyla ilgili ilk mesajı, 18 Mart Çanakkale Şehitleri Anma Günü’nde verdi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, karar nedeniyle Danıştay’ı eleştirirken Erdoğan, tartışmaya doğrudan değinmeden, “Aynı zamanda milli andımız olan İstiklal Marşımız” ifadesini kullandı. Erdoğan, Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen Devlet Övünç Madalyası Tevcih Töreni’nde konuştu. Şehit yakınları ve gazilere takdim edecekleri madalyaların devletin minnettarlığının bir ifadesi olduğunu dile getiren Erdoğan, “Yurdu yaşatmak için kendi hayatlarından vazgeçen kahramanlarımız sayesinde alnımız ak, başımız dik, gönlümüz ferah bir şekilde geleceğe yürüyoruz” dedi. Terörle mücadele operasyonlarına değinen Erdoğan, “Biz, bu mücadelede en küçük bir gevşeklik gösterdiğimiz gün, Sevr’den beter dayatmalarla karşımıza çıkacaklardır. Şayet bugün Türkiye’ye fiilen bulaşamıyorlarsa siyasetten ekonomiye, altyapıdan savunma sanayiine kadar her alanda sahip olduğumuz güç sayesindedir” diye konuştu. ‘Birliğimizi anlatıyor’ 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünü de kutlayan Erdoğan, “Eğer Çanakkale’de o tarihi destan yazılmamış, o muhteşem zafer kazanılmamış olsaydı Allah korusun büyük bir felaketle karşı karşıya kalacaktık. Coğrafyamızın her köşesinden insanıyla Çanakkale’de bu hayasız akına imanıyla ‘dur’ demiştir” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda 2021 yılını Yunus Emre ve Hacı Bektaş yılı olarak ilan ettiklerini, bu yılın aynı zamanda İstiklal Marşı yılı olduğunu da belirterek şöyle konuştu: “İstiklal Marşı’nın her bir kelimesi, satırı ve her bir dörtlüğü verilen mücadelenin tarihi önemini anlatan mesajlarla doludur. Aynı zamanda milli andımız olan İstiklal Marşımız bize niçin birlik olmamız, vatanımıza niçin sahip çıkmamız, niçin devletimizi güçlendirmemiz gerektiğini de anlatıyor. İstiklal Marşımızdaki ruhu hep birlikte içselleştirmemiz 7’den 70’e milletimizin tüm fertlerine aşılamamız bu bakımdan büyük önem taşıyor.” l ANKARA/Cumhuriyet ŞİRKETE 300 TL DEVLETE 18 TL Emekli Tümamiral Gürdeniz, ‘Andımız ve Atatürk kabartması’ kararlarını Cumhuriyet’e değerlendirdi: Danıştay’ın kararları intihardır BARIŞ DOSTER Danıştay’ın Öğrenci Andı ve devlet madalyalarındaki Atatürk kabartmasına ilişkin kararı büyük tepki çekti. Yurttaşlar, siyasal partiler, demokratik kitle örgütleri seslerini yükseltti. Konunun siyasal, tarihsel, toplumsal, kültürel boyutu yanında, dış politikaya ilişkin boyutu da var. Nitekim emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, konunun diğer yönleriyle birlikte, bu yönüne de dikkat çekerek “Danıştay’ın son kararları bugünün konjonktüründe jeopolitik bir intihardır” dedi. Gürdeniz’le, Danıştay’ın kararlarının olası sonuçlarını konuştuk. n Türk ve Atatürk karşıtlığını nasıl açıklıyorsunuz? Türklük ve Atatürk, Cumhuriyet için hava ve sudur. İkisi olmadan Anadolu’da hayatta kalamayız. 2004 Nisanı’nda Kıbrıs’ta Türklere Annan Planı’nın kabulü, yani güneyden kuşatılmamız için “Yes Be Annem” dedirten akıl, bugün Danıştay üzerinden Türklük ve Atatürk’e saldırıyor. Her ikisi de ne kavramdır ne tanımlamadır. Varoluşumuzun nedenleridir. Can damarlarımızdır. Tarihte, Cumhuriyetin 100. yılını kutlamaya hazırlanırken, can daCem Gürdeniz marlarını kesen devletler nadir görülür. “Türküm” ifadesinden hareketle Andımız’ı reddetmek, Atatürk milliyetçiliğinin temelini oluşturan “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” sözünü terk etmek, bölücülüğün, etnik ayrışmanın sinsi kapısını ardına kadar açmakla eşdeğerdir. n Türklüğü reddedenler neyi amaçlıyor? Türklük, bin yıldır devlet kurduğumuz yarımadamızın kurumsal ve toplumsal sahipliğinin adıdır. Irk ve kafatası temelli bir sahiplik değildir. Anadolu, Asya’nın içlerinden denizlere doğru binlerce yıl süren yürüyüşün son durağıdır. Bu yürüyüş, Türk birleştiriciliği altında başarılmıştır. Türlüğü reddetmek, bin yıllık Doğu’dan Batı’ya yürüyüşü reddetmektir. Türk dünyasını, Anadolu’nun ev sahipliği yaptığı Türk devletlerini, Selçukluyu, Osmanlıyı reddetmektir. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyeti reddetmektir. Karadeniz, Ege ve Akdeniz kıyılarıyla, yani mavi vatanla buluşan Türk dünyasının tek yarımada devleti olan Türkiye’nin tapusunu reddetmektir. n Atatürk’ü yok sayan bir Türklük mümkün mü? Atatürk kabartmasını devlet madalyalarında kullanmaktan vazgeçmek, devletin aklından ve ruhundan vazgeçmesidir. Anafartalar’dan, Çanakkale’den, Sakarya’dan, Dumlupınar’dan, İzmir’den, İstanbul’dan, Hatay’dan, özgürlükten, vatandan, bağımsızlıktan, Cumhuriyetten, Türk boğazlarından, Türk aydınlanmasından, laiklikten, çağdaşlıktan, kalkınmadan, kısacası kendine güvenmekten vazgeçmesidir. ‘FETÖ üzerinden altın vuruş’ n Türklüğe ve Atatürk’e karşıtlık, emperyalist merkezlerin de programı değil mi? Güney Çin Denizi’nden Arktik Okyanusu’na, Uzak Asya’dan Batı Asya’ya hegemonya çökerken, küresel yeni düzen kurulurken, güneyden ve Batı’dan, son 100 yıldır örneği görülmemiş biçimde kuşatılıyoruz. Türkiye büyük bir mücadele dönemine giriyor. Türklük ve Atatürk, içerden ve dışardan devletimizi devlet yapan temel unsurların tümüne saldırıların yoğunlaştığı bugünlerde, devleti ayakta tutacak harcın iki vazgeçilmezidir. Devletin can simitleridir. Emperyalizm, 1947 tarihli Truman Doktrini’yle başlayan dönemde, etnik ayrıştırma, dincilik ve Atatürk düşmanlığı üzerinden içerdeki işbirlikçileri, satın aldığı hainleri kullanarak ulusal harcı zayıflatmak, can simitlerini parçalamak için her yolu denedi. 15 Temmuz 2016 gecesi ordusuz, vatansız kalmamız için FETÖ üzerinden altın vuruşunu yaptı. Atatürk ve Türklük düşmanı dinci bir örgüt, devlete kastetti. Hedefleri iç savaş çıkarmaktı. Başaramadılar... Hatırlatalım; devlet gemisi su almaya, batmaya başladığında, can simidine koşanların karşısına iki dolap çıkar. Birinin kapağında Türklük, diğerinin kapağında Atatürk yazar. Bu kaderden kaçış yoktur. Kömürde kiracının kiracısı devri MUSTAFA ÇAKIR İktidar, maden sahalarını doğrudan devletin işletmesi yerine rödövans sözleşmeleriyle özel sektöre işlettiriyor. Ancak bu yol uygulamada çeşitli sorunlara neden oluyor. CHP Muğla Milletvekili Süleyman Girgin, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ) Rödövans Yönetmeliği’nde, “Kurum tarafından işletilmesi uygun olmayan sahalar rödövansa verilir” denildiğine işaret etti. Ancak şu anda işletilmesi uygun ve kârlılığı olan sahaların da rödövans yöntemiyle özel sektöre verildiğini belirten Girgin, konuyu TBMM KİT Komisyonu’nda gündeme getirdi. Girgin, şu bilgiyi paylaştı: “Seyitömer’de bor sahası içindeki kömür sahası için rödövans mevzuatına aykırı biçimde üç aşamalı bir rödövans oluşturuldu. Bu saha önce rödövansa, TKİ’ye, TKİ KİAŞ’a yani Kömür İşletmeleri Anonim Şirketi’ne, o da sahayı bir başka şahsa verdi. Yaptığımız araştırmalara göre üretimi yapan şahıs çıkardığı ton başına ortalama 300 TL kazanıyor; KİAŞ’a 18 TL ödüyor, KİAŞ TKİ’ye 8 lira veriyor, TKİ Eti Maden’e 4 TL veriyor. Bu rakamlar doğru mudur? Doğruysa bu fahiş kazanç kamu kaynaklarının yanlış değerlendirildiğini ve TKİ Rödövans Yönetmeliği’ne aykırı davranıldığını göstermiyor mu?” diye sordu. Ancak Girgin’in soruları yanıtsız kaldı. Komisyonda konuyu gündeme getirdiklerini ancak yanıt alamadıklarını kaydeden Girgin, “Bize yazılı yanıt verileceği söylendi. Peşini bırakmayacağız. Böyle bir uygulama mevzuata da aykırıdır” dedi. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle