01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 13 30 OCAK 2021 CUMARTESİ Acılarla dolu bir göç yolculuğu Yönetmen Orhan Tekeoğlu, bir mübadilin yaşanmış hikâyesini beyazperdeye taşıyor ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Bugün mübadelenin 98. yıldönümü. Zorunlu göçün üzerinden uzun yıllar geçti. Artık birinci kuşak aramızda değil, hatta ikinci kuşak yok denecek kadar az. Ama üçüncü kuşak mübadiller, nenelerin, dedelerin anlattıklarıyla büyümüş ve bu trajik hikâyelerin hepsini hatırlıyor. Vatanından, yurdundan, evinden, komşularından ayrılmak böyle yazarak anlatılacak kadar basit değil. Bundan 2 yıl önce “Mübadillerin Hikâyeleri” başlıklı yazı dizimde onların acılarına ortak oldum. Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu EğitimKültür Ataşesi Stavros Yolcuoğlu, üçüncü kuşak Samsun mübadili... Özen Tüzün, mübadil bir ailenin 2. kuşak çocuğu... Sadece iki kişi ile sınırlı değil tabii ama bu iki hikâye beni derinden etkilemişti. Birçok hikâyenin ortak noktası ise acılar ve yarım kalmışlık. Yarım kalan aşklar, dostluklar ve çocukluk... Aslında Stavros’un dediği gibi “Sözde çok kolaydı ama hiç kolay olmadı zorunlu göç”... Tüzün’ün söyledikızıyla Türkiye’ye gelen ği gibi: “Hep geri dönegenç bir kadının hikâyesi ceklerini zannetmişler. anlatılıyor. Bir kadının doAma bu asla olmamış. ğup büyüdüğü topraklarKavala’daki kültürlerini dan kalkıp hiç tanımadığı devam ettirmişler ama anayurdunda yabancı kalıeskisi gibi olmamış.” şı... Filmin çekimleri ekim “Ben o evleri hatırlıyoayında başlayacak; Mersin, rum, öyle bir evde doğTarsus, İzmir ve Girit’te çemuşum. Hatırlıyorum, bir kilecek. özlem var içimde, çok sıFilmin görüntü yönetcaktı, çok güzeldi. Öymenliğini ve kurgusunu Lule hatırlıyorum” diyen kas Agelastos üstleniyor. Stavros’un yüzündeki Orhan Tekeoğlu, “Anacıyı ve göç yolculuğunu Orhan Tekeoğlu neannelerin, babaanneleanlatırken gözlerindeki rin, dedelerin hikâyesi trayaşları hiç unutmuyorum. jik. Özellikle İhsaniye Me‘Paramparça’ lemez Giritlileri Derneği Başkanı Cahit Arseven’in, Bodrum Giritlileri BaşkaYönetmen Orhan Tekeoğlu, bir mübadilin nı Zehra Denizaslanı’nın Tarsus Giritlileyaşanmış hikâyesini beyazperdeye taşıyor. ri Başkanı Hüseyin Şendağ’ın anlattığı öy“Paramparça” adlı filmin senaristliğini küler çok ilginçti” diyor ve ekliyor: “Pamübadil torunu olan Nurdan Tümbek Te ramparça olmuş aileler... Önyargılar... keoğlu üstleniyor. Acılar... Yaklaşık 4 yıldır araştırma içeriBaşrol oyuncuları ise Bennu Yıldırımlar, sindeyim. Yüzlerce belgesel, film seyretSelda Alkor ve Spiridoula Gouskou... tim. Onlarca kitap okudum.” Filmde, 1923 Girit mübadelesinde iki Nurdan T. Tekeoğlu ise “Yunanistan’dan Filmin çekileceği sokak500 bin cilardan biri ve Nurdan varı Türk, Tekeoğlu. Türkiye’den ise 1 milyon 200 bin Rum yurtlarından, evlerinden, sokaklarından, mezarlarından ayrılmak zorunda kaldı. Bu filmler yapılmalı ki bir daha trajedi yaşanmasın. Bu filmin senaryosunu yaşanmışlıklardan yola çıkarak yazıyorum. İstanbul Şehir Tiyatroları baş dramaturgu Hilmi Zafer Şahin de ekibimizde. Bir dizi setinde yakaladığımız Bennu Yıldırımlar, prensipte anlaştığımız sanatçı olarak ilk andan itibaren projemiz için heyecanlandı. Baba tarafından Girit ve Selanik kökenli olan Bennu Yıldırımlar, Yunanca biliyor ve mübadele kültürünü yakından bilen ve içselleştirmiş bir sanatçı” diyor. Selda Alkor, insan hayatına dokunan hikâyelerin kendisini etkilediğini söylüyor. Alkor, “Hâlâ bu değişimin getirileri psikolojik açıdan insanları etkilemekte. Böyle bir hikâyenin içinde olmak mübadele ile ilgili geriye bir ışık tutmak beni gerçekten heyecanlandırıyor. Uzun bir aradan sonra tekrar sette olmak müthiş” diyor. Türk Musevileri Müzesi’nden sürpriz gala Türk Musevileri Müzesi, yarın saat 18.00’de Zoom üzerinden özel bir etkinliğe imza atıyor. Müze, 98. yaşını kutladığı hafta, Bella Eskenazi’nin hayatına ışık tutan yaşamöyküsünü işleyen “Bella’nın Öyküsü” filminin galasını yapacak. Orhan Veli’nin meşhur “Anlatamıyorum” şiirine ilham kaynağı olan Bella ile yönetmen Banu Yalkut Breddermann, yaklaşık 100 dakika sürecek belgeselin öncesinde kısa bir sohbet düzenleyecek. Film, Orhan Veli’nin ilham kaynağı, Sabahattin Ali’nin yakın arkadaşı, Âşık Veysel’in aile dostu, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün öğretmeni Bella Eskenazi’nin 1920’lerden 2000’lere, İstanbul’dan Barselona’ya uzanan öyküsünü anlatıyor. Yönetmenliğini ve prodüktörlüğünü Banu Yalkut Breddermann’nın yaptığı filmin kurgusu Thomas Balkenhol’a, müzik prodüktörlüğü Renan Koen’e ait. Tanıtım filmi ise Eytan İpeker tarafından yapıldı. Ücretsiz olan etkinliğe rezervasyon için “[email protected]” adresine eposta göndermek gerekiyor. Pentagram’dan yeni şarkı Pentagram, kayıtları devam eden yeni albümünden ikinci şarkı “Sur”u dinleyiciyle buluşturdu. Sony Music etiketiyle yayımlanan “Sur”, 2020 yaz aylarında kaydedilen ve albüm çıkışından önce sunulması planlanan üç şarkının ikincisi. Vokalde Gökalp Ergen, Murat İlkan, Ogün Sanlısoy; gitarda Hakan Utangaç, Metin Türkcan, Demir Demirkan; bas gitarda Tarkan Gözübüyük, davulda Cenk Ünnü, klavyede Ozan Tügen ve sürpriz konukların yer aldığı albümün tamamı, yıl sonuna doğru dijital platformların yanı sıra CD ve plak olarak yayımlanacak. “Sur”un video klibi, Gökalp Gönen’in yazıp yönettiği 2015 tarihli animasyon kısa film “Golden Shot/Altın Vuruş”tan uyarlandı. İki yüzden fazla uluslararası festivalin seçkisinde yer almış ve 32 ödül kazanmış olan bu kısa film, yönetmenin kendisi tarafından şarkıya uygun şekilde yeniden kurgulandı. ‘Sezgi/Sel’ sergisi kapılarını açtı Sanatçı Siret Uyanık’ın “Sezgi/Sel” başlıklı 16. solo sergisi dün kapılarını açtı. Sanatçının pandemi sürecinde ürettiği 50’nin üzerinde yağlıboya, akrilik ve karışık teknik eserlerinden oluşan sergi, Ankara’da bulunan GaleriM Sanat Galerisi’nde görülebilir. Netflix’te yayımlanan belgesel, bu en akıllı omurgasız canlının kısa yaşamının ne kadar etkileyici olduğunu gözler önüne seriyor İNSANI KENDINE âşık eden ahtapot Netflix’te yayımlanan “Ahtapottan Öğrendiklerim” belgeseli, şu sıralar dijital platformda ilgi gören filmlerden biri. Film, belgesel yönetmeni Craig Foster’ın yaklaşık bir yıl boyunca bir ahtapotu her gün ziyaret ORHUN ATMIŞ edişini ve onunla kurduğu sıra dışı dostluğu anlatıyor. Güney Afrika’da Atlantik Okyanusu’nun sığ sularının bulunduğu bir bölgede yaşayan Foster, yaşam amacını yitirdiği, büyük depresyonda olduğu bir dönemden geçerken bu ahtapotla tanıştığını söylüyor. Okyanus görüntülerinin güzelliği ve Foster’ın oksijen maskesiz daldığı sularda yosunlar arasında yüzüşünü hayretlerle izlerken bir yandan da bir ahtapota hayranlık duymaya başlıyorsunuz. Vahşi hayat çok değerli... Bu filmi diğer belgesellerden ayıran nokta da bu. Uzun süre boyunca bir hayvanın günlük yaşantısına Belgeselin yönetmenliğini Pippa Ehrlich ve James Reed yapıyor. şahit oluyorsunuz. Ahtapot sizi hayatta kalma mücadelesiyle, zekâsıyla, güzelliğiyle, narinliğiyle ve hatta espri anlayışıyla etkilemeyi başarıyor. Foster’ın onunla kurduğu ilişkiyle empati kurabildiyseniz eğer, ahtapot kollarından birini Foster’a uzatıp dokunduğunda kalbiniz eriyor. Bir köpekbalı Craig Foster ğından kaçarken endişeye kapılıyorsunuz, Foster’la birlikte gözleriniz doluyor ya da hayrete düşüyorsunuz... “Ahtapottan Öğrendiklerim” aslında kişisel bir belgesel. Craig Foster’ın yaşamını nasıl etkilediği, onda ne gibi değişikliklere yol açtığı hakkında yönetmenin anlattıklarını ekrana taşıyor. Onun düşünce dünyasında yaşadığı değişimleri biz ekran başında deneyimlerken aynı şekilde hayatımızın değişmesini beklemek biraz zor. Ancak “vahşi doğaNeden bu kadar etkileyiciler? Espriyle karışık ahtapotların “uzaylı” olduğu düşünülür. Dünya’daki canlıların yüzde 95’i omurgasızdır ve bu omurgasızlar arasında en zeki hayvan ahtapotlardır. 140 milyon yıl önce atalarında var olan kabuklarını kaybederek günümüzdeki görünümlerine yaklaştılar. Birçok ilgi çekici özellikleri var. Bunlardan bazıları olarak renk değiştirebilmeleri, kolları koptuğunda tekrar kol çıkarabilmeleri, 3 kalplerinin olması, kanlarının kırmızı değil mavi olması, evlerini deniz kabuklarıyla süslemeleri sayılabilir. Sinir sistemleri de bir diğer etkileyici yanları. Salyangozların 20 bin, kedilerin 250 milyon, insanların 100 milyar nöronu var. Ahtapotlarda bu sayı 500 milyon, ancak bunların sadece üçte biri beyinlerinde. Geri kalan kısmı 8 adet olan kollarında. Bu nöronlar beyinden gelen sinyallerle veya bağımsız bir şekilde çalışabiliyor. Yani kolları bazı sinyalleri alıp beyne iletmeden değerlendirip tepki verebiliyor, beyinden bağımsız karar alabiliyorlar. Yapılan araştırmalar, kolları aracılığıyla tat alabildiklerini de gösteriyor. Yani bu “dünya dışı” sinir sistemine sahip canlılar kollarıyla düşünebiliyor, görebiliyor ve etrafın tadını çıkarabiliyor. (Kaynak: Evrim Ağacı) nın ne kadar değerli olduğunu, bütün hayvanların (en küçüklerinin bile) ne kadar önemli olduğunu, bu gezegende bütün hayatların ne kadar hassas olduğunu” anlayabilmemize olanak sağlayabilir. Kemal Özer Şiir Ödülü’ne başvurular başladı Şair Kemal Özer’in ailesi ve Klaros Yayınları tarafından şair Kemal Özer’e ve şiirine saygı adına Kemal Özer Şiir Ödülü düzenleniyor. Seçici kurulda Veysel Çolak, Yusuf Alper, Lokman Kurucu, Volkan Hacıoğlu ve şairin ailesi adına Simge Özer’in yer aldığı Kemal Özer Şiir Ödülleri, dosya ve kitap dalında verilecek. Şair Kemal Özer’in anısını yaşatmak için düzenlenen Kemal Özer Şiir Ödülü’ne başvurular başladı. Yarışmaya son katılım tarihi 30 Nisan. Kemal Özer Şiir Ödülü yarışmasında kitap dalında 1. olan şaire 2 bin 500 TL para ödülü verilecek. Yarışmada dosya dalında 1. ve 2. olan şairlerin dosyaları Klaros Yayınları tarafından kitaplaştırılacak. “Şiir Emek Ödülü” sahibine ise plaket verilecek. Yarışmanın şartnamesine Klaros Yayınları sitesinden ulaşılabilir. Yumurtadan Çıkan Fil Atta Festival 5. yılında yenileniyor Türkiye’nin bebek ve çocuklar için ilk ve tek uluslararası festivali olan Atta Festival, beşinci yılında tüm seneye yayıldığı yeni bir forma büründü. Atta Festival, bugün ve yarın aynı anda 37 ülkede yapılacak “Small Size Days”i, Türk çocukları ve ailelerle buluşturuyor. Oyun ve performanslar çevrimiçi ve ücretsiz olacak. Festival bu sene ayrıca yeni platformu “attahygge” ile aileleri ve çocukları Danimarka’nın meşhur mutluluk felsefesi “hygge” ile tanışmaya davet ediyor. Festivalde bu sene itibarıyla özel gereksinimli çocuklar için “Engelsiz Atta” hayata geçiyor. (Detaylar: www.attafestival.com ve www.attahygge.com) Bugünlere gelirken Bugün yaşadıklarımızın ipuçları dündedir. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra yeni bir dünya kurulurken Kurtuluş Savaşı’nı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kazanmanın onuruyla doluyduk. 2. Dünya Savaşı ve sonrasındaki Soğuk Savaş ise özgürlük arayışımızda yeni kırılmalar getirdi. İnsanlık, Soğuk Savaş sonrasında dünyada esen rüzgârla birlikte tasarlanan özgür dünya düşünü gerçekleştiremedi. Bizse Kurtuluş Savaşı’yla ve Cumhuriyet devrimleriyle kazandıklarımızı savunma savaşımında olduk hep. Hep saldırdılar, hep düşman bellediler, hep savunduk. Emperyalist Amerika’yı öğrenmek Düşman Yaratmak (Doğan Kitap) adlı kitabında Umberto Eco, dış ve iç düşmanların egemenlerce nasıl yaratıldığını örneklerle açıklıyor. Soğuk Savaş sonrasındaki rüzgâr, 68 Kuşağı’nı doğurmuştu dünyada. Onun bir parçası idik. Soğuk Savaş’ı dünyanın başına bela eden emperyalist Amerika’yı öğreniyorduk. Kızılderili katliamlarını, cadı avlarını, siyahileri köleleştirmelerini bildiğimiz Amerika hakkında yeni öğrendiklerimizle daha da açıldı gözlerimiz. Einstein, Shaw, Russell gibi aydınların adil yargılanmaları için uluslararası kampanya düzenlemesine karşın 23 Ağustos 1927’de idam edilen Sacco ile Vanzetti’yi öğrendik, kahrolduk. (Bkz. SuçsuzlarSacco ile Vanzetti, Howard Fast, Sacco ve Vanzetti, Helmut Ortner.) Nâzım Hikmet onların şiirini yazmıştı: “...Cani değildiler, kurban gittiler bir cinayete/ kurban gittiler dolarların emrindeki adalete!/ Hayatlarında olmadılarsa da kitlelerin rehberi,/ ölümleriyle şaha kaldırdı kitleleri/ bu iki ihtilal neferi!..” Can Yücel, Vanzetti’nin yargıçlara seslenişini şiirleştirmişti: “...Bizim başarımız bu ölüm, bizim zaferimiz bu.../ Yaşayacağımız o son anı elimizden alamazsınız ya...” Robeson ve Rosenbergler İnsan hakları, yoksullukla mücadele, ırkçılık konularında konferanslar veren Amerikalı siyahi atlet, müzisyen, oyuncu, yazar Paul Robeson’u tanıdık. Amerikan Komünist Partisi üyesi olduğunu açıkladığı için yurtdışına çıkışı yasaklanan Robeson’a, Nâzım Hikmet, Ekim 1949’da “Korku” adlı şiiriyle Bursa Cezaevi’nden elini uzatmıştı: “Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robson/ Kartal kanatlı kanaryam...” Melih Cevdet Anday’ın “Bir çift güvercin havalansa/ Yanık yanık koksa karanfil” dizeleriyle başlayan “Anı”, Oktay Rifat’ın “Hürriyetin rüzgârlı bayrağı oldu” dizeleriyle “Telefon” şiirini yazdığı Rosenbergler’i öğrenmiştik. (Bkz. Rosenbergler Ölmemeli, Alain Decaux, Rosenbergler/ Çocuklarının Kaleminden, Michael ve Robert Meeropol.) ABD’de sendikalarda çalışan, Genç Komünist Derneği üyesi Ethel ve Julius Rosenberg, Sovyetler Birliği’ne casusluk yapmakla suçlanıp tutuklanır. Gizli tanıklarla, sahte belgelerle verilen ölüm cezası tüm dünyada tepkiyle karşılanır. İdamları durdurmak için Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yüz binlerin katıldığı mitingler düzenlenir, radyolarda sürekli onların suçsuzluğu haykırılır. Pablo Picasso, L’Humanité’de “İnsanlığa karşı bu suçun işlenmesine izin vermeyin!” çağrısında bulunur. Einstein, Brecht, Frida Kahlo, Sartre gibi aydınların ABD Başkanı Eisenhower’a çağrısı da yetmez. 19 Haziran 1953’te idam edilirler. Sartre, Liberation gazetesinde, “Kudurmuş Hayvanlar” der: “Dikkat, Amerika kudurmuş! Bizi onunla ilişkilendiren tüm bağları koparalım, yoksa biz de ısırılıp kuduz olacağız.” HHH McCarthy dönemidir yaşanan. Cadı kazanı kaynamış, yeni bir cadı avı başlamış, yeni bir düşman yaratılmıştır: Komünizm. Sonrasını tüm dünya ile birlikte biz de yaşadık. Dün, nasıl da aydınlatıyor bugünü... Genç müzisyen soruyor: Geçer mi? İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Ses Eğitimi Bölümü ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikal Tiyatro Bölümü mezunu olan Elif Bestehan, “Geçer mi?” isimli şarkısını Avrupa Müzik markasıyla yayımladı. 1994 İstanbul doğumlu Bestehan, müziğe 5 yaşındayken Eyüp Musiki Vakfı Çocuk Korosu’yla başladı. 2008 yılında İstanbul’da ilköğretim okulları genelinde düzenlenen Türk Sanat Müziği Solo Ses Yarışması’nda il birincisi, 2009 yılında aynı dalda liseler genelinde Eyüp ilçe birincisi oldu. 2017 yılında Show Korosu’yla Türkiye’ye uluslararası 4 ödül kazandırdı, halen bu koronun asistanlığına devam ediyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle