28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 13 10 ŞUBAT 2021 ÇARŞAMBA ‘Müziğin gücünü paylaşmak paha biçilemez’ Pandemi günlerinin seyircisiz konserlerinde gitarist / besteci Murat Usanmaz’ı dinledik. GÜLÇİN GÜLAN İspanya ve Almanya arasında yaşamaya devam eden, kendini Türkiye asıllı bir dünya vatandaşı olarak tanımlayan gitarist/besteci Murat Usanmaz ile Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda 4 Şubat’ta verdiği “Baroktan Flamenko’ya” konseri sonrası pandemi sürecini, seyircisiz çalma deneyimini ve projelerini konuştuk. n Müzisyenleri derinden etkileyen pandemi günleri nasıl geçiyor? Yeni eserler, yeni projeler, Almanca ve İtalyanca öğrenmek, yaklaşık 20 yıl sonra tekrar şan çalışmalarına başlamak ve spor ile ilgili kendime koyduğum hedeflerden dolayı hayat her zamanki gibi dolu dolu geçiyor açıkçası. Profesyonel hayatımı tabii ki tüm müzisyenler gibi derinden etkileyen pandemi koşullarını elimden geldiğince kişisel olarak en olumlu şekilde geçirmeye gayret ediyorum. Biliyorum ki her şey gibi bu süreç de geçecek ve güneşe çıkacak bir yol mutlaka var. Ve bunların hepsinin üstünde ve ötesinde pandemi sürecinde hayatımıza giren bebeğimiz Can León ile babalık duygusunu yaşamak kelimenin tam anlamıyla harika! n Klasik ve flamenko gitar için beste ve düzenlemeleri de olan geniş repertuvarlı bir sanatçısınız. Konser programınızı nasıl belirlersiniz? Hem CRR’deki konserimde hem de genel olarak tüm konserlerimde önceliğim farklı dönem eser ve bestecilerine yer vermek. Ancak en önemlisi repertuvarımı her zaman çalmaktan çok zevk aldığım eserlerden oluşturuyorum. Bizleri, özellikle enstrümantal müzik icra eden sanatçıları birer hikâye anlatıcısı olarak görüyorum. Her eser sessizlikle başlayıp, sessizlikle biten yeni ve farklı bir hikâye. Öncelikle ben hoşlanmalıyım ki hikâyeden dinleyenler de hoşlansın. CRR konserim için de Barok dönemden flamenkoya ulaşan ve gitarın farklı renk ve tatlarını aynı konserde dinleme imkânı sağlayan Bach, Tarrega ve Barrios gibi benim favori bestecilerimin eserlerinden oluşan bir repertuvar seslendirdim. Paco de Lucía’ya ithaf ettiğim “Adiós Maestro!” isimli bestemi de çaldım. Dünya prömiyerini Uluslarası Sevilla Gitar Festivali’nde Paco de Lucía anısına yapılan konserde gerçekleşen bu eser kişisel olarak benim için önemli olmakla beraber Türk müziğinden öğelerin flamenko üslubu ile doğal olarak harmanlanması açısından hem Türkiye’de hem de yurtdıMurat Usanmaz şında ilgiyle karşılandı. ‘TV programı hissi’ n Sanaldaki seyirciye sahneden çalmak nasıl bir duygu? Öncelikle CRR’yi başta Cem Mansur olarak bu zorlu dönemde iyi müziği teknolojinin verdiği olanaklarla izleyiciyle buluşturmaya devam etmesi için gösterdikleri iradeden dolayı alkışlamak isterim. Görüntü ve ses kalitesinin yeterli olduğunu düşünmekle beraber biz sanatçılar için harika bir sahne olan CRR’nin tamamen boş koltuklarına karşı bir konser vermek ve seyircilerle hiçbir şekilde bir etkileşim olamaması açıkçası sanki seyircisiz bir televizyon programında konser veriyormuşsunuz gibi hissettiriyor. Ancak daha önce aynı sahnede defalar konser vermiş olmaktan ve bu köklü sahnenin sanatçıya yansıyan ruhundan dolayı yine de içsel olarak bir konser atmosferi yaratılabiliyor. Eser aralarında alkış duymamak da gerçekten ilginç bir deneyim. Ancak müziğin gücünü ve derinliğini kalpten kurulan bağ ile internet ortamında bile olsa tüm dünya ile paylaşmak paha biçilmez. Dijitalin artıları... n Geri dönüşler mutlu etti mi? Kayıt dinlemenin de artısı var mı? Her şeyden önce yaklaşık bir yıl aradan sonra ekranda dahi olsa beni bir konser salonunda gördükleri için beni takip eden dinleyicilerimin ve yakın çevremin mutluluklarını benimle paylaşmaları çok hoş. Repertuvar seçimi ve performans konusunda çok mutlu eden ve heyecan verici geri dönüşler aldım ve alıyorum. Aynı kaydı defalarca dilekleri bölümden itibaren diledikleri kadar izlemeleri, ses seviyesini artırıp azaltmaları ve diledikleri zaman ara verip tekrardan başlayabilmelerini bazı avantajlar olarak sayabiliriz. Sanatçı seyirci etkileşimi, bir konser salonunda bulunup, havasını solumak ve geleneksel konser alışkınlıkları gibi faktörler ne yazık ki ekrandan seyirciye geçememekte. Ve canlı konser dediğimiz şeyin sahne üzerindeki performansın seyircinin enerjisiyle iç içe geçmesinden oluştuğunu hesaba katarsak bir an önce gerekli koşullar sağlanarak canlı konserlerin tüm dünyada verilmesinin sağlanması en içten dileğimdir. n Yeni projeler var mı? İstanbul’da doğup, ilk gitarımı İstanbul’da alıp, ilk konserimi İstanbul’da verip, konservatuvardan İstanbul’da mezun olduktan, hayalini kurduğum uluslararası kariyere İstanbul’dan yola çıkarak yürümemden dolayı İstanbuluma gönül borcumu ve şükranlarımı sunduğum bazı özel projelerimi de hayata geçirmek için gerekli çalışmaları yapmaktayım. Yıllar içerisinde biriktirdiklerimi büyük bir heyecan ile güzel ülkem Türkiye ile paylaşmak için yeni projeler üretiyorum. Sıbyan mektebi için 3 bin imza! Lüleburgaz Belediye Başkanı Murat Gerenli’nin, restorasyon çalışmaları başlayan 450 yıllık sıbyan mektebi için “Tarih Müzesi olsun” çağrısı karşılık bulmaya başladı. Aralık ayında bir vatandaş tarafından change. org’da başlatılan imza kampanyasına 3 bin 361 kişi imza attı. Başkan Gerenli, sıbyan mektebinin gerek konumu gerekse de tarihi dokusuyla Lüleburgaz’a tarih müzesi olarak kazandırılması gerektiğini ve bunu gerçekleştirecek iradeye sahip olduklarını söylemişti. Başkan Gerenli, “Sanat tarihimiz açısından da çok önemli eserler arasında yer alan ve uluslararası yayımlanmış eserlerde yer bulan külliyemizi tanıtmak, dışarıdan gelen misafirlere, halkımıza, gençlerimize ve gelecek nesillere aktarmak boynumuzun borcudur. Bu bizim için en önemli görevlerden biridir” demişti. Elif Çağlar’dan yeni şarkı Elif Çağlar Borusan’da bu hafta... Perdenin Ardındakiler ve Eliyahu’dan ortak çalışma Yeni albümlerini yayımlamaya hazırlanan alternatif pop müzik ikilisi Perdenin Ardındakiler, İsrailli müzisyen Mark Eliyahu ile birlikte “Uzaklara Savrulalım” isimli yeni şarkısında düet çalışmasına imza attı. Sözleri Doruk Ereşter’e, müziği Direnç, Mark Eliyahu ve Doruk Ereşter’e ait olan şarkının düzenlemesi Direnç tarafından yapıldı. Şarkının kapak tasarımı ise Ece Gauer imzası taşıyor. “Elif Çağlar On Vocals” isimli projenin ikinci teklisi “All a Dream”, nuDC Records etiketiyle, tüm dijital platformlarda yayında. Elif Çağlar’ın, şarkısını son yıllarda kullandığı VoiceLive Touch 2 vokal prosesöründen ilham alarak kaydettiği belirtildi. Söz, müzik ve düzenleme de yine Çağlar’a ait. Borusan Sanat, dijital platformlar üzerinden dinleyicileri ile buluşmaya devam ediyor. BİFO’nun dünyaca ünlü Avusturyalı şef Patrick Hahn yönetiminde vereceği konser yarın saat 14.00’te Borusan Klasik’te canlı yayımlanacak. 14 Şubat Pazar günü saat 11.30’da Borusan Quartet, brousansanat.tv’de dinleyenlerine Milonga’nın dünyasıyla; Anadolu manzaralarından şehre uzanan bir aşk hikâyesini seslendirecek. Behçet Aysan Şiir Ödülü’ne başvurular başladı Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) 2 Temmuz 1993’te Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren şair Dr. Behçet Aysan anısına bu yıl 24. defa düzenleyeceği Şiir Ödülü için başvuru süresi başladı. Seçici Kurul’da Doğan Hızlan, Cevat Çapan, Turgay Fişekçi, Ali Cengizkan ve Haydar Ergülen’in olduğu ödül için başvuru koşulları şöyle: l Son başvuru tarihi 1 Mayıs. l Ocak 2019’dan sonra yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazır bir kitap dosyası ile aday olunabilir (Yayımlanmamış yapıtların A4 dosya kâğıdına çift aralıklı yazılmış olması gereklidir). l Kişiler kitap ve dosya ile kendileri doğrudan katılabileceği gibi yayımlanmış şiir kitaplarını sivil toplum örgütleri, yayınevleri ve üçüncü kişiler, şairin onayı alınmak koşuluyla önerebilirler. l Aday olacak şairler; adı, açık adresi ve kısa yaşamöyküsüyle birlikte kitaplarını (8 adet) ya da şiir dosyalarını (8 adet) TTB Merkez Konseyi’ne (GMK Bulvarı Şehit Daniş Tunalıgil Sok. No:2 Kat:4, 06570 MaltepeAnkara) göndermelidir. l Ödüle başvuranlar ilan edilen tüm koşulları, kabul etmiş sayılır. l Ödül kazanan yapıt haziran ayında açıklanır. l Ödül tek yapıta verilecektir. Seçici Kurul uygun görürse ödül paylaştırılabilir. l Ödül için gönderilen yapıtlar açıklanmaz, yalnızca ödül kazanan duyurulur. Belevi, ‘Dön Bebeğim’i yeniden yorumladı Pop müzik sanatçısı Cem Belevi, Ümit Sayın’ın “Dön Bebeğim” şarkısını akustik bir versiyonla yeniden yorumladı. Şarkı, Sony Music Türkiye etiketiyle bugün yayımlanıyor. Belevi, “Tarkan’ın güçlü yorumu ile severek dinler ve kendi yorumumu katarak konserlerimde de söylerim. Bazı şarkılar yaşsızdır. ‘Dön Bebeğim’ de onlardan biri. Nesillerce yaşayacağına inandığım bu şarkıyı sevenlerimle, bir de benim yorumumla paylaşmak istedim” diyor. Boğaziçi Üniversitesi’nin zenginliği Şu sıralarda Boğaziçi Üniversitesi, mezunları, hocaları ve öğrencileriyle bir tarih yazıyor. Biz bu okulun Robert Kolej olduğu dönemi de Boğaziçi Üniversitesi’ne dönüştüğü yılları da yaşamış kuşağız. Yalnız üst düzey hocalarıyla değil, öğrencilere verilmiş özgürlükle yaratıcılığı zenginleşmiş bir kurumun çocuklarıyız. Hocalarla öğrencilerin arasında derin bir saygı, karşılıklı sevgi ve arkadaşlığın yer aldığı; spor etkinlikleri, öğrenci kulüpleri ve İzlerimiz, Spectrum gibi yayın organlarıyla ülkenin en değerli yazarlarının ağırlandığı ortamlarda kimliğimizi kazandık. Robert Kolej’in Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’yle birlikte düzenlediği kültür aktivitelerini öğrenci kulüpleri düzenlerdi. O toplantılarda kimleri ağırlamamıştık ki! Yaşar Kemal, Necati Cumalı, Behçet Necatigil gibi. Binaların, kampusun görkemi gibi hocalarımız da müdürlerimiz de kendini eğitime ve kültüre adamış insanlardı. Okulun 1863’teki kuruluşuna Harvard Üniversitesi 200 kitaplık bir bağış yapmış. İlk kütüphane Albert Long Hall’ün alt katındaymış. Sonra Hamlin Hall’e taşınmış. Uzun yıllar bugün rektörlük olan binadaydı, sonra Apdullah Kuran tarafından Kuzey Kampus’ta inşa ettirilen bugünkü binasına yerleşti. Bu binada günümüzün çağdaş birikiminin yanısıra el yazması antika kitaplar, eski yıllarda Amerikalı profesörlerin ülkelerine dönerken bağışladıkları kütüphaneler ve Audio Visual (Görselİşitsel) birimindeki Long Play kayıtlar, yalnız öğrenciler için değil, müzik araştırmacıları için de birer hazinedir. Birçok yerli ve yabancı hoca veya yazar gibi Adalet Ağaoğlu da kütüphanesini buraya bağışlamıştı. Okulun Robert Kolej olarak kurulduğu 1863 yılından bu yana gelişen koleksiyonlarıyla 700 bin materyali barındıran, 10 bin metrekarelik kapalı alanda bin kişilik oturma kapasiteli, açık raf sistemine göre çalışan akademik bir kütüphane. Kütüphanede günde ortalama olarak 700’e yakın kitap ödünç verilmekte. Her yıl yaklaşık 10 bin yeni kitap satın alınıyor 15 bin kitap da bağış olarak koleksiyona katılıyor. Kütüphane, Görme Engelliler için “Braille” alfabesindeki kitaplarıyla, “Nadir eserleri” ve “Görsel İşitsel” bölümüyle de ayrı bir önem taşıyor. Beni en etkileyen koleksiyon ise ciltler halinde basılmış, Mozart’ın babasıyla ve Constanze ile mektuplaşmaları olmuştu. Mozart’ın Avrupa’daki gezileri sırasında babasına ve ablasına yazdığı mektuplar. Ausburg’dan, Venedik’ten, Münih’ten, Paris’ten mektuplar. Karşılaştığı tipleri alaya alıyor, bazen kendi müziğindeki muziplikler gibi bir ifadeyle onları ailesine anlatıyor. Ayrıca Saygun’un Nazariyat kitaplarını ve Yunus Emre Oratoryosu’nun ilk LP kaydını da o kütüphanede tanışmıştım. Boğaziçi Üniversitesi’nde sadece bir birimini, “Kütüphane”sini anlatmaya kalkıştım, satırlarım yetmedi. Bu yazıyı yazdığım sırada caddede sıra sıra TOMA’lar, silahlarını kuşatmış polisler Boğaziçi Üniversitesi’nin ve Kütüphane’nin kapısı önünde konuşlanmışlardı. Oysa ne zengin bir donanımla yetişmiş Boğaziçi öğrencisinden ne de orada ders veren değerli öğretim üyelerinden bir zarar çıkabilirdi. Endişeye mahal verecek ne vardı ki! Efsane senarist yaşamını yitirdi Fransız senarist ve yazar JeanClaude Carriere, 89 yaşında hayatını kaybetti. Yazarın doğal nedenlerden dolayı öldüğü açıklandı. Carriere, aralarında “Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği”, “Arzunun Şu Karanlık Nesnesi”, “Burjuvazinin Gizli ÇeJeanClaude Carriere kiciliği”, “Cyrano de Bergerac”, “Teneke Trampet”, “Gündüz Güzeli”, “Valmont”un olduğu 75 filmin senaryosunu yazdı. Tati’nin filmlerini romanlaştırdı; başta Luis Buñuel, Milos Forman, JeanLuc Godard, Louis Malle, Michael Haneke gibi birçok yönetmenle çalıştı. Ünlü sanatçı, 1963 yılında “Happy Birthday” isimli kısa filmiyle bir Oscar ödülü kazanırken, 2014 yılında ise hayat boyu başarılarından ötürü Akademi (Oscar) Onur Ödülü’nün sahibi olmuştu. Carrière, en son Philippe Garrel’in yönettiği “Gözyaşlarının Tuzu” filminin senaryosunu yazdı. Öte yandan film, 14 Şubat Pazar günü filmonline.iksv.org’da gösterime girecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle