29 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 3 MAYIS 2020 PAZAR EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER/YORUM Korona soruyor: Bu dünyaya ben neden geldim? (Karantina günlüğü 7) Karantina günleri başladığında koronayla yüz yüze bir sohbetim olmuştu. Aradan altı hafta geçti ve korona bu kez kendisi kapımı çalarak beni müthiş bir sınava soktu. “Nasılsın?” diye söze başladı, “Şu yedi haftada neler öğrendin, kaytarmadan dürüstçe yanıt vermeni istiyorum.” Başa gelen çekilir, ben de başladım: “Öncelikle senin ortaya çıkışın yepyeni bir umut olmuştu benim için. Çünkü sınıf, din, ırk, cinsiyet ayrımı yapmadın. Sana söylemem gerek, Rusya’da gerçekleşen komünist devrimin en önemli önderlerinden Lenin şöyle demişti: ‘Tek ayrıcalıklı sınıf çocuklardır.’ Evet, sen de çocuklara dokunmadın. Bu hepimiz için müthiş bir eşitlenmeydi, sandık ki sokakta çöp toplayan çocuklarla, Boğaz kıyısında oturup denizin fotoğraflarını paylaşan CEO’lar ve patronlar eşit oldu. Dünya böyle sandı, ama sen yüzlerce yıllık deneyimlerinden biliyordun; salgınlar insanları asla eşitlemez, tersine eşitsizliği daha belirgin bir biçimde ortaya çıkarır. Öyle de oldu, üstelik bizi İspanyol gribi gibi Sanayi Devrimi’nin başında yakalamadın, bizi kapitalist sistemin batağında yakaladın. Sen bizi teknolojinin yüz binlerce insanı ‘gereksiz’ kıldığı, milyonlarca insanın açlık ve savaş nedeniyle göç ettiği, gelişmiş olduğu söylenen ülkelerde bile binlerce insanın bilinçaltında ‘şu yaşlılar da bir ölse, ekonomiye hiçbir katkıları yok’ düşüncesinin dolaştığı bir zamanda yakaladın!” Korona burada sözümü kesti. “Hiç mi bir şey öğrenmedin?” Biraz düşündüm, “Evet, öğrendim” diye söze başladım. “Öncelikle dünyanın faşist ideolojiye her zamankinden daha çok yaklaştığını öğrendim. İnsanların, yöneticilerin işine gelen ‘ölen ölür kalan sağlar bizimdir’ sloganını hemen benimsediklerini öğrendim. Kendilerini işçi sınıfından saymayan, bu nedenle aşırı bireyci orta sınıfların, beyaz yakalıların hayatlarının pamuk ipliğine bağlı olduklarını öğrendim. Gördüm ki beyaz yakalılar için büyük ofisler tutmaya gerek yok. Evden zoom yaparak çalışabilirler. Öyleyse yarı ücretle çalışsınlar. Bu yeni durum patronların çok işine geldi, evet sen ehlileştiğinde artık büyük ofisler çağı bitmiş olacak. Bu durum en çok hayatlarında estek köstek bir denge oluşturan kadın çalışanları zor durumda bıraktı. Evde temizlik yap, yemek yap, çocuklara öğretmenlik yap, arada da zoom yaparak toplum içindeki yerini korumaya çalış. Şimdilerde bankaların pek çok şubesi kapalı, bence sen gidince de kapalı olacak. Ve binlerce işsiz beyaz yakalı, yeniden bir önceki kriz gibi annelerinin yanına sığınacaklar. Bazen sana hak veriyorum, aşırı şımarmıştık. Arabalar, evler, yazlıklar, çocuklara en az beş kurs, estetik ameliyatlar, botokslar ne oluyoruz yani? Kulağına bir şey fısıldayacağım, sayende anneler çocuk maması yapmaya başladılar. Çünkü sadece bizim ülkede değil, diğer ülkelerde de yiyecek ve içecek fiyatları dakika başı değişiyor.” Korona üsteledi: “Hadi ama hiç mi iyi bir şey olmuyor?” Baktım yalvaran gözlerle bana bakıyor, başlayayım dedim: “Diyalektik diye bir şey var, biliyor musun? İyi ve kötü aynı anda gelişir. Örneğin üretici sınıf, işçi sınıfı ve tarım işçilerinin dünyanın asıl hâkimleri olduğu bir kez daha anlaşıldı. Kapitalizm tüketim üstüne kurulmuş bir sistem ama üreten olmayınca ne tüketilecek? Tamam her alana teknoloji giriyor ama her ülkede değişik oranda kullanılıyor. İnsan gücüne her zaman ihtiyaç var. Şekerpancarını, çileği, zeytini, dalındaki meyveleri toplamak için, buğdayı ekmek için, donumuza kadar her şeyi dikmek için insana ihtiyaç var. İşte sen bize epey bir zamanda unuttuğumuz bilgileri anımsattın. Haddimizi bildirdin. Bir saniyede dünyanın bir ucundan diğer ucuna yollanan milyonlarca liranın aslında yaşam için gerekli olmadığını gösterdin. Tamam, dünyanın zenginleri tıpkı geçmiş benzer salgınlarda olduğu gibi şatolarına, yatlarına, dağ başlarındaki muhteşem evlerine sığındılar. Ama sanırım içleri eskisi kadar rahat değil. Çünkü sen de farkındasın. Dünyadaki mevcut eşitsizlik inanılmaz bir biçimde artış gösterdi. Artık hepimiz on sekizinci yüzyılın başındaki ‘baldırı çıplaklara’ benzedik ama yeni adımız ‘Yakasızlar!’ ve milyonlarcayız.” Korona içini çekti: “Ben yaşamaya çalışırken neler olmuş, yaşama telaşından her şeyi kaçırmışım. Canım sıkıldı.” Yaşasın, “Eh artık yavaş yavaş dünyayı terk edersin” diye yol gösterecek oldum. Korona yüzüme hayretle baktı: “Ben gidemem; bu olanaksız, ben sizinle yaşamayı öğrenmeye çalışıyorum ama belli ki benim bile yaşama şansım olmayacak.” “Biraz dur” diye haykırdım. “Tamam, o kadar umutsuz olma, bak yeryüzü kendini yenilemeye başladı, kıyılarda yunuslar yüzüyor, atmosfer temizlendi, bu bile bir kazanç.” Korona usulca başını kaldırıp bana baktı ve “Kendime hep soruyordum” diye söze başladı: “Bu dünyaya ben neden geldim? Şimdi anladım bu yarı ölü halde, akciğerlere saldıran, yaşamaya çalışan ben, dünya bataklığında varolmaya çalışan bir garibanım. Verdiğim zarardan dolayı hepimizden özür diliyorum.” 3 MAYIS 2020 SAYI: 34542 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 04:13 05:52 13:06 16:57 20:10 21:43 Ankara 04:02 05:39 12:50 16:41 19:52 21:22 İzmir 04:31 06:05 13:13 17:01 20:12 21:39 Önce ilke, sonrası hülle! Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü gibi çok sanıklı davalara bakmak zordur. Hele örgütün başı içeride, ama kuyruğu dışarıda kalmış olup Türkiye’nin yetkili mercileri arasında eli, kolu bulunuyorsa... Düşünün ki iddianameye giren dijital verilerden, eski bakan Yaşar Okuyan’ın Adnancılarla sıkı fıkı olduğu ortaya çıkıyor ve örgüte yapılacak polis operasyonunu, Adnan Oktar’ın siyasi işler sorumlusu Aylin Atmaca’ya günler öncesinden bizzat Yaşar Okuyan’ın haber verdiği iddia ediliyor!* Başka bağlantıları, gizli Adnancıları, varın siz hayal edin. Örgüt hâlâ paraya para demiyor. Ev hapsi verilen sanıklar, yedisekiz kişilik gruplar halinde örgüt evlerinde kalıyorlar ve dijital medyada ciddi faaliyet içindeler. Gazetecilere gönderdikleri yüzlerce propaganda metni dışında, her duruşmada ifade verenlerin isimlerini, fotoğraflarını paylaşıyorlar. Operasyon öncesi Adnan Oktar’ın Türkiye’deki tüm adliyeleri davaya boğan, binlerce kişiyi tweet attı, hakaret etti diye doğrudan tazminat davası ya da arabuluculuk bedeliyle mağdur eden elliden fazla örgüt avukatı vardı. Bunlardan bazıları tutuklandı, çoğu serbest. Halen devam eden davada vekâleti olan örgüt avukatları, Silivri’de bir villada nöbet tutuyorlar. Silivri 9. Cezaevi’ndeki Adnan Oktar’a ne vekâleti ve zaten ne de davayla ilgisi olan avukatlar götürüp sabahtan akşama kadar görüştürüyorlar. Bu vekâletsiz avukatların ortak özelliği, hepsinin genç, güzel ha nımlar ve yeni mezun ya da stajyer olmaları. Kabinler Adnan Oktar’ın görüşmecileriyle doluyor, başka davaların avukatları müvekkillerini görebilmek için saatlerce beklemek zorunda kalıyor. Mahkeme sağlam duruyor, gizli eller oynuyor Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü davasını üstlenen İstanbul 30. Ceza Mahkemesi’nin işi hiç kolay değil, ama bugüne kadar saygın ve sağlam bir duruş sergiledi. Oysa isteyerek ya da istem dışı hatalar eksik değil ve nedense, hepsi Adnancı sanıkların lehine işleyecek nitelikte. Örneğin operasyon sonrası ifadeleri zaten çocuk şubesinde alınan, yaşı küçükken cinsel istismara maruz kalan üç mağdure, iddianamede “yaşları büyük” diye anılıyor. Mahkemenin ısrarla ve defalarca talebine karşın, Adnan Oktar’ın cinsel içerikli mesajlarının ses ve el yazısı analiz sonuçları Adli Tıp’tan bir türlü gelip dosyaya giremiyor... Daha da kötüsü, gizli ellerin ayak oyunları! Örneğin temmuz ayında yayımlanan birinci iddianamede, örgütün “çalışan bacılar imamı” diye bilinen Pelin Akçalı (kod adı İpek), tepe sanıklar arasında yer alırken... Sihirli bir değnek UYAP sisteminden adını sildi, sa nıklığı kayıplara karıştı! Yokluğunu müşteki savunucularından Av. Eser Çömlekçioğlu fark etti. Ailesi örgüte yakın bir boya şirketinin sahibi olan Pelin Akçalı’nın UYAP’ta yargılanması gereken dosyadan çıkartıldığından mahkemenin haberi yoktu. Sonuçta gereken yapıldı, mahkeme başkanı dosya savcılığına talimat verip sanık Pelin Akçalı’nın ek iddianameyle davaya dahil edilmesini sağladı. Ama çok önemli bir örgüt yöneticisinin nasıl ve hangi ellerdeki sihirli değnekle UYAP sisteminden silindiği hâlâ meçhul. Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü davası, sadece zorla fuhuş ve işkence çetesi değil, çocukları kendilerinden koparılan yüzlerce ailenin, mahkemelerde haksız yere mağdur edilen binlerce yurttaşın, siyasete sızan şantajın, haracın ve kan satışından istihbarata, yabancı güçlere çalışan derin bir mafyanın davasıdır. Slogan ilke, aksiyon hülle! İstanbul Barosu’nu 2018’den beri Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu yönetiyor. Çok ilkeli baro yönetimi, bir önceki yazım üzerine pazar günü demeyip toplandı ve Ümit Kocasakal ile Uğur Poyraz’ı naçiz şahsıma karşı savunan bir açıklama yaptı. Aynı yönetimden iktidarın hedefe koyduğu, gerçek tehdit altındaki meslektaşları, Ankara Barosu için de benzer duyarlık göstermeleri ve açıklama bekleniyor, ama nafile. Kol kanat gerdikleri kılavuz hocalarına gelince... Avukatlığın mesleki etik kurallarına göre, bir müdafi aynı davada hem hu kuki görüş verip hem de duruşmalara katılamaz. Okuyalım. 27 Nisan 2020 tarihli Hürriyet gazetesi. Ayşegül Usta’nın “Mine Kırıkkanat’a avukat tepkisi” haberi. Prof. Dr. Ümit Kocasakal: “(Adnan Oktar davasında yargılanan bir avukatla ilgili) Verdiğim bir hukuki görüşle ilgili, avukatlık hukuku ile ilgili, bir avukata getirilen görüş yasağı ile ilgili... Benim doğrudan bir vekâletim yok.” 30 Eylül1.2.3.4 Ekim 2019 Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü davası duruşma tutanağı. Sayfa 291298. Mahkeme Başkanı: “Siz kimin müdafisiniz?” Sanık Mehmet Noyan Orcan müdafi Av. Ümit Kocasakal: “Noyan Orcan’ın”. Mahkeme Başkanı: “Vekâletiniz var mıydı?” Sanık Mehmet Noyan Orcan’ın müdafi Av.Ümit Kocasakal: “Sunmuştuk Başkanım.” 27 Nisan 2020. Hürriyet Gazetesi. Ümit Kocasakal: “Bir öğrencim müdafilik yapıyor. Onun yetki belgesiyle onun yanında ona yardımcı oluyorum. Yetki belgesi ile bazı duruşmalara girdim. Bunun bir önemi yok.” 3031 Ekim,1 Kasım 2019 duruşma tutanağı. Sayfa 309317. Sanık Mehmet Noyan Orcan’ın müdafi Av.Ümit Kocasakal söz aldı: “Bakın ben defaatle geldim gittim. Çok sayıda usule aykırılık gördüm. Bunları ana hatlarıyla belirlemem belirtmem lazım.” Sözümün özüdür: Ben size “Mafyanın avukatı olamazsınız” demedim, “İlke öncüsü olamazsınız” dedim! * Kaynak: https://www.ahaber.com. tr/gundem/2019/09/23/adnanoktaraoperasyonyapilacaginieskibakanyasarokuyanmihaberverdi Bugün Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ymüş! Virüsten beter işsizli türel dokusunu aşındıran, ekonomik geleceğini, iç ve dış güvenliğini hatta coğrafyasını bi ğe, yasaklara rağmen, yine de le tehlikeye sürükleyen “Reyiz 1 Mayıs gibi bugünü kutlamak lik sevdasının” keyfini çıkarabi gerek. liyor mu? Balkonlardan, pencerelerden Koluna Emine Hanım’ı takıp özgürlüğe savaş açan eşhasa, kırlara açılmayı hiç aklından ge Dönülmez mayısın ufku el kol işareti yaparak ve tedbiri de elden bırakmadan, çirebiliyor mu? Ya da torunlarını öne katıp Yani ışıkları yakmadan, gece koruda kovalamaca veya sak 9’dan sonra. lambaç oynayabiliyor mu? Hapisteki kalem ve kelam Her şeyi açık, aslında gizlisi saklı Yoksa bunları yapamadığı emekçilerine destek için... sı hiç olmadı. için canı mı sıkılıyor? H Cumhuriyeti sıfırlamaya, tarihi ken Haftalardır evlere tıkıldığı için sı “İmam bildiğini okur!” diye atasözü disinden başlatmaya kararlı olduğu kıntıdan patlayan 65 yaş üstü 7 mil müz, bir de “kitabın orta yerinden ko için 13. sıfatını hiç kullanmadı. yon 550 bin 727 kişi arasında kendi nuşmak” diye bir deyimimiz. Haklıydı. Uçaklarda da 13. sıra, si de var. 2014’ün 1 Mayıs’ı, Recep ayının oteller bile 13. kat yoktu. Böyle zamanlarında şiir okuduğu 1’ine rastlamıştı. Gerçi 13’e karşı bu husumet daha biliniyor. Bu kutlu tesadüf üzerine 2 Mayıs çok Hıristiyan inancına göreydi. İktidar aşkı ile can sıkıntısı arasına 2014 günü şöyle yazmışız: Ama olsun yine de risk almaya ge sıkışmışlar için yazılmış bir şiir zemine “Allah’ı var, kendisi doğduğu ayın rek yoktu. uygun düşer. hakkını verdi. H Necip Fazıl çevirmemiş ama o Recep, malum dün (1 Mayıs) başla İktidarının ilk 1 Mayıs’ında, ne Tak özetlemiş. yan kutsal üç ayların ilki... sim sıkıntısı vardı, ne coplama, ne de İlhan Demiraslan’ın Türkçesiy Ardından Şaban.. karga tulumba polis araçlarına tıkıp le Fransız Jacques Prevert’in, Mayıs Sonra da Ramazan geliyor. göz altına alma dehşeti. Ayı Şarkısı’nın tam zamanı: Biraz geç doğsaydı, Şaban Tayyip Çok rahattı. Eşek, kral ve ben/ diyecektik. Yüzde 34 oy alıp Meclis’in 2/3’lük Belli yarın öleceğiz/ Belki de Kemal Sunal’ı hatırla çoğunluğu ele geçirilmişti. Eşek açlıktan ölecek/ yıp ona daha sempatik gözlerle baka Derviş rüzgârıyla, bankacılık sistemi Kral içi sıkıldığından/ caktık. güvenceye alınmıştı. Ekonomi, üretim, Aşktan ölecek elbet bendeniz/ Neyse, sağlık olsun. dış ticaret zaptı rapta bağlanmıştı. Yazar elbet isimlerimizi zamanın ka Yine de Recep’in havası başka. Ne cemaat melaneti uç vermişti ne ratahtasına bir parmak tebeşir/ ‘Heybetli gösterişli’ demek oluyor. sığınmacı sıkıntısı vardı. Eşek diye, kral diye, adam diye/ ‘İyihoştemiz’ anlamında ‘Tayyip’ Sınır ötesi maceralara girmemek kavaklardan esen rüzgâr bize doğ olması da iyi.” için Meclis’te muhalefet ağırlığını ko ru seslenir./ H yabiliyordu... Eşek kral ve ben/ “İsimler insanın karakterini, hatta H Elbet ölürüz yarına/ yazgısını belirler” diye bir inanış var. Sonra.. Eşek açlıktan ölür elbet/ Adınız “heybetligösterişli” demek Sonrası malum.. Kral içi sıkılır ölür/ ise ve “iyihoş” anlamında bir isminiz Az gidildi uz gidildi. Dere tepe düz Ben aşkımdan ölürüm bir mayıs ayı de varsa kader de sizi böyle birisi ol gidildi. na./ maya mahkum ediyor belli ki. Dindar ve kindar kuşak yetiştirme Belli kirazdır yaşamak/ H projesi, milli eğitim düzeninin “4+4+4” Çekirdek ölüm işte/ Bu yazının üzerinden çok geçmedi. cenderesiyle suyunu çıkartma politi Kiraz ağacıdır aşk. Halkımız allem kallem bir referandum kası ve müteahhitlerle oluşturulan Ha Necip Fazıl’ın özeti ise şöyle: ile seçim rüzgârına maruz kaldı. zine garantili, geçiş garantili, hasta “Üç günlük dünya için gayret üs Tak diye, 12. Cumhurbaşkanı seçil garantili kalkınma modeli ve vakıflara tüne gayret di (28. Ağustos 2014) dayalı paralel devlet sistemi. Ebedi bir yaşam için gayret yok Şak diye, beş yıl geçti. Üstü kalsın. hayret..!” Bu kez “ümmetin önderi”, “asrın li H H deri” nidalarıyla halkın oyu ile ikinci Sokağa çıkmak yasak ama madem, En güzel mayıs, pişmanlıkları en az kez seçildi. “Dünya Basın Özgürlüğü” günü soru olan “mayıs”tır. 13. Cumhurbaşkanı sıfatı kazandı. sormak serbest olmalı: Reyiz için belki de bu son H Acaba ülkenin toplumsal ve kül “mayıs”tır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr CUMARTESİ ANNELERİ ‘Adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz’ Koronavirüs nedeniyle bir araya gelemeyen Cumartesi Anneleri 788’inci haftasındaki eylemlerini dün internette canlı yayın üzerinden yaptı. Anneler bu haftaki açıklamalarında 12 Eylül askeri darbesinde gözaltında kaybedilen ve “denize atladı” denilen üniversite öğrencisi Zeki Altunbaş’ın akıbetini sorarak, “Kaç yıl geçerse geçsin kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz” dedi. Cumartesi Anneleri, “Devlet cezasızlık politikasına son versin” çağrısında da bulundu. l İSTANBUL/Cumhuriyet ÇHD’DEN 1 MAYIS RAPORU ‘Polis işkenceyle gözaltına aldı’ Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Kriz Ma sası önceki gün kutlanan 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda yaşananlara ilişkin bir rapor hazırladı. Raporda; 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen 48 işçi, emekçi, öğrencinin Beşiktaş, Taksim Meydanı, Elmadağ, Şişli, Kadıköy Rıhtım ve Okmeydanı’nda işkence ile gözaltına alındığı açıklandı. Ayrıca raporda gözaltına alınan yurttaşlara adli işlemin yanında “sokağa çıkma yasağını ihlal” ve bir kısım yurttaşımıza da ek olarak “emre itaatsizlik” gerekçeleriyle Kabahatler Kanunu hükümlerine göre idari para cezası kesildiği kaydedildi. Gözaltına alınan kişilere polisin işkence yaptığının belirtildiği raporda şu ifadeler yer aldı: “Gözaltına alınan yurttaşlar darp edilmiş ve hakarete uğramışlardır. Sıkı kelepçe uygulamaları nedeniyle yurttaşların kollarında kan oturması gözlemlenmiştir. Gözaltına alınan Delal Erol’a yapılan müdahale insanlık dışı boyutlara ulaşmış ve neticesinde sağ kolu kırılmıştır. Kırık, doktor raporuyla tespit edilmiş durumdadır. Yurttaşlar üzerlerindeki önlükleri çıkarma bahanesiyle otobüs içinde yere yatırılmış ve üstlerine çıkılarak işkence görmüşlerdir. Covid19 pandemisi nedeniyle işbu yasakların uygulandığı iddia edilmesine karşılık hiçbir şekilde yurttaşları koruyucu önlem alınmamış, her türlü temasla gözaltı yapılmıştır. Polis merkezindeki tespitlerimizde birçok polisin eldiven ve maske kullanmadığı görülmüştür. Yine sosyal mesafe uygulaması yasağa gerekçe gösterilirken yurttaşlar tek bir gözaltı otobüsüne polisler hariç 12 kişi konulacak kadar sıkıştırılmışlardır.” l İSTANBUL/Cumhuriyet ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle