18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 28 HAZİRAN 2020 PAZAR PAZAR YAZILARI Sansür, ‘Streisand etkisi’ Demokratik bir hukuk devletinde ve sosyal refah ülkesinde yaşadığım için mutluyum. Mayıs ortasında Brüksel’de, SaintPierre Hastanesi girişinde sağlık çalışanları Federal Başbakan Sophie Wilmes’i sırtlarını dönerek protesto etti. Sağlık çalışanlarının bu tepkisinden hemen sonra federal hükümet geri adım attı. Belçika hükümeti, ülkenin sağlık çalışanlarını üzen iki kraliyet kararnamesini geri çekti. İkincil mevzuat, eyalet valilerinin sağlık çalışanlarına talepte bulunmalarını ve sağlık çalışanlarının daha önce sadece hemşirelerin yapabildiği görevleri yapmalarını sağlayacaktı. Normalleşme ve gevşeme sürecinin ilk adımında Başbakan “huzurevlerine ziyaretlerin serbest bırakıldığını” açıkladıktan hemen sonra, Flaman resmi televizyonu VRT Een’de huzurevleri çatı örgütü sorumlusu programa bağlanıp “görüşleri yok sayılarak alınan bu karara” ateş püskürdü. Kendilerinin ziyaretlere karşı olma gerekçelerini açıkladı. Program konuğu Federal Başbakan Yardımcısı Alexander De Croo, “Huzurevlerinden sorumlu bakan arkadaşımız Wouter Beke mutlaka sizin görüşünüzü dikkate alacaktır. Önceden istişare olsaydı tabii daha iyi olurdu. İletişim eksikliği tamamlanır” diyerek umut verdi. Huzurevi yöneticisinin dediği oldu ve ertesi gün ziyaretlere izin verilmediği açıklandı. Bunlar sadece iki örnek. Antidemokratik bir ülkede olsaydı protestocular ve itirazcılar kendilerini demir parmaklıkların arkasında Mayıs başında yaşanan bu bulabilirdi. “7 Haziran Pa durumu geçen günlerde De zar günü 10 bin kişinin Standaard gazetesi, kamu barışçıl bir şekilde yaptığı televizyonuna “siyasi mü ama daha sonra kontrol ERDİNÇ UTKU dahale” haberi olarak ya den çıkan gösteriye po yımladı ve yönetim kuru lis çok sert müdahale etti” diyeceğinizi lu başkanı Luc Van den Brande’nin ro biliyorum. Tabii ki Belçika dikensiz bir lünü “dikkat çekici” olarak nitelendir gül bahçesi de değil. Bazen Brüksel’in di. Muhalefet partileri televizyon yöneti sürrealizmin başkenti olduğunu tek minin haddini aştığını, programlarla ilgi rar tekrar gözümüze sokan gelişmeler li şikâyetlerin televizyonun ombudsma yaşanıyor. Bu ülkenin sansürü de bir nına yapılması gerektiğini vurguladılar. acayip oluyor örneğin. Tehlikeli bir emsal oluşturulmasından Tehlikeli bir emsal kaygılandıklarını dile getirdiler. Filozof Maarten Boudry, “VRT’nin esp Flaman kamu tele ri nedeniyle değil, hi vizyonu VRT’nin Canvas kanalında 30 Huzurevlerinde civli bir programı ziyaretler kısıtlandı. sansürlemek için si Nisan’da koronavi yasi baskı karşısında rüs ve ağız maskeleri yumuşak bir bez gibi nin konu edildiği “De büküldüğü için özür Ideale Wereld” adlı hi dilemesi gerektiğini” civ programında ko yazdı. VRT yönetimi nuk komedyen Geert nin Huijbrechts’e “Bu Hoste, “maske tak bir hiciv programı, biz mış bir şekilde en gü yönetim kurulu ola venli selamlamayı ırkçı Vlaams Belang rak program içeriklerine müdahale et partililerin yaptığını” söyledi. Sağ kolu miyoruz yanıtı vermeliydi” dedi. nu kafa hizasında ileriye kaldırdı, gök Vlaams Belang, “Sansür yapılmasını yüzünü gösterdi. Bu bir Hitler selamıydı. kendilerinin hiçbir şekilde talep etmedi Vlaams Belang kontenjanından VRT ğini, söz konusu kısmın arşive eklenebi yönetim kurulunda bulunan Jan Huijb leceğini” açıkladı. Partinin, “medyadaki rechts 4 Mayıs’ta VRT yönetimi ile te sansürün kınanması ve ideolojik çeşit masa geçti. Televizyon yönetimi jet hı liliğin azami ölçüde korunması” hakkın zıyla aynı gün özür diledi. Hatta bu da da meclise yasa teklifi sunması da “tam yetmezmiş gibi ilgili kısım arşivdeki Belçikalık” absürd bir vaziyet oldu. programdan çıkartıldı. Geert Hoste ise “Politik kabareci ola rak 25 yıldan fazla Belçika’daki gündemle ilgili espriler yapıyorum. Daha önce mim oyuncusuydum. 200 yıl önce mim, sanatçılar için düşüncelerini ifade etme yöntemiydi. Çünkü sahnede iktidardan önceden izin alınmadan hiçbir şey söylenemiyordu” diyerek tepkisini dile getirdi ve “Yaptığım tamamen hicivdi. Charlie Chaplin’in 1940 yılında ‘The Great Dictator’de yaptığı gibi bir hareketi taklit ettim” dedi. Hoste, yapılana tepki gösterdi ve yayının tamamen kaldırılmasını istedi. Hızlı yayılıyor Sansür girişimleri, sansürlenen materyale otomatik olarak daha fazla ilgi gösterilmesine ve daha hızlı yayılmasına yol açıyor. “Streisand etkisi” nedeniyle sansür ters tepiyor. (2003 yılında ünlü oyuncu, şarkıcı Barbara Streisand, Malibu sahilindeki lüks malikânesinin havadan görüntüsünü yayımlayan siteye ve fotoğrafçıya dava açar ve fotoğrafın siteden kaldırılmasını ister. Dava açılmadan önce 6 defa indirilmiş olan fotoğraf, sadece davanın açıldığı ay 420 bin defa indirilmiş. O günden sonra, bir bilgiyi yasaklamaya çalıştığınızda, o bilginin hızla yayılması durumuna “Streisand etkisi” deniyor.) Bu olaydan sonra Hoste’nin Hitler selamı videosu izlenme rekorları kırıyor. Şimdi Belçika’da “iki maskeli Vlaams Belanglının Hitler selamı” esprisini bilmeyen kalmadı. Bakın sansür sayesinde siz de öğrendiniz ! [email protected] Londra’da restorancıların yüzü güldü Yeni tip korona virüs sal gını (Co ÖZGÜR SARGIN vid19) sü recinde Türkiye’deki restoran sahiple ri ve çalışanları büyük ekonomik sıkıntılar yaşarken Londra’da ki Türk restoranları en kazanç lı günlerini geçiriyor. Salgından önce Londra’da eveişyerine ser vis yapan restoranlar içinde Çin li, Hint ve Türkler başı çekiyordu. Salgın yayılınca restoranlar müş terilere kapılarını kapadı ama ev lere yemek servisine devam et ti. Çin’den gelen virüs Çin res toranlarının imajını ciddi şekilde zedelediği için Türk restoranla rında adeta sipariş patlaması ya şandı. Londra sokakları pide, lah macun taşıyan kuryelerle doldu. Ancak Türk restorancılar açısın dan hikâyenin keyifli kısmı, İngi liz hükümetinin destek paketle riyle başladı. Ekonomik yardım Bunlardan biri, işyeri belediye vergisinin bu yıl için iptal edilmesiydi. İngiltere’de belediye vergisi, işyerinin bir senelik kirasının yarısı kadar tutuyor. Hükümet ayrıca işyerlerine geri ödemesiz nakit para desteği verdi. Bu yardım da işyerinin belediye vergisi olarak ödediği miktar kadar oldu. Önceki yıllarda yüksek belediye vergileri ödedikleri için hükümetten 25 bin Pound’a kadar karşılıksız yardım alanlar oldu. Bütün bu desteklerin yanı sıra hükümet, pandemi döneminde çalışmayanların işten çıkartılmaması için ücretlerinin yüzde 80’lik kısmını ödemeyi de üstlendi. Böylece garson, bulaşıkçı gibi bu dönemde çalışmayan personel “yük” olmaktan çıktı. Hükümet bunca yardımın yeterli olmayabileceğini düşünmüş olacak ki, ihtiyaç duymaları halinde isteyen bütün işletmelere, geçen yıl için ödedikleri verginin yüzde 25’i tutarında düşük faizli destek kredisi vereceğini açıkladı. Bu krediyi kullanıp web sayfalarını geliştiren, yemek kurye şirketleri kuran Türk restoran işletmecileri de oldu. Covid19 salgınında sadece restoran sahipleri değil İngiltere’deki Türk marketleri de kârlarını artırdı. Salgın döneminde market alışverişleri artarken diğer yandan ise kimi Türk marketinde birçok ürünün fiyatına zam yapılması tartışma yarattı. Salgın önlemlerinde kademeli açılmayla birlikte restoranlar da müşteri kabul etmeye başladı. BALIKÇILAR KURTARDI Arakanlı yaklaşık 100 sığınmacının içinde olduğu teknenin Endonezya sularında bozulmasının ardından yardıma bölgedeki balıkçılar yetişti. Yerel basında yer alan kimi habere göre, yetkililer koronavirüs kaygısını da gerekçe göstererek sığınmacılara yeni tekne ve yakıt, yiyecek verip onları yeniden denize bırakmayı planladı. Ancak sığınmacıları ölümcül şartta de niz ortasında terk etmeyen balıkçılar, aralarında 30 çocuğun da olduğu grubu kurtardı. Yetkililerin planını balıkçıların protesto ettiği belirtildi. Reuters’ın haberine göre, balıkçılardan biri “Herşeyden önce insanlık... Eğer hükümetin bu kişilere bakacak kapasitesi yoksa toplumumuz onlara yardım eder” diyerek tepkisini dile getirdi. Arakanlılar Ağustos 2017’de İslam cı Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu’nun karakollara saldırısına Myanmar ordusu ve Budist çetelerin sert yanıt vermesiyle iki ateş arasında sıkışmıştı. Şiddet, baskı olaylarıyla birlikte 900 bine yakın kişi komşu Bangladeş’e sığınmış durumda. BM’nin yanı sıra insan hakları alanında faaliyet gösteren pek çok sivil toplum kuruluşu Myanmar’ı, Arakanlılara karşı soykırım yapmakla suçlamıştı. Gitmek mi zor kalmak mı... Bali Adası’nda 11 Mart’ta Covid19’dan ölen ilk yaban önceki gün itibarıyla vaka sayısı 52 bini geçti, can kay cının 53 yaşında bir İngiliz ka bı ise 2 bin 720 olarak açık dın olduğu, Endonezya Dışişle GÜLSEREN landı. Halihazırda Güney ri Bakanı tarafından açıklanma TOZKOPARAN doğu Asya’nın en fazla Co sının ardından ülkedeki büyü JORDAN vid19 görülen ülkesi olduğu kelçilikler vatandaşlarını salgı teyit edilmiş durumda. na karşı uyarmaya başladı. Başlangıçta Önlemler her ülkedekine benzerdi, virüsün sıcağa dayanıklı olmadığı iddia okullar tatil, sokağa çıkma yasağı, sos sı böylece çürütülmüş oldu, dört mevsim yal mesafe, maske, 45 yaş altı işe gidi sıcak olan ülkeler de kendilerini hazırlık yordu. 50 yaş civarı evden çalışıyor, ki sız salgının içinde buluverdi. Ondan son mi zaman haftalık dönüşümlü olarak işe ra olaylar çorap söküğü gibi gelişti. ABD, gidiyordu. Avustralya, Kanada’nın da aralarında ol duğu bazı büyükelçilikler, Endonezya’da Canlı yayınla nikâh ki sağlık hizmeti kalitesi, yeterliliği, test Alınan önlemlerden en çok etkilenen imkânları gibi faktörleri göz önüne ala sektör düğün organizasyonları ve evle rak vatandaşlarının güvenliğini sağlamak necek çiftler oldu galiba! Salgının başı açısından pandeminin ilk günlerinde ül mart ayında düğünlerin ertelenmesi öne kelerine dönmelerini istedi. rildiyse de yasaklanmadı, önlemler alı İngiliz Büyükelçisi sosyal medyadan narak düğünler devam etti. Davetlilerini seslendiği vatandaşlarına “Biliyoruz bu sık sık maske kuralını deldiğinin gözlen güzel ülke birçoğunuzun ikinci evi oldu. mesi üzerine, polisin düğün düğün gezip Şu anda dünyada yaşanan salgın ve be maskesosyal mesafe kontrolü yaptığı lirsizlik içinde ne yapacağınıza karar ver görüntüler basına yansıdı Diyanet İşleri menin zor olduğu günler yaşıyorsunuz. Başkanlığı’nın yayımladığı evlenme ista İş, aile, arkadaşlar, gitmek ve kalmak tistikleri bu süreçteki farkı gösteriyor. arasında seçim yapmak zor! Ancak önü Mart’ta 106 bin civarında olan nikah müzdeki birkaç ay içinde İngiltere’de ol sayısının önlemler sonrası nisanda 50 mak istediğiniz bir durum varsa şimdi bine, mayısta ise 12 bine indiği kayde hâlâ uçuşlar mevcut ve fırsat varken git dilmiş. Nikâha en fazla 10 kişi katılması menizi öneriyoruz” diyordu. Her türlü so nı getiren sınırlamadan sonra, tarihi er ru için çağrı merkezi ve sosyal medya telemek istemeyen müstakbel çiftler ni hesaplarına yönlendiriyordu. kah tarzını değiştirip, şaşalı düğünler ye ABD Büyükelçiliği yetkilisinin de ben rine daha mütavazı nikâh törenlerine ra zer mesajları gündeme yansıdı. Ülkede zı oldular. kalanların sağlık hizmetlerine ulaşmak Endonezya’da tanıdığım Dorothy’nın ta zorluk çekebileceğinin yanında siste kızı Jessica da onlardan biriydi. Anne me fazladan yük olabileceğine atıf yapa sinin deyimiyle 4.4.2020’de prensesle rak “Eğer kendinizi, ailenizi, arkadaşları re yakışır şahane bir düğün planlanmıştı, nızı, sağlığınızı ve Endonezya’yı düşünü davetiyeler dağıtılmış, gelinlik ve her tö yorsanız şimdi dönün” diyordu. ren için ayrı özel kıyafetler dikilmişti. Ge Birçok yabancı önerileri dikkate ala lin görün ki dillere destan olacak bu dü rak apar topar ilk bulduğu uçakla ülke ğün de zorunlu olarak iptal edildi. Jessi sine döndü, kalanlar da vardı. Ne var ki ca ve eşi, yalnızca ailenin olduğu küçük Covid19’un hızına erişilemiyordu, dün bir nikâh töreniyle dünya evine girdi. yayı kasıp kavuruyordu... Endonezya’da Jesica, ilerde torunlarına ballandırarak da aynı hızla ülkenin en ücra köşesine anlatacağı bu hikâyeyi, o kadar bekle kadar yayıldı. 260 milyon nüfuslu ülkede meden önce YouTube kanalında herkes le paylaştı. Başka bir genç çift de çözümü nikâhtan canlı yayın yapmakta bulmuştu. Covid günlerinde evlenmenin ayrıcalığını kaçırmayan Amelia ile Rongo’nun nikâhı basın aracılığıyla ilgi uyandırdı. Haziranda planlanan, 700 kişi davet edilmiş geleneksel Endonezya düğünlerini işlerin değişmeyeceğini anladıklarında 1 hafta öncesinden iptal ettiklerini duyurmak zorunda kalmışlar. Yedi yüz yerine 20 kişi ile gerçekleşen nikâh törenini canlı yayında sevenleriyle paylaşmışlar. Her iki tarafın da düğün hazırlıklarına harcadığı 14 bin dolar ne yazık ki boşa gitmiş, geri alınamamış. Bu şekilde nikahtan canlı yayın bir alternatif olarak ortaya çıktı. Ülkede hayat 15 Haziran’dan itibaren yavaş yavaş normale dönerken Garuda Havayolu mayıs ortasında iç hat uçuşlarını önlemlerle başlatmıştı. Çok geçmeden yolculardan şikâyetlerin geldiği gündeme yansıdı. Kimi maskeli oldukları için hosteslerin yüzünü görmediklerini, gülümseyip gülümsemediklerinin anlaşılmadığını ve bundan rahatsız olduklarını söylüyordu!.. Bunun üzerine Garuda yetklililerinden çözüm arayışında oldukları, yolcuları rahat ettirmek için en iyisini yapacakları açıklaması geldi. Bakalım çözüm ne olacak!.. Arabasız gün... Yeni normale dönüş yapan Cakarta, 15 Mart’ta ara verdiği Arabasız Gün’e geçen pazar tekrar başladı. Bu günde sabahtan öğlene kadar şehrin ana caddeleri trafiğe kapalı olur, halk trafiksiz yollarda rahatça yürür, koşar ve bisiklet sürebilir. Üç aydır mevcut olan yasağın kalkmasıyla, kendilerini pazar günü dışarı atan halkın oluşturduğu kalabalıklar ve sosyal mesafenin hiçe sayılması, yasak olduğu halde 12 yaş altı çocuklar ve 60 yaş üstünün de sokağa dökülmesinin vaka sayısını artırmasından endişe ediliyor. [email protected] Adadaki krallığını bir canavar koruyor İngilizcede bir deyiş var, “news junkie” di yorlar haber müptela sına. Bu kimdir derse niz, Edmonton’da par makla beni gösterebilirsiniz, bir de 60 yıl MAHMUT ŞENOL lık Liverpool göçme ni komşum, İngiliz Mr. Harold’un eşi Thelma’yı. Bir farkla ki, ben sağcı solcu demeden bütün gazetelere aboneyim, Ba yan Thelma buranın “Cumhuriyet”i diyebileceği miz Globe&Mail gazetesi okurudur. Thelma öğretmen emeklisi, ona baktıkça İn giliz çağdaş klasik edebiyatçılarından Muriel Spark’ın “Miss Jean Brodie’nin Baharı” başlık lı romanındaki idealist roman kahramanını gö rüyorum. Kocası Mr. Harold onun kadar news junky değil, haber değiş tokuşunu eşiyle ben ya pıyorum. Türkiye’nin en eski ulusal gazetesine yazı gönderdiğimi bildiğinden, Kanada’da sanki kuş uçsa ondan kaçmazmış gibi, sık sık ilgilene ceğim konuları bana söylüyor. Yine öyle yaptı, elindeki gazeteyi aramızdaki tahta perdelerin üzerinden gösterip “Tam sen lik bir konu, bunu kaçırma!” dedi, ne yazdığımı, nasıl yazdığımı da biliyor. Kanada’nın büyük göl lerinden Okanaga’daki ıssız bir adayı satın alıp orada kendi egemenliğini kurmaya kalkışan, devlet ona az gelir, imparatorluğunu ilan etmeye hazırlanan bir işadamının hikâyesiydi. Çevrecilerin tepkisi Ben sabah alışverişe giderken, araç radyosunun ibresi sürekli haber kanalına takılı kaldığı için, bizdeki bir zamanların TRT’sini anımsatan buradaki CBC radyo kanalında dinlemiş, hafızama kazımıştım bile. Bayan Thelma’yı kırmamalı, yeni duymuşçasına ondan dinledim. 1970 başları; Lübnan asıllı Hıristiyan Araplardan Eddy Haymour adında bir işadamı İngiliz Kolombiyası (B.C) eyaletinde bulunan göldeki 34 dönümlük en büyük adayı satın almıştı. Adanın ismi kulak tırmalayıcı: Çıngıraklı Yılan Adası! İsmiyle müsemma, bu adada gerçekten yılan kaynıyor, adayı satın alınca Eddy bunları zehirlemiştir; bu çevrecilerin tepkisine yol açar, sivrisineklere dahi ilaç sıkmayan yerel hükümeti de harekete geçirir. Cezalar, davalar, vs. Bu gölün bir de canavarı var: Ogopogo! Biz ondan geçen yaz bu sayfada bahsetmiştik; onu gerçekten gören yok ama herkes gördüğüne inanıyor. İşte bu Ogopogo, ah keşke vermez olaydık ama bir kere bizim Kızılderili diye ad verdiğimiz Kanada yerlilerinin inancına göre, bu kurak çorak adanın altındaki bir mağarada yaşıyormuş. Dalgıçlar defalarca dalıp çıktılar, adanın altında gizli geçitler aradılar, “Açıl susam açıl” dediler, kapı açılmadı, girişi bulamadılar; ama olsun, Ogopogo burada yaşıyor ve efsane gün gelir insana lazım olur. Ada, Lübnanlı Eddy satın aldıktan sonra bir yangın atlatıyor, şimdi kurak çorak bir yerdir. Yangını burada otel yapmak için bilerek çıkarttı diyenler de var... Bay Eddy, burada bir Arap dünyası kurmak istiyor, derhal inşaat malzemeleri getirip, önce Mısır piramitlerinin bir replikasını buraya dikiveriyor, bu banel, estetikten yoksun beton yığını için yapı izni almamıştır, fakat takan kim, onun amacı PanArabik hayal dünyası kurmaktır; ardından başka şeyler de yapacaktır ama yerel hükümet projeyi durduruyor. Eddy, bu ada benimdir, ana karayla bir ilgisi yok, size ne dese bile, dinlemiyorlar. Elçiliğe baskın... 1955’te Lübnan’dan cebinde sadece 17 Dolarla gelen Eddy, evvela berberliğe başlamıştır. Sonra berber dükkânları zinciri açar. Kanada ve ABD’de berberlik, kuyumculuk gibi ince zanaattır; İtalyanların, Yunanın ve Lübnanlının elindedir. Hep derim, bizim berberlerimiz buraya gelse, paraya para demez. İşte bu nazik sanatı elinde tutan Eddy, kısa sürede milyonlara para diye burun kıvırıyor. Eddy’nin hayat hikâyesinin bundan sonrası ilginç. Öyle ki, yakın zamanlarda yaşamını anlatan bir belgesel dizi bile yapıldı. Eddy’nin ruh sağlığı meşkuk’tur. Karısından ayrılıyor, çocuklarını kaçırıyor, adasına el koyuyor Kanada hükümeti bu arada. Eddy, Lübnan’a geri gidiyor 1976’da; İç savaştan hemen evvel. O sırada Beyrut’taki bakkallarda Kalaşnikov ve A47 tüfekleri veresiye satılmaktadır. Silahlanıyor, gidip Beyrut’taki Kanada Elçiliği’ni basıp diplomatları ve 34 çalışanı tutsak alıyor; neyse ki, kansız belasız sonlanıyor rehine olayı ve teslim oluyor. Enteresandır, Kanada, denizaşırı ülkede olan bu rehine olayında davacı taraf olmuyor; Eddy elini kolunu sallayarak tekrar Kanada’ya geri dönüyor. Lübnan mahkemeleri de ortalığı karıştırdın diye zabıta cezası gibi 200 Dolar makbuz kesiyor; hepsi bu. O zamanlardan beri Çıngıraklı Yılan Ada davası sürmektedir. Ada ona ait, isterse devlet bile kurar; bu anlamda hukuku kurcalarsanız örnek çok: Manş Denizi’nde Nazi uçaklarına karşı deniz ortasında inşa edilmiş eski bir İngiliz savunma kulesine 1967’de çıkıp, orada 2 futbol sahası büyüklüğündeki bu beton mekânda Deniz ÜlkesiSea Land Krallığı’nı kuran emekli yüzbaşı Roy Bates’ın kendisini Kral, eşini de Kraliçe ilan ettiğini hatırlamalıyız. Dünyanın her yerinden bu saçmalığa inanmış binlerce yurttaşı da var, geçersiz pasaport verse bile, iyi kötü devlet işte. Eddy’ye bu akılları veren birisi olmalı. Şimdi 85 yaşındayken, bunamadıysa “Ada benim toprağım, orada istediğimi yaparım, size ne” diyor. Eddy’nin asıl adı da Muhammet’tir, babası Müslüman, annesi Katoliktir. Adasına adım atamayınca, tam karşı kıyıda satın aldığı arazide şato inşa etmiştir, şimdi oradan dürbünle adasını seyretmektedir. Olmayan krallığını da şövalye ilan ettiği canavar Ogopogo’ya emanet bırakmıştır. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle