23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DIZI/HABER TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 9 12 HAZİRAN 2020 CUMA PANDEMININ ÇALIŞANLARA ETKISI SALGINDA IŞINDEN OLAN YUSUF DEMIR, YAŞADIĞI SIKINTILI GÜNLERI ANLATTI Bir lokma ekmek yoktu RAKAM DEĞİL İNSAN 2 Koronavirüs mağduriyeti, istatistiklere sadece ölüm ya da vaka sayısı olarak değil, işsizlik, yoksulluk olarak da yansıdı. Türkiye, Yusuf Demir’i İŞKUR önünde ekmek parası için koştururken tanıdı. Bir televizyon kanalında akan gözyaşları yürekleri dağladı... Yusuf Demir’in Ankara’daki evine konuk olduk... İPEK ÖZBEY MUSTAFA K. ERDEMOL Yoksulluk öyle bir şeydir ki, insanın gözlerine koca bir umutsuzluk yerleştirir... Yoksulluk herkes gibi nefes almaktan, herkes gibi uyumaktan alıkoyar insanı... Derdini anlatsan bir türlü, anlatmasan başka... Ağlasan, çaresizliğini haykırsan gururundan olursun, içine atsan öfken kabarır.. Victor Hugo’nun sözündeki gibi: “Öyle alçak bir kapıdır ki açlık, geçilmesi zaruri oldu mu, insan artık ne kadar büyükse, o kadar çok eğilir.” 36 ay taksitli buzdolabına bazen bir domates bile koyamamaktır yoksulluk... Bazen ekmeğin küflenmemiş yerini bulup çıkarmak, fatura korkusundan posta kutusuna bakamamak, banka birikmiş borçları isteyecek diye telefonu sessize almak, bazen de yardım kuyruklarında kimse seni görsün istememektir... Daha acısı, oyuncak ister diye çocuğu, ancak uyuyunca eve girebilmektir yoksulluk... Her felaket önce yoksulu vurur... Üç kuruşluk ekmeğine darbe olur... Yangında ilk gözden çıkarılacaktır onlar... Yok sayılırlar, görmezden gelinirler.. Ama ne zaman bir kanal haber bülteninde, yoksulun gözyaşı akar, işte o gün “pamuk şefkatler cebe” kampanyası başlar. Salgını işsiz geçiren 3 milyon 971 bin kişiden biri olan Yusuf Demir’in hikâyesi de “Rakam Değil, İnsan” yazı dizimizin ikinci gününde böyle bir trajediyi yansıtıyor.. Urfalı Yusuf, 25 yıl önce askerlik için Ankara’ya geldi. Kendisi Bahçelievler, eşi Keçiören’deydi... Çarşı iznine çıktığında tanıştılar, konuştular, anlaştılar. Evlenmek istediler, Sevda’nın ailesi gördü, istemedi. Sebep yoksulluktu... Yusuf kararlıydı, vermezlerse kaçıracaktı... İnat edip evlendiler... İki çocukları oldu... Şimdi biri üniversitede, ötekisi daha 11 yaşında... NECATİ SAVAŞ “700 lira kira veriyoruz. Eşimin kazancı kira ve aidata gidiyor... Doğalgaz, elektrik ödeyemiyoruz...” diyor Yusuf Demir, üç aydır ödeyemediği faturalarını gösteriyor. Dokuz icra var Yusuf garsonluk yapıyor, eşi asgari ücretle bir temizlik şirketinde çalışıyor. “Ailelerimizin durumu kötü ama 25 yıldır çalışıp çocuklarımı kimseye muhtaç etmedim. Ta ki koronaya kadar... çok zor duruma düştüm... İnsanın birikmişi olmayınca, üstüne bir de borcu varsa, evi kira, çocukları okul çağındaysa hayat çok ama çok zorlaşıyor. İnanın İpek Hanım, intiharı bile düşündüm. Çaresizlik çok kötü bir şey, Allahım kimsenin başına vermesin. Çocuklarımın istediğini alamadığım zaman canıma kıymak istedim” diyor... Üstüne basa basa çocuklarına hiç haram para yedirmediğini söylüyor ama helaline de ulaşamıyor artık... “Eşim her zaman söylüyor, ‘Senin işin varken evine dört dörtlük bakan insansın, üzülme’ diyor ama insan kalbine söz dinletemiyor, çaresizlik çok fena İpek Hanım...” O güne, yani FOX TV Ana Haber bülteninde herkesin Yusuf Demir’i O sabah uyanıyorlar... Eşi Sevda tanıdığı güne gidelim... Neden çay Hanım temizliğe gidiyor yine... Ken satmak için İŞKUR’un oraya gitmeyi disinin işi gücü yok... Salonda tele tercih etti? Anlatıyor: “Aslında ora vizyona bakıyor... Küçük kızı uya da bir park var, ben oraya gitmiş nıyor ve dolabı açıyor. Dolap bom tim. İŞKUR’un önünde boş... Babasına koşuyor ki kuyruğu görünce kız: “Baba evde bir lokma termosumu alıp, oraya Çaresizlik ekmek yok, ben ne yiye yöneldim... Ben de önceden buraya başvurdum ama yardım alamadım.” Koronavirüs memleke çok kötü. Allah kimsenin başına ceğim!” FOX TV Ana Haber bülteninde Yusuf’un içi yanıyor: “Ekmek alacak param yok, kızımın te ulaştığından beri iş vermesin. bakışını hayatımın sonu siz. Ekmek kapısı kapanmış, haliyle o da işinden olmuş. “Şimdi açıldı, geri gittim, ama pandemi nedeniyle iş yok... Dört se Çocuklarımın isteğini alamadığımda canıma kıymak na kadar unutmayacağım.” O anda aklına geliyor, termosa çay koysa, gidip parkta satsa... Eşini arıyor... Ama evde ter nedir zaten sigortasız ça istedim. mos yok, zaten eşi de lışıyorum. Üzerimde do “Ramazan ayında her kuz icra var, toplamı 50 kes oruçlu Yusuf, kim bin lira... O icraları gören beni sigor senden çay satın alır. ta yapmıyor maalesef. Alacaklılar iş Milletin cebinde para yok, oradaki yerine gelir de rahatsız ederler diye insanlar zaten aç, ekmek peşinde iş çekiniyorlar herhalde.” arıyor...” diyor. Üstteki fotoğraf televizyondan alınmış bir ekran görüntüsü... Türkiye’nin Yusuf Demir’in acısına tanık olduğu günün fotoğrafı... Yusuf dinlemiyor, bir koşu komşusuna gidiyor. Termosunu ödünç alıyor. İçine çayı dolduruyor, doğru İŞKUR’un önüne... Üç, dört çay satınca, “Hah diyor, kızımın ekmeğini götürebilirim...” O anda televizyonların muhabirleri geliyor kuyruğun önüne... Yusuf Demir’e mikrofonlarını uzatıyorlar... Çaresiz adam, o sabah yaşadıklarını en içten haliyle, gözyaşlarıyla anlatıveriyor... Akşam olup da ana haber bülteni yayımlandığında artık onu herkes tanıyor... O gün 17 lira kazanıyor... Ekmek alıyor, bir tane ramazan pidesi, yoğurt ve bir de yol parası... Ancak yetiyor ... Dalga geçenler de oluyor. Hani diyorlar ya “koronavirüs insana çok şey öğretecek” diye, istemeyen öğrenmiyor... Biri “Bu virüste çay mı satılır” diye makaraya alıyor... “Yazık, yoksul bile yoksulun halinden anlamıyor!” diyor. 15 bin lira yardım geldi Ertesi gün telefon çaldığında umutlarının yeşerdiğini, hayata başka bir pencerenin açıldığını görecekti Yusuf. Hayırseverlerden 15 bin liraya yakın para geliyor. Bankalara yetmiyor, ama hiç değilse elden aldığı borçları kapıyor.. Ankara Büyükşehir Belediyesi, gıda yardımı yapıyor. Bir ay önce başvurduğu 1000 liralık devlet yardımı da tesadüf bu ya, yayından sonra çıkıveriyor. “Yalnız olsam inanın gider sokakta yatarım. Ayakkabı boyacılığı yaptım, simit sattım, helal paramın peşinden koştum. Dilencilik yapmadan evime her zaman para götürdüm, evlatlarımın karnını her zaman doyurdum. Ama şimdi...” diyor, yutkunuyor... Ufak tefek, tertemiz yüzlü bir adam... Ankara’nın Keçiören ilçesinde, bir bodrum katında oturuyor... O yutkununca, siz de susuyorsunuz... Kelimeler yetmiyor, ne diyeceksiniz ki? Çalıştığı yerlerde onu çok sevdiklerini anlatıyor, “Sabah 9’da gider, gece 12’de eve dönerim” diyor... Zaman zaman ağlıyor, hayalini anlatıyor: “Şu borcum bir bitse, bir SGK’li olabilsem, beş yıl sonra da emekliyim!” SGK’li işe girmek, üstündeki borcu temizlemek... Eskisi gibi evine ekmek götürebilmek istiyor... YARIN: Kargo işçisi Fikret Yalçın Evden çalışmak kaygıyı artırdı Koronavirüs nedeniyle değişen yaşam şekli, insanların psikolojisini etkiliyor. Bu doğrultuda Bahçeşehir Üniversitesi Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (BAUPAM) bünyesinde Psikoloji Bölümü Öğr. Üyesi Dr. Doruk Uysal, Irak ile lisans öğrencileri Beyza Dede ve Nehir Demir tarafından yürütülen araştırmanın sonuçları açıklandı. Araştırmada, çalışan bireylerin Covid19 pandemisinde iş ve aile temelinde yaşadıkları rol karmaşası ve bu süreçte yaşadıkları psikolojik durumları ele alındı. 26 Nisan 2020 ile 6 Mayıs 2020 tarihleri arasında yapılan araştırmaya, 318 çalışan katıldı. Evde çalışanlarla işyerine gitmeye devam edenler karşılaştırıldığında, evde çalışanların daha kaygılı oldukları ve işe gidenlere oranla daha fazla işaile rol karmaşası yaşadıkları ortaya çıktı. Duygusal tükenmişlik Katılımcıların yüzde 60’ı işyerinden psikolojik destek alırken, bu uygulamanın genel olarak işyeri tarafından çalışanın aranması, sağlıklarının sorulması, izin ve esnek çalışma desteğinin verilmesi şeklinde olduğu ifade edildi. Destek alan çalışanların, almayanlara oranla daha az stres ve kaygı duydukları belirtildi. Yüzde 53 oranında kadınların yer aldığı araştırmada kadın erkek çalışanlar karşılaştırıldığında, kadınların erkeklere göre daha yüksek oranda evde tükenmişlik yaşadıkları belirtildi. l Haber Merkezi ÇOCUK BAKIM KURULUŞLARI ‘Normalleşme’ 15 Haziran’da başlıyor Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, koronavirüs salgınına karşı “normalleşme” kapsamında 15 Haziran’dan itibaren koruyucu aile, evlat edinme ile SED başvurularına ilişkin sosyal inceleme süreçlerinin başlayacağını duyurdu. Halihazırda bu hizmetlerden yararlanan çocuklar da aile yanında izlenecek. Öte yandan, 15 Haziran’dan itibaren iller arası koruyucu aile ve çocuk eşleştirmeleri ile çocukların il içi ve dışı tertip ve nakil durumlarının değerlendirilmesine yönelik süreçler de uygulamaya alınacak. Çocukların yakınlarına izinli gidebilmesi ve aileye dönüş çalışmaları da başlatılacak. Koruyucu Aile Eğitim programları ise 1 Temmuz’dan itibaren uygulamaya alınacak. Devlet korumasındaki çocuklar sosyal, kültürel, sportif ve kamp etkinliklerine de 1 Temmuz’dan itibaren katılabilecek. Kuruluş bakımındaki çocukların yakınları tarafından ziyaretine 1 Temmuz’dan itibaren izin verilecek. Çocukların ve personelin gün içindeki periyodik sağlık ve ateş kontrolleri devam edecek. Salgın nedeniyle oluşturulan acil müdahale ekipleri ile karantina/izole birimleri de hizmetlerini sürdürecek. Dışarıdan gelen ve izinden dönen çocuklar 7 gün gözlem altında tutulduktan sonra odalarına alınacak. l ANKARA/Cumhuriyet PROF. DR. MEHMET CEYHAN: Aşıları ihmal etmeyin Yüzüğünü satıp Her gün elektriği mi kesecekler, suyu mu kesecekler, onu düşünüyorum. O günlerde başvurmadığımız yer kalmadı... Hep aynı şey yazıyor: Süreç devam ediyor... 45 yaşındaki Yusuf Demir’in yaşadıkları, çizilen ekonomik tablonun aksine, sokakta yaşanan geçim derdinin hangi boyutlarda olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu süreçte en çok etkilenen sektörlerden biri yemeiçme sektörüydü... Restoranlar, kafeler kapandı... Demir, çalıştığı lokantanın dışında bir de dışarıda işlere gittiğini söylüyor. Ancak koronavirüsle o işler de kesilmiş... para gönderen oldu Demir ailesini en çok hayatında hiç görmediği, uzaklardan arayanların yardım eli uzatması etkiledi... Eşinin çalıştığı yerde, “Gazetelere çıkmışsın, şöhret olmuşsun” diye alay edenlere çok kırılmışlar... Bir üst komşusu... Televizyonda gördük bile demeden “Bu bizim ramazan erzağımız, her sene dağıtıyoruz, bu da sizin nasibiniz” demiş ve gitmiş... Yusuf anlatıyor: “Arada bizi kıranlar, karnımızın açlığını duymayanlar oldu ama inanın dünya üzerinde bu kadar iyi insanın olduğunu da bilmiyordum. Kimse kimseye karşılıksız bir şey yapmaz diye düşünüyordum. Hiç tanımadığımız in sanlar, telefonla arayanlar oldu. Zannedersin canciğer arkadaşım, ‘Üzülme kardeşim, bugünler geçecek’ diyenler... Beraber ağladık... Herkes pandemi sürecinin geçeceğini söyleyerek teselli etmeye çalışıyor. Aslında sen de biliyorsun bunu. Ama hani derler ya bıçak kemiğe dayandığı zaman elin ayağına karışır, ne yapacağını bilmezsin.. Her gün, elektriği mi kesecekler, suyu mu kesecekler, onu düşünüyorum. O günlerde başvurmadığımız yer kalmadı... Hep aynı şey yazıyor: Süreç devam ediyor... Süreç devam ediyor da, hayat da devam ediyor, ben nasıl yaşayacağım...” Bir gün İstanbul’dan bir kadın arıyor, “Benim param yok ama şu an kuyumcudayım, yüzüğümü sattım sana parasını göndereceğim” diyor... Bin lira geliyor.. Sincan’da bir teyze hoşaf ve tarhana yolluyor. Halı gönderen bile oluyor. Kazağını veren... Hatta o kazağı şimdi küçük kız giyiyor. Bir tek kim mi aramıyor, zenginler!.. Bu da beni şaşırtıyor... Televizyon kampanyalarında birbiriyle yarışan ünlüler, hali vakti yerinde olanlar, Yusuf’un gözyaşlarına neden kayıtsız kalıyor, bilinmez... Demir ailesi eski günlerine dönmek istiyor... Kızlarının, “Baba evde ekmek yok” demediği günlere... SİBEL BAHÇETEPE Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, koronavirüs salgını sürecinde rutin aşıların zamanında yapılmasının önemine dikkat çekerek “Çocukların aşılarının zamanında yapılması çok önemli. Aşıların zamanında yapılmaması salgın sonrasında daha büyük sağlık sorunlarına neden olabilir” uyarısında bulundu. Prof. Ceyhan, dünyada şu ana kadar halk sağlığı alanında gerçekleştirilmiş 10 büyük keşifte aşının birinci sırada yer aldığının altını çizdi. Ceyhan, “Covid19 salgınında gördük ki bir hastalığın mevcut aşısının olup olmaması o salgının büyüklüğünü ve dünyada oluşturduğu tehlikeyi çok ciddi oranda etkiliyor. Çocukların aşılarının zamanında yapılması çok önemli. Aşılar hemen etkisini göstermediği için salgın bittiğinde yapılması, çocukların başka tehlikelere açık olmasına neden olabilir. Dolayısıyla bu dönemde bile aşılama hizmetlerinin devam etmesi gerekiyor. Bakanlık şemasında yer alan 13 aşıyı zamanında yaptırmalıyız” diyen Ceyhan, çocukluk çağı aşıları sayesinde sadece Türkiye’de yılda yaklaşık 14 bin, dünyada ise her yıl 23 milyon ölümün engellendiğine dikkat çekti. Bu arada Sağlık Bakanlığı, aşı takviminde değişikliğe giderek, 1’inci ve 8’inci sınıf okul aşılamalarının, aile hekimliği birimlerde uygulanmasına karar verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle