09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 23 EYLÜL 2020 ÇARŞAMBA DOLAR AVRO STERLIN FAİZ BORSA ALTIN CUMHURİYET EKONOMİ ALTIN 24 AYAR 7.6550 2.5 kuruş 8.9840 1.5 kuruş 9.8290 1.4 kuruş 13.77 0.07 puan 1.096 9.13 puan 3173.29 13.85 lira 472.11 1.15 lira Karayolları’nda aynı işyerinde aynı işi yapan işçilere 3 farklı ücret ödeniyor İŞÇIYE SKALA ZULMÜ Köprü ve otoyollar için müteahhitlere bütçeden milyarlarca lira aktarılırken, karayolları işçisi “ücret skalasına” sıkıştırılıyor. Karayolları Genel Müdürlüğü’nde aynı işi yaptıkları halde işçilere 3 farklı skalaya göre ücMUSTAFA ÇAKIR ret ödeniyor. Bu nedenle de ücretler arasında iki katına kadar fark çıkıyor. Son düzenleme ile taşerondan kadroya geçirilen işçilerin durumu ise çok daha kötü. CHP Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu tarafından yanıtlanması istemiyle verdiği soru önergesinde, Karayolları Genel Müdürlüğü’ne bağlı aynı işyerinde çalışan kamu işçilerine 3 ayrı skala üzerinden ücret verildiğine dikkat çekti. Bu durumun aynı işi yapan çalışanlar arasında iki katına yakın maaş farkı oluşmasına neden olduğunu, çalışma barışına zarar verdiğini dile getiren Baltacı, “Ücret skala farklılıklarının kaldırılarak eşit işe eşit ücret ödenmesi gerekmekteEşit işte iki kata yakın maaş farkı oluşması çalışma barışını bozuyor. Son düzenleme ile taşerondan kadroya geçirilen işçilerin durumu ise çok daha kötü. dir. Bakanlık olarak Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde aynı işi yapan çalışanların maaşları arasında iki katına yakın fark olmasına yol açan ve çalışma barışını bozan ücret skalasında düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz” sorusunu yöneltti. 2005’ten sonra Yanıt veren Karaismailoğlu ise Karayolları Genel Müdürlüğü’nde 15 Temmuz 2005 tarihinden önce alınmış işçilere yürürlükte olan 18. İşletme Toplu İş Sözleşmesi’nin (Ek1/A) ücret skalası, 15 Temmuz 2005 tarihinden sonra işe alınarak çalıştırılan işçilere sözleşmenin (Ek1/B) ücret skalası, yüklenici aracılığı ile çalışmakta iken 29 Nisan 2015 tarihli protokol kapsamında kadroya alınan işçilere ise sözleşmenin (Ek1/C) ücret skalası olmak üzere 3 farklı ücret skalası uygulandığını bildirdi. Karaismailoğlu, en son 696 sayılı KHK kapsamında taşerondan kadroya geçirilen işçilere ise kadroya geçirilmeden önce çalıştıkları hizmet alımı sözleşmeleri ve yüklenici firma tarafından ödenen ücretlere ilişkin bordrolara göre belirlenen ücretlerin ödendiğini bildirdi. Karaismailoğlu, şunları kaydetti: “İşçilerin işe giriş tarihlerine göre ücret skalalarının tespit edilmesine ilişkin madde hükmü, ilk defa 15 Temmuz 2005 tarihinde imzalanan 11. İşletme Toplu İş Sözleşmesi ile kabul edilmiş olup, söz konusu tarihten sonra işe giren tüm işçilere (daimi normal, şehit yakını, gazi, engelli, eski hükümlü) uygulanmaktadır.” Yanıtta, Karayolları Genel Ücretler arasındaki fark iki katına çıkıyor. Müdürlüğü’ne bağlı işyerlerinde İş Yasası’na tabi işçi statüsünde çalışan personel için Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Kamu İş Verenleri Sendikası (TÜHİS) ile Yolİş arasında imzalanan toplu iş sözleşmesi hükümlerinin uygulandığı bildirildi. Toplu iş sözleşmelerinin Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın başkanlığında Türkİş, TÜHİS ve Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası (Kamuİş) arasında imzalanan kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve anlaşma protokolünde belirlenen esaslar çerçevesinde, 2 yılda bir yenilendiği de kaydedildi. l ANKARA ENERJI VERIMLILIĞI IÇIN Arçelik’ten 50 milyon dolar Arçelik, kendi projesinden sağladığı karbon kredisi ile küresel üretimde karbon nötr olmayı başararak iklim değişikliğiyle mücadele yolunda adım attığını duyurdu. Karbon nötr olmak, atmosfere yayılan karbondioksit miktarı ile aynı miktarda karbondioksidi ortadan kaldırma durumu olarak adlandırılıyor. Arçelik Üst Yöneticisi (CEO) Hakan Bulgurlu, “Yüksek enerji verimli buzdolaplarını pazara sunarak elde ettiğimiz karbon kredisi ile 2019 ve 2020 yıllarında küresel üretim tesislerimiz karbon nötr hale gelecek. Önümüzdeki dönemde de gezegenimizin geleceği için yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanında 50 milyon dolarlık ek yatırım yapmayı planlıyoruz” dedi. TÜİK’e göre, Türkiye’de, hanelerdeki masaüstü bilgisayar oranı yüzde 16.7, dizüstü bilgisayar oranı yüzde 36.4 ve tablet bilgisayar oranı yüzde 22 düzeyinde. Bilgisayar masrafı arttı Mehmet Tütüncü YILDIZ HOLDİNG 6 ayda istihdamı 5 bin 300 artırdı Ülker markasını da bünyesinde barındıran Yıldız Holding’in, hedefleri doğrultusunda yılın ilk 6 ayında 5 bin 300 kişiye yeni iş imkânı sağladığı açıklandı. Böylece Türkiye’deki çalışan sayısı 51 bine yükseldi. 6 ayda 330 milyon dolar ihracat yaptıklarını da belirten Yıldız Holding Üst Yöneticisi Mehmet Tütüncü, 2019’daki gibi 65 milyar liralık ciro hedefini koruduklarını vurguladı. Holding, yatırımlarla Şok Marketler’in mağaza sayısını 8 bine, Bizim Toptan’ın mağaza sayısını 179’a ulaştırmayı, yeni kurulan SEÇ Marketçilik’in bayi sayısını da binin üzerine çıkarmayı hedefliyor. l Ekonomi Servisi ZORLU HOLDİNG Gençlere, online staj desteği verdi Zorlu Holding, gençlere sunduğu staj programını bu yıl online olarak gerçekleştirdi. Programa alanında uzman isimler de katılarak eğitim verdi. İnsan Kaynakları Direktörü Zülal Kaya’nın açıklamasına göre, program, 8 webinar, 4 dijital yönetici buluşması, 9 kişisel gelişim eğitimi ve 7 Zorlu Akademi eğitimi gerçekleştirildi. Kaya, “İçinden geçtiğimiz koşullar bizleri daha fazla yenilikçi olmaya da teşvik ediyor” dedi. l Ekonomi Servisi Küresel Covid 19 salgını özellikle çalışma ve eğitim hayatı üzerinde köklü değişiklere neden olurken, bunun için gereken altyapı konusunda da önemli masraf kalemine dönüştü. Boğaziçi Bilgisayar Genel Müdürü ve Türkiye Bilişim Derneği (TÜBİDER) Başkan Yardımcısı Ümit Önder’in sektörle ilgili açıkladığı verileri de bunu dikkat çekici şekilde ortaya koydu. “Pandemi dönemi ile birlikte uzaktan eğitim ve evden çalışma hayatımızın bir parçası oldu. Özellikle taşınabilir bilgisayarlara talep oldukça arttı” diyen Önder şöyle devam etti: 2 milyona gidiyor “Sadece taşınabilir bilgisayarlar özelinde yılın ilk 8 ayında bir yıl öncesinin aynı dönemine göre yüzde 70’lik değersel artış gerçekleşti. Türkiye’de geçen sene toplam bilgisayar satış adedi 1.6 milyon adetti. Bu sene ilk 8 ayda yüzde 40’lık bir büyüme ile 915 bin adet bilgisayar satışı oldu. Yıl sonunda bu rakamın 2 milyon adede ulaşacağını tahmin ediyoruz. Bu da toplam bilgisayar adedinde yıllık yüzde 25’lik büyümenin gerçekleşeceğini gösteriyor. Ayrıva yazıcı ve monitör pazarında da yüzde 40’lık bir büyüme gerçekleşti.” Önder ayrıca, salgının da etkisiyle Türkiye’de günlük ortalama 6 saat internette kalma sürelerine ulaşıldığını, oyun bilgisayarları satışlarının 2 kat arttığını, satışlardaki perakende mağaza ile online mağaza paylarının eşitlendiğini ifade etti. l Ekonomi Servisi ÖNCE ARAŞTIRMA SONRA ALIŞVERIŞ Google ve Ipsos’un gerçekleştirdiği Global Perakende Araştırması’na göre, Türkiye’deki tüketicilerin yüzde 72’si doğru seçimi yaptığından emin olmak için alışverişten önce internette araştırma yapıyor. EG Bilişim Üst Yöneticisi Gökhan Bülbül’ün verdiği bilgiye göre, tüketiciler alışverişe ayırdıkları zamanın yüzde 60’ını da internette harcıyor. Yine araştırmaya göre, küresel ölçekte tüketicilerin yüzde 68’inin bir önceki alışverişlerine özel promosyonlar veya fırsatlar beklediği vurgusu dikkat çekiyor. Sulama maliyetini karşılayamayan çiftçiler, kendi elektriğini üretmeye başladı Elektrik borcu mühendis yaptı GÜNEŞ PANELLERI UZMANI ALI İHSAN DÜBÜLLÜ: “1215 bin TL’lik bir maliyetle 2530 dönümlük bir arazi sulanabiliyor. Çiftçinin talebine yetişemiyoruz.” Son 5 yılda yüzde 56 zamlanan elektrik maliyetlerini karşılayamaz hale gelen çiftçi, kendi elektriğini kendi üretmek zorunda kaldı. Elektrik borçluluğunun en yoğun yaşandığı illerden Şanlıurfa’nın Siverek ilçesindeki çiftçiler, güneş enerjisi ile kendi elektriğini üretmeye başladı. Aralık 2019 itibarıyla Şanlıurfa’da 12 bin 600 tarımsal sulama abonesinin Dicle EDAŞ’a toplam 1 milyar 750 milyon lira elektrik borcu vardı. Tarımın mevcut sorunları yüzünden kazancı eriyen çiftçi, bu borcu ödeyememekten yakınırken, Dicle Elektrik’in de kendilerine kolaylık sağlamadığını söylüyordu. Şirket ise yasaların tanıdığı enerji kesme hakkını çiftçilerin zarar görmemesi için ertelediğini duyurmuş; ancak sonrasında yeterli ödeme gelemeyince abonelerin elektriğini keseceğini belirtmişti. Özellikle son bir yıldır Urfa’da çiftçi ile Dicle Elektrik arasında tırmanan bu sorunlar sonrası, bölgedeki üreticinin güneş enerjisi ile kendi elektriğini üretmesi dikkat çekti. Bu sayede maliyetlerini yarı yarıya indirdiklerini belirten çiftçiler, güneş paneli kurmak isteyen üreticilere devletin hibe desteğinde bulunmasını talep ediyor. l Ekonomi Servisi / İHA Tutarlılık, dürüstlük 12Eylül 1980 darbesi ve izleyen günlerdeki medyadaki övgülü yorumlarla, değerlendirmelerle, kırk yıl sonra medyadaki eleştiriler, küçük düşürücü ifadeler, demokrasiden yana söylemler karşılaştırıldığında, aradaki çelişki, karşıtlık, ülkenin gerçek sorununun insan davranışları olduğunu gösteriyor. Kurtarıcı, ikinci Atatürk olarak övülen, her gittiği yerde gösterilerle karşılanan, isminin caddelere, bulvarlara, parklara, okullara, kışlalara, organize sanayi bölgelerine verilmesinde yarışılan Kenan Evren, küçültücü ifadelerle tanımlanıyor, halk ve demokrasi düşmanı olarak ilan ediliyor; “Bizler tutukluyuz ama düşüncelerimiz, ilkelerimiz iktidarda” diye övünenler, 1980 darbesini zillet, alçaklık olarak aşağılıyorlardı. Kırk yılda ne değişti de ifadeler, değerlendirmeler tümüyle tersyüz oldu. Kırk yıl önce Kenan Evren’e övgü yağdırmak, şölenler düzenlemek, yaptığı “sanat eserlerini” satın almak, yakını görünüp gazetelere yayın yönetmeni olmak, kişisel çıkar sağlayan geçerli yöntemlerdi. Kırk yıl sonra ise yalakalığın yönü ve süjesi değişti. Artık Kenan Evren’i aşağılamanın, demokrasiden yana görünmenin getirisi var. Kenan Evren’in konumuna, isteklerine uygun, getirilmek istenen düzene hukuki dayanak sağlamak üzere 1982 Anayasası hazırlandı. Az sayıda eleştiri, cılız ses dışında genelde benimsendi. Anayasa taslağı halkoylamasına sunularak halkımız milli göreve çağrıldı. Halkımız, yüzde 92 kabul oyuyla milli görevini yerine getirdi. Günümüzdeki siyasal liderlerin yaşları o tarihte oy vermeye müsait, ne yönde oy kullandıklarına ilişkin açıklama yapmamalarına karşın, darbe anayasası olarak nitelendirilen 1982 Anayasası, siyasal tarihimizde en yüksek desteği alan düzenleme oldu. Dönemin, koşulların, beklentilerin değişmesiyle, övgünün yönü ve öznesi değişti. Kenan Evren’in konumuna göre hazırlanmış olan 1982 Anayasası’nın, sayın Erdoğan’ın konumuna göre ayarlanması gerekiyordu. 1980 sonrası emperyal güçler tarafından Türkİslam Sentezi alalamasıyla kılavuzluk görevi verilen MHP, öncelik alarak fiili duruma uygun anayasa yapılmasını önerdi. Şaibeli bir halkoylaması sonucu, siyasal rejimimiz, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi (CHS) olarak yaftalanan bir siyasal düzene dönüştürüldü. Çok maddeli bir anayasamız olmasına karşın, fiili anayasamız dört maddeye indirgenebilir: (1) Egemenlik, millete aittir; Başkan tarafından kullanılır. (2) Yasama, yürütme, yargı erkleri Başkanda toplanmıştır. (3) Başkanın, ülkenin tüm varlıkları üzerinde sınırsız tasarruf yetkisi vardır. (4) Başkan, karar uygulamalarından dolayı sorumlu tutulamaz. Ülkede çok partili siyasal yaşama girildikten sonra, yeni bir sektör gelişme gösterdi. Övgü düzmeyi, yalakalığı sanatı mutade ittihaz eylemiş, meslek edinmiş azımsanmayacak bir kitle oluştu. Övgü düzmeyi meslek olarak icra edenlerin yanı sıra, belirli TV kanallarında gözlemlediğimiz gibi, ek iş, ek gelir kaynağı, çıkar desteği sağlamak için yapanlar da mevcut. Kişinin, özsaygısı olmayabilir; onur, saygınlık, kişilik, tutarlılık gibi erdemlere de önem vermeyebilir; kişisel tercihleri olabilir. Kişisel tercih olarak kalsalar sorun olarak da görülmeyebilir. Ancak bu tercihler, topluma iki yönlü zarar vermektedir. Aşırı övgü, övülen kişilerin, kendilerinde yetenekler olduğu sanısına, kuruntusuna, vehmine kapılmasına yol açmaktadır. Kendilerinde olmayan yetilere sahip oldukları sanısına kapılanlar, yaptıkları düzenlemelerle, uygulamalarla, demokrasiye, insan haklarına zarar vermektedirler. Yalakalığın diğer bir sakıncası, topluma yanıltıcı bilgiler aktararak toplumu yanlış kararlara, tercihlere sürüklemesidir. Belli görevleri olan TV kanalları kendilerine uygun sesyayarlar, konu mankenleri çağırarak yanılgıyı perçinlemektedirler. Zaman ve mekân itibarıyla tutarsızlığın, övgü düzmenin, şarlatanlığın, belli iç ve dış çevrelere yaranmaya çalışmanın kısa sürede getirisi olsa da uzun sürede geçerliliği yoktur. Her olay, gelişme uzun vadede sonuçları ititbarıyla değerlendirilmelidir. La Fontaine masalı gibi gelebilir ama tutarlı ve dürüst davranmak yalnız etik değil, akılcıdır. Son kırk yılda yaşananlardan alınması gereken en yararlı ders de bu olabilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle