08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMI [email protected] 11 2 OCAK 2021 CUMARTESİ Turizmci, yıllardır birikerek 100 milyar TL’ye ulaşan borçları için çare arıyor Sahibinden satılık otel Turizm sektörü, içinde bulunduğu krizde pandemiyle öldürücü darbeyi aldı. Türkiye’nin her yerinde butik otelinden 5 yıldızlısına binlerce otel satışta. Bankalarda ise ipotek karşılığı el konulan arsa, fabrika, otel gibi gayrimenkullerin sayısı sürekli artıyor. CEO’su Hakan Ateş, kısa süre Jale Özgentürk içinde 22 otelin üstelik değerinin çok altında el değiştirdiğini söyledi. YAKIN PLAN Bugünlerde gayrimenkul satışı yapılan internet sitelerine bir [email protected] bakın. Türkiye’nin her yerinde 5 yıldızlısından butik oteline binlerYeni bir yıla adım attık. Zor bir yıl geride kaldı. Yeni yılda tek umudumuz aşı. Hayatımızın normalleşmesi ise ancak hazirandan sonraya kalacak gibi görünüyor. Pandemi dünyada büyük bir ekonomik yıkım yarattı. OECD’ye göre işsizlik oranı 1929’da yaşanan Büyük Buhran’dan bu yana kaydedilen en yüksek seviyede. Bu bölgede işsizlerin sayısı 54.5 milyona yükseldi. Türkiye’de ise işsiz sayısı 10 milyonu geçmiş durumda. Gençlerde yüzde 30’lar düzeyinde. Çalışıyor gibi görünen milyonlar ise devletin verdiği günde 39 lira ile şimdilik işini koruyor görünüyor. İşsizliğin patlamasında en önemli sektör hizmetler. En başında da turizm geliyor. Sektörde durum vahim... Turizm sektörünün pandemi döneminde yabancı ziyaretçi kaybı yüzde 72. 2019 yılını 51.8 milyon turist ve 34.5 milyar dolarlık gelirle kapatan sektör ancak 2016’da yaşanan siyasi krizlerin getirdiği faturayı kapatıyordu. Ancak pandemiyle öldürücü yara aldı. Değerinin altında satılıyor ce otel satılık. Sadece sahibinden. com’da satışa çıkarılmış otel sayısı 1700. İstanbul’da satışa çıkan birkaç otelden örnek vereyim: Beşiktaş Kuruçeşme’de denize sıfır butik otel: 1 milyar TL Beyoğlu Tarlabaşı’nda satılık otel: 16 milyon TL Topkapı’da 5 yıldızlı otel: 750 milyon TL. Taksim Meydanı’nda muhteşem konumlu otel: 176 milyon TL Turizmde en önemli sorun yatırım kredilerinin ödenememesi. Sektörün 100 milyar TL’ye yakın kredi borcu var. Birkaç yıldır süren ötelemeler, yeniden yapılandırmalarla biriken bir borç stoku bu. Sadece küçük otel yatırımcıları değil büyük turizm grupları için de borçların çevrilmesi büyük sorun. Bir yandan bankacılık için de ipotekleri karşılığında borçlarına karşılık aldıkları gayrimenkuller sorun. 2023’ten önce gerçek bir toparlanma beklenmeyen sektör patlamaya hazır bir bomba gibi. Sektörden gelen Kültür ve Turizm Bakanı tabii ki bunları çok yakından biliyor. Ancak alınan kararlar sorunları giderecek Turizmin tüm aktörleri zorboyutta olmuyor. da. Oteller ise haraç mezat satışta. Turizmcinin sesi çok çıkmasa da İstanbul’un en lüks butik otellerinden sessiz bir haykırış var... Les Ottoman, borçları karşılığı icraKonaklamadan tur operatörlüğüdan Akbank’a geçti. Silivri bölgesinde ne yeni bir bakışa, desteğe ihtiyaç İstanbul’un en büyük golf tesislerin var. Türkiye’nin döviz gelirlerinde den birini kuran Ahmet Hamoğlu’nun 35 milyar dolar paya sahip, 6 milyoKlassis Otelleri ve Maxi marketleri na yakın istihdam sağlayan sektör ise Halkbank’ta. özel bir değerlendirmeyi hak etmiTürkiye’de turizm sektörüne en yor mu? fazla kredi veren Denizbank’ın Yeni yılınız kutlu olsun! Aslı Elif Tanuğur PIYASADAKI PROPOLISIN YÜZDE 98’I ÇÖP Aslı Elif Tanuğur, hayranlıkla takip ettiğim bir kadın girişimci. Doktor anne ve babanın kızı olan Tanuğur, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Gıda Yüksek Mühendisliği mezunu. Girişimcilik hikâyesi ilk çocuğunda yaşadığı sağlık problemi ile başlıyor. Oğlunun sık sık yükselen ateşi, uzun süre antibiyotikle kontrol altına alınmaya çalışılınca damar dışına kan sızdıran bir hastalık gelişiyor. Çaresizlik içinde araştırma yaparken danıştıkları bir doktor, bağışıklık sisteminin çöktüğünü söylüyor ve arıcılık ürünlerinden propolisi öneriyor. Propolis arıların bitkilerin tomurcuk ve gövdelerinden topladığı reçinemsi maddeleri işlemesiyle ürettikleri bir arı ürünü. Çocuğunun sağlığına kavuşmasından sonra da Türkiye’nin ilk markalı propolisini üretiyor. BEE’O markası bugün 7’nci yılında. Bugün Anadolu’nun farklı bölgelerinde Tanuğur’un anlaşmalı arıcıları var. Tanuğur’un ürünleri Kanada’dan Güney Kore’ye kadar13 ülkeye ihraç ediliyor, Amerika’nın ünlü CVS eczanelerinde satılıyor. Son günlerde korona ile ilgili bağışıklık sistemini güclendirilmesini öneren doktorlar propolisi özellikle önerince ben de Tanuğur’la konuştum. Dünyada sağlıklı gıda pazarının büyük bir hızla büyüdüğünü anlatıyor Tanuğur. Pandemiyle bu eğilimin arttığını söylüyor. Türkiye’nin 8.2 milyon arı kovanı, zengin flora ve çeşitliliğiyle çok önemli bir fırsata sahip olduğunu ekleyen Tanuğur, şunları anlatıyor: n Artık sağlık ve gıda dünyada birlikte anılıyor. Küresel sağlık ekonomisi 4.2 trilyon dolarlık bir pazar. n Yeni Zelanda’da manuka bitkisinden elde edilen bir bal çeşidi olan Manuka Balı devlet stratejisi ile destekleniyor, çok iyi fiyatlarla piyasaya sunuluyor. n Anadolu propolisimiz antimikrobiyal ve antioksidan özellikler açısından Manuka Balı’ndan çok daha üstün özellikler gösteriyor. Dünya markası haline gelmesi için devlet politikası gerekiyor. Bu arada son günlerde artan propolis talepleri nedeniyle piyasaya sahte propolislerin girdiğine de dikkat çeken Tanuğur. Tüketiciyi de uyarıyor: “Piyasadaki ürünlerin araştırmalarına göre ürünlerin yüzde 98’inde propolis içeriğinin yanlış beyan edildiğini, yüzde 38’inin hiç propolis içermediğini ve yüzde 66’sının etiketinde içerdiği propolis miktarının belirtilmediğini görüyoruz. Tüketici propolis yerine çöp alıyor. Piyasanın denetlenmesi şart.” Türkiye’de en çok karşılaşılan suiistimal tipi “varlıkların kötüye kullanılması” Şirket suiistimallerinde İTO ENFLASYONU İstanbul’daki artış 16 ayın zirvesinde İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) açıkladığı verilere göre İstanbul’da perakende fiyatlar aralık ayında yıllık yüzde 14.40 artış gösterdi. Ağustos 2019’dan bu yana en yüksek artış görülürken aylık bazda aralık ayında perakende fiyatlar yüzde 1.36 yükseldi. Toptan fiyatlarda ise aralık ayı artışı yüzde 2.05, yıllık ise yüzde 18.18’lik olarak gerçekleşti. Aralıkta perakende fiyatlar ev eşyasında yüzde 3.02, gıdada yüzde 2.20, konutta yüzde 1.27, ulaştırma ve haberleşmede yüzde 0.59, diğer harcamalarda yüzde 0.38, sağlık ve kişisel bakım harcamalarında yüzde 0.33 arttı. l Ekonomi Servisi ZAM YAĞMURU BAŞLADI Elektrik, doğalgaz ve köprü geçişe zam Yeni yılın ilk gününde doğalgaza yüzde 1, elektriğe yüzde 6, köprü geçiş ücretlerine de yüzde 26 zam geldi. Bir otomobilin geçiş ücreti 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nde 10.50 TL’den 13.25 TL’ye, Osmangazi Köprüsü’nde 117.90 TL’den 147.50 TL’ye, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde ise 21.90 TL’den 27.50 TL’ye çıktı. Elektrik Mühendisleri Odası, son zamla birlikte dört kişilik bir ailenin 1 Ocak 2020’de 163.4 TL olan elektrik faturasının 183.4 TL’ye yükseldiğini hesapladı. BOTAŞ’ın ocak ayına ilişkin tarife tablosuna göre ise konut tüketicileri için gaz dağıtım şirketlerine uyguladığı satış fiyatı, yüzde 1 artışla bin metreküp doğalgaz için 1264 lira, ticarethane, sanayi ve elektrik üretim santralları için ise 1414 lira olarak belirlendi. l Ekonomi Servisi erkeklerin payı çoğaldı KPMG Türkiye ve Etik İtibar Derneği’nin (TEİD) “Bir Suiistimalcinin Profili” araştırmasına göre, Türkiye’deki global şirketlerin yüzde 49, yerel şirketlerin ise yüzde 22’sinde, son iki yılda en az bir suiistimal vakası yaşandı. 2020 anketinde öne çıkan diğer detaylar şöyle: n Son iki yılda en çok suiistimal görülen sektörler üretim, satış/ pazarlama ve taşımacılık. n En çok karşılaşılan suiistimal tipi yüzde 49 ile “varlıkların kötüye kullanılması” ve “zimmet ya da şahsi menfaat.” Bunları yüzde 43’le “satın alma” ve yüzde 31 ile “çıkar çatışması” izliyor. Arkadaş canlısı n Suiistimalcilerin yüzde 92’si erkek, yüzde 8’i kadın. Oranlar 2016’da sırasıyla yüzde 79 ve yüzde 17 idi. Bu kişilerin yüzde 66’sı da 3655 yaş arasında. n Suiistimalcilerin yüzde 49’u “yetki sahibi olmayan” çalışan. Bu oran 2016’da yüzde 20 idi. n Suiistimalcilerin karakteristik özelliklerine bakıldığında yüzde 47’si arkadaş canlısı. Yüzde 40’ı ikna yeteneğine, yüzde 38’i üstünlük duygusuna sahip. n Türkiye’de tespit edilen suiistimallerin tamamı 10 yıldan az süredir devam ediyor. Büyük çoğunluğu 1 yıldan az, önemli bir bölümü de 25 yıl arasında sürdürülüyor. n Suiistimallerin meydana gelmesindeki başlıca faktörün zayıf iç 2020 yılı anketine göre suiistimalcilerin yüzde 89’u mağdur şirket çalışanı. kontroller olduğu görülüyor. Bunu yüzde 20 ile “etkin olmayan gözetimler” ve “sınırsız yetkiler” izliyor. Gelirin yüzde 5’i n Yine teknoloji olmadan da suiistimallerin gerçekleştirilebileceğini söyleyenlerin oranı yüzde 26’dan yüzde 49’a çıktı. Araştırmayı değerlendiren KPMG Türkiye Usulsüzlük Önleme, İnceleme, Ticari Uyuşmazlık ve Uyum Danışmanlığı Direktörü Sinan Çamlık, şu vurguyu yaptı: “Şirketlerin her yıl gelirlerinin yüzde 5’ini suiistimal nedeniyle kaybettiklerini söyleyebiliriz. Araştırmaya göre, 100 bin TL altındaki suiistimaller en yüksek orana ulaştı. Bunların arkasında yatan en güçlü motivasyon ise ‘kişisel fayda sağlama’ güdüsü. Mücadele için teknolojinin kullanılmasını ve şirketlerin analitik çözümler geliştirmesini öneriyoruz.” l Ekonomi Servisi HAZINE 3 AYDA 159 MILYAR TL BORÇ ÖDEYECEK Hazine ve Maliye Bakanlığı, yılın ilk 3 ayıyla ilgili “İç Borçlanma Stratejisi”ni açıkladı. Buna göre, 2020’nin ilk üç ayına kıyasla yüzde 77 artışla bu yılın ilk 3 ayında toplam 158.6 milyar TL’lik borç ödenecek. Bunun 114.2 milyar TL’si iç, 44.4 milyar TL’si dış borçlardan oluşuyor. Aylık bazda en büyük toplam ödeme ise 68 milyar TL ile mart ayında yapılacak. Ayrıca ilk 3 aylık toplam ödemenin 46.3 milyar lirası faiz ödemelerinden oluşacak. Açıklanan verilere göre, yine ilk 3 ayda toplam iç borçlanma miktarı ise 97 milyar lira olacak. Hazine ve Maliye Bakanlığı ilk 3 ayda dış borçlanma öngörmedi. Özelleştirme, faiz dışı fazla, “2B”, TMSF katkısı, kur farkı gibi borçlanma dışı gelirlerden ise 61.6 milyar lira bekleniyor. l Ekonomi Servisi Çocuklara, kadınlara... yaşatılanlarla yüzleşmeden olmaz Evet, sözde değil özde, bütün suçu salgına, insanlık adına dünyamızda ve ülkemizde yaşanan bütün kötülükleri giden yıla atarak, gelecek olan aşı umutlarına bağlanmış olarak mutlu edilmeye, kandırılmaya gönüllü bir geçiş arayışı içindeyiz. Geldi, gelecek aşı sayıları, gelebilecek olanların diğerleri, işe yarayıp yaramayacakları, virüsün değişimi üzerinden bilgi kirlenmesi batağında dolanıp dönüyoruz.. Şaka değil, can pazarı, ailemizden olmasalar da bildik yakın çevremizden arka arkaya ölenlerin etkisi ile savrulmalarımız ya insanca ya da insanlık dışı oluyor.. En sıradanı yeni yıla giriş üzerinden, ülkemiz ve dünyada yaşanan önemli dönemeç olayların haberleri sıralanıyor ya.. Onları bile gerçek anlamları ile okuyabilmekten çok uzaklara savruluveriyoruz.. Milli Eğitim’in atamalı bakanı Meclis’ten geçirilmesi söz konusu olmayan pandemiye ilişkin son kararın içinden çıkarılmış bir yeni kararın, uygulamanın haberini verdi.. Geçen ders yılı ziyan zebil olmuş eğitimin bu yılına dönük yeni aylar eklemlenecek ertelemelerden söz ediyor. Haberi sunan haberci, koşullanmanın etkisinde, ailelerin kaygılarına karşı müjdeli haber geldi diyebiliyor.. Gerçeğine bakıyoruz, bütün dünyayı kasıp kavuran salgında çocukları bu kadar uzun süreli eğitim dışına atılmış ülke örneği yok gibi. Okullarını kapatmamakta öncelik alan gelişmiş ülkeleri saymıyorum, en yoksulları içinde bile çocuklarına, eğitimlerine bu kadar ağır zararları vermeyi seçmiş ülke saymak zor. Ve de bilinen çok çıplak gerçek, dünyanın en kanlı savaş yıllarında eğitim dışı kalmış çocukların, gençlerin sonuç olarak bu kayıplarını asla gideremedikleri, koşulsuz o kuşakların yitik kuşaklar durumuna düştükleri gerçeği çok çıplak, bilimsel araştırmaların sonuçları ile değişmez. 2002’den bu yana iktidar gücü elinde Tekadam rejiminin, çocuklarımızı böylesine ağır bir bedelle savurmaya öncelik tanıması hakkı olabilir mi? Dünyada çaresizlikte en geri ülkelerden biri miyiz ki? Hani ülkemize çağ atlatıp durduğumuz projelerin, ekonomik büyümenin şampiyonuyduk? Daha yeni yılın son müjdeleri arasında, ülkemizi bekleyen kuraklık karşısında önlem olarak Afrika’dan tarım için toprak satın aldığımızın müjdesi verilmedi mi? Çocuklarımıza açabilecek okul koşullarını bile yaratamadık.. HHH Kadın cinayetlerinde dünya rekorlarını kırmamızın açıklanabilirliği daha da bir karmaşık. Evrensel kadın hakları savaşımında, örgütlenmelerinden bilinenlerle, bu konuyu bir köşe yazısında birkaç satırla açmak bile istemiyorum. Bize özgü özel kadın cinayetleri patlamalarının öylesine travmatik, ajitasyon yaratmış nedenleri var ki.. Türkiye’nin bir iktidar erkinin, hem de otoriter gücünün rolü ortada iken, insanların evlerine kapanmak zorunda kalmalarını öne çıkarmak söz konusu bile olamaz. İkiyüzlü sorumluluklar üzerinden tartışmayı açmanın bile yararını göremiyorum. Kaçamayacağımız tek gerçek ülkemizdeki kadına şiddetin patlamasında sayılarla dünyanın en geri ülkeleri durumuna düştüğümüz.. Güncel, işçi sınıfımızın hali pürmelalini ortaya koyan son asgari ücret belirlenmesinin soğuk duş gibi sonuç kararına geçersek.. Yine dünya üzerinde en yoksul ülkelerle yarışan bir sonuç gerçekle yüz yüzeyiz. Adı üzerinde asgari ücret, ülkemizde kayıtlı işte çalışanların toplamının yarısının üstüne, ortalama ücret değeri ile ulaşmış. Milyonlar bu ücretle çalışırken, gerçek toplusözleşmelerden yararlanabilen bir avuç işçi kalmışken, kayıt dışı çalıştırılanlar ile işsizlerin sayıları da aynı büyük sayılarla, milyonlarla sayılırken, uzanması beklenen ağa eli de günlük teselli, hediye dozunda bile uzanamadı. İşverenlerin rızası alınarak vergi dışı bırakılma ile biraz yükseltme bile olamadı. Bu kadar mı çaresiz kaldık? Ekonomi bu kadar mı bozuk ki ya da bozulmasında sorumsuz davranıldı ki.. İhalesiz iş verilen iş dünyası için bulunan borç kaynakları, yolları kapanmazken, aileleri ile çıplak karın bile doyuramayacak konumda olan milyonlar için hiç para bulunamadı? Ülkenin hakhukukadalet işleyişindeki tablonun seyri yine dünya karşılaştırmalı olarak beterin beteri. Evet, küreselleşmenin insan atlanarak, insansız emperyal çıkarlara teslim edilmesi ile dünya çapında yaşanan karanlık gidişatın sonucu, dünya çapında otoriterleşme patladı. Yetmedi, en demokratik geçinen ülkelerde de görünmeyen, kitlelerin medya güdülenmeleri eliyle kendilerine zarar veren siyasal yapıları iktidarlara getirmeleri yarışıdır gidiyor, sivil darbecilik işliyor.. Yine de biz Türkiye olarak bu kadar kötü bir demokrasi karnesini neden ve niçin almak zorunda kalıyor, durmadan küme düşüyoruz?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle