04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 6 ŞUBAT 2021 CUMARTESİ HABER Küçük Kayzerler II. Wilhelm 1888’de tahta geçti. Alman imparatoru olarak gücü tekelleştirirken kendi kültünü de inşa etti. Buna taban ve er yaratmak için milliyetçiliği teşvik etti, etrafındaki destek çemberini bu ideoloji aracılığıyla yeniden yapılandırdı. Baskıcı iktidarı devrinde kendisini devletle öyle bir özdeş kıldı ki Lese Majeste olarak bilinen düzenleme kapsamında, Kayzer’e dönük neredeyse her türlü eleştiri tahkir, hakaret kapsamına sokuldu. Konuya dair, Alex Hall imzalı, 1974 tarihli bir araştırmaya göre, imparatora karşı “hakaret” davaları, 1890 yılında toplam ceza davaları içinde üçüncü sıraya yükseldi. Bu oran, muhbir ve iftira ağının genişlemesiyle 1890’lar boyunca daha da arttı. Aynı dönemde II. Wilhelm, askeri endüstriyi ve buna dayalı emperyal genişleme hedefini merkezi konuma yerleştirdi; sonunda da ülkesini Birinci Dünya Savaşı’nın mağlupları safına sokmayı başardı. Bertolt Brecht, “Okumuş Bir İşçi Soruyor” şiirinde, ortak emek ve mücadeleyle sağlanan başarıların hep “büyük adam”ların hanesine yazılmasını sorgular. Peki, ya başarısızlıklar? Başarısızlıklar sadece “büyük adam”ların suçu mudur? Tam da burada, Heinrich Mann imzalı Tebaa adını taşıyan romana değinmemiz gerekiyor. Heinrich Mann, Tebaa’yı 1914’te tamamlar. Roman, II. Wilhelm dönemi Almanyası’nın eleştirel bir sunumudur. Ancak burada eleştiri salt II. Wilhelm’in siyasal düzenine değildir, onun inşa ettiği otoriter düzenin sıradan insanlar tarafından nasıl taklit edildiğine ve düzenin hiyerarşisinin bu sayede nasıl yeniden üretildiğine dönük toplumsal bir eleştiridir karşımızdaki. Romanın kahramanı Diederich Hessling, kurgusal bir taşra şehri olan Netzig’de doğup büyür. Önce ailede babasının, sonra okulda öğretmenlerinin otoritesi altında itaat etmeyi öğrenir. Ardından eğitim için Berlin’e gider Hessling, doktora yapar. Burada milliyetçi öğrenci gruplarına katılır. Babası ölünce Netzig’e geri dönüp kâğıt fabrikasının başına geçer. Bu noktadan itibaren Hessling’in hayatı, Kayzer’e, yani yukarıya itaat ve kendisinden altta gördüklerine de Kayzer’i her anlamda (bıyığıyla, cümleleriyle) taklit ederek, emir vererek ezmek üzerine kurulur. Ezilenin ezen olma yönündeki güç istenci artık doruktadır. Siyasi, ticari yükselişi için rakiplerini bastırması, işçileri susturması, kendisini tekleştirmesi gerekmektedir. İç düşmanlar vardır; iç düşmanlara karşı ya Kayzer’in yanındasınızdır ya da düşmanların. Öyle ki “iktidar, hukuktan önce gelir”. Kayzer’i taklit eden Hessling, kendi “tebaa”sına, işçisine, ona bağımlı olduğunu hissettirmek istediği her kesime şöyle seslenir: “Göreviniz beni öncelikle iç ve dış düşmana karşı korumaktır.” İktidar zinciri Din, milliyetçilik, temsili demokratik mekanizmaları hedefe koyan otoriterlik, askeri bir itaat ve silahlanma düzenine bel bağlama dörtlüsü Kayzer’in siyasal bedeninde nasıl kaynaşıyorsa, mikro ölçekteki sıradan adam olarak Hessling’in hayatında da artık bu dörtlü kaynaşmaktadır. Kayzer’in tek adam düzeni, tek adam sayesinde değil, kendisine itaatten vazgeçmeden küçük birer Kayzer olmayı, bulundukları her yapıda, kurumda, yerleşimde bu ikili iktidar yapısını yeniden üretmeyi görev edinmiş sıradan adamların sırtında yükselmekte, onlar sayesinde meşruluğunu genişletmektedir. Romanın sonlarına doğru bu olgu, Hessling’in düşüncesi aracılığıyla nefis biçimde aktarılır: “Ezmek isteyen, ezilmeyi göze alacaktı; iktidarın sarsılmaz yasası buydu.” Demek ki otoriter tek adam rejimleri bütün ezme kudretini kendisinde toplamaz; pay eder, ortaklarını çoğaltır. Kendisine koşulsuz itaat olsun, yeter. Fabrikada, üniversitede, bakanlıkta fark etmez. Herkes, yukarıya itaat sayesinde elde ettiği konumu korurken eşzamanlı olarak da kendi tebaasını yaratmanın ve ezmenin peşindedir. Bu durumda, farklı düşünenleri “millet düşmanı” ilan etmek; bu sayede Kayzer’i koruyor gibi görünürken kendi etki alanını, para birikimini, makam mevki edinimini genişletmek bir kandırılma durumu değildir. Burada bilinçli bir çıkar ortaklığı vardır. Bunu onun sayesinde başardıklarına göre, onun gidişinde kendi gidişlerini de görmektedirler. Çıkarlar bu nedenle iyiden iyiye iç içe geçer. İktidar olgusunun bu sunumu bize çok şey öğretir. Bu zincirin parçası olmak, akışa kendini kaptırmaktır. Baskıcı iktidarların bu anlayışını mikro ölçekte, kişilerin küçük birer Kayzer gibi davranma cesareti gösterdiği her alanda geriletmek, bunun için mücadele etmek ise akışa karşı koymaktır; demek ki mesele sabahtan akşama kadar bir kişinin ne dediğiyle ilgilenmek değil; otoriter iktidarın toplumsal yeniden üretim kanallarını demokratik temelde dönüştürmektir. Mann, romanını 1914’te tamamlandı. Ancak bu romanı okuyan biri, yıllar sonra Hitler’in iktidara gelişini, bunun toplumsal köklerini görebilirdi. Öngörülü aydının tutumu öncü uyarı tabelasından anlaşılıyor. Heinrich Mann hâlâ uyarıcı. Hedef alınan Prof. Dr. Say, Akit’in iftiralarını bir bir ortaya koydu Yalanı sürdürüyorlar Akit, FETÖ’nün kumpaslarına karşı yapılan “Sessiz Çığlık” eylemine katılan Cem Say’ı imam hatip karşıtı eyleme katılmış gibi gösterdi. Yeni Akit gazetesi önceki gün Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerini “Akademisyen değil terör destekçisi militanlar” manşetiyle hedef göstermesinin ardından dün de Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Cem Say’ı hedef aldı. Akit’in iddialarına yanıt veren Say, “Yalanları tekrarlamışlar utanmadan!” dedi. “Boğaziçi provokatörü imam hatip düşmanı” manşetiyle Prof. Dr. Cem Say’ın “imam hatip karşıtı eylemlere öncülük ettiği” iddiasını ortaya atan Akit, Prof. Cem Say Say’ın FETÖ’nün kumpas davaları sırasında her hafta Beşiktaş’ta düzenlenen “Sessiz Çığlık” eylemlerinden birindeki fotoğrafını “imam hatip eylemi” diye yayımladı. Haber, “Sözde özgürlükçü Prof. Dr. Cem Say’ın, 28 Şubatçı bir zihniyetle imam hatip karşıtı eylemlere de öncülük ettiği ortaya çıktı” ifadeleriyle verildi. ODTÜ’DEN DESTEK AÇIKLAMASI 20 DEĞIL YÜZLERCEYIZ Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri, Güney Kampus’ta bir araya gelerek rektörlük binasına sırt dönme eylemlerine devam ettiler. Kendilerinin 20 kişi olduğunu ileri süren Melih Bulu’ya, sayılarla yanıt veren öğretim üyeleri, kaç kişi olduklarını ellerinde sayılar olan afişlerle gösterdi. Öğretim üyelerinin açıklamasında, “Öğrencilerimize, haklı taleplerimize destek verenlere ve hocalarımıza uygulanan bu şiddet ve taciz derhal durdurulmalıdır. Bugün de bu meydanda görüldüğü gibi yüzlerce hoca olarak atanmış rektörün istifasını talep ediyoruz” denildi. ‘Gurur duyuyoruz’ Bu arada, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) öğretim üyeleri, AKP’li Rektör Melih Bulu’nun istifası için eylem yapan Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve öğretim üyelerine destek açıklaması yaptı. Açıklamada, “Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerinin haklı itirazlarına katılıyoruz ve onları sonuna kadar destekliyoruz. İlkeleri savunan üniversite öğrencileriyle gurur duyuyoruz” denildi. ODTÜ öğretim üyeleri yaptığı açıklamada, öğrencilere yönelik polis şiddetinin son bulması ve tutuklanan öğrencilerin de serbest bırakılması talep edildi. l Haber Merkezi Prof. Say ise Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Akit paçavrasından tam sayfa yalanlara devam! Fotoğraf Beşiktaş’taki Sessiz Çığlık eyleminden. FETÖ kumpaslarındaki dijital delillerin sahteliğini anlatıyorum. İmam hatip ile ilgili tek bir kelimem yok. ‘Bildiri imzaladı’ vs. yalanlarını da tekrarlamışlar utanmadan. ‘Terör bildirisine imza attı’, yalanını yazdıkları resimde FETÖ sahteciliklerini anlatıyorum, arkamda Ahmet Yavuz Paşa duruyor! Bu paçavra günlerdir tamamı uydurma iftiralarla beni ve rektör atamasına itirazı olan birçok Boğaziçi hocasını hedef gösteriyor. Devletimiz bu bataklığı kurutup can güvenliğimizi sağlamalı, rektör de kurumundaki hocalara yapılan iğrenç saldırılara tavır almalı” dedi. l Haber Merkezi BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ PROTESTOLARINDA 2 GÖSTERİCİ DAHA TUTUKLANDI Öğrenciler için orantısız karar NECATİ SAVAŞ ADANA VE İZMIR’DE GÖZALTILAR Adana’da yapılan destek eylemine polis müdahale ederek 8 göstericiyi gözaltına aldı. İzmir Üniversite Dayanışması’nın çağrısıyla Alsancak’ta düzenlenen eylemde 26 kişi gözaltına alındı. Önceki gün Samsun’da gözaltına alınan 23 kişi serbest bırakıldı. Ankara’da çok sayıda gözaltı Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine destek vermek isteyen Ankara’daki öğrenciler ve platformlar, eylem yapmak istedi. Eylemlere izin vermeyerek müdahale eden polis 30 kişiyi gözaltına aldı. Ankara’daki öğrenciler ve Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri, dün saat 15.00’te, “Direnen Boğaziçi hepimiziz” sloganı ile Çankaya Belediyesi önünde toplanacaklarını duyurdu. Ancak polis, Covid19 gerekçesiyle eyleme izin vermedi. Belediyenin önü ablukaya alınırken, belediyeye çıkan sokaklar kapatıldı. Bunun üzerine, “Boğaziçi susmayacak” ve “Aşağı bakmayacağız” pankartları taşıyan öğrenciler ve eylemciler, Konur Sokak’ta basın açıklaması düzenledi. Açıklamada, “Yönetemiyorsunuz, ölüyoruz diyen sağlıkçılar yeter diyor. Her gün öldürülen, tacize maruz bırakılan kadınlar yeter diyor. Hakları gasp edilen işçiler, baskıya karşı öğrenciler yeter diyor. İktidara göre ülkede terörist olmayan neredeyse kalmamıştır” denildi. Gruba müdahale eden polis 30 kişiyi gözaltına aldı. Polisin, müdahale sırasında basın mensuplarının görüntü almaması için kalkanları yukarı kaldırarak görüş alanını kapattığı görüldü. Öğrencilere araçlarında korna çalarak destek veren yurttaşlara ilişkin bir polisin, “Hepsinin plakasını al” talimatı vermesi dikkat çekti. Bilkent Üniversitesi öğrencileri de üniversite yerleşkesinde toplanarak Boğaziçi öğrencilerine destek eylemi yaptı. Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şubesi, eylemlerde gözaltına alınanlara destek olmak amacıyla gittikleri Emniyet’e alınmadıklarını açıkladı. Ankara Barosu’na “Derhal tüm CMK görevlendirmelerini durdurmalı” çağrısı yapıldı. l ANKARA/Cumhuriyet BULDAN’DAN ÖĞRENCILERE ZIYARET HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin evlerine giderek destek ziyaretinde bulundu. Buldan ve beraberindeki heyet, öğrenciler tarafından kapıda karşılandı. Öğrencilerle sohbet eden, taleplerini ve görüşlerini dinleyen Buldan “HDP’li belediyelere atanan kayyımlar gitmeden Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyım da gitmeyecek. Bu bir gerçek” diye konuştu. l İç Politika AHMET ŞIK HAKKINDA SORUŞTURMA Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Bağımsız Milletvekili Ahmet Şık hakkında “suç işlemek için alenen tahrik” suçundan soruşturma başlatıldığını açıkladı. Yapılan yazılı açıklamada, bazı internet siteleri ve sosyal medya mecralarında, milletvekili Şık’ın Boğaziçi protestolarını gerekçe göstererek, “Bu hükümet seçimle gitmeyecek, sokağa çıkın” çağrısında bulunduğuna dair haberler yapıldığı belirtildi. l ANKARA/Cumhuriyet SOYLU YINE KISITLANDI Sosyal medya platformu Twitter, İçişleri Başkanı Süleyman Soylu’nun iki paylaşımını daha kısıtladı. Soylu’nun tweet’lerinden birinin kısıtlanma gerekçesinde “Taciz içeren davranış hakkında kuralların ihlal edildiği” yazarken diğer tweet’in gerekçesinde ise “Nefret davranışı hakkında kuralları ihlal etti” ifadeleri yer aldı. Soylu, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin eylemleri hakkında kısıtlanan tweet’inin görselini paylaşmıştı. Soylu, diğer paylaşımında ise “Terör örgütlerine ve sapkın LGBT’ye koruma kalkanı oluşturan Twitter...” ifadelerini kullanmıştı. l ANKARA Öğrencilerin tutuklandığı suçun cezasının 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasını öngördüğünü belirten avukatlar yeni infaz yasasına göre öğrencilerin tutuklanmaması gerektiğini belirtti. Boğaziçi öğrencilerine destek için geçen salı günü Kadıköy’de düzenlenen gösteri sırasında gözaltına alınanlara, hâkimlik sorgusunda “Senin Boğaziçi ile ne işin var?”, “Sizi bu eylemlere kim sürükledi”, “Bu eylemleri üzerine vazife olarak mı görüyorsun” soruları yöneltildi. Bir öğrencinin “demokratik hakkını kullandığını” söylemesi üzerine hâkimin öfkelenerek, “Senin yaptığının demokratik hak olup olmadığına ben karar veririm” dedi. Bir başka öğrencinin Anayasanın ilgili maddelerini hatırlatması üzerine SEYHAN AVŞAR bu kez hâkimin, “anayasanın maddelerini nerden biliyorsun?” dediği bildirildi. Avukatlar, hâkime, yöneltilen soruların hukuka ve usule uygun olmadığı gerekçesiyle itiraz etti. Kadıköy’de gözaltına alınanların Anadolu Adliyesi’ndeki savcılık ifadesi önceki gün tamamlandı. Savcılık, “gösteri kanununa muhalefet” suçlamasıyla aralarında öğrenci ve yurttaşların olduğu 10 kişiyi tutuklama, 13 kişiyi adli kontrol talebiyle İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk etti. Hâkimlik, 2 gösterici hakkında tutuklama kararı, diğer öğrenciler için çeşitli adli kontrol hükümleri ile serbest bırakılmasına karar verdi. Daha önce tutuklananlarla birlikte tutuklu öğrenci sayısı 4’e çıktı. Öğrencilerin tutuklandığı suçun cezası 6 aydan 3 yıla hapis cezasını öngörüyor. Hukukçular, üst sınırdan ceza alsa dahi yeni infaz yasasına göre öğrencilerin tutuklanmaması gerektiğini belirtti. Tutuklama kararını değerlendiren avukat Engin Deniz Ergin, “Verilen karar suçlamayla çok orantısız ve ağır” dedi. Avukatlara müdahale Sorgu sırasında hâkiminin öğrencilere “Daha önce böyle bir eyleme katıldın mı? Daha önceki rektör değişikliğinde böyle eylemler yaptın mı? Bu rektör seçimi yasal değil mi” sorularını yönelttiği öğrenildi. Avukatlar hâkimin sorularına itiraz etti. Hâkimlik 2 öğrencinin tutuklanmasına karar verince avukatlar kararı alkışlar ve “yalnız değilsiniz” sloganları ile protesto etti. Çevik kuvvet amiri ise polislere, “süpürün” diyerek talimat verdi. Bunun üzerine ekipler kalkanlarla avukatlara müdahalede bulundu. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin avukatlarından Ezgi Önalan, “Öğrencilere manipülatif sorular yöneltildi. Müvekkillerimiz ise eyleme katılarak demokratik haklarını kullandıklarını belirttiler. Bizlerde savunmalarımızda sürekli olarak Türkiye’nin AİHM tarafından ‘gösteri ve toplantı yürüyüşleri kanununa muhalefet’ suçuna ilişkin verdiği cezalardan mahkum edildiğini anımsattık” diye konuştu. l İSTANBUL ÖZGE ELVAN’A GÖZALTI Kadıköy’deki eylemde Medyascope çalışanı olan Özge Elvan GBT taraması yapıldıktan sonra gözaltına alındı. Gezi Direnişi sırasında polisin attığı gaz fişeğiyle yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın ablası olan Özge Elvan için ek gözaltı süresi alındığı bildirildi. Avukatı Deniz Özen, Özge Elvan’ın eylemle bir ilgisi olmadığını ve polis tarafından durdurulduğu sırada eylemin yapıldığı yerden en az 10 dakikalık yürüme mesafesinde bulunduğunu söyledi. Avukat Özen, polisin, Özge Elvan’ı daha sonra eylem alanına götürdüğünü ve orada gözaltına aldığını bildirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle