22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 11 EYLÜL 2020 CUMA HABER ‘İster asarım ister keserim’ Akıl, Devlet Bahçeli’nin bir kez daha ısıtıp önümüze sürdüğü idam cezasının yeniden yürürlüğe konulması önerisinin ciddiye alınıp kabul görmesinin pek mümkün olmadığını gösteriyor. Ama yine de belli olmaz. Burası Türkiye, burada olmaz olmaz. Nitekim, Ayasofya’nın müze olmaktan çıkarılması konusunda da Cumhurbaşkanı, başlangıçta karşı çıktığı, arkasında oyunlar olduğunu söylediği öneriye sonradan evet dedi ve akla izana aykırı olarak müze olmaktan çıkarma kararı alındı. Bu kez de öyle olmayacağına dair elimizde hiçbir güvence yok. Bakarsınız önümüzdeki günlerde idam cezasının yeniden konulması gündeme oturmuş. Cumhurbaşkanı’nın daha önce söylediği “İdam cezası Meclis’ten geçip önüme gelsin imzalarım; Batı’nın ne dediği değil, milletimin ne dediği önemlidir” sözü, böyle bir olasılığın çok da zayıf olmadığını gösteriyor. Bu olasılığın gerçekleşmesi halinde ise Türkiye ile Avrupa Konseyi (AK) karşı karşıya geleceklerdir. HHH Bilindiği gibi, Avrupa Konseyi, idam cezalarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğuna karar vermiş, 6. ve 13. protokollerle de bunu tescil etmiştir. Türkiye, 6. ve 13. protokolleri imzalamış ve TBMM’de onaylamıştır. AK, bu durumda Türkiye’den idam yasağına uymasını isteyecektir. AK, kısacası AKP’ye ve liderine açıklıkla şunu söylemektedir: Yok arkadaş, demokrasilerde öyle iktidar oldum diye, “ister asarım ister keserim” demek yok! İyi de burada bir sorun çıkıyor. Tayyip Bey için egemenlik, iktidarın ister asarım ister keserim diyebilmesidir. Nitekim 23 Nisan 2010’da ulusal Egemenlik Bayramı vesilesiyle geleneğe uyarak makamını, ilkokul 4. sınıf öğrencisi Elgin Koçubaba’ya devreden o zamanın Başbakanı Tayyip Erdoğan, bu sembolik devir sırasında şunları söylüyordu: Artık yetki sende; ister asarsın, ister kesersin Tayyip Bey’in, artık kimseyi şaşırtmayan ve olaya yaklaşımındaki çarpıklığı yansıtan ulusal egemenlik konusundaki bu sözleri demokrasiye aykırıdır. Günümüz dünyasında ulusal egemenlik ve bağımsızlık hiçbir iktidara, istediği gibi asıp kesme yetkisi vermiyor. Artık, egemenliği ulus adına kullanan iktidarlar, temel hak ve özgürlüklere saygı göstermek, onları çiğnememek ve çiğnetmemek yükümlülüğü altındadır. Uluslar da bu hususa uymayı kabul etmişlerdir. Örneğin Avrupa Konseyi üyeleri, kendi ülkelerinde, bireyleri işledikleri herhangi bir suç yüzünden ölüm cezasına çarptırma yetkisinden vazgeçmişledir. Türkiye’nin 6. ve 13. protokole uymayı kabul eden imzasının anlamı budur. Türkiye’nin idam cezasını yeniden koyması halinde buna karşı çıkacağını Avrupa Konseyi de birçok kez açıklıkla dile getirmiştir. HHH Ama, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AK’nin bu konudaki görüşlerine itibar etmeyeceğini dile getirmiştir. Görülüyor ki asıp kesmek konusunda Türkiye ile AK arasında büyük bir tartışma çıkacak, bir taraf “ister asarım ister keserim” öte taraf da “yağma yok arkadaş dilediğince asıp kesemezsin!” diye dayatacaktır. Peki, bizler Türk yurttaşları olarak, “öyle istediğin gibi asıp kesemezsin” diyen AK karşısında ne yapacağız? Bu çıkışı, emperyalizmin içişlerimize müdahalesi diye yorumlayarak “ister asarım ister keserim, sana ne!” davranışının yanında mı tavır alacağız, yoksa özgürlükler, insan hakları ve haysiyetin yanında mı duracağız? Burada sağlıklı bir karara varmak için, her şeyden önce bilmek gerekir ki artık temel hak ve özgürlükler, hukukun evrensel kurallarına uygunluk ülkelerin egemenlikleri alanından çıkmış, herkesin saygı göstermesi gereken, insanlığın ortak değerleri arasında yer almıştır. Bağımsızlık, “ister asarım, ister keserim!” ceberutluğu değildir. Antiemperyalizm, temel insancıl değerler konusunda, ülkeye göre değil, ilkeye göre davranmayı zorunlu kılar. CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU: İktidara gidiyoruz CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, video konferans yöntemiyle yapılan partisinin il başkanları toplantısının açılışında konuştu. “İktidara gidiyoruz” diyen Kılıçdaroğlu, partiye yeni üyeler kazandırılmasını istedi. Kılıçdaroğlu, “Son yerel seçimlerde az oyla kaybettiğimiz yerlere yoğunlaşmalıyız. Ağırlık verirsek o bölgeleri kazanabileceğimiz yerler olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı. l ANKARA/ Cumhuriyet Altan Öymen, Alev Coşkun’un ‘CHP 101 yaşında’ yazısı üzerine Cumhuriyet’e yazdı CHP’nin kuruluş yıldönümleri ALTAN ÖYMEN (ESKİ CHP GENEL BAŞKANI) Cumhuriyet Halk Partisi’nin üç kuruluş yıldönümü var. Biri, Sivas Kongresi’nin açılış günüdür: 4 Eylül 1919. Biri, Ankara’da “Halk Fırkası” adıyla İçişleri Bakanlığı’na resmen “kuruluş bildirisi” yaptığı gün: 9 Eylül 1923. Biri de şu: Şimdi unutulmuş gibi ama onu da hatırlamak gerekir: 1980 darbesi döneminde önce fiilen sonra da resmen kapatılmasından 12 yıl sonra, yeniden açıldığı gün: Gene bir 9 Eylül günü... 9 Eylül 1992. Üçü de sadece CHP’nin değil, Cumhuriyet ve demokrasi birikimimizin en önemli günlerindendir. Alev Coşkun’un da belirttiği gibi Sivas Kongresi de öyledir. 4 Eylül 1919 günü, Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti’nin faaliyete başladığı gündür. Cumhuriyet Halk Partisi, o cemiyetin devamı sayılır. Zaten, başta Atatürk o zamanki adıyla Mustafa Kemal Paşa olmak üzere yöneticilerinin çoğu aynı kişilerdir. Hedefi ve ilkeleri de öyledir. Sivas’ta seçilen Atatürk’ün başkanlığındaki Heyeti Temsiliye, kısa bir süre içinde, büyük kısmı işgal altındaki ülkenin gerçek temsilcisi haline gelmiş, İstanbul Meclisi’nin kapatılmasından sonra da Ankara’daki Büyük Millet Meclisi’nin kurucusu olmuştur. Yurt çapında yapılan seçimler sonucunda da Meclis’teki çoğunluğu oluşturmuştur. Meclis, ordularının başkomutanlığına aynı zamanda Meclis başkanlığınaseçtiği Atatürk’ün yönetiminde ülkeyi işgalden kurtaran zaferleri kazanmıştır. Lozan’da barış sürecini başlatmıştır. Yeni Türkiye’yi kurma adımlarını atmıştır. O başlangıç döneminde de “Halk Fırkası” adındaki partinin kuruluş sürecini başlatmıştır. CHP’nin “Halk Fırkası” adıyla kuruluşu, Ankara’daki İçişleri Bakanlığı’na yapılan bir bildirim yoluyla 9 Eylül 1923 günü tamamlanmıştır. Sonrasını daha iyi hatırlarız: “Halk Fırkası”nın çoğunlukta bulunduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 29 Ekim’de Cumhuriyeti ilan edişini ve yeni “Türkiye’yi”, hızla kalkındırma ve çağdaş bir ülke haline getirmeye başlaması... 1945’te İkinci Dünya Savaşı’nın bitişiyle birlikte de demokratikleşme dönemini başlatması... Gene 9 Eylül’de “üçüncü kuruluş günü” diyebileceğimiz 9 Eylül 1992 günü de demokrasimizin başına gelen “kazalar”dan birinin sonucudur. Ama onu daha sonraya bırakalım. Eylülün o iki gününde kalalım: 4 Eylül 1919 ile 9 Eylül 1923’ün... Evet, CHP’nin 100 yıllık tarihinde o iki gün var ki ikisi de çok önemli... İkisi de kuruluş günü olarak kutlanabilir. Ama bence, bunlardan birini seçip ötekini elemeye gerek yok. İkisi de aynı hafta içinde kutlanabilir. O hafta, yani 4 Eylül ile 9 Eylül’ü içine alan haftada o, ikisini de kapsayacak bir etkinlik programı hazırlanıp uygulanabilir. Tarihimizde Kurtuluş Savaşı yılları ile Cumhuriyetimizin ilk yılları içinde geçen ve CHP ile birlikte tüm milletimizi ilgilendiren o kadar çok olay var ki ve bunlar, yaşadığımız dönemde de giderek o kadar çok güncelleşiyorlar ki, öyle bir “hafta”yı dolduracak etkinlik konuları saymakla bitmez. Asıl, akla gelen konuları o haftaya sığdırmak zor olabilir. Vefat sayısı 23 bin! CHP’nin doktor milletvekili Mustafa Adıgüzel’den salgına ilişkin dikkat çekici iddia: ARINÇ VE EŞI Covid19 testleri pozitif Eski TBMM Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyesi Bülent Arınç, Twitter hesabından “Eşim ve benim hastanede tetkiklerimiz sonucunda koronavirüs test sonuçlarımızın pozitif olduğunu öğrendik” yazdı. Arınç’ın 2 Eylül’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığı’ndaki YİK toplantısına katıldığı bildirildi. l Haber Merkezi IĞNELI FIRÇA ZAFER TEMOÇIN CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI SEYİT TORUN: Böcek’in durumu gayet iyi Koronavirüse yakalanan ve tedavisi devam eden Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in son durumuyla ilgili doktorlarından bilgi alan CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, Başkan Böcek’in durumunun gayet iyi olduğunu ve tedbir amacıyla hastanede tutulduğunu söyledi. Hastane önünde açıklamada bulunan Torun, bazı dedikoduların da ahlaksızca olduğunu söyledi. Torun’un yaptığı açıklama şöyle: “Şu anda her şey kontrol altında. Gerekli her türlü tedavi uygulanıyor ve tedavisi de iyiye gidiyor. İki gün öncesine nazaran şimdi daha iyi. Görüştüğümüz bütün doktorlarımızın hepsi sürecin iyiye doğru gittiği yönünde ifadede bulundular. Zannediyorum en kısa sürede atlatacak. Kendisinin birkaç gün önce yoğun bakıma alınması sanki kafalarda olağanüstü durum oldu gibi ifade edildi ama bu bir tedbir amaçlıydı. Daha güvenli bir ortamda bulunması üzerine yapıldı.” l ANTALYA / Cumhuriyet CHP’DE KORONAVIRÜS PANIĞI KILIÇDAROĞLU’NUN TESTI NEGATIF CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın Covid19 testinin pozitif çıkmasının ardından filyasyon kapsamında test yapılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sonucu negatif çıktı. Öte yandan İzmir ziyareti sonrası koronavirüs testi pozitif çıkan Öztrak’ın hep yanında olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in durumunun iyi olduğu ve test yaptıracağı öğrenildi. Öztrak ile birlikte Balkan Zirvesi’ne katılan milletvekilleri ve belediye başkanlarının da test yaptırması bekleniyor. l İZMİR / ANKARA/Cumhuriyet USULSÜZLÜĞE KARŞI ÇIKAN MÜDÜR VEKILI MOBBING’E MARUZ KALDI ‘İstifa et’ baskısı ölüm getirdi SEFA UYAR Muğla Olgunlaşma Enstitüsü Müdür Vekili Hüdayi Baş, önceki gün geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Baş’ın vefatının arkasında, usulsüzlüğe karşı çıktığı için “istifa et” baskısının olduğu ileri sürüldü. Edinilen bilgiye göre, enstitüde Usta Öğretici alımı için sınav düzenlendi. Ancak kazananlar listesi, Menteşe İlçe Milli Eğitim Müdürü Soner Kaya ve Menteşe İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Muhammer Cihan tarafından değiştirilmek istendi. Edinilen bilgiye göre Baş; isimlerin “İl Milli Eğitim Müdürü bu isimleri istemiyor” ifadeleri ile değiştirilmek istenmesine “Ben bu isimleri değiştirmem, liyakat’a göre bu isimlerin olması gerekir” sözleri ile karşı çıktı. Bunun üzerine Muğla İl Milli Eğitim Müdürü Pervin Töre, Baş’ı makamına çağırdı. Baş, isimlerin değiştirilmesi isteğini “hak mahrumiyeti olacağı ve kişilerin haklarının gasp edilmesinin doğru olmadığı” gerekçeleri ile reddetti. Töre, Baş’ın is BU OLAY İLK DEĞİL İDDİASI İl Milli Eğitim Müdürü Pervin Töre’nin, Muğla’daki farklı okul müdürlerine de mobbing uyguladığı, mobbing sonucu istifa eden ya da emekli olan okul müdürleri olduğu belirtildi. Ulaşmaya çalıştığımız Töre, gazetemize dönüş yapmadı. Töre, daha önce yaptığı açıklamada ise iddiaların tamamen asılsız olduğunu ve iftira niteliği taşıdığını savundu. teği reddetmesi üzerine bağırarak “İşine gelmiyorsa, prensiplerine ters ise istifa et, git. Senin kadronu bakanlığa iade ettim” ifadelerini kullandı. Baş ise “İstifa etmeyeceğim, çalışacağım. Ben onurlu bir insanım, kimsenin hakkını yemek için gelmedim” yanıtını verdi. ‘Sağlığım bozuldu’ Kaya ve Cihan ise müdürlük çıkışında Baş’ın elindeki sınav evraklarını almak istedi. Evrakları vermeyi redde den Baş, fenalaşması üzerine ambulans ile hastaneye kaldırıldı. Baş, daha sonra Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’ne yazı yazarak, yaşananları anlattı. Ancak, kalbi dayanmayan Baş, önceki gün yeniden kalp krizi geçirdi ve yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirmeden önce Baş, müdürlüğe yazdığı yazıda olayı anlatıp “Bütün bu yaşananlar benim sağlığımı ve çalışma şevkimi bozarak Olgunlaşma Enstitümüzün hedef ve amaçlarını yok edeceğini düşündüğümden siz büyüklerime danışma ihtiyacı hissettim. Kurumumuzun işleyişine zarar verecekse istifa ederim” dedi. Baş’ın, ayrıca, 4 Eylül’de Menteşe Kaymakamlığı’na şikâyet dilekçesi yazdığı da ortaya çıktı. Baş dilekçesinde yine olayları anlatıp “Hayatıma kasteden davranışlar halen devam etmektedir. Ben adil olmayı ve kul hakkı yememeyi, zamanın en iyi polislerinden biri olan rahmetli babamdan öğrendim ve kimsenin bunu değiştirmesine izin veremem” diye yazdı. l ANKARA CHP Ordu Milletvekili ve iç hastalıklar uzmanı Mustafa Adıgüzel, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında Türkiye’de yeni tip koronavirüs (Covid19) vaka ve can kayıplarının gizlendiğini öne sürdü. Adıgüzel, “16 bin yeni vakamız vardır. Bakan bir sıfır atmaktadır. Türkiye’de gerçek vefat sayısı 23 bindir. Türkiye’nin genelinde vaka sayısı ise 980 bindir. Bu da Bakan’ın açıkladığı 285 bin rakamının yaklaşık dört katıdır. Türkiye’de her 40 kişiden birisi Covid ile tanışmış durumdadır” iddiasını dile getirdi. ‘Her apartmana girdi’ TBMM’deki her 30 milletvekilinden birinin hasta olduğunu, hasta olup tedavi gören belediye başkanları ve siyasi parti liderlerinin bulunduğunu anımsatan Adıgüzel, Türkiye’de her apartmana Covid19’un girdiğini söyledi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya yönelik eleştirilerde bulunan Adıgüzel, “Sağlık Bakanı, ‘bugün ne verelim’ diye düşünüp taşınıp bir sayı belirleyip onu da Twitter’da yayımlamaktan öteye gitmeyen bir Sağlık Bakanı’dır. Sağlık Bakanı, bu işleri artık bırakmalıdır” dedi. ‘16 bin yeni vaka’ Kendi hazırladığı tabloyu göstere rek bugünkü hasta sayısının 16 bin olduğunu öne süren Adıgüzel, her yapılan bin testin 150’sinin pozitif geldiğini ifade etti. Adıgüzel, sözleri ni şöyle sürdürdü: “16 bin yeni vakamız vardır. Ba kan bir sıfır atmaktadır. Bu vefatlar da beş büyük ilimiz İstanbul, Anka ra, İzmir, Adana ve Antalya’nın sal gının başından beri toplam vefat sa yıları, belediyelerimizin kayıtların da mevcuttur. Toplam vefat sayısı 8 bin 850’dir. Bu kentler de 30 mil yon insa nımız ya şamakta dır. 30 mil yon insa nımızda 8 bin 850 ise bunu 82 milyon insanımızla oranladığımızda, Adıgüzel, kendi hazırladığı tabloyu gazetecilere gösterdi. Türkiye’de gerçek vefat sayısı 23 bindir. Türkiye’nin genelinde vaka sayısı ise 980 bindir. Bu da Bakan’ın açık ladığı 285 bin rakamının yaklaşık dört katıdır.” Bilim Kurulu üyelerine de çağ rı yapan Adıgüzel, “Bu nedenle sa yın meslektaşlarıma çağrım var: Ya bu Bakanı doğru yola getirin ya da o kurulu terk edin! Bu arkadaşlarımız la konuştuğumuzda şunu söylüyor lar: ‘Bize veri gelmiyor.’ Bilim Ku rulu da bu işin farkında ama ses çı karamıyor” iddiasında bulundu. Pi yasadaki maskelere ilişkin de Adı güzel, “Her maske gerçek maske de ğildir. Maskelerin tıbbi koruyuculu ğu olabilmesi için Metblow ve non woven kumaş olması gerekmekte dir. Halbuki piyasada bu koşulları sağlayan sadece 18 firma var. Fakat 300 firma şu anda maske üretiyor” dedi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle