21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 4 TEMMUZ 2020 CUMARTESİ EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ / ASLAN YILDIZ HABER Suya bile yazarız Türkiye’nin yakın tarihi, baskıcı rejimlerin ve baskıcı rejimlere karşı mücadelenin tarihidir aynı zamanda. Tarihi, kazanımlarla ilerleten dinamik budur. Peki, baskıcı rejimler ne yapar? Siyasal gücü tek elde toplar, hukuku askıya alır, bazıları için suç olan şeyleri, bazıları için suç olmaktan çıkarır, keyfine göre yönetir; ama yeter mi? Her etki tepki yaratır; eli kalem tutan, aklı adalet terazisiyle tartan insanlar başlarlar eleştirmeye. Eleştiri, yanlışı göstermek kadar, doğruyu inşa etmek içindir de. Bu yüzden de siyasal gücün tek elde toplanması, despotik bir yönetim kurulması, korku salınması yetmez. Her baskıcı rejim, fikirler alanında üstünlük kuramadığını görünce, buralarda korkusunun hissedilmediğini anlayınca, başlar kendisi korkmaya; eğitime, bilime, kültüre, sanata, edebiyata, tiyatro ve sinemaya; kısacası düşüncenin eleştirel olarak akma şansı bulduğu her alana yıkım ekiplerini yollar tedbiren. Alternatifini kuramayınca, var olanı yıkmaktır hedef. Demek önce siyasal tekelcilik, sonra da bu düzen böyle sürsün, kimse eleştirmesin, eleştirenler susturulsun, susturulanların başına gelenleri gören halk da korkarak sussun diye, fikri baskıcılık geliyor. Abdülhamit mutlakiyetçiliğini düşünelim. Gücü tek başına Saray’da toplamak, anayasayı askıya almak, Meclis’i tatile göndermek yetti mi? Bütün güç elinde, siyasal tekel kurulmuş, her yanda jurnalcilik, hafiyelik kol geziyor. Korkuysa korku ortamı; ama yetmiyor. Yine birileri yazıyor, yine birileri çiziyor. “Öyleyse ne yapalım? Yasaklayalım, sansürleyelim.” Matbaalar Nizamnamesi’yle eleştirel kitap basımı engelleniyor; sansür ve “zararlı yayınlar”ın yakılması işi Encümeni Teftiş ve Muayene Kurulu’na devrediliyor; gazete ve dergiler sansürleniyor. Ama yok; yine yetmiyor. Rahmetli Bülent Tanör Hoca’nın nefis çalışması, OsmanlıTürk Anayasal Gelişmeleri’nden aktarıyorum bu bilgileri; öyle ki, sözcükler yasaklanıyor: Kanuni Esasi, hürriyet, müsavat, vatan, cumhuriyet, millet, adalet, zulüm, tepe, burun… Liste uzun, hepsi yasaklı. 12 Eylül farklı mıydı? 12 Eylül darbesi ve sonra yaşananlar farklı mı? Darbeciler silahlı zor gücüne sahipler, hukuk ellerinde maşa; siyasal gücü tekelleştirmişler, ama yine de yetmiyor. Edebiyatçıya, sanatçıya, düşünene, üretene karşı bir yıkım politikasıyla 12 Eylül öncesinin ilerici kültürel savaşım veren tüm kadroları baskının, mahpusluğun, işkencenin, işsiz ve ekmeksiz kalmanın cenderesine sokuluyor. Yetmiyor; kitaplar yasaklanıyor, gazetelere baskı artıyor, sansür yoğunlaşıyor yine. Niye? Tüm siyasi güç ellerinde değil mi? Yanıtı başta verdik; değişmiyor. Siyasi gücü istediği gibi ele geçiren, bütünüyle denetimsiz yönetebilen kim varsa, fikirler alanını denetleyemediği zaman, “kültürel hegemonya” kuramadığı zaman, karşısındakini yıkıma yöneliyor. Montesquieu despotik yönetimlerin ilkesinin korku olduğunu söylüyordu; öyleyse korku bir yerden etkisizleşirse, kanaatler yönetilemezse despotik iktidar tarzını sürdürmek de imkânsızlaşıyor. Darbeciler de bunun bilincindeydi. Fikirlere, yazarlara, aydınlara, sanatçılara baskı ve yasaklar, sansürler hep bunun içindi. Aziz Nesin, 1984’te verdiği bir söyleşide şöyle diyor o dönem için: “… Bugün Türkiye’de yasal olarak suçlanamayan kitapların bile zararlı görülüp yakılması tartışılabilmektedir. Bir gazete bu olay karşısında düşüncemi sorduğunda, bugünkü yönetimin şimdikinden daha çok kitap yakması gerektiğini söylemiştim. Eksik söylemişim, Türkiye’yi tam ortaçağa sokabilmeleri için salt kitapları değil, yazarlarını da yakmalıdırlar ki, yananlar ellerinden kurtulsun.” Aziz Nesin öngörüde keskin, cesarette öncü bir aydın olarak 2 Temmuz 1993’ü, Madımak Katliamı’nı haber vermişti belki de. Aydın kıyımının varabileceği yerleri işaret ederek… İşin özü; baskıcı rejimler siyasal tekeli ellerine geçirseler de topluma yön veren, kanaat oluşturan, kalemleri, vicdanları ve akıllarıyla korkuya göğüs gererek halka karşı borcunu ödeyen insanların sesini kesmeden, düşüncenin aktığı yerleri yok etmeden, eline geçirmeden, sansürle, yasakla yönetmeden gerçekten iktidar olmuş gibi hissetmiyor. Üniversitelerin bitirilmesinden; birkaç gazete hariç, gazetelerin Saray bültenine çevrilmesinden; ana akım televizyon kanallarının sirkten hallice zeminlere dönüşmesinden; gazetecilerin, yazarların, eleştirel düşünenlerin hapse atılmalarından başlayan çizginin şimdi niye sosyal medyayı, eleştirel gazeteleri ve televizyon kanallarını susturmaya kadar ulaştığını anlamak bu nedenle hiç zor değil. Fakat baskıcı yönetimlerin bilmediği şu: Bir hakikati duyurma cesareti olan, birkaç saniye içinde kaybolacağını bile bile suya dahi yazar yazısını, eleştirisini. Hürriyet ve hakikat aşkı böyledir. EŞDOST ATAMALARI SÜRÜYOR Katar Büyükelçisi, AKP’li Tevfik Göksu’nun kardeşi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün Katar’a yaptığı ziyaretten bir gün önce Katar Büyükelçisi olarak atadığı Mehmet Mustafa Göksu’nun, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi AKP Grup Başkanvekili ve Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu’nun kardeşi olduğu belirtildi. ANKA’nın haberine göre, daha önce Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Körfez Ülkeleri temsilciliği yapan, ardından da Türkiye Maarif Vakfı Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölge Sorumlusu Mütevelli Heyeti üyesi olarak atanan Mustafa Göksu, Erdoğan’ın Katar’a yaptığı ziyarete de eşlik etti. Ağabey Mahmut Göksu da AKP Adıyaman Milletvekili olarak iki dönem parlamentoda görev yapmıştı. l Haber Merkezi Meclis’e alınmayan baro başkanları ve avukatlar, adliye önünde eylem yaptı Miting gibi direniş Türkiye’nin dört bir yanından gelen baro başkanları ve avukatlar, çoklu baro projesine karşı bir yanda Meclis önünde seslerini duyurmaya çalışırken diğer yanda Ankara Adliyesi önünde miting gibi açıklama yaptı. Baro başkanları, savunma mitingini engelleyen Ankara Valiliği hakkında suç duyurusunda bulundu. Meclis’e yürümek isteyen avukatlara polis, biber gazı ve kalkanlarla müdahale ederek izin vermedi. Ankara Valiliği’nin koronavirüs gerekçesiyle başkent te 15 günlük eylem yasa ğı alması üzerine barolar Anıtpark’ta yapmayı plan ladıkları Büyük Savunma Mitingi’ni düzenleyeme di. Bunun üzerine çok sa yıda baro başkanı, önceki Ankara Valiliği hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunan avukatlara polis müdahale etti. gün ve gecesini çoklu ba CHP’LI ÖZEL,KILIÇDAROĞLU’NUN MESAJINI ILETTI ro teklifinin görüşüldüğü TBMM’nin Çankaya Kapısı CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM Adalet Komisyonu’nda barolara ilişkin düzenlemeler içeren kanun teklifinin görüşmelerine katılma talebiy leyişlerini sürdüren baro başkanlarını ziyaret etti. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun selamlarını ileten Özel, Kılıçdaroğlu’nun milletvekillerinin dayanışmasından memnun mücadelenin aynı şekilde sürmesinin talimatını verdi. Sayın Genel Başkan’ın ağzından aktarabileceğim şey şu: ‘O fotoğraflardan ben utanıyorum, iktidar nasıl utanmıyor, önünde bekleyerek geçirdi. Baro başkanlarının tümünün komisyondaki görüşmelere katılma talepleri kabul edilmedi. Başkan le Meclis’in Çankaya kapısında bek olduğunu söyleyerek “İçeride de şaşkınım’ dedi” bilgisini paylaştı. lar, gece de Meclis önünde banklar üzerinde oturarak AKP’Lİ BAŞKANIN İNÖNÜ’YLE İLGİLİ SÖZLERİ ÜZERINE ARBEDE YAŞANDI bekledi. Burayı bariyerlerle çeviren polis, alana sa dece baro başkanlarının ve Komisyonda gerginlik parlamentomuhabirikartı olan gazetecilerin girişine izin verdi. Artı TV’den Sibel Hürtaş, alana girip TBMM Adalet Komisyonu'nda çoklu baro sistemini düzenleyen teklifin görüşmelerinde milletvekilleri birbirlerinin üzerine yürüdü. Görüşmeler devam ederken CHP’li Yu Komisyon görüşmelerine katılanlar salona sığ makta zorlandı. başkanların eylemini takip etmek isteyince gözaltına alındı. Hürtaş, polis tarafından şiddet gördüğünü savundu. nus Emre’nin, İsmet İnönü’nün “Suçluların telaşı içindesiniz” sözlerini anımsatmasının ardından AKP’li komisyon başkanı Yılmaz Tunç, “İsmet Paşa ile Führer’in irtibatını bi ‘Susturulamaz’ Baro başkanları ve avukatlar, Ankara Valiliği’nin 15 günlük eylem ve et liyoruz” dedi. Bunun üzerine Em kinlik yasağının “Büyük re, “Atatürk’ün Meclisinde kimse İs Savunma Mitingi”ni en met Paşa’ya Führer diyemez” dedi. gellemesi üzerine Anka Bunun üzerinde komisyonda tartış ra Adliyesi önünde topla malar çıktı. Vekiller ayaklanarak birbirlerinin üstüne yürüdü. CHP’liler “sözünüzü geri alın” tepkisi gösterdi. Kendini savunan komisyon başkanı ise İnönü’yle Hitler arasında bir mektuplaşma olduğunu kast ettiğini belirterek suçlamaları reddetti. Komisyonda önceki gün başlayan teklifin geneli üzerine yapılan görüşmelere dün de devam edildi. Görüşmeler dün sabah 04.00'e kadar sürdü. Komisyonda teklifin tümü üzerinde 131'i CHP milletvekili olmak üzere 200'ün üzerinde milletvekili söz talebinde bulundu. Komisyon görüşmelerinde, muhalefetin talep ettiği usul tartışmaları ve geneli üzerinde çok sayıda milletvekilinin söz talep etmesi nedeniyle önceki gün 12 saat süren toplantı boyunca teklifin maddelerine geçilemedi. Komisyonun dünkü görüşmeleri başlamadan önce TBMM'nin Çankaya kapısı önünde olağanüstü güvenlik önlemleri alındı. Çankaya kapısı önünde kurulan bariyer nedeniyle vekil araçları da Meclis yerleşkesine alınırken polis kontrolünden geçirilmek istendi. ‘Saygısızlık’ Görüşmelerin başında Çankaya kapısında yaşanan gerilim tartışmaya neden oldu. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, “Türkiye’nin hiçbir yerinde tepki hakkını kullanmak isteyen polis şiddet ve cebir kullanması ka vekillerine saygısızlığı kabul etmeyiz. Meclis Güvenlik Müdürü ile görüşün, polis haddini bilsin” diye konuştu. AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan ise vekillerin aracında misafir olduğu için kontrol edildiğini söyledi. Bunun üzerine Altay, “Benim derdim polislerin milletvekillerine ve gazetecilere yönelik saygısızlığı ve küstahlığıdır” diye tepki gösterdi. ‘Sansür kurulu’ Teklifin tümü üzerine konuşma yapan CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, RTÜK'ün verdiği yayın durdurma cezasını eleştirdi. CHP'li Bülbül, Basın İlan Kurumu'nun basın sansür kurumu haline geldiğini dile getirdi. HDP’li Ayşe Acar Başaran, düzenlemeyle alakalı, alakasız herkesin konuştuğunu ancak baro başkanlarının fikirlerini beyan edemediğini söyledi. AKP’lilere yönelik “Pişman olacağınız işler yapıyorsunuz. 3 gün sonra pişman olacaksınız” diyen Başaran, ayrıştırma siyasetinden vazgeçilmesini istedi. CHP’li Rafet Zeybek, “Bu yanlıştan dönmemiz lazım. Baroları bölme teklifine onay veren arkadaşlarımız, tarihe kamu tüzel kişiliklerini bozanlar olacak geçecektir” dedi. CHP grubu, teklifin alt komisyonda görüşülmesine ilişkin önerge verdi. CHP’li Zeynel Emre, baro başkanlarının görüş ve önerilerinin alınması için cak öneri kabul edilmedi. Teklifin tümü üzerindeki görüşmelerin tamamlanmasının ardından maddelerine geçilmesi kabul edildi. TBB temsilcisi: Vazgeçin Görüşmelerin geç saatlerinde bir TBB temsilcisi, komisyona gelerek teklife karşı olduğunu belirtti. TBB temsilcisi, “Avukatlar mesleki sebepler dışında baro oluşturacağından dolayı kutuplaşma söz konusu olacak. Bu rekabete yol açacak ve bu çok tehlikeli. Kurumum ve kendi adıma çoklu barodan vazgeçilmesini takdirlerinize sunuyorum” dedi. CHP’den görüşme trafiği TBMM’de ele alınan çoklu baro düzenlemesi nedeniyle Meclis önünde bekleyişini sürdüren baro başkanlarına ve milletvekillerine yönelik Emniyet güçlerinin sert tutumu üzerine CHP’li Muharrem Erkek İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP’li Engin Altay ise TBMM Başkanı Mustafa Şentop ile görüştü. Görüşmelerin ardından baro başkanlarının TBMM önünde bekledikleri alana girmelerine izin verildi. TBMM Başkanı Şentop, yaptığı açıklamada, baro başkanlarının Meclis’e alınmamasına ilişkin koronavirüs tedbirleri kapsamında Meclis’te ziyaretçi yasağı olduğunu belirterek “Baro başkanları için is narak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Polisin kurduğu barikatlardan kontrollü şekilde geçen avukatlar Ankara Adliyesi önünde dilekçe işlemini mitinge dönüştürdü. “Savunma susturulamaz” yazılı pankart ve dövizler taşıyan avukatlar, “Hak, hukuk adalet. Faşizm karşı omuz omuza. Savunma susturulamaz. Feyzioğlu istifa” sloganları attı. Avukatların mitingine CHP ve HDP’li vekiller de katıldı. ‘Boyun eğmeyiz’ Ankara Baro Başkanı Erinç Sağkan, yaptığı açıklamada avukatların hiçbir zaman boyun eğmeyeceğini ve bunun tarihi sorumlulukları olduğunu belirterek “Bu yüzden, insan onurunun yeryüzünün ve gökyüzünün güçlüleri karşısında korunmasının tarihi avukatlarla başlar. Ancak o güçlülerin avukatlardan her devirdeki korkusu öyle büyük olmuştur ki bazen onları hapislerle, idamlarla tehdit ettirmiş bazen bul edilebilir değildir. Polisin Çankaya alt komisyonda teklifin görüşülmesi tisna söz konusu değil” dedi. kapısında bariyer kurmasını millet nin daha yararlı olacağını söyledi. An l ANKARA/Cumhuriyet de bir virüs salgınından çaresizce medet umdurmuş FEYZIOĞLU’NDAN KISMI DESTEK Eylemler sürerken AKP ile görüşmelerini sürdüren Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, baro başkanlarına seslenerek, “Hâlâ çok geç değil, İstanbul Barosu, Ankara Barosu, İzmir Barosu Sayın Başkanı, dün komisyona davet edildiniz, gitmediniz. Bugün yine aracılık edelim, lütfen gidin ve konuşun” dedi. Çoklu baroya karşı çıkan Feyzioğlu, diğer değişikliğin, temsilde adalet gerekçesiyle yapılmak istenen baroların delege sayılarının düzenlenmesine ilişkin olduğunu savundu. tur” diye konuştu. Avukatların cüppelerinin “gökyüzü kadar büyük” olduğunu ve kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğini vurgulayan Sağkan, “Şimdi onların cüppeleri bir barınak, bir çatı, bir kalkan. Altına kimsesiz çocuklar, öldürülen kadınlar, yakılmış ormanlar ve ortadan kaldırılmak istenen koca bir adalet sistemi sığıyor” dedi. Sağkan, açıklamasını “Susmuyoruz, korkmuyoruz, biat etmiyoruz” sözleriyle bitirdi. Ardından avukatlar Meclis’e doğru yürümek istedi. Ancak polis izin vermedi, avukatlara biber gazı ve kalkanlarla müdahale etti. Bir polisin kafasından yaralandığı öğrenildi. Polislerle yapılan pazarlık sonuç vermeyince avukatlar adliye önünde oturma eylemi yaptı. Öte yandan Ankara Emniyet Müdürlüğü, “Personelimize saldırıda bulunan avukatlar hakkında suç duyurusunda bulunacağız” açıklamasını yaptı. Hürtaş serbest Gazeteci Sibel Hürtaş, Emniyet’te ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Hürtaş’a haber takibi sırasında sosyal mesafeyi korumadığı iddiasıyla 3 bin 500 TL idari para cezası kesildi. Emniyet’ten yapılan açıklamada gözaltına alınan gazeteci Semire Sibel Hürtaş’a kötü muamele yapıldığı iddialarının “asılsız” olduğu belirtildi. Avukatların eylemi ise gece saatlerinde de devam etti. Adliyenin önünde oturan avukatlar “savunma susmadı susmayacak” sloganları attı ve alkışlı protesto gerçekleştirdi. l ANKARA/Cumhuriyet TELE 1’DEN PROTESTO ÇAĞRISI: Aydınlık için bir dakika karartma Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) Halk TV ve TELE 1 kanallarına verdiği 5 günlük ekran karartma cezasına tepkiler sürüyor. TELE 1 TV son 25 yılın en ağır yaptırımı olan cezaya “Aydınlık için bir dakika karartma” çağrısı yaptı. TELE 1 TV Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın imzasıyla yayımlanan çağrı metninde “TELE1 ve Halk TV ekranlarının karartılacağı 5 gün boyunca, saat 21.00’de RTÜK’ün ekran karartma cezalarını doğru bulmayan bütün tele vizyon kanallarını 1 dakika süreyle ekran karartmaya çağırıyoruz. Bu süre içinde, TELE 1 ve Halk TV’ye uygulanan sansüre karşı çıkan aydınların, gazetecilerin, akademisyenlerin, siyasetçilerin de davet edilecekleri hiçbir TV programına katılmamalarını öneriyoruz. Düşünce ve ifade özgürlüğünden yana bütün meslektaşlarımızın bu çağrıya uyacağına inanıyor; basın ve ifade özgürlüğü için bütün toplumu dayanışmaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi CHP Sözcüsü’nden çoklu baro değişikliğine tepki Öztrak: İhanet projesi CHP Sözcüsü Faik Öztrak, çoklu baro projesinin avukatlara partilere, etnik kimliklere, dini inancına göre cüppe dikme projesi olduğunu belirterek “Daha da önemlisi, bu aziz vatanı bölme ve ihanet projesidir. Erdoğan şimdi de avukatlarımızın cüppelerine ilik açıp düğme dikmek istiyor. Kimin projesiyle? Bu ülkenin başına beraberce ördükleri çoraplar artık dillere düşen FETÖ’nün projesiyle” dedi. Öztrak, parti genel merkezinde yaptığı açıklamada, “Siz AK baroları kurma hayaliyle kamu kuruluşu niteliğinde meslek kuruluşu olan baroları bölüp parçalarken terör örgütleri bu defa da baroları ele geçirirse ne ya pacaksınız” diye sordu. TELE 1 ve Halk TV’ye re kor cezalar veren RTÜK’ü de eleştiren Öztrak, “Ballı yönetim kurulu üyeliklerinin verildiği RTÜK Başkanı ve iktidar koalisyonunun seçtiği üyeler tam bir Saray tetikçisi gibiler” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vesayetini sosyal medyaya kadar genişletmek istediğini belirten Öztrak, İYİ Parti lideri Meral Öztrak Akşener ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında atılan bir Tweet’teki fotoğrafı gösterdi. Öztrak, “Bunun müellifi olan belediye meclis üyeniz hakkında ne yaptınız? Yoksa kendini bilmez ahlaksızın edepsizliğini, sosyal medyada gençlerin ve milletin sesini kes mek için bir lütuf olarak mı gördünüz” diye sordu. Öztrak, AKP’nin dikkatleri başka yere çekmek için “İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmayı gündeme getirdiğini” söyledi. l ANKARA/Cumhuriyet İçişleri: Karar sadece barolar için alınmadı İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, baroların mitingi öncesi yapılan yasaklama kararına ilişkin “Alınan karar sadece baroların yapmak istediği gösteri ve yürüyüşle alakalı değil, 15 gün süreyle her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşü yasaklandı. Yani bu yasaklama kararı değişik kurumlar, kişiler tarafından yapılacak her türlü etkinliği kapsıyor” dedi. Bakanlıkta düzenlediği Aylık Basın Bilgilendirme Toplantısı’nda Anayasa ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun ilgili maddelerini anımsatan Çataklı, “İçinde bulunduğumuz dönemde salgınla mücadele edilirken böyle bir fotoğrafın ortaya çıkmasının çok uygun olacağını düşünmüyoruz” diye konuştu. l ANKARA/ Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle