22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 gorus@cumhuriyet.com.tr 8 TEMMUZ 2020 ÇARŞAMBA EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR TASARIM: SERHAN EREN OLAYLAR VE GÖRÜŞLER BAŞARILI BIR TARIMSAL KALKINMA IÇIN GÜÇLÜ KOOPERATIFÇILIK ŞART Kooperatif anahtarı PROF. DR. AZİZ EKŞİ Kooperatif yolculuğu R.Owen (17711858) ile başlıyor. Belirli bir bocalama döneminden sonra yaygınlaşıyor ve günümüzde artık üçüncü sektör olarak tanımlanıyor(1). AB’de 250 bin kooperatiften ve 163 milyon ortaktan söz ediliyor. Başka bir deyişle AB nüfusunun yaklaşık yüzde 33’ü kooperatif üyesi. Kooperatiflerde çalışan sayısı 5.3 milyon. Tarım kooperatiflerinin pazar payı yüzde 40. Bu oran Hollanda’da yüzde 83, Finlandiya’da yüzde 79, İtalya’da yüzde 55 ve Fransa’da yüzde 50(2). Dünya genelinde ise; ICA(2019) verilerine göre 145 ülkede 2.6 milyon kooperatif var ve ortak sayısı 1 milyarın üzerinde. Demek oluyor ki dünya nüfusunun en az yüzde 13’ü kooperatif ortağı. Küresel gayrisafi gelirin yüzde 4.3’ü kooperatiflerce sağlanıyor. Çalışan nüfusun yüzde 9.6’sı (279.4 milyon) kooperatiflerde istihdam ediliyor. Kooperatiflerin yüzde 27’si tarımsal amaçlı(3). Türkiye’de genel durum Türkiye’de toplam 80 bin dolayında kooperatif ve 8.5 milyon ortaktan söz ediliyor.Yani nüfusun yaklaşık yüzde 10’u kooperatif ortağı. Bu oran dünya ortalamasından biraz düşük. Tarımsal amaçlı kooperatif sayısı ise 11 bin 892 ve ortak sayısı 3.9 milyon dolayında. Ortak sayısı açısından ilk sırayı pancar ekicileri kooperatifi (yüzde 35.8) alıyor. Bunu tarım kredi (yüzde 23.0) ve tarımsal kalkınma (yüzde 19.1) kooperatifleri izliyor(4). Türkiye’de yapılan hatalardan biri de kooperatifçiliğin yalnız koop ve ortak sayısı üzerinden yapılmasıdır. Oysa değerlendirmenin, kooperatiflerin üretim, istihdam, yatırım, katma değer ve pazarlama payları üzerinden yapılması gerekmez mi? Bu olgu, kooperatiflerin ekonomik ve sosyal yaşamdaki payının oldukça Ağustos 1937 Türk Tarım Devrimi’nin öncüsü Mustafa Kemal Atatürk, Trakya köylüsüyle tarım arazilerinde düşük olduğunu gösteriyor. Yine de haksızlık etmeyelim. Türkiye’de cirosu ile ilk 500’e giren firmalar arasında 7 kooperatif var... Yaşamını neredeyse kooperatifçiliğin gelişmesine adayan Z.G. Mülayim (5) diyor ki, “Türk tarımı demokratik kooperatifler içerisinde tümüyle etkili ve yaygın bir biçimde örgütlenmedikçe bir yere varamaz, çağdaşlığa ulaşamaz ve AB’ye entegre olamaz.” Tarımın geldiği nokta bu görüşü doğruluyor. Kooperatif öncelikle bir dayanışma örgütü. Küçük üreticilerin güçlerini birleştirmesine dayanıyor. Böylece çiftçiler; girdiye, krediye, tekniğe, bilgiye, pazara daha kolay ve daha ucuz ulaşıyor ve üretimi planlayabiliyor. Ölçek ekonomisine ulaştığı için üretime, istihdama, gelir dağılımına ve yoksulluğun azalmasına katkıda bulunuyor. Bunun da ötesinde bir baskı grubu oluşturuyor, karar süreçlerine katılıyor ve demokrasinin gelişmesini ve kökleşmesini sağlıyor. Bunları kuşkusuz çoğumuz biliyoruz fakat neden başaramıyoruz? Bu soruyu yanıtlamak için öncelikle; devletkooperatif ilişkileri, ortakların katılımı, yönetim zaafı, örgüt çeşitliliği faktörlerinin üzerinde durulması gerekiyor. Kooperatifdevlet ilişkileri açısından 4 farklı uygulamadan söz ediliyor(1). Bunlar sırası ile; kooperatif özerkliği, karşılıklı yardım, devlet vesayeti ve devlet başatlığı olarak tanımlanabilir. Kooperatif özerkliği uygulamasında devlet ve kooperatif arasında bir bağ yoktur. Karşılıklı yardım uygulamasında devlet kooperatife ucuz kredi, vergi bağışıklığı, eğitim, araştırma, danışmanlık yolu ile yardımcı olmakta ancak kooperatifin yönetimine karışmamaktadır. Devlet vesayeti sisteminde devlet kooperatif yönetiminde görev almakta ve kooperatifi kontrol altında tutmaktadır. Bu geri kalmış ülkelerde geçerli olan bir sistemdir. Devlet başatlığı sisteminde ise kooperatif devletin bir organı gibidir ve demokratik işleyiş söz konusu değildir. Sovyetler’deki kolhoz uygulaması bunun tipik öneğidir. İsrail’deki kibutz uygulaması da buna yakındır. Sistem değişmeli Türkiye’deki kooperatif sistemi devlet vesayeti ağırlıklıdır. Yapılması gereken ise Fransa ve İtalya’daki gibi karşılıklı yardıma (kredi, vergi, bilgi vd.) dayalı sistemin tercih edilmesidir. Ortakların katılımı başarı açısından anahtar niteliğindedir. Çünkü kooperatifin özü ortaklardır. Kooperatifin başarısı ortakların duyduğu ilgiye ve sağladığı katkıya bağlıdır. Türkiye’de katılımın yeterli olmadığı açıktır. Bunun başlıca nedeni, üyelerin eğitim yetersizliği ve yönetimlere güven eksikliğidir. Güven eksikliği, etkili bir de netim (iç ve dış) sistemi ile büyük ölçüde kırılabilir.Eğitim ise kooperatifin başlıca işlevlerinden bir olmalıdır. Yönetim zaafı, yöneticilerin eğitim düzeyinden veya denetim yetersizliğinden kaynaklanabiliyor. Bu zaafı kırmanın yollarından biri danışman istihdamı, diğeri ise profesyonel yönetimdir. Profesyonel yönetimin Avrupa’da yaygın olduğu ve bu sistemde ortaklarca seçilen yönetimin denetleme görevi yaptığı belirtiliyor. Devlet, danışman desteği ile yönetim zaaflarının azalmasına katkı sağlayabilir. ikilemleri ortadan kaldırmalı Örgüt çeşitliliği de Türkiye’de kooperatifçiliğin güçlenmesini ve yaygınlaşmasını engelleyen faktörlerden biridir. Tarımsal kooperatif ortağı çiftçi sayısı 3.9 milyon dolayında iken 0.6 milyon çiftçi de üretici/yetiştirici birliği üyesidir. Yasal düzenleme ile bu ikilem ortadan kaldırılabilir, kooperatif ortaklığı özendirilebilir ve kooperatifler arasındaki işbirliği geliştirilebilir. Kısaca, güçlü çiftçi kooperatifleri olmadan tarımsal üretimi planlayamayız. Küçük aile çiftçiliğini yaşatamayız. Toprağı doğru kullanamayız. Verimi artıramayız. Kendimize yeterliliği artıramayız. Gelir dağılımını dengeleyemeyiz. Yoksulluğu yenemeyiz. Demokrasiyi güçlendiremeyiz... Dolayısı ile kooperatifçiliği üçüncü bir sektör olarak algılamalıyız ve gereğini yerine getirmeliyiz... • GÖKALP, Z. M.2019. Kooperatifçilik (8.Baskı). Yetkin Yayınları. Ankara. 657 sayfa. • KURTULUŞ, G. 2018. https://sosyalekonomi.org/avrupabirligindekooperatifcilik/ • ÖZDEMİR,G. vd. 2020. Türkiye Ziraat Müh. IX.Teknik Kongre Bildiri Kitabı 2,sayfa 733745. • ANONİM.2019. Tarımsal örgütlenme tablosu. https://www.tarimorman.gov.tr (5) GÖKALP,Z. M.2019. Senatör. Cumhuriyet Kitapları(1. Baskı). İstanbul. 548 sayfa. Meslek odalarının nefesini kesme girişimi DR. PINAR SAIP ISTANBUL TABIP ODASI BAŞKANI Baroların işlevlerini ve seçim sistemini değiştirecek yasa tasarısı TBMM gündemine savunmanın görüşü alınmadan geldi. Tasarının Meclis kapanış tarihine kadar yasalaşacağı, diğer meslek örgütleri ile ilgili tasarıların da ekim ayında gündeme getirileceği yetkililer tarafından dile getirildi. Meslek örgütlerinin demokratik, çağdaş, laik yapılarının korunması hem ilgili meslekler, hem toplum yararı, hem de ülkemiz demokrasisi için çok önemlidir. Meslek kuruluşları Anayasanın 135. maddesinden yetkilerini alan ve seçimlerini yapan kamu tüzel kişilikleridir. Kamuoyunda meslek kuruluşlarının amaçları, yetkileri, seçim sistemleri ile ilgili yanlış bilgilendirme ve iddiaların ortaya atılması nedeniyle mesleki ve toplumsal işlevlerini İstanbul Tabip Odası örneği ile değerlendirme ihtiyacı doğmuştur. Başta 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kanunu olmak üzere ilgili yasa ve yönetmelikler tabip odalarına hekimlik, halk sağlığı ve tıp eğitiminin her alanında söz söyleme, hekimlikle ilgili etik ilkeleri belirleme, kamu yetkililerine danışmanlık ve denetleme görevlerini verir. İstanbul Tabip Odası kurulduğu 1929’dan bu yana 91 yıldır, her türlü engellemeye rağmen sağ lık alanında etik değerlerin ve bilimsel düşüncenin koruyucusu olmaya, hekim haklarının ve mesleki bağımsızlığının güvencesi olmaya devam etmektedir. Seçilmiş yöneticilerinin amatördür, devletten, fonlardan, ticari kuruluşlardan destek almaz, demokratik ve katılımcı yönetim anlayışı mevcuttur. Bugüne kadar seçilen yönetimler meslektaşlar arasında ayırım yapmadan görevlerini yapmışlardır. Demokrasinin kesintiye uğradığı dönemlerde meslek kuruluşlarının yetkileri azaltılmıştır. Bir meslek örgütünün toplumsal etki gücü de maddi gücü de üyelerinden gelir. 12 Eylül darbesi sonrasında kamuda çalışan hekimlerin tabip odalarına üyeliği zorunluluktan çıkarılıp gönüllü hale getirilmiştir. TTB’nin sağlık hizmetlerinin Asgari Ücret Tarifesini belirleme yetkisi 2006 yılında çıkarılan 5477 sayılı kanunla sınırlandırılmış, referans ücret tarifesine dönüştürülmüştür. İşyeri hekimliği ile ilgili tabip odalarının onay yetkileri 2012 yılında 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile kaldırılmıştır. Daha önce tabip odaları tarafından verilen işyeri hekimliği eğitimleri özel şirketlere verilerek sertifikasyon ve denetim ilgili bakanlığın uhdesine alınmıştır. Toplum sağlığı, hekim ve sağlık çalışanlarının haklarını savunduğumuz, sağlık ta ticarete ve performans sistemine karşı çıktığımız için hedef gösteriliyoruz. Sağlığın sosyal belirleyicileri dediğimiz bireylerin barınma, beslenme, iyi bir çevrede yaşama ve çalışma haklarının olmasını sağlıklı bir toplum için önkoşuldur. TTB ve Tabip odalarının kamucu sağlık politikalarının savunulması, sağlık hizmetinin hastaya ve hekime yaraşır koşullarda verilmesi, güvenli çalışma koşullarının sağlanması, akademide liyakat, bilimsel özerkliğin sağlanması, etik ilkelere dayalı hekimliğin yaygınlaşması, tıp eğitimi standartlarının yükseltilmesi, bilim dışı tedavilerle mücadele gibi sağlığı ilgilendiren her konuda sorunları ve çözüm önerilerini dile getirme sorumluluğu vardır. TTB ve odalar yıllardır sağlığın ticarileşmesinin önündeki en önemli kalkanlar olmuşlardır. Kamusal sağlık hizmetlerinin ne kadar önemli olduğunu yaşamakta olduğumuz korona pandemisi göstermiştir. Neden değişiklik istiyorlar? Ülkemizde her meslek gurubunun ve toplumumuzun çok sayıda çözüm bekleyen sorunu vardır. Bunların görünür kılınması, sorumluların çözüm üretmeye, hesap vermeye çağrılmaları bağımsız odaların varlığı ile mümkün olabilir. Meslek sahipleri çok doğal olarak sorunları çekinmeden dile getiren, mevcut iktidarla çıkar birliği içinde olmayan, ba ğımsız adaylara oy vermektedir. Hedef sadece barolar değil Farklı saikler ileri sürülse de seçim yoluyla iktidara yakın meslek birlikleri oluşturulamadığı için kanun değişikliği istenmektedir. İnsan, çevre, hayvan ve sağlık haklarına ilişkin birçok olumsuz uygulama meslek örgütleri ve birliklerinin yürüttüğü yasal mücadelelerle engellenmiştir. Kamuyu savunan değerlere sahip meslek oda ve birliklerinin varlığı mevcut iktidarın politikası ile çelişmektedir. Farklı ses veya eleştirilere tahammülü olmayan iktidar, meslek birliklerine yönelik yanlış algılar oluşturarak yetkilerini ve seçim sistemlerini değiştirmek istiyor. Bugünün gündemi barolarla ilgili görünüyor olsa dahi hedefin tüm meslek birlikleri olduğunun farkındayız. Baroların yasa tasarısına karşı verdikleri mücadeleyi takdirle izliyoruz. Hekimler, eczacılar, diş hekimleri serbest muhasebeciler ve mali müşavirler, veteriner hekimler, mühendisler, mimarlar olarak birimize yapılanın hepimize yapıldığı şiarıyla hareket edeceğiz. Meslektaşlarımızın haklarından, meslek örgütlerimizin bağımsızlığından, topluma karşı sorumluluklarımızdan taviz vermeyeceğiz. Bu konu sadece meslek kuruluşlarının değil tüm toplumun sorunudur, tek sesliliğe karşı mücadeleye ülkemizin demokrasi güçleri destek verecektir. Kolektif Salgın Sonrası Yeni Dünya Düzeni 25.00 TL 15.00 TL Ceyhun Balcı İçimizdeki Yabancı: Virüs 30.00 TL 18.00 TL Hazal Ocak İhanet 30.00 TL 18.00 TL Server Tanilli Voltaire ve Aydınlanma 40.00 TL 24.00 TL Ergin Yıldızoğlu Yeni Faşizm 25.00 TL 15.00 TL seçkin kitaplarda ’e varan indirim!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle