17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected] TASARIM: SERPİL ÜNAY 11 6 TEMMUZ 2020 PAZARTESİ Bu gibi dönemlerde işsiz kalanların ümitlerini kaybedip iş piyasasından çekilme ihtimalleri artıyor Salgında krizden en çok etkilenenleri koruyun PAOLO VENERI VE CEM ÖZGÜZEL: Kısa vadede, işlerini kaybeden veya gelir kaybına uğrayanların yaşadıkları sıkıntıların azaltılması ve dramatik gelir kaybı yaşamalarının önlenmesi gerekiyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Bölgesel Analiz ve İstatistik Bölüm Yöneticisi Paolo Veneri ve OECD Ekonomisti Cem Özgüzel, Türkiye’de OECD ülkelerine oranla kayıt dışı istihdamın yüksek olduğuna dikkat çekerek “Kayıt dışı istihdam nedeniyle kişiler hem işlerini kaybetme hem de kayıtlı çalışanlara verilen devlet desteklerinden mahrum kalma riskiyle karşı karşıya” dedi. Veneri ve Özgüzel, kısa vadede, işlerini kaybeden veya gelir kaybı yaşayanların yaşadıkları sıkıntıların azaltılması ve dramatik gelir kaybı yaşamalarının önlenmesi gerektiğini vurgulayarak, karar alıcıların krizden en çok etkilenen kesimleri kapsayan çözüm paketleri sunmasının önemli olduğunu dile getirdi. OECD uzmanları, Türkiye’de çalışanların sadece yüzde 21’inin evden çalışmasının mümkün olduğunu anlatarak “Sokağa çıkma yasaklarının yarattığı ekonomik yavaşlamanın, en çok, evden çalışma ihtimalinin düşük olduğu sektörlere yoğunlaşmış ekonomilerde zarara yol açması muhtemel” açıklamasını yaptı. “Karantina Döneminde Uzaktan Çalışma Yeterliliklerinin Bölgelere Göre Maliyet Etkisi” araştırmasına da imza atan atan Paolo Veneri ve Cem Özgüzel ile koronavirüs döneminde işsizlik ve evden çalışmayı konuştuk. Yüzde 21’i evden çalışabilir n Türkiye’de şirketler ve çalışanlar evden çalışmaya hazır mı? Diğer ülkelere göre Türkiye ne durumda? Yaptığımız çalışma evden çalışma potansiyelinde hem ülkeler arasında hem de aynı ülkenin farklı bölgeleri arasında önemli farklar olduğunu gösterdi. Genelde büyük şehirlerde evden çalışmaya müsait mesleklerin daha yoğun olduğunu görüyoruz. Büyük şehirlerde evden çalışma potansiyelinin yüksek oluşu, sokağa çıkma yasağı neticesinde yara alan şehir ekonomilerindeki etkiyi bir nebze de olsa hafifletmekte. Ortalamada Türkiye’de çalışanların yüzde 21’inin evden çalışması mümkün. Bu oran diğer OECD ülkelerine göre düşük. Örneğin Lüksemburg’da işlerin yüzde 50’si evden yapılabiliyor. Ama Türkiye’nin bölgeleri arasında da farklar bulunuyor. İstanbul (yüzde 30), Ankara (yüzde 29), ve İzmir (yüzde 26) evden çalışma potansiyelinin en yüksek olduğu şehirler. Güneydoğu Anadolu ise bu oranın en düşük olduğu bölge. Van ve Ağrı’da çalışanların sadece yüzde 1416’sının evden çalışması mümkün. Zarara yol açabilir n Hangi sektörler evden çalışmaya daha müsait? Eğitim, bilimsel aktiviteler, finans veya iletişim ve bilişim faaliyetleri evden çalışmaya en müsait olan sektörler. Buna karşılık sanayi, tarım ve inşaat sektörleri evden çalışmaya en az müsait alanlar. Sokağa çıkma yasaklarının yarattığı ekonomik yavaşlamanın, en çok, evden çalışma ihtimalinin düşük olduğu sektörlere yoğunlaşmış ekonomilerde zarara yol açması muhtemel. n Evden çalışmak için çalışanlara yeterli olanaklar sağlanıyor mu? Bu çalışma biçimi çalışanlara ek yük getiriyor mu? Yaşadığımız süreç şirketlerin ve çalışanların teknolojik dönüşümünü hızlandırdı. Evden çalışma şirketlerin, bilgisayar gibi donanımlara ve yazılım programlarına yatırım yapmasına neden oldu. Dijital dönüşümü gerçekleştirmeyi başaramayan şirketler, çalışmalarını devam ettirme şansını kaybettiler. Çalışanlar tarafında da evden çalışmayı sınırlandıran unsurlar mevcut. Bilgisayar donanımı veya internet bağlantısı olmaması, yaşlı veya çocuk bakımı gibi ailevi sebeplerden ötürü veya evden çalışacak yer sıkıntısı çeken kişilerin evden çalışma şansı sınırlı oldu. Cem Özgüzel Paolo Veneri TASARRUF ARTACAK n Gelecekte klasik çalışma ofisleri olacak mı, nasıl bir çalışma tarzı bizi bekliyor? Evden çalışmanın gelecekteki çalışma kültüründe ne kadar pay alacağını kestirmek için şimdilik erken. Evden çalışmanın hem şirketler hem de çalışanlar için faydalarının oluşu, gelecekte de devam edebileceğini gösteriyor. Örneğin, evden çalışma sayesinde çalışanlar yol masraflarından ve zamandan tasarruf ediyor. Esnek çalışma saatleri, çocuk bakımı gibi özel ihtiyaçları olan kişilerin çalışma saatlerini belirleyebilmeyi tercih edebilirler. Şirketler açısından ise ofis giderlerinin azaltılması anlamına geliyor. Ofiste çalışan sayısının azalması şirketlerin kira, elektrik veya ısınma gibi giderlerinde tasarruf etmesini sağlayabilir. Londra, İstanbul veya Paris gibi ofis kira larının yüksek olduğu şehirlerde, ofis alanlarının küçülmesi önemli tasarruflar sağlayabilir. Çalışanlar küçük şehirlere kayabilir n Evden çalışmanın bu kadar yaygınlaşması istihdam piyasasını nasıl etkileyecek? Şirketler bulundukları bölgeden çalışanlar bulmak zorunda olmayacağından, farklı şehirlerde yaşayan çalışanlardan oluşan bir ekip kurabilirler. Bu bağlamda şirketlerin istihdamlarını kira ve çalışan maliyetlerin düşürmek için büyük şehirlerden diğer bölgelere kaydırması muhtemel. Farklı yerlerde yaşayan ve de sadece sanal ortam üzerinden iletişimde olan bir ekibin başarılı olabilmesi için birbirlerini asgari düzeyde tanıyor olmaları gerekiyor. HIZLI VE GÜVENILIR INTERNET ŞART Dramatik gelir kaybı önlenmeli n Bu dönüşümden Türkiye’nin faydalanması için ne gerekiyor? Evden çalışmanın yaygınlaşmasının, belirli şartlar sağlanması durumunda bölgeler arası işsizlik farklarının ve genç işsizliğini azaltması mümkün. Bu potansiyel faydanın sağlanması için ilk olarak dijital altyapının mevcut olması şart. Şirketlerin ve çalışanların uzaktan çalışabilmesi için güvenilir ve hızlı internet bağlantısı gerekiyor. İkinci olarak, çalışanların EN evden işlerini sür meleri için asgari SAVUNMASIZ dijital ekipmana ve KESIM de bu ekipmanları n Krizden etkilenen kesimler Krizin orta vadeli etkileri de ola yunca kazanacakları toplam gelir için neler yapılmalı? cak. Geçmiş çalışmalar, böyle derin de bir azalma yaşanmakta. İkinci Krizin iş piyasasına kısa ve orta ekonomik kriz dönemlerinde işleri si, bu gibi dönemlerde işlerini kay vadede etkileri olacaktır. Kısa vade ni kaybedenlerin çalışma hayatla beden kesimlerin ümitlerini kaybe de, işlerini kaybeden veya gelir kay rı boyunca etkilerini hissettiklerini dip iş piyasasından çekilme ihtimal bı yaşayanların yaşadıkları sıkıntı gösteriyor. leri artmakta. ların azaltılması ve de dramatik ge İlk olarak, kriz zamanında işsiz Kriz bittikten sonra dahi bu kişile lir kaybı yaşamalarının önlenmesi kalan kişilerin, tekrardan iş bulma rin iş piyasasına bir daha katılama gerekiyor. Nitekim birçok OECD ül ları durumunda dahi iş hayatları bo ma ihtimalleri mevcut. Bu sebeple, kesinde bu yönde adımlar atıldı bu dönemde işini kaybeden kesim ğını gördük. n Düşük gelirli, eğitim seviyesi düşük ve kayıt dışı çalışan kesimlerin evden çalışma ihtimalinin az olduğu işlerde çalıştıkları görülüyor. Bu grubun ödeyeceği bedeller konusunda ne diyeceksiniz? İş piyasası çerçevesinde baktığımızda, belirli kesimlerin göreli olarak lerin iş piyasasına tekrardan girTçbreiaüvündlryıkişeüşimnklyeeaçrgilaeönallzirıişer,kalkaimnaydbyaebeyıtabtyniikraklşheiauşrdiislıveukeslayirasıendıaOghEöaCstDerüiylkomerl.eerleinreilnitiikdaemlsateresıkneildöeginyyeeilocimrşi.tpiarorilzoranla yüksek olan kayıt dışı istihdam. Kayıt dışı istihdam nedeniyle kişiler hem işlerini kaybetme hem de kayıtlı çalışanlara verilen devlet desteklerinden mahrum kalma riskiyle karşı karşıya. Bir başka deyişle, evden çalışma, sokağa çıkma yasağı gibi özel bir durumda ekonomik ak daha sert etkilendiği ortada. Eğitim tivitenin kısmi olarak devamlılığını mümkün kılmakta. Fakat, kri kullanmayı mümkün kılacak bece GERIDE seviyesinin ve gelir düzeyinin düşük zin etkilerine karşılık en savunmasız olan kesimin, yani evden iş olduğu kişilerin evden çalışmanın lerini yürütemeyen kesimin daha da geride kalması riski var. Bu riye sahip olması gerek. KALACAK mümkün olmadığı işlerde çalışma ih sebeple karar alıcıların krizden en çok etkilenen kesimleri kapsatimali daha yüksek. ABD’de yapılan yan çözüm paketleri sunması önemli. Sigortalı çalışana covid darbesi TEPAV’ın Nisan 2019 ile 2020 verilerini karşılaştırdığı araştırmaya göre sigortalı çalışan sayısı 379 bin azaldı. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), SGK ve Türkiye İş Kurumu verilerinden yola çıkarak istihdamda Nisan 2020 ile Nisan 2019 verilerini karşılaştırdı. Ortaya çıkan sonuçlara göre sigortalı ücretli çalışan sayısı 379 bin azalırken, işsizlik ödeneğine başvuran sayısı ise 167 bin attı. Ücretli çalışan sayısı 67 ilde azaldı. Araştırmada ortaya çıkan bazı sonuçlar şöyle: 4 Sigortalı ücretli çalışan sayısı en faz Perakendeciye göre işler kötüleşiyor TEPAV’ın haziran ayı Perakende Güven Endeksi de (TEPE) yayımlandı. Perakendeci, normalleşmenin başladığı mayıs ayındaki umudunu koruyamadı. Endeks Haziran 2020’de bir önceki aya göre 4.3 puan, bir önceki yılın ay nı dönemine göre ise 9.7 puan azaldı. TEPE anketi kapsamında perakendecilerin yüzde 75’i geçen 3 ayda işlerinin azaldığını, yüzde 38’i ise önümüzdeki 3 ayda işlerinde kötüleşme beklediğini belirtti. la azalan sektör 150 bin azalışla bina inşaatı sektörü oldu. 4 Bu sektörü, 130 bin azalışla bina ve çevre düzenleme faaliyetleri, 117 bin azalışla konaklama, 50 bin azalışla bina dışı yapıların inşaatı ve 48 bin azalışla yiyecek ve içecek hizmeti faaliyetleri sektörleri takip etti. 4 Sigortalı ücretli çalışan sayısı son bir yılda en fazla azalan il 113 bin azalışla Antalya oldu. Antalya’yı, 52 binle İstanbul, 39 binle Ankara, 36 binle Muğla ve 22 binle İzmir takip etti. 4 İşsizlik ödeneği bekleyenlerin sayısı son bir yılda 47 binle en fazla İstanbul’da arttı. l Ekonomi Servisi İş dünyasının gözü İngiltere’de Britanya ile yaklaşık 17 milyar dolarlık ticaret yapan Türkiye iş dünyası, Brexit sonrasında yeni gümrük vergileri ile karşılaşmamak için hızla serbest ticaret anlaşması (STA) imzalanmasını bekliyor. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, iki ülke arasındaki görüşmelerin çok olumlu gittiğini ileri sürdü ancak konuya ilişkin somut bir ışık yok. Pekcan, “Gümrük Birliği Anlaşması yetersiz kalıyor. STA’nın kapsamı çok geniş. Şu anda siyaset bir kenara konulur, sadece ekonomi ve ticarete odaklanılırsa bunun yapılmaması için hiçbir sebep yok. Çünkü AB iş insanlarının da buna ihtiyacı var” diye konuştu. l Ekonomi Servisi Sivas Katliamı neyin gerçeğidir? Geçen hafta Sivas Katliamı’nın 27. yıldönümüydü. Bu canavarlığı “anlamlandırma”, onun aslında neyin [G]erçeği olduğunu saptamayı deneme konusunda hâlâ, kimilerimiz yetersiz kalıyor, kimilerimiz de yetersiz kalmayı seçiyor. Sivas Katliamı ve ‘Unheimliche’ Böyle olayları anlamlandırmaya çalışırken nedensellik zincirini polisiye ve hukuki süreçlerin ötesine uzatamazsak, “şu kişiler yaptı, cezası da bu kadardır” diyerek defteri kapatabilir, böylece, “olayı yaşadık ama anlamını kaçırdık” durumuna düşebiliriz. “Sivas Katliamı’nın”, katliamın fiziki sonuçlarından öte, Freud’un “Unheimliche” kavramını akla getiren bir boyutu var. Bu, aşina olmakla birlikte bir şekilde ifade edemediğimiz için, simgesel sistemimizi, ya da Frederic Jameson’un bir kavramını kullanırsak “bilişsel haritamızı” sarsıcı bir ŞEY’dir. Bu katliamın GERÇEĞİ de işte bu ifade etmekte zorluk çektiğimiz boyuttadır. Gerçekten de bu GERÇEK, “gerçekliğimizin”, simgeleştirilemeyen, kabul edilmiş anlamlar sistemine katılamayan (katılması engellenen) ŞEY’le ilgilidir. Simgeleştirilemediği için de (bazen simgeleştirmek çok sancılı olduğundan) ona, ancak etkilerinden ulaşabiliyoruz. İki örnek bize yardımcı olabilir. Sivas’ta AKP Gençlik Kolları’ndan, İl Genel Meclisi üyesi Murat Toraman, Sivas Katliamı kavramını kullananlar hakkında suç duyurusunda bulundu. Toraman, aynen “Madımak Olayı’nın, 27 yıldır belirli bir kesim tarafından Sivas’a mal edilmesini şiddetle reddediyorum” diyor. Toraman, “Sivas Katliamı’nın” kabul edilebilir anlamlar sisteminden çıkarılmasını istiyor, o “belirli kesimi” betimlemekten kaçınıyor. İmamoğlu, Katliamı anarken, öznesinin içini boş bırakmayı seçerek “Sivas Katliamı’nda yitirdiğimiz canları bir kez daha rahmetle anıyorum… Fitne ve fesat peşinde olanlar, nefreti körükleyenler hiçbir zaman bu topraklarda kök salamayacak” diyor. Kimdir bu “Fitne ve fesat peşinde olanlar, nefreti körükleyenler” ve bu neyin fitnesi ve fesadıdır? Toraman “belirli kesimin” kim olduğunu söylese, İmamoğlu da “nefret ve fesat” kavramlarını tanımlasa ve “fitne fesat peşinde olanları” ifadelerinin içine gerçek insanları koymayı denese, Sivas Katliamı “Unheimliche” boyutunu kaybetmeye başlayabilir. Dört nedensellik ve ‘GERÇEK’ Gelin basit bir deneme yapalım, Sivas Katliamı’na, Aristoteles’in, bir şeyin varlığını açıklayan “4 neden” modeli üzerinden bakalım. (1) Maddi neden. Katliamın maddesi: Aziz Nesin gibi aydınlara (dinsizkomünist) karşı nefretle galeyana gelmiş dinci bireyler. (2) Biçimsel neden (aldığı biçim): Bilişsel haritaları, duyarlılıkları açısından homojenliğe sahip bir kitle. (3) Hareket ettirici neden: Dinsizlere ve komünistlere yönelik nefreti örgütleyen toplumsal/kurumsal yapı. (4) Amacı (logos): Dinsizleri ve komünistleri yok etmek. Durum formel olarak bu kadar açıktır. Yukarda, GERÇEĞE doğrudan değil, ancak etkilerinden hareketle ulaşabiliriz demiştim: Bir taraftan, Toraman’ın açıkça söylemek, İmamoğlu’nun da somutlamak istemedikleri. Diğer taraftan, yukarıdaki dört “neden” içinde kapsananlarla Siyasal İslamın temsilcisi AKP arasında doğrudan kurulabilecek bağlar (Sivas Katliamı’na katılanların avukatları, “zamanaşımına” uğratmalar, affedilmeler, 15 Temmuz “Darbesi” sırasında yaşanan vahşet, Atı alıp Üsküdar’ı geçerken sokağa inen dinci, silahlı kalabalıklar, TV ekranlarında katliam listesi yapmakla övünenler, depremden Covid’e, her türlü belayı ateistlere LGBT bireylere bağlamalar, Sünni İslamın benimsediği “hakikat rejiminin” dışında kalanları susturmalar, yasaları yok saymalar) Sivas Katliamı’nın aslında neyin GERÇEĞi olduğunu ortaya koyuyor: Sivas Katliamı, Siyasal İslamın en aşırı ve özgür, yasanın kısıtlamasından kurtulmuş halidir. Sivas Katliamı, Siyasal İslamın GERÇEĞİDİR. Bunu saptama cesaretini gösterebildiğimizdeyse, kimi çok sancılı etik ve siyasi gerçeklerle yüzleşmekten kaçınamayız. Örneğin, Sivas Katliamı ortada dururken, Siyasal İslamın iktidara yürüyüş sürecinin önünü açan büyük sermaye, CHP’nin liderliği; destek veren, yükselişe direnmeye çalışanlara simgesel şiddet uygulayan liberal entelijansiya) ve işbirlikçi sol, Sivas Katliamı’nı yaratan “dünyaya” eklenmekten, katliam sonrası sürecin, bugünkü rejimin yaptıklarının ve yapacaklarının sorumluluğuna ortak olmaktan kaçınamazlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle