28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 3 MAYIS 2020 PAZAR EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ HABER Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Hüseyin Özbek uyardı: Tasfiye mi amaçlanıyor? n Bu düzenlemeyle yargı bağımsızlığına yeni bir gölge daha düşmez mi? Yargı bağımsızlığının ön koşulu, baroların ve TBB’nin yürütme karşısındaki bağımsızlığının korunmasıdır. Türkiye; demokrasi liginde kalmak, hukuk devleti olarak anılmak, çağdaş dünyadaki itibarını korumak istiyorsa, baroları etkisizleştirme, yürütmenin uyumlu birer unsuru haline getirme düşüncesinden vazgeçilmelidir. Yürütmenin uysal bir parçası, adeta mütemmim cüzü haline getirilmesi halinde barolar, Türkiye içinde ve dışında saygınlık ve güven kaybına uğrarlar. Barolar ve TBB’nin, siyasi gücün müdahalesi ve yönlendirmesi dışında gerek mesleki faaliyetlerini gerekse hukukun üstünlüğü ve insan hakları mücadelesini özgürce yürütebilmesi halinde, ülkemizin içeride ve dışarıdaki saygınlığına ciddi katkıları olur. ‘Engeller kaldırılmalı’ n Baroların ve TBB’nin bu süreçteki tutumu ne olmalı? Barolar ve TBB, avukatların acil çözüm bekleyen ekonomik, mesleki sorunları üzerinde yoğunlaşmalıdır. Yargının üç kurucu unsurundan biri olan avukatların, avukatlığın, savunmanın önündeki her türlü engelin kaldırılması için 150 bin avukatın örgütlü gücü olduğunu muhataplarına hissettirmelidir. Hukuk dışı uygulamalara, her türlü antidemokratik tutuma karşı, gücünü meslektaşlarından alan hukuki bir duruş sergilemelidir. Hukukun üstünlüğüne aykırı uygulamalara, insan hakkı ihlallerine karşı yasal yollardan mücadele etmelidir. TBB ve barolar, yürütmenin hukuka uygun tutum ve icraatını hiç kuşkusuz benimser, saygı duyarlar. Fakat siyasi ikti BARIŞ DOSTER İktidar bloku ve Ankara Barosu arasında yaşanan gerilim ve sonrasındaki gelişmeler, bir kez daha yargı ve yürütme arasındaki ilişkiyi gündeme getirdi. Ardından, iktidarın sumen altında tuttuğu, baro ve Türkiye Barolar Birliği (TBB) genel kurullarında uygulanan seçim sisteminin değiştirilmesine yönelik adımın TBMM’de atılacağı basına yansıdı. Biz de yapılmak istenen düzenlemenin amacını, TBB Başkan Yardımcısı Av. Hüseyin Özbek’e sorduk... darın her icraatının alkışçısı, onaylayıcısı olmak, hukukçuların, hukuk kurumlarının işi değildir. n Kuvvetler ayrılığı ilkesi niçin bazı kesimleri rahatsız ediyor? Modern devlet kurumsallığının klasik tanımında kuvvetler ayrılığı önemli yer tutar. Demokrasi ile yönetilen bir devlette yasama, yürütme, yargı üçlüsünün, birbirinden bağımsız, birbirini dengeleyici denklemi esastır. Yasama organı parlamento, yürütme organı iktidar hiyerarşisi, yargı organı her dereceden mahkemelerdir. Yargısal faaliyetin (muhakeme) üç kurucu unsuru vardır: Sav (iddia), savunma (müdafaa) ve karar (hüküm). İddia makamını cumhuriyet savcısı; savunmayı avukat, kararı muhakeme eden yargıç temsil eder. Adil bir yargılamanın olmazsa olmazları, siyasi iktidar karşısında yasal güvenceye sahip, özgürce karar vere Hüseyin Özbek bilen yargı makamları ile baskı ve müdahale olmaksızın savunma yapabilen avukatlardır. n İktidarın, barolar üzerinde nüfuz kurma çabası, baroların salt meslek örgütü olmanın ötesindeki görev ve sorumluluklarından mı kaynaklanıyor? Avukatlık Kanunu’na göre; baroların salt bir meslek kuruluşu olmanın ötesine geçen sorumlulukları vardır. Bu kanun gereği, baroların ve çatı örgütü TBB’nin görevleri arasında, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak vardır. Baroların ve TBB’nin yakın tarihi; hukuku, demokrasiyi ve insan haklarını ihlal eden güç odakları karşısında, meslek yasasından ve anayasadan kaynaklanan sorumlulukları doğrultusunda verdiği onurlu mücadele örnekleriyle doludur. TBB; ilk başkanı Faruk Erem’den başlayarak, savunmanın örgütlü gücü barolarımızla birlikte, Türkiye’nin demokratikleşmesi, yürütmenin gücünün hukukla sınırlanması, yargı bağımsızlığının sağlanması, yargının üç kurucu unsurundan biri olan savunmanın hak ettiği konuma kavuşması için çalışmıştır. TBB’nin kurumsal geçmişi ve mücadele deneyimi, bize bugün de yol göstermektedir. ‘Ağır maliyet unutulmamalı’ n İktidar ve barolar arasında gerilim yaşanması, neye yol açar? Yakın geçmişte, FETÖ’nün, bürokrasiyi, medyayı, kültürsanat dünyasını, sendikaları, meslek örgütlerini kanserojen bir ur gibi sarmasının ağır maliyeti unutulmamalı. O dönem her ilde alternatif baro olarak kurgulanan paralel hukuk dernekleri ile barolar devre dışı bırakılmak istendi. FETÖ’nün, bir diğer girişimi, baroların seçim sisteminin tümüyle değiştirilmesiyle baroların felç edilmesi, çalışamaz hale getirilmesiydi. O dönem savunulan bir başka öneri ise her siyasal eğilimin, her cemaatin, her kümelenmenin aynı ilde, ayrı birer baro kurabilmeleriydi. Hukukçuları, avukatları, baroları olabildiğince ayrıştıracak, ortak paydaları tümüyle yok edecek bir projeydi. Ülkemizin birliğini, bütünlüğünü de ortadan kaldıracak, postmodern âdemi merkeziyetçilik kumpası olarak tasarlanmıştı. Bu hain örgütlenme, Türkiye’nin hukuk devleti niteliğinin tasfiyesi, demokratik yapısının çökertilmesi için bunları tasarladı. Yargının olmazsa olmaz bir kurucu unsuru, yargı bağımsızlığının teminatı olan savunmanın, örgütsel yapısı bugün de herhangi bir şekilde bozulursa, paramparça edilirse, aynı amaç tahakkuk etmiş olur. İYİ PARTİLİ CİHAN PAÇACI: Hazine arazileri tarıma açılsın İYİ Parti, koronavirüs salgınının ekonomide yol açtığı sorunların çözümüne yönelik bir rapor hazırladı. İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Cihan Paçacı, başkanlığında oluşturulan heyet tarafından virüs salgınının ardından hazırlanarak, salgının ekonomide yarattığı tahribatın kısa ve uzun vadede çözümüyle ilgili önerileri içeren rapor, “Acil Önlemler”, “Krizden Çıkış” ile “Büyüme ve Kalkınma Ekonomisine Geçiş” olmak üzere 3 ana programdan oluşturuldu. Raporu salgının Türkiye ekonomisi üzerinde yarattığı olumsuz etkileri belirlemek ve çözüm Cihan Paçacı üretmek amacıyla hazırladıklarını söyleyen Paçacı, “Devletin önce hanehalkına sonra da özellikle küçük esnaf ve KOBİ’lere karşılıksız nakit destek sağlaması gerekir” dedi. ‘Tarım özendirilmeli’ Paçacı, virüs salgınının ardından tarımda kendi kendine yeten ülkelerin avantaj sağlayacağını vurgulayarak, “Son dönemlerde her türlü tarım ürünlerini ithal ediyor noktaya gelmiştik. Virüs bitse dahi tarım ithalatında ciddi problemler yaşanacaktır. Bunun için her ülke kendi tarımına dönen ve bunu arttıran programlar geliştiriyor. Türkiye’de de tarımı özendirecek tedbirlerin alınması gerekir” dedi. Hükümetin Hazineye ait atıl tarım arazilerinin kullanıma açılmasıyla ilgili açıklamasına da değinen Paçacı, “Çiftçilerin desteklenmesi lazım. Kesinlikle Hazine arazileri tarıma açılmalı” diye konuştu. l İç Politika İBB Başkanı, ÜmraniyeGöztepe Metrosu’nun 2022’de açılacağını söyledi İBB Başkanı İmamoğlu, Raylı Sistemler Daire Başkanı Pelin Alpkökin’den ÜmraniyeAtaşehirGöztepe Metro inşaatıyla ilgili bilgi aldı. İmamoğlu’ndan metro müjdesi İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, sokağa çıkma yasağı sürecinde devam eden kurum çalışmalarını dün yerinde inceledi. İmamoğlu, ilk olarak 2017’de durdurulan, 20 Eylül 2019’da yeniden başlatılan “ÜmraniyeAtaşehirGöztepe Metro Hattı”ndaki çalışmaları inceledi. Yaklaşık 25 metre derinliğindeki Ataşehir İstasyonu şantiyesine inen İmamoğlu’na Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi de eşlik etti. Tüneli kazan TBM (Tunel Boring MachineTünel Açma Makinesi) cihazının çalışmasını yerinde izleyen İmamoğlu, hatla ilgili “2017’den itibaren durmuş projeydi. Günde 400 bin kapasiteli bir hat olma sı bekleniyor. Arkadaşlarımız bu şantiye ile ilgili kredi girişimlerini yaptılar. Şantiyeyi, 175 milyon Euro’luk bir finansman sağlayarak harekete geçirdik. Eylül 2019’dan bu yana yoğun bir çalışma yürütülüyor. Hızlı hareket edeceğiz. Umarım 2022 yılında, Göztepe Parkı’ndan başlayarak Ümraniye’de sona eren bu yoğun hat üzerinde hizmet veren, çok değerli bir metromuzu, İstanbullulara hediye etmiş olacağız” ifadelerini kullandı. Ümraniye ve Üsküdar’a geçti İmamoğlu, ardından Ümraniye’ye geçerek, Ümraniye’de 3 farklı noktada gerçekleştirilen (Libadiye Cad. Yağmursu yu ve Atıksu Tatlısu Mahallesi. Turgut Özal Bulvarı/Necip Fazıl Caddesi Kesişimi İçme Suyu İmes Sanayi Sitesi Boru İtme) çalışmalarla ilgili İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu’dan bilgi aldı. Daha sonra Üsküdar’a giden İmamoğlu, Mimar Sinan Mahallesi’nde, İBB’ye ait Hâkimiyeti Milliye Çarşısı ve Zeminaltı Katlı Otopark inşaatında incelemelerde bulundu. İmamoğlu’na, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen de eşlik etti. İnşaatın değişik bir sistemle tasarlanmış bir proje olduğunu belirten İmamoğlu, “Umuyorum çok geciktirmeden, yıl sonuna kadar burayı Üsküdar halkına el birliğiyle hediye ederiz” dedi. l İç Politika Efeler’de kurulması planlanan jeotermal santralında su 40 metre yükseldi Sondaj çalışmasında patlama BİR HAFTADA 160 BİN KİŞİLİK DAYANIŞMA Koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ramazan ayında uygulamaya koyduğu İftar Sofrası bağış uygulaması ilgi görüyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in çağrısıyla başlatılan “Biz Varız” dayanışma kampanyasında www.halkinbakkali.com adresinden alınan iftar paketiyle ramazan ayının ilk haftasında 160 bin 718 kişilik bağış sağlandı. l İZMİR /Cumhuriyet Aydın’ın Efeler ilçesi Yılmazköy Mahallesi’nde kurulması planlanan jeotermal santralın sondaj çalışması sırasında sıcak suyun basıncıyla patlama meydana geldi. Patlamanın etkisiyle yerin derinliklerinden fışkıran yüksek basınçtaki sıcak su, yaklaşık 40 metre yükseldi. İşçilerden yaralananın olmadığı olayda itfaiye ekipleri sıcak suyu kontrol altına almak için çalışma başlattı. Suların tarlalara gitmesi yurttaşlarda panik yarattı. Bölgeye giden belediye ekipleri, “Gaz Ölçüm Cihazı” ile olay yerinde ölçüm yaptı. Yıllardır yerleşim yerlerin deki jeotermallerin tehlike oluşturduğunu söyleyen Efeler Belediye Başkanı M. Fatih Atay yaptığı açıklamada, “Bu tesislerin yerleşim yerlerinden ve üretim yapılan alanlardan uzak olması gerekiyor. Biz çevreye zarar veren şirketlere ruhsat verdirmemeye çalışıyoruz. Yerleşim yerlerinin ve tarlaların içlerinden borular geçiyor. Böyle rezillik olabilir mi? Bugün yaşanan olayla, tehlikenin ne kadar büyük olduğu ortada. Biz kimsenin para kazanmasına karşı değiliz. Herkes işini kurallarına göre yapacak” diye konuştu. l İZMİR /Cumhuriyet Aydın Valiliği, olayın iş kazası olduğunu belirtip firma yöneticilerinin uyarıldığını açıkladı. Yerli ilaç şirketlerinin satışı yasaklanmalı Koronanın dayattığı yeni ulusal bilim politikaları üzerine “Kâr getirmiyor... Kazançlı değil.. Bunların araştırmalarına çok para harcıyoruz.. Çok daha ucuza dışarıdan istediğimizi satın alabiliriz..” Yakın zamana kadar, AKP iktidarının bilime bakışı böyleydi. Para getirecek, kazandıracak nesne.. Şöyle konuşuyorlardı: Hocalarımız şirket kurmaktan çekinmesinler, para kazanmaya kirli iş gözüyle bakmasınlar.. Piyasaya çıksınlar.. Bilim para kazanılacak bir şeyden çok, sorun çözecek bir yöntem, kurumsal yapıdır öncelikle. Şu sırada yeni koronavirüse karşı aşı ve ilaç geliştirme çalışmaları, mesela bunun bir örneği. İklim değişimi araştırmalarının tümü, mesela... Lab’larda yapılan genetik araştırmalar vb. Fizik, uzay vb. araştırmalarının tümü.. Düşünün CERN çarpıştırıcısına yapılan milyarlarca dolarlık yatırımları, tamamen saf bilim; ama arkasında şüphesiz ki muazzam bir mühendislik var. Mühendislik ve bilim Mühendislik, bilimin her noktasında var artık. Bilimin projelerini, kuramlarını, düşüncelerini hayata geçirmek ve aynı zamanda bilgilerin doğruluğunun testleri için, bazen muazzam mühendislik araçlarına ihtiyaç var. Bilgisayar modellemelerinden tutun, uzayı gözlemek ve dinlemek için muazzam çanaklara, gözlemevlerine... Tüm bu girişimler genellikle kamusal kaynaklarla ve bu amaçlara yönelik kurulu vakıfların destekleriyle gerçekleştiriliyor. Üniversitelerin bütçeleri gibi. Ama tamamen teknoloji odaklı ticari girişimler var, bunlar bilimsel verilerden yola çıkarak piyasada satılacak teknolojiler, ürünler, sistemler vb. üretiyorlar. Telefonlarımız... Bilgisayarlarımız... vb. WhatsApp’larımız, Zoom’larımız, Feys vb. gibi internet ticari sosyal yazılım şirketleri... Şüphesiz bilimsel konularda araştırma yapan ticari şirketler de var. ABD’de çok sayıda, belli konulara odaklı problem çözerken, dev ilaç şirketlerinin Lab’larını da unutmayalım. Bilimle ticaretin iç içe geçtiği oluşumlar.. Her çeşidi var. Paran var, ama satın alamıyorsun TÜBİTAK, yeni koronavirüsün bulaşıcılığını engelleyecek aşı ve ilaç geliştirme çalışmalarına özel destek programları açıkladı. Sayıları 10’u geçti. Aşı ve ilaç geliştirme, Türkiye’nin çok uzak olduğu konulara dönüşmüştü. Parayı ver satın al, yeni liberal dönem politikalarının gereğiydi. Aşı birikimimiz yok edildi, ilaç şirketlerimiz bir bir satıldı, ülkeye on para etmez dövizler girdi! Yerli az sayıdaki ilaç şirketi, ulusal stratejik değer ilan edilmeli ve asla satılmamalı! Onlara ulusal görevler yüklenmeli. Çünkü, artık parayla, şimdiki pandemide olduğu gibi, henüz öncelikle satın alamayacağınız ilaç ve aşı gündeme geldi. Bazı öncelikler ortaya çıkınca, hemen öyle para ile satın alınamayacak ilaçlar aşılar olabileceğini öğrendik. Bunu zaten daha önceleri sanayi şirketlerimiz biliyordu, ancak zamanı geçmiş üretim teknolojilerini satın almak durumunda kalıyorlardı ve rekabet güçleri olmuyordu. Kısır bakışlı politika Şimdi korona olayında iş başa düştü! Bu da öyle ABD’ye uçak dolusu tıbbi malzeme gönderdik ucuz reklamlarıyla olmuyor. Birikim meselesidir ilaç ve aşı geliştirmek. Cumhuriyetimiz daha gençken birinci önceliklerinden biriydi, Hıfzıssıhha kurmak, aşı üretmek. Toplum bu aşılar sayesinde sağlıklı olarak ayağa kaldırıldı! Sonra bu kurum “pahalı” diye askıya alındı. Bir adım önünü göremeyen, yakını görmekte kusurlu politikacılar ve yine hey ne yapıyorsunuz diyecek düşüncesi olmayan devlet sayesinde! Özal ile başladı iş. Adamın gözü para ve zenginlik görüyordu sadece. Türkiye’de şüphesiz, yeni fikri olan akademisyenler üniversitelerin teknokentlerinde şirket de kuruyor, başarılı olanlar var, TÜBİTAK’ın fonlarından yararlanıyorlar. Buralarda daha çok ticari olma kaygısı ön planda. En sonunda ürünlerini satarak çalışmalarını finanse edecekler. Şüphesiz ki destekliyorum. Ama meseleye ulusal düzeyde, ulusal ihtiyaçlar açısından baktığımızda, yeni koronavirüsün ortalığı dağıtan varlığı ve yayılışı ile yeniden tartışmaya açılmalı. Ulusal bilim ve teknoloji politikaları, siyasi iktidarların güdümünden mutlaka çıkarılmalı. Ulusal bir komite veya seçkin bir kurumsal yapı tarafından orta ve uzun vadeli ihtiyaçlar ve gelecek perspektifinde belirlenmeli.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle