23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 9 11 AĞUSTOS 2020 SALI EĞİTİM SENDİKALARINDAN UYARI: Okulların nasıl açılacağına ilişkin belirsizlik sürerken velilerin ve öğrencilerin kaygısı her geçen gün artıyor. Okullar hazır değil EĞİTİM Okullar 31 Ağustos’ta açılacak mı? Açılırsa özellikle kalabalık devlet okullarında sosyal mesafe nasıl korunacak? Öğrenciler kaç gün okula gidecek? Öğretmenler bir dersi iki ayrı gruba iki kez mi anlatacak? Okullarda cumartesi günleri verilen kurslar nasıl devam edecek? Servisler iki kez mi öğrenci taşıyacak? vb. Gündemi çok meşgul eden bu konuyla ilgili her şey belirsiz. Eğitimİş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, ‘‘Milli Eğitim ve Sağlık bakanlarının yaptıkları açıklamalar tartışmaları artırmaktadır. Çünkü zaman zaman okulların açılıp açılamayacağı ve nasıl açılması gerektiği gibi konularda iki bakan birbiriyle çelişkili açıklamalarda bulunmaktadır. Zaman geçtikçe hem öğrenciler hem de veliler üzerindeki stres de artmaktadır’’ dedi. Şartlar netleşmeli Yıldırım, ‘‘Okullar açılmaya hazır mı, değil mi” sorusunu şöyle yanıtladı: ‘‘Cevap şu an için çok açık: Hazır değil. Çünkü okulların hazır olabilmesi için okulların hangi şartlarda açılacağı konusu netleşmelidir . Haftada 3 gün ya da seyreltilmiş sınıflar gibi alternatif düşünülen seçeneklerden hangisi olacaksa bir an önce karar verilmelidir. Aksi taktirde MEB kâğıt üzerinde ‘hazırız!’ dese de, okullara ve çalışanlara resmî yazı gitmediği sürede hiç kimse harekete geçmeye cek ve hazırlık yapılmayacaktır. 55 bin civarında resmî okulun hazır hale gelebilmesi için çok ciddi bir hazırlık, tedarik, kontrol süreci gerekmektedir. Karar verilmediği için hiçbir adım atılması mümkün değildir. Okul ve derslik yetersiz Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, yapılması gereken ilk açıklamanın ek bütçeye yönelik olması gerektiğine dikkat çekerek ‘‘Sınıf mevcutlarının azaltılması gerçekliği üzerinden okulların ihtiyacı doğrultusunda öğretmen atamaları yapılmalıdır. Yeterli bütçe ayrılmadığı için temizlik görevlisi ihtiyacı ve temizlik malzemesi çok büyük bir sorundur. Mutlaka her okula ihtiyaç doğrultusunda temizlik görevlisi ataması yapılmalı, tüm okulların dezenfektan, temizlik malzemesi, koruyucu malzeme ihtiyacı eksiksiz sağlanmalıdır. Her okulda sağlık görevlisi bulundurulmalıdır’’ dedi. Okul, okul türü, derslik yetersizliğinin sürdüğünü söyleyen Aydoğan şöyle devam etti. ‘‘Kullanılabilecek tüm mekanların eğitimöğretime uygun hale getirilmesi, özellikle ortaöğretim kurumları özelinde tercih edilmeyen, kontenjanı boş kalan okul türlerinin dönüştürülmesi, yeni derslik, okul ihtiyacının giderilmesi için de ek bütçe zorunluluktur. Salgın yayılımı, vaka sayıları açısından bölgeler, iller, ilçeler hatta mahalleler arasında ciddi farklılıklar, okulların olanakları açısından da ciddi eşitsizlikler bulunmaktadır. Ders, teneffüs süreleri, derslerin, öğretim programlarının içerikleri, öğrencilerin okullarda bulunacağı süre vb. başlıklar ve yapılması gereken tüm hazırlıklar, eğitim öğretim süreçleri eğitim sendikaları, sağlık örgütleri, veli örgütleri, alanın gerçek bilgisine sahip öğretmenler, eğitim ve bilim emekçileri ile birlikte konuşulmalı, planlanmalıdır. ’’ VELİLERDEN SORULAR: Eğitimİş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, velilerin kafalarındaki soruları da şöyle sıraladı: u Okulda yemek organizasyonu devam edecek mi? u İkili eğitim olacaksa servis ücreti aynı mı kalacak ?(çünkü servislerin aynı öğrencileri ikişer kez getirip götürme durumu ortaya çıkabilir ) u Dezenfektan ,maske gibi ihyaçlar için velilerden ek ücret talep edilecek mi? u Bu yıl yapılacak olan sınavlarda geçen yıl gibi muaf dersler konular olacak mı? ÖĞRETMENLER TEDİRGİN u Bu yıl üçer gün ya da seyreltilmiş sınıflar üzerinden eğitim durumu olacaksa mesai saatleri ve haftalık ders saatlerinde değişiklik olacak mı? u Öğrencilere her yıl ek olarak verilen destekleme ve yetiştirme kursları bu yıl da olacak mı? u Kronik rahatsızlığı olan eğitim çalışanlarının bulaş riski ihtimali nedeniyle korunma amaçlı düzenleme olacak mı? Yeni meslekler yükselişte Son zamanların ilgi gören alanlarından biri gastronomi ve mutfak sanatları, bir diğeri ise biyomedikal mühendisliği. Gastronomi ve mutfak sanatları, yiyecek ve içecek sektörüne mutfak şefi ve yönetici olmaya aday, ulusal ve uluslararası mutfaklardan örnekler sunabilecek şef aşçılar yetiştirmenin yanı sıra, konaklama ve yiyecekiçecek sektörlerinde eksikliği hissedilen, nitelikli ve eğitimli eleman sayısının artmasına katkı sağlamayı hedefliyor. Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Kılıç, “Günümüz dünyasının en popüler meslekleri arasında yer alan gastronomi genç mezunlar arasında en çok tercih edilen bölümlerin başında geliyor’’ diyor. Biyomedikal Mühendisliği DAÜ Mühendislik Fakültesi, Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Rasime Uyguroğlu, biyomedikal mühendisliği alanının en önemli hedeflerinden birinin, klinik sorunları çözme amacıyla mühendislik ve tıp arasındaki boşluğu kapatmaya çalışmak olduğunu belirtiyor. LGS SONUÇLARI AÇIKLANDI. 1. nakiller 1014 ağustos’ta Öğrencinin tercihi Anadolu Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki yerleştirme sonuçları açıklandı. Merkezi sınava katılan bir milyon 472 bin 88 öğrenciden 571 bin 704’ü merkezi sınav puanına göre tercih yaptı ve 212 bin 485’i sınavla öğrenci kabul eden ortaöğretim kurumlarına yerleştirildi. Öğrencilerin yüzde 85’ten fazlası sınavsız yerleştirmeye göre bir liseye kayıt edildi. Birinci nakil tercih başvuruları 1014 Ağustos’ta yapılacak. Yerleştirmeye esas birinci nakil sonuçları, 17 Ağustos’ta açıklanacak. İkinci nakil dönemi için 1721 Ağustos’ta başvurulacak, sonuçları 24 Ağustos’ta duyurulacak. 2426 Ağustos’ta hiçbir yere yerleşemeyen öğrenciler için il/ilçe öğrenci yerleştirme ve nakil komisyonlarınca yerleştirme başvuruları alınacak ve 28 Ağustos’ta yerleştirme süreci sona erecek. Yüzde 85 sınavsız Milli Eğitim Bakanlığı’nca hazırlanan ‘’LGS Kapsamında İlk Yerleştirme Sonuçları” başlıklı rapora göre, merkezi sınav puanıyla öğrenci alan fen lisesi, sosyal bilimler lisesi ve Anadolu liselerinde yüzde 100, Anadolu imam hatip liselerinde yüzde 99,8, mesleki ve teknik Anadolu liselerinde yüzde 97 doluluk sağlandı. 2020 yılında merkezi sınava katılan öğrencilerin yüzde 14.43’ü sınavla öğrenci kabul eden ortaöğretim kurumlarına merkezi sınav puanına göre yerleştirildi. Öğrencilerin yüz de 85’ten fazlası sınavsız yerleştirme ile bir ortaöğretim kurumuna kaydedildi. Rapora göre yerel olarak yerleşen öğrencilerin yüzde 49.3’ü ilk tercihlerindeki ortaöğretim kurumlarına yerleştirildi. Yerel yerleştirme kapsamında ilk üç tercihlerinden birine yerleşme oranı yüzde 91.60. 1. tercihinde Fen lisesini tercih eden öğrencilerin oranı yüzde 46.7. Fen Lisesinden sonra en fazla tercih edilen okul türleri sırasıyla Anadolu Lisesi, Anadolu imam hatip lisesi ve mesleki ve teknik Anadolu lisesi. merkezi sınavla yerleşen öğrencilerin 2. ve 10. tercihleri arasındaki tercihlerin dağılımı incelendiğinde öğrencilerin tercihlerinin Anadolu Liselerinde yoğunlaştığı ve Fen liselerine ilişkin tercih oranlarının Anadolu liselerinden düşük olduğu görülüyor. 100. yılı... Laneti Sevr’e okuyun! Bu köşenin eskimeyen okurları, Silivri günleri de dahil olmak üzere 2010’lu yılların başından beri sıklıkla şu vurgumuzu anımsayacaktır: 100. yıllar! Nelerin 100. yılı? Türkiye Cumhuriyeti tarihine ilişkin onlarca, yüzlerce olayın, olgunun 100. yılı... 10 yıldır altını çizdiğimiz şu: Geçmişimizi ne kadar derin ve gerçekçi bilirsek geleceğimizi de o kadar sağlam ve akılcı kurarız. Cumhuriyetin temellerini oluşturan her şeyin 100. yılını büyük bir bilinçlenme fırsatı olarak değerlendirmeliyiz... Devamında da şu vurguyu yaptık: 2023’ten itibaren Cumhuriyetimiz birinci yüzyılı tamamlamış, ikinci yüzyıl başlamış olacak. İkinci yüzyılı şekillendirme sorumluluğunu şimdiden üstlenmeli, bu alanda hedefler üretmeliyiz! Bu çağrımızın CHP’nin 2526 Temmuz’da yapılan 37. olağan kurultayında belgeye dönüşmesi, “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılına Çağrı” metni olarak kayda geçmesi çok önemli bir adım. Şimdi sıra bunun içini doldurmakta ve çağrıyı topluma mal etmekte... Peşrevi kısa tutalım; güncel 100. yıl konusunu sütuna yatıralım. HHH 10 Ağustos 2020, Osmanlı İmparatorluğu’nun devlet olarak bitişini ilan eden, Atatürk’ün deyimiyle Türklere yönelik en büyük suikast planı olan Sevr’in 100. yılı. Birinci Dünya Savaşı’nın kazanan tarafı olan, başını İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya’nın çektiği, aralarında Yunanistan, Polonya’nın da olduğu İtilaf Devletleri tarafından hazırlanan Sevr’e göre padişahın saltanatı sembolik olarak kalacak, Osmanlı İmparatorluğu fiilen bitecekti. 433 maddelik antlaşmanın ana hatları şöyleydi: İstanbul ve Boğazlar Uluslarası yönetimde olacak. AntepHatay bölgesi Fransızlarda kalacak. İtalyanlar, Antalya ve çevresini alacak. İzmir ve Ege’nin bir bölümü Yunanistan’da kalacak. Türklere bırakılan Orta Anadolu’nun vergi, güvenlik ve benzer egemenlik hakları özel bir komisyon tarafından koordine edilecek. Bu bölgedeki yeraltı kaynaklarının işletimi de bu komisyonda olacak. İnsan yazarken bile ürperiyor! Emperyalistler emellerini Birinci Dünya Savaşı sonrası 30 Ekim 1918’de Osmanlı’ya dayattıkları Mondros Mütarekesi ile ortaya koymuşlardı. Sonrasında kendi aralarında paylaşım mücadelesi verdiler. Aslan payını kim alacaktı? Aralarındaki tek “sorun” buydu! Antlaşma metni Osmanlı heyetleriyle müzakere edilmedi. Sadece “tebliğ” edildi ve hemen uygulanmaya başladı. Antlaşma öncesi Yunanistan’ın 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etmesinin nedeni de buydu; daha metinler ortaya çıkmadan niyetleri ortaya koymak. Buna karşılık İstanbul yönetimi de “bu antlaşmanın geri dönme olasılığı yok” görüşünden hareketle Sevr’de elden çıkan topraklardaki memurlara maaşlarını göndermemeye başladı. İşte bu koşullarda Mustafa Kemal’in yönetimindeki Ankara, Sevr’in imzalanmasından 9 gün sonra İstanbul’a şu mesajı gönderdi: “Bu antlaşmanın altında imzası olanları vatan haini ilan ediyoruz.” Emperyalizmin başkentlerine de şunu iletti: “Sevr’i tanımıyoruz. Muhatabınız artık Ankara’dır!” Batı ise maddeleri uygulamaya başlamıştı bile! Yunanistan İzmir’de biraz yerleşince, “Sevr’i tanımam, daha fazlasını istiyorum” diyordu. HHH Mustafa Kemal işte bu döngüyü tam tersine çevirdi. Sevr’i önce savaş meydanında paçavraya çevirdi, sonra diplomasi masasında parçalarını toplayıp çöpe attı. Ansiklopedilerde Sevr’in yürürlükten kaldırılış tarihi şudur: 24 Temmuz 1923! Yani Lozan’ın imzalandığı gün. Bir asır sonra, “Sevr zaten imzalanmamıştı, Lozan da başarı değildi” demek, gaflet, dalalet ve hatta ihanet demektir! Tarihteki kötü olayların 100. yılını anımsamak, unutmamak, unutturmamak en az iyi olaylar kadar önemlidir. Gerçeği yeni kuşaklara anlatmazsak yerini emperyalistlerin dahi cesaret edemeyeceği yalanlarla dolduracaklar. En şiddetli tartışmaların, vazgeçmek istemedikleri “kapitülasyonlar” bölümünde yaşandığı Lozan’ı unutmamalıyız... Türklere verilen Orta Anadolu’daki topraklarda bile bağımsızlığı kısıtlayan Sevr’i hiç ama hiç unutmamalıyız. Emperyalizm, hiçbir zaman amaç değiştirmez, sadece araç değiştirir. Bu sözü de kulağımıza küpe yapmalıyız. Eğer bir lanet okunacaksa o, Sevr’in 100. yılıdır!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle