02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 16 AĞUSTOS 2020 PAZAR [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER KANUN DEĞIŞIKLIĞININ TBB DELEGELERININ SEÇIM USULÜ AÇISINDAN SONUÇLARI Temsilde adaletin sonu Bir yapıyı bozmak kolay, kurmak zordur. Yapılan değişiklikle, zaten sorunları olan sistem daha da bozulmuştur. Temsilde adaletin sağlanamadığı bir seçimin demokratik olmasından ve hukuk devleti ilkesine uygunluğundan söz edilemez. AV. MEHMET BAYRAKTAR AV. ONUR İSTE “Gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen, İki kazma kürek, iki de ırgat gerek, Haydi gel yapalım geri şunu desen, Bir Sinan gerek, bir de Süleyman” M.A.ERSOY Türkiye Barolar Birliği (TBB) merkez organlarını seçecek TBB delegelerinin belirlenmesi usulü, 15 Temmuz 2020 tarihli R.G’de yayımlanan 7249 sayılı kanunun 18 inci maddesi ile yeniden düzenlenerek; Avukatlık Kanunu’nun 114’üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “ikişer” ibaresi “üçer” şeklinde, üçüncü fıkrası “Baro genel kurullarınca ayrıca her beş bin üye için birer delege seçilir” şeklinde değiştirilmiştir. Bu yeni düzenlemeye göre; her baronun, baro başkanı dahil dört TBB delegesi olacak, her beş bin üye için bu delegelere ayrıca birer delege daha eklenecektir. Çarpıcı tezatlık Kanunun madde gerekçesinde; “Düzenlemeyle kurumsal olarak baroların, birlik genel kurulunda daha etkin bir şekilde temsil edilmesi amaçlanmaktadır” ifadesi kullanılmıştır. Oysa ki, 2001 yılında çıkarılan 4667 sayılı kanunla, Avukatlık Kanunu değiştirilmiş, baro başkanlarının doğal delege yapılması suretiyle üye sayısı az olan baroların TBB’de daha yüksek oranda temsil edilmesi sağlanarak, 7249 sayılı kanuna gerekçe olarak gösterilen amaç zaten gerçekleştirilmiş idi. Yapılan bu son değişikle; üye sayısı az olan baroların TBB’deki temsil kabiliyetleri üye sayılarının çok üzerinde bir güce ulaştırılmış, üye sayısı fazla olan baroların temsil kabiliyeti ise orantısız bir şekilde azaltılmıştır. Fazla üyesi olan barolarda faaliyet gösteren avukatların, temsil kabiliyetlerinin minimuma indirgendiği bu yeni sistemin özellikleri aşağıdaki tabloda her bir baro için ayrı ayrı gösterilmiştir. Bu düzenleme sonucunda (2020 yılı tahmini üye sayılarına göre) en az üyeye sahip 37 baronun delege sayısı (baro başkanı dahil) 3’ ten 4’e çıkacak, 16 baronun delege sayısı aynı (4) kalacak, diğer 27 baronun delege sayıları ise orantısız bir şekilde azalacaktır. Önceki düzenlemede de baroların üye sayısı arttıkça temsil oranı azalmakta; üye sayısı fazla olan baroların her biri, sayıca az üyeye mensup barolara nazaran TBB’de daha az oranda delege ile temsil edilmekte idiler. Ancak, yapılan değişiklik; temsildeki adaletsizliği ortadan kaldırmamış, üye sayısı 700’ün üzerinde olan tüm barolara mensup avukatlar açısından daha da artırmıştır. “Salt çoğunluk” değişti Bu düzenleme sonucunda 31.12.2019 itibariyle; toplam 119.412 (2020 tahmini sayılarıyla 127.771) üye ile yüzde 93.52 oranında avukata sahip en fazla üyesi olan 39 baro 171 (yüzde50,44) delege ile TBB Genel Kurulu’nda salt çoğunluğu ancak sağlayabilecek iken, toplam 9.118 (2020 tahmini sayılarıyla 9.756) üye ile yüzde 7.14 avukata sahip en az üyesi olan 43 baro 172 (yüzde 50.74) delege ile TBB Genel Kurulu’nda salt çoğunluğu sağlayabilecektir. Sistem tamamen bozuldu Anayasa Mahkemesi’nin, 27.10.2011 günlü 2011/55 E., 2011/146 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere: “Herhangi bir kuruluşun oluşmasında demokrasinin temel kuralı olan seçime yer verilmişse, bu kuruluşun seçim sisteminin, yönetim ve işleyişinin de demokratik kurallara aykırı olamayacağının kabulü gerekir. Demokrasinin olmazsa olmaz kuralı seçimdir. Demokratik seçimin en önemli niteliği ise adil bir temsil ilkesine dayalı serbest, eşit ve geneloy esasını içermesidir. Hukuk devletinin bir gereği olarak adaletli bir hukuk düzeninin kurulabilmesi de diğer seçimler yanında kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin seçimlerinde de seçime katılacakların adil bir biçimde temsil edilmesine bağlıdır. Temsilde adaletin sağlanamadığı bir seçimin demokratik olmasından ve hukuk devleti ilkesine uygunluğundan söz edilemez.” Eski durumda dahi temsilde adalet kuralına aykırılık mevcut iken; toplamda yüzde7,14 üyeye sahip en az üyeli 43 baronun yüzde50,74 (172) delege ile TBB Genel Kurulu’nda salt çoğunluğa sahip olması sonucunu doğurabilecek bu düzenlemenin, demokratik kurallara ve temsilde adalet ilkesine uygun olduğunu söylemek mümkün değildir. Bir yapıyı bozmak kolay, kurmak zordur! Yapılan değişiklikle, zaten adaletsiz olan sistem, daha da bozulmuştur. 10 yıl sonra, içeridekiler için de: ‘Merhaba Zulüm!’ Sevgili okurlarım, Demokrasiyi, İnsan Haklarını özümleyememiş toplumların insanları umutsuzluğa sevk eden özelliği, kamuoyunun haksızlık ve hukuksuzlukları KANIKSAMASIDIR! HHH Kitap çalışmaları için verdiğim 15 günlük aradan sonra Cuma günü ilk yazımı yazarken, ülkede işlerin daha iyiye değil, daha kötüye, üstelik de, özellikle kadınlar için daha hızlanarak gittiğine işaret etmek için, “Merhaba Hüzün” romanına ve filmine gönderme yaparak “Merhaba Zulüm” başlığını koymuş ve “İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR” diye bitirmiştim. Bugün yarınki Pazar günü için 15 günlük aradan sonraki ikinci yazımı yazarken, “İçeridekileri” düşündüm: Belki de hiç haddim olmayarak, bu toplumun vicdanı olmaya çalıştığım için, umutsuz bir mücadele de olsa, haksızlık ve hukuksuzlukların kanıksanmasına veya unutulmasına karşı bir çaba içinde olduğumu... Bu çabamı “Birinci Silivri Trajedisi” diye adlandırdığım Ergenekon, Balyoz, OdaTV davaları sırasında başlattığımı ve o zamandan beri sürdürmeye çalıştığımı... Selahattin Demirtaş, Cumhuriyet ve Sözcü çalışanları, Ahmet ve Mehmet Altan, Osman Kavala, Murat Ağırel, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, Grup Yorum, ölüm orucundaki Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal, en son tutuklanan Nuriye Gülmen ve onlarla birlikte yargılanan gazeteciyazarpolitikacı kişiler hakkındaki davalar, içerideki hastalarbebeklerçocuklar üzerine, “İkinci Silivri Trajedisi” diye adlandırdığım dönem için de sürdürdüğümü... Kayyım atamalarına, kadın cinayetlerine, kadınlara şiddete, medyadaki ve internetteki sansür ve yasaklara, dikkat çekmeye çalıştığımı, bazı okurlarım fark etmişlerdir sanıyorum. Bugün içeridekiler için hissettiklerimi, on yıl önce Birinci Silivri Trajedisi zamanında yazdığım, 26.12.2010 tarihinde yayımlanan “ADALETSİZLİKTEN DAHA KÖTÜ OLAN” başlıklı yazımdan bazı bölümleri alıntılayarak belirtmek istiyorum: HHH “Sevgili okurlarım, bir ülkede adaletsizlikten daha kötü bir şey olabilir mi? Ne yazık ki olabilirmiş! Adaletsizlikten daha kötü olan şey: Onu kanıksamak... Onu olağan saymak... Bir yanda tüyler ürperten, vicdan yaralayan, insanların hayatlarını karartan olaylar yaşanırken... Öte yanda normal hayata devam etmek... Gerçekten, adaletsizlikten de kötü! Türkiye garip bir ülke: Tam Artık insaf, bundan daha kötüsü olamaz dediğiniz anda... Daha kötü bir durumla veya olayla karşılaşabiliyorsunuz. Yukarıda Adaletsizlikten daha kötü olan, onu kanıksamak, olağanlaştırmaktır dedim. İnsan daha kötüsü olamaz zannediyor... Oysa ne yazık ki daha kötüsü de olabiliyor: Adaletsizlik, adalet adına savunulabiliyor! Bir sorumlu politikacı, AKP iktidarının bir bakanı çıkıyor ve hüküm giymeden, tutuklu olarak iki yıldır hapiste yargılananları kastederek: ‘Bunların hiç eylemi yok, bunlar oturup konuştular demek olmaz. Zaten bunların eylemi olsaydı yargılamayı onlar yapacaktı’ diyebiliyor! Arkadan dünyaca ünlü cerrahımız ve bilim insanımız, tutuklu sanık Prof. Mehmet Haberal’ın hastanede tedavi gördüğü bölüm basılıyor... Yeni suç unsurları aranıyor... Hastaneden hapishaneye yollanması için harekete geçiliyor. Sevgili okurlarım, gerçekten merak ediyorum... Aşağıdaki soruyu, bu yazının mantığı içinde... Bir ‘süs’ olarak sormuyorum... Gerçekten, ama gerçekten merak ediyorum: ‘Acaba kin ve nefret mi insanların vicdanlarını karartıyor... Yoksa kararmış vicdanlar, rahatlamak için mi kin ve nefrete başvuruyor?’ Kanayan vicdanımla, yaşadığım utanç içinde... Yazımı ‘Hayırlı pazarlar’ diyerek bitiremiyorum. Bağışlayın beni!” HHH On yıl önce yazmış olduğum bir yazı... On yıl sonra, aynı duyguların ve düşüncelerin ifadesi için kullanıyorum: Çünkü zulüm, hem de hızlanarak devam ediyor... “İnce” tartışmaların “kalın” haksızlık ve hukuksuzlukları unutturmasına izin vermeyelim! www.galeatiyayinevi.com galeatiyayincilik gletiyayincilik galeati2017 1014 AĞUSTOS Yunanistan ile Türkiye arasında Doğu Akdeniz’de bir süredir enerji ve etkinlik mücadelesi sürerken Ankara, Oruç Reis sismik araştırma gemisinin yapacağı sondaj faaliyetleri kapsamında yeni Navtex (seyrül sefer bildirimi) ilan etti. Bunun üzerine Yunanistan alarma geçerken bölgedeki personel ve gemi sayısında artırıma gitti. Gerilimde Avrupa Birliği müttefiki Atina’dan yana tutum alan Fransa, bölgedeki askeri varlığını artırma taahhüdü verdi. Ardından Yunanistan ve Fransa, Girit Adası açıklarında ortak tatbikata başladı. Kur rekor kırdı bakan eğlendi Dolar, altın ve Avro’da rekor üstüne rekor kırılan ülkede Hazine Bakanı Albayrak, doların yükselmesinden endişe edenlere, “dolarla işiniz mi var” diye karşı soru sordu. Katıldığı programda kendi yaptığı esprilere gülerken yurttaş kur artışıyla gelecek zamları hesaplamaya başladı. Beyaz eşyada en az yüzde 6 zam öngörülürken başta enerji olmak üzere ithal edilen tüm ürünlerde zam geliyorum dedi. İnce’den hareket CHP’den ayrılarak yeni parti kuracağı iddia edilen Muharrem İnce, “Bin Günde Memleket Hareketi” başlattığını ve 4 Eylül’de Sivas’ta olacağını açıkladı. CHP Genel Merkezi’ni eleştiren İnce, 24 Haziran 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP’nin sandıkla ra sahip çıkmadığını ileri sürdü. CHP Genel Merkezi’nin, İnce’nin “hareketi”ne karşı “tepkisizlik” politikası yürüteceği bildirildi. Eğitim ertelendi Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, okulların 31 Ağustos’ta uzaktan açılacağını, yüz yüze eğitimin ise 21 Eylül’de başlayacağını açıkladı. CHP’de yeni MYK CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) belirlendi. 19 üyeli MYK 15 üyeye indirildi. MYK’deki 4 alan boş bırakılırken, MYK’de, Parti Meclisi’ne giremeyen 4 ismin yanı sıra Orhan Sarıbal ile Yunus Emre de yer almadı. Eski muhalif isimlerden Selin Sayek Böke genel sekreter oldu; Ahmet Akın ve Ali Öztunç da ilk kez MYK’ye girdi. KHK mağduru olan Yüksel Taşkın da kurulda görev aldı. Belarus’ta isyan Belarus’ta çeyrek asrı aşkın süredir iktidarda olan Aleksandr Lukaşenko’nun büyük farkla kazandığı devlet başkanlığı seçimlerine hile karıştığı iddiaları ülkede tansiyonu yükseltti. On binlerce kişi, oyların çalındığı iddiasıyla başkent Minsk başta olmak üzere ülkenin birçok kentinde sokaklara çıktı. Rus aşısı Rusya Devlet Başkanı Putin, koronavirüse karşı geliştirilen ilk aşının tescil edildiğini açıkladı. Bilim dünyası açıklamaya “temkinli” yaklaştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle