28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PAZAR YAZILARI 7 9 AĞUSTOS 2020 PAZAR Özel timin marifetleri! 2002 yılında tanımıştım onu. Hermann Hesse’nin doğumunun 125. ve ölümünün dan iki ay önce KSK’de görev yapan bir yüzbaşı, Savunma Bakanı’na 40. yılında Stuttgart’a yarım yazdığı uzun mektupla saat uzak, şirin Karaorman özel kuvvet içinde aşırı lar kasabası Calw’daki bir etkinlikte. Hesse’yle anne tara AHMET ARPAD sağcı eğilimlere göz yumulmasından ve bu ki fından akrabaydı. O da Hesse gibi Calw’da dünyaya gelmişti. Doksanına merdiven dayamıştı. Bir zamanlar Hesse’nin “Gençlik Bunalımları”nı çevirmiş olduğumu duyunca tanışlığımız dostluğa dönmüştü. Calw’e çok yakın Bad Liebenzell kaplıcasına her gidişimde ona uğramadan edemiyordum. Tarihi villasının çam ve kayın ağacı kaplı yamaçlar manzaralı büyük salonunda çaypasta eşliğinde yaptığımız sohbetler hep çok ilginçti. Yaşlı kadının Hesse anıları inanılmazdı. Bazı günler sevgili piyanosunun başına geçer Chopin ve Mozart çalardı. Bundan 3 yıl önce yaşama ve Karaormanlar’a veda eden MarieLuise Bodamer’in villasının duvarlarını küçük Hesse tabloları süslüyordu. yaptığı açıkla şilerin çalışmalarının maya göre, or Alman güvenlik güçleri gizlenmesinden şikâyet duda 592 aşırı sağcı şüphe içindeki aşırı sağ yapılanma etti. Bu mektubun basıtartışmaların merkezinde. na yansımasıyla olaylar li var. 1996 yılında Calw’de kuru iyice büyüdü. lan ve özel eğitilmiş 1400 seçkin askerden oluşan Alman Komanda Özel Kuvvetleri’nin (KSK) içindeki aşırı sağ Hesse: Hasta bir dünyada yaşıyoruz cı gelişmeler kısa süre önce su üstüne Federal Meclis’teki muhalefet, Savun çıktı. Gerek yurtiçinde gerekse yurtdı ma Bakanı KampKarrenbauer’i görevi şında gizli görevlere gönderilen özel ti nin üstesinden gelememekle suçluyor. me son yıllarda yabancı düşmanı aşırı Kurulan çalışma grubu ilk raporunda, sağcıların sızdığı, Calw’daki kışlada dü “KSK aşırı sağcılar için bereketli toprak” zenledikleri Hitler selamlı, Nazi marşlı diyor. Kanımca ona, “kahverengi göm “etkinlikler”in olağan olduğunu gazete leklilerin biyotobu” demek de yanlış ol ve televizyonlar baş haber yaptı! maz! 2016 yılında eski ordu ve özel tim İki ay önce Saksonya eyaletinde bir üyeleri tarafından Stuttgart’ta sağcı gö KSK gedikli başçavuşunun arazisin rüşlü, değişik yurtdışı bağlantıları olan de cephane ve patlayıcı madde ele ge “Üniter” adında bir grup kurulmuştu. Kı Orduda aşırı sağcılar çirildi. Temmuz başında Calw’deki KSK de sa süre sonra 2 bin üyesinin çoğunlukla asker ve polisler olduğu ortaya çıkın Calw şu günlerde hiç dillerden polarında yapılan bir denetimde de 48 ca Anayasayı Koruma Teşkilatı harekete düşmüyor. Alman Askeri İstihba bin atımlık mühimmatla 63 kilo patla geçmişti. Şu günlerde de Askeri İstihba rat Teşkilatı’nın (MAD) ocak ayında yıcının kayıp olduğu tespit edildi. Bun rat Teşkilatı Üniter’in bir “Gölge Ordu” olduğu iddialarını araştırıyor. Ancak günümüzde Alman ordusunda olupbiten bu tür “tuhaflıkların” nedenini 1950’li yıllarda aramak doğru olur. 2. Dünya Savaşı’nın ardından kurulan Federal Almanya Cumhuriyeti’nde 1951 yılında oluşturulan “sınır koruma birliklerine”, Batılı müttefiklerin de onayı ve göz yummasıyla Hitler ordusunda görev yapmış subaylar alınmıştı. Üst düzey görevlere getirilen bu Nazi subaylar tüm birliklerin yüzde 62’sini oluşturmuştu. 1956 yılında kurulan yeni orduda Hitler ülküsü uğruna çarpışmış 600 kadar üst rütbeli subay da görevlendirilmişti. Aralarında 31 general ile 100 albayın da olduğu bu subaylar, şimdiki Alman ordusunun temelini oluşturmuştu. Federal Almanya Cumhuriyeti’nin Batılı müttefikleri ve dönemin Başbakanı Konrad Adenauer, Nazi subaylarını aklama yoluna gitmişlerdi! Savaş karşıtı Alman dili edebiyatı yazarları arasında çok önemli bir yeri olan StuttgartCalw doğumlu Hermann Hesse’ye göre, haksızlık dolu hasta bir dünyada yaşıyoruz: “Sevgi ve kardeşlik duygularının yokluğudur dünyamızı hasta eden.” Hesse’nin görüşü günümüzde de de geçerli! mail@ahmetarpad.de Ukrayna’da hacı olmak Ukrayna makamları, bu yıl yeni tip koronavirüs (Covid19) salgını nedeniyle, ülkede hac turizminin yapılmaması kararına vardı. Bu nedenle, Ukrayna’yı ziyaret edip hacı olmak isteyenler bir yıl sabredecek. Evet, “Ukrayna” ve “hacı olmak” kavramları biz Türklere biraz birbiriyle alakasız kavramlarmış gibi gelebilir, fakat burası aynı zamanda, bir hac merkezi. Fakat Müslümanların değil, Musevilerin. Daha doğrusu, bütün Musevilerin de değil, Museviliğin en muhafazakâr kolu olan Hasidik (Hasid) Musevilerin hac merkezi. Pek çoğumuzun en azından televizyonlardan aşina olduğu lüleli saçlı, fötr şapkalı, beyaz gömlekli, pardösülü Museviler, işte bu tarikata mensup. Doğu Avrupa (Aşkenaz) Yahudileri arasında 18. yüzyılda ortaya çıkan bu mezhebin en önemli isimlerinden Haham Nahman, Ukrayna’nın Uman şehrinde yaşamış ve burada yaşamını yitirmiş. Mezarı, Hasidik Musevilerin en önemli ziyaretgâhı ve bir hac merkezi olarak kabul ediliyor. ‘Yılbaşında’ yoğun ilgi Uman, günümüzde 50 bin nüfuslu bir ilçe merke zi ve Ukrayna’nın kuzeyine ve güneyine, doğusuna ve batısına aşağı yukarı eşit mesafede yer alıyor. Yakın larda uluslararası havaalanı olmadığı için de hacı ol maya gelenler, 34 saat kuzeydeki Kiev Havalimanı’nı, veya bir o kadar güneydeki Odessa Havalimanı’nı ter cih ediyor (salgın öncesi za manlarda, Kiev ve Odessa havalimanlarında, hemen her sabah yüzlerce lüleli DENİZ BERKTAY saçlının giriş yaptığını gözlemlemek, mümkündü). Bu raya yılın hemen her zama nında gelmekle birlikte, özellikle eylül sonu ekim baş larına denk düşen Musevi yılbaşısı (Roş Aşan) zama nında gelmeyi tercih ediyorlar. Hasidikler’in inancı na göre, Musevi yılbaşısını burada karşılayanın sonra ki yılı, bereketli geçermiş. Bu dönemlerde 50 bin nü fuslu ilçe merkezinin kalabalıklığı 8090 bini buluve riyor. Ukrayna güvenlik güçleri ilçenin etrafını çevire rek başka ziyaretçilerin ilçeye girmesine engel oluyor. (Hacıların fanatikleri ile bazı fanatik Ukraynalı grup lar arasında sürtüşme çıkma ihtimali çok yüksek ol duğundan, güvenlik güçlerinin işi başından aşkın olu yor). Hacı olmak isteyen, fakat maddi gücü elverme yen Hasidikler, çeşitli Hasid yardım kuruluşlarına baş vurup onların desteğiyle geliyor. İlçenin din turizminin merkezi olması nedeniy le burasının varlıklı bir yer olduğunu tahmin ede bilirsiniz, ama durum pek öyle değil. Birincisi, nor mal zamanlarda gelenlerin pek çoğu, ilçede bir tek sokakta yaşıyor (otellerin, misafirhanelerin oldu ğu sokakta). Bir de gelenlerin önemli kısmı, mü tevazı gelir grubundan. Bu nedenle, ilçenin gene lindeki mütevazı görüntüye bakan biri, eğer aklına Kâbe’nin yanı başındaki gökdelenleri getirirse, bura sının bir hac merkezi olduğuna inanmakta zorlanabi lir. Fakat o sokaktan içeri girdiğinizde, Ukrayna’dan Ortadoğu’ya ışınlanmış gibi oluyorsunuz. Çevrenizde bir anda geleneksel kıyafetli erkek ve kadınlar beliri yor, Ukraynaca yazılar kaybolup yerlerini İbrani alfa besine bırakıyor. Bir seferinde, bu bölgeyi beraber gezdiğim bir grup Türkiye Musevisi bana “biz de Yahudiyiz ve İsrail’e çok gittik, ama bunlar, bize benzemiyor” de mişlerdi. Ahbaplarım haklıydı, zira Türkiye Musevi lerinin çoğunluğu, 1492’de İspanya’dan gelen, Ba tı Avrupa Musevilerindendir (Sefaradlar). Hasidiler ise Aşkenaz denen Doğu Avrupa Yahudileri arasın dan çıkmış olan bir tarikat. Farklılıkları, benzerlikle rinden çok daha fazla. Ukrayna, Yahudi unsurunun eskiden beri varlığı nı güçlü şekilde hissettirdiği bir ülke. Pek çoğumu zun seyrettiği veya en azından ismini duyduğu “Dam daki Kemancı” opereti de o zamanlar Rusya’ya bağ lı olan bugünkü Ukrayna topraklarında geçiyor. Sov yet Devrimi’nin liderlerinden Lev Troçki, Yahudi kö kenli ve bugünkü Ukrayna topraklarında doğmuş. Et nik Ukrayna unsuruyla Yahudiler arasında geçmiş ten bugüne, sorunlu dönemler de oldu, mutlu dönem ler de. Ukrayna’nın şimdiki Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin de Musevi olması, son zamanlarda, Mu sevilerin kendilerini daha açık şekilde ifade etmesinin önünü açtı. Ukrayna, farklı kültürlerin buluşma nokta sı olduğunu, sayısız örnekle ortaya koyuyor. denizberktay@yahoo.com Fransa dahil birçok Avrupa ülkesinde salgın dönemiyle birlikte, çevre dostu politikalar çerçevesinde bisiklet kullanımına yönelik teşvik politikaları artıyor. Hükümetler altyapı, teknik servis konularında bütçeler oluşturuyor. Bisikletli yeni normal... Bugünlerde Cakarta’da sıkça anlatılan fıkralardan bir tanesi ile pazar gününüzü şenlendireyim. Yeni normal günlerinde Cakarta’da bir karakola giden bir adam yana yakıla kayıp ihbarında bulunur. Polise karısının önceki gün alışveriş için evden çıktığını ve hâlâ dönmediğini, kayıp olmasından endişe ettiğini anlatıp yardım istemektedir. Polis kayıp raporu için adamın karısının fiziksel özelliklerini, boyunu, posunu göz ve saç rengini, o gün ne giydiğini vb. sorar. Adam sorulara net yanıt veremez, eveleyip geveler. Karısının habire saçını boyadığından son rengi hatırlamadığını, boyuna hiç dikkat etmediğini, göz renginden emin olmadığını pişkin bir şekilde ifade eder. Polis karısının arabayla mı çıktığını sorar. Dertli koca “Hayır” der “Benim bisikletimi alıp çıkmış.” Bunun üzerine polis “Ne tür bir bisiklet” diye sorar. İşte o zaman adam bir başlar bisikletin özelliklerini anlatmaya, saymakla bitiremez, en ince detaylarına varana kadar her şeyini bir bir tarif ederken ağlamaktadır da!.. Adamın halini gören polis, “Merak etmeyin, bisikletinizi bulacağız” diye teselli eder!.. Gerçekten de bugünlerde Cakartalıların en büyük endişesi malum salgın bir tarafa bisikletlerini kayıp etmek gibi görünüyor. O yüzden sıkı önlemler, en güvenli kilitler alınıyor bisikletleri hırsızlardan korumak için. Son günlerde yukarıda anlattığımız türden bisiklet konulu fıkraların artmasının nedeni de budur! Aslında ülkenin bisiklet sevdası çok eskilerden gelmektedir. Hollanda’nın Endonezya’da hüküm sürdüğü yüzyıllara dayanır. Hatta o zamanlarda işe bisikletle gidip gelmek çok da yaygındır, günümüzde Hollanda’da olduğu gibi. O günlerden kalan antika bisikletler günümüzde Cakarta Ulusal Müzesi’nde sergilenmekte. Halkın bisiklet merakı sonradan pratik sebeplerle motosiklete dönüşmüş olmalı... Ancak Covid19 salgını ile birlikte başta Cakarta olmak üzere ülkenin birçok yerinde bisiklet yeniden alternatif bir ulaşım aracı oldu. Bunun birkaç narak bisikletiyle işe gitmesi. Hal nedeni var; birisi motosiklet taksi kı böyle teşvik ederek planladıkla lerin sosyal mesafe nedeniyle kı rı hedefe daha kolay ulaşılmış ol sıtlanması. Öndeki sürücüyle dip du. İlk 63 km. ile açılan bisiklet yo dibe bir yolculuğun virüs açısından lunun uzatılacağı müjdesi Cakartalı güvenli olmadığı aşikârdı. Diğeri, bisiklet tutkunlarını dükkânlara it önlemler kapsamında meye devam ediyor. aktif olarak işe giden İş merkezlerinin en sayısındaki düşüşle yoğun olduğu Sudir birlikte toplu taşıma man caddesinde pe araçlarında da azalma olması. Böylece işe giden azınlık bir taşla iki kuş Gülseren Tozkoparan Jordan dal çevirenlerin sayısında geçen yıl bu zamanlara göre on kat artış gözlenmiş. Çev vurma hesabı azalan re dostu ulaşım aracı trafikte hem spor yapma hem Co nın katkısı temiz hava istatistikleri vid19 bulaşma riskini azaltma ni ne de yansımış. yetiyle pedal çevirmeye başladı. Cakartalılara imrenmemek zor Bu arada Cakarta’nın hava kirliliği çünkü bisiklet sürmeye elverişli ya ni azaltma yolunda da bir adım atıl pıda bir şehirleri var, iniş çıkışla mıştı. rı yok, bas pedala dümdüz git. Mi Dükkânlarda kuyruk sal benim bile öğrenmekten artık umudumu kestiğim bir yaşta bisik Yeniden canlanan pedal çevir let sürmeyi Cakarta’da öğrenmem meyle bisiklet şatışları beklen tesadüf olmasa gerek! Öğrenmenin meyen bir şekilde fırlayarak re yaşı olmadığını kendime ve çevre kor kırdı. Bisikletler toplu taşıma me bir kez daha kanıtlamış olmak otobüslerinin en büyük rakibi ol tan dolayı mutluyum. Ankara’nın du. Bisiklet dükkânlarının önünde inişli çıkışlı yollarında pedal çevir bir kuyruk ki sormayın gitsin! Da mek ise öyle her yiğidin harcı değil! ha dükkân açılmadan müşteriler Özetle Cakarta’nın yeni normalde kapıda sıraya girmiş bile dükkân en göze çarpan özelliği ekonomik, sahipleri talebe yetişmekte zorla temiz, hijyenik, sağlıklı, zaman ta nıyor. Satıcıların bu ticaretten şu sarruflu, taşıt bekleme derdi olma kısacık zamanda yüzde 200300 yan, güvenilir özellikleriyle ideal bir oranında kâr ettikleri saptanmış. ulaşım aracı ve çevre dostu bisik İkinci el yabancı bisikletlere de let oldu diyebiliriz. Salgın zamanın ilgi büyük. Hollanda, İngiliz marka da ruh ve fiziksel sağlığı korumada ları piyasaya düşmeden kapış ka başrol oynayan bisiklet, Endonezya pış gidiyor diyor arkadaşım Soe lıların günlük hayatına yeniden gir kaba. Ağabeyi bir Hollanda bisik miş durumda. Yapılan teşviklerle leti almak için epey para biriktir yatıya gelmiş gibi bir hali de var! miş sonunda muradına ermiş. Bununla birlikte yönetimden ge Kendisinin normalde hiç yapma len uyarılar bisiklet sürenlerin de dığı şeymiş ama geçenlerde bir salgın kurallarına uyması, maske den yerli malı bisikletini kilitle takması, el hijyeni için jellerini ya mediği için uykusu kaçmış, erte nında bulundurup diğer bisikletli si gün bisiklet hırsızlarına karşı en lere fazla yaklaşmamaları yönün kalitelisinden sağlam bir kilit alın de. Geçenlerde Başkan Jokowi, Co ca gece içi rahat uyuyabilmiş. vid19 vakalarının artmaya devam Çevre dostu ettiğini, 125 bini geçtiğini, 5 bin 658 can kaybı olduğunu açıkladı. Pedal çevirmenin popüler olma Nüfusun yüzde 70’inin maske ku sının bir nedeni de Cakarta Beledi ralını ihlal ettiğine dikkat çekerek ye Başkanı Anies Baswedan’ın sal ceza uygulamasının yürürlüğe gire gın günlerinde yeni bisiklet yolu ceğini duyurdu. nu hizmete açması ve o yolu kulla gjtozkoparan@hotmail.com İsveç Veliaht Prensi Gustav Adolf, Ankara’da Atatürk’ün konuğu olmuştu. Prens’in İstanbul hayranlığı Ağustos geldi hava ısınmaya başladı. Covid19 yetmiyormuş gibi erken sonbahar OSMAN İKİZ havası karabulut larıyla üzerimize çöküveriyor. Sabahtan akşama kadar olmasa da karabulutlar her gün kendini gösteriyor. İstikrarsız, oynak, güvenilmez havalar. Bu hava larda en iyisi evde oyalanmanın yolunu bulmak. Ben de öyle yaptım. Geçen gün elime geçen bir kitabı okuyorum. “Tür kiyeİsveç İlişkileri (19141938)”. Türk Tarih Kurumu’nun yayımladığı kitabın yazarı Evren Küçük. Doktora tezi olarak kaleme alınan kitapta, iki ülke arasın daki ilişkiler detaylı olarak kısa bir dö nemi kapsasa da gerekli yerlerdeki ha tırlatmalarla 300 yılı aşan tarihsel bağ lantılar konusunda bilgiler yer alıyor. İlk temsilcilik İstanbul’da Türkiyeİsveç ilişkileri başından beri istikrarlı seyretti. Tarih kitaplarından bildiğimiz İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ın, askerleriyle birlikte 1709’da Osmanlı Devleti’ne sığınmasıyla başlayan yakın ilişkiler daha sonra gevşese de iki ülke hep dost kaldı; hatta 1739’da dostluk ve işbirliği antlaşması imzalayarak Avrupa’da bunun ilk örneğini verdiler. İsveç yurtdışındaki ilk temsilciliğini de İstanbul’da açtı. Bu bakımdan Türkiyeİsveç ilişkileri başından beri ilginç bir seyir izledi. Her iki ülkenin büyükelçileriyle ilgili anekdotlar, Musul meselesinde İsveçli diplomatların müdahil olması, ziyaretler kitaba renk katıyor. Veliaht Prens Gustav Adolf’un 1934’teki resmi ziyareti kitapta geniş yer alıyor; ancak Kral II. Oscar’ın 1885’teki İstanbul’a resmi olmayan ziyareti de oldukça ilginç. Kitaptan alalım: “İsveç Prensi Carl, Suriye ve Filistin ziyareti sırasında tifoya yakalanmıştı. İstanbul’a gelen Prens Carl, tedavi görmeye başlamıştı. Bunun üzerine İsveç Kraliyet ailesi de İstanbul’a gelmişti. Sultan II. Abdülhamid, Kral II. Oscar ve mahiyetini, refakatçi göndererek Varna’da karşılatmıştı. Kraliçe Sofia için de bir vapur tahsis edilmişti. Dolmabahçe Sarayı’nda ağırlanan kraliyet ailesi büyük bir memnuniyetle İstanbul’dan ayrılmıştı. Kral II. Oscar, ‘İnsan gözü benim az önce görmüş olduğumdan daha güzel bir şey görebilir mi, yoksa hepsi bir rüya mıydı?’ diyerek İstanbul’a olan hayranlığını dile getirmişti. Kral gördüğü konukseverlikten ötürü, Sultan II. Abdülhamid’e elmas kakmalı seraphim nişanını göndermişti.” Trenle Ankara’ya seyahat Veliaht Prens Gustav Adolf’un 13 günlük ziyareti resmi olduğundan hazırlıklar çok önceden başlamış, her iki ülkenin gazeteleri de ziyarete geniş yer ayırmıştı. Prens birçok şehri ziyaret etmek istediğinden, program hazırlıkları uzun sürmüştü. Reisicumhur Mustafa Kemal de konuğu nerede kabul edeceğine kolay karar verememişti. Nihayet Yalova’ya karar vermiş, program da ona göre hazırlanmıştı. Ancak birkaç gün kala İsveç Büyükelçisi’ne Prensin Yalova’da değil Ankara’da kabul edileceği bildirilmişti. İsveç Büyükelçisi durumu “Türkler son anda karar vermekten hoşlanırlar” diye açıklamıştı. Prens ve ailesi İstanbul’a 2 Ekim’de Wasaland gemisiyle geldi. Ankara’ya da Cumhurbaşkanlığı özel treniyle seyahat etti. Çankaya’daki akşam yemeğinde, yaylı sazlar kuarteti Batılı bestecilerin eserlerini çaldı. Yemek mönüsünü de Fransız mutfağından seçtikleriyle Mustafa Kemal kendisi hazırladı. Prens Ankara’dan sonra Eskişehir, Bursa, İznik, İzmir Afyon, Konya, Adana’yı ziyaret etti. Gittiği bütün şehirlerde tarihi mekânları, müzeleri dikkatle gezen Prens, buraların fotoğraflarını da kendisi çekti. İstanbul’a hayran kalan Veliaht Prens, duygularını Türk basınına şu sözlerle ifade etti: “İstanbul’a gelince her bir köşesi ayrı bir sanat ve tarih bediası olan bu müstesna şehri, kelimelerle izaha imkân bulamıyorum. Burada hazineler içinde oturuyorsunuz. Eski saraylar, camiler, Ayasofya, bilhassa müzeler kıymetine paha biçilemeyecek servetlerdendir...” Prens, Türkiye’den mutlu ayrıldı. Bunları okurken bende de İstanbul özlemi kabardı. Acaba ne yapmalı. Önce şu virüs meselesini gözden geçirmeli. Sonra değerlendirmeli. Hem İsveç büyükelçisi de söylememiş mi, Türkler son anda karar vermekten hoşlanırmış. osman.ikiz@gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle