02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 11 AĞUSTOS 2019 SALI DOLAR AVRO STERLIN FAİZ BORSA EKONOMI ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 7.3020 8.9 kuruş 8.6050 10.7 kuruş 9.63.50 5.5 kuruş 13.37 0.38 puan 1.075 14.93 puan 3293.38 59.45 lira 484.66 74 kuruş Bireysel sağlıktaki teminatları çoğalttı Anadolu Sigorta’nın, bireysel sağlık sigortasına deprem ve üç farklı pakette doğum teminatı seçeneği eklediği açıklandı. İlave prim karşılığında eklenebilen doğum teminatı 710 ve 15 bin TL limit seçenekleriyle sunulurken, dileyenler poliçelerine uygun bir prim karşılığında limitsiz deprem teminatı da ekleyebiliyor. Anadolu Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Erdinç Gökalp, özellikle doğum teminatıyla ilgili şunları söyledi: “Gebelik planlayan müşterilerimiz ve eşleri doğum masraflarından endişe duyabiliyor. Bütçe kısıtı nedeniyle dilediği sağlık kurumunu seçemeyebiliyor ve doğum teminatı ile doğum masraflarının özel sağlık sigortası kapsamına alınabileceğinden haberdar olmaya Erdinç Gökalp biliyor.” Fırat Kuruca Gönüllü BES’te fon liderliği devam etti AvivaSA’nın, gönüllü BES alanında, 2020’nin ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 36 büyümeyle 25.7 milyar TL’lik fon büyüklüğüne ulaştığı açıklandı. Verilen bilgiye göre şirket, 2015’ten bu yana sürdürdüğü sektör liderliği pozisyonunu korudu. Fon büyüklüğünde, yüzde 18.6 pazar payına sahip olan şirket, yine 731 bin katılımcı sayısı ile dönemi kapattı. “Otomatik Katılım”da ise 782 bin katılımcı sayısı ve 907 miyonluk fon büyüklüğüne ulaştı. Hayat ve ferdi kaza prim üretimi de 657 milyon lira oldu. AvivaSA Üst Yöneticisi Fırat Kuruca, “Zorlu bir süreçten geçiyoruz. Bu süreç, herkesin biraz daha içine döndüğü ve kendisine, geleceğine yatırım yapmaya başladığı bir dönem oldu” dedi. 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 21. yıldönümü yaklaşıyor Depremi unutma Türkiye’deki konut sayısı bugün yaklaşık 17.7 milyona ulaşırken, bunların sadece yüzde 54.7’sinin zorunlu deprem sigortası bulunuyor. Hem toplumsal hem ekonomik açıdan Türkiye’nin en yıkıcı depremi kabul edilen ve 17 Ağustos 1999’da yaşanan Marmara depreminin üzerinden 21 yıl geçti. Bu deprem sonrası kurulan Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) da 20 yılına ulaştı. Ancak DASK’ın güncel verileri, bir deprem ülkesi olan Türkiye’de, üstelik zorunlu da olmasına rağmen sigorta bilincinin yetersizliğini ortaya koyuyor: n Kayıtlı 17 milyon 682 bin 80 konutun 9 milyon 667 bin 162 adedi zorunlu deprem sigortası sahibi. Bu konutların sigortalılık oranı ise yüzde 54.7. Bu oran geçen yılın aynı döneminde yüzde 51.4’tü. 394 milyon TL ödeme n Bölgeler açısından bakınca en yüksek sigortalılık oranı yüzde 66.8 ile Marmara, en düşük oran da yüzde 42.4 ile Güneydoğu’da görüldü. n Yine DASK’a göre 2000 yılından bu yana hasara konu deprem sayısı 788. Hasar dosya sayısı 55 bin 89 adet olurken, bunların için yapılan toplam hasar ödemesi de 393.9 milyon liraya ulaştı. Bu kapsamda yılın ilk 8 ayında 74 deprem yaşanırken, 23 bin 209 hasar dosyası için 176.5 milyon liralık ödeme yapıldı. Bu yılki en yüksek ödeme ise 24 Ocak’ta Elazığ’da yaşanan deprem sonrası 166.6 milyon lira olarak kayıtlara geçti. n Öte yandan DASK, bugün 25 milyar liralık teminat ödeme gücüne ulaştı. 2000 yılından bu yana en çok hasar ödemesi 313.1 milyon lirayla Doğu Anadolu için yapıldı. KONYA BİRİNCİ Generali Sigorta, Konya’nın sigortacılık haritasını açıkladı. Buna göre, Konya’da sigorta hizmeti alanların yüzde 67’si 3560 yaş aralığındaki bireylerden oluşurken, genel yaş ortalaması 45. Konyalıların en çok tercih ettiği sigortacılık ürün ve hizmetleri ise yüzde 52 ile zorunlu deprem sigortası (DASK) ve yüzde 21 ile kasko sigortası oldu. Konyalıların poliçe alma yüzdelerine bakıldığında yüzde 29 kadın ve yüzde 71 erkek dağılımı görüldü. OBALI VE EROĞLU’NA YENI GÖREV Özgür Obalı Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) son genel kurulu sonrası, TSB ve bağlı birimlerde profesyonel düzeydeki yapılanma devam ediyor. Bu kapsamda TSB Genel Sekreterliği’ne Özgür Obalı atandı. Son 4 yıldır Vakıf Emeklilik Genel Müdürü olarak çalışan Obalı, kamu sigorta şirketlerindeki yapılanma nedeniyle kısa süre önce bu görevinden ay rılmıştı. Mayıs 2015’ten bu yana TSB Genel Sekreteri olan Mehmet Akif Eroğlu ise Hilmi Karamercan’ın yerine Türkiye Motorlu Taşıtlar Bürosu (TMTB) Müdürü olarak atandı. Akif Eroğlu ‘TÜKETICI POLIÇEDEN HER ZAMAN FAYDA ISTIYOR’ Deniz Yurtseven MetLife Emeklilik ve Hayat’ın, “Kapsamlı Aile Ferdi Kaza Sigortası” alan müşterilerine “Dört Dörtlük Plus Asistans” hizmeti sunduğunu açıkladı. Pakette tıbbi yardım, konut yardım, seyahat yardım, organizasyon ve rezervasyon başlıkları altında birçok ücretsiz ya da indirimli hizmet bulunuyor. Genel Müdür Deniz Yurtseven, “Araştırmalarda gördük ki insanlar poliçelerden sağlıklı, mutlu günlerinde de faydalanmak istiyor. Bu yüzden müşterimize sunduğumuz hizmetleri zenginleştirmeye devam ediyoruz” dedi. Kredi baskısı azaltıldı ‘İhracat iklimi’nde kısmi düzelme oldu İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından açıklanan Türkiye ihracat iklimi endeksi, nisanda gördüğü veri tarihinin en düşük seviyesi olan 19.1’in ardından başladığı toparlanmayı sürdürerek temmuzda 53’e yükseldi. Bu, Türk imalat sektörünün en büyük 10 ihracat pazarının büyük bölümünde üretim artışı yaşandığı anlamına geliyor. İSO’dan yapılan açıklamada, “İhracat iklimi endeksi son beş ayda ilk kez eşik değer 50’nin üzerine çıktı. Endeks, imalat ihracatçılarının talep koşullarında iyileşme olduğuna işaret etti” denildi. Türkiye imalat sektörünün ana ihracat pazarlarındaki faaliyet koşullarını ölçen endeks şubat ayındaki 50.4 seviyesinden martta 40.9’a, nisanda 19.1’e gerilemiş ve dünya genelinde ekonomik bozulmaya yol açan koronavirüs salgını nedeniyle belirgin bir bozulmaya işaret etmişti. Endeks mayıs ayında 34.1, haziranda 47.5 olmuştu. l Ekonomi Servisi T.C. ESKİŞEHİR 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2020/10 Tereke Eskişehir İli, Tepebaşı İlçesi, Muttalıp Emirler, 165 Cilt, 111 Hane sırasında nüfusa kayıtlı 17/02/1969 doğumlu, 18.02.2017 tarihinde vefat eden 351*****874 T.C. kimlik numaralı müteveffa AYHAN EROL’a ait alacak ve borç miktarının bildirilmesi ve alacaklılar ile borçluların mahkememize l ay içerisinde müracaat etmeleri hususu ilanen tebliğ olunur. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1188920) Bankaların daha çok kredi vermesi için bir kriter olarak uygulamaya konulan aktif rasyosu oranı yüzde 100’den yüzde 95’e düşürüldü. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), aktif rasyosu oranını dün 1 Ağustos’tan itibaren geçerli olacak şekilde değiştirdi. BDDK’nin açıkladığı kararda, “mevduat bankaları için yüzde 100 ve katılım bankaları için yüzde 80 olarak belirlenmiş olan aktif rasyosu değerinin sırasıyla yüzde 95 ve yüzde 75 olarak düzenlenmesine karar verilmiştir” denildi. Açıklamada aktif rasyosuna ilişkin “bankalardan gelen taleplerin normalleşme adımları çerçevesinde dikkate alınması uygun görüldüğü”ne de dikkat çekildi. Bu uygulama geçen nisan ayında başlamıştı. Hesaplama değişti BDDK kararıyla ayrıca, hesaplama yönteminde de değişikliğe gidildi. Buna göre tüm yabancı para kalemlerin TL’ye çevirimi için, rasyo hesaplama tarihinde içinde bulunu lan ay için, bir önceki takvim ayında gerçekleşen ortalama TCMB döviz alış kuru esas alınacak. Yine rasyo hesaplamalarının Menkul Kıymetler kalemine, bundan sonra Gayrimenkul Yatırım Fonları ile Girişim Sermayesi Yatırım Fonlarına kullandırılan fonlar da dahil edilecek. Ayrıca yabancı para mevduat kalemi toplamının yabancı para kredileri aşan kısmına uygulanan 1.75 katsayısının da uygulanmamasına karar verildi. Sıkılaştırma sürdü Merkez Bankası (TCMB) ise geçen cuma gününden dün de miktar yöntemiyle repo ihalesi açmadı ve sıkılaştırma adımlarına devam etti. Ayrıca TCMB’nin haftalık repo fonlaması gerçekleştirmemesinin ardından piyasa yapıcı (PY) bankalara tanınan fonlama hakların yarıya indirilmesi dün devreye girdi. ‘Dolarda risk yukarı yönlü’ Dolar/ TL dün, güne sert yükselişle test ettiği 7.3650’deki tarihi rekorun hemen altında başladıktan sonra yatay bir seyir izledi. Dolar/ TL 7.287.35 arasında dalgalandı ve günü 7.32 lira seviyesinde kapattı. Değerlendirme notu yayımlayan Goldman Sachs, “Kısa vadede, yerel olarak artan yabancı para mevduatları ve kötüleşen enflasyon görünümü, sınırlı rezervler, dış finansman açığı ve etkin kısıtlayıcıların aleyhine çalışan alışılmadık bir politika bileşimi içeren ortam göz önüne alındığında, dolar/TL’de riskler yukarı yönlü” dedi. ! Otel rezervasyonlarına dikkat Ticaret Bakanlığı, otellerin internet sitelerinin kopyalanarak sahte siteler oluşturulduğunu, bu sitelerden yapılan otel rezervasyonlarıyla da tüketicinin mağdur edildiğini duyurdu. Tüketiciyi uyaran bakanlığın önerileri şöyle: n Özellikle sosyal medya, kısa mesaj veya eposta gibi iletişim kanalları üzerinden gelen ucuz tatil ve konaklama tekliflerine karşı dikkatli olunmalı. n Gelen teklifin içeriğinde yer alan tesis resimlerinin, kurumsal logo ve işaretlerin doğruluğu sorgulanmalı. Ayrıca, teklife ilişkin reklam ve ilanda yer alan telefon numarası aran malı veya internet ortamında sorgulanarak teyit edilmeli. n Tercih edilen turizm tesisinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan belgeli olup olmadığı, bakanlığın ve TÜRSAB’ın sitesinden sorgulanmalı. l Ekonomi Servisi ANTALYA’YA GÜNLÜK 35 BIN TURIST BEKLENIYOR Rusya’dan Antalya, Dalaman ve Bodrum’a tarifeli ve charter uçuşlar (tarifesiz uçuş) dün itibarıyla başladı. Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya, “İlk bir saatte 11 uçak Antalya Havalimanı’na indi. Rusya’dan Antalya’ya bir günde 23 bin Rus turist bekleniyor” dedi. Bağlıkaya, Antalya’ya toplam 12 ülkeden ise bir günde 35 bin civarında turist geleceğini öngördüklerini belirtti. Ekonomi yönetimine güven sıfırlandı, ‘durkalk’a devam.. Ekonomi yönetiminin aldığı kararlar, işin ciddiyetini hâlâ tam olarak kavrayamadığını, durumu idare etmek için durkalk politikasına devam edeceğini gösteriyor. Son günlerde alınan kararlar, mecburen piyasadaki faizlerin yükselmesine izin verilip kurun yeni geldiği seviyeyi korumaya çalışılacağı izlenimi veriyor. Dolayısıyla aşırı büyüme hırsı nedeniyle girilen yanlış politikalar sonucu yine büyüme oranları düşecek, işsizlik oranları artacak… Alınan kararlar, ekonomi yönetiminin eski politikalarında önemli değişiklik yapmadan, yumuşama yapmakla yetineceği beklentisi yarattı. Yaşanan son dalga sonucu bono faizleri yüzde 1314’e, mevduat faiz oranları yüzde 11’e ulaştı. Bu yükselişin önümüzdeki günlerde de devam edeceği birkaç puanlık artışlar daha olacağı tahmin ediliyor. Peki, bu faiz oranlarındaki fiili artış ve gelinen kur seviyesi, yeni bir dalgayı önleyebilecek mi? Bazı piyasa oyuncuları kur eski seviyede, yani 6.85 TL’lik dolar kuru geçerli olsaydı, mevduat faizleri 12’ye çıksa bile yeterli olamayacağını, ama 7.35 TL’lik dolar kuru varken bu faiz artışlarıyla bir süre yetinilebileceğini kaydediyorlar. Bu oyuncular gerekli olmasına rağmen Cumhurbaşkanı’nın Merkez Bankası’na, en azından bu ay, politika faizlerini artırma izni vermeyeceğini varsayıyorlar. Buna karşılık bazı piyasa oyuncuları ise hareketin durmadığını, tüm faizlerde artışların önümüzdeki günlerde devam edeceğini, Merkez Bankası’nın da politika faizinde artışa gitmek zorunda kalacağını tahmin ediyorlar. Piyasadaki vatandaşın tavrına gelince: 7.35 TL’lik dolar kurundan TL’ye dönüşlerin başladığı belirtiliyor. Bilgi aldığım banka şubelerindeki uzmanlar, “Vatandaşın bir bölümünün dolar bozdurduğunu ama bozduranların da tüm döviz hesaplarını çözmediğini, dolayısıyla hâlâ bir beklentinin var olduğunu gördüklerini” kaydediyorlar. Buna karşılık konuştuğum piyasa oyuncularının tümünde “Artık ekonomi yönetiminin doğru iş yapacağına ilişkin inançlarının hiç kalmadığını” gördüm. Ekonomi yönetiminin eski tarzında işleri sürdürmeyi tercih edip “gerekirse yine piyasanın kolunu bükerek hizaya çekme eğilimini sürdüreceği” tahminlerini dile getiriyorlar. Bu yönetim şeklinin sonuç vermediğini, her seferinde yeni bir bozulma aşamasına gelindiğini ama ekonomiyi yönetenlerin bu tarzı bırakmaya niyetli olmadığının gözüktüğünü söylüyorlar. ‘Bu kafa değişmedikçe…’ Bu tür kötü deneyimleri daha önce yaşamış olan bankacıların, böyle durumlarda piyasaları kesin olarak sakinleştirmek için yapılacakların aslında belli olduğunu, ama ısrarla bunların yapılmadığını söylediklerine şahit oluyorum. Her şeyden önce şimdiye kadar düşük faizdüşük kur politikasının yanlışlığının defalarca kanıtlanmasına rağmen tekrar tekrar denenmesine kızıyor, bu politikadan kesin dönüşü artık piyasalara göstermek gerektiğini ifade ediyorlar. Bunun için ise Merkez Bankası’nın politika faizinde, gerekirse şok artırıma gitmesi, bütçe açıklarının ve harcamaların kısıtlanması, büyük projelerin ötelenmesi veya iptal edilmesi gerektiği görüşündeler. Tüm bunlar yapıldığında, piyasalarda en fazla 6 aylık bir durgunluk yaşanıp ardından güven verecek politikalarla büyümenin yeniden başlatılabileceğini belirtiyorlar. Siyasi olarak bakıldığında da kısa bir duruştan sonra 23 yıl sonra yapılacak seçimler için zaman kazanılmış olacağını, yani iktidar için doğru olanın bu seçenek olduğunu ama yapmadığını kaydediyorlar. Şimdiki politikalarla da büyümenin yavaşlamasının kaçınılmaz olacağı, ancak 6 ay en geç 1 yıl sonra yeni büyük dalgalarla karşılaşmanın kaçınılmaz olacağı belirtiliyor. Yani 23 yıl sonra yapılacak seçimler için seçtikleri yol kendileri açısından da kötü. Ekonomi yönetiminin birkaç ay durkalk politikalarıyla zaman kazanıp ardından yüklü yabancı sermaye çekişi olabilir mi derseniz; buna hemen hemen kimse bu koşullarda ihtimal vermiyor. Bir bankacı, yurtdışından sermaye akışı beklemenin hayal olduğunu belirterek “Hiçbir zaman TL ile işlem yapmak bu kadar zorlaştırılmamıştı. Üstüne üstlük enflasyonun üzerinde 2 puan kazanmak için, hiçbir yabancı sermaye bu zahmete katlanıp, gelip TL yatırım yapmaz” şeklinde konuştu. Peki, bu politikalarla birlikte yabancı sermaye akışını rahatlatacak kararlar da alınırsa sermayenin gelip gelmeyeceğini sorduğumda, zaten ekonomi yönetiminde böyle bir arayışın başladığını ama sonuç alınamadığını gördüklerini söylediler. Aynı bankacı, yabancıların “Şimdi tümüyle açsalar gelsem bile, 3 ay6 ay sonra bu yönetimin yine kısıtlamaları artırıp çıkışımı engellemeyeceğinin garantisi yok” diye baktığını kaydetti. Lafın kısası: Gerek içerideki piyasalarda gerekse dış piyasalarda mevcut ekonomi yönetiminin bu işi rasyonel yönetebileceğine ilişkin güven sıfır. Goldman Sachs, TL’nin değer kaybının devam edeceğini belirterek, 3 ay sonra 7.75, 6 ay sonra 8, 1 yıl sonra 8.25 TL’lik dolar kuru tahmininde bulundu. Goldman analistleri, “Artan döviz mevduatları, bozulan enflasyon görünümü, sınırlı rezervler, dış finansman açığı ve alışılmışın dışındaki politika karışımı dikkate alındığında dolar/ TL’de riskler kısa vadede yukarı yönlü” diyor. Dün açıklanan mayıs ayı resmi işsizlik oranları gerçek rakamı göstermese de genç işsizlik korkutucu boyutlarda, istihdama dahil olmayanların sayısı 3.8 milyonu aşmış, geniş tanımlı işsizlik oranları yüzde 30.6’ya çıkmış. Dün konuştuğum bir iktisatçı, “Faiz yükselişinin önünü açarlarsa kur üzerindeki baskı hafifler. Ama kafa değişmedikçe bu dalgalar tekrarlanır” dedi. Hatalı politikalarda ısrar, hem büyümeyi hem işsizliği çok daha kötü noktalara getirecek gibi gözüküyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle