Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                12 16 AĞUSTOS 2020 PAZAR  HABER/YORUM  Ey vicdan, saklandığın yerden çık artık!  Hemen herkesin içinde bulunduğu bir ruh durumu, beni de kuşatmış durumda, belirsizlik itiraf edilmese de herkesi korkutuyor. Sadece koro  na korkusu değil, her gün yeni bir haksızlığın, her gün  çocuk ve kadın ölümünün olduğu bir ülkede yaşama  nın ne denli zor olduğunu düşünür oldum. Üstelik ar  tık sığınacağım hiçbir şey kalmamış gibi, “12 Eylül’den  sonra her şey bizi adım adım apolitik olmaya yönet  ti”, “Sesini çıkaranı içeri alıyorlar”, “Biz ne yapabili  riz ki?” sözlerini duymaktan bıktım. Böyle söyleyenle  re hep aynı cümlelerle yanıt veriyorum: “Kardeşim ço  cukları için yüz bin kişi yürümüyor mu?” Hayır! “Artık  oğlumu ‘vatan sağ olsun’ diyerek ölüme yollamak iste  miyorum” diyenler çoğaldı mı? Hayır! “Sendikalar ge  nel grev ilan edebiliyorlar mı?” Hayır! Şu sanal âlemde  dünyayı bir sözcükle düzelttiklerini sananlar ne za  man yollara dökülecekler? Bilinmiyor. Yanıtlarım da  ha da çoğalabilir, daha da kötüsü, yüzde 99’u Müslü  man olan bir ülkedeki vicdan  sızlık bana acayip dokunma  Fotoğraf: Işıl Özgentürk  ya başladı. Bu vicdan duygusu  nedir? Nasıl öğrenilir?  Hiç kuşkusuz vicdan duygu  sunun temelinde, herhangi bir  başka güç tarafından cezalan  dırılma korkusu yatar. Örneğin  Katolikler, papaza gidip günah  çıkararak, vicdan duygusun  dan arınmayı bulduklarından  beri son derece rahatlamış ol  malılar. Öldür, ırzına geç, işçi  “Yalnızlığım benim Sidikli kontesim/ Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.”  lerini sömür, kendini beş kuruş için mafya babalarına sat ama papaza gitmeyi asla unutma. Tanrı kullarının itiraf edilmiş suçlarını bağışlar. Müslüman  Can Yücel’e saygıyla. lıktaysa öyle papaza filan gi  dilmez. Suç da günah da Tanrı  ile kul arasındadır. Ve ne kötülük yaparsan yap iki re  kat namaz kıldın mı Tanrı seni bağışlar.  İnsanoğlu, vicdanın bu kadar kolay temizlendiği  ni görünce toplum düzenini sürdürmek için ahlak ve  adalet duygusunu öne çıkarıp bunları herkesin uyma  sı gereken kurallar haline getirmiştir. Bir düşünün, bu  dünyanın düzeni sadece insanoğlunun vicdanına bı  rakılsaydı nasıl olurdu? Şimdi pek çoğunuzun “bu  günkünden beter olmazdı” diyeceğini biliyorum. Hak  lısınız, zaten papa, Katolikleri kutsayıp günahlarından  arındırdı. Müslümanlar da namaz kılıp duruyor, geri  ye ne kaldı? Rus Ortodokslar mı, onlar da çoktan ken  di yazarlarının, kendi yönetmenlerinin vicdan duygu  sunu, insanın kendiyle hesaplaşmasını anlatan muhte  şem romanlarını okumayı, muhteşem filmlerini seyret  meyi bıraktılar, şimdilerde Rus mafyası dünyaya hâkim  olma harekâtına geçmiş durumda, kim takar vicdan  duygusunu.  Ama bir güvencemiz var, vicdan duygusu inatçıdır,  tıpkı intikam, tıpkı iktidar duygusu gibi nesilden nesile  geçebilir. Bütün papaz kulübelerine, kılınan namazlara  rağmen yaşamını herhangi bir kimlikte, herhangi bir bi  çimde sürdürebilir ve hiç umulmadık bir zamanda açığa  çıkar. Bir gün, Amerika topraklarında yaşayan ve polis  tarafından boğazı sıkılarak öldürülen bir AfroAmerika  lı genç adamın “Soluk alamıyorum!” sözleri tüm dünya  nın vicdan haritasında yankılanır. Ve insanlar gerçekten  soluk alamadıklarını fark ederler! Ve isyan hak olur! Bir  gün bir küçücük kız çocuğunun bir çalılıkta ırzına ge  çilir ve onun ölü bedeninin acılı resmi gazetelerde ya  yımlanır. O gazete haberini gören, okuyan birileri, bel  ki bir yargıç, belki bir öğretim görevlisi, kendi kendiy  le hesaplaşır ve ertesi gün pek çok nimeti elinin tersiyle  iterek, yepyeni bir hayatın peşine düşebilir. Bir doktor,  hastalığın kendisine bulaşacağını bilerek, hastasını ya  şatmak için kendi bedenini ölüme sürer.  Evet, vicdan duygusunu yok etmek için ne kadar  çok yol bulunursa bulunsun, insanoğlunun belki de bu  en görkemli, en insana yakışır özelliği asla yitmez. Ama  yitmemesi yetmez, vicdan duygusu ancak bilgiyle,  özenle çoğaltılabilir. Yani dünyanın ve hepimizin işi zor.  Bu vicdan duygusu bela bir şeydir, geldi mi gitmez ve  insanı yollara düşürür. Düşürsün! Yollara düşürsün! Ve  hep birlikte bir çığlık atalım: Ey vicdan, nereye saklan  dıysan çık artık, bizi ele geçir! Bize yeniden insan oldu  ğumuzu hatırlat! Aksi halde hep birlikte “Artık bir mete  or çarpsa da her şey yok olsa!” diyerek dolaşan insan  lar çoğalacak, intiharlar çoğalacak, zaten bütün dün  yayı habis bir ur gibi ele geçiren çocuk tecavüzleri, ka  dın ölümleri inanılmaz boyutlara ulaşacak ve güzel ve  çok özel ülkemizin bütün ormanları yakılacak, geçmişin  görkemli anıtları tek tek yok edilecek. Dünya ve ülke  miz kara bulutların ve ölümü kutsayan insanların dün  yası, ülkesi olacak. Bir mucize gibi çık artık!  16 AĞUSTOS 2020 SAYI: 34644  İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN  Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA  Yayın Koordinatörü Serkan Ozan  Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar)  Görsel Yönetmen Münevver Oskay  Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün  l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel  l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport  İzmir. Tel: (0232) 441 12 20  Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu.  l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer  Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.  Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir.  NAMAZ VAKİTLERİ  İmsak  Güneş Öğle İkindi Akşam  Yatsı  İstanbul 04:31  06:08  13:13  17:02  20:09  21:39  Ankara 04:20  05:54  12:58  16:45  19:51  21:19  İzmir  04:49  06:20  13:21  17:07  20:12  21:37  Ahiretin kapısı usul usul tıklatılmış. Nöbetçi melekler açmışlar, karşılarında ezik büzük bir adam. “Hayrola neden öldün?” demişler. Taze rahmetli boynunu büküp anlatmış: “Uzun süredir karımın beni aldattığından kuşkulanıyordum. Yarım saat önce şeytan dürttü, belki iş üstünde yakalarım diye eve döndüm. Karım yataktaydı ama, herif yoktu ortada. Aradım taradım, içeride bulamayınca balkona çıktım. Bir de ne göreyim? Irz düşmanı, üstü açık spor arabasına binmiş, kaçmak üzere. O hırsla mutfağa koştum, buzdolabını kaptığım gibi balkondan arabasının üstüne salladım. Karımın âşığını herhalde yamyassı ettim ama, benim yüreğim de dayanmadı buzdolabının ağırlığına, işte buradayım!” Melekler acımışlar adamcağıza; tayini cennet ya da cehenneme çıkana kadar beklesin diye yer gösterip buyur etmişler “Araf”a. Tam o sırada yine tıklatılmış ahiretin kapısı. Koşup açmışlar ve kan revan içinde, yamyassı bir âdemi almışlar içeri. Nasıl ve niye öldüğünü soran meleklere, “Vallahi ben de anlamadım” diye sızlanmış zavallı. “Evimden çıktım, üstü açık spor arabama bindim. Tam işime gitmek üzere hareket edeceğim, tepeme bir buzdolabı düştü!” Melekler daha “vah, vah” diyemeden, üçüncü kez çalınan ahiret kapısından, bu kez mosmor kesilmiş bir adam girmiş. Dişleri trampet çalan merhum, “Sana ne oldu?” diye meraklanan meleklere, “Hiç sormayın!” diye takırdamış. “Yaşam gerçekten garipliklerle dolu. Bir buzdolabının içindeydim. Ansızın deprem oldu!” Asıl aldatılan millet Muharrem İnce’nin pek beklenen perşembe konuşmasını izler  CHP’nin tabutu  nu 2014 Cum  hurbaşkanlığı re  ferandumun  da çatı aday ola  rak halk arasın  da “ekmelettin  tekmelettin” di  ye anılan dala  Maarem  vereyle Ekmeleddin İhsanoğlu gösterilince  ken, yukarıdaki fıkrayı dinler gibiydim, sevgili okurlarım. Bir zamanlar aramızdaki sevgi yüklü lakabıyla “Maarem”, gözüme CHP marka buzdolabını balkondan fırlatan merhum, boynuzlu koca gibi göründü. Dolabın içinde bir değil, morarmış suratlarıyla dişleri takırdayan epeyce âşık saklıydı: Kemal Kılıçdaroğlu, Bülent Tezcan, Tuncay Özkan, Onursal Adıgüzel, Muharrem Erkek vb... CHP buzdolabını tepesine yiyip kan revan içinde kalan, çevrilen tüm dolaplardan habersiz, asıl aldatılan, esas kurban, elbette bizler, CHP ve Millet İttifakı seçmenleriydik. Arafta bekleşiyorduk, hâlâ bekleşiyoruz. Aldatan eşe ise o gün bugündür hiçbir şeycik olmadı, zora düşünce sokaklara saldığı silahlı çapulcuları, hilesi ve hurdasıyla hâlâ hüküm sürüyor. Bir ülkede, yıllardır istenmeyen ve çoğunluğu kaybettiği çok açık bir iktidar on sekiz yıldır yönetimden indirilemiyorsa, bu aczin sorumlusu iktidar değil, muhalefettir.  gönül mezarlığına indirdik. 2017’deki seçimlerde 2.5 milyon mühürsüz oyu sineye çekince de üstüne toprağını atıp gömdük. CHP’yi tepesi kurumuş, kökleri canlı bir çınar olarak düşünmeye alıştık. Bir türlü anlamıyorlar ama belediye seçimlerinde, adaylara oy veriyoruz, partiye değil... Partiye değil adaylara oy mantığı, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir umuda dönüştü. İktidarla dövüşürken kan revan içinde kalan öz evlatlarını görmezden gelip Cumhuriyet ilkelerine ihanet içindeki liberallerin peşinde koşan ve zaten ilkelerine bizzat ihanet eden CHP’nin tepesi çürüktü, kokuşmuştu, ama işte canlı kökleri hâlâ yaşam üretebiliyor, bir mucize yeşertebiliyordu. Muharrem İnce’yi çok sevdik. Çok tuttuk. Bazılarımız nöbet tuttu. Maarem umudumuz oldu. Benim de umudumdu. 50 bin avukatla YSK’nin önünde nöbet tutacak, oylarımıza sahip çıkacaktı. Ama seçim gecesi kayıplara karışan Maarem’in lider olmadığı anlaşıldı!  Ekmelettin dediler, seçmeni tekmelediler  Çünkü lider, arkası boş olduğu zaman da yola çıkabilendir. Maarem seçim gecesi tek başına  Bizler, en azından benim gi  YSK’nin önüne dikilseydi, milyon  bi düşünenler ki hiç de az değiliz, lar peşine takılacak ve Türkiye’nin  kaderini değiştiren insan olacaktı. Yalnız başına direnmeyi göze alamadığı için, yalnız kaldı. Halk Maarem’e güvendi, o halka güvenmedi Bu vatan, canını ortaya koymak cesaretini gösteren yalnız adamlar sayesinde kuruldu. Acı gerçek, Muharrem İnce’nin o çapta olduğunu göstermesi gereken gece, olmadığını gözümüze sokmasıdır! İki yıl sonra çıkıp diyor ki sistem çöktü, 46 bin sandığın sonucu partide yoktu, YSK kararlarına itiraz edilmedi, partim beni yalnız bıraktı, filanca şöyle dedi, fişmekân böyle yaptı, ben de bir şey yapamadım. Kılıçdaroğlu başta, CHP hakkındaki bütün ithamları yerindedir, iddiaları doğrudur. Ne var ki şimdi söylediklerini iki yıl önce, seçim gecesi halkın karşısına çıkıp söylemeli, seçim gecesi söylediklerini de hiç söylememeliydi! Bazı hataların telafisi yoktur. Muharrem İnce’nin telafisi olmayan hatası, ona inanan, güvenen, onun için dağları devirmeye hazır seçmen kitlesine güvenmemesi; partinin yalnız bıraktığı yerde geri çekilmesi olmuştur. Bugün gelinen noktada, CHP, Muharrem İnce tarafından sabote edilmeyi hak ediyor mu? Ediyor. Sabotaj, iktidarın ekmeğine yağ sürüyor mu? Sürüyor. Dolayısıyla Muharrem İnce, siyasal varlığını da ikinci kez, ama bu sefer sağlam gömüyor. Maarem’i yermek, elbette ki eline Maraş’ın, Çorum’un kanı bulaşıp şimdi CHP’ye yamanan Adnancı kediseverin haddi değil! Ama bizim hakkımız.  Elbette huzur! Niyesi açık. Huzurlu iseniz, mut  yulmuşlardı. “Ne istediler de verme dik?!” demeleri ortaklığın  suzlukla daha kolay başa  boyutunu gösteriyordu.  çıkabilirsiniz!  “Merdi kıpti, şecaat arz  Siz de Reyiz gibi yapın.  ederken sirkatin söyler” de  Ve mutluluğu değil, huzu  mekle yetinelim ve ekleye  ru yakalamaya bakın. Ne pahasına olursa olsun! Sırf bu yüzden, belki de ül  Huzur mu,  lim: “O kadar çok verilmiş ki şimdi ala ala ve hapse ata ata bitirilemiyor.”  mutluluk mu? keyi çok sevdiğinden şeytan la bile uzlaştı. HHH  İngiliz Ekonomist dergisi önceki gün yazdı. Bu misli görülmemiş “paralel devlet macera  Gülen’den büyük şeytan  sını” ayrıntısıyla işledi.  olabilir mi?  mez: “Hedef 1071” demesi bun  Ama bundan 11 yıl önce ya  Erbakan’ın 1980 sonrası dö dan.  zarlarını geçtik Cumhuriyet okur  nemde kapısından içeri bırakma  Süreyi tutturmasa bile Kanuni ları bile feryat ediyordu, devlet  dığı Gülen’le neden uzlaştı ki?  liği tutturabilir.  elden gidiyor diye.  Sözde “laikçi” yargı ile “darbe  Meclis’i “kanun fabrikası” gi  İşte o yazılardan birisi:  ci” TSK’yi hizaya getirmek ve hu bi çalıştırması, dur duraksız KHK  “Nerede kimin hazırladığı be  zur bulup ülkeyi rahatça yönet yayımlaması bir tür Kanunilik.  lirsiz düşünceler yasalaşıyor...  mek için.  Kendi çıkarttığı yasaları   Mevcut idari yapı değiştiri  Bedeli ise kendisi için değil  KHK’leri de değiştirip duruyor.  liyor...  ama ülke için çok ağır oldu.  İhale Yasası’nı 50 kez mi yok  Yeni kurumlar oluşturuluyor...  HHH  sa 60 kez mi değiştirdiğini kendi  Devlet memurlarının yerleri,  Reyiz, “şahsı” demek olan par si bile bilmiyor.  kurumun ihtiyaçları, gelenekle  tisi ile birlikte 19. yılını kutladı.  HHH  ri gözetilmeden değiştiriliyor...  Huzurlu görünmüyordu.  İktidarın ilk yıllarında “Bu med   Diyanet kadroları atlama  Çünkü halk kendisinden de hu ya attığı manşetlerde boğulacak!” tahtası olarak kullanılıyor...  zursuzdu.  demişti.   Adalet Bakanlığı yargının  Halkın nabzını da ciğerini de iyi Manşetlerde değil ama müte bağımsızlığına inanmayan kad  bildiği dünyanın malumuydu.  ahhitlerin devlet bankalarından  roların elindedir...  Yolun sonu görünmeye baş  aldığı kredilerle boğuldu.   Temel düşünce yapısı, ku  lamıştı.  Reyiz de huzura kavuştu.  rumları ve işleyişi anayasada  Bahçeli ile bugüne dek adı  HHH  düzenlenmiş olan devletin yanı  nı hiç ağzına almadığı Meral  İstanbul’u İstanbul yapan tarih başında (arkada ve perde arka  Akşener’e “Evine dön” davetiye sel yapılar betonlara boğuluyor. sında) ‘Paralel bir devlet yapısı’  si göndermesi bundandı.  Bahçeli’nin Diyanet’teki eşde kurulmuştur.” ( 23 Kasım 2009)  Çevresi dahil herkese “üstü  ğeri Erbaş Hocaefendi Ayasof GÜVEN DİNÇER  Emekli Ana  me iyilik sağlık” dedirten “İYİ Par ya’daki ilk hutbesinde, “Vakfa  yasa Mahkemesi Başkanvekili  ti, yerli ve millidir!” diye buyur  ihanet edene lanet” yağdırmıştı..   Emekli bir yüksek yargıcın  ması da.  Tophane kıyısındaki tarihi Nusre köşesinden gördüğünü devle  Hele CHP’li Muharrem İnce’yi tiye Camii’nin önüne otel dikiliyor. tin başındakiler nasıl ve neden  “demokrasinin vazgeçilmez un  Bu cami de Sultan 2.  görmez?  suru” ilan edip “Parti kurması en Mahmut’un vakfiyesi. 200 yıldır  Yasalarımızda “görevi kötü  doğal hakkıdır!” diye siyasi fetva boğazı süsleyen en değerli ma ye kullanma” , “görevi savsak  vermesi!!  betlerimizden birisi.  lama” gibi suçlar var.  Huzur için yeni Bahçeliler lazım Eğer bu vakfiyeye ihanet eden  Bu suçlardan yargılanan  kendisine.  her kim ise ona da ilk hutbesinde ve hüküm giymiş bir tek ikti  HHH  lanet okumazsa, Allah da onun  dar yetkilisi ilgilisi duyup işit  Reyiz’in halifelik hayali reyizgil belasını verecektir.  tiniz mi?  lerden menkul.  (Sakın ola ki adliyeyi meşgul  HHH  Ama padişahlara özendiği sır etmeye falan da kalkmasın. Yar  COVID NOTU: Ankara’da Sağ  değil.  gıtay, beddua niteliğindeki cüm lık Bakanlığı’nın virüs haritası kır  Sansür ve astığı astık konu  leleri hakaret suçu saymıyor. Bir mızının her tonuyla boyalı.  sunda şimdilik 2. Abdülhamit’e kişiye “Allah belanı versin, evin  Niyesini bir okur SMS ile açık  rahmet okutmuyor.  yıkılsın” gibi ifadeleri daha çok  lıyor: “Ayasofya’ya, bizim Ma  Ama “Ulu Hakan”ın 33 yıllık  Allah’tan temenni niteliğinde ka mak dahil birçok ilçeden  saltanat süresi onu kesmiyor.  bul ediliyor.  1453’er kişi belirlendi. Kuman  Gözü 46 senelik rekoru ile  Kaynak: https://mihci.av.tr/ha yalı ve ikramlı otobüslerle o  Kanuni’de!  karetsucucezasi)  cumaya götürüldüler  getirildi  İsteyenin bir yüzü demişler,  HHH  ler. Başkentin Covid19 birinci  hem mucizelerden umut kesil  Birlikte paralel paralel yola ko liği rastlantı değil.”  CUMARTESİ ANNELERİ Acar için adalet istendi Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini arayan Cumartesi Anneleri, dün internet üzerinden yaptıkları eylemde, 20 Ağustos 1994 yılında Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde gri bir Toros’a bindirilerek kaçırılan 31 yaşındaki Mehmet Salim Acar için adalet istedi. Anneler, bu haftaki eylemlerinde gözaltında kaybedilişinin 26. yılında siyasi ve adli makamları Mehmet Salim Acar dosyasında etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğünü yerine getirme çağrısı yaptı. Basın açıklamasını okuyan Nuray Şimşek, “Olay günü Mehmet Salim Acar ve oğlu, bir çiftçi ile birlikte köy civarındaki tarlada çalışıyorlardı. Öğlen saatlerinde plakasız gri bir Toros ile gelen ve kendilerini polis olarak tanıtan silahlı kişiler Acar ve diğer çiftçinin kimliklerini istedi, ardından Acar’ı zorla otomobile bindirerek götürdüler. Acar’ın kaçırılmasından sorumlu oldukları gerekçesiyle Bismil İlçe Komando Tabur Komutanı İzzet Cural ve jandarma görevlisi Ahmet Babayiğit hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Tüm baskı ve tehditlere rağmen yıllarca başvurularını sürdüren aile, iç hukuktan sonuç alamadı” dedi. Şimşek, etkin bir soruşturma ve adalet çağrısı yaptı. l İSTANBUL/Cumhuriyet  KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK  behicak@yahoo.com.tr  Harun Karadeniz mezarı başında anıldı 68kuşağının önderlerinden Harun Karadeniz, 45. ölüm yıldönümünde arkadaşları tarafından mezarı başında törenle anıldı. İstanbul Üsküdar’da Karacaahmet Mezarlığı’ndaki törende konuşan 68 kuşağının öncü isimlerinden Gökalp Eren, Karadeniz’in döneminin önemli gençlik liderlerinden olduğunu vurguladı. Eren, “Karadeniz şöyle diyor: ‘60 sonrasında bir hürriyet olursa kalkınırız sanıyorduk. 19641965 yıllarına kadar gördük ki, kalkınma soyut bir özgürlük sorunu değil, ekonomik bir sorundur. Ekonomik sorunların üzerine yürüdük. Her sorunda karşılaştığımız sömürüye karşı aldığımız tavır ise, bizi önce antiemperyalist sonra antikapitalist ve sonra sosyalist bir çizgiye getirdi. Bu çizgi her yurtsever gencin geleceği en doğal konumdur” dedi. 68’liler Birliği Vakfı’ndan Nigar Sancak’ın da katıldığı tören Karadeniz’in mezarına karafinler bırakılarak son buldu. l İSTANBUL/Cumhuriyet   
            
    
