05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected] 11 17 MART 2021 ÇARŞAMBA Her 10 evden ikisinde aileler yoksulluk sınırı altında yaşıyor ve temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor Ekmeğe muhtaçlar Bitmeyenmasal: Yapısal reform TİDER YÖNETIM KURULU BAŞKANI HANDE TIBUK: İhtiyaç sahiplerinin kendi ayakları üzerinde durmasını teşvik etmemiz gerekiyor. İnsan onuruna yakışır şekilde, herkes minimum ihtiyaçlarını karşılayabilsin istiyoruz. Temel İhtiyaç Derneği (TİDER) Yönetim Kurulu Başkanı Hande Tibuk, bu dönemde, çocuk mamasından çocuk bezine, gıdadan temizlik ürünlerine, giyime kadar temel ihtiyaç ürünlerinin hepsine talep olduğunu, ihtiyaç sahibi kişi sayısında yaklaşık yüzde 3540 artış yaşandığını vurguladı. Tibuk, Pandemi ile birlikte tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yardıma ihtiyaç duyan kişi sayısının arttığını vurgulayarak dernek olarak gıda bankaları vasıtasıyla 700 bin, Destek Market ile de 11 bin civarında kişinin temel ihtiyaçlarını karşıladıklarını ifade etti. Tibuk, “Bu dönemde ihtiyaç sahibi sayısında artış oldu ama bize de daha çok bağış geldi, daha çok kişiye yardımda bulunduk” dedi. İnsanları ihtiyaç sahibi olmaktan çıkarmayı hedeflediklerini bu nedenle 109 kişiyi işe yerleştirdiklerini anlatan Hande Tibuk ile TİDER’in faaliyetlerini ve pandemi döneminde yoksulluğu konuştuk. Destek verenler arttı n Pandemi ile Türkiye’de ciddi bir fakirleşme yaşandı. Bu, size olan başvuruları nasıl değiştirdi, daha çok hangi ürünler için talep arttı? TİDER olarak gıda bankacılığı yapıyoruz. Tabii temel ihtiyaç ürünleri, bebek ürünleri, giysiler Maltepe’deki Desek Market aracılığıyla da ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor. Pandemi süreci tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ihtiyaç sahibi sayısında artışa neden oldu. Bu anlamda yüzde 3540 civarında artış olduğunu görüyoruz. Ama ne kadar fakirleştik bunu biz tespit edemeyiz. Bu dönemde birçok sektör ciddi yara aldı, işsizlik yükseldi ihtiyaç sahibi aile sayısı arttı. Ama bu dönemde destek verenlerde de ciddi artış oldu. Uluslararası şirketlerin çok ciddi kampanyalar aracılığıyla destekleri oldu. Biz de normalden daha fazla yardımda bulunduk. Türkiye’de Gıda Bankacılığı Ağı oluşturduk, açlığın ve israfın olmadığı bir gelecek için çalışan The Global Foodbanking Network’ün (GFN) üyesiyiz. Onlar üzerinden birçok global şirket bize bağış yaptı. n Kaç tane gıda bankasına ulaştınız? TİDER’in ilkeleriyle uluslararası gıda bankacılığının standartlarında 36 şehirde açılan 49 gıda bankası var. Bu gıda bankalarının bağış almalarını sağlıyoruz. İhtiyaç sahiplerinin nasıl tespit edileceğini söylüyoruz. Gıda bankacılığı genelde market formatında çalışıyor. Bir taraftan da israfı da azaltarak bir fayda sağlamaya çalışıyoruz. Büyük gıda firmaları ve market zincirleriyle çalışıyoruz. Onların bağışlarını ağımıza kayıtlı olan gıda bankalarına ulaştırmaya çalışıyoruz. Ürünler satın alınarak da ihtiyaç sahiplerine dağıtılabilir, bağış yöntemiyle bazı ürünler israfa gitmeden de bağışlanabiliyor. n İsraf derken hangi ürünler? Bazen fazla üretim, ambalaj değişikliği oluyor ya da promosyon ürünler olabiliyor. Mesela çocuk bezleri, dayanıklı bakliyatlar, salça, zeytinyağı gibi birçok kalemde ürün. Nakit bağışı da alıyoruz, bununla ihtiyaç ürünlerini satın alarak gıda bankalarına veriyoruz. Geçen yıl büyük gıda zincirlerinden büyük yardımlar ve destekler geldi. Hande Tibuk 325 bin ton gıda çöpe gidiyor n Türkiye’de israfın boyutu nedir? Bir yılda ülke ihtiyacının 4 katı gıda ve hijyen maddesi üretiliyor. Yılda 325 bin ton gıdanın atığa dönüştüğü tahmin ediliyor. İsrafın tahmin edilen maliyeti 414 milyar TL. n TİDER’den yardım alan ihtiyaç sahibi sayısı kaça ulaştı? Bizim Maltepe’deki Destek Market’ten yaklaşık 8 bin aile yararlanırken bu sayı 11 bin civarına çıktı. 49 gıda bankası vasıtasıyla da şu anda 700 bin kişiye ulaşıyoruz. Pandemi süreci tabii ki ihtiyaç sayısını artırdı, bunların bir kısmı geçicidir. Ücretsiz izinde olanlar tekrar işe döndüklerinde ya da hayat normale dönüp işsizler iş bulduklarında ihtiyaç sahibi olmaktan çıkacaklardır. Bizim asıl hedefimiz, insanları ihtiyaç sahibi olmaktan çıkarmak. Onun için de istihdam programımız var. 1015 yeni gıda bankası açılabilir n Destek Market sayısını artırma planınız var mı? Destek Market’ten ziyade daha fazla gıda bankasının açılması için çalışıyoruz. Daha çok market zinciri, gıda üreticisi sisteme bağışta bulunsun diye çabalıyoruz. Bu yıl 1015 yeni gıda bankasının açılması sağlanabilir. Gıda bankacılığıyla ilgili biraz daha yasa çalışmaları yapılmalı, bu alan daha fazla teşvik edilmeli. İsrafı önleyerek yoksulluğun azaltılması mümkün. Bizim ağımızda aşevleri de var. Onlara da gıda ürünleri temin ediyoruz. n Gıda bankası nedir? Gıda bankası, bağışlanmış gıda, giysi, temizlik ve hijyen ürünlerini toplayan, ayrıştıran, depolayan ve ihtiyaç sahiplerine dağıtan bir sivil toplum örgütlenmesidir. Bugün dünya genelinde 30 bine yakın gıda bankası, 6.5 milyon kişiye 540 bin ton gıda dağıtmaktadır. 109 KIŞIYI IŞE YERLEŞTIRDIK n Siz de mi işe yerleştiriyorsunuz? Maltepe’deki Destek Market vasıtasıyla ulaştığımız ihtiyaç sahiplerinden 109 kişinin iş bulmasına aracı olduk. Destek İK ile çalışabilecek durumda olup çalışamayanları ve özellikle ev kadınlarını çalışmaya teşvik ediyoruz. Ya bir kurumda çalışmasını sağlıyoruz ya da mikro girişim çalışmaları yaparak evden çıkamayan kadınların evde yapabilecekleri işler bulup gelir elde etmelerini sağlayacak modellerimiz var. Bu tür projeleri geliştirmeye devam ediyoruz. n Pandemide özellikle hangi ürünlere talep arttı? Gıda, temizlik, hijyen ürünleri bunların hepsi temel ihtiyaç ürünü. Hepsine talep var. İHTIYAÇ SAHIPLERI YÜZDE 3540 ARTTI n Türkiye’de yoksulluğun boyutuyla ilgili elinizde ne tür veriler var? Ülkemizdeki hanehalklarının yüzde 22’si yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Her 10 evden ikisinde aileler yoksulluk sınırı altında yaşıyor ve temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. İhtiyaç sahipleri yüzde 3540 artsa dahi bunun geçici olduğunu düşünüyorum. Biz yoksulluğun azalmasına katkıda bulunmak istiyoruz. İnsanların sürekli bağışlarla ayakta kalmasını doğru bulmuyorum. O yüzden istihdam programı bizim için çok önemli. İhtiyaç sahiplerinin kendi ayakları üzerinde durmasını teşvik etmemiz gerekiyor. İnsan onuruna yakışır şekilde, herkes minimum ihtiyaçlarını karşılayabilsin istiyoruz. Düzenli bağış yapın n Türkiye halkı gerçekten yardımsever mi, herkes üstüne düşeni yapıyor mu? Hem kamuda hem derneklerde çok müthiş bir yardımseverlik anlayışı var. Biz Afet Platformu kurucu üyesiyiz. Afetler sonrası insani yardım çalışmalarında da sahada oluyoruz. Ama bağış yapma konusunda, Türkiye biraz daha gelişmiş ülkelerin gerisinde duruyor. Bir afet olduğunda o anda Türkiye halkı seferber oluyor. Ama normal zamanda yardım kuruluşları ya da derneklere, örneğin 50 TL bağışlayan yok. Rutin her ay düzenli olarak bağış yapma kültürü yok. Yardım etmek istiyorsanız bir dernek seçin, orayı gidin ziyaret edin, faaliyetlerini inceleyin ve ayda 2050 TL düzenli bağış yapın. Onun kıymeti çok fazla. n Destek Market’ten kaç kişi faydalanıyor, sistem nasıl çalışıyor? 11 bin civarında aile faydalanıyor. Destek Market’ten, bölge kaymakamlıklarına bağlı sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına başvuruları sonucu belirlenen gerçek ihtiyaç sahipleri yararlanıyor. Raflarda temel ihtiyaç sınıfına giren pek çok gıda, temizlik, hijyen ve giysi ürününe yer veriyoruz. İnsanlar normal markete alışveriş yapar gibi gidiyor. Belirlenen ihtiyaç sahiplerine belli bir puan veriliyor. Diyelim ki 300 puanınız var, marketteki ürünlerin üzerinde de rakamlar yazıyor. 300 puanla belki normalde 23 bin liralık alışveriş yapabilirsiniz. İnsanlar bir seferde değil, zamana yayarak ihtiyaçlarını alabiliyorlar. Puanlarını günlük sebze meyve alımında da kullanabiliyorlar. n Her aileye aynı oranda mı puan veriliyor? Hayır, ihtiyaçlarına, evde kaç kişi yaşadığına göre değişebiliyor. Sürekli yardım alanlar da var. Marketimizden yardım alan ailelerin çocuklarına dönük TİDER gönüllüleri tarafından organize edilen etkinliklerimiz de oluyor; pandemi öncesinde piknik, kitap okuma etkinlikleri gibi aktivitelerimiz de oluyordu. İhtiyaç dediğimiz sadece yeme içme değil aslında bu tür ihtiyaçların da giderilmesi de önemli. Türkiye’de her 10 çocuktan ikisi beslenme yetersizliği ve hijyen kaynaklı sağlık sorunları yaşıyor. Ford Otosan’ın yeni aracı 2023’ün ilk yarısında banttan inecek ‘Yatırıma devam ediyoruz’ Ford Otosan’ın Kocaeli fabrikasında Başkanı Ali Koç, “Pandeminin yarattığı beFord Motor Company ve lirsizlik ortamında ve Volkswagen için üretiherkesin yatırımdan lecek bir tonluk orta tiuzak durduğu bir döcari araçlar, 2023 yılınemde, tarihimizin en nın ilk yarısında bantbüyük otomotiv yatıtan inecek. Bu araçlar rımını yapıyor olmak tam elektrikli, hibrit elektrikli ve dizel motoAli Koç topluluğumuzun ve ortağımızın ülkemize ra sahip olacak. AçıklaRecep Tayyip Erdoğan olan inancının en bümalara göre fabrikanın yük ispatıdır” derken, adet bazında üretim ka Toplantıya Ford Avrupa Başkanı Stuart Rowley (solda) de katıldı. Cumhurbaşkanı Taypasitesini artırmak için yip Erdoğan da şu vurbeş yıl içinde 1.4 milyar Avro ya 3 bin kişi artarak 15 binin üzeri guyu yaptı: “Türk otomotiv satırım yapılacak. ne çıkacak. nayiinin elektrikli ve bağlantılı Fabrikanın genişletilmesi sonuBu yatırımla ilgili dün araçlarla gelişmesini sağlayacak cu sadece 1 tonluk orta ticari araç Ankara’da düzenlenen imza tö bu yatırımlarla etkisi 10 yıla yamodelinin üretim kapasitesi 405 reninde konuşan Koç Holding yılacak büyük bir vizyon ortaya bin adede yükselecek. Kapasite ar Yönetim Kurulu Başkan Vekili konulmaktadır.” tırımı ile Ford Otosan’ın istihdamı ve Ford Otosan Yönetim Kurulu l Ekonomi Servisi l ARÇELİK’TEN PROJE Buzdolabı tamiri için ‘Ayşe usta’ gelecek Arçelik, BM Kadın Birimi (UN Women) işbirliğiyle dün düzenlediği “Arçelik ile Eşitle” zirvesinde gerçekleştirilen çalışmaları paylaştı. Bu kapsamda Türkiye genelindeki yetkili servislerinde kadın teknisyen istihdam etmeyi hedefleyen “500 Kadın Teknisyen” projesi tanıtıldı. Arçelik Genel Müdürü Can Dinçer “Halen 274 kadın teknisyene ulaşmış durumdayız. Türkiye’nin dört bir köşesinde 600 yetkili servisimiz bulunuyor. Tüm yetkili servislerimizde kadın teknisyen istihdam etmeyi hedefliyoruz” derken, Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı Fatih Kemal Ebiçlioğlu şu vurguyu yaptı: “Hedefimiz ‘erkek işikadın işi’ ön yargısını ortadan kaldırmak.” l Ekonomi Servisi Can Dinçer Enflasyon canavarına, dövizin pahalılığına, cari açığa, işsizliğe, çevre kirliliğine, her derde deva... 7’den 70’e, yerliyabancı tüm “yatırımcıların” beklediği bir düş, bir umut, yapısal reformlar. Bu sihirli sözcük en son geçen cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleriyle bir kez daha vücut buldu. Artık “yapısal reform” ilan etmenin bizzat kendisinin yapısal bir reform haline dönüştüğü ülkemizde, Sayın Erdoğan’ın açıkladığı önlemler, ne yazık ki ekonominin güncel sorunlarına yönelik bir izlence programından öteye geçmemekteydi; ve bu haliyle de “piyasa oyuncularına” heyecan ve coşku yaratmaktan uzak kaldı. Paketin güncel sorunlara yönelik somut hedefleri ise ekonomi idaresinin son üç yıllık Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi diye anılan yönetim sürecindeki yanlışlarının ve iktisadi aklın denetiminden uzak rasgele adımlarının itirafı niteliğindeydi. Örneğin, Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Borç stokunun dış şoklara karşı duyarlılığını azaltabilmek için döviz cinsi borçların toplam borç stoku içerisindeki payını düşürüyoruz” ifadesi, Hazine’nin bugüne kadar iç borçlanmada yerli parayı tercih etme stratejisinden niçin uzaklaşmış olduğu sorusunu öncelikle gündeme getirmekteydi. Nitekim, Ozan Gündoğdu BirGün gazetesindeki 15 Mart tarihli yazısında şu tespiti yapmaktaydı: “Başkanlık sistemine geçilmesiyle birlikte borçların vade, faiz ve yerli para yapısı sert şekilde bozuldu. Vade kısalırken, faizler arttı. Ancak hepsinden daha tehlikeli olan gelişme, borcun daha çok döviz cinsinden edinilmeye başlaması oldu”. Gündoğdu, yazısında Hayri Kozanoğlu Hoca’nın paylaştığı verilere dayanarak 2017’nin sonu itibarıyla yalnızca 103 milyon dolar büyüklüğünde döviz cinsinden iç borç bulunduğunu; bu tutarın 2020’nin sonu itibarıyla 36 milyar 161 milyon dolara çıkmış durumda olduğunu vurguluyordu. Dolayısıyla döviz cinsinden iç borç tutarının söz konusu dönemde tam 351 kat artırıldığı görülmekteydi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dönemi boyunca yürütülen borçlanma, aynı AKP iktidarının ilk yıllarında (2003 2006) olduğu gibi, baş döndürücü bir tempoda gerçekleşmiştir. Kamu sektörünün iç borç stoku 2018’de 665 milyar TL’den 2020 sonunda yüzde 75 oranında artırılarak 1 trilyon 196 milyar TL’ye çıkarılmış; dış borç stoku ise 139 milyar dolardan 166 milyara yükseltilmiştir. Üzerinde hâlâ tartışmaların sürdürüldüğü Merkez Bankası net rezervlerinin, kısa vadeli dış borçlara oranı ise 2019’da yüzde 62’den 2020’de yüzde 12’ye geriletilmiştir. Bu oranın 2001’in kriz döneminin hemen öncesinde yüzde 66 olduğunu anımsatalım. Pakette dikkat çeken bir başka önlemler kümesi ise yeni oluşturulması planlanan bir dizi yeni bürokratik katman ile ilgiliydi. Ekonomi Koordinasyon Kurulu, Fiyat İstikrar Komitesi, Finansal İstikrar Kurulu adları altında kurgulanan “yeni” kamusal tasarımlar ile artık eskimiş ve oldukça yıpranmış bir söylentiye dönüşen “tek haneli enflasyon hedefi” ve “beklentilerin idaresi” kavramları, söz konusu kurum ve kurullara havale ediliyordu. Gerekçeli özünde bürokrasiyi azaltmak ve etkinleştirmek olarak tasarlanan Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ruhuna aykırı olan bu düzenlemeler, Aziz Konukman Hoca’nın paylaşımlarında ısrarla vurguladığı üzere Para Kurulu, Para ve Kur Politikası Metinleri ve Yeni Ekonomi Programı gibi dokümanlarda paylaşılan hedefleri anlamsızlaştırıyor, mevcut makroekonomik politikasını itibarsızlaştırıyordu. Böylece Türkiye’nin önünde birikmiş olan gerçek yapısal sorunlarına ezberci ve çağın gerisinde kalmış bir eğitim sistemi, kadınların yaşamın her alanında karşılaştığı ayrımcılık, işgücü piyasalarının parçalanmış yapısı, taşeronlaştırılmış sanayinin dışa bağımlılığı, bir rant yaratma ve aktarım aracı olarak işlev gören çarpık vergi sistemi... değinilmeden göz ardı ediliyordu. Ama çok daha önemlisi, Oğuz Oyan Hoca’nın 16 Mart’ta soL portalda altını çizdiği üzere, bir yapısal reform paketi söylentisi daha sermayeyi hiç tedirgin etmeden, sessiz sedasız geçiştirilmiş oluyordu. ‘Açlık sınırı’ şubatta 2 bin 681 liraya çıktı DİSK Birleşik Metalİş Sendikası Araştırma Merkezi’nin (BİSAM) hesaplamalarına göre şubat ayında dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı (açlık sınırı) 2 bin 681 TL’ye yükseldi. Açlık sınırı üzerinden hanehalkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre yoksulluk sınırı da 9 bin 274 TL’ye ulaştı. Bu rakamlar Ocak 2021’de sırasıyla 2 bin 584 lira ve 8 bin 939 liraydı. Yine açıklamaya göre bu ailenin günlük zorunlu gıda harcaması 89.37 liraya ulaşırken, sadece süt ve süt ürünleri için yapılması gereken günlük harcama da 30 lirayı geçti. l Ekonomi Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle