30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 3 OCAK 2021 PAZAR PAZAR YAZILARI Biz postacıyı severiz Postacıyı her insan sever. Çoğumuz yolunu gözler, getireceği mektupları bekleriz. Postacı gelir, kapımızı çalar. Kar kış, yağmur çamur demez, evimizin yolunu bulur. Biz postacıyı severiz, kötü haber getirmediği sürece..! Almanya’da postacılar günbegün 64 milyon mektup ve 3.4 milyon paket dağıtıyor. Noel ve yılbaşı öncesi bu sayılar ikiye katlanıyor. Posta idaresi yılın son dört haftasında on bin elemanı geçici olarak işe almak zorunda kalıyor, dağıtımlar için de sekiz bin araç kiralıyor. Yıllardır bizim caddede görev yapan postacı Rudolf, 2020 yıl sonu itibarıyla emekliye ayrılma kararı almıştıı. 62 yaşında, erken emekli olacak. Yıllarca her sabah ağır yükünü sırtlamış, hızlı adımlarla kapıdan kapıya, kutudan kutuya gitmişti. Son yıllarda ona sarı bir posta el arabası verdiklerinde biraz olsun rahatlamıştı. Ben Rudolf’u hiç yavaş yavaş yürürken görmemiştim. Acelesine karşın arada sırada kısa bir çene çaldığımız oluyordu. Geçenlerde emekliliğinin yaklaştığını söylerken “Herr Arpad, hızlı yürümesem bu iş bitmez” diHer gün uğrayan adamı evine ye konuştu. Ben onu hiç öfyaklaştırmak istemez. Ne de keli görmedim. Çoğu kez olsa evin ve bahçenin kogülümseyip: “Bu meslerunması onların sorumluğin benim için spordan farkı yok” derdi. Haklıydı. AHMET ARPAD luğundadır! Koyu giyimli, omzunda kocaman çanta, Bütün gününü bürosunhızlı hızlı yürüyen bu adam da bilgisayarın başında geçiren onlar köpek için bir “düşman” sayılır. Birkaç ca milyon insan gibi Rudolf’un sağlık yıl önce okumuştum, Almanya’da her lı kalmak için bir ton para verip fitness yıl üç bine yakın postacı ev köpeklesalonuna gitmesine veya orman yolla ri tarafından ısırılıyormuş. “Ben kuduz rında koşu yapmasına hiç gerek yoktu. ve tetanoz aşısı”, oldum diyor Rudolf. Çünkü o mesleğinde hiç oturmadı, hep “Hem sizin burada az köpek var; onlar koşuşturdu. Emekliye ayrıldıktan son da beni yakından tanıyor, karşılaştığıra da yıllardır üyesi olduğu doğa yürü mızda konuşuyoruz, çoğu ile aram iyiyüşçüleri derneğinin etkinliklere katı dir.” Tehlikeli köpeklerin yaşadığı malacak, dağ, tepe, bayır demeden yürü hallelerde görev yapan postacılar sprey yecek de yürüyecek! ve kuru mama taşıyor ceplerinde. Almanya’nın kimi kentinde posta Köpek listesi dağıtılıyor idareleri elemanlarına listeler dağıtıBiz postacıyı severiz, köpekler ise yor, hangi sokakta, hangi evde köpek sevmez. Daha ayak sesini duyar duyvar, önceden bilsinler diye! Burada bamaz başlarlar havlamaya. Her gün ay zı ilginç rakamlara bir göz atmadan olnı saatte gelen bu adamı kollar, bahçe mayacak. 80 milyon insanın yaşadığı kapısında durup yaklaşmasını bekler Almanya’da 31 milyon ev hayvanı var. ler. Zavallının işi zordur. Köpeklerin ço Bunlar kediler, köpekler, balıklar, kuşğu iyi sözden, okşanmaktan anlamaz. lar, fareler, yılanlar... En çok sevilen ev hayvanı 8 milyonla kediler. Köpekler 6 milyonla ikinci sırada... İnternet üzerinden sipariş Postacıların taşıdığı 3.4 milyon paketin çoğu internet üzerinden alışveriş yapanların siparişleri. Geçenlerde açıklanan verilere göre, 2019 yılında 51 milyon Alman internet üzerinden 74 milyar Avro’luk alış veriş yapmış. Yine açıklamalara inanmak gerekirse, Almanya’da geçen yıl 750 milyon ürün internet üzerinden sipariş edilmiş! 2019’da sadece Noel öncesi haftalarda 120 milyon internet ürünü paketle eve gelmiş. Bu branşın en büyüğü, dev Amerikan kuruluşu Amazon Almanya’da 13 bin insana iş veriyor, yıllık cirosu 23 milyar dolar. Postacımız Rudolf veda ediyor, hızlı adımlarla uzaklaşıyor... Arkasından bakıyorum; ilginç kişiliği olan bir Alman. Hiç öfkelenmiyor, yaşamı olduğu gibi kabulleniyor. Yakında Rudolf yok, bakalım yerine nasıl birisi gelecek? Rudolf o gün bizden sonra yan eve de uğradı. Daha zili çalmadan içerden bir havlama... [email protected] Altına hücum Dubai’nin bir diğer adı da “Altın Şehri”dir. Zengin altın madenlerine REMZİ GÖKDAĞ sahip olmasa da ithal ettiği altını pazarlamasıyla ünlüdür. Birleşik Arap Emirlikleri’nde satılan altının büyük bölümü Dubai’nin altın çarşısında alıcı bulur. Deira semtindeki mütevazı görünümlü çarşı, yılda 110 milyar doları bulan ticaretin sembolik merkezidir. Bu çarşının dar sokaklarında yapacağınız kısa bir gezinti hem altınla hem de Dubai’yle ilgili tecrübelerinizi tamamen değiştirebilir. Yemen, Suudi Arabistan, Pakistan, Hindistan, İran ve diğer Körfez emirlikleri arasında 1800’lerde başlayan altın ticareti günümüzde Dubai’nin en önemli gelir kaynağı. Zaman içinde gelenekler değişse de altın biriktirme, kullanma ve hediye etme alışkanlığı devam ediyor. Altın, sadece takı ya da yatırım aracı olarak kullanılmıyor, gösteriş ve lüksün derecesini, çoğu zaman da saygınlığın seviyesini belirliyor. Dev ticaret Deira’nın dar sokakları arasına sıkışan altın çarşısının hemen yanında tarihi baharat, parfüm ve tekstil çarşıları da var. Dışardan bakıldığında hepsi birbirine benziyor. Ahşap çatılı, yarı açık Altın Çarşısı’nda yaklaşık 500 dükkân bulunuyor ve burada sadece altın ya da değerli taşlar satılıyor. 3 bin 600 dükkânlı Kapalıçarşı’nın boyutlarından oldukça küçük olan çarşının ticaret hacmi bir hayli büyük. Kuyumcuların koleksiyonları bizdekilerden farklı. Müşteriler dünyanın dört bir yanından geliyor ama Hintli, Çinli ve Pakistanlı turistlerin sayısına diğerleri ulaşamıyor. Başka bir ülkede müzeye konup sergilenebilecek mücevherler çarşının vitrinlerinde alıcı bekliyor. Yüzük, bilezik, kolye gibi sıradan takıların yanında altın yelekler, dize kadar uzanan gerdanlıklar, el bileğinden omuza varan kolluklar göze çarpıyor. Ortaçağ şövalyelerinin zırhlarını andıran altın giysiler vitrinleri süslüyor. 3 milyon dolarlık yüzük! Zenginliğin simgesi olan mücevherler, para harcama sınırı olmayanlara hitap ediyor. Dünyanın en büyük altın yüzüğü bu çarşıda. 21 karatlık 64 kilo ağırlığındaki yüzüğü parmağa takmak mümkün değil ama sergileyip tanıdıklarınıza hava atabilir, itibarınızı göklere çıkarabilirsiniz. Tabii 3 milyon dolarlık faturayı ödeyebilirseniz. 2030 metrekarelik dükkânlarda pazarlıklar gün boyu hız kesmeden devam ediyor. Elden ele dolaşan hesap makineleri satışın birazdan gerçekleşeceğine işaret ediyor, bir yandan da yapılan pazarlıklar canlı yayınla telefonun diğer ucundaki aile bireylerine aktarılıyor. Her ülkede olduğu gibi buradaki altın fiyatları da ağırlık, karat ve işçiliğe göre belirleniyor. Ağırlık ve karatın değerini hükümet belirlediği için fiyatı sabit ama işçilik konusunda dilediğiniz kadar pazarlık yapabilirsiniz. Altın Çarşısı, pandemi öncesine kadar Dubai’ye gelen turistlerin uğramadan dönmediği bir yerdi. Hatta Dubai’de yaşayıp altın çarşısında alışveriş yapmayanlara iyi gözle bakılmazdı. Artık burada yaşayanların dışında çarşıya uğrayan yok çünkü Dubai’ye eskisi kadar çok turist gelmiyor. Seyahat kısıtlamalarının kalkmasından sonra Hindistan ve Pakistan’dan sadece altın almak için uğrayanlar olsa da bir zamanlar göz kamaştıran çarşı eski ihtişamından çok uzakta. [email protected] POLİS YASAK PARTİYİ İKİ GÜNDE DAĞITTI Yeni tip koronavirüs salgını ile mücadele kapsamında dünya genelinde önlemler sıkılaştırılırken yeni yıl kutlamalarının yasaklandığı Fransa’da 2500’den fazla kişinin kaçak bir yılbaşı partisine katıldığı belirtildi. Partinin, Bretonya bölgesinde bir depoda perşembe akşamı başladığı, İngiltere ve İspanya’dan gelen katılımcıların da olduğu gündeme yansıdı. Partiyi engellemeye çalışan güvenlik güçlerinin kalabalığın tepkisinin ardından büyük bir kaosun yaşanmaması için müdahaleden vazgeçtiği kaydedildi. AFP’nin haberine göre parti ancak dün polis müdahalesi ile durduruldu. İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, sosyal medya hesabından 1200’den fazla kişinin gözaltına alındığını duyurdu. Öte yandan İngiltere’de koronavirüsün daha hızlı yayılan türünün tespit edilmesinin ardından ülkeler sınırlarını kapatıp uçuşları durdursa da virüsün yayılmasını engelleyemedi. Türkiye’nin de listeye eklenmesiyle, mutasyonun görüldüğü ülke sayısı 33’e yükseldi. Aşı uygulamalarında üretim kapasitesi ve stoklarda yetersizlik başgösterirken İngiltere’nin iki dozu farklı aşılarla uygulama planına ise ABD’den uyarı geldi. ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi, farklı aşıların karıştırılmasının etkinlik ve güvenliğinin bilinmediğini duyurdu. Bu arada İsrail’de yaklaşık iki hafta içinde 1 milyon kişiye koronavirüs aşısı yapıldı. Böylelikle nüfusun yüzde 10’undan fazlası aşılanmış oldu. Fakir işi ütopyalar! Netflix dizileri arasında The Crown en önde gideni, hep birlikte izliyoruz. Meğer büyük eyaletlerden Ontario’nun Muskoka bölgeKraliçe’ye ve İngiliz monarşisine ne sinde 8 milyon kadar meraklıymışız! E, tabii, kapalı dolara satışa çıkapılar sonradan açıldı. MAHMUT ŞENOL karılan bir büEskiden biz, Kraliçe ve ailesini, yük arazi içindeDiana’yla kucağında çocuklarını saki malikâneyi ehdece Buckingham Sarayı balkonunven fiyata satın aldı. da, ama ekranda görürdük. Saray aile Karısı Karen Spencer’la yerleşip müsi dedin mi bir tane yetmez; türlü ko tevazi bir hayat süreceği bu mülkün nak ve kasırlar, kâşaneler, köşk ve ya Gümüş adlı büyük bir göle 300 metlılar sıra sıra olur. Kanada’nın kraliçe re kadar kıyısı da var. Üstelik civarsinin Buckingham’ı Londra’daki asıl daki komşuları arasında sinemanın ikametgâhı. Mülk konusunda, ibadul meşhurlarından Amerikalı aktör Tom lah bir kraliyet ailesi; sat sat bitireHanks, Cindy Crawford, Kurt Russel mezsin. Fakat bir yandan satın almaya ve yönetmen Steven Spielberg gibi devam ediyorlar. isimler de bulunuyor; seçkin muhit yaGeçen seneydi, Kraliçe II. ni. Bunlar böyle mülk alıp, sonra gelir Elizabeth’in torunu, Prenses Diana’nın de yerleşirler mi sanırsınız! Yok, arakızıl saçlı küçük oğlu, Sussex Dükü da sırada bir kapıyı açar kaparlar, sonPrens Harry İngiltere’yi ve tabii saray ra yine giderler. Fakat zenginlik böydaki aileyi terk edip Kanada’ya yerle le bir şey zaten, orada sürekli oturup şeceğini duyurmuş, bu haber üzerine minder çürütürlerse zadegânlığın laüzüntüler geçiren Kraliçe, torunu ge fı olmaz. Üstelik geride nadasa bırari dönsün diye elinden geleni esirgekılmış toprak gibi onları seneye beklememişti. Fakat arada gelin hanım var; yen mülkün kâhyası, çalışanları vardır; Rachel Meghan. Sinema oyuncusu, fena mı, onlara ekmek parası çıkıyor. aktris. O ağırlığını koydu, kocası emredersin dedi ve Kraliçe’nin torununun Toprağa geri dönüş çocuğunu kundaklayıp Kanada’ya göçe karar verdi. Burada, Kanada’nın 10 eyaleti, 3 özerk bölgesi, biz hepimiz pek sevindik; gelip bizde yerleşecekler diye. Niye sevindik, bunu da bilemedik. Onlar Kanada’da oyalanmadan gelip geçtiler, sinema dünyasına yakın olmak için ABD’yi tercih edip galiba Los Angeles’a bir saat mesafedeki Santa Barbara’ya yerleştiler; güle güle otursunlar. Bizim de, burada, Kanadalı olarak ağzımıza bir parmak bal çalınmış oldu; gelselerdi, sevinecektik, Kraliyetten birileri burada diye. Bu zenginlik emareleri arasında yoksulların sesi de cılız mılız yine de yükseliyor: Kanada’nın yerli halkı Metis’lerden Molly Swain ve Chelsea Vowel isimli, birlikte podcast radyo yayını yapan iki genç kadın geçen aylarda bir ütopik girişime adım attı. “Toprağa Geri Dönüş” adını taşıyan ütopyalarını açıkladılar: Bu ütopya, toprakların eski sahipleri olan atalarının yaşadığı gibi bir araziyi edinmek ve buraya tekrar yerli halkı yerleştirmek üzerine kurgulanmıştır. Proje, sosyal bilimde, retrospektif ütopya adı verilen geçmişe yönelik oradaki en güzel olan şeyleri Dayı malikâne aldı Fakat biraz hısım olmakla berabugüne taşıma çabasına dayanıyor. Alberta Üniversitesi’nde doktora öğber, nihayetinde Kraliçe’nin sofrasında oturup kalkmışlığı nedeniyle soylu sayılabilecek, üstelik gelecekte tahta oturup Kral olma ihtimali pek hayli yüksek görünen Diana’nın oğlu Prens William’ın öz dayısı, bir süredir emlakçıları dolaşıyordu. Sonunda, Kül Kedisi Sindirella Masalı gibi herkesi hem evliliğiyle hem bir kazaya kurban gidişinde gözyaşlarına boğan Prenses Diana’nın kardeşi Charles Spencer, Harry ile eşi Meghan renimi gören bu iki sunucu kafadarın girişimi güzel ama ortada para yok! Derken adını açıklamayan Amerikalı bir filantropistbağışçı ortaya çıkıyor, gönderdiği mail mesajında bu kızlara “yerleşimcilerin en şekeri olan sizler” diye hitap edip 650 dönüm civarındaki bir araziyi satın almaları için para göndereceğini bildiriyor. Evvela şaka zannediyorlar, sonra iş ciddiye biniyor. “Uzaydaki Metisli” başlığı ile podcast yayını yapan iki genç kadın derhal bir kayyım yönetim kurulu oluşturup ve hukukçuların yol göstermesiyle kolları sıvıyorlar, Edmonton’un 90 km. batısındaki Lac Ste. Anne Gölü kıyısındaki arazinin tapusunu alıp kayyuma teslim ediyorlar. Ama iş bitmedi, şimdi oraya nasıl yerleşecekleri meselesi var. Bizim Türkçede “Kızılderili” diye hitap edilen yerli Metis halkın geçmişteki yaşantısını modernize edecek bir ütopik projedir bu. Swain ve Vowel, ütopyanın sınırlarını geniş tutuyorlar, “Buraya Afrika kökenli siyahiler, diğer renk ayrımına uğramış herkes gelebilir, hatta ayrımcılık, cinsiyetçilik ve ötekileştirme nedeniyle sığınacak yer arayanlara kapımız açık” diyorlar. Takipteyiz, bakalım ne edecekler! Salgın nedeniyle aramıza tahta perdeler üzerinden metreler koyduğumuz yan komşum, Liverpoollu Mr. Harold’a bundan bahsettim ayaküstü. Bir düşündü, dedi ki “Buna benzer bir şeyi İskoçya’da yirmi yıl evvel Dylan Evans adlı bir İngiliz ütopist gerçekleştirmek istemişti, üç yüze yakın katılımcı oldu, doğaya dönük ve antiteknolojik eskiyi anımsatan yeni bir yaşam kuracaklardı, olmadı, sonunda dağıldılar, ütopya üyeleri de ruh sağlıkları bozulmuş olarak kös kös kente geri döndü.” İngiliz ciddiyeti ve aksiliği üzerinden eksik olmuyor Mr. Harold’un, birden kötümser laf edip, şeker kızların kalkıştığı ütopyayı da sonu fena bitmiş bir başkasına benzetiyor. Bilmediğimi belli etmedim, az sonra eve girince hemen internetten baktım ki Dylan Evans’ın ütopyası, dediği gibi sonuçsuz kalmış. E, paraları yok tabii. Ne demişler, zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz ovada şaşırır. Kimisi 8 milyon dolara arazi alır, içine de altın sefer tasıyla hamam döşer, ötekisi bakalım n’eder. [email protected] Margaret Keenan Tünelde ışık beklerken... Gelmiş geçmiş en önemli icat sizce nedir? Benim gibi bulaşık makiASLIHAN nesi ile lamba DAĞISTANLI AYSEV nın varlığına her gün şükreden biriyseniz, yanıtınız elektrik olabilir. Ya da ergen kızıma sorsanız; akıllı telefon. O yüzden soruyu bizim aileye değil, ünlü tarihçi, düşünür, Sapiens kitabının yazarı Yuval Noah Harari’ye sormuşlar. Cevabı: Aşı. Aşının keşfinden önce çocukların üçte birinin yetişkinliğe varamadan çiçek, verem, çocuk felci, kızamık gibi hastalıklar yüzünden öldüğü bir dünyayı anımsayınca, aslında aşikâr olan Harari’nin yanıtı, yani aşı. Elektriğin varlığına rağmen son elli senenin en uzun karanlığını yaşadığımız 2020 sonrasında acaba Covid19 aşısı tünelin sonundaki aydınlık mı? Aralık ayının uzun gecelerinden birinin sabahında yeni icat RNA teknolojisiyle geliştirilen Pfizer/BioNtech Covid aşısı dünyada ilk kez kullanılmaya başlandı. İlk aşı mutasyon sonucu yüzde 58 daha hızlı yayıldığı tespit edilen İngiltere’de, 90 yaşındaki Margaret Keenan’a yapıldı. Cesur babaanne tarihe geçti. Torunlarına kavuşmayı özlemiş, dışarı çıkıp, güneşte ısınası var, aşıdan memnun. Kameralara el sallıyor: “Korkmayın. Ben yapabildiysem, herkes yapar”. Gel gelelim ABD’deki son araştırmalara göre, aşıyı yaptıracağım diyen kişi oranı yüzde 60. Her on kişiden dördü aşıyı yaptırmama eğiliminde. Yani yeni icatların çoğunda olduğu gibi Covid aşısına karşı şüphe var. Kurumlara, şirketlere ve liderlere duyulan güvenin yerle bir olduğu 2020 sonrasında kime ve neye inananacağız? “Bu aşıyla bizi çipleyecekler, yan etkisi çok, genetiğimizle oynuyorlar, hepsi ilaç sektörünün ve çıkar sahiplerinin oyunu” diyen komplo teoricilerinden tutun, aylardır cephede mücadele etmelerinden mütevellit “mutlaka aşı olunmalı” diyen Covid mağduru sağlıkçılara..... Her kafadan bir ses... Kesin olan tek şey aşı sürüsüne bereket olmazsa sürü bağışıklığı yakalanmıyor, o zaman da işe yaramıyor. Yani daha çok kişi olmalı ki salgın dursun, evde kal bitsin. İsviçre’ye gelirsek... Düsturu temkinlilik olan İsviçre bekle görü acele bir karara tercih etti. Bunun nedeni aşı denemeleri sırasında olası sürpriz bir gelişmeden duyulan çekinceler ve doğabilecek komplikasyonların tartıldığı senaryolardı. Aşı siparişi aralık başında iki ay ertelendi; “aşının etkisini görmek için ocak ayı sonuna kadar bekleyebiliriz” dendi. Ancak yüksek vaka sayısı ağır basınca, karar bir anda değişti. Swissmedic nazı bıraktı, Pfizer/BioNtech aşısını hızla onayladı. İsviçre’nin ilk aşısı, yılın en uzun gecesinin ertesi günü, Margaret’in yaşıtı bir başka büyükanneye yapıldı. Velhasıl Avrupa’nın cesur büyükanneleri bu işi ilk göğüsleyenler oldu. Şaşırmadık. Nihayetinde aşı da bir kadın icadı değil mi? Edirne’de çiçek aşısı Sene 1721. Dünya çiçekten kırılıyor. Ölen ölene. Bir tek Osmanlı da çiçek deyince akla hastalık değil de “Lale” geliyor. Çünkü Edirneli kadınlar hasta çocuklardan topladıkları irinleri, sağlıklı çocukların cildini çizip içine enjekte ederek bir nevi aşılamayı çoktan keşfetmişler. O sıralar Istanbul’da görevli İngiltere Büyükelçisi’nin eşi Leydi Mary Montagu hayretler içinde öğrendiği bu gerçeği ülkesine yazdığı bir mektupta dile getiriyor: “Burada kimse çiçek olmuyor, ‘aşı denilen bir şey’ (varilasyon metodu) yapıyorlar”. Edirneli kadınların tek tek isimlerini bilmiyoruz ama Leydi’nin mektubu aşı yapımına ilişkin ulaşılmış en eski belge. Edirneli kadınlar aşılarıyla, Leydi de bilgiyi yayarak ve metodun Avrupa’da uygulanmasında ısrarcı olarak milyonlarca insanın hayatını kurtarıyor. O zamandan bugüne aşıyı bulan tarihe geçiyor. Kuduza çare olan Pastör aralarında en bilineni. 2021’e geldiğimizde de tarihi yine aşı mucitleri yazıyor: Covid19 aşısını bulan Özlem Türeci ve eşi Uğur Şahin. Onlar kolumuza yaptıkları bir iğneyle bir yandan 1.7 milyon kişiyi öldüren bir hastalığa çare, öte yandan bölünmüşlükle karardığımız bir seneye güneş gibi umut oldular. Göçmen kimlikleri ile ırkçılığa, birbirlerine denk duruşlarıyla cinsiyetçiliğe, kendinden emin, adanmış bilim insanı özelikleriyle de ihtiyaç duyduğumuz güvenilir liderliğe... 22 Aralık bu yüzden bir mihenk taşı. Yaşamın güneş etrafında döndüğü elektriksiz çağlarda, gök tanrılar en uzun gecede kıyasıya savaşırdı. Pagan Türkleri, Hayat Ağacı altında ellerinde meşaleler, soluksuz beklerlerdi: Gece mi kazanacak, gündüz mü? İşte galibin gündüz olduğu gündür 22 Aralık. Korkuya karşı umudun zaferi. Virüse karşı aşının. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle