04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 15 6 ŞUBAT 2021 CUMARTESİ ‘Ellerinin İzinde’ şiirinin izinde... Küçükçekmece Belediyesi’nin Nâzım Hikmet’in 119. yaş günü için Nâzım’a ve dünya kitaplığına, araştırmacılara sunduğu “Nâzım Hikmet’in Ellerinin İzinde” kitabının bu sayfada kısa haberini yapmıştık. Kitabı görüp inceleyince bu çabanın çok daha fazlasını hak ettiğini anladım. Yalnızca 1100 adet basılan, numaralı, koleksiyon değerinde, prestij kitap olarak yayımlanan 704 sayfalık çalışma, özel olarak tasarlanmış olmasının yanında çok büyük bir arşiv çalışmasını içeriyor. Bir Nâzım Hikmet bibliyografik biyografisi niteliğinde. Her sayfada, bir başka ülkede basılmış kitabın kapağını ve bilgilerini bulmak mümkün. Araştırmacılar ve kütüphaneler için de çok değerli. Kitabın editörlüğünü Turgay Fişekçi, değişik graYAZGÜLÜ ALDOĞAN fik tasarımını Aykut Genç yapmış ama tabii asıl yük, bir Nâzım Hikmet araştırmacısı olan M. Melih Güneş’in. Ve böyle büyük değeri olan bir çalışmayı kültür mirasımıza kazandıran Küçükçekmece Belediyesi ve başkanı Kemal Çebi’nin. Moskova’dan İstanbul’a Melih Güneş, kitaba, Nâzım Hikmet’in eşi Vera Tulyakova Hikmet’i Moskova’da ziyaret ettiğinde onun vasiyetiyle karar vermiş. Vera, Güneş’e “Ben öldükten sonra arşivime beş yıl dokunmayın ama sonra bu eve ne olacağına Anna Stepanova ile beraber karar verin” demiş. Anna, Vera’nın kızı. Vera’nın 2001 yılındaki ölümünden sonra beş yıl geçmiş. Güneş, tesadüf bu ya, o ara Moskova’da yaşıyor. Anna ile arşive ve Nâzım’ın odasına girerek yavaş yavaş çalışmaya başlamışlar. Bu çalışmaların bazıları sergiye dönüşmüş, bazıları kitaba. Nâzım’ın çeşitli şehir ve ülkelerdeki yaşamı, onun bütün kitap ve dokümanlarını toparlamaya el vermese de Güneş, Moskova’daki odadan bazı parçaları İstanbul’a taşımış. Nâzım’ın edebi asistanı Antonina Karlovna ile yayımBizim pak fotoğrafları, yayın bilgileri tek olmasıyla gurur duyduğumuz tek yer alıyor kitapta. Tesadüf bu ya, karıştırır ve şiirlerine bakmak isterken ilk açtığım ama dünyaya mal sayfada ilk kez haberdar olduğum olmuş, kitapları “Kore’ye Giden Gemi” şiiri çıkmadünyanın her sın mı? (Bilenler bilir, babam da bu gemilerle Kore’ye gitmiş ve bir daha yerinde basılmış, dönmemiş bir şehit subay.) Galiba şiirleri her gerçekten hayatta hiçbir şey tesadüf dilde söylenmiş şairimiz Nâzım değil! Şöyle yazmış Nâzım, Kore’ye giden askerlerimizin gemisi için: Hikmet’in Gemi uzaklaşıyor İzmir’den, külliyatı, Nâzım’a incirle mi yüklü keresteyle mi? 119. doğum günü armağanı. gemi uzaklaşıyor İzmir’den, insan etiyle yüklü, gemi ilerliyor masmavi denizde, hep daha hızlı, daha hızlı. lanmış ve yayımlanmamış kiAcı taşıyor gemi tonlarca, tap ve şiirlerinin dökümleriKore’ye... ni çıkarmışlar. Rusya’da yaKore’ye... şayan Mehmet Perinçek de kütüphaneleri tarayarak yar Şiir uzun. Yerimiz dar. Burada bu dımcı olmuş. Sonunda şai kadar. Melih Güneş, bu çok değerli çarin eserleri hakkında araş lışmasını şöyle noktalıyor: tırmacılara da kaynak ola“Bu kitap, aynı zamanda Nâzım bilecek çok değerli bilgiler Hikmet’in külliyatına girmemiş onlarbu kitapta toplanmış. Hatta ca eserin varlığının da bir ‘KANIT’ı ve Arnavutluk’tan Meksika’ya, eserlerinin tekrar dikkatlice gözden Çin’e, Yugoslavya’da yayım geçirilerek kültürümüze daha eksiklanmış kitaplarına da ulaşmış Güneş. siz, daha doğru kazandırılması için bir Benim de Nâzım Hikmet’in şiirleriy ‘ÇAĞRI’dır. Bu çağrının duyulması dile ilk tanışmam, Bulgaristan baskılı leğiyle, çünkü bir Nâzım Hikmet sık kitabıyla olmuştu, çünkü uzun yıllar dünyaya gelmiyor, kolay olunmuyor, Nâzım’ın kitaplarının basılması kendi değerinin bilinmesi sadece bizim için ülkesinde yasaktı! Ne utanç... Bunla değil, bütün insanlık ve kültür varlığı rın 40’tan fazla dilde yayımlanmış ka için önemli!” Şehir Tiyatroları’nın tarihi belgesel oluyor Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, yirminci yıl kutlamaları kapsamında tiyatronun kuruluşundan bugüne süregelen sanatsal yolculuğunun anlatıldığı belgeselin çekimlerine başladı. Eskişehir’de 27 Mart 2001 tarihinde ilk kez perdelerini açan Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, bu yıl yirminci yaşını kutluyor. Belgesel 27 Mart’ta sanatseverlerle buluşacak. Proje sorumluluğunu ve yönetmenliğini Şehir Tiyatroları sanatçısı Ali Eyidoğan üstleniyor. Şehir Tiyatrosu sanatçılarının ve çalışanlarının anlatımlarına ağırlıklı olarak yer verilen çalışmanın içinde tiyatronun kaybettiği değerli hocalara ayrılmış bölümler, perde açan oyunlardan görüntüler ve yirmi yıl boyunca sahnelenen müzikli oyunlar arasından seçilmiş oyun şarkılarının belgesel için yeniden okunmuş versiyonları yer alacak. Bağzıları’ndan YENI ŞARKI Alternatif müzik gruplarından Bağzıları, “Meylettim Rakıya” isimli yeni çalışmasını yayımladı. Söz ve müziği Ömer Naldemir, düzenlemesi Ali Sak imzası taşıyan “Meylettim Rakıya”, Sony Music etiketiyle çıktı. Şarkının mix’i Ali Sak’a, mastering’i ise Aras Tüysüz’e ait. Taha Gürbüz’den tadımlık tekli Taha Gürbüz’ün dingin bir vokal melodisi içinde, retro tınılar ile günümüz müzik öğelerini harmanladığı, ilerleyen günlerde çıkaracağı kısa albümünün habercisi niteliğindeki yeni şarkısı “Hasbelkader” yayımlandı. Müzikseverlerin bağımsız müzik sahnesinden tanıdığı Gürbüz, 2017 yılında ilk solo albümü “Manyak”ın ardından 2018 yılından beri yayımladığı teklileri müzikseverlerin beğenisine sunuyor. “Hasbelkader”in Gökhan Özdemir yönetmenliğinde çekilen klibi de müzikseverlerle buluştu. T.C. BAKIRKÖY 11. AİLE MAHKEMESİ’NDEN T.C. ALANYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2020/440 Esas DAVALI: BURAK ŞUMNULU 25370072860 TC kimlik nolu Davacı Fatma Sevim tarafından davalı Burak Şumnulu aleyhine açılan Boşanma davasının incelemesi sonunda; Davacı Fatma Sevim tarafından davalı Burak Şumnulu aleyhine açılan Boşanma davasının ön incelemesi aşamasında davalıya ön inceleme duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiş olup, HMK147/2maddesigereğince ön inceleme duruşma günü olarak belirlenen 17/03/2021 günü saat 11:10’da duruşmaya gelmeniz, geçerli bir özrünüz olmadanön inceleme duruşmasında hazır bulunmadığınız takdirde duruşmanınyokluğunuzda yapılacağı ve yapılan işlemlere itirazedemeyeceğiniz, sulh için gerekli hazırlığı yapmanız, tebliğden itibaren 2 haftalık kesin süre içinde dilekçenizde gösterdiğiniz ancak henüz sunmadığınız belgeleri sunmanız, başka yerden getirtilecek belgeler açısından gereken açıklamayı yapmanız, bu hususların verilensüre içinde yapılmaması hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmişsayılacağınızİLANEN tebliğ olunur.27/01/2021 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1306623) ESAS NO: 2017/204 Esas DAVALI: 1 MYKOLA DORONİN Davacı vekili tarafından aleyhinize açılan Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı) davasının yapılan yargılamasında; Davalı MYKOLA DORONİN’e Alanya’da belirtilen adreslerine tebligat çıkarılmış ancak tebligat yapılamamış, başka adresi de bulunamamış olup bilirkişi raporlarının ilanen tebliğine karar verilmiştir. Gayrimenkul Değerleme Uzmanı bilirkişi Hakan Kocaman’ın 07/12/2020 tarihli bilirkişi raporunun ve Fen bilirkişi Muharrem Ahmet Aslan’ın 30/09/2020 tarihli bilirkişi raporunun ilanen tebliğ yapılmasına karar verilmiş olmakla; Dosyaya sunulan 07.12.2020tarihli Gayrimenkul Değerleme Uzmanı bilirkişi ve 30/09/2020 tarihli fen bilirkişi Muharrem Ahmet Aslan’ınraporlarına karşı HMK 281. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde itiraz etmediğiniz taktirde bilirkişi raporuna itiraz etme hakkından vazgeçmiş sayılacağınız hususunun tebliği ile mahkememizce 11/03/2021 günü saat 14.00’da yapılacak olan duruşma gününün tebliği ilanen tebliğ olunur Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1306883) T.C. İSTANBUL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2020/44 KARAR NO: 2020/303 Davacı KIBRIS İKTİSAT BANKASI LTD tarafından NAMIK KEMAL DOYGUN aleyhine mahkememizde açılan Tanıma Ve Tenfiz davasında; 1Açılan davanın KABULÜNE, 2Girne Kaza Mahkemesi’nin 2159/2009no’lu 24.03.2010 Tarihli Kararın AYNEN TENFİZİNE, 3Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 4Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu 3400,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6Artan gider avansının davacı tarafa karar kesinleştikten sonra iadesine, Dair, Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yoluğunda kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstianbul İstinaf Mahkemesine başvuru yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. Teblig yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 02/02/2021 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1306540) [email protected] Batuhan Mutlugil ‘Yadigâr’ (Pasaj / Garaj) Duman topluluğunun solo albüm yapmamış tek üyesi de vazifesini yerine getirdi, gitarcı Batuhan Mutlugil bestelerini “Yadigâr” adını verdiği ilk albümünde bir araya getirdi. Batuhan, Duman’da geri vokaller dışında şarkı söylememişti. Solo çalışmasında iş başa düştüğü için mikrofon başına geçmiş, ancak pekâlâ bu işi de iyi kıvırabileceğini kanıtlamış. Şarkının ruhunu verebilmek için yeterince dolu bir sesi var; içindeki kırıklıklar bile duygulara dahil. Yine de “Yadigâr” bize “Ben gitarcı albümüyüm, hem de iyi bir gitarcı” diye bağırıyor. Henüz çocuk yaşlarında Yavuz Çetin’i, Kerim Çaplı’yı, babası Batu Mutlugil’i izleyip hatta onlarla çalarak kendini yetiştiren Batuhan’ın albümün çağrıştırdığı doksanlı yıllar Beyoğlu sound’unun kökü buralara kadar uzanıyor. Kaan ve Ari’nin akustik albümlerinin tersine elektrikli bir çalışma “Yadigâr”. Kadıköy’de Stüdyo Pür’de basçı Caner Üstündağ ve davulcu Utku Ünal ile trio formatında, hücum kayıt şeklinde kaydedilmiş. Elindeki Telecaster gitar ile sadece şarkıların değil söz, beste, düzenleme gibi konuların altından da alnının akıyla kalkmış Batuhan. Duman koleksiyonunuzun yanına gururla koyabilirsiniz “Yadigâr”ı, ama Duman’ın gölgesinde olmayan bir solo albüm olarak. The Old Ramblers ‘Find Me On The Road Somewhere’ (Bone Union Records) The Old Ramblers, türüne takıntı derecesine tutkulu üç çılgın müzisyenden oluşuyor; gitar, bas, marakas ve vokalde Sarp Keskiner, armonikada Orhun Keskinbıçak, akustik gitarda Türker Özer. Bir de ilk albümleri “Find Me On The Road Somewhere”de kendilerine bazı parçalara mandolini ile eşlik eden Rick Van Krugel var. The Old Ramblers (Leadbelly, John Lee Curtis, Ishman Bracey, Jimmy Reed, Blind Blake, Merle Travis, J. B. Lenoir ve Noah Lewis’e ait) nispeten az bilinen erken blues parçalarını yorumluyor; ufak tefek modern dokunuşları bulunsa da ruhuna sadık kalarak ve saflığına dokunmadan. Memleketimizden bir müzik topluluğunun neden bu denli erken dönem blues ile iştigal ettiğini merak edebilirsiniz. Bunun tek cevabı tedavisiz türden tutku olmalı. Zaten Sarp’ın Hollandalı Jan Mittendorp ile kurduğu Bone Union Records adlı firmanın hedefi de bu albümde üstlenilen misyona dair bellek oluşturmak. Blues müziğinin köklerine şimdiye değin hiçbir yerli topluluk bu kadar açıktan saygı duymamıştı. The Old Ramblers, altı boş yaklaşmaların ucuzluğuna, sebeplenme amaçlı sahte saygıların tuzağına düşmeden iyi bir iş çıkarıyor. Sonuna kadar dürüst, gerçek bir saygı albümü; hatta gerçek olamayacak kadar gerçeküstü... Soğuk Savaş Cumhuriyet’le birlikte okuduğumuz Le Monde Diplomatique Türkiye, beni 70 yıl öncesine götürdü. ABD, II. Dünya Savaşı sonunda Sovyetler’in yükselişinden, halk cumhuriyetlerinin, Çin’de komünist rejimin kurulmasından rahatsız olmuştu. 1948’de Senato’da oluşturulan Amerikan Karşıtı Faaliyetler Komitesi’nce komünistliğinden kuşkulanılan onlarca insan sorgulandı. Sovyetler, 1949 Eylülü’nde yeraltında atom bombası denemesi yapınca ABD, kızıl tehlike korkusuyla tüm dünyada Soğuk Savaş’ı başlattı. McCarthyizm 1950 yılı başlarında “Komünizm tehlikesi bir an önce yok edilmeli” diyen, 1953 başında komitenin başkanlığına getirilen, yılın sonunda ülkenin en korkulan insanı olan Senatör McCarthy hedefine, bilim insanlarını, aydınları, yazarları, gazetecileri, sinemacıları, sendikacıları aldı. McCarthy’nin başlattığı karanlık dönemi Emre Kongar şöyle tanımladı: “McCarthyizm, demokratik bir ülkede siyaseti, devlet mekanizmasını ve medyayı kullanarak çamur atma, karalama yoluyla insanları haksız yere itham eden ve suçsuzları cezalandıran, toplumun temel hak ve özgürlüklerini zedeleyen, demokrasiyi istismar ederek bütün toplumu baskı altına alan antidemokratik bir uygulamanın adıdır...” Cadı avı ABD’de “Dünyadaki en büyük tehlike komünizmdir” denilerek başlatılan cadı avında, Komünist Parti’ye üye olup olmadığı, diğer üyelerin kimler olduğu sorularını yanıtlamayan binlerce kişi işinden oldu, hapsedildi, sorgulandı, fişlendi. ABD politikalarına karşı olan herkes komünist, vatan haini ilan edildi. ABD, korku imparatorluğuna dönüştü. İnsanlar komşusunu, arkadaşını, meslektaşını ihbar etti, kendini kurtarmak için başkaları hakkında gizli tanıklığa, yalancı tanıklığa, hayal ürünü itiraflara zorlandı. Orson Welles, Robert Taylor, Paul Robeson, Lilian Helmann gibi ünlülerin de bulunduğu binlerce insan yargılandı, aşağılandı. Charlie Chaplin, ABD’yi terk ederek İsviçre’ye; yönetmen Joseph Loosey, İngiltere’ye; Brecht Doğu Almanya’ya yerleşti. İspanya İç Savaşı’na destek verenlerin adlarını vermeyi reddeden Hovard Fast tutuklandı, yıllarca takma ad kullanmak zorunda bırakıldı. Atom bombasının yapılmasını yöneten Oppenheimer, 1953’te hidrojen bombası çalışmalarına katılmadığı için, komünistlerle ilişkisi olduğu öne sürülerek yargılandı. Böyle bir dünya Üniversitelerde büyük kıyım yaşandı. Yüzlerce öğretim görevlisi üniversitelerden atıldı, istifa ettirildi. İstifa etmeyenler tehditle sindirildi. 35 yaşındaki Amerikan Komünist Partisi 1954 Ağustosu’nda yasadışı sayıldı. Kendisi de sorgulanan Arthur Miller, ABD’de 1692’de yaşanan cadı avını temel alan Cadı Kazanı’nı yazarak korku ortamına gönderme yaptı. ABD’de olduğu gibi dünyanın birçok ülkesinde ve bizde de 1950’ler; herkesin birbirinden korktuğu, kimsenin kimseye güveninin kalmadığı, Soğuk Savaş’ın azgınlığıyla dolu bir dönemdi. Bugün Yaşadıklarımız gökten zembille inmedi. Bugünleri dün hazırladı. Süregelen soğuk savaştır, cadı avıdır. Düşman yaratmak, herkesi düşman bellemektir. “7 Aralık 1945” şiirinde “Bursa’da havlucu Recebe,/ Karabük fabrikasında tesviyeci Hasan’a düşman,/ fakir köylü Hatçe kadına,/ ırgat Süleymana düşman,/ sana düşman, bana düşman,/ düşünen insana düşman,/ vatan ki bu insanların evidir,/ sevgilim, onlar vatana düşman” diyen Nâzım Hikmet, Benerci’de yaşadığımızın adını koymuş: “Delikanlım!../ İyi bak yıldızlara.../ Yıldızlar ve senin kafan/ kâinatın en mükemmel şeyidir.” Gençlerimiz ne güzel diyor: Yere bakma göğe bak! H ÇYDD’li Cumhuriyet yazarı Türkel Minibaş’ı (19536 Şubat 2009) özlemle anıyorum. Mert Fırat ve Didem Balçın ‘Sahne Tozu Yutanlar’da Zorlu PSM’nin tiyatrodan müziğe danstan müzikale kadar pek çok farklı sanat dalını icra eden sanatçıları bir araya getirdiği yeni dijital serisi “Sahne Tozu Yutanlar”a bu hafta sevilen oyuncular Mert Fırat ve Didem Balçın konuk oldu. Yirmi yıla yakın dostluklarına hem okul hem de rol arkadaşlığını sığdıran Fırat ve Balçın’ın sohbetinde izleyiciler, sanatçıların sahne özlemlerinin yanı sıra bu zamana kadar gerek sahnede gerekse konservatuvar yıllarında yaşadıkları anıları dinleme imkânı bulacaklar. “Sahne Tozu Yutanlar”ın yeni bölümü Zorlu PSM YouTube kanalından izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle