23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 4 TEMMUZ 2020 CUMARTESİ EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN KÜLTÜR ULUSAL YARIŞMA’YA GERİ SAYIM 39. İstanbul Film Festivali’nin uzun metraj ve kısa film yarışmaları bu ay yapılacak. Festival ise ekim ayında Filmekimi’yle birlikte! İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen İstanbul Film Festivali’nin, COVID19 salgını nedeniyle ertelenen Ulusal Yarışma ve Ulusal Kısa Film Yarışması’nın 1728 Temmuz tarihlerinde yapılacağı açıklandı. Gösterimleri, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM) işbirliğiyle yapılacak yarışmalarda, 11 uzun metrajlı ve 12 kısa film yer alacak. SSM’de kurulacak açık hava sinemasında her gece 21.00’de bir uzun ve bir kısa metrajlı film birlikte gösterilecek. Gösterimlere film ekipleri de katılacak. Yarışmalarda yer alan filmler, aynı tarihlerde filmonline.iksv. org’da gösterime açılacak. Hem çevrimiçi hem de SSM’deki film gösterimlerinin bi İŞTE O FİLMLER Ulusal Yarışma bölümünde yer alan filmler: “Bina” / Orçun Behram, “Plaza” / Anıl Gelberi, “Nasipse Adayız” / Ercan Kesal, “Körleşme” / Hacı Orman, “Ceviz Ağacı” / Faysal Soysal, “Aşk, Büyü vs.” / Ümit Ünal, “Topal Şükran’ın Maceraları” / Onur Ünlü, “Uzak Ülke” / Erkan Yazıcı, “Şair” / Mehmet Emin Yıldırım, “Bilmemek” / Leyla Yılmaz, “Soluk” / Özkan Yılmaz. letleri 10 Temmuz’da satışa çıkacak. 39. İstanbul Film Festivali’nin diğer gösterimleri ise 920 Ekim arasında yapılacak. Filmekimi ile birlikte düzenlenecek festivalin programı ilerleyen tarihler de duyurulacak. Festivalde Ulusal Yarışma filmlerini değerlendirecek olan Ulusal Yarışma Jürisi bu yıl yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun başkanlığında toplanıyor. Diğer üyeler, yapımcı Sevil Demirci, oyuncu Berk Hakman, görüntü yönetmeni Deniz Eyüboğlu Aydın ve yazar Hakan Bıçak çı. Yarışma sonucunda 9 dalda 5 bin TL ile 200 bin TL arasında ödüller dağıtılacak. Metin Akpınar belgeseli Ulusal Yarışma ve Ulusal Kısa Film Yarışması’nda ödül kazanan filmler, 28 Temmuz Salı akşamı SSM’deki ödül töreninde açıklanacak. Selçuk Metin’in yönettiği, kendi anlatımı ve yakınlarının tanıklıklarıyla Metin Akpınar’ın yaşamını konu edinen “İyi ki Yapmışım” belgeselinin dünya prömiyeri, Akpınar’ın da katılımıyla ödül töreninin ardından yapılacak. “İyi ki Yapmışım” ekim ayındaki festival programında yer alacak. Ayrıntılı bilgi: film.iksv.org. Nasıl olursa olsun, ‘İmgelerin Temsili’ sergisi uzatıldı Next Level Çukurambar Sanat Merkezi’nde, sanatseverlerle buluşan Nezih Çavuşoğlu’nun “İmgelerin Temsili” adlı resim sergisi 13 Temmuz tarihine kadar uzatıldı. Pandemi öncesi başkentliler tarafından büyük bir ilgiyle takip edilen sergi, 1 Haziran itibarıyla Türkiye’de normalleşmenin başlamasıyla kapılarını yeniden açtı. Türkiye, ABD, Almanya, İtalya, İsviçre, Yunanistan, Lübnan ve Mısır’da birçok özel ve kurumsal koleksiyonda eserleri bulunan Çavuşoğlu’nun özel çalışmalarının bulunduğu “İmgelerin Temsili”, Prof. Dr. Kıymet Giray küratörlüğünde, sanatçının son 10 yıllık döneminin önemli başyapıtlarını bir araya getiriyor. Kısa filmler yarışacak Sabancı Vakfı’nın toplumsal sorunlara sanat aracılığıyla dikkat çekmek amacıyla 2016 yılından bu yana düzenlediği Kısa Film Yarışması’nın 2020 yılı başvuruları başladı. “İklim Değişikliğini Kim Çekiyor?” sloganı ile beşincisi yapılacak yarışmanın teması “Değişen İklimler, Değişen Hayatlar” olarak belirlendi. Film Yarışması’na başvurular 20 Kasım tarihine kadar sürecek. SAHA Yazı Dizisi devam ediyor SAHA’nın bağımsız sanat yazarlarına destek vermek için başlattığı SAHA Yazı Dizisi devam ediyor. SAHA’nın websitesi ve sosyal medya kanallarından paylaşılan serinin altıncı yazısını Kültigin Kağan Akbulut’un davetiyle Ari P. Büyüktaş kaleme aldı. “Nedir bu ‘queer sanat’?” başlığıyla Büyüktaş, queer sanatın günümüzdeki tanımı/sınırları ve tartışılma biçimlerine odaklanıyor. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası’nın hemen ertesinde yayımlanan yazıda Türkiye’deki güncel sanat ve queer kültürün kesişen deneyimlerine de yer veriliyor. (http://www.saha.org.tr) yeter ki olsun İkincisi eylül ayında düzenlenecek İstanbul alınmasında en önemli neden, yurtdışından Fringe Festivali, koronavirüs salgını nedeniyle gelecek sanatçıların konaklama ve perdelerini çevrimiçi açacak. Bu kararın seyahat kısıtlamaları oldu. Dünya çapında uzun yıllardır alternatif ve yenilikçi tiyatro topluluklarını bir araya ge tiren Fringe Festival, geçen yıl ilk kez İstanbul’da da izleyiciyle buluşmuş ve büyük ilgi görerek 4 bi nin üzerinde seyirci kitle sine ulaşmıştı. Bu yıl festi val 2127 Eylül tarihleri bo ORHUN ATMIŞ yunca, pandemi koşulları nedeniyle YouTube, Zoom, WhatsApp ve diğer sos yal medya kanalları üzerin de düzenlenecek. Hafta boyunca izle nebilecek kayıtlı video gösterimleri nin yanı sıra canlı performanslar, atölyeler, söyleşiler ve bir de ol mazsa olmaz, parti olacak. İs tanbul Fringe Festival ekibiy le ve ekipten Eda Arman’la bu yıl ki festivalin detaylarıyla birlikte koro navirüs salgının tiyatroyu nasıl etkiledi ğini konuştuk. n Geçen yıl ilkini düzenlediğiniz festival beklediğiniz ilgiyi gördü mü? Festivalin ilk yılında ilgi beklentile rimizin çok ötesindeydi ve bu hepimi zi çok mutlu etti. Sanatçılara duyurdu ğumuz açık çağrımız kısa sürede, dün yanın birçok farklı yerinden, 180’in üzerinde başvuruya ulaştı. Geçen ey lül ayında dünyanın farklı köşelerinden ve Türkiye’den toplamda 100’ün üzerin de sanatçıyı, 20 farklı gösteride ağırla dık ve 4 binin üzerinde bir seyirci kit lesine ulaştık. Böylelikle İstanbul’a dans, tiyatro ve performans alanlarında üretilmiş alternatif göste rileri seyirciyle buluştu ran, uluslararası bir per formans sanatları festiva li kazandırma hedefimize ulaştığımıza inanıyoruz. n Tiyatrolar açıldı ama pandemi yüzünden seyircide hâlâ çekinceler var. Çevrimi çi düzenleme kararınız bu nedenle mi alındı? Hayır, festivali dijital ortama taşıma ya iten motivasyon, daha ziyade seyahat kısıtları ve riskleriydi. Festivalin, Türki ye’deki sanatçıları ve üretimleri, yurtdı şındaki sanatçılarla ve festivallerle bu luşturma hedefi var. Biz de asıl hedefi mizi sabit tutarak yöntemimizi değiştir meyi tercih ettik. Sanat biçim değiştiriyor n Salgın sürecinde dünyaca ünlü birçok ünlü tiyatro oyunlarını çevrimiçi olarak erişime açtı. Fringe festivallerinden gösterimler olacak mı ve bu dijital izleme deneyimi gerçeğinin yerini ne kadar tutacak? Pandemi şartlarında tiyatronun nasıl var olabileceği tartışması bu alandaki herkesin olduğu gibi bizim de gündemimizde. Gösteri sanatlarının özgünlüğü insanların aynı zaman ve mekânda bir araya gelerek ortak bir deneyim paylaşmasından ileri geliyor. Bu temel koşul ilk defa ortadan kalktı, bu da bizi tanımlarımızı gözden geçirmeye itiyor. Bu süreçte arşiv videolarının paylaşılması bir yana dijitalin imkânlarını kullanan yeni yaratımlar ortaya çıktı. Belki de bugün tartışmamız gereken; dijitalin canlının yerini tutup tutmadığından ziyade, mevcut koşullarda canlılık ve ortak deneyimin nasıl yaratılabileceği. Sanatın her dalı gibi performans sanatları da biçim ve boyut değiştiriyor. Istanbul Fringe Festival olarak biz de 2627 Eylül tarihlerinde Belçika’da gerçekleşen “Fêtes Romanes” festivali ile 2 etkinlik için ortak yayın yapacağız. Fringe festivalleri arasında bir sanatçı dolaşımından söz edebiliriz. n Ekipler neye göre seçilecek. Video kayıtlarında dikkat edilecek hususlar olacak mı? Video olarak izlenmesi etkileyici işlerden güçlü bir seçki yaptık. Bu yıl festivalde Almanya, Belçika, Fransa, Hindistan, İngiltere, İtalya, Macaristan, Ro FRINGE FESTIVAL NEDIR? “Alternatif”, “keşfedilmemiş”, “sınır” anlamına gelen Fringe’in hikâyesi, 1947 yılında Uluslararası Edinburg Festivali’ne misafir olarak katılan ve gösterilerini “bir kenarda” sergileyen 8 ekip ile başladı. Bu oluşum, çağdaş gösteri sanatları alanındaki en prestijli festivallerden biri olarak görülen Edinburg Fringe’e dönüştü. Bugün Fringe festivalleri, her yıl dünyanın farklı şehirlerinde 170 bin sanatçıyı, 250 farklı mekânda ve 60 bin etkinlikte, yaklaşık 19 milyon kişiyle buluşturuyor. manya, Rusya, Tayvan ve Türkiye’den toplamda 12 yabancı, 3 yerli ekip olacak. Yurtdışından gelecek performansların tamamı, 2127 Eylül tarihleri boyunca YouTube sayfamızda yer alacak. (https://www.youtube.com/c/FringeIstanbul) Türkiye’den katılan performansların ise seyircisiz ama canlı yayımlanmasını hedefliyoruz. Bunun için ekiplerle ve mekânlarla görüşmelerimiz devam ediyor. Tiyatroculara destek fonu... n Fringe Destek Fonu nasıl oluşuyor? Istanbul Fringe Festival 2020’yi dijital mecralara taşıma kararı aldıktan sonra seçkiye giren ekiplerle yaptığımız görüşmelerde sanatçılar, tekrar ne zaman sahneye çıkacakları konusunda endişeli olduklarını, gösteri ve turnelerinin iptal olduğunu ve gelirlerinin durma noktasına geldiğini dile getirdi. Festivali dijital mecralarda da olsa gerçekleştirmemiz için bizi en çok sanatçılar cesaretlendirdi. Biz de pandemi döneminde gelirleri durma noktasına gelen sanatçıları desteklemek ve Istanbul Fringe Festival’ı sürdürülebilir, alternatif ve erişilebilir hale getirmek için Fringe Destek Fonu oluşturmaya karar verdik. “tiyatrolar. com.tr” üzerinden 1 Temmuz 31 Ekim tarihleri arasında ulaşılabilen Fringe Destek Biletleri’nin geliri, Istanbul Fringe Festival 2020 Online seçkisinde yer alan sanatçılara ve festivalin 2021 çalışmalarına destek sağlayacak. Aziz Nesin Onu anlamak, onun çabalarının gizine ulaşmak, onun değerlendirmelerinden dersler çıkarmak benim için çok anlamlıydı. Ondan hep öğrendim. Onunla panellerde yan yana olmanın, onunla rakı sofralarında ve “çocuk cenneti”nde söyleşmenin keyfini hep yaşadım. Yazdıklarından, söyleşilerinden, öğütlerinden, gözü pekliğinden hep öğrenmeye çabaladım. Onunla dost olmak bana her zaman kıvanç verdi… Yıllar boyunca onun düşünsel yapısını, aydın ve sanatçı kimliğini anlamaya, anlatmaya çalıştım. Aziz Nesin adlı yapıtımla, bir okuru, bir yazar ve dostu kimliğiyle onunla ilgili düşüncelerimi, ondan öğrendiklerimi aktararak bu aydınlığın yaygınlaşmasına damla katmak istedim. Onu özlüyoruz Ne yazık ki kahramanlara gereksinmesi olan bir ülke olduk hep. Toprağımız, kıvanç duyduğumuz, yüz akımız olan yaşam ustalarımızı yarattı. Hep önde gitti onlar. Ortak yönleri yurtseverlikleri, kararlılıkları, dirençleri, özgürlük arayışları, bilinçleriydi. İnsanı güzellemenin beşiği olan toprağımızın 20. yüzyılına damga vuran bu büyük kahramanlardan biri de, “Ulusunu, halkını, insanı ve bütün dünyayı sevmiş olmanın bedelini ödeyen insanların ne ilkiyim, ne de sonuncusu...” (Bir Tutam Aydınlık) diyen Aziz Nesin’dir. Ülkemiz hâlâ onun sesine, tavrına, çığlığına, korkusuzluğuna gereksinim duyuyor. O, örnek bir aydının, öncü bir yazarın, dirençli bir edebiyatçının, sevdalı bir yaşam ustasının, ölümsüzlük ve özgürlük arayışının önemli bir doruğudur. 1945’ten 1995’e 50 yıl yazarlık 1945’te gazetelerde ve dergilerde yazmaya başlayarak muhalif aydın ve halkın yazarı olma kimliğini bütünleştiren, kültürel ve siyasal yaşama aydın bilinci ve duyarlılığıyla katılmada etkin ve önder bir tavır sergileyen, ölene kadar halkını bilinçlendirme savaşımından geri durmayan, sunduğu yüzden fazla yapıtın birçoğu oyunlaştırılan, filme alınan, halkının hep bağrına bastığı Aziz Nesin’i ölümünün 25. yılında (yarın, 5 Temmuz 1995) anarken özlemek, özgürlük, eşitlik, demokrasi, sömürüsüz toplum savaşımı veren herkesin hakkı ve görevidir. O, bir aydınlık öncüsüdür ve onun örnek yaşamından süzülen yapıtları aydınlığımıza eklenen en zengin gıdalardır. Hep halkına borçlu bir aydın O, gözyaşını gülmeceye çeviren bir simyacı gibi ömrü boyunca hep aydın olmanın gereklerini yerine getirdi. Yaşadığı yıllar boyunca halkına borçlu olduğunu, borcunu ödemek zorunda olduğunu hiç unutmadı. Tüm yazdıklarında görülen bu borçluluk düşüncesi, ülkesine hizmet etmeyi kendisine borç bilen bir aydının düşünceleridir. Aziz Nesin gerçekliği, toprağımızın örnek bir aydınının, öncü bir yazarının, direngen bir edebiyatçısının, sevdalı bir yaşam ustasının dünden bugüne akan ölümsüzlük ve özgürlük arayışının önemli bir doruğudur. Gülmecenin büyük ustası Yalın ve alaycı bir söylemle ince eleştiriler gönderir topluma. Isırıcı, uyarıcı bir sertlikle sevecen bir bilgenin yumuşaklığı iç içedir onda. Yaşamın tipik olaylarını, durumlarını, kişilerini gözlemleyerek bunları renkli diliyle yeniden yaratır. Gülmece öğesi onun ürünlerinde gerçekliğin kendisidir. Olağanüstü öncülüğü ve başarısıyla Türkçeye Aziz Nesinlik olay deyimini kazandırmış ve onu gülmece yazınımızın büyük ustası yapmıştır. Okuyanda düşünme ve değiştirme isteği uyandırmak amacıyla düş gücü zenginliğiyle yazdıklarında çağdaş dünya insanlarının sorunlarını anlatan, uyarıcı, sevgiye çağırıcı, kışkırtıcı bir büyük usta. HHH “Sivas katliamı”nı unutmayalım ve 2 Temmuz 1993’te canları alınan, aralarında Asım Bezirci, Metin Altıok, Behçet Aysan’ın da olduğu canları saygı ve sevgiyle analım. Ozan Kotra ‘Hava Durumu’ (Garaj / Plak ve Ben) Flört topluluğu iki yıldır askıdayken basçısolistbesteci Ozan Kotra, durumu değerlendirerek geride bıraktığı 30 yıllık müzik macerasını kendi hesabına imzaladığı ilk solo albümüyle özetliyor. “Hava Durumu” dijital platformlarda yayımlandı ve plak formatında basıldı. Bunaltıcı günlere rağmen, yüksek bir yaşama sevinciyle yapılmış bu albüm; kanıtı albümün ruh halini en iyi özetleyen “Hava Güzel Kadıköy’de”. 16 ayda hazırlanmış albüm, ama Ozan’ın erken dönem bestelerini de barındırıyor: 1998 tarihli “Hasta mı Oldun, Şifa mı Buldun” ve 2000 tarihli “Mehtaba Karşı” gibi. 10 özgün bestenin bulunduğu çalışma, güzel bir Anadolu poprock albümü olsa da, caz, funk çizgilerle desteklenmiş. 30 kişilik müzisyen kadrosu ve çalgı zenginliği çok iyi. Örneğin “Unutulmuyor” da (Senin Yüzünden) Fuat Güner ilk kez havaiian gitar çalıyor. “Hava Durumu”nun Flört topluluğundan aşina olduğumuz delikanlı duruşu, külhani bir mizah anlayışı olsa da, onu Flört albümü beklentisiyle dinlemeyiniz. Dikkatinizi iyi şarkı sözlerine ve (The Beatles’tan MFÖ’ye uzanan) geçmişe saygı ruhuna veriniz. Albüm meteorolojiden alınan bilgilere değil, Ozan’ın geçmişinde saklanan hikâyelere, iyi kalpli, yarıserseri ve romantik iç dünyasına yaslanıyor. muratbeser@muratbeser.com Efza ‘İki Kafa Bi’ Ruhdaş’ (Hom Çütüdyo) İlk notaları duyar duymaz sesindeki ton zenginliğini ve tarzındaki farklılığı hissediyorsunuz. Kuşağındaki müzisyenlerden Efza’yı ayıran ilk etmen, opera eğitimi almış olması. 1994 doğumlu söz yazarı, solist, vokal eğitmeni (aynı zamanda halen konservatuvar öğrenciliğini de sürdüren) Efza, yakın zamanda üç single yayımlamıştı. Şimdi de üç parçalık bir kısaçalar çıkardı: “İki Kafa Bi’ Ruhdaş”. Belli ki çok yönlü ve merakları dallı budaklı bir kız Efza. Şarkılarının yapısında kural hem var hem yok. Alışıldık nakaratlar yerine serbest çağrışımlı akışlar kullanıyor. O yüzden bir kalıba, türe sokmak çok kolay değil. Müziğinde sayısız etki; makamlara, deneysel çalışmalara, hem atonal hem de klasik romantik dönem bestecilerine duyulan ilginin izdüşümleri var. Bu müzik Billie Eilish ile Beth Gibbons kadar dramatik, kasvetli ve atmosferik. Elektronik bir sound, düşük tempolu karanlık çapraz ritimler, arada çok ince doğu ezgileri, tango ve hiphop çizgiler. Zarif, karmaşık, cesur ve melankolik. Yeraltı edebiyatından aldığı ilhamla aykırı bir şair gibi yazdığı devrik kısa cümlelerle, ruh ve duygudan oluşan şarkılarla kendi olacak kadar samimi biri Efza. Kuşağında gelecek için en çok ümit veren isimlerden.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle