06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAPANCA’DA SULAR ÇEKILDI Sakarya’nın içme suyu ihtiyacının yüzde lizasyon İdaresi (SASKİ) tarafından yapılan ölçümlere göre göldeki su se90’ının, Kocaeli’nin ise yüzde 15’inin karşılandığı Sapanca Gölü’nde, ku viyesi 32.50’den 30.34 metre seviyesine düştü. Sapanca ilçesindeki bazı raklık nedeniyle su seviyesi her geçen gün düşüyor. Sakarya Su ve Kana sahillerde sular yaklaşık 20 metre kadar çekildi. l DHA 1 OCAK 2021 CUMA eposta: [email protected] ÖĞRENCI TOPLULUĞUNDAN YURT ÇAPINA: ‘FOSILLER’ TÜRKIYE’NIN ALTIN MADENCILIĞI ILE BITMEYEN SINAVI ‘Cumhuriyete yakışır bir anlayış gereği...’ Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin (ODTÜ) ilk topluluğu olarak 1961’de kurulan Türk Halk Bilimi Topluluğu (THBT), mezun grubu ile geçmişten günümüze köprü kuruyor. Halkbilimi çalışmalarını, THBT mezunları ya da kendi aralarındaki ifadeleri ile “THBT Fosilleri” adıyla sürdüren grubun yeni dönem sorumlusu olan Metin Özaslan, Cumhuriyete yakışır bir anlayış gereği, hakbilimi sevdalısı binlerce kişilik THBT ailesi olacak imece ile çalışmaya devam ettiklerini vurguluyor. 5 Aralık’ta, yurtiçinde ve yurtdışındaki binlerce mezunun katılımıyla, Covid19 salgını nedeniyle çevrimiçi olarak yapılan geleneksel “Çağrı” toplantısı ile THBT Fosilleri’nin yeni dönem sorumlusu olan 1992 mezunu olan Dr. Metin Özaslan’a cepkenini, önceki dönem sorumlusu Tunca Karacaoğlu giydirdi. Cumhuriyet’e topluluk kültürünü ve çalışmaları anlatan Özaslan, mezuniyet sonrasında da halkbilimi çalışmalarını sürdürdüklerini vurgulayarak “Şu an dünyanın farklı köşelerindeki THBT mezunlarının da desteği ile halk müziği, halkoyunları ve halk tiyatrosu çalışmaları yapıp, kuramsal araştırmalar yürüterek konserler, gösteriler, toplantılar, paneller düzenliyoruz. Ayrıca çaylak olarak adlandırdığımız THBT’nin mevcut öğrenci üyelerine ve etkinliklerine destek veriyoruz” dedi. Misyonlarının, bu topraklarda var olan tüm kültürel değerleri çağdaş bilimsel yöntemlerle ele almak, değerlendirmek ve yorumlamak, her türlü iletişim ortamından yaralanarak bunları kamuoyu ile paylaşmak olduğuna işaret eden Özaslan, “Cumhuriyete yakışır bir anlayış gereği” çalışmalarını sürdürdüklerini vurgulayarak “Bu ülkenin, bu üniversitenin halkbilimi sevdalısı binlerce kişilik THBT’lileri olarak imece ile çalışmaya, dayanışmaya, kadınlı erkekli halaylara, zeybeklere, oyunlara devam ediyoruz. Yaşasın THBT, yaşasın ODTÜ, yaşasın Cumhuriyet” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Öğle yemeği ötelendi kebap yine ilk sırada Sodexo Avantaj ve Ödüllendirme Hizmetleri, çalışanların yemek kartı harcamalarını analiz ederek 2020 yılının yemeiçme tercihlerini açıkladı. Pandemi öncesinde öğle yemeği harcamaları 12.0013.00 saatleri arası yapılırken, salgın sonrası evden çalışmanın da etkisiyle bu saatler 13.0014.00 arasına kaydı. Türkiye’deki çalışanların 2019’da olduğu gibi en çok kebabı tercih ettiği gözlenirken, bunu ev yemekleri ve fast food takip etti. Kebapta kişi başına ortalama harcama 35.7 TL, ev yemeklerinde 28.6 TL oldu. Sektör kırılımlarına da yer verilen analize göre, bilişim ve bilgi teknolojileri yüzde 57 ile yemek tercihini en yüksek oranda dönerden yana kullanan sektör oldu. Yine araştırmaya göre, bu yıl en pahalı yemek yenen yer ortalama 35.9 TL ile İzmir Karşıyaka oldu. Burayı 35.5 TL ile İstanbul Kadıköy ve 34.1 TL Kartal takip etti. Kadıköy aynı zamanda en çok harcama yapılan ilçe olarak adını ilk sıraya yazdırdı. l Ekonomi Servisi 20212022 EĞİTİM ÖĞRETİM YILINDA BAŞLAYACAK Ortaokulda satranç seçmeli ders oluyor Türkiye Satranç Federasyonu (TSF) Başkanı Gülkız Tulay, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) aldığı kararla, 20212022 eğitim öğretim yılından itibaren ortaokul ve imam hatip ortaokullarının 5, 6, 7 ve 8. sınıflarında satrancın seçmeli ders olarak okutulacağını açıkladı. TSF Başkanı Tulay, yazılı açıklamada, yeni eğitim sezonunda ortaokullarda satrancın “Satranç Eğitim Programı” kapsamında haftalık ders çizelgesinde yer aldığını bildirdi. Ortaokul öğrencilerinin seçmeli dersler bölümünün “Sanat ve Spor” alanında seçmeli “satranç” dersini haftada 2 saat olmak üzere seçebileceklerini belirten Tulay, “Türkiye’nin aydınlık yarınları için problem çözme, hesap yapma, zamanı doğru kullanma, strateji geliştirme gibi satrancın kazanımları için çocuklarımızı satranç dersine yönlendirelim. MEB’in almış olduğu bu kararla bizler de bu konuda ilkler arasında yerimizi aldık” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet ADANA BÜYÜKŞEHIR BELEDIYESI’NDEN HİZMET 199 köye internet Adana Büyükşehir Belediyesi, pandemi nedeniyle uzaktan eğitim sürecine geçilmesiyle internete ulaşamayan öğrenciler için ücretsiz internet hizmeti başlatı. Projeyi ilk olarak Yüreğir ilçesi Yeniköy’de başlatan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, “517 yaş arası öğrenciler için ücretsiz internet ve her hane için ise 50 GB internet hizmeti sağlayacağız. Kırsaldaki 199 köyün 8 bin öğrencisi internet için bize başvurdu. Zaten verdiğimiz internet köyün önemli bir bölümünün internet bağlantısını sağlıyor. İhtiyacı olan öğrencilerimize tablet de dağıtıyoruz. İnterneti, tableti olmayan çocuklarımız EBA üzerinden derslerini takip edemiyordu. Biz bu mağduriyeti gidermiş olmanın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi. Karalar, internetin gereksiz kullanılmaması dururmunda sezon sonuna kadar kesintiye uğramayacağını söyledi. Belediyeden yapılan açıkalamada ise proje kapsamında toplam 199 köy, 4452 hane ve 8253 öğrenciye ulaşılmasının hedeflediği bildirdi. l İç Politika Ölümün kıyısında Türkiye’de 20’ye yakın yerde siyanürlü altın madenciliği yapılıyor. Uzmanlar bu yöntemin doğaya en çok zarar veren madencilik kolu olduğu görüşünde birleşiyor. Altın madenciliği yapılan yerde adeta hayat bitiyor. TEMA Vakfı Çevre Politikaları ve Uluslararası FATSA’DA ŞİRKETE SÜRE UZATIMI Ordu Fatsa’da altın işletmeciliği yapan şirketin çalışma süresinin uzatıldığı ortaya çıktı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, şirketin geçici faaliyet belgesi yenileme başvurusu üzerine çalışma süresinin 27 Ocak 2021 tarihine kadar uzatıldığını açıkladı. Gazetemize konuşan Ordu Çevre Derneği Başkanı Ertuğrul Gazi Gönül, “Fatsa altın madeni siyanürle ayrıştırma süreci 5 yıldır devam ediyor. Fındık tarımı, arıcılık, kestane toplayıcılığı ve sebzeler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Siyanürün etkisi görülmeye başladı” dedi. İlişkiler Bölüm Başkan Yardımcısı Hülya Çeşmeci, bugün gelinen noktada Türkiye’de kanunlarla korunan alanlarda bile madencilik faaliyetleri yapılabildiğini belirterek “Tüm bir coğrafyayı maden alanı gibi göremeyiz. Madenciliğe kapalı alanlar kanunla belirlenmeli ve bu alanlarda hiçbir şekilde madenciliğe izin verilmemeli” diyor. Çeşmeci ile altın madenciliğini, etkilerini ve doğaya ödettiği be FATSA’DAKİ delleri konuştuk. ALTIN MADENİ n Altın madenciliği nedir, ne değildir? Etkileri nelerdir? Liç usulüyle madenciÇEVRE lik, kayanın içindeki metalin siyanürle, sülfürik asitle ya da farklı liçleme yöntemleriyle yıkanarak ayrıştırılması süreci... Altın madenciliği de bu işi siyanürle yapıyor. Bizim için bakır madenciliği de aynı. Liçli madencilikte çok geniş alanlara ihtiyacınız var çünkü ton başına çok küçük miktarda cevher bulabiliyorsunuz. Örneğin Kirazlı’daki altın madeninde bir tonda 0.7 gram altın var. Yani gerçekten kârlı bir işletme için çok büyük alanlara ihtiyade. Verilen teşvikler, ruhsatlar, geçmişte verilen ruhsatların yaşama geçirilmeye çalışılması, Türkiye’nin birçok yerinde yeni altın madeni projeleri olacağını gösteriyor. Önümüzdeki dönemde, çevre alanında konuşacağımız, tartışacağımız konu enerji ve maden politikaları olacak. Başka bir yer oluyor yayla birlikte Türkiye’nin de artık bir kamu yararı tartışması yapmak zorunda olduğu gerçeği. 195060’lardan günümüze gelen büyüme odaklı kalkınma politikaları hep şunu savundu: Refah toplumuna ulaşmak istiyorsanız bazı bedeller ödenir. Çevreye verilen zararlar da ödenmesi gereken bir bedel gibi gösterildi. Tüm dünyada da bu yapıldı. Bugün artık içinde bulunduğumuz iklim kriziyle de su kriziyle de pandemi sücınız var. Çok büyük alanlarda, ekosistemlerde, tarım alanlarında, meralarda büyük boşluklar açıyorsunuz. Binlerce ton toprağı yerinden ediyorsunuz ve bunun da doğaya çok büyük zararı var. Bir defa ekosistemi, tarım alanlarını parçalıyorsunuz. Bu zararları restore edebilmeniz mümkün değil. Sadece bir yerin kazılmasından da ibaret değil, metalin elde edilmesinde kullandığınız yöntemler nedeniyle de çok fazla ağır metal ortaya çıkıyor. Bu da insan sağlığı için çok zararlı. Yani bir coğrafyayı, bir bölgeyi yok eden bir madencilik yöntemi değil bu... Aynı zamanda insanları da yavaş yavaş ölüme götüren, toplumsal etkileri bu boyutta olan bir yöntem. Sayıları artacak n Türkiye’de altın madenciliği ne boyutta? 20’ye yakın altın madeni var. 2000’li yıllardan sonra altın madenciliği üzerine konuşmaya başladık. Özellikle Bergama’yla ön plana çıktı. Ardından çorap söküğü gibi birçok altın madeni üst üste gelmeye başladı. Bizim öngörümüz, Türkiye’de madenciliğin daha da artacağı yönünn Peki, gördüğünüz altın madenlerine ilişkin izlenimleriniz neler? Çok altın madeni gördüm... Etrafında yaşayanların hisleri gördüğüm manzaradan çok daha etkileyiciydi. Anlatılanları dinlemenin, yaşananlara tanıklık etmenin getirdiği yük, gördüğüm manzaranın getirdiği yükten çok daha ağır. Her gün patlamalarla uyanmak, içtiğin sudan, yediğin yemekten emin olamamak, kronik kansızlık çekmek, bir kaynak bölgesinde yaşıyor olmasına karşın evinize, köyünüze tankerle su gelmesi... Bütün bunlara karşın denetimlerin çok zayıf olması, çok kısıtlı bir mücadele alanınızın olması, beni, gördüğüm manzaradan daha çok etkiliyor. Altın madenciliği gibi faaliyetler, bir coğrafyayı tamamen değiştiriyor. Orası artık başka bir yer oluyor. Bir yerde altın madenciliğinden söz ediyorsanız orası için bambaşka bir gelecek düşünmeniz gerekiyor. Yeni kamu yararı n Doğaya bu kadar zarar vermeye değiyor mu? Bizim en çok üzerinde durduğumuz konulardan biri, dünreciyle de doğaya yapılan müdahalenin bir karşılığı olduğunu gördük. Ödenen bu bedel de sıradan bir bedel değil. İnsanların, toplumların yaşamlarıyla ödediği, gıda güvenliğiyle, olağanüstü hava koşullarıyla ödediği bir bedel. Gerçekten de ciddi maliyetleri olan bir bedel bu. Koruma alanları dinlenmiyor Artık yeni ekonomi modellerine, yeni kamu yararı tartışmalarına ihtiyacımız var. Bir alana baktığımızda, altındaki altının mı yoksa üstünde birlerce yıldır bir kültürü besleyen tarımın mı, doğal varlıkların mı, turizmin mi kamuya daha yararlı olduğunu konuşmamız gerek. Çünkü bugünkü yaklaşımda biz şunu görüyoruz: Toprağın altında her ne varsa çıkarılmalıdır, üstündeki olan tüm üretimin ise bir değeri yoktur. Bu yüzden köyler taşınıyor, tarım alanları çok rahat bir şekilde madenlere açılıyor, koruma statüleri ne olursa olsun doğal alanlarda madencilik faaliyetlerine izin veriliyor. Hülya Çeşmeci Siyanür tamamen yasaklanmalı n Peki ne yapılabilir? Biz Tema Vakfı olarak liçli madenciliğin Türkiye’de yasaklanması gerektiğini söylüyoruz. Tema, madencilik faaliyetlerine topyekun karşı çıkan bir sivil toplum kuruluşu değil. Elbette tüm madenler için yapılması gereken şeyler var. Koruma altındaki bölgelerin hangi yöntemle olursa olsun madenlere açılmaması gerekiyor. Bir yerde madencilik faaliyeti yürütülmeye karar verildikten sonra tüm süreçlerin şeffaf ve gerçekten halkın katılımını gözeten bir yönetimle ilerlemesi gerekiyor. Denetleme süreçlerinin de aynı şeffaflıkta ve ciddiyetle yapılması gerekiyor. Meyve ve sebzeler çürüyor Ekoloji Birliği Eşsözcüsü Coşkun Özbucak, Ordu Tarım ve Orman İl Müdürlüğü’ne başvurarak Fatsa maden bölgesinde bitki tahlili yapılmasını istedi. Özbucak dilekçesinde “Altıntepe Maden Şirketi’nin siyanürle altın ayrıştırması çalışmaları sonrası özellikle Yukarıbahçeler Mahallesi, Aşağıbahçeler’de Sinan ve Maksutlu mevkilerinde çevre mahallelerde eğreltiotu, meyveler ve sebzelerde erken çürüme ve kurumalar başladı. Bu doğadışı olayların kaynağının siyanür olduğunu düşünüyoruz. Tarım ürünlerinde, eğreltiotu gibi bitkilerde, meyvelerde çürüme ve kurumaların maden işletmesinin toprağı, havayı ve suyu kirletmesinden mi kaynaklandığının araştırılmasını ve durum tespitinin yapılmasını istiyoruz” dedi. Gazetemize de konuşan Özbucak, “Zararın büyümesini önlemek zorundayız. Başka illerdeki maden tehdidi altında olanlar gelip gördüklerinde şaşırıyorlar, tepki gösteriyorlar. Yaşayacakları olumsuzluğu görüyorlar. Doğaya verilen her zarar, geleceğimizi yok ediyor. Yalnızca Fatsa’yı kurtarmak yetmiyor. Ülkedeki tüm mücadele edenleri birleştirmek zorundayız” diye konuştu. Başkonuş Yaylası’nda yapımına başlanan bina, yöre halkının tepkisini çekiyor Sit alanı yaylada beton bina MEHMET MENEKŞE Kahramanmaraş’ın 12 Şubat ilçesi sınırları içerisindeki Başkonuş Yaylası’na beton bina inşaatı yapılıyor. Orman Bölge Müdürlüğü’nün sorumlu olduğu bölgenin sit alanı olduğu belirtilerek nesli tükenen geyiklerin yaşam alanı olduğunun da altı çizildi. “Burası bir yandaşa verilmiş, adeta göz yumuluyor” diyen 12 Şubat CHP İlçe Başkanı Ünal Ateş, Kahramanmaraş Valiliği’ne seslendi. Ateş, “Kahramanmaraş’ta doğayı tahrip eden ağaçları kesen; havayı, suyu, toprağı kirleten ve bunu tamamen rant için yapan bir yapının oluştuğunu görüyoruz. Kahramanmaraş’ın ilçeleri ve çevre illerden birçok insanın gelip hayran olduğu Başkonuş Yaylası’nın tam ortasına böyle bir beton bina yapma iznini kim vermiş? Doğaya, koruma altındaki canlıların yaşam alanına böyle bir ihanet olabilir mi? O ağaçların arasına yapılan bu beton yığını gelecekte o bölgenin talan edilmesi için bir adım olacak. Bu inşaat acilen durdurulmalı. Buradan Kahramanmaraş Valisi’ne çağrıda bulunuyorum, derhal inşaat durdurulmalı, gerekli cezai işlem başlatılmalı. Burası sit alanı, burada çivi bile çakılamaz. Bu bölgede koruma altında olan geyikler yaşıyor” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle