09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 3 15 EYLÜL 2020 SALI 310/1 7 0 360/2 3 0 280/2 0 0 310/2 2 0 310/1 8 0 310/1 1 0 290/1 1 0 290/1 7 0 380/2 3 0 360/2 0 0 300/1 8 0 310/2 3 0 310/1 5 0 310/2 3 0 280/1 7 0 180/9 0 340/1 9 0 300/1 6 0 300/1 3 0 300/2 0 0 210/1 4 0 260/2 1 0 TARİHTE BUGÜN 1890: Ünlü polisiye yazarı, dedektif “Hercule Poirot”nun yaratıcısı Agatha Christie doğdu. 1923: Lozan Antlaşması uyarınca Edirne’ye bağlı Karaağaç istasyonu Yunanlardan teslim alındı. 2011: Mehmet Ağar, “Susurluk” davasında, “Cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturmak” suçlamasıyla 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Eski Ankara Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Vedat Bulut, Anadolu’dan izlenimlerini anlattı: Tsunami geliyor 4 En büyük tehlike İstanbul’da. 4 Göğüs hastalıkları uzmanı 4 Sağlık sistemi 4 Ankara salgını yayıyor. kalmayan hastane var. iflas edebilir. KAOS KAPIDA n Önümüzdeki sonbahar ve kış ayları için ne düşünüyorsunuz? Gerekli önlemler alınmazsa ya da aşı ve tedavi alanlarında gelişme sağlanamazsa, büyük bir kaos yaşanabilir. Gıda güvenliği, gıdaya ulaşma sıkıntıları başlamış olan dün yada açlığın ve beslenme bo zukluklarının artışına bağlı mil yonlarca ölüm görebiliriz. Af rika, bu açıdan en önemli risk bölgesi. Salgın nedeniyle ertele SERTAÇ nen sağlık sorunları var. Kronik EŞ hastalıkları olan en başta onko lojik olgular için sağlık hizmet leri endişe yaratıcı durumda. Covid kapıla cağı şüphesiyle hastaneye gidememe kaygı sı yaşanıyor. Bu, ölüm oranı ve sağlık har camalarında artışla karşımıza çıkacak. Za ten ekonmik kriz yaşanan ülkemizde sağlık bütçesi iflas edebilir. Vatandaşlarımıza sağ lık hizmeti götürülmesi aksayabilir. Daha bi rinci dalgayı bitirmeden kışa girersek sağlık gücümüzün ötesi bir hasta sayısı olacaktır. Bu durum, hem ölüm oranlarını artırır hem de sağlık çalışanları için bir tehlike oluştu racaktır. Bilim Kurulu haziran ayına kadar 5 bin olgu öngördüğünde yüz binler sürpriz olmayacaktır demiştik, üzülerek haklı çık tık. Çünkü siyasi kararların hatalarını gör dük. Aşı ve tedavide önemli gelişmeler sağ lanmazsa sonbaharda 10 bin günlük, kış ay larında 20 bin günlük olgu sayısı olabilir. En iyimser tahminle olguların yüzde 34’lük kesimi yoğun bakım ve solunum destek üni telerine gereksinim duyarsa, hizmetlerde tı kanma yaşanmasına bağlı ölüm oranlarını da yüzde 2.4’te tutamayabiliriz. Yüzde 57 aralığına çıkabilir, bu da son derece üzü cü olur. Şu an Ankara zor durumda. Hasta nelerde yatak yok. Şimdi en önemli tehlike İstanbul için. Tatil dönüşleri başladı, okul lar açılacak. Nüfus, yoğun kentlerde sağlık hizmetleri kapasitesini aşacak. Büyük bir dalga çok sayıda vatandaşımızın yaşamını kaybetmesine yol açabilir. 900 HEKİM İSTİFA ETTİ n Sağlık çalışanları ne durumda? Ciddiyetin toplum tarafından anlaşılmamasının nedeni hükümetin yanlış politikaları. Verileri şeffaf paylaşmadıkları ve pek çok hatalı ve anlaşılmaz politik kararlar vatandaşlarda güvensizlik yaratıyor. Basın ve akademiler baskı altında. Bu loşlukta ne sağlık çalışanları ne de vatandaşımız önlerini görüyor. Yukarıdan aşağıya bir despotizm var ve aşağıdan yukarıya bir yalanlar pramidi oluşmasına neden oluyor. 30 bin sağlık çalışanı hastalığa yakalandı. 80’in üzerinde sağlık çalışanını kaybettik, yarısı doktor. İstifalar yoğunlaştı. Birkaç hastanede istifalar nedeniyle göğüs hastalıkları uzmanı kalmadı. Radikal önlemler alınmazsa ölümler artacağı gibi, endişelere dayalı istifalar da hızlanabilir. Türkiye genelinde 900’e yakın hekim istifa etmiş durumda. BİYOTEKNOLOJİK ÇALIŞMA BAŞLAMALI n Stratejik konuma gelen aşı üretimi konusunda ne yapılmalı? Milyarlarca insanın aşılanmasını düşündüğünüzde 2 milyar dolarlık yatırım gerekir. TÜSEB kuruldu. 2018 bütçesi 56 milyon TL. Makale yazdım, değil aşı, ayakkabı bile üretemezsiniz dedim. Litvanya’nın projesini örnek verelim. Yatırım yaparak iki yıl sabrederek yüzlerce patent ve yüksek teknoloji ürünü yarattılar. Ancak sömürgecilerle mücadele etmek kolay değil. Bunu Küba’nın başardığını görüyoruz. Aşı üretimi stratejiktir ve afetlerde, savaşlarda aşı bulamayabiliriz. Türkiye, bu şansa sahip değil. Betona para gömmeyi bırakıp moleküler biyoteknolojiye yatırım yapmak gerekir. 1 gramlık malzemeyi binlerce dolara satarsınız. Ancak inşaattan başka dünyası olmayanlara bizim sözlerimiz nafiledir. l ANKARA AŞI ÜRETMEYE TESİS YOK “Türkiye’de aşı üretmek için tesis yok. Adıyaman’da üç idealist gencin kurduğu bir veteriner aşı üretme tesisi var GMP koşulları sağlayan. Ancak onların da yüksek oranda üretim olanağı yok. Bir zamanlar Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü vardı. En son AKP döneminde kapatıldı. Alsatçılar ticari rantları nedeniyle Türkiye’de stratejik yatırımları ve üretim yerlerini sabote ettiler. Sağlık alanı bu neoliberal yağmadan böyle nasiplendi.” “Aşılarda ve aday moleküllerin belirlenmesinde, özellikle son 510 yılda devasa teknolojik gelişmeler yaşandı. Moleküllerin ve epitopların belirlenmesi artık birkaç hafta içerisinde gerçekleşebildi. Bu, 1980’lerde bile 1 yıla kadar uzardı. Dünyada 145 kadar çalışma var. Bunlardan 11’i Türkiye’de. 9 çalışma şu an ipi göğüslemek için öne çıktı ve 2’si son aşamada. 15 Eylül ve 1 Ekim’de Türkiye’de programları başlıyor. Türkiye’ye gelişini aralıkocak gibi tahmin etmiştim, bir iki aylık sapmalar olabilir.” ÇİN’DEN GELEBİLİR Türkiye’nin Çin’le olan ticari ilişkileri nedeniyle bu ülke tarafından önceleneceğini ve buradan aşı getirileceğini haber aldım. Dünyada aşıyı engellemeye çalışan bir lobi de var. İlaç ve tedaviden para kazananlar... NEFESE HASRET Mersin’de koronavirüse yakalanan 25 yıllık hemşire Mehmet Nalpara (43), 2 çocuğunu bir yakınının evine yerleştirdikten sonra eşiyle birlikte ayrı odalarda 10 gün boyunca karantinada kaldı. İlaç tedavisinin ardından sağlığına kavuşan Nalpara, yurttaşlara önlem almaları konusunda uyarıda bulunarak “Bir nefes çekip ciğerlerini doldurmaya hasret kalarak ağlayan hastalarımız var. Çünkü bu dönem ‘Bana bir şey olmaz’ dönemi değil” dedi. l DHA 14 EYLÜL PAZARTESI 112 BIN 563 1716 63 8 MILYON 632 BIN 123 292 BIN 878 7119 1301 1225 % 7.1 260 BIN 58 ANADOLU’DAN İZLENİMLER EN AZ 3 GÜN YAN ETKİ GÖZLENMELİ l Ankara’dan başlayarak 7 bin kilometre yol yaptım. İstanbul ve Kütahya’da endüstri alanlarına ve sosyal yaşama ait dramı gördüm. Hastalıktan kurtulan arkadaşlarımı ziyaret ettim ve hastane bakımı gerektirmesine rağmen evlerinde izole edilen dostlarımla görüştüm. Yan etkileri bilinen klorokin verilen hastaların evlerde izolasyonu yanlış bir uygulama. En azından 3 gün hastane koşullarında izlenmeli. İŞÇİLER HASTA, İŞLETMELER KAPANMIŞTI l Afyon’a gittiğimde birçok sanayi kuruluşunun işçileri hastaydı ve bazı işletmeler kapanmıştı. Karantinada binalar ve köyler vardı. İlk mecburi hizmet bölgem Burdur’da Kemer’in Kozluca köyü karantinadaydı. Kemer’in aşağı mahalleleri karantinadaydı. Vaka patlamalarının düğünlerden kaynaklandığını öğrendim. Burada düğünler cuma başlar, üç gün sürer. Bu düğünler bir hastalık portalı (yayılım nedeni) durumuna gelmiş. Virüs kapanlar başka bölgelere taşıyor. 65 YAŞ, KURALA UYMAYANI UYARIYOR l Antalya Korkuteli’nde bazı köyler karantinadaydı. Bu gezide 65 yaş üzeri yasakların geçersizliğine ve yanlışlığına kanaat getirdim. Çünkü kurallara uyanlar, uymayanları uyaranlar onlar. Manavgat ve Toroslar üzerinden Karaman’a, oradan Hatay Arsuz’a gittim. Maalesef oranın da 16 maden şirketine kurban edilmek üzere ihale açıldığını gördüm. Eski TTB Başkanımız Füsun Sayek Ablamızın mezarını ziyaret ettim. Bölgedeki eğitim düzeyi, vakaların az olması sonucunu doğurmuş. HASTANEDE OLMASI GEREKENLER EVDE l Gaziantep, Şanlıurfa ve Mardin’e uzandım. 10 kadar yakınıma taziyelerimi ilettim. bunların 6’sı salgın nedeniyle ölümdü. Yine 4 tanıdığımın daha aynı nedenle kaybedildiğini öğrendim. Bu 10 ölümün 4’ünde ilaca ait yan etkiler sorumlu tutuluyordu yakınlar ıtarafından. Bulaşların önemli kısmı hastanelerden kapılmıştı. Hastaneye gidenler hastalanıp dönmüş ve yakınlarına bulaştırmıştı. Diyarbakır’da doktor arkadaşlarımın hastalığa yakalandığını, evlerinde izole durumda olduklarını öğrendim. Hastaneler, yoğun bakım yatakları yetmez durumdaydı. Hastanede tutulması gereken insanların evlerinde olduğunu gözlemledim. Toz fırtınası uyarısı Mardin’de 2018’deki toz fırtınası gökyüzünü kızıla boyamıştı. Ankara’yı cumartesi günü etkileyen toz fırtınasının ardından Meteoroloji Genel Müdürlüğü Şırnak, Siirt, Mardin, Antalya, Manisa, Aydın ve Balıkesir için toz fırtınası uyarısında bulundu. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Şenyiğit, “Kronik hastalığı, astımı, kronik bronşiti, alerjisi olanlar, KOAH olanlar bu dönemde balkona bile çıkmasınlar” dedi. İki doktor daha yaşamını yitirdi İSYAN EDİP AYRILDI Aile hekimi Dr. Handan Çetinkaya, Twitter hesabından istifa ettiğini açıkladı. Çetinkaya, “Covid 19 olup kurtulanlardanım, işe başlamıştım. Ancak o kadar güvensiz, korumasız ve haklarımız alınarak çalıştırılıyorduk ki daha fazla çalışmak istemedim” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi Türk Tabipleri Birliği (TTB), eski Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörü diş hekimi Prof. Dr. Ahmet Erman Akbulut ile Muş Devlet Hastanesi’nde görevli Dr. Mustafa Salğın’ın yaşamını yitirdiğini açıkladı. Akbulut’un koronavirüs nedeniyle öldüğü belirtildi. TBB, Salğın’ için “Hayatın zorlukları karşısında tükenen meslektaşımız Salğın’ın vefat haberini aldık, kederliyiz. Sözün bittiği yerdeyiz” paylaşımını yaptı. HDP milletvekili Şevin Coşkun, Salğın’ın ağır çalışma koşulları üzerine intihar ettiğini iddia etti. l Haber Merkezi Yeniden Uygarlıkların Batışı (2) A min Maalouf, “yitirdiği dünya”dan kaynaklanan nostalji ve melankolisinin köküne inmiyor, kökenini araştırmıyor. Yitirdiği Arap uygarlığı mı yoksa mensup olduğu MaroniHıristiyan üstünlüğünün giderek yok olması mı? Belli değil. Bunu saptayınca Lübnan tarihini tekrar okumam gerekti. 1 İslam dini ve Arap dili, Türkler, İranlılar, Orta Asyalılar ve Uzakdoğu dışında kalan her yerde (Mezopotamya, Arap Yarımadası, Mısır dahil bütün Kuzey Afrika, Suriye ve Lübnan) bütün etnik toplulukları Müslümanlaştırırken Araplaştırmıştır. Lübnan halkı Arap kökenli değildir. 2 15161918 yılları arasında Lübnan’a egemen olan Osmanlı’nın kurduğu, dinlere ve mezheplere dayalı idari ve toplumsal düzen aşağı yukarı günümüze kadar sürmüştür. Yarı özerk yönetim, din ve mezheplere bölünmüş feodal topluma barış ve huzur getirmedi. 3 Lübnan, Fransa’nın dünyaya attığı kazıktır. 19181946 yılları arasında Suriye ve Lübnan’ı mandası altında yöneten Fransa, Lübnan’ı 1943 yılında Suriye’den ayırarak ülkeye egemen olan çelişkiyi güçlendirmiştir. Hıristiyan Maroniler, Sünniler, Şiiler, Ortodoks ve Katolik Rumlar, Dürziler ve başka küçük toplukluklardan oluşan nüfusun bir ulus, bir devlet oluşturması olanaksızdı. Bu nüfus Suriye içinde bir ya da iki vilayet halinde kalsaydı, aralarında iktidar kavgası olmazdı. 4 Haçlı seferlerinden itibaren başlayan dinler ve mezhepler arası iktidar ve nüfuz çatışması 1958’den sonra Lübnan’a sığınan Filistinliler yüzünden iyice azdı ve o zamana kadar var olan Maroni egemenliği sarsılmaya başladı. Özellikle de 1967 İsrailArap savaşından sonra Lübnan’a gelen Filistinliler sayesinde Müslümanlar çoğunluğa geçti ve 13 Nisan 1975 yılında başlayan iç savaş Lübnan’ı yıkarak 1991’de sona erdi. 1975’ten itibaren, Fransızca konuşan Maroni Hıristiyanlar, başta Fransa olmak üzere başka ülkelere göç ettiler. Amin Maalouf da bunlardan biridir. Tarihin bu dönemini göç eden Lübnanlı dostlarımdan dinledim. Amin Maalouf 27 yaşında Lübnan’dan ayrıldığı zaman, “dinler ve kültürler arasındaki az bulunan bir arada var olma çeşitliliği” söz konusu bile değildi. Herhangi bir hoşgörü mevcut değildi. HHH Osmanlı’dan mülhem dinler ve mezhepler arasındaki kota sistemi, cumhurbaşkanlığının, başbakanlığın, meclis başkanlığının ve milletvekilliklerin, dahası devlet memurluğunun belli kotalar oranında dinler ve mezhepler arasında pay edilmesi, Lübnan’daki insan yığışımının bir ulusa dönüşüp bir devlete sahip olmasına engel olmuştur. Lübnan’da Lübnanlı vardır ama bir Lübnan ulusu yoktur. İşte bu nedenle Türkiyeli ve Türkçe edebiyat gibi saçma tanımlara karşı çıkmaktayım. Ulussuz bir devlet kurulabilir mi? Lübnan, kurulamayacağının en belirgin örneği. Hiç kimse dünyadaki federal devletleri de aklına getirmesin. Artık çokuluslu, çok dinli imparatorluklar kurulamaz. Ulus devletler, federal ve konfederal devletler kurulabilir, ama ulussuz devlet kurulamaz. Tengri Lübnan felaketini hiçbir insan topluluğunun başına vermesin. Japon tutkalıyla yapıştırsan bile tükrükle yapıştırmışsın gibi dağılır. HHH Şimdi, Lübnan’ın içinde debelendiği bataklığı göz önünde tutarak, Başyüce ve AKP’nin yeteneksiz ve karmaşık tutkuları yüzünden Türkiye’nin içine düştüğü çıkmaza gelelim: Türkiye’deki 4 milyon Suriyeli sığınmacı 1520 yıl sonra 10 milyona ulaşarak Lübnan’a gelen Filistinlilere dönüşerek (vatandaş ya da değil) eğer özerklik ya da federasyon isterse hiç şaşırmayalım. Bir Türk + Kürt + Arap federasyonu isterlerse hiç şaşırmam. Araplar sadece Hıristiyan devletlere karşı horozlanamaz. Türkiye’de din (ümmet) birliği, bilinci diye bir yanılsama olamaz. Araplarda bile bu bilinç ve dayanışma yoktur. Türkiye’de henüz tamamlanmamış, ulusal birlik vardır. Bu bilinci oluşturan parçaların adını saymak ayrımcılıktır. HHH Nereden nereye? Yapı Kredi Yayınları (YKY) tarafından yayımlanan kitabın yazarı Amin Maalouf, az biraz tanışım sayılır. Paris’te tanışmıştık. Sonra İstanbul’a geldi. Altı kişilik bir özel yemekte tekrar karşılaştık. Telos Yayınları’nı yönettiğim sırada Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri (1997), Işık Bahçeleri (1997), Béatrice’ten Sonra Birinci Yüzyıl (1998) adlı kitaplarını yayımlamıştım. (Cumhuriyet, 19 Kasım 2019)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle