19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 30 HAZİRAN 2020 SALI HABER/YORUM Hem her şey var, hem hiçbir şey yok!.. T ürkiye garip bir ülke, “her şey ve hiçbir şeyin” iç içe geçtiği bir durum yaşıyoruz: Bir yanda Genco Erkal’ların, Fazıl Say’ların, İdil Biret’lerin, Aziz Sancar’ların, Nâzım Hikmet’lerin Atatürk’ün Cumhuriyet Türkiyesi’nde ülkemize (ve dünyaya) örnek olmuş insanların bolca bulunduğu bir toplum… Öte yanda okumuş yazmışlar bize zarar verir, bize cahil insanlar lazım diyen “profesörlerin” etkili olduğu bir yapı… Bir tarafta Prof. Sıddık Sami Onar’dan Prof. Kenan Bulutoğlu’na kadar hukuk ve kamu maliyesi alanında, uygulamada da teoride de yücelmiş bilim insanları bu cumhuriyeti sahiplenmişler… Öte yanda, “Biz güncel (ve günlük) duruma göre hareket ederiz” diyen “bakanlarımız”… Demokrasinin işlemediği bir ülkede hukuk fakültesinden geçilmiyor: saydamlığın sıfırlandığı bir yapıda ortalıkta, “işletmeci” ve “maliyeci”den bol bir şey yok… En iyi mimarları biz yetiştirirken en kötü ve çirkin binaları yine biz yapıyoruz, o güzelim doğamızı yerle bir ediyoruz. Bir yanda “finansal ekonomi” alanında ahkâm kesen bolca “uzman”: öte yanda Merkez Bankası’nın siyasetçinin emri ile uygulama yaptığı bir düzen. Bir yanda çağdaş, insana ve doğaya saygılı belediyeler, öte yanda yandaşlığı ve liyakatsizliği kural sayan yönetimler. Ve dün, kâğıttan şeker fabrikalarına, Aliağa’lardan Tank ve Palet fabrikalarına her şeyimiz vardı: her şeyimizi çok büyük oranda yerli karşılayabiliyorduk. İlaçtan deriye, demirçelikten kâğıda… bugün cevizi de samanı da ithal eder hale düştük. Güçlü tarım sektöründen, “olmayan tarım ürünlerine”… Ve dün, Avrupa’nın en iyi, en çağdaş, en ilerici anayasalarından birini, 1961 Anayasası’nı adeta cennette gibi yaşadık: bugün uygar dünyada yeri bulunmayan tek adam rejimi ile yüz yüze getirildik. “Her şey”den “hiçbir şey”e geldik: her şey ve hiçbir şeyi adeta art arda yaşadık. 1964’te Johnson’un mektubuna karşı, “yeni bir dünya kurulur, Türkiye de onun içinde yer alır” diyen bir İnönü vardı: ABD’nin “afyon ekimi” tehdidine karşı tepkisini ortaya koyan bir Ecevit vardı. 1974’te Kıbrıs’ta ABD tehdidine karşı hiç tınmadan karşı koyan Ecevit Erbakan koalisyonu yaşadık. Ve ne olduysa… Ve ne olduysa ABD’nin BOP’una hayır diyen Ecevit, bir koalisyon ortağının “çıkışı ile devre dışı bıraktırıldı”. İşte ondan sonra “her şeyden hiçbir şeye” geçiş süreci programlı biçimde uygulamaya konuldu. “Batı’nın talepleri ile bizim taleplerimiz 200 yıldır ilk defa örtüştü” diyenlerin yolu açıldı. Bu köşede 20052006’da yazdım. Özelleştirmeler, en değerli kamu kurumlarının kapatılıp devre dışı bırakılmaları, “her şeyden hiçbir şeye geçişin” altyapısını hazırladı, ülkenin içi boşaltıldı… FETÖ (ve ABD’nin) Ergenekon ve Balyoz operasyonları, “ulusal çıkarların, ulusal güçlerin ve parlamenter rejimin” tasfiyesini gerçekleştirdi. İç dinamiklerdeki karmaşa ve çöküntü Ankara’nın, “Washington ve Moskova arasında bir salıncak gibi” sallanmasına yol açtı. F35’ler ile S400’ler arasında cambazı oynuyoruz. Onlar satranç oynarken biz “dama” oyuncusu gibi kaldık. Sivil toplumsal örgütlenmelerin, TSK’nin ve parlamenter sistemin eski kimliklerini kaybetmeleri: bunların yerine dinci örgütlenmelerin yavaş yavaş siyasete, ekonomiye, güvenliğe ve günlük yaşam tarzına egemen olmaya başlamaları “bölgede hesabı olan ABD ve Rusya’nın da işine yaradı”: ABD Irak ve Suriye’de büyük ölçüde amacına bu sayede ulaştı ve İsrail’in taleplerini garanti altına aldı. Rusya da Ankara Esad kavgası sayesinde, Suriye’ye hiç çıkmamacasına yerleşti. Türkiye dünden bugüne, “her şeyle hiçbir şey” arasında gidip gelen bir konumda: sorunun temelinde, yıllardır bu köşede yazdığım gibi, “siyasal İslamemperyalizm” işbirliğinin ürettiği yeni iç dinamikler yatmaktadır. Son kitabım “Yüzleşme”de, bunları, biraz da kendi anılarım üzerinden gözler önüne sermeye çalıştım: “Her şeyle hiçbir şey arasında gidip gelen” güzel yurdumuzun trajikomik konumunu dile getirmek istedim… En güzel, en yurtsever, en demokrat ve kamusal yararı en fazla koruyan insanlarımız içerden ve dışarıdan hedef alındılar. “Hiçbir şey” yerine “her şeyi” yeniden yaratmak, üretmek zorundayız… Dün başardık bugün de başarırız… 30 HAZİRAN 2020 SAYI: 34597 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 03:29 05:28 13:13 17:12 20:47 22:38 Ankara 03:21 05:16 12:57 16:55 20:28 22:15 İzmir 03:54 05:44 13:20 17:14 20:46 22:28 7Eylül saat 11.30 1929: Cumhurbaşkanı Gazi Musta Ayasofyasını düşmanlara teslim etmediler mi? Peki, Atatürk kılıcı ile İstanbul’u, Ayasofya’yı düşmanın elinden kurtarıp fa Kemal Atatürk, ona ‘Türkiye Cumhuriyeti’ adıyla yeni bir rımına başlattığı “Sulta devlet kurmadı mı? Eğer ‘kılıcın hakkı’ nahmet Camii’ni” ziyaret geçerli ise son durumda ‘Atatürk’ün kı ederek bilgi aldı, tarihsel lıcı’ geçerlidir…” caminin süratle ve en iyi HHH biçimde onarılmasını istedi… Atatürk ve cami! Ardından “Ayasofya Bir derneğin 2005’ten beri, “mü Ayasofya (6)… zenin camiye çevrilmesi” konusunda açtığı davaları Danıştay’ın 10. Dairesi Camii’ne” geçen Atatürk, oybirliği ile reddetti ve kararı Danıştay orada da incelemelerde bu derece geniş bir düşünce İdari Dava Daireleri Kurulu da onayla lundu! ile hareket etmektedir…” dı… Anayasa Mahkemesi de derne HHH HHH ğin başvurusunu reddetti… 14 Kasım 1932: Cumhuriyet Yıllarca Türk Tarih Ku HHH gazetesi kurucusu, başyazarı rumu Başkanlığı sonra Başta AKP Reisi Umumisi, Reisi ve Muğla milletvekili olup sıkça sında Başbakanlık Os Cumhur, Veziri Azam Recep Tayyip Çankaya Köşkü’nde Atatürk manlı Arşivi Daire Baş Erdoğan olmak üzere, tüm AKP’liler, ile birlikte olan Yunus Nadi, kanlığı da yapan Prof. “Ayasofya’nın Mozaikleri: İl Dr. Yusuf Halaçoğlu, me Hürmet Lazımdır!” başlıklı kuyuya şu taşı attı, şim yazısında, Ayasofya’dan “in dilerde herkes çıkarma sani ve tarihi bir abide” ola ya uğraşıyor: rak söz etmişti. “Atatürk’ün ölümü Ata’nın kılıcı Yunus Nadi ayrıca şöyle Ata’nın Naim Hazım’daki ne kadar açılması gecikti yazmıştı: imzası rildi. Sonrasında ise sahte MHP’liler ve İYİ Partililer davayı yakın “Amerikalı âlim mozaikleri imzaya dayanak yapılarak dan izliyorlar… Geçmişte Erdoğan’ın temizlerken, biz de etrafta müzeye dönüştürüldü!” çeşitli zamanlarda bu konuda açıkla ki atıkları kaldırarak insanlığa HHH malarına kısaca göz atalım: olduğu kadar memleketimi 21 Haziran 1934: So “Ayasofya ibadete açılsın” diyenlere, ze de şeref olan bu yüksek yadı Kanunu kabul edil 31 Mart yerel seçim öncesinde Erdoğan: medeniyet eserini Türklüğe di, 2 Temmuz’da Resmi “Yan tarafta Sultanahmet’i doldur de şeref verecek bir vaziye Gazete’de yayımlandı… mayacaksın, ‘Ayasofya’yı dolduralım’ te dönüştürmüş olalım. 8 Kasım 1934: Ata diyeceksin. Bu namussuzlar böyle de Bize düşen vazife budur, türk, sahte denilen Aya di diye biz adım atmayız!” onun karşısında bize yakışa sofya Kararnamesi’nde 16 Mart Tekirdağ konuşması: bilecek fikir ve hareket bu ki imzanın bir benzeri “Ayasofya cami olarak açılsın di dur. Artık Ayasofya dini bir ni 15 gün önce de atmış yenlere sesleniyorum! Sultanahmet mabet olmaktan ziyade in tır. Atatürk, Naim Ha Camii’ni doldurun, sonra bakarız. sani ve tarihi bir abidedir…” zım adlı bir va Sultanahmet’i doldurmaya HHH Aynı gün Cumhuriyet’te, Ata’nın karardaki imzası tandaşa Ülkü Onat soyadı öne caksın, Ayasofya’yı dolduralım diyeceksin. Bu oyun ünlü müzeci Osman Hamdi’nin mü risini yazdığı kâğıda aynı im lara gelmeyelim. Bunların zeci küçük kardeşi, İstanbul millet zayı atarak verdi. Bunlar hepsi tezgâh! Biz ne zaman, vekili Halil Ethem Bey de Ayasof Atatürk’ün ilk imza deneme neyi, nasıl yapılacağını çok ya mozaikleri hakkında “Bunlar artık leri arasında yer alır… Aralık iyi biliyoruz!” dini değil, yalnız ilmi mahiyeti haiz, 1934’ten itibaren bu imza Birkaç gün sonra bir TV yüksek kıymetli eserler!” diye bir de sını kullanmaya başlamıştır, kanalında: meci yayımlandı… yani bu iddia yersizdir. “Müze ifadesi ile değil, HHH HHH ‘Ayasofya Cami’ olarak ko 24 Kasım 1934: Bakanlar 24 Kasım 1934: TBMM, oy yarız. Müze statüsünden Kurulu’nun imzaladığı ve Atatürk’ün birliği ile Cumhurbaşkanı Gazi çıkar!” onayladığı 7/1589 sayılı kararla mü Mustafa Kemal’e “Atatürk” sozeye çevdildi. https://tr.wikipedia.org/ yadını verdi. Atatürk’ün “klasik Kılıçlı Atatürk Seçimden 2 gün önce bir başka TV kanalında. wiki/Müzerildi. (Görsel) imzasına benzemiyor” diyorlar. Evet, “Seçimlerden sonra Ayasofya’yı Atatürk, Milli Eğitim Bakanı Abi doğru benzemiyor! Çünkü o imza Ata tekrar aslına rücu ettiririz. Bu ne de din Özmen’den bir komisyon kurup türk soyadını aldıktan sonra bir resmi mektir? Yani Ayasofya’yı müze olmak bu konuda çalışma yapmasını iste belgeye attığı ilk imzadır. Dolayısıyla tan çıkarıp Ayasofya’yı ‘cami’ ismiyle di. Özmen de İstanbul Müzeler Mü “prototiptir (ilk örneklerdendir)” ve bil müsemma hale getiririz!” dürü Aziz Ogan başkanlığında bir ko diğimiz klasik imzasına benzememesi HHH misyon kurdu. Bu komisyonun ha çok normaldir. Derneğin, Danıştay 10. zırladığı rapor doğrultusuna Ayasof HHH Dairesi’nde açtığı yeni davaya, 2 ya müzeye dönüştürüldü. 1 Şubat 1935: Ayasofya Müzesi zi Temmuz Perşembe günü bakıla HHH yarete açıldı… cak… Şurada 2 gün kaldı… İnşallah, 5 Şubat 1937: Kararnamede im 6 Şubat 1935: Atatürk, Ayasofya Danıştay’ın yeni üyeleri ağabeyleri zası bulunan Başvekil İsmet İnönü Müzesi’ni ziyaret etti! nin tükürdüklerini yalamazlar! Cumhuriyet gazetesine şöyle dedi:           HHH Bu arada, AKP kurmayları, mü “Atatürk’ün Ayasofya’yı Bizans asa Bazıları “Ayasofya, Fatih’in kılıç hakkı ze durumunun kaldırılması planla rına (eserlerine) ait bir müze haline if idi… Elbette cami yapacaktı!” diyorlar… nan Ayasofya’da “ilk namazın 15 rağ (dönüştürme) hususundaki kararı Bir de şöyle düşünelim: Temmuz’da kılınabileceğini” de ifa da gösteriyor ki o, bu gibi işlerde son “Peki, Osmanlılar, Fatih’in İstanbulunu, de ediyorlar! SAMSUN BÜYÜKŞEHİR BELEDIYE BAŞKANI DEMIR ONAY VERDİ ÇALIŞMA BAŞLATILDI Sahile bir cami üç mescit CEMİL CİĞERİM nin sadece denize girilen bir yer olmadığı ve sahil kesiminde hiç Samsun Büyükşehir Belediye Baş mescit bulunmadığını belirtti. Bölkanı Mustafa Demir, Atakum sa gede birden fazla kilise olduğuna hiline bir cami, üç kumsal mescidi vurgu yapılan dilekçede bu eksik yapılacağını söyledi. liğin giderilmesi istendi. Atakum Eğitimcilerden oluşan Atakum sahiline iki adet cami ve üç adet Diriliş Grubu, Büyükşehir Beledi mescidin projelendirildiğini ve yer ye Başkanı Mustafa Demir’i maka belirleme çalışmalarının devam et mında ziyaret ederek, Atakum sa tiğini belirten Demir, camilerden hiline cami yapılması için topla birinin İskele Cami olarak inşa dıkları imza ve talep dilekçelerini edileceğini, yer belirleme çalışma teslim etti. Atakum Diriliş Grubu, ları için değerlendirmelerinin sür talep dilekçesinde Atakum sahili düğünü kaydetti. l SAMSUN ABB, Kızılay’a cami yapacak Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) ile Türkiye Diyanet Vakfı arasında Kumrular Sokak ile Necatibey Caddesi’nin kesişiminde bulunan alana cami yapılması için protokol imzalandı. Yaklaşık 4 bin metrekarelik alana yapılacak olan 1500 kişi kapasiteli cami alanının zemin altı üç katı ise dolmuş depolama alanı ve otoparkı olarak ABB’ye tahsis edilecek. l ANKARA/Cumhuriyet Kızılay Başkanı Kınık’a kınama LGBTİ’ye yönelik nefret söylemi tepki çekti Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, 28. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası’na ilişkin LGBTİ+ bireyleri hedef alan açıklamalar yaptı. Kınık “Fıtratı ve çocuklarımızın ruh sağlığını koruyacağız. Sağlıklı yaradılışı bozan ve anormali normal gibi gösterip gencecik zihinlere zerk edenlerle mücadele edeceğiz” dedi. Uluslararası KızılayKızılhaç Federasyonu (IFRC), kurumda başkan yardımcısı olan Kınık’ı kınadı. IFRC, “Bu sözler hem yanlış hem de hepimizi rencide etmekte. IFRC’nin Davranış Kuralları nettir. Bu kurallar her tür homofobi, nefret söylemi veya önyargıyı yasaklar ve başkan yardımcımız dahil tüm çalışanlar bu koda tabidir. Atacağımız bir sonraki adımı değerlendiriyoruz” dedi. l Haber Merkezi Didik didik aranıyor Giresun’un Bulancak ilçesi İcilli kö yünde, cumarte si akşamı kaybolan İkranur Tirsi’yi (7) arama çalışmaları sürüyor. 150 kişilik ekip, 74 hektarlık İkranur alanda küçük kızı Tirsi arıyor. l DHA Kuzene istismar suçlaması İstanbul’da yaşayan 4 ya çıkardı” diye anlattı. Ailenin şındaki A.D’nin annesi, kı şikâyeti üzerine iddianame zının 17 yaşındaki kuzeni düzenlendi. Bakırköy Ağır Ahmet T. nin tacizine uğra Ceza Mahkemesi’ndeki dudığını söyledi. Çocuk, an ruşmada, tutuksuz yargınesine ve götürüldüğü pe lanan Ahmet T. suçlamaladagoga yaşadıklarını “Ah rı reddetti. Duruşma savcısı met ağabey beni tuvalete Ahmet T’nin kuzenini istisgötürdü. Tuvaletten son mar ettiğini belirterek cera odama götürerek pan zalandırılmasını istedi. tolonumu ve iç çamaşırımı l KÜBRA KÖKLÜ / İSTANBUL AKP iktidarında 7 bin 500 kadın öldürüldü AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in “AK Parti iktidara gelene kadar kadın kelimesinin adı yoktu” sözleriyle başlayan tartışmaya CHP’de hazırlanan bir raporla katıldı. CHP Milletvekili Candan Yüceer, AKP iktidarı süresince 18 yılda en az 7 bin 500 kadının öldürüldüğünü belirtti. l Haber Merkezi BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Erzincan ilinde bir şelale. 2/ Kadastro haritalarında parseller topluluğu... Portakal ve limonla yakın akraba olan bir meyve. 3/ Bir tür yabani kekik... Molib 1 234 5 678 9 1 HOROZCUK 2 AVARE LOK 3 VAN PRAFA 4 R DA L AMAN 1 23 4 5 6789 1 2 3 den elementinin simgesi. 4/ Bir 5 A B A N İ A N A vadi ya da ırmak üzerine kuru 6 N A İ N İ A S lan yüksek ve uzun köprü. 5/ 7 Asya’da bir ülke... Bir cins çörek. 6/ Eski dilde koyun ya da keçi... 8 İ NAL PL T AR İ F ETA 4 5 6 Futboldaki video hakem uygula 9 E K İ N A Z Y A malarının kısa yazılışı. 7/ Kara 7 ciğerin salgıladığı acı sıvı... Tanrı simlerin yerini ve uzaklığı 8 bağışlamasından yoksun kalma. 8/ Mikroskop camı... Bankacılıkta fai nı saptayan aygıt. 3/ Atın, biniciyi sarsmayan koşma 9 zin başlangıç tarihi. 9/ Mora dönük biçimi... Yaklaşık on iki bin canlı kırmızı renk... Olağanı aşan büyüklüğü olan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Afyonkarahisar ilinde bir kaplıca ve içmece. 2/ Kaz Dağı’nın yıl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanılan kıta. 4/ Bir tümün bir parçasıyla ilgili olan; cüzi. 5/ Cinsiyet... “O gözlü bir devdi / Minnacık bir kadın sevdi” (Nâzım Hikmet). 6/ bir ilçesi. 8/ Bir elektrik motorunda, karbondan yapılmış fırçalarla bobinler arasında bağlantıyı kuran metal parça. 9/ Küçük boylu, uzun antik dönemlerdeki adı... Radyo Yazılı kâğıt... Sodyum elementinin ve ipeksi tüylü bir köpek cinsi... dalgalarının yankısını alarak ci simgesi. 7/ Köpek... Kayseri’nin Endonezya’nın plaka kodu. İnsanın ölümcül tutarsızlığı Üç konu aktaracağım bu yazıda. Okuyucularımın hepsini bütünlük içerisinde düşünmelerini isterim. İlki, Kahramanmaraş’ın Nurhak ve Ekinözü ilçelerinde yakında yaşanacak bir olay hakkında. Tarım ve Orman Bakanlığı, bu ilçelerde 8 yaş üzerindeki 3 yabankeçisinin avlanması için ihale düzenleyecek. 13 Temmuz’daki ihalede her bir yabankeçisi için 13 bin TL alınacak. Bakanlığın soyu tükenmekte olan hayvanlar için bu kararı alma nedeni, keçilerin “telef olma riski”! Yani diyorlar ki: “Bu hayvanlar çok yaşlı. Başka bir yaban hayvanı tarafından öldürülürlerse boşa gitmiş olur (‘telef olma’ ifadesi bu anlamda kullanılıyor). Biz avcılara bunları öldürme izni verelim, gelir elde edelim.” Bunun için ihale açıyorlar ve bu yasal... Avcılığın “gelenek” olduğunu söyleyip ihaleyi kazananlar bölgeye gidecek, ellerindeki silahlarla hayvanları katlederek keyif alacak ve devlet de kasasına 36 bin TL’yi koyacak. HHH İkinci olay, Çin’in Yulin kentinde devam eden köpek eti festivali... 10 günlük etkinlik, bu yıl Çin hükümetinin koronavirüs kaynaklı uyarılarına karşın yine yapılıyor. Her yıl insanlar tarafından yenmesi için yaklaşık 10 milyon köpek katlediliyor. Birileri köpekleri canlı canlı haşlayıp ateşte yakarak para kazanıyor; birileri de “bu gelenek” diyerek susuyor. Hayvan hakları aktivistleri köpekleri kurtarmak için çırpınsa da, dünyanın her yerinden yıllardır tepki yağsa da, bu korkunç ticaret yasaklanmıyor. HHH Üçüncüsü, yılın bu dönemini benim için kâbusa çeviren olay... Yine yurdun her yerindeki hayvan pazarlarından fotoğraflar yağıyor. Sadece bir aylık ömürleri kalan dünyanın en masum canlıları... Boyunlarına kalın ipler geçirilmiş, bedenlerine numaralar yazılmış, kulaklarına onları sadece birer numara olarak gösteren etiket zımbalanmış... Hepsi yaşamak istiyor. Hepsi korkuyor. Bıraksanız koşarak, zıplayarak kaçacak ve türdeşleri ile yaşamak için mücadele edecek canlar. İki insan eli görünüyor fotoğraflarda. El sıkışıyorlar. Biri alıcı, diğeri satıcı. Hayvanı alan memnun, satan memnun, sana ne oluyor derseniz... Ben yukarıda anlattığım iki olayda olduğu gibi bu olayda da hayvanların yanındayım, daima onların tarafındayım. Çünkü yaşam hakkını savunuyorum. İnsanların, ister insan olan hayvan olsun isterse insan dışı hayvan, herhangi birinin bedeni üzerinde hak sahibi olmasına karşıyım. Öldürmeye karşıyım. Şiddete karşıyım. Kan akıtılmasına karşıyım. HHH İlk iki olaya öfkelenip üçüncüsünde “ama” ile başlayan cümleler kurmak tutarsızlıktır. Dağkeçilerinin ihale ile sağlanan katliam izniyle öldürülmesi yanlıştır; doğaya müdahaledir. Yaban hayvanlarının diğer hayvanları pençeleriyle öldürmesi ile insanın onları öldürmesi aynı şey değildir. Yaban hayvanlarının yaşamak için vahşi dünyada başka bir seçeneği yoktur; diğer hayvanları besin olarak kullanmaları doğanın kuralıdır. Ama insanın sayısız zulümsüz besin kaynağı varken, silahla ormana dalıp zevk için hayvan katletmesi cinayettir. Çinlilerin festival için köpek katletmesine karşı çıkarken kendi kutlamalarımızda, bayramlarımızda hayvan katliamına sessiz kalırsak ikiyüzlü oluruz. Evcilleştirilip dost olarak görülen, evlerde ya da sokakta bakılan hayvanların mezbahalarda öldürülen ve doğada avlanan hayvanlardan farkı yoktur. Türcülük denilen virüsle yüzleşilmediği sürece, bir ay sonra sokakları kan gölleri ve kokusu kapladığında yakınmanın da anlamı yoktur. Mesele, hangi hayvanın, hangi yöntemle öldürüldüğü değil... Mesele, bu korkunç görüntülerin sokaklara yansıması değil; öldürme eyleminin kendisi... Ve bunun normalleştirilmiş olması. Mesele, yaşamak isteyen bilinç sahibi duyarlı canlıların, hiç zorunlu olmayan insan tüketimi, zevk, inanç, gelenek ya da para için yok edilmesi... İnsanın etik evrimi, 21. yüzyılda yaşam hakkının hayvanlar için de temel hak olduğunu kavrayacak noktaya ulaşamamışsa, ne doğanın virüs saldırısına şaşırın ne de iklim krizine! Van’da PKK saldırısı: Bir korucu yaralandı Van’ın Çaldıran ilçesinde nöbet değişimine giden araca PKK’li teröristlerce düzenlenen silahlı saldırıda bir güvenlik korucusu yaralandı. Valilikten yapılan açıklamaya göre, ilçeye bağlı Yukarıyanıktaş Mahallesi Tavşan Tepe mevkisinde yapımı devam eden üs bölgesinin inşaat alanının emniyetini sağlayan güvenlik korucularının nöbet değişimini sağlamak üzere bölgeye giden araca, PKK’li teröristlerce uzaktan kumandalı olduğu değerlendiren el yapımı patlayıcıyla (EYP) saldırı düzenlendi. Saldırıda ayağından yaralanan bir güvenlik korucusu, Çaldıran Devlet Hastanesi’nde yapılan müdahalenin ardından helikopterle Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi’ne sevk edildi. l AA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle