25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 13 17 EYLÜL 2020 PERŞEMBE Yasakların zararı büyük Tiyatro, opera ve bale temsilleri için iptal kararı ortadan kalktı ama belirsizlik sürüyor. Organizasyonlar sahneleri kaldırıp bilet ücretlerini iade ettiği için yeniden geri dönemiyor. ORHUN ATMIŞ Sanatçı ve sanatseverlerin yoğun tepkisinin ardından İçişleri Bakanlığı’nın aldığı açık ve kapalı mekânlarda sahnelecek tüm tiyatro, opera ve bale gösterilerinin iptali kararı kaldırıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından önceki gün, “açık ve kapalı mekânlarda sahnelecek tüm tiyatro gösterimleri ile opera ve bale temsilleri”nin iptal kapsamı dışında bırakıldığı açıklandı. Bu açıklamada açık havada konser, sinema gibi etkinliklerin yer almaması ise tepki çekti. Kadıköy Belediyesi’nden gelen son habere göre ise Göztepe’ye yeniden sahne kuruluyor, gösteriler devam edecek. KüçükÇiftlik’te Haldun Dormen, Genco Erkal, Şevket Çoruh gibi isimlerle perde açan KüçükÇiftlik Bahçe Tiyatrosu da kararlardan etkilendi. Etkinliklerin tarihleri güncellendi. Bakanlıkların açıklamalarındaki belirsizlik nedeniyle yine KüçükÇiftlik’te önceki gün başlayacağı açıklanan “KüçükÇiftlik Bahçe Sineması” etkinlikleri yapılamayacak. Büyük kültür sanat merkezleri, hangi etkinliklerin iptal olacağı, hangilerinin devam edemeyeceği hakkındaki belirsizlik nedeniyle sürekli toplantı halinde. Açıklamalar da belirsiz... Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “İçişleri ve Sağlık bakanlıklarımız ile yaptığımız değerlendirmeler neticesinde, açık ve kapalı mekânlarda sahnelecek tüm tiyatro gösterimleri ile opera ve bale temsilleri, bakanlığımızca 23 Haziran 2020 tarihinde yayımlanan ‘Kültür ve Sanat Tesislerinde Kontrollü Normalleşme Süreci Genelgesi’ndeki kurallara uyulmak koşulu ile hıfzıssıhha ku ‘Böyle kararlar alıyorsanız destek planıNız olmalı’ UNIQ’te tiyatroculara destek için yapılan etkinlikler yasak genelgesinin ardından iptal edildi. Açık hava sahnesi ile koltukların söküldüğü ve bilet iade işlemleri yapıldığı için etkinlikler devam edemeyecek. KüçükÇiftlik Bahçe Tiyatrosu 24 Eylül Süt Kardeşler, 25 Eylül Üçü Bir Arada, 27 Eylül Kral Lear, 28 Eylül Kral Lear, 29 Eylül Evlat, 30 Eylül Kızlar ve Oğlanlar, 1 Ekim Bir Garip Orhan Veli, 2 Ekim İki Bekâr, 7 Ekim Halktan Biri “Travis Pine”, 8 Ekim Fanatik, 15 Ekim Bir Zamanlar Gazinoda. İptal kararlarının ardından TOY İstanbul, pandemi sürecinde oluşan şartlar nedeniyle kapılarını kapattığını açıkladı. Zuhal Olcay ve Haluk Bilginer tarafından kurulan Oyun Atölyesi’nden ise önceki gün yapılan açıklamada tiyatroların çöktüğü ifade edildi. Açıklamada, “6 aydır tek bir oyun oynamadan ayakta kalmaya çalışıyoruz. 6 ay sonra ilk defa 17 18 Eylül’de KüçükÇiftlik Park’ta ve 21 Eylül’de İzmir açık havada oyunumuzu oynayacaktık. Tüm biletlerimiz satılmıştı... Tüm tedbirler alınarak, maske takma zorunluluğu ile seyirciler arası 1.5 metre oturma düzeni ile açık havada oynayacağımız oyunlarımız valilik kararı ile iptal edildi. Eğer bir gecede böyle bir karar veriyorsanız bu sektörün emekçileri için bir destek planınız olmalı” denildi. rullarınca alınan kararların kapsamı dışına alınmıştır” denildi. İçişleri Bakanlığı’nın geçen hafta yayımladığı genelgede, ilk önce “açık alanlarda yapılacak konser, gösteri, festival gibi etkinliklere 12 Eylül’den itibaren izin verilmeyeceği” açıklanmış, karar 4 saat sonra değiştirilerek yasaklar 14 Eylül Pazartesi’ye ertelenmişti. Bu ertelemenin, AKP’nin “100 Bin Yeni Üye” etkinliği nedeniyle yapıldığı iddia edilmişti. Genco Erkal, yaptığı açıklamada, “Bakanlık, gelen tepkilerin ardından tiyatro, operabale gösterilerine getirilen yasağı iptal etti. İyi güzel de, arada yasak yüzünden Uniq ve Göztepe açıkhava sah neleri söküldü gitti. Şimdi ara ki bulasın. Aklınız neredeydi beyler, aklınız neredeydi? Yıktın perdeyi eyledin viran!” diye konuştu. Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu tarafından ise iptalin ardından sahnelerin kaldırılması ve biletlerin iade edilmesinin sonrası geri dönüşün zor olduğu şu sözlerle ifade edildi: “Ne yazık ki sistemin yeniden kurulması, iade edilen biletler, yeniden tanıtıma başlanması altından kalkılamayacak bir maliyet oluşturuyor. Sahne 5 günde kuruluyor, netleştireceğiz ama yapılabilmesi çok zor.” Zorlu PSM, yasak kararlarının ardın dan Amfi’de yapacağı açık hava etkinliklerini iptal etmişti. Yeni karar sonrası bazı etkinliklerin hayata geçirilmeye çalışılacağı ancak şu an için henüz net bir şey olmadığı bildirildi. Ekim ayı için duyurulan etkinliklerin devam edeceği açıklandı. Bu yıl 26 Eylül 9 Ekim’de yapılacak Antalya Akra Caz Festivali ise yasak kararlarının ardından 2021’e ertelendi. Yeni kültür sanat mekânı Fişekhane’de yapılacak konserler iptal oldu. Ancak opera, bale ve tiyatro etkinlikleri sürecek. Fişekhane’nin açık havada sinema programı da devam edecek. Tarık Akan kalplerde yaşıyor Sena Şener’den yeni single Sena Şener’in Pasaj Müzik etiketli yeni single’ı “Affetmem”, yarın tüm dijital platformlarda yayımlanacak. Şener, “Affetmem”in tüm prodüksiyonunu evde hazırladı. Tarık Akan, ölümünün 4. yılında Bakırköy Zuhuratbaba Mezarlığı’ndaki kabri başında ailesi ve dostları tarafından anıldı. Bu yıl koronavirüs nedeniyle usta sanatçının mezarı başında az sayıda katılımla anma yapıldı. Törene, Tarık Akan’ın çocukları Barış Üregül, Yaşar Üregül, Özlem Üregül, Akan’ın 19861989 yılları arasında evli olduğu, 3 çocuğunun annesi Yasemin Erkut ve hayat arkadaşı Acun Günay katıldı. Sanatçının hayat arkadaşı Acun Günay, usta sanatçının mezarı başında gözyaşlarını tutamadı. Tarık Akan’ın sanatçı dostları Rutkay Aziz ve Melike Demirağ da törene katılan isimler arasındaydı. Akan’ın kabrine karanfiller bırakıldı. Barış Üregül, “Ben her sene olduğu Ailesi, sevenleri ve dostları Tarık Akan’ı andı. gibi çok üzgünüm. Bu sene çok kalabalık bir anma töreni düzenlemek istemedik. Fiziken burada olmak başka bir şey ama önemli olan ruhunda bir dakika bile düşünüp ansalar ya da sevdikleri bir filminden bir sahneyi düşünseler bugün için bu bir insanın isteyebileceği, hayat ta başarmış olarak kendine değerlendirebileceği bir şey olur. Üzgünüz, onu anıyoruz ve sevenlerinin onu düşündüğünü biliyoruz” şeklinde konuştu. ‘Rüyama giriyor’ Tören boyunca Tarık Akan’ın mezarının başından ayrılmayan sanatçı Rutkay Aziz, “Yaşamın en büyük keşfi ölümmüş. Ama ölümün de sonsuza dek gidişi ölümsüzlüktür. Ölümsüzlüğün de ta kendisi burada yatan Tarık. Onu çok özlüyoruz. Nâzım Hikmet Vakfı yaşadıkça, evlatları yaşadıkça, Taş Mektep yaşadıkça, bizler yaşadıkça onu hep yaşatacağız. O, bunu hak ediyordu. Rüyama çok giriyor açıkçası. Yine rüyamda kavga ediyoruz ve tartışıyoruz. Çok özlüyorum” ifadelerini kullandı. l DHA Aziz Shokhakimov yönetimindeki orkestra, genç keman sanatçısı Emre Engin’e eşlik ediyor. 48. İstanbul Müzik Festivali’nin açılış konseri çevrimiçi... İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 48. İstanbul Müzik Festivali konserleri 18 Eylül 5 Ekim tarihleri arasında dijital ortamda yayımlanacak. İki ayrı konser ile seyircilerle bu luşacak olan Tekfen Filarmoni, 18 Eylül’de saat 20.00’de yayımlanacak açılış konserinde genç keman sanatçısı Emre Engin’e, 26 Eylül’de ise İtalyan keman virtüö zü Anna Tifu’ya eşlik edecek. Aziz Shokhakimov yönetiminde ki orkestra, genç keman sanatçısı Emre Engin’e eşlik ediyor. “Beethoven’ın Aydınlık Dünyası” teması etrafında şekillendirilen festivalin konserleri bir ay boyunca erişime açık olacak. Festivalin açılış konseri 18 Ekim’e kadar, orkestranın Anna Tifu’yu ağırladığı konser ise 26 Ekim’e kadar izlenebilecek. Eylül, birçok önemli günün toplandığı bir ay. En önemlilerinden biri 26 Eylül Dil Bayramı. Bu bayramımızı, TDK’nin kuruluş yılı 1932’den beri kutluyoruz. Avrupa Konseyi de bundan 65 yıl sonra, 1997’de dil bilinci kazandırmak, dil öğretmek, çokdilliliği, kültürel zenginliği desteklemek amacıyla “Avrupa Dilleri” konferansı düzenledi. Ardından da 2001’i Avrupa Diller Yılı olarak duyurdu. TDK, AB’ye Avrupa Diller Günü kutlamayı, bunun da 26 Eylül olmasını önerdi. Benimsendi, Türkiye’nin de yer aldığı 47 ülkede kutlanıyor. Dil, ulusal birliğin temel taşıdır. Bin yıl Arapça ve Farsçanın etkisinde kalan Türkçenin bağımsızlığına kavuşması, yabancı sözcüklerden arındırılması, zenginleşmesi için 50 yıl hizmet veren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu TDK, 12 Eylül 1980 darbesiyle kapatıldı. Yerine 1982 Anayasası’nın 134. maddesinde yer alan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu kuruldu. Yerini doldurabildi mi? Hayır. Bu nedenle eski TDK üyeleri Dil Derneği’ni kurdular, eski TDK’nin Dil Bayramımıza doğru... amaç ve ilkeleri doğrultusunda çalışıyorlar. Dilin önemi Bir dilin önemi, gücü en çok edebiyat yapıtlarında, deyimlerde, atasözlerinde, özellikle şiirde ortaya çıkar. Örneğin Orhan Veli, 36 yıllık çok kısa yaşamının 14 yılını şiire verdi, 5 kitap yayımladı. Bir ekol (Garip Akımı ya da Birinci Yeni) yarattı. Şiirlerinin toplam dize sayısı 1071’dir. 40 dizeyi, 94 kez yineledi. Bu sözcüklerle çok güzel, dokunaklı öyküler anlattı, büyük bir duygu dünyası yarattı. Herkesi kendine hayran bıraktı. A’dan Z’ye tüm şairleri et kiledi. Şairler bile onun gibi şiir yazma yarışına kapıldı. Kullandığı sözcük sayısı on binler, yirmi binler değildi, yalnızca 2 bin dolayındaydı (araştırma, Necmi Selamet). Bu denli az bir sözcükle bu denli güçlü bir anlatım Orhan Veli’nin ustalığı kadar seçtiği sözcüklerin gücünden, felsefesinden de geliyordu. Melih Cevdet Anday’ın “Türk şiiri felsefeye de öncülük etmiş bir şiirdir” demesi boşuna değildir. Türkçe, 155 yıl önce Avrupalıydı Yüksel Pazarkaya, İnsan Dilden Yeter, Dilden Biter/Atasözlerinde Dil Felsefesi (Kanes Yayınları, 2011) adlı kitabında biraz da bu felsefeyi anlatıyor. Bu kitapla atasözlerimizin 19. yüzyılın ortalarında, 155 yıl önce Avrupa’ya ulaştığı görülüyor. Tanzimat’ın ünlü gazetecisi ve şairi İbrahim Şinasi, 1865’te Almanya’da Türkçe, Almanca ve Fransızca olarak Durubi Emsali Osmaniye (Osmanlı Atasözleri) kitabını yayımladı. 1863’te İstanbul’da basılmıştı, ama Avusturya’daki bu baskısı bilinmiyordu. Pazarkaya, bu sözlüğün Viyana’da Osmanische Sprichwörter adıyla yayımlanmış olmasını ilginç buluyor, üç dilli olmasına, yalın bir Türkçe kullanılmış olmasına şaşırıyor. Doğallıkla o dönemin Türkçesi ya da Osmanlıcası Arap harfleriyle yazılıyor. Alman ve Fransız okur için Latin harfleriyle çeviri yazı (transkripsiyon) ile okunuşları gösteriliyor. Önsözünü Ottokar Freiherr von Schlechta Wssehrd’ın yazdığı sözlüğün yalın diline şaşıran Pazarkaya, bir yandan da diyor ki: “Türkçe anadil olarak kullanıldığında çok yalındır. Çünkü Tanzimat aydınları ilk kez Türkçenin sadeleştirilmesi hareketinin öncülüğünü yapmış gibi görünürler. Ama aslında bu tutumları bu dilde sadeleştirme/ yalınlaştırma değil, anadile dönüştürme ve böyle yorumlanmalıdır.” Kanıt olarak da bu 500 atasözünün dilini gösteriyor. Günümüzde Türkçedeki yozlaşma, hâlâ işyerlerine İngilizce, dini yapılara Arapça ad koymak, bağımsızlığımıza gölge düşürmüyor mu? Umarım bu dil bayramları bizi kendimize getirir. Yine de 68. yıldönümünde Dil Bayramımızı yürekten kutluyorum! Vurun sanata! Vurun sanatçıya! Ne kadar hoyrat, ne kadar acımasız, ne kadar keyfi, ne kadar akıldışı, ne kadar zalim, alçak dönemlerden geçiyoruz! Bir gün pandemi var yasak diyorlar, tiyatro, konser, bale, opera, gösteri yasak, müzik yasak... Bunların insan yaşamındaki önemini, anlamını, altında yatan derinliği, insanı toplumsallaştırma gücünü, düşünceyi geliştirme, ruhları iyileştirme, insanı daha iyi bir insan, toplumu daha iyi bir toplum yapma kudretini bilmedikleri için... Bunları ortaya çıkarmakta gerekli olan bilginin, birikimin, harcanan o sonsuz emeğin, çabanın, gözyaşının, alın terinin hiç ama hiç farkında olmadıkları için... Sanatçı dediğimiz insanları, sadece ve sadece kendi dar minicik hasta kafalarındaki tek değer ölçüleri “ya bana biat edersin ya da düşmanımsın” zihniyetiyle değerlendikleri için... Evrensel ve çağdaş değer karşısında, referansı din olmayan, iktidarın görüşünü savunmayan, hiçbir etkinliğe saygı duymadıkları için... Tüm önlemler alınmış olsa da açık hava, sosyal mesafe, maske zorunluluğu, sınırlı sayıda izleyici kurallarına karşın... Bu kurallar içinde sahneler kurulmuş, ilanlar verilmiş, afişler asılmış, biletler satılmış olmasına karşın... Ansızın “yasakladım” diyebiliyor... Rezillik Geçen hafta sonu aynen böyle oldu! Ama eyvah! Birden akıllarına geldi ki, hemen ertesi gün AKP’nin hem bir toplantısı hem de bir düğün var... Çevir kazı yanmasın usulü, dört saat sonra yeni bir karar aldılar. Pardon... Pardon... (Elbet onlar “pardon” ya da “ yanlışlık oldu” falan demediler.) Yasak şu anda değil, iki gün sonra başlıyor dediler! Milletle alay etmenin bundan âlâsı nasıl olur! Abuk sabukluğun, rezilliğin, cehaletin, zulmün bundan iyisi nasıl olur! Sen yedi aydır tiyatro yapan, müzik yapan insanları açlığa mahkum et. Mesleklerini yapmaktan alıkoy. Tüm gelirlerini kes. Kendi çıkarların doğrultusunda sanatçıların kimini yasakla, yok say, kimine kapıları ve keseyi aç... Bu ne rezilliktir beyler! Öyle büyük bir tepki geldi ki geri adım atmak zorunda kaldılar! Kültür ve Turizm Bakanlığı, tiyatro, opera ve baleye getirilen yasağı kaldırdı. Ben bütün bu rezilliği sadece bağımsız sanatçıları, biat etmeyen sanatçıları değil aynı zamanda hükümetin AKP’li olmayan belediyeleri cezalandırma yöntemi olarak da görüyorum. Bu cezalandırma yöntemine karşı çıkmak, tepki göstermek, o ya da bu görüşü savunduğumuz için değil, sadece “insan” olduğumuz için karşı çıkmak boynumuzun borcu! Hrant Dink Ödülü 15 Eylül, sevgili meslektaşım, arkadaşım Hrant Dink’in yaş günüydü. Her yıl verilen Hrant Dink Ödülü töreni bu yıl çevrimiçi bir programla gerçekleştirildi. İzledim. (YouTube’da sizler de izleyebilirsiniz.) Muhteşemdi. Sadece ödül seçimindeki mükemmellikten değil, tüm törenin kusursuzluğundan söz ediyorum... Ödülü, kültürsanat aracılığıyla insan hakları ve toplumsal diyaloğuna bugüne dek olağanüstü katkıda bulunmuş Osman Kavala aldı. Hapishaneden yolladığı konuşmasında şu sıra cezaevinde Hrant’ın yoldaşlığına daha fazla ihtiyaç duyduğunu ve bu ödülle kendisini ona daha yakın hissettiğini belirttiğinde, ekran başında gözyaşlarımı tutamıyordum. Uluslararası ödülü ise feminist harekete kendini adayan Mısırlı Mozn Hassan aldı. Gözyaşlarımı tutamadığım bir başka an, Rakel Dink’in kocası için söylediği şarkı sırasındaydı... Kudsi Ergüner’in neyi, Can Bonomo’nun, Kalben’in şarkıları, Arto Tunçboyacıyan’ın muhteşem yeteneği ve “son dakika golü”yle şenlenen müzik ziyafeti... Bir de dünya turu: Her kıtada insan hakları, barış, adalet, eşitlik mücadelesinin toplu izdüşümlerini izledik. Teşekkürler Hrant Dink Vakfı. İyi ki varsınız! Yazının ilk bölümüyle bütünlemek için “Anadolu Kültür”ün kurucusu da olan Osman Kavala’nın konuşmasından şu satırların altını çiziyorum: “Farklı toplum kesimleri, farklı ülkelerde yaşayanlar arasında oluşmuş önyargıların, aklı kullanarak, konuşarak ve dinleyerek aşılabileceğine inanıyorum. Sanatın ve edebiyatın katkılarından birinin de, insanlara bu yeteneği kazandırmak olduğunu düşünüyorum.” Hâlâ anlamayanlara duyurulur! Ünlü rapçinin tacına rekor fiyat Notorious B.I.G. olarak bilinen rapçi Christopher George Latore Wallace tarafından fotoğraf çekimi sırasında gi yilen plastik taç, Sotheby’s açık artırmada 594 bin 750 dolara satıldı. Rekor fiyata satılan tacın, Sotheby’s tarafından türün “tarihi ve kültürel etkisine” adanarak açık artırmaya çıkarılan en pahalı ve en büyük hip hop hatırası koleksiyonunun bir parçası olduğu belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle