17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR ‘yYanügrıenğyiemri E IşılYücesoy’un single çalışmasının ’ kapak ski kuşak, onu 1975’ler lerle sizin sunmak istediğiniz de çıkardığı 45’lik plağı arasında dağlar kadar fark oluş “Çalamazsın Mutluluğu/ maya başladı. Hele bir gece ça Köye Geldi Bir Gelin” ile hatır lışan görevli, peçeteleri çiçek lar belki ya da sinema filmle ÖZNUR niyetine kafamdan boca edince riyle. Bense 2004 yılında Çağan OĞRAŞ ÇOLAK vazgeçmeye karar verdim. Yap Irmak’ın dizisi “Çemberimde tığım işle ters düşmüştük. O Gül Oya”da canlandırdığı Sema ka yıldan sonra dost meclislerinde bile rakteriyle; replikleri, düzgün Türkçe şarkı söylediğimi anımsamıyorum. si ve oyunculuğundaki ustalığıyla. n Çemberimde Gül Oya’daki ka Hiç durmadan üreten bir sanatçı rakteriniz çok başarılıydı. Oyuncu Işıl Yücesoy. Pandemi günlerinde de luk mu? Müzik mi? evini stüdyoya çevirmiş: 10 şarkıdan Benim de çok severek, inanarak oy oluşan “Sezen Aksu Sokağı” isim nadığım ve emek verdiğim bir dizidir. li projenin açılış single’ı söz ve müzi Hiçbir dalın birbirinden ayrılması ği Sezen Aksu’ya, düzenlemesi beste mümkün değil. Hepsinde başarılarım, ci ve piyanist Murat Aşkan’a ait olan başarısızlıklarım var. İkisi de sözden “Kaybolan Yıllar” ile çıkıyor sevenle hareket ediyor. İkisinin de alt metinle rinin karşısına. ri yazılmazsa, anlatmak istediğin şeyin Zor günler... altı çizilmezse dinleyicine ya da izleyicine ulaşmak çok zor oluyor. Sanat ve sanatçılar için zor bir dö n Neden Sezen Aksu şarkıları? fotoğrafında, geçen yıllara atıf olarak, nem olduğunun altını çizen sanatçı, “Müzisyen çocukların ellerinde aletleri, sokak sokak dolaşarak müzik yaptıklarını ve para topladıklarını Sezen Aksu, bu ülkede her yaştaki insana dokunmuş, sözleriyle ve müziği ile anı oluşturmuş bir sanatçı. Hangi repertuvarı yapsanız yolunuz 1979 yılında İzmir Fuarı’nda kuliste çekilen bir fotoğrafı gördüm. Yüreğimin bu kadar yandığını hatırlamıyorum. Devlet desteği ve çare üretmesiyle buna izin vermemeliydi” diyor. Yücesoy ile şarkıları, oyunculuğu onunla kesişir. Ben de seçtiğim 10 beste ve sözü bu yaşımın demlemesiyle yorumlamak istedim. Şarkılarda kendi yaşanmışlıklarımdan yola çıkarak sözlerle buluşmaya çalıştım. ve aynı pozu verdiği günümüzden bir fotoğrafı ve Türkiye’yi konuştuk. n Babanızın da müzik öğretmeni olması sebebiyle belki de çocukluğunuzdan bu yana n Projenin adı neden “Sezen Aksu Sokağı”? İzmir’de bir sokağa adını vermişler. Hayal ettim. Bir so kullanıldı. müzik hayatınızda hep olmuş. Neden kak düşünün; evler apartmanlar. Her konservatuvarda kapı Aksu’nun bir oyunculuk eğitimi şarkısıyla size ev sa almayı seçtiniz? hipliği yapıyor. Düş Devlet Tiyatro ler, anılar sokağı gi su sanatçısı Muaz bi. Sokak ve evler Işıl Yücesoy zez Kurdoğlu halamdır. Liseyi bitirdik Aksu’nun besteleriyle ve sözleriyle ten sonra onun öne ve dokunduğunuz risi üzerine konser herkesin anısıyla vatuvar sınavlarına 41 yıl önce 41 yıl sonra. yaşıyor... girdim. Kalabalık bir aileydik, dünya kadar yeğen, kuzen Umudu hiç yitirmeden... ama hiç ilgim olmamasına rağmen n “Kaybolan Yıllar” mı? “Kazanı bir tek beni tiyatroya yönlendirdi. lan Yıllar” mı? Neden ben diye sorduğumda “Senin Yaşanan hiçbir şeyin kaybedildiği bu meslekte başarılı olabileceğini se ne inanmıyorum. Hayatın her anı ha zinledim. Fiziksel donanımının dışın tamız ve sevabımızla bizim seçtiği da özverili olacağını biliyorum. Çok miz anlar. Elbette kader de var; ama çalışkansın. Düş gücün fazla.” ben kaderin de bizim tarafımızdan Haklı olabilirdi. Hayat çizgimi bu ro yoğrulduğuna inanıyorum. Çünkü tada tutmaya karar verdim. Ama ne akıl da var. O yüzden umudumu hiç ‘Sanatı kısıtlayan sınavlarımda, ne okul yıllarında beni yitirmeden her kaybettiğim şeyin kakarşısına alıp da bir tirat çalıştırdığını zanç olarak dönmesi için uğraştım. bilirim. Bir gün sitem ettiğimde “Yav n Sezen Aksu şarkılarından seçi rum, genlerimiz, elimiz kolumuz, du mi neye göre yaptınız? bakış, sanatı köreltir’ ruşumuz çok benziyor. Seni çalıştır Şarkı sözlerinin benimle bağdaşmam senin ister istemez beni rol mo ması, duygularımı alabora etmedel olarak seçmene neden olabilir. Bu si yetti. Projeyi ortaya koyduğumuz n Devletin sanat politikasını nasıl buluyorsunuz? Sanat toplumun aynasıdır. Elbette devlet, sanatın ve sanatçının yanında olmalıdır. Ama kültür ve sanat kurumlarının bir destekçisi, paydaşı olurken sanata ve sanatçıya özgür alanlar bırakmalıdır. Sanat özgürce icra edildiğinde sanat olur. Sanatı kısıtlayan ba rocular birleştik, 100 oyuncu 100 şiiri seslendirdi. Ama köklü çözüm getirmeyen çabalar problemi aşmaya yetmez. Çare üretmek, kanayan yaraya tampon yapmak bana göre değer vermektir. Bir Yıldız Kenter Tiyatrosu’nu düşünün. O tiyatroyu yaşatabilmek için ne acılar çekilmiş. Şartlar ne olursa olsun da senin aleyhine olur” demişti. Düşününce hak verdim. Küslüğüm de bitti. n Müzik ile aranıza çok uzun yıllar girmiş. Bunun sebebi neydi? Ülke, 70’li yılların sonlarında her konuda darboğaza girmişti. Alıştığımız her şey alabora oluyordu. Bütün değerler, müzik zevki, bizi dinleyenlerin profili, sizden arz ettikleri şey da danışmanım Hakan Eren’in büyük yardımları oldu. Bu projede dikkat ettiğimiz; şarkıların altyapı çalışmalarında değişik müzik türlerini denememizdi. Her şarkının altında ayrı bir tür, ayrı bir müzik stili görülecektir. Bu konuda piyanist ve besteci dostum Murat Aşkan’a sonsuz teşekkür ediyorum. kış açıları sanatı köreltir. n Sanata ve sanatçıya yeteri kadar değer veriliyor mu? Devletin sanata ve sanatçıya verdiği değer başka, toplumun sanata ve sanatçıya verdiği değer başka. Pandemi döneminde binlerce sanat emekçisi işlerinden oldu. Sanatın her kolu durma noktasına geldi. Biz tiyat o binanın, o emeğin miras gibi saklanması gerekirdi. Orada bir tiyatro tarihi yatıyor. Buna da izin verilmedi. Toplumun sanata ve sanatçıya verdiği değere gelince. Ben halktan çok şükür ki sevgiden, saygıdan ve takdirden başka bir şey görmedim. Alkışları benim en büyük mesleki mutluluğum ve onurumdur. KADIN CINAYETLERI, GÜVENSIZLIK VE UMUTSUZLUK... n Türkiye’nin en büyük sorunu sizce nedir? Kadın cinayetleri, kadınların yaşam alanlarının toplumumuzdaki darlığı, zorlu ekonomik koşullar, pandemi koşulları, liyakat sorunları, ülkece yaşadığımız çevre kaygıları, adalet sisteminin toplumda yarattığı güvensizlik duygusu, kutuplaşma. Bunlar insanımızı benim gözlemlediğim kadarıyla mutsuzluğa, umutsuzluğa ve çaresizliğe itiyor. MÜZEDE SAHNE: ‘Adı Sanı, İsmi Cismi’... Emre Koyuncuoğlu’nun sanat yönetmenliğini üstlendiği ve her yıl belli bir tema üzerinden gösteri sanatları alanındaki işlerden bir seçki sunan Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin (SSM), Sabancı Vakfı’nın katkılarıyla başlattığı “Müzede Sahne”nin bu yılki başlığı “Adı Sanı, İsmi Cismi’ başlığıyla topyekun kadın olarak belirlendi. Tema başlığının amacı; özellikle pandemi döneminde daha da artarak şiddet gören, zorlanan, tehdit altında ya şayan ve hayatını kaybeden kadınların sesi olması... Bu yıl, mesleki alanda özel tiyatroları temsilen tiyatro sektöründeki üretim ve uygulama süreçlerinin iyileştirilmesi ile profesyonelleşmesini hedefleyen Tiyatro Kooperatifi’ni des“Gül’e Ağıt” tekleyen Müzede Sahne’nin programı, salgının ağır etkilerini yaşayan sahne sanatlarıyla dayanışmanın önemine dikkat çekiyor. Birçok oyunun sahneleneceği etkinlik 715 Ağustos tarihlerinde açık havada yapılacak. Hollywood efsanesi YAŞAMINI YITIRDI Hollywood'un altın çağından hayatta kalan son kadın yıldızlardan olarak görülen Olivia de Havilland, 104 yaşında hayatını kaybetti. Olivia de Havilland'ın Paris'teki evinde hayatını kaybettiği açıklandı. 1916 Tokyo doğumlu olan İngiliz aktris 50 yıldan uzun süre yaklaşık 50 filmde oynamıştı. Olivia de Havilland, özellikle 1939 yapımı “Rüzgâr Gibi Geçti” filmindeki rolüyle biliniyordu ve bu filmde yardımcı kadın oyuncu olarak Melanie Hamilton'ı canlan dırmıştı. İlk olarak bu filmle toplam beş kez Oscar'a aday gösterilen Havilland, iki kez bu ödülü kazanmıştı. Havilland'a En İyi Kadın Oyuncu Oscarı'nı kazandıran filmler, 1946 yapımı “To Each His Own” ve 1949 yapımı “The Heiress”tı. Havilland, ölümü öncesi Oscar ödülü kazanmış hayattaki en yaşlı aktristti. 1960'lı yıllardan bu yana Paris'te yaşayan Havilland, Hollywood'da oyuncuların Olivia de Havilland daha iyi koşullarda sözleşmeler imzalamaları için verdiği mücadeleyle de biliniyordu. Alacahöyük’te kazılar başladı Çorum kent merkezine yaklaşık 45 kilometre uzaklıkta bulunan Alacahöyük'te, 1935 yılında başlatılan arkeolojik kazılar durdurulmuştu. Yaklaşık 3 yıllık aranın ardından kazı çalışmaları yeniden başlıyor. Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Yıldırım'ın başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarında 15 kişi lik ekip görev alacak. Tunç çağına ait 13 kral mezarının da bulunduğu Alacahöyük'e gelen ekip üyeleri, kazı yapılması planlanan bölgelerde temizlik, bakım ve planlama çalışması başlattı. Ekibin değerlendirmeleri sonucunda kazılara geçilecek. Alacahöyük'te 1935 yılından bu yana yapılan kazılarda bulunan tarihi eserler aynı yerdeki müzede sergileniyor. Alacahöyük Müzesi'nde kalkolitik, eski tunç, Hitit ve Frig dönemlerine ait eserler yer alıyor. Yapıdaki en önemli parçaların ise aski tunç çağına ait 13 kral mezarı buluntusu olduğu belirtildi. Ayrıca Tunç Çağı ve Hitit döneminin önemli bir dinsel tören ve sanat merkezi olan Alacahöyük'ün girişinde bulunan 10 metre genişliğindeki sfenksli kapı da bulunuyor. 13 28 TEMMUZ 2020 SALI Lozan üstüne iki oyun... 24Temmuz’da Ayasofya’da yapılan ve temel amaç karmaşası içinde Mustafa Kemal Atatürk’le hesaplaşmak da olan, müzeden camiye geçiş töreninde yaşananları izlerken pek çok insan gibi içim acıdı. Bir garip gösteriler zinciri Nereden başlasam ki? Ayasofya civarında tekbir sesleri arasında gövde gösterisi yapan şalvarlı, sarıklı, cüppeli kalabalıktan mı? Bu kalabalığın içinden bir grubun bir tramvayın kadın makinistini dövmeye kalkmasından mı? Polisin, zincirlerinden boşalmışçasına, birbirlerini ezercesine koşuşanları seyretmesinden mi? Ki o polis İzmir’de daha birkaç gün önce hunharca katledilen Pınar Gültekin için düzenli bir saygı yürüyüşü yapan kadınları saçlarından sürüklemişti yerlerde. Neredeydi o güç gösterisi? Coplar, kalkanlar, vs.? Peki, ya Diyanet İşleri Başkanı’nın elinde kılıç minbere çıkarak hutbe okurken ad vermeden Atatürk’e lanet etmesine ne demeli? Nedir AKP’nin bu Atatürk düşmanlığı? Bundan tam 97 yıl önce, 24 Temmuz 1923’te imzalanmadı mı Lozan Barış Antlaşması? Neden Türk milletinin özgürlüğüne kavuştuğu, özgürlüğünün tescil edildiği bu anlamlı gün kutlanmadı? Neden böyle günler hep unutturulmak isteniyor? Ve neden yine aynı gün, 24 Temmuz’da Anıtkabir sözde dezenfekte ediliyor bahanesiyle ziyarete kapandı? Bütün günler torbaya mı kondu? Sonra açıldı ziyarete, ama neye yarar? Bunlar çok çirkin ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ne hiç ama hiç yakışmayan işler... Ataol Behramoğlu ve ‘Lozan’ Böyle karanlık dönemlerde tüm sanatlar gibi tiyatro da düşünceleri zenginleştiriyor, zihinleri açıyor. O nedenle yüzümü yine tiyatroya dönüyorum ve aklıma Lozan üstüne yazılmış iki oyun geliyor. Ataol Behramoğlu’nun 1993 yılında yazdığı belgesel oyun “Lozan” 199394 sezonunda Antalya Devlet Tiyatrosu repertuvarında yer aldı. Dönemin Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Yücel Erten’di. Behramoğlu’nun “açık oyun” olarak tanımladığı oldukça kalabalık kadrolu bu oyunu Metin Belgin yönetti. Yapıt, emperyalizme karşı, başta Mustafa Kemal olmak üzere, verilen mücadelenin altını yine belgelerle çiziyordu. 28 Temmuz 2012 tarihinde Cumhuriyet’te çıkan “Lozan’ın Anlamı” başlıklı yazısı aslında bugün içinden geçmekte olduğumuz sürece de çok şey söyler. Şöyle diyor o yazıda Behramoğlu: “Kurtuluş Savaşı ve Lozan Barış Antlaşması birbirini bütünleyen, ikincisi esas olarak ilkinin sonucu büyük bir zaferidir. Her ikisini de toptancı bir zihniyetle reddeden, hezimet olarak gören anlayışlar ya aptallık ve bilgisizlik sonucu ya da hainliktir…” Memet Baydur’un ‘Lozan’ı Memet Baydur’un 2001’de vefatından kısa bir süre önce yazdığı “Lozan” 2009 yılında Lemi Bilgin’in genel müdürlüğü ve Şakir Gürzumar’ın İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü sırasında Mehmet Gökgöz tarafından sahnelenmiştir. Oyunun bir yerinde İsmet İnönü: “Kapitülasyonları kaldırıyoruz ve tarihin kanalizasyonuna atıyoruz” diyor ve şu sözlerle devam ediyordu: “Türk hukukçularının bağımsızlığını, onurunu koruduk, kurtardık Lozan’da.” Peki, bugün durum nedir? Değerli hocam Prof. Dr. Sevda Şener de “Memet Baydur Lozan Adlı Oyunuyla Aramızda” başlıklı incelemesinde durumu çok güzel özetler: “Oyun, İsmet İnönü’nün akılcı yaklaşımı, sakin ve sabırlı kişiliği ile Lozan Konferansı’nda söz sahibi olan İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan gibi uluslardan oluşan güçlerin, Türkiye’nin parçalanmasına neden olacak Sevr Antlaşması’nı hayata geçirecek bir savaşa yönelik çabalarını nasıl boşa çıkardığını ve Mustafa Kemal ile birlikte amaçladıkları bağımsız Türkiye’nin önünü açacak olan barışı sağladığını gösterecek biçimde kurgulanmıştır.” Evet, tam da zamanıdır Behramoğlu ve Baydur’un oyunlarını bir kez daha ele almanın… Tiyatro dünden bugüne hep gerçeklerin peşinde koşmuş ve hiç yanılmamıştır. Sanatın ışığı da kaynağını bu güçten almıyor mu zaten? Tarihi İstanbul tapu ve kadastro binası müze oluyor Sultanahmet'te bulunan İstanbul Tapu ve Kadastro 2. Bölge Müdürlüğü binası, Ayasofya'daki bazı eserlerin sergilenmesi amacıyla müzeye dönüştürülmek üzere boşaltılıyor. Binadaki eşya ve evrakların Ataşehir'deki binaya taşınacağı öğrenildi. Tapu ve kadastro binasının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsis edildiğini söyleyen İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, “Burada Ayasofya'ya ya ait olup Ayasofya'da değerlendirilemeyen veya Ayasofya müzeye çevrildikten sonra, İstanbul ve farklı bölgelerde, Ayasofya'da toplanan tarihi eserler sergilenecek. Bir anlamda burası Ayasofya'da toplanan eserlerin sergilenme alanı olacak. Müze olarak bu kadastro binası hizmet verecek” dedi. l AA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle