18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 13 28 HAZİRAN 2020 PAZAR ULUSLARARASI PLASTIK SANATLAR DERNEĞI’NDEN İBB’YE TEŞEKKÜR ‘Kültür mirasımıza kazandırıldı’ Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (UPSD) tarafından yapılan açıklamada, Fatih Sultan Mehmet’in 1480 tarihli portresinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alınmasının sevindirici olduğu vurgulandı. Açıklamada, eserin kültür mirasımıza kazandırılmış olmasının Türkiye Cumhuriyeti adına uluslararası bağlamda gurur verici olduğu ifade edildi. UPSD Başkanı Bedri Baykam ve UPSD Yönetim Kurulu imzasıyla yapılan açıklama şöyle: “Fatih Sultan Mehmet’in 1480 yılında yapılan yağlıboya portresinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun kararıyla İBB tarafından İngiltere’nin başkenti Londra’da yapılan bir müzayede den satın alınması, UPSD, ülkemizde yaşayan sanatçılar ve tüm sanat camiası için sevindirici olduğu kadar olumlu anlamda şaşırtıcı da olmuştur. Fatih’in yaşadığı dönemden günümüze gelen üçüncü portresi olan bu eserin 770 bin sterlin (yaklaşık 6.5 milyon TL’ye satın alınarak kültür mirasımıza kazandırılmış olması, Türkiye Cumhuriyeti adına uluslararası bağlamda gurur vericidir. Atatürk’ün, en zorlu savaş dönemlerinde ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında bile kültür ve sanata sahip çıktığı gerçeğini unutmamalıyız. Temeli o dönemlerde atılmış olan İş Bankası veya Ziraat Bankası gibi kuruluşların ve İstanbul/Ankara Resim Heykel Müzeleri’nin oluşturduğu re sim ve heykel koleksiyonları bugün kültür mirasımızın önemli parçalarını oluşturmaktadır. Her türlü milli, ulusal ve devlet kurumlarımız yıllardır bütçelerinde sanata hiç yer ayırmadıkları için böyle bir mütevazı eserin alımı bile kimi insanların gözünde bir olay haline gelebiliyor! İBB’nin bu örnek davranışını 540 yıllık bir tarihi yapıtla kültür mirasımıza sahip çıktığı için kutluyor, kültür ve sanata gereken önemin verilmesine örnek olduğu için sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.” Derneğin açıklamasında ayrıca, sanatçıların ve sanat camiasının COVID19 nedeniyle yaşadığı zorluklara yönelik Kültür ve Turizm Bakanlığı’na 4 Mayıs’ta iletilen rapora hâlâ yanıt verilmediği hatırlatıldı. İmamoğlu Talimat Ekrem İmamoğlu’ndan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tablonun satılacağını öğrenir öğrenmez satın alınması talimatını verdiği belirtildi. Talimat üzerine İBB Dış İlişkiler Daire Başkanı Mehmet Alkanalka galeriyle telefonla temasa geçerek başvuruyu yaptı. Tablonun ilk olarak İBB’nin Saraçhane binasında sergileneceği öğrenildi. Fatih ve Cem OsVİBmseteanallnneildnbıiuiak,lrİl’aiastsrgaıeennsldbsdaaui?mkl’iVdBaaenennllelaeidlşneimikr,lanyilaanepsreıtlyleıd?i? tablosunun öyküsü... Venedikli ressam Gentilli Bellini’nin; Fatih Sultan Mehmet’i (14321481) oğlu Şehzade Cem’i ile gösteren resminin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce (IBB) satın alınmasına sevindim! HHH Bu tablonun, daha önce de Londra’da müzayedeye çıktığı nı Temmuz 2019’da, Cumhuriyet’te okurlarıma duyurmuştum... Adı açıklanmayan o zamanki ÖZGEN alıcısı, tabloyu yeniACAR den müzayede çıkarmış olmalı. Fatih’in ünlü resmi ise Londra’da “Victoria and Albert Müzesi’nde” sergileniyor. Bellini’nin “Fatih tablosu”, en önemli yapıtlarından biridir. Tablonun sağ alt köşesinde, Latin harfleriyle “25 Kasım 1480” tarihi görülür... HHH Geçen yılki müzayede haberimiz şöyleydi: “Bellini’nin (14291507), cam üzerine, yağlı boyayla yaptığı (33x45cm) boyutundaki, ikili portre ise ‘200 yıldır aynı ailece’ korunuyordu! 2015’te Sothby’s’te Londra’da müzayedeye çıkardığı tablo, 965 bin sterline (o zamanki TL değeri ile) yaklaşık 4 milyon liraya satılmıştı. Christie’s Müzayede Evi ise aynı tabloyu, bu kez 800 bin sterlin (TL’nin bugünkü değeri ile 5.7 milyon liralık) ön tahmini bir rakamla ve 2015 satış fiyatından daha düşük bir rakama ‘Londra Satış Haftası’ etkinliği içinde satışa çıkarıyor...” Kültür Bakanlığı dAhil, sanatsever zenginlerimiz, o zaman parmaklarını kıpırdatmamışlardı! HHH Venedikli ressam Gentilli Bellini’nin, Fatih Sultan Mehmet’i oğlu Şehzade Cem’i ile gösteren resmi Dönemin tarihsel olaylarına da sından önce, yeteneğinden emin kısaca göz atalım: olmak istemiş, Bellini’ye önce çe İtalya’da o tarihlerde çeşit şitli tablolar yaptırmıştı... li devletler vardı... Bunların en Bellini, bu amaçla İstanbul’da önemlisi Ve ki ilk aylarını saray nedik Dukalı da çeşitli insanların ğı idi... Venedik tablolarını yaparak ile “Barış Anlaş geçirdi. Bunlardan ması”, Osman biri “Oturan Kâtip” lılara büyük bir adıyla anılan tablo miktarda öde sudur... Boston’da me yapılmasını ki İsabella Gardner içeriyordu. Ay Müzesi’nde sergile rıca olağandı niyor... şı başka bir ko HHH şulu daha içeri Bu resimde, yordu! Fatih’in yanındaki Bu ko şehzade kim? şul; Fatih Sul Çeşitli evlikler ya tan Mehmet’in Fatih’in ünlü resmi ise Londra’da pan Fatih’in; Şeh portresini yap “Victoria and Albert Müzesi’nde” zade Mustafa Han, mak üzere sergileniyor. Cevher Sultan, Şeh Venedik’in en zade Cem Han, Şeh yetenekli ressamlarından birinin zade Beyazıt Han ve adları bilin İstanbul’a gönderilmesi idi! Bel meyen iki kızı daha vardı! lini, bu koşullar altında 1479 yı HHH lında İstanbul’a geldi. İstanbul’da Tablodaki ikinci kişinin Şehzade Fatih Sultan Mehmet’in ünlü Mustafa olduğu da söylenir... An portresinin yanı sıra birçok tablo cak, Şehzade Mustafa bu tablonun lar ve çizimler yapmıştı. yapımından 5 yıl önce ölmüştü! Fatih, kendi tablosunu yapma HHH Tablo ile bağlantılı geride iki Şehzade, Cem ve Beyazıt kalıyor... Beyazıt, “sancakbeyi” olarak, 27 yıl Amasya’da görev yükleniyordu... Bu görevinin son yıllarında, 1479’da İran’dan tüccarların mallarının yağmalanması ile de uğraşıyordu. Tablo 1479’da yapılmıştı! Bu durumda tablodaki kişi Beyazıt değil! Ayrıca, Amasya sarayında “mistik, yarı şairane bir yaşam sürdüğü” de biliniyor... HHH Kimileri de 2. kişinin Fatih’in gençliği olduğundan söz ederler... Olacak iş değil! Bellini, Fatih’in gençliğinde İstanbul’da değildi... Kaldı ki tablodaki gencin burnu Fatih’inki gibi kemerli değil... HHH Bellini tabloyu yaptığında, Beyazıt 30, Cem ise 19 yaşındaydılar. Tablodaki 2. kişi sakalsızbıyıksız, “çocuk” görünümlü... Bu durumda tablodaki kişinin Şehzade Cem olduğu iyice anlaşılıyor... HHH Bir de bu tabloların nasıl oluyor da Osmanlı toprakları dışına çıktığı tartışılıyor. Cem Sultan, Beyazıt ile kapışınca Rodos üzerinden İtalya’ya gitmişti. Bir olasılık bu tabloyu da beraberinde götürmüş olabilir... Kimi tarihçiler de, bu portrelerinin, “Sofu Beyazıt” diye de adlandırılan, resimden hoşlanmayan, daha dinsel bakışa sahip olan Beyazıt’ın saraydan dışarı çıkardığını yazarlar. Bu olay bile, tablodaki 2. kişinin Beyazıt değil, Cem olduğunu bir kez daha kanıtlıyor! HHH Osmanlı arşivi Bellini konusunda oldukça zayıf... Bu nedenle Roma ve Vatikan arşivlerini gözden geçirmek gerekiyor... Zor zamanlarda umut sözcüklerde Perşembe ve cuma... O iki gün 9. Türkiye Yayıncılık Kurultayı vardı... (O iki gün Barış’ları birbirinden ayırma kararı alındı ve uygulandı... “Üçünü salıverin, üçü biraz daha içerde kalsın!” Neden olmasın? Kura mı? Yazı tura mı?) Türkiye’den ve dünyanın birçok ülkesinden elliyi aşkın yazarçevirmenyayıncının katıldığı kurultay, dünyanın yeni gerçekleri karşısında masaya yatırıldı. Yayıncılığın sorunları, tüm ayrıntılarıyla tartışıldı... Elbet bütün bunlar dijital ortamda, çevrimiçi yapıldı... İki günde kurultayı 500 kadar insan izledi. Salon tutulup yapılsa 50 kişi ya izler ya izlemezdi!     (İki Barış: Barış Terkoğlu’nun tahliyesine, Barış Pehlivan’ın tutukluluğun devamına... Bir sonraki duruşma eylül ayına... Gözdağı sürsün diye mi?) Kurultay günlerinde tartışılan konu, telif haklarıyla ya da okuma kültürümüze ilişkin olsun, gözlerimi bilgisayar ekranına dikmiş, kulağım konuşmacılardayken bir yandan da iç sesim, vicdanım, yüreğim, hapishanede zulme uğrayan gazetecilerde, yazarlardaydı. O nedenle PEN Türkiye Başkanı olarak açılış konuşmalarından birini yapmam istendiğinde, pandemiden bin kat zararlı ve zalim öteki virüse, ayırımcılığa, nefret, kin, öfke ve şiddetle beslenen öteki virüse; zulme, haksızlığa, baskılara dikkati çekmem doğaldı. (Konuşmamın tümünü http://www.pen.org.tr/ de bulabilirsiniz) Herkes farkında Zaten tüm konuşmacılar da durumun farkındaydı. Yani, bu kurultayın “Dünyanın en büyük gazeteciler ve yazarlar hapishanesi” diye anılan Türkiye’de yapıldığının farkındaydılar. Belki de bu nedenle Amin Maalouf “derinlemesine düşünceyi, yararlılığı, işlevselliği” savunuyor; Amerikan Yayıncılar Birliği Başkanı Maria Pallante, “Okuma ve yaratıcılık, belgelemek, tarih ve siyasi kararlar için hiç bu kadar önemli olmamıştı” diye vurguluyordu. (Kurultayın ilk gününde gazetemiz yazarı Barış Terkoğlu, “açılan demir kapıdan geçip, duvarsız bir hapishaneye yürürken...” aynı gerekçelerle tutukluluğu süren arkadaşlarını hapiste bırakmanın acısını söylüyordu. Herkesin okuması gereken “İki gözün sığdığı pencere” yazısında: “Herkesin, her şeyi bildiği bu hikâyede ben yal nız istikbaldeki ışığı görüyorum. Bu ülke yalnız sınır boylarında duman çıkan bacalarda, çocuk seslerinin duyulduğu okullarda yaşamaz. Bir memleket dikene, ateşe ve demire çıplak elle dokunan aydınlarıyla da yaşar.”) Çocuk kitapları satışları arttı Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, kurultay günlerinde verdiği bilgiler arasında iki noktanın altını çiziyordu: Yayıncılık sektöründe online satışlar yüzde 100 artmıştı... Bir de: Evde kalınan süreçte çocuk kitabı satışları yüzde 200 artmıştı... Bunlar hepimiz için önemli veriler. Çocuk kitaplarının daha çok okunması, gelecek için, cehaletten uzaklaşmak için, ileride “aldatıldık” demeyi önlemek için en umutlu gösterge! Yeter ki alışmayın (Kurultayın 2. Gününde Barış Pehlivan’ın, yoldaşı Barış’a demir parmaklıklar gerisinden mektubu geldi... Barış Pehlivan bizler için OdaTV Genel Yayın Yönetmeni ve usta bir yazardan öte, aynı zamanda Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı yönetim kurulunda omuz omuza çalıştığımız bir nefer... Mektubunda şöyle diyordu: “İçeriden bakmayı da, dışarıdan görmeyi de, yarım kalmayı da çok iyi biliriz ikimiz de. Vedalaştık bağırarak. Ben yanınıza yoldaşımı uğurladım. Şimdi içeride daha güçlüyüm. Bu zulmü, o şiirdeki gibi bir gün mutlaka yeneceğiz. Siz yeter ki alışmayın!”) İki gün süren Yayıncılık Kurultayı’nı, bu iki günde birbirinden ayrı düşen iki Barış’ın yazılarındaki her satırı içselleştirerek yaşadım. Ortak anıları düşünüm, gülümsedim, bolca da ağladım (yaşıma verin!.) Murathan Mungan’ın harika konuşmasıyla sona eren kurultayın aksamadan, geniş katılım, değerli bildirilerle yapılabilmiş olması büyük bir başarıydı. Geleceğe umut veriyordu. Emeği geçen herkesi kutlarım. Sonuçlar önümüzdeki günlerde yayımlanacak. Bu zor zamanlarda umut sözcüklerdeydi, edebiyattaydı, kitaplardaydı. Umut, dikene, ateşe ve demire çıplak elle dokunan aydınlardaydı. Umut, siz okurların yeter ki, zulme, baskıya, ayırımcılığa alışmamasındaydı! İLK ARABALI KONSER DOĞULU’DAN ‘Türkiye, bir kriz ülkesi’ 9. Türkiye Yayıncılık Kurultayı, iki günün ardından sona erdi ORHUN ATMIŞ 9. Türkiye Yayıncılık Kurultayı’nda kapanış konuşmasını yapan şair Murathan Mungan olumsuzlukları sıralayarak “Savaştığımız tek salgın elbette COVID değil, cehalet salgını var, umarsızlık salgını var, kayıtsızlık salgını var, zulüm ve şiddet salgını var” dedi ama “Amacım karanlık, kötümser bir tablo çizmek değil” diyerek her şeye rağmen herkesin iyi yaptığı şeyleri yapmaya devam etmesi gerektiğini vurguladı. 58 konuşmacı Türkiye Yayıncılar Birliği’nin iki yılda bir düzenlediği Türkiye Yayıncılık Kurultayı’nın dokuzuncusu, 2526 Haziran tarihlerinde çevrimiçi olarak yapıldı. İki gün boyunca 6 oturumda yurtdışından 12, Türkiye’den 46 olmak üzere toplam 58 konuşmacı yer aldı. Kurultayda, COVID19 pandemisinin yarattığı sıra dışı bir dönemde yayıncılığın geleceği ve dijital seçenekler, telif haklarındaki olası gelişmeler, kitap tedarik zincirinde yaşanabilecek değişimlerin yanı sıra kitapta sabit fiyat sistemini oluşturmanın ve korumanın önemi ve Türkiye’de okuma kültürünün yeri konuşuldu. Kurultay, şair ve yazar Murathan Mungan’ın konuşmasıyla sona erdi. Kurultayın internet üzerinden yapılıyor olması, daha çok izleyiciye ulaşmasını sağladı. Türkiye Yayıncılar Birliği’nin YouTube kanalında kayıtlı olan ilk gün yayınını yaklaşık 48 saat sonun Murathan Mungan da 1600’den fazla kişi izledi. İkinci günün yayınını izleyen kişi sayısı 24 saat sonunda 1200 kişiyi aştı. 9. Türkiye Yayıncılık Kurultayı Online’ın kapanış konuşmasını yapan şair ve yazar Murathan Mungan, içinden geçilmekte olunan kriz karşısında sahip olunması gereken şeyin, gerçek bir “her şeye rağmencilik”, bir “iç güç” olması gerektiğini; herkesin iyi yaptığı işleri ödün vermeden daha da iyi yapmaya çalışması gerektiğini vurguladı. ‘Cehalet salgını’ Mungan şöyle konuştu: “Pek çok şey gibi bu kurultay da COVID19’un gölgesinde geçiyor. Üstelik bu sorun bugünden yarına çabucak çözülecek ve hayata kaldığımız gibi devam edecekmişiz izlenimi uyandırmıyor. Yeni virüsler ve yeni krizlerle bizi bekleyen bir sürecin işaretini bu işe aklı erenler söylüyorlar. Artık böyle bir şey olmamış gibi yapamayız. Yayıncılık dünyası da bu süreçte krizde. Ancak bildiğim kadarıyla yayıncılık dünyası hep krizde... Bu ölçüde hiçbir yerde değil ama bu ülkede zaten her şey çok krizde. Her şey çok çabuk kırılacak bir yapı gösteriyor. Hep irili ufaklı krizlerden geçiyoruz. Dahası, Türkiye’nin kendisi bir kriz ülkesi. Krizde olmayan bir şey var mı? Eğitimimiz krizde, adaletimiz krizde, ekonomimiz hep krizde, demokrasimiz hep krizde, gerisini siz çoğaltın. Bunun yanı sıra savaştığımız tek salgın elbette COVID değil, cehalet salgını var, umarsızlık salgını var, kayıtsızlık salgını var, zulüm ve şiddet salgını var. Amacım karanlık, kötümser bir tablo çizmek değil. Aslında tüm bunlar karşısında sahip olmamız gereken şeyin yalan yanlış umutlar değil de gerçek bir içgücü olması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Yani, her şeye rağmencilikten söz ediyorum. Sahip olmamız gereken şeyin bir iç güç olduğu kanısındayım. İçimizi güçlendirmek bence edebiyatın işlerinden de bir tanesi, politikanın işlerinden biri olduğu gibi. En son söyleyeceğim şeyi en başta söyleyeyim: Ben her şeye rağmen devam etmekten yanayım. Bugüne kadar neyi iyi yapıyorsak, aynı şeyi düzey yitirmeden, nitelik kaybetmeden, ödün vermeden daha iyisini yapmak şiarımız olmalı diye düşünüyorum. İnsanın sanata ihtiyacı var, düşünmeye ihtiyacı var, güzelliğe ihtiyacı var...” Koronavirüs salgını nedeniyle konserler de farklı bir hal aldı. Bu süreçte Türkiye’de ilk kez arabalı bir açık hava konseri, önceki akşam Yenikapı’da Kenan Doğulu tarafından verildi. İki buçuk saat sahnede kalan Kenan Doğulu, konser sırasında alana ilk gelen arabayı anons ederek içindekileri sahneye davet etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle