28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ELİF TOKBAY 3 22 MAYIS 2020 CUMA Silahta parmak izi tespit edilemedi, HTS kayıtları da incelenmedi, DNA alınmadı Eksiklerle kapatıldı Nadira Nasıl Öldü? TUĞBA ÖZER 2 23yaşında genç bir kadının iktidar mensubu bir siyasetçinin evinde, üstelik onun silahıyla ölümü ve soruşturma dosyasının bir yargılamaya dönüştürülmeden “intihar” denilerek kapatılmasının yankıları hâlâ sürüyor. Peki, Nadira’nın ölümünde kafa karıştıran, aydınlatılmayı bekleyen noktalar neler? Savcılığa sunulan itiraz dilekçesinden hareketle derlediklerimiz şöyle: Parmak izi yok Olayda şüphe uyandıran durumların başında Kadirova’nın ölümüne yol açan Şirin Ünal adına kayıtlı Beretta marka silahta parmak izinin tespit edilememesi geliyor. Savcılığın takipsizlik kararına da giren, Ankara Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü tarafından verilen raporda silahta parmak izine rastlanmadığı belirtiliyor. Ankara Polis Kriminal Laboratuvarı Biyolojik İnceleme Şube Müdürlüğü’nün raporunda ise silah tetiği üzerinden ve olay yerinden alınan swap örneklerinin, halıdan alınan kan örnekleri ile uyumlu olduğu, bunun Nadira Kadirova’ya ait olduğunun tespit edildiği ifade ediliyor. Ankara Polis Kriminal Laboratuvarı Kimyasal İnceleme Müdürlüğü’nce düzenlenen raporda ise, Nadira, Şirin Ünal, kızı D.Ü. ve evde çalışan diğer Özbek işçi Hilal’den alınan el swaplarında ve bant numunelerinde artış artıklarına rastlanılmadığı belirtilmiş. Düşük olasılığa itibar Nadira’nın ölümüne ilişkin aydınlatılmayı bekleyen hususlar arasında cinsel saldırı iddiası önemli bir yer tutuyor. Avukat Doğan tarafından savcılığa sunulan itiraz dilekçesinde bu iddia sıkça vurgulanıyor. İddianın temelini oluşturan husus ise Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan bir rapora dayanıyor. Raporda, Kadirova’nın anal bölgesinden alınan örneklerde PSA’nın (prostat spesifik antijen) bulunduğu ifade ediliyor. Avukat Doğan, erkeklerde bulunduğu bilinen PSA’nın kime ait olduğunun araştırılmadığını, bir karşılaştırma yapılmak üzere Ünal’dan DNA örneği alınmadığını söylüyor ve şu notu düşüyor: “Her erkekte bulunan PSA antijeni için şüpheli hakkında delil elde etmek yerine 1/milyon olasılıkla kadınlarda da bulunduğu görüşüne itibar edilmesi oldukça dikkat çekicidir.” Doğan, görüşünü şöyle açıyor: “Adli tıp raporunda ‘PSA’dan hareketle, kime ait olduğunu bulamayız’ deniliyor ama uluslararası bilimsel dergilerde PSA’dan hareketle kime ait olduğunu bulma oranı yüzde 70 olarak gösteriliyor. Siz yüzde 70 oranda gerçeğe ulaşma ihtimalini bir kenara itiyorsunuz. Burada iki erkeğin ismi geçiyor; biri Nadira’nın erkek arkadaşı, diğeri de Şirin Ünal. Bunlara ulaşmak o kadar zor değil ki.” Avukat Doğan sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Sonuna kadar götüreceğiz hukuki süreci. Genç bir insan hayattan kopmuş, ya da koparılmış. AYM’nin bu aksaklıkları eksik soruşturma gerekçesiyle göreceğini ümit ediyorum. Kimi kimsesi olmayan genç bir insanın hayattan koparılışına ilişkin gerçeğin ortaya çıkarılması gerekiyor.” Yarın: ‘Nadira’nın davası yeterince sahiplenilmedi’ Nadira Kadirova’nın intihar ettiği kabul BAŞINDAN edilse dahi şüpheli Şirin Ünal maktule BERİ EKSİK dönük cinsel saldırılarıyla Nadira onun intiharına sebebiyet Kadirova’nın vermiştir. Şayet şüpheli ünlü ailesinin avukatı ve güçlü bir siyasi aktör Prof. Dr. İlyas olmasaydı onun hakkında Doğan, itiraz hem cinsel saldırı hem de dilekçesine adam öldürme suçundan yanda veya en azından intihara yazılanları not sebebiyet vermekten dolayı düşmüş. Doğan, kamu davası açılırdı. Adalet soruşturmanın herkes içindir. Herkese eşit en başından, uygulanmalıdır. Failin güçlü eksik ve intihar biri olması suçların olgusu üzerinden takipsiz kalmasına yürütüldüğünü yol açmamalıdır. düşünüyor. Prof. Dr. İlyas Doğan ‘DELILLERIN KAYBOLMASINA IZIN VERILDI’ Açılımı Historical Traffic Search olan HTS, arama trafiği tarihçesi ya da arama trafiği kayıtları olarak isimlendirilebilir. HTS kaydı içerisinde arayan ve aranan bilgileri, arama zamanı, konuşma süresi, arama yeri ve sinyal alınan baz istasyonları gibi bilgiler yer alıyor. Olay günü evde bulunan Şirin Ünal ile kızı ve eşinin yanı sıra evde çalışan bir diğer Özbek kadın Khlola Onarboeva’dan (Hilal) hiçbirinin cep telefonu ve evde bulunan bilgisayarların imajları alınmadı. İtiraz dilekçesinde bu kayıtların alınmamasıyla bir nevi delillerin kaybolmasına izin verildiği ifade ediliyor. Peki, HTS kayıtları neden önemli? Eğer kayıtlar alınmış olsaydı olay gününe ilişkin yapılan telefon görüşmeleri incelenebilecekti. Örneğin, olay günü Şirin Ünal’ın gerçekten bir uçak yolculuğu yapıp yapmadığı bilgisi gibi. Öte yandan 112 acil servisinin saat kaçta ve kim tarafından arandığı bilgisine de yine HTS kayıtları incelenmediği için netlik kazandırılamıyor. 112’nin aranma saati olarak saat 20.50 görünse de arama kayıtları olmadığı için net bir saatten söz edile miyor. Nadira’nın cep telefonundaki mesajlardan sadece yazılı olan ların çözümlenmiş olması, WhatsApp ve Telegram üzerinden yapılan sesli mesaj laşmaların çözümlenmemiş olması da soruşturmaya ilişkin eksiklikler arasında gösteriliyor. Nadira Kadirova’nın, Şirin Ünal’ın Meclis’teki odasında çekilmiş fo toğrafı dosyaya girmişti. Nadira Kadirova’nın ağabeyi Muhammet Ali Kadirova, “Sorularımız yanıtlanmadı. Olay günü ve sonrasında yaşanan birçok şüphe araştırılmadı ve buna rağmen dosya kapatıldı” demişti. Var dese ne olacak ŞİRİNÜNAL CEPHESİNDEN CİNSEL yok dese ne olacak SALDIRI İDDİALARINA YANIT: Tüm bunlar olurken AKP’li Ünal, konuyla ilgili konuşmaktan hep geri durdu. Kadirova’nın ölümünün ardından ilk kez TBMM Genel Kurulu’nda bir açıklamada bulunan Ünal, Kadirova’nın 23 aydır psikolojik yapısının bozuk olduğunu, bu nedenle evine ikinci eleman aldıklarını söyledi. Ünal, “Onu gönderemeden kendisini gönderdi. Allah bu duruma hiçbirinizi düşürmesin” dedi. Dosyaya ilişkin sorularımızı Şirin Ünal’ın avukatı Didem Sağın’a yönelttik. Dosyanın kapatılması tepkilere neden oldu. Bu tepkilere ne diyorsunuz? Dava açılmadığı için ortada bir sanık yok. O nedenle biz bir savunma yapmak mecburiyetinde değiliz. Olay gecesi intihardan sonra ben de hemen olay yerine gittim. Kapıyı da zaten polisler açtı. İnsanlar bunları konuşmuyor. Bu süreçte bizim tarafımıza çok fazla hakaretler, küfürler edildi. Biz hep bu kesin kararı bekledik ki bunlarla ilgili biz de harekete geçelim. Soruşturmanın baştan savma yapıldığı, delillerin yeterince toplanmadığı iddiası var? Mümkün değil. Hatta ben savcıya “İnsanlar bu kadar saldırırken dava mı açılacak, takipsizlik kararı mı verilecek bu konuda net bir kararınızı verin ki bu süreç bitsin” demiştim. Savcı da bana ‘Ne olur ne olmaz biz her şeyi yapalım ki akıllarda tereddüt olmasın’ demişti. O yüzden ben bu soruşturmanın baştan savma yapılmadığını düşünüyorum. Dosyayı incelerken dikkatimi çekti. Olay yeri inceleme raporunda ‘Delil güvenliği sağlandı’ maddesi işaretlenmemiş örneğin. Bu memurların kaybıdır. O gece 02.00’ye kadar savcı da oradaydı. Bir milletvekilinin evinde olay yeri incelemesi yapıyorsunuz, bir kutunun tıklanmamış olmaması kadar normal bir durum yok. Tamam bunu unutmaları onların eksikliği ama yapılan işte genel olarak çok iyilerdi. ‘Sosyal medya yaydı’ Olay günü ikamette bulunanların HTS kayıtlarının alınmadığı görülüyor. Bunun soruşturmayı olumsuz etkilediğini düşünüyor musunuz? O gün vekil İstanbul’dan geldi. Savcıda saat açısından hiçbir tereddüt olmadı. Zaten hangi uçakla, saat kaçta geldiği belli. Vekilin dokunulmazlığı var, hiçbir şey vermeyebilirdi. Telefon görüşmesi kayıtlarının istenmemesi ne gibi bir eksiklik doğurmuş olabilir anlamıyorum. Eğer ifadelerde bir tereddüt, istikrarsızlık olsaydı o zaman zaten savcı isterdi. Zamanlamalar örtüşüyor. Çok net söyleyeyim bu dosyada HTS kaydı alınmasına gerek yok. Savcılığa sunulan itiraz dilekçesin de cinsel saldırı iddiasında bulunuluyor. Daha önce de bir tanık taciz iddialarını ortaya atmıştı. Yine dilekçede Şirin Ünal’ın DNA örneği vermemesi de şüpheli bir durum olarak gösterilmiş. Cinsel saldırı konusu bizim dehşete düştüğümüz bir konu. Bu iddiayı konuşmak gibi bir niyetimiz de yok zaten. Bu PSA maddesi bulunduktan sonra savcı ne olduğunu araştırmak için tekrardan Adli Tıp’a gönderdi. Adli Tıp’ın raporunda örnek kıza ait çıktı. Savcı ihtiyaç duysa DNA örneği isterdi, vekil de verirdi. Bu iddiayı tamamen sosyal medya ortaya yaydı. Böyle bir şey mümkün değil. Vekil konuşmaz Ünal bu konuda hiç konuşmadı. Vekil böyle bir şeyi konuşmaz bile. Gerek yok. Var dese ne olacak yok dese ne olacak! Böyle bir şeyin tartışılması ayıptır. Sizin anlatımlarınıza bakacak olursak Nadira’nın orada çalıştığı dönemde ortada bir sorun yoktu. Peki, o zaman Şirin Ünal neden Nadira hakkında ‘psikolojik sorunları vardı’ dedi? Evin içindeki durumu Şirin Bey’e sormak lazım. İnsanların ruh hallerini bilemeyiz. İnsanlar buraya para kazanmaya geliyorlar. Ben hiçbirinin psikolojik olarak yeterince iyi olduğunu düşünmüyorum. İddianamede, Ali’yi kalbinden Öldüren polise müebbet istemi vuran memurun ifadesiyle olay anına ilişkin görüntülerin uyuşmadığı vurgulandı Adana Cumhuriyet Başsavcılığı, Suriyeli 18 yaşındaki Ali El Hemdan’ı vuran polis memuru Fatih Karaca hakkında “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis cezası istemiyle dava açtı. İddianameye göre, cinayet anını gösteren kamera görüntüleri polisin “Sendeledim, düştüm, silahım ateş aldı” savunmasını çürüttü. Polisin genç Ali’nin yüzü dönükken silahın namlusuna mermiyi sürdüğü ve silahı ateşlediği vurgulandı. Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, kamera görüntülerine işaret edilerek, “Sokağın ba 18 yaşındaki Ali El Hemdan’ın öldürülmesine ilişkin haberimiz 29 Nisan tarihli gazetemizde yer almıştı. şından içeriye doğru Ali El Hemdan’ın yürüdüğü, yaklaşık 1520 metre arkasından da şüpheli polis memurunun yürüdüğü, kısa süre sonra Ali El Hemdan’ın yüzünü polis memuruna dönerek geri geri yürüdüğü, bu sırada şüpheli polis memurunun elinde bu lunan silahın namlusuna mermiyi sürdüğü, ölene doğrultarak ateş ettiği aynı anda Ali El Hemdan’ın yere yığıldığı anlaşılmaktadır” denildi. Polis memurunun savunmasının kamera görüntüleri ile örtüşmediği ifade edilen iddianamede, polis memurunun sendelemesi, düşmesi gibi bir durumun ve herhangi bir koşmakovalamacanın yaşanmadığı anlatıldı. İddianamede polis memurunun “kasten öldürme” suçunu işlediği kanaatine varıldığı belirtildi. Skandal rapora şerh İddianamede, Adana Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nün 4 Mayıs 2020 tarih li raporu da yer aldı. Polisi kurtarmaya dönük hazırlanan raporda, “Ali El Hemdan’ın üzerinden çıkan tişörtün sol göğüs bölgesinde bulunan deliğin sekerek gelen mermi çekirdeği veya mermi çekirdeğine ait parçanın oluşturduğu delinme olduğu ve delinme üzerindeki atış artıklarının renk dağılımı göz önünde bulundurulduğunda delinmenin aşağıdan yukarıya doğru gerçekleştiği kanaatine varılmıştır” denildi. Raporu gerçekçi bulmayan savcılık “Görüntüler değerlendirildiğinde merminin sektiğini kabul etmenin zor olduğu, bu nedenle raporla kamera görüntüleri arasında çelişki oluştuğu” ifade edildi. l ANKARA/Cumhuriyet Dinin vesayeti Bugünkü yazımın ana gövdesi 23 Ocak 2012 tarihli Aydınlık gazetesinde “AKP Niçin İktidarda?” başlıklı yazı olarak yayımlanmıştı. Bu yazı, yeni yayımlanan AKP’nin Kısa Tarihi” (Sia Kitap) adlı kitabımın 119. sayfasında yer alıyor: HHH [Kant ve Dinin Vesayeti “Din Vesayeti”ni kendi uydurmam sandığım için çekinerek kullanıyordum. Taner Timur’un ‘MarxEngels ve Osmanlı Toplumu’ (Yordam Kitap) adlı çok değerli kitabını okurken, yazarın Kant’tan yaptığı bir alıntıya rastladım: “Aydınlanma’nın temel noktasını, insanların bizzat kendilerinin sorumlu oldukları vesayet durumundan, özellikle de din konularındaki vesayetten çıkmalarında görüyorum; çünkü dinî vesayet tüm vesayetlerin hem en zararlısı hem de en onur kırıcısıdır.”(s. 29) HHH Cumhuriyet, toplumu dinin vesayetinden kurtarıp özgür birey ve vatandaşlar haline getirmek için laikliği seçti. Cumhuriyetten önce, Osmanlı döneminde, dinin vesayetini kullanarak toplumu yönlendiren, cebini dolduran ve devlet yönetimini etki altında tutan ulema sınıfı, anında laikliğe karşı çıktı. Laiklik sözcüğünün ağza bile alınmadığı Tanzimat’tan itibaren. Dinin vesayetine karşı olmak, bu vesayetten kurtulmak, elbette dine karşı olmak ve dinden çıkmak anlamına gelmez. Özgür düşünce ve bilim için aklın ve bilincin dinin ipoteğinden, vesayetinden kurtulması gerekir. Bütün dünya halkları dinin vesayetinden kurtuldukları oranda bilim ve uygarlık alanında gelişme gösterdiler. Avrupa ve Kuzey Amerika aydınlanma çağından itibaren dinin vesayetinden kurtulup ilerlemiş ama Güney Amerika bunu başaramadığı için geri kalmıştır. Müslümanların dünyası da dinin vesayetinden kurtulamadığı, kurtulmak isteyemediği için geri kalmıştır. İslam dünyasının sanayileşme ve teknoloji karşısında kendine olan nedensiz özgüvenini yitirmesi, Kuran’da yazılı olanların bilimsel gerçeklerle çatışıyor olması, bu dünyayı içine kapanmak zorunda bırakmış ve bu durum akıldışı bir iddianın doğmasına yol açmış: “Her şey Kuran’da yazılıdır.” Böylece Kuran; matematik, fizik, kimya, tıp, astronomi, hukuk ve siyasetin temel kitabına dönüştü. Böylece, İslam’ın vesayeti, Musevilik ve Hıristiyanlığın vesayetine göre mutlak güç kazandı. Aydınlanma çağında Hıristiyanlık vesayet gücünü yitirirken, İslam vesayetini giderek güçlendirdi. HHH AKP ve İslam’ın Vesayeti Laik cumhuriyet, çıkardığı devrim yasalarıyla İslam’ın vesayetini bir ölçüde sınırlandırmayı başardı. Bu sınırlı başarı bile Türkiye toplumunu epeyce çağdaşlaştırdı. Hukuk, eğitim ve öğretim dinin vesayetinden kurtulduğu için her alanda toplum ve birey yeni ve gelişmiş bir kimlik ve nitelik kazandı. Ancak toplumun tamamı değil, bir bölümü. Sözü siyaset alanına getirecek olursak, dinin vesayetinden kurtulmamış toplum kesim ve katmanları AKP’ye oy veriyor; bu vesayetten belli ölçüde kurtulmuş olanlar bu partiye oy vermiyor. Kendini “Muhafazakâr Demokrat” olarak vaftiz eden AKP neyi muhafaza ediyor? Gelenek ve görenekleri mi, örf ve âdetleri mi? Bunları muhafaza etmek bir siyasal partinin işi değil. Zaten bu olumlu ve olumsuz değerler bilinçli olarak muhafaza edilemez. Bu türden zihniyet zaten demokratik de değildir. AKP’nin “Muhafazakârlık” ile “Demokrasi”yi yan yana getirmesi tam anlamıyla sınırsız bir demagoji. AKP, hiçbir şeyi değil, sadece dinin vesayetini muhafaza ediyor. Siyasal ilkesi ve tek silahı bu! Dinin vesayeti altında nasıl bir demokrasi olacak? Olmadığı, olamadığı tecrübeyle sabit!] HHH AKP artık “Muhafazakâr Demokrat” sıfatını çoktandır kullanmıyor ve “Selefi İslamcı”, “Müslüman Kardeşçi”, “Emevi Müslümanı” sıfatlarını iltifat saydığı için kesinlikle itiraz etmiyor. Osmanlı döneminde İlmiye (Ulema) sınıfının, askeriye (yeniçeri) ile olan geleneksel ittifakını, Cumhuriyet rejimi laik siyasetiyle (19231950 arasında) sona erdirmişti. Devrim yasalarıyla İlmiye sınıfı siyasal gücünü yitirmişti. Diyanet ve “Cami”nin CHP düşmanlığının gerçek nedeni budur. Saray hükümetinin, Diyanet İşleri Başkanlığı’na (Şeyhülislam kadrosuna) 2020 yılı bütçesinden 11.5 milyar lira ayırmasının nedeni, yeniden kurduğu ilmiye sınıfının dipsiz karnını doyurmak olmalı. PINAR’IN ÖLÜMÜNDE CİNAYET ŞÜPHESİ Ordu’da pazartesi günü Pınar Sarı (28) için ailesi kayıp başvurusunda bulundu. Arama çalışması başlatılan Sarı’nın, yanında 5 erkek ile Melet Irmağı kenarına gittiği belirlendi. Çevrede araştırma yapan polisler, Pınar Sarı’nın cansız bedenine ulaştı. 6 yaşında evlatlık verilen Pınar’ın biyolojik ailesi, kızlarının evden zorla alındığını ve suya itildiğini belirterek suçluların bulunmasını istedi. Biyolojik baba İlhan Yurt, “Yanında bulunanlardan biri, niye kızımı ırmaktan çıkarmamış?” dedi. Olayla ilgili gözaltına alınan 5 kişi ise serbest bırakıldı. l DHA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle