09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 17 EYLÜL 2020 PERŞEMBE EMEK Rant kavgasının mağduru 2 bin 200 işçiye tazminatları ve beşer aylık alacakları ödenmedi Uzel’de ekmek nöbeti 4 Uzel ailesi, Vera Varlık ve başka isimlerin de işin içinde olduğu rant kavgasının en büyük mağduru olan işçiler tazminat nöbetine başladı. Ekmek kavgasındaki 19 yıllık işçi Suat Bektaş, o gün alacağı 54 bin 500 lira ile bir daire alabilecekti. 4 13 yıldır kimisi başka yerlerde iş bulan, kimisi emekli olan ama hemen hepsi ilk yıllarda büyük maddi sıkıntı yaşayan işçilerden 200’ü, yasal hakları için DİSK’e bağlı Nakliyatİş Sendikası ile birlikte mücadele ediyor. Bir yılan hikâyesine dönen Uzel Makina çalışanlarının kıdem tazminatı ve beşer aylık alacak mücadelesi yeni bir evreye girdi. Aralarında 5 yıldan 19 yıla kadar çalışan 200 civarında Uzel işçisi, “Bu bizim ekmek kavgamız” dedikleri hak mücadelesi için fabrika önüne çadır kurarak nöbete başladı. Ülkenin en önemli traktör ve tarım makineleri fabrikalarından biriydi. “Zarar ettik kapatıyoruz” denilene kadar yüksek cirolar yapılmış, yurtdışı bağlantıları kurulmuştu. 2 bin 200 işçi çalışıyordu. 2001 krizini bile atlatmış, 2003 yılında yeniden ayağa kalkmıştı. 2006 yılında 600 milyon dolarlık ciro yapacak kadar önemli miktarda üretim yapıyordu. Ardından başlayan aile içi kavgalarla şirket, 2008 yılında üretimi durduracak noktaya geldi. O tarihte fabrikada 2 bin 200 işçi çalışıyordu. Bundan sonrasını, hak aramak için tüm yasal yolları deneyen işçilerden Suat Bektaş şöyle anlatıyor: Fabrika, 2008 yılında kapatıldığında 5 aylık alacaklarımız ve kıdem tazminatlarımız vardı. Ben 19 yıllık işçiydim. Aramızda 5 yıllık olan da 30 yıllık olan da vardı. O sıralar örgütlü olduğumuz Türk Metal bize sahip çıktı. Geldiler her birimize 500 lira dağıttılar. Tazminatları mutlaka alacağız dediler. İşçi alacakları için haciz işlemleri başlattılar. Ama yıllar geçtikçe ne arayan ne de soran oldu. Fabrika için 2013 yılında iflas kararı verildi. İflas masası burayı çalıştıracağım diye karar ver di. Bizler o dönem 600 işçi imza topladık, bizim alacaklarımızı verin diye ama kabul olmadı. Yeni bir şirket kurdular, 3 bin traktör ürettiler ama kimseye tazminat namına bir şey vermediler. Sonra da şirkete 3 milyon lira zarar yazdılar. Soru önergesi verildi Zor zamanlar yaşandı. İntihar noktasına gelen arkadaşlar oldu. Olmayı başaran arkadaşlar emekli oldu. Kimisi başka yerlerde iş buldu. Ama bulamayanlar oldu. Bu aradan geçen zaman içinde her yolu denedik... Sorunumuz iki kere Meclis’te soru önergesi olarak gündeme getirildi. 2013’te soru önergesi verildi. Faruk Çelik, sanayi bakanı idi. 10 ay önce de Kani Beko bir soru önergesi verdi. Bizler 18 ay önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir dosya verdik. İki arkadaşımızın intihar ettiğini anlattık. Ama hiçbir ses çıkmadı. Nöbetteyiz Fabrika önünde nöbete başlayan işçiler, dün yayımladıkları bir bildiri ile de destek çağrısında bulundu. Bildiride, “Bizlerin ekmeği, yasal tazminatları üzerinde oynanan oyunlara, adaletsizliklere, kanunsuzluklara, ihanetlere sessiz kalmayın. Bizler 13 yıldan beri ekmeğimiz, geleceğimiz, yasal haklarımız için mücadele ediyoruz. Bizler, bedeli ne olursa olsun tazminatlarımızı gasp ettirmeyeceğiz. Bizler bu mücadeleyi 18 aydan beri DİSK’e bağlı Nakliyatİş Sendikası ile birlikte veriyoruz. Şimdi de gece gündüz fabrika önündeyiz” denildi. ‘TAZMİNATLARIMIZI GASP ETTİRMEYECEĞİZ’ Fabrika önünde yapılan eyleme katılan Nakliyatİş Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, Vera Varlık şirketinin avukatı ile görüşüldüğü bilgisini vererek işin içinde Can Paker’den Tülay Uzel’e, Cüneyt Zapsu’dan Ali Kibar’a pek çok ismin yer aldığını dile getirdi. 150200 işçi nöbetleşe olarak eyleme devam ediyor. Her şey işçiye karşı Peki, bu 12 yılda Uzel Makina’da neler yaşandı: Uzel Makina’nın borçlarını Vera Varlık satın alarak en büyük alacaklı konuma yükseldi. Can Paker’in Vera Varlık’la ilişkisi olduğu belirtiliyor. n İflas Masası tarafından ihaleye çıkarılan Uzel Makina’nın 100 dönümlük arazisine 2015 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi şirketi KİPTAŞ 320 milyon 150 bin lira veriyor. Vera Varlık da 320 milyon 100 bin lira... Ve Vera Varlık bu ihaleyi iptal ettiriyor. n 2016’da mahkeme, arazinin değer tespitini yaptırıyor: 793 milyon. Şu an bugünkü değerinin 1 milyarın üzerinde olduğu belirtiliyor. n Aynı Vera Varlık, 2019 Mayıs ayında yapılan ihalede arsaya 223 milyon veriyor ve ihale Vera Varlık’ta kalıyor. Aradan geçen yıllar içinde arsanın değeri hiç artmıyor, azalıyor! n İhaleye itiraz ediliyor. İhale, Önder Uzel’in iti razı sonucu mahkeme tarafından iptal ediliyor. n Mahkemenin iptal kararına karşı Vera Varlık, bölge adliye mahkemesine, istinafa temyiz için başvuru yapıyor. Bu aşamada ihalenin iptali için dava açan, iptal ettiren Uzel Makina’nın patronu Önder Uzel, davadan feragat ediyor ve ihale kesinleşmiş oluyor. n 2015’te 320 milyona KİPTAŞ’ın aldığı ihaleyi iptal ettiren Vera Varlık, 2019’da 223 milyona 1 milyarın üzerinde değer biçilen arsanın sahibi oluyor. n Arsanın imarında yapılacak değişiklikle büyük rantlar elde edileceği herkesin malumu. n Olan 2 bin 200 işçiye oluyor. Tarımda grev sürüyor Çukurova’da tarım işçilerinin insanca yaşamaya yetecek ücret talebiyle başlattığı grev sürüyor. Çukurova Bölgesi’ndeki aracı dernekler ile Akdeniz İhracatçı Birlikleri arasında yapılan yevmiye görüşmeleri, AKİB gündelik ücrete 101 TL teklif edince olumsuz sonuçlandı. İşçiler ise 116 TL istiyor. TİGEM’de ayrımcılık Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün (TİGEM) Ceylanpınar İşletmesi’nde taşeron işçilere kahvaltı verilmediği iddia edildi. Konuyu Meclis gündemine taşıyan CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, bu uygulamanın gerekçesini sordu. Kadrolu işçilere kahvaltı verilirken, taşeron işçilerin bu öğünden mahrum bırakıldığı iddia ediliyor. T.C. BATMAN 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Dosya No: 2016/521 Esas Davacı DSİ Genel Müdürlüğü ile Davalılar Deniz SÜRGÜT, Nihat SÜRGÜT ve Sacide UCA arasında mahkememizde görülmekte olan Kamulaştırma (Bedel Tespiti Ve Tescil) davası nedeniyle; Mahkememizin 13/02/2020 tarihli kararında: “Açılan davanın KABULÜNE, 1Batman ili, Beşiri ilçesi, Yeşiloba (Derdevin köyü) köyü, 109 ada, 3 nolu parselde kayıtlı taşınmazın toplam davalılara ödenmesi gereken kamulaştırma bedelinin 238.439,11TL olduğunun TESPİTİNE, 2Dava konusu Batman ili, Beşiri ilçesi, Yeşiloba (Derdevin köyü) köyü, 109 ada, 3 nolu parselde kayıtlı taşınmazın tamamının davalılar adına olan tapusunun iptali ile davacı adına tesciline ve baraj gölü olarak terkinine, 3 Mahkememizce tespit edilen kamulaştırma bedelinin davacı idare tarafından belirlenen kıymet takdir raporundaki bedelden daha fazla olduğu anlaşılmakla: A) Davacı idare tarafından takdir edilen 119.865,30TL lik kısmının kararla birlikte hak sahiplerine tapu kaydı ve gösterilecek olan veraset ilamındaki payları oranın da peşin ve nakit olarak derhal ödenmesine,ancak davalılardan Sacide Uca nın hissesi üzerine Batman 3. Asliye hukuk mahkemesinin 2014/227 Esas sayılı dosyası ile tedbir şerhi bulunduğundan bu davacının hissesine düşen bedelin davalı Sacide Uca ya ödenmeyerek 3 er aylık vadeli hesaba alınmasına ve tedbir şerhi kaldırıldıktan sonra belli olacak hak sahibine ödemenin yapılmasına, B) Mahkememizce tespit edilen kamulaştırma bedeli ile idare tarafından takdir edilen bedel arasındaki fark olan 118.573,81TL lik kısımın bedele ilişkin kararın kesinleşmesine kadar 3 er aylık vadeli hesaba dönüştürülerek nemalandırılmasına ve kesinleşen karara göre nemasıyla birlikte hak sahiplerine ödenmesine, ancak davalılardan Sacide Uca nın hissesi üzerine Batman 3. Asliye hukuk mahkemesinin 2014/227 Esas sayılı dosyası ile tedbir şerhi bulunduğundan bu davacının hissesine düşen bedelin davalı Sacide Uca ya ödenmeyerek 3 er aylık vadeli hesaba alınmasına ve tedbir şerhi kaldırıldıktan sonra belli olacak hak sahibine ödemenin yapılmasına, 4 Tespit edilen mülkiyet kamulaştırma bedelinin 2942 sayılı kamulaştrma kanunu 10/9 maddesi uyarınca kamulaştırma davasının 4 ay içerisinde sonuçlandırılaması nedenile 4 ayın bitim tarihi olan 11/01/2019 tarihinde karar tarihi olan 13/02/2020 tarihine kadar yasal faiz işletmek surtiyle; A) davacı idare tarafından takdir edilen 119.865,30 Tl lik kısma isabet eden yasal faizin kararla birlikte davacı idareden alınarak hak sahiplerine tapu kaydı ve veraset ilamındaki payları oaranında peşin ve nakit olarak derhal ödenmesine, ancak davalılardan Sacide Uca nın hissesi üzerine Batman 3. Asliye hukuk mahkemesinin 2014/227 Esas sayılı dosyası ile tedbir şerhi bulunduğundan bu davacının hissesine düşen bedelin davalı Sacide Uca ya ödenmeyerek 3 er aylık vadeli hesaba alınmasına ve tedbir şerhi kaldırıldıktan sonra belli olacak hak sahibine ödemenin yapılmasına, B) Mahkemizce tespit edilen kamulaştırma bedeliyle idare tarafından takdir edilen bedel arasındaki fark olan 118.573,81 TL lik kısmına isabet eden yasal faizin bedele ilişkin karar kesinleştiğinde kesinleşen karar göre davacı idareden alınarak hak sahiplerine tapu kaydındaki ve veraset ilamındaki hisselerine göre peşin ve nakit derhal ödenmesine, ancak davalılardan Sacide Uca nın hissesi üzerine Batman 3. Asliye hukuk mahkemesinin 2014/227 Esas sayılı dosyası ile tedbir şerhi bulunduğundan bu davacının hissesine düşen bedelin davalı Sacide Uca ya ödenmeyerek 3 er aylık vadeli hesaba alınmasına ve tedbir şerhi kaldırıldıktan sonra belli olacak hak sahibine ödemenin yapılmasına, 5 Batman vakıflar bankasına kararın bir örneği ile uzlaşma tutanağı ve dekontun gönderilmesine 6Kararın ve infazı için Fen bilirkişisine ait rapor ile krokinin bir suretinin terkin işlemi için tapu müdürlüğüne gönderilmesine, 7Dava konusu taşınmazın tapu kaydında iptotek ve haciz bulunması halinde bedele yansıtılmasına, 8Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına, 9Davacı kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 10Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına, 11Bir kısım davalılarkendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendilerini vekil ile temsil ettiren davalıya verilmesine, 12Davacı tarafından yatırılan gider avansının arta kalması halinde dosyanın kesinleşmesine mütakip davacıya iadesine, Dair,davalı vekili yüzlerine karşı tescil yönünden kesin, bedel yönünden isekararın taraflara tebliğinden itibaren mahkememize verilecek bir dilekçe ile 2 hafta içerisinde Diyarbakır BAM’a istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.” Şeklinde hüküm kurulmakla; mahkememizce verilen karar ve istinaf başvuru dilekçesi dosyada kayıtlı tüm adreslere tebligat gönderilmesine rağmen tebligat yapılamayan ve kendisine ulaşılamayan Davalı 20270813902 TC kimlik nolu Deniz SÜRGÜT’e tebliğ yerine geçmek üzere İLANEN TEBLİĞ olunur. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1222226) BDDK’nin kuruluş amacı bu değildi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) 20. yılını tamamladı. Kuruluş yıldönümü açıklamasını okuyunca, kurumun kuruluş amacı ile mevcut nokta arasında oluşan büyük farkı sizlere anlatmak istedim. Aslında BDDK’den önce bağımsız bir bankacılık otoritesi oluşturulması gündeme gelmişti. İspanya bankacılık reformu baz alınarak Dünya Bankası ile yapılan çalışmalarda, Merkez Bankası bünyesinde bağımsız bir bankacılık otoritesi kurulması öngörülmüştü. Ancak ANAP döneminin politikacıları böyle bir otoritenin kuruluşunu önlediler. Neden önlediler derseniz sebebi çok açık: Bankacılıktaki inisiyatiflerinin kaybolmasını istemiyor, siyasi güçleri için özel bankalar üzerinde bu sopayı kullanmaya devam etmek istiyorlar, kayırma ve yolsuzluğa neden olan kapılarını kapatmak istemiyorlardı. Banka kuruluşu, sermaye yapıları, kredileri konusunda Hazine ve bankalar yeminli murakıpları kanalıyla kendi etkilerinin sürmesini istediler. Tabii ki bağlı kamu bankalarını da istedikleri gibi kullanıyor, Hazine zararını düşünmeden, oy için popülist kararlarını uygulatıyorlardı. 1999 yılında bankacılık sistemi bu yükü taşıyamaz hale geldi. Çünkü bankacılık sistemi likiditesini kaybetmiş, riskler taşınamaz hale gelmişti. Daha önce geciktirilen müdahale 1999’dan başlayarak IMF kılıfı altında uygulandı. Sektör konsolide edilirken, bazı bankalar batırıldı, bazıları birleştirildi, yüklü hazine kâğıdıyla zararları karşılanan kamu bankalarının diğer bankalar gibi çalışması düzenlendi. Merkez Bankası bağımsızlığı mutlak hale getirilip kamu bankalarını kullanması önlendi. Yani bankacılık baştan aşağı disipline edilerek aşırı risk almalarını önleyecek, mali yapılarını bozacak siyasi kararlardan arındırıldı. Sisteme katı kurallar getirilip ayrıcalıksız uygulanması için denetim ve gözetim mekanizması kuruldu. İlk BDDK başkanları bu radikal adımları attıkları için ailelerine varacak kadar büyük kişisel tehditler almalarına rağmen bu görevlerini başarıyla yürüttüler. Ama bu yöneticiler, AKP iktidarı ile hemen tasfiye edildiler ve 2003’ten başlayarak küçük müdahaleler başladı. IMF programı devam ettiği için 2007 sonuna kadar önemli geri adım atılamadı, sistemi bütünleyici öngörülen düzenlemeler yerine getirildi. Daha sonra bağımız olması gereken, bu amaçla kurulan ancak bu takdirde içeride ve dışarıda güven verebilecek olan BDDK, giderek siyasi bir kurum haline geldi. Bu da hem sektörde hem piyasalardaki güveni doğal olarak zedeledi. ‘Finansal istikrar’ kılıfı Başkan Mehmet Ali Akben, “BDDK’nin risk odaklı proaktif gözetim ve denetimi esas alan yaklaşımla ekonomide konjonktürel etkileri dengeleyici, finansal istikrarı destekleyici rolünü etkin biçimde kullandığını” söylemiş. Kuruluşunun hemen akabinde yaşanan Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizleri sonrasında sektörün yeniden sorunlu hale gelmesini önleyecek, mevduat sahiplerinin hak ve menfaatlarını koruyacak ve uluslararası standartlarda güçlü bir bankacılık sektörünün teminini sağlayacak yasal düzenlemelerin güçlendirildiğini, denetim anlayışı ve kalitesinin geliştirildiğini kaydetmiş. Ardından da “2008’de küresel finansal kriz sırasında, 2020’de ise tüm dünyayı saran koronavirüsle mücadele kapsamında uygulamaya konulan yenilikçi makro ve mikro ihtiyati tedbirler ile finansal ve reel kesimin rahatlatılması amaçlanmıştır” demiş. BDDK’nin kuruluşunda en önemli amaçlardan biri artık bankaların mali yapılarını zayıflatacak adımları engellemek, bu yolla Hazine’nin dolayısıyla halkın ödediği faturalara artık son verilmesini sağlamaktı. Başka bir amaç da bankalar arasında kamu özel ayrımı yapmadan, sektörün sıkı ayrıcalıksız kurallara bağlanıp denetlenmesiydi. Başkanın sözünü ettiği krizlerden sonra dünyadaki merkez bankaları ve bankacılık otoriteleri de asıl amaçlarının yanında “finansal istikrar” denilerek, kuralları gevşetmeye zorlandılar. Ancak hiçbir çağdaş otorite tümüyle asıl amacından sapıp piyasa kurallarından sapacak, sektörün risklerini gözetme amacını savsaklayacak kadar gevşemedi. Örneğin son çıkarılan “aktif rasyosu” denilen tüm bankaları kredi vermeye zorlayan bir kararı, hiçbir bağımsız otorite almadı. Kamu bankalarının aylarca açık pozisyon taşımalarına izin verip, bankaların ödünç aldığı parayı daha ucuza kredi olarak vermesine, dolayısıyla önümüzdeki 15 yılını tehlikeye atmasına izin veren bağımsız bir otorite olmadı. Sürekli kredi ötelemeleri, yeniden yapılandırma düzenlemeleri çıkarıp batık KGF kredilerinin bile yüzdürülmesine sesini çıkarmayan, ileriye dönük sektörün üzerindeki yüklerin artmasına günlük politik kaygılarla izin veren otoriteler de bulunmaz. Özetle; BDDK’nin kuruluşundan önce uygulanan, kurumun oluşmasını zorunlu hale getiren sektör üzerindeki yükleri büyüten siyasi kararlar dönemine yeniden dönmüş bulunuyoruz. O dönemin faturasını bu halk, hem varlık değerlerindeki büyük düşüşle hem ileriye dönük Hazine tahvillerini finanse ederek çok ağır ödedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle