16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 14 MART 2021 PAZAR [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Tıp Bayramı ve Türkçe tıp PROF. DR. ÇAĞATAY ÜSTÜN EGE ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI TIP TARIHI VE ETIK ABD BAŞKANI Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında hekim olanlar bilirler ki 14 Mart bize özgü özel bir gündür ve Tıp Bayramı olarak kutlanır. Belki de “kutlanırdı” demek daha doğru olacaktır. Çünkü “14 Mart Tıp Bayramı”na ilişkin özellikle son yıllarda hekimlerde motivasyon eksikliği ve bununla bağlantılı bir mutsuzluk tablosundan dolayı coşkulu kutlamaların olmaması dikkat çekicidir. Ülkemizde Batı standartlarında ilk tıp okulu olan Tıbhânei Âmire’nin (sonraki ismiyle Mektebi Tıbbiyei Adliyei Şahane); Osmanlı döneminin yenilikçi padişahı II. Mahmut tarafından, Yeniçeri Ocağı yerine oluşturulması planlanan yeni ordu teşkilatının (Asakiri Mansurei Muhammediye) hekim ihtiyacını karşılamak için Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’ye verilen görevle 14 Mart 1827’de kurulmuştur. Bu girişimle Türk tıbbının yenileşme hareketi başlamıştır diyebiliriz. Gerçi bundan önce III. Selim döneminde Tersane Tıbbiyesi (1805) ve Rum Tıp Mektebi (1806) olarak iki farklı tıp okulu kurma girişimleri olmuşsa da bunun başarıya ulaşmış noktasını II. Mahmut’un fermanı tamamlamıştır. Önemli görev üstlendi Tıp eğitiminin Batı’daki uygulamalarıyla bütünleşmesine olanak tanıyan bu tıp okulu, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki sağlık sistemi açısından önemli bir görevi üstlenmiştir. Eğitim süresi başlangıçta dört yıl olan, sadece erkek öğrencilerin kabul edildiği okulun yeri Veznecilerdeki Tulumbacıbaşı Konağı idi. Artan öğrenci ihtiyacına fiziki koşulların yetmemesi, kimi zaman yangın sebebiyle, kimi zaman farklı etkenlerle konumunun değişmesi, Tıbhânei Âmire’nin kısa zamanda büyümesini ve gelişmesini olumsuz yönde etkilemiştir. Buna ek olarak araya giren savaşlar nedeniyle eğitime ara verilmesi, hocaların ve tıbbiyelilerin askere alınmasıyla bulaşıcı hastalıklardan veya yaralanmalardan ötürü vefatların da buna eklenmesi ülkemizin bu konuda attığı adımların kısa zamanda bir sonuca erişmesine engel olmuştur. 194 yıllık öyküde o günlerden bugüne gelirken, ilk tıp okulunun kuruluş amacı ve değerleri yeniden fark edilmelidir. Bu kapsamda tıp eğitiminde ve tıp terminolojisinde, Türkçeye yönelen farklı bir anlayışın oluşturulmasına ilişkin çalışmalara vakit geçmeden başlanmalıdır. II. Mahmut II. Mahmut’un özel ilgisi Yenilikçi padişah II. Mahmut’un Tıphânei Âmire’ye olan ilgisinin sebebi yeni tıp okulunun modern ve Batı’daki örneklerini göz önüne alan bir anlayışla kurulmuş olmasıydı. Okulun Galatasaray’da yeniden açılması sırasında yaptığı konuşmasında değindiği konular, ülkemizdeki tıp eğitiminin amacını ve gelecekte yönelmesi gerektiği hedefleri özetlemekteydi: “Çocuklar, bu güzel binaları tıp mektebi olarak yaptırdım. İsmini Mektebi Tıbbiyei Adliyei Şahane koydum. Burada insanın kutsal sağlığının korunması amacına hizmet edileceğinden bu okulu diğer okullara tercih ettim. Burada tıp bilimlerini Fransızca olarak öğreneceksiniz. Sizlere Fransızca okutmakta amacım Fransızcayı öğretmek değil, tıp bilimlerini aşamalı olarak kendi lisanımıza kazandırmaktır(...) Ancak burada hatırınızdan bir soru geçecektir. ‘Acaba bizim dilimizde yazılmış tıp kitapları yok mudur ki yabancı dille öğrenimi üstün tutuyorsun’ diyeceğinizi bilirim. Her ne kadar hekimliğe ait pek çok Arapça kitap mevcut ise de Avrupalılar bu kitapları almış, dillerine çevirip okutmuşlardır. Sonra geçen yüzyılda tıp öğreniminde ilerlemeler, buluşlarla hekimlik bilgisine katkıda bulunmuşlardır. Bu bakımdan, elimizdeki Arapça kitaplar onlarınkine bakarak biraz eksik görünmektedir. Bizim beklemeye vaktimiz olmadığı gibi yurdumuz ve ordularımızın büyük ihtiyacı olan hekimleri bir an önce yetiştirmek ve Türkçe tıp kitaplarını meydana getirmek zorunluluğundayız...” II. Mahmut’un özel önem verdiği Mektebi Tıbbiyei Adliyei Şahane o yıllarda o kadar ünlenmişti ki makale ve şiirlere de konu olmuştu. Ziver Paşa’nın yazdığı dizelerde bunun bir örneğine rastlamak mümkündür: “Sarf edip ol şahı şevket akçeler encum kadar Kıldı bu tıphaneyi manendi gerdün istuvar Öyle bir tıphane ki kim Bukratı üstadı hâkim Görse şakirt olmaya eylerdi onda intizar (Saltanatı ay gibi parlak Sultan Mahmut Yıldızlar kadar çok paralar harcayarak bu okulu yaptırdı Hekimliğin piri Hipokrat görse Burada öğrenci olmaya can atardı)”. Anlaşılacağı üzere, İstanbul’da kurulan yeni tıp okulu günümüzde üniversitelerin bünyesindeki tıp fakülteleri için örnek bir model oluşturacak kadar özeldi. Bugün yabancı dille tıp eğitimi yapılması taraftarlarının tarihsel gerçekleri göz ardı etmemesi, Türkçe tıp eğitiminin yaygınlaşmasına ve Türkçe tıp terminolojisinin oluşmasına önem vermesi gerekmektedir. Bu sayede Türkçe’nin tıp terminolojisinde yaygınlaşması dilimizi tüm bilimsel platformlarda değerli kılacaktır. Geleceğe değerli miras 14 Mart Tıp Bayramı kutlaması ilk kez 1919 yılının 14 Martı’nda işgal altındaki İstanbul’da tıp okulu öğrencilerinin işgali protesto etmek için toplanmaları nedeniyle kutlandığı belirtilir. Bu kutlama, geleceğe miras bırakılan bir kararlılık ve azim örneğidir. 19291937 yılları arasında Tıp Bayramı olan 14 Mart, bir süreliğine de olsa 12 Mayıs olarak değiştirildi. Bu tarih, Bursa Yıldırım Darüşşifası’nda (1407) ilk Türkçe tıp derslerinin başladığı bir dönem olduğu için seçilmişti. Yıl 2021 ve bugün bu satırları yazarken geçmişte yaşananların heyecanının azalmaya başladığını üzülerek görmekteyiz. 1827 yılının 14 Martı’nda yanan ilim meşalesinin parlak olması beklenirken, hissedilen duygu durumunun bundan uzak kalması düşündürücüdür. Son yıllarda sağlıkta ve hekime yönelik şiddette yaşanan artış sebebiyle hekim, tabip, doktor olarak nitelendirilen kimliğin fiziksel ve psikolojik tacize uğraması ister istemez Tıp Bayramı’nın imajını gölgelemektedir. 14 Mart Tıp Bayramı geleneğine ne oldu? Türkiye Cumhuriyeti’nin varlık mücadelesinde başından beri ön sıralarda yer alan tıbbiyenin önemsenmeyen, dışta bırakılan bir konuma düşmesi vefasızlığın bir örneğidir. Sadece hekim olmak değil, hekim kalmanın da önemli olduğuna vurgu yapan bu bayramın günümüzde yaşanması gereken bir gerçek olduğunun bilincine varılması gerekmektedir. Bir zamanlar tıp andaçlarına konu olan, her 14 Mart’ta törenlerin ve anımsatıcı konuşmaların yapıldığı bu bayramın bugünün hekim adaylarına da olduğu gibi emanet edilmesi lazımdır. Tıbbın bayramına ne oldu? Aslında olduğu gibi duruyor. Sadece nesiller ve öncelikler değişti. Eskiye hissedilen özlem bir gün yeniden ağır basacaktır hiç şüphesiz. 194 yıllık öyküde o günlerden bugüne gelirken, ilk tıp okulunun kuruluş amacının ve değerlerinin yeniden fark edilerek tıp eğitiminde ve tıp terminolojisinde Türkçeye yönelen farklı bir anlayışın oluşturulmasına ilişkin çalışmalara vakit geçmeden başlanmasını içtenlikle temenni ediyor, hekimlerimiz ve tüm sağlık çalışanlarımızın Tıp Bayramı’nı kutluyorum. Zıplayan kadınlara CB’ye hakaret suçlaması ve Avrupa Konseyi İstanbul Taksim’de 8 Mart’ta düzenlenen Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan 18 kadın, evleri basılarak gözaltına alındı. Medyaya yansıyan haber şöyle: “ ‘Zıplama’ suç sayıldı. İfade tutanaklarında kadınların maskeli olmasından dolayı slogan atanların belirlenemediği, ritme göre en çok zıplayanların tespit edilerek gözaltına alındığı ve haklarında cumhurbaşkanına hakaretten suçlama yapıldığı ortaya çıktı.” HHH Bu haber bana Rifat Serdaroğlu’nun 25 Şubat 2014 tarihinde yazdığı bazı olayları anımsattı: * Polis, Manisa’da üniversite öğrencisi H.T’nin sırt çantasında, üzerinde sadece “HIRSIZ VAAAR” yazan afişe el koydu. Öğrenci 2 saat gözaltında tutuldu ve savcılığa sevk edildi. Savcı, üzerinde herhangi bir isimresim bulunmayan, sadece “HIRSIZ VAAAR” yazan afişi çantasında taşıdığı için Başbakanı hedef aldığı gerekçesiyle öğrenciye 2 yıl hapis cezası istemiyle dava açtı!... * Seçim çalışmaları kapsamında Dikili’ye gelen B.Y. Atatürk Meydanı’nda konuşmasını yaparken, oradan geçmekte olan hemşire Ü. yüzünü denize, arkasını B’ye doğru dönerek “HIRSIZ VAAR” diye bağırdı. Hemşire Ü. polis tarafından gözaltına alınıp, yaka paça karakola götürüldü!.. * Bölcek beldesinden 75 yaşındaki A., elindeki bastonunu sallayarak “HIRSIZ VAAAR, KAYINÇO NEREDE” diye bağırmaya başladı. Eski Bakan’ın korumaları, her biri birer şahin gibi A’nın üzerine atlayıp ağzını kapattı. Polisler onu korumaların elinden zorla alıp karakola götürdü. * Bakan, Niğde ili Bor ilçesinde seçim çalışması yapıyordu. C.T. adlı bir vatandaş “AYAKKABI KUTUSU” diye bağırmaya başladı. Bakan iğne batmış gibi sıçradı, Bakanın ve Valinin korumaları C.T’nin üzerine atlayıp, adamcağızı kargatulumba karakola gönderdiler!... HHH İnsan Hakları Eylem Planı’nın açıklanmasından birkaç gün sonra, “Zıplayan Kadınların” suçlandığı aynı gün, AİHM kararlarına uymayan Türkiye hakkında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin harekete geçtiği haberi medyaya yansıdı: “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM’nin haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle salıverilmelerini istediği eski HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala için Türkiye’yi denetleme kararları aldı. Bakanlar Komitesi’nde Kavala için Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na mektup yollanması kararlaştırılırken, Demirtaş için verilen AİHM kararıyla ilgili denetim süreci başlatıldı.” HHH Aynı gün İnsan Hakları ve siyasetle ile ilgili bir başka olay daha medyaya yansıdı: CHP Diyarbakır Hazro İlçe Başkanı Turgut İncel ile yakınlarına ait dört ayrı konuta, gece 02.30’da, Özel Harekât polislerince baskın yapıldı. İncel, “Sadece bir ev için arama kararı varken dört eve girildi. Kapılar çalınmadan koçbaşı ile kırıldı. Kadınlar ve çocuklara kötü muamelede bulunuldu” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı ise “İnsan Hakları Eylem Planı açıklandığı günlerde yapılan bu muamele, iktidarın muhalefete bakışını ortaya koyuyor” ifadelerini kullandı. HHH Öyle görünüyor ki iktidar, “İnsan Hakları Eylem Planı”nı, en geniş kapsamıyla ve büyük bir hızla uygulamaya koymaya kararlı! HHH Bugün 14 Mart Tıp Bayramı: Bizim sağlığımız için hayatlarını tehlikeye atan ve bir bölümü de şehit olan tüm sağlık çalışanlarını saygıyla anıyorum. Bugün onların anısına bir anıt açan Bakırköy Belediye Bakanı Bülent Kerimoğlu’nu kutlarım. Demokrasi çöküyor İsviçre merkezli VDem Enstitüsü tarafından açıklanan 2021 Demokrasi Raporu’na göre Türkiye, Macaristan ve Polonya’dan sonra en fazla otoriterleşen üçüncü ülke oldu. 179 ülkenin değerlendirildiği Liberal Demokrasi Endeski’nde 149’uncu sırada olan Türkiye, Kongo ve Ruanda’nın arasında yer buldu. Feminist yürüyüşe gözaltı 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kadın cinayetleri ve yasakların gölgesinde kutlandı. Samsun’da bir kadının bayıltılana kadar dövüldüğü, Ankara’da dört çocuğunun gözü önünde öldürüldüğü gün, şiddeti kınayan kadınların yürüyüşleri yasaklandı. Ardından Taksim’deki yürüyüşte “Tayyip kaç kaç kadınlar geliyor” sloganı atan ve bir tempoya göre zıplayan kadınlardan 18’i gözaltına alındı. 713 MART Tweet tartışması İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle yaptığı paylaşımda, İYİ Parti lideri Meral Akşener ile HDP Genel Başkanı Pelvin Buldan’ı beraber etiketledi. Duruma İYİ Parti’den tepkiler geldi. Akşener, “Sayın İmamoğlu’nun attığı tweet’i arkadaşlarımızın çoğu beğenmedi. Fikirlerini ortaya koydular ben de saygı duyuyorum” ifadelerini kullandı. Buldan da konuya “Biz kadınlar yan yana gelmekten geri adım atmayacağız” karşılığını verdi. Yıldız’a hapis “Devletin güvenliği veya yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçlamasıyla yargılanan Oda TV Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız 3 yıl 7 ay 10 gün, Tele 1 Ankara Temsilcisi İsmail Dükel 1 yıl 15 gün, astsubay Erdal Baran ise 7 yıl 6 gün hapis cezasına çarptırıldı. Akşener: Mücadeleden dönersem şerefsizim İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hakkında sosyal medyada “Fosforlu Meral” etiketiyle kampanya başlatıldı. Akşener, kampanya nedeniyle MHP’lilere sert tepki gösterdi. Cumhur İttifakı’nda MHP’nin ortağı olan AKP’nin Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenen Akşener, “Bugün ben sana bir şey diyemem. Seni önce eşine, sonra kızlarına, sonra gelinlerine ve sonra da bütün kadınlara şikâyet ediyorum Sayın Erdoğan. Bugün olmazsa mahşerde, Allah’ın huzurunda hesaplaşacağız sizinle. Seni milletin huzurunda Allah’a şikâyet ediyorum Sayın Erdoğan. Ölüm olsa da sonunda mücadele etmezsem namerdim. Öldürülsem de, tehdit edilsem de tek kişi kalsam da bu mücadeleden dönersem namussuzum, şerefsizim. Namerdim” diye konuştu. Papalı Kürdistan pulu Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Papa Francis’in ziyareti dolayısıyla bastırdığı anı pulunda Türkiye’nin Doğu bölgesinin de dahil edildiği sözde “Kürdistan” haritası yer aldı. Dışişlerinden konuya ilişkin ilk gün bir tepki gelmezken, konuyu değerlendiren büyükelçiler Kürdistan hayali kuranların, Papa’nın ziyaretini fırsat bildiğini söyledi. İşsizlik kitleselleşti Verileri tartışılan TÜİK ilk kez işgücü verilerini ILO ve AB normlarına uyarak açıkladı. İşsizliğin yüzde 12.2 olarak açıkladığı verilerde “Atıl işgücü” verisi yüzde 29.3 olarak açıklandı. Böylece gerçek işsizliğin hangi boyutta olduğu da gözler önüne serildi. Aşılama hedefi ertelendi Sağlık Bakanı Koca, daha önce yaza kadar 50 milyon kişiyi aşılama hedefleri olduğunu açıklamasına karşın, “50 milyonluk aşılamayı sonbahardan önce yaparsak salgın üzerimizde ağır baskı olmaktan çıkacak” diye konuştu. Hekimler bağışıklık riski oluşacağına dikkat çekti. AP dokunulmazlık kaldırdı Avrupa Parlamentosu (AP), İspanya’nın iadesini istediği Katalan ayrılıkçı lider Carles Puigdemont ile Katalan ayrılıkçı siyasetçiler Tori Comin ve Clara Ponsati’nin dokunulmazlıkları da kaldırıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle