17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ 9 8 TEMMUZ 2020 ÇARŞAMBA 25 kişinin öldüğü Çorlu tren faciasının üzerinden 2 yıl geçti. Ailelerin adalet arayışı sürüyor ‘Biz katili biliyoruz’ 25 kişinin hayatına mal olan Çorlu tren katliamının üzerinden 2 yıl geçti. Faciada ihmali ve sorumluluğu bulunanlardan hesap sorulması için “Adalet Nöbeti” tutarak mücadele veren aileler, adaleti ararken haklarında açılan soruşturmalarla kendilerini hâkim karşısında buldu. 8Temmuz 2018’de yaşanan kaza ile ilgili yetkililer aşırı yağışa bağlı olarak menfezin kayması nedeniyle meydana geldiğini açıkladı. Ancak Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin Çorlu’daki faciaya ilişkin hazırladığı rapor ihmalleri ortaya koydu. Kazanın ardından 4 sanık “taksirli ölüme ve yaralanmaya neden olmak” suçundan 2’şer yıldan 15’er yıla kadar hapis cezası istemiyle Çorlu 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. Adalet arayan aileler iki yıllık süreci ve yaşadıklarını gazetemize anlattı. OĞUZ ARDA SEL’IN ANNESI MISRA SEL: Geç gelen adalet adalet değildir “İki yıl önce kendi halinde, oğlum ve kendi ge leceğim için planlarımın, hayallerimin olduğu bir hayatım vardı. Sessiz, sakin, umut dolu bir hayat. Oğlum ile birlikte hepsi altüst oldu. Hayat dur du. Şu an hiçbir şey yapmıyorum. Sadece adale tin peşinde koşuyorum. Oğlumun adını yaşatmak adına yaşıyorum. Olaylara bakış açım çok değiş ti. Her şeyden çok artık kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir anneyim ben. Bu iki yılda tek bir ki şi bile tutuklu yargılanmadı. Onu bırakın görev den bile alınmadı. Üstüne ödül gibi terfiler gel di. Bir kurum var ortada. 25 insan bu kurum yü zünden can ve riyor. Bir yetki li de çıkıp ola yı üstlenemi yor. Üstlenmi yor. Aksine üs tü örtülüp, bir kaç demiryolu çalışanına olay yükleniyor. Gerçek sorum luları biz biliyo ruz. 5 duruşma oldu karşımı za 4 demiryolu işçisi konuldu olaydan sorum lu tutulan. On Mısra Sel ve oğlu Arda. lar suçsuzdur demiyoruz ama böylesi büyük bir katliamdan ve ihmallerden de sadece onlar sorumlu tutulamaz. Geç gelen ada let, adalet değildir. Çorlu’dan sonra Ankara’da 9 kişi vefat etti. Çorlu’dan önce de Pamukova’da 41 kişi. Adalet o zaman sağlansaydı, Çorlu yaşan mayacaktı. Çorlu’nun hesabı hemen sorulsaydı Hendek faciası yaşanmayacaktı.” ANNE VE BABASINI YİTİREN İSMAİL KARTAL: Devran dönecek hesap verecekler “Müstakil bahçeli bir evde anne ve babamla birlikte alt katta onlar üst kattada ben ailemle birlikte huzurlu ve gerçekten çok mutlu bir şekilde yaşıyorduk ta ki bu görevini yerine getirmeyen sorumluluk sahibi olmayan kişilerin ihmalleri sonucu katliamın yaşandığı güne kadar. Koskoca bina sessizliğe büründü. İçinde yaşayan var mı hiç belli değil. Eşim ve çocuklarım hepimiz ayrı ayrı köşelerde sesizce ağlar olduk. Buna da ‘kader’ dediler. Hayır efendiler bu ‘kader’ değil, bu sizin hırsınız, bu sizin aç gözlülüğünüz, bu sizin iş bilmemeniz, bu sizin yönetememeniz, bu si Gani ve Ruzibe Kartal. zin insana değer vermeyişiniz. Ve bütün bunları haşa Allah suçluymuş gibi yağmura, doğal afete atfedemezsiniz. Bu tamamen sizin suçunuz. Katliamın üzerinden iki sene geçmiş olmasına rağmen sesizce bir köşede ağlıyor ve adaleti sosyal medya üzerinden arıyorsak bu tamamen sizin suçunuz. Ama inanıyorum ki devran dönecek. Önce bu dünyada bizim karşımızda adalete hesap vereceksiniz.” ZEHRA ÖZDİLEK KIZINI, KARDEŞLERİNİ VE YEĞENINI YİTİREN ZELIHA BILGIN: Bihter Bilgin, annesi Zeliha Bilgin’le. Geride yaşayan ölüler bıraktılar “Bundan 2 yıl önce o kadar mutlu hayatımız vardı ki, cennet gibi hayatımızı, TCDD’nin ihmalleri cehenneme çevirdi. Ölen sadece 25 can değil, geride kalan yaşayan ölüler bizler. Sabaha uyanmak için hiçbir nedenim yok artık. Bir an önce ölmek, bu pis, iğrenç, adaletsiz dünyadan kurtulmak istiyorum. Sabahları ‘günaydın annişkom’ diyen yavrum yok, çok özledim. Özlemim artık dayanılmaz halde aynı karnı paylaştığım, derdimi, hüznümü, sevincimi paylaştığım, her gün bir arada olduğum kardeşlerim yok, 6 ay sevebildigim, dünyalar tatlısı Berenim yok, artık yaşamak icin bir sebep yok, hayeller yok, sevinçler yok, hepsi toprak altında ve hesap veren de yok. Bizler 25 cana söz verdik. Gerçek katilleri yargılanana kadar asla pes etmeyeceğiz.” ÖZGENUR VE GÜLCE’NIN ANNESI FUNDA DIKMEN: Özgenur, Gülce ve Funda Dikmen. Artık insan hayatına önem verilsin “İki yıl önce geleceğe dair planları olan kızlarımla mutlu olduğum bir hayatım vardı. Adalet istiyoruz. Hâkimlerin, savcıların gereğini yapmasını istiyorum. Biz zaten acımızla yaşamaya çalışıyoruz. İki yıl önceki Funda hayatını kızlarına adamış bir anneydi. Özge Nur liseye başladı, ben de çalışmaya başladım. Sırf kızlarım iyi bir eğitim alabilsinler diye. Büyük kızım istediği mesleği elde etti ve öğretmen oldu. Aynı şey küçük kızım için de geçerli idi. Şimdi yine çalışıyorum ama bu se fer kendimi ayakta tutmak için hayatla savaşmak için. Tek isteğim adalet yerini bulsun ve artık insan hayatına önem verilsin.” SENA KÖSE’NIN ANNESI AYSUN KÖSE: Sena Köse ve annesi Aysun Köse. Sena, bizim pusulamızdı “Kızım sık sık hayallerini anlatıyor avukat olmak istediğini, ayrıca konservatuvar eğitimi de almak istediğini söylüyor. Sena bizim pusulamızdı. Pusulamızı kaybettik. Çok fazla ders çalışıyordu. Çünkü hedefleri vardı, hedeflerimiz vardı. Merhametli, doğrucu, çalışkan, duyarlıydı. Birçok güçlü özellik Senamda vardı. Gurur duyuyordum. Benim başka hayale ihtiyacım bile yoktu. 8 Temmuz benim hâlâ inanamadığım kabullenemediğim bir kâbus. Her sabah belki kâbusum bitmiştir diye uyanıyorum. Bu kadar zorken bu süreç, mahkemelerde adalet arayışı içindeyiz. Asıl yetkili kişileri karşımızda görmek istiyoruz. Ben en çok Sena’nın annesi olmayı sevdim hayatta. Şimdi nasıl olduğumu sormuyorum kendime. Davaya odaklandım. Çorlu tren katliamı Türkiye gerçeğidir. Bu davada bir sonuç alınamazsa, kimse adalet aramasın.” SAVCIYA GÖRE SADECE AĞIR ELEŞTİRİ Çirkin paylaşıma takipsizlik kararı Berna Laçin, Nevşin Mengü, Canan Kaftancıoğlu ve Feyza Altun hakkında yapılan “Darbeye yeltenirlerse, Nevşin benim, Berna benim, Feyza Altun benim. Canan’ı ben almam. Aklınızdan bile geçirmeyin, şimdiden söyleyeyim” şeklindeki çirkin paylaşımı ağır eleştiri sayan Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı paylaşımı yapan Kadir G. hakkındaki soruşturmada takipsizlik kararı verdi. Söz konusu paylaşım tepki toplarken oyuncu Berna Laçin, savcılığa şikâyette bulunmuştu. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı paylaşımı yapan Kadir G. hakkın da “sesli ve yazılı görüntülü bir ileti ile hakaret” ve “tehdit” suçlarından soruşturma başlatmıştı. Savcılığın verdiği takipsizlik kararında Yargıtay kararlarına atıfta bulunularak, söz konusu davranışın “ağır eleştiri niteliğindeki davranış”, “kaba söz” ve “kaba ve nezaket dışı hitap tarzı” olduğu ifade edildi. Kararda ayrıca, “Açık olmayan bazı sözlerin hakaret kapsamına girip girmediğinin değerlendirilmesi için bu sözlerin içeriğinin bulunması ya da çok açık biçimde anlaşılır olması gerekmektedir” ifadelerine yer verildi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yargılama kararı sonrasında karar çıktı Fincancı ve Gürsoy beraat etti Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Barış Akademisyenleri hakkında verdiği yeniden yargılama kararı sonrası Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve Prof. Dr. Gençay Gürsoy’un yargılandığı dava dün İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti AYM’nin kararı doğrultusunda Fincancı ve Gürsoy’un beraatlarına karar verdi. Fincancı ve Gürsoy ile avukatların hazır bulunduğu duruşmalara çok sayıda akademisyen de destek için katılmak istedi. Ancak salgın nedeniyle duruşmaya üç izleyici alındı. İlk olarak savunma yapan Gürsoy, “50 yıllık bir öğretim üyesi olarak ve benim durumumda olan yüzlerce akademisyen adına üzüntülerimi iletiyorum. AYM kararı geç kalmış doğru bir karardır, karara katılıyorum ve uyulmasını talep ediyorum” dedi. Gürsoy’un Duruşma sonrasında Prof. Dr. Fincancı ve Prof. Dr. Gürsoy büyük sevinç yaşadı. ardından savunma yapan Fincancı, “Hiç başlamaması gereken bir yargılama süreci. Dolayısıyla bozma kararı yerindedir. Barış istemenin suç haline dönüştürüldüğü yegâne ülkeyiz” diyerek beraa tını talep etti. Mahkeme 2 yıl 6 ay hapis cezası alan Şebnem Korur Fincancı ile 2 yıl 3 ay hapis cezası alan Gençay Gürsoy’un AYM kararı doğrultusunda beraatına hükmetti. l İSTANBUL/Cumhuriyet Libya’da Öfke Volkanı kime patlıyor? Koronavirüs salgını Türkiye ve dünya gündemini altüst etmeseydi 2020 başından bu yana konuşacağımız konuların başında Libya gelecekti. 2 Ocak 2020’de, daha yeni yılın adını yazmadan Meclis’ten Libya tezkeresi geçiren iktidarın attığı adımların sonuçları daha vahim gelişmelere gebe. Türkiye, geleneksel olarak özellikle Arap ülkelerinin içişlerine karışmıyordu. Karışması gerektiği durumlarda bile gerilimin bütün taraflarıyla görülebilen sayılı ülkelerden biri oluyordu. AKP ile birlikte bu politika tersyüz oldu. Şimdi nerede kriz varsa AKP, “ateşleyicisi benden” diyor. Libya’dan gelen haberler, dış basında Libya’daki duruma ilişkin yorumlar, iktidarın verdiği mesajlarla örtüşmüyor. Son olarak Milli Savunma Bakanı Hulisi Akar ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in Libya ziyareti sırasında Türkiye’nin konuşlu olduğu Vatiyye Üssü’ne düzenlenen hava saldırısının sonuçları tartışılıyor. AKP’nin yaptığı resmi açıklamalardan can kaybımızın olmadığını sevinerek öğrendik. Ancak böyle bir saldırının olması bile içinde bulunduğumuz yalnızlığın bir göstergesi. Saldırının Mısır’dan kalkan hava kuvvetlerince gerçekleştirildiği belirtilirken, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE), “Arap dünyası olarak Türklere iyi bir ders verdik” şeklindeki demeci ayrıca manidar. Kaderin cilvesine bakın, Arap dünyası ile en kötü ilişkilerimizin olduğu dönemdeyiz. HHH Suudi Arabistan, Mısır ve BAE Libya’da Türkiye’nin karşısında. Bu üçlü açık biçimde Türkiye’ye cephe almış durumda. Bir de ittifaklar yoluyla Türkiye’yi karşısına alanlar var. Bunların arasında İran dikkat çekici. Diplomasi koridorlarında konuşulan o ki İran’ın iki bin kişilik özel bir gücü Libya’da. Bu organizasyonu Rusya hayata geçirdi. Rusya, Türkiye’nin cephe aldığı Hafter’in yanında. Suriye’de ne kadar Esad’a yakınsa Libya’da da Hafter’le benzer ilişkilere sahip. Söz konusu iki bin kişilik gücün yükünü büyük ölçüde Rusya çekiyor. Ulusal Uzlaşı Hükümeti (UUH) Temsilcisi Sarraj’ı destekleyen Türkiye de Libya’ya güçlü bir askeri kuvvetle girip yer ve rol kapmak üzere planlar yapmıştı. Ankara’daki hesap Bingazi’ye uymadı! Gelinen noktada Türkiye “ABD ile işbirliği halinde imiş gibi görünmeyi” yalnızlıktan daha değerli buldu. Buna oynuyor. Ancak aynı ABD’nin Suriye’de Türkiye’nin çıkarlarına ters adımlar attığı da bir gerçek. ABD, Suriye’de başlıca çıkışı PKK uzantısı YPG’ye yaslanmakta ve YPG’yi güçlendirmekte buluyor! Aynı ABD ile Libya’da beraberiz! AKP, Libya’daki durumu anlatırken bu ülke ile ilişkilerimizin ileride çok iyi olacağını, yakın gelecekte ekonomik anlaşmalar da yapılacağını ifade ediyor. AKP’den önce Libya diye bir ülke yoktu ya!.. AKP’den önce Edirne’den dışarı çalacak akıl yoktu ya!.. Ee doğal olarak bu tür şeyleri yeni yeni öğretmeye çalışıyorlar! Kara mizah bir yana Türkiye’nin Libya ile ilişkileri iç savaşın başladığı 2011 öncesinde pek çok bakımdan iyiydi. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında verdiği destek bugün de akıllardadır. Libya, ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı ambargoyu hiçe sayıp temel gereksinimlerimizi gücü yettiğince sağlamıştı. Libya halkının genel olarak Türkiye’ye sevgisi vardı. Bugün ise sokaklarında Türkiye aleyhtarı gösterilerin yapıldığı bir Libya var. HHH Konuya biraz daha geniş pencereden bakalım... Libya’da Sarraj güçlerinin son dönemde düzenledikleri operasyonun adı şu: Öfke Volkanı! İki sözcüğün içinde neler gizli! Hem öfke hem volkan... Püskürt püskürt bitmez! İnanç temeli aynı olan, Libya’daki aşiret yapısı içinde birbirinden beslenen kültürlere mensup grupların birbirlerine olan kini volkan olmuş patlıyor! Ölen Müslüman öldüren Müslüman! Türkiye’deki iktidar da taraflardan birini dost ötekini düşman edinmiş, elde körük yürüyor! Nereye yürüyor? Birbirlerinin üstüne yürüyen Libyalıların üstüne. Dünyada eceliyle değil de saldırı sonucu ölen her on kişiden dokuzu Müslüman... Her on Müslümandan dokuzunu öldüren de bir başka Müslüman! AKP de bu öldürümlerin hemen hepsinde taraf! Başka yorum yok! VAHŞETE ŞİMDİ DE ‘IYI HAL’ INDIRIMI Antalya Kemer’de, Rus sevgilisi Elena Suruç’u (39)12 bıçak darbesiyle öldüren Recep Almalı’ya (35) verilen “haksız tahrik” indirimli15 yıllık hapis cezası, Yargıtay’ın bozmasıyla Antalya 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından dünkü duruşmada 25 yıla çıkarıldı. Önce ömür boyu hapis cezası alan Almalı’nın duruşmadaki davranışlarını iyi hal nedeni olarak değerlendiren heyet, sanığa 25 yıl ceza verdi. Almalı’nın cinayetten önce sosyal medyadan, “Eşlerinizi dövmeyiniz, onlar sizin köleniz değildir” hadisini paylaşıp, “Öldürün gitsin en doğrusu bu, kökten çözüm” diye yorum yaptığı ortaya çıkmıştı. l İHA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle