28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 MAYIS 2020 Bülent Ortaçgil müziğinin dönüştürmediği kimse yoktur bence. İçinize bir yerlere yerleşir o şarkılar, hiçbir yere gitmez. Ama bizim bugünkü sohbetimizin konusu İnkılap Kitabevi’nden çıkan nehir söyleşi kitabı: Bu Su Hiç Durmaz. Gazeteci Mahmut Çınar’ın hazırladığı kitapta, Ortaçgil’in çocukluğundan bugününe uzanan sanat yaşamının öyküsü var. O muhteşem şarkıların nasıl yazıldığını, yazarının hangi duyguları beslediğini, hafızanın derin kuyularından bulup çıkarıyorlar. İçinden geçilen zamanı gerçekten de bir nehir gibi akıtıyorlar sayfalara. Ortaçgil’in uçak korkusu, kimyacılığı, yurtdışına gidip gelmeleri, müziğinin dönüm noktaları... Ortaçgil’i dinler gibi okudum ben. Çınar, iyi ki de konuşturmuş ustayı! Bülent Ortaçgil’le biraz kendisi, biraz ülke meseleleri ve elbette müzik Hepimiz suçluyuz! u Nasılsınız diye sorayım başlarken... Sağlık açısından bir sorunum yok. Moralim yerinde. Ev de oturmaktan çökmedim, zaten evde çok zaman geçiriyorum. Ancak verimli mi geçti derseniz pek değil derim. u Kitabı elime aldım ve bitene kadar bırakamadım. Ne kadar içten anlatmışsınız... Nasıl karar verdiniz? Mahmut, beni zorladı. Önce biraz itiraz ettim. Beni kim merak etsin diye... Sonra Mahmut’un benimle ilgili çok ayrıntıyı bildiğini, hayatımın magazin bölümünü değil şarkılarımı hedeflediğini anlayınca duvarlarımı kaldırdım. 6 ay haftada bir iki bize geldi konuştuk, konuştuk... Kaydettik, sonra uzun süre redakte edildi. Tekrarlar elendi. Yani ben konuştum Mahmut sonradan yazdı. u Nasıl hissettiniz kitabı elinize alınca? Adım adım geçmişin üzerinden geçmek iyi geldi mi? Evet iyi geldi doğrusu. Yazma sürecinde de ne kadar çok konuşmuşuz diye düşündüm. Mahmut’un da tüm külliyatı bilmesi hatta kimi tarihleri ve olay sıralarını benden daha iyi yönetmesi beni rahatlattı. u “Çok kırılgan bir yapım vardır aslında. Hemen kapılarımı pencerelerimi kapatıp otururum içimde” sözünüz etkileyici, aklıma kazındı. Biraz açar mısınız burayı? Kapılarını kapatmadan bir şey en azından ben yazamıyorum. Sanat zaten yapılmaz diye büyük laf etmemiş olayım. Ben yazamıyorum. En verimli anlarım ise tavana baktığım süreçlerdir. O an içini görürsün. Şarkı yazılırken yanımda kimseyi istemem. Uzun süre de kimseye o şarkıyı çalmam. O anlar enfekte olmaya en yatkın anlardır. Her şey kırıcıdır, fazladır. Dünya işleri çekilmezdir o anlarda. u “Hissetmediğim bir şarkıyı söylemem, hissetmediğim biçimde olmaya da çalışmam, yalan söylüyormuşum gibi gelir... Olduğum gibi olmak istedim” diyorsunuz. Bu sözleriniz de inanılmaz iyi geldi bana. Sanki bu çağda herkes her şeyi yapmalı, bir dayatma var gibi… Siz sosyal medya ve bilgisayar nesli her şeyi iki dakika merak ediyor sonra unutup başka şeylere dalıyorsunuz. Hiçbir şeyi tam yapmıyorsunuz. Biz kitap ve film nesliyiz. u Ne olacak bizim halimiz peki? Bu görüntü ve ileti çılgınlığından kurtulmanın yolu yok ki. Ne yapmalı? Kişisel seçme sansürünüzü kullanın. Her şeyi dinleme her şeyi seyretme zamanım yok denilebilir. u İnsan ne zaman ve nasıl ‘ben böyleyim’ diyebili yor? Sırrı ne bunu demenin? Yarış varsa bile o yarış kendinle... Bunu içselleştirdiğin u İnsanı en çok ilk aşkı mı etkiler, yoksa son aşkı mı? de sağ sol, o, bu bitiyor. Birine beğendirmek için değil ken Her aşk kendine özeldir. Kişileri unutmayabilirsin ama dine yapıyorsun. duygu şiddetini unutursun. Her an geriye bakıp da yaşanmaz KEŞKE SÖZÜNDEN NEFRET EDERIM doğrusu. Yaşamın bütünü de aşktan ibaret değildir. u Elbette ama sanki en çok aşka takılıp kalabiliyor in u Her satırda üslubunuz çok etkileyici gerçekten. sanlar… Belki “dervişler”, aşkı tatmamış olanlar hariç. Yumuşak geçişleriniz, kimseyi “öyle olduğu için” yar Aşk çok ortak bir şey. Az ya da çok şiddetli ama uysal be gılamayışınız... Hiç mi öfkelenmez bir insan? densel ya da tinsel herkes bir çeşit yaşıyor ve anlatamadığı Yok yok abartmayın... Ben öfkeli biriyim, isterseniz şeyleri bir başkasından duyunca ilgileniyorlar. eşime sorun! Ne var ki kimseye zarar vermez be nim öfkem. Üstelik çok da küfürbazımdır. u Ben 80 doğumluyum, üniversite Ben mükemmelci değilim. Yaşadıkça herkesin defolu olduğunu, dışarıdan göründüğünden çok farklı yanları olan ama bağırıp çağırdıklarına benzer sürüyle iş yapan insanlar gördüm. Hepimiz yalancı ve suçluyuz. Dünyayı kurtarmaya soyunmadan önce kendi iç devrimimizi tamamlamalıyız. Ortaçgil’den söyleşi selfiesi. zamanlarımda 70’ler bir yanıyla bize büyülü gelirdi. Yarın sabah uyansak 70’lerde olsak. Nasıl bir atmosferde olurduk? 70’ler müziğin yeni yeni yaygınlaştığı yıllardı. Yapılacak çok şey vardı ve hepsi tazeydi. Ünlenmiş şarkıcı ve müzisyenler kuvvetli kişiliklerdi. Aynı şeyleri de yapmıyorlardı. Ülkede u Az bile söyledim! Siz hepsi ana akımı oluşturuyor deki özün kaynağını merak lardı. Düşünün; Cem Kara ediyorum? En derinde ne var, ca, Timur Selçuk, Fikret Kızı o sözleri yazdıran özde? lok ve Ajda Pekkan hepsi özel... Tek bir kaynak olamaz bence. Ço Bence müzik stillerini bu isimler cukluk, mutlu bir aile, eğitim, yasak oluşturuyordu. Şimdi müzik stilleri sız baba, köreltme yanlısı değil teşvik edici isimlerden daha önde. Pop diyoruz rap di okul, daha hemen aklıma gelmeyen bir sürü şeyin yoruz rock diyoruz ve altına isimleri yazıyoruz. etkileşimi... Güzel bir tarihsel dönem... 70’lerde ülke daha masum daha entelektüel ancak daha az u Peki genel olarak insanların en büyük zaafı ne teknolojik idi. Ben yaşadım siz de buyurun gidin yaşayın. sizce? Para mı, eğitimsizlik mi, ego mu? Hepsi... Hepimiz hiç bilmeden, araştırmadan, kendimize PARTIMI BULAMADIM içten olmadan fikir sahibiyiz. u İstanbul’dan çıkamıyoruz ki! Bu günler nasıl u Keşke dediğiniz bir şeyler var mı? Keşke sözünden nefret ederim. Yaşam yürüyen bir şey... yazılır tarihe? Bilimkurgu öyküsü... Geri dönüşler ancak düşlerde olur. u Sizde geçmişe özlem var mı? u Müzikten para kazanamamışsınız, kopmamak için çareler aramışsınız ve bulmuşsunuz. Ya bulamasaydınız ne olurdu? Müziğe dönüşünüzün dönüm noktası Zamana Sıkışmış diye bir şarkımda anlattım. Dün bugün ve yarına sıkışmış insan! Hepsi var hepsi önemli... Ancak bugün en zor ama en güzel olanı… Çekirdek ve Fikret Kızılok muydu? u Kitapta ülkeye dair endişelerinizi de anlatıyor Uçlarda hasta ruhlu biri olurdum. Çekirdek ve Kızılok’la sunuz... Ne zaman umudunuzu kaybettiniz bu kadar, dayanışma sonucu ikimiz de geri dönmeyi becerdik. şarkı yazamayacak kadar? u Aşk bir dengesizlik işi mi hâlâ? Sensiz Olmaz’ı yazdığınızdan beri tanımı neye evrildi aşkın? Siz değiştiğiniz için aşka yüklediğiniz anlamlar da deği Umudum tükenmedi ama vaktim azalıyor... Diyanet’in bütçesi Milli Eğitim’inkini solladığında sarsıldım ben sadece. Benim düşlediğim Türkiye başkaydı. şiyor doğal olarak. Aşkın nerede başlayıp nerede bittiği pek u Nasıl bir ülke hayaliniz vardı? Azıcık paylaşsanız... değişmiyor ama ya da dengesizlikler dengelendiğinde baş Daha eğitimli, daha demokrat, gelirin daha dengeli dağıl ka bir şeye dönüşüyor diyelim. Sevgi oluyor, nefret oluyor, dığı, iyi planlanmış modellere göre insanların meslek sahibi dostluk oluyor. Ben her şeyi çözmüş değilim bilmem ki... olabildikleri, dini etkileşimlerin azaltıldığı bir yer. Bence en güzel şarkım Sensiz Olmaz değil zaten! u Politikayla aranızdaki mesafeye de açıklık getiri u Aşk deyince, sizce hangi şarkınız peki? yorsunuz. Sizi ayrı bir yere taşıyan bir etken miydi? Saçların ya da Aşk Nereye Kadar. Güncel politikadan hiç hoşlanmadım. Şarkılarıma da yak laştırmadım. Ne var ki politik tercihlerim tabii var ve yaşamda politika hep çok önemli. Nerede durduğumu sürekli tekrarlamaktansa sizler gibi okuduğunu anlayıp değerlendirenler düşünsün. Şu doğru: Ben kendi partimi bulamadım hâlâ. 50 yıldır her gün gazete okurum. Her seçimde isteksizce oy veririm ancak bu politik sığlık beni bozuyor artık. Hep tartışmalar, “Ali topu at, Ayşe ipi tut” onun düzeyine çekiliyor. Kimi şiir yazıyor çekiştiriyoruz oraya geri döndürüyoruz, “Ali topu tut.” Öteki Z’ye kadar gitmiş hayır a,b,c diyoruz… ÇOK KORKTUM ARKADAŞ! u Bu sözünüz de akılda kalıyor. “Doğru dürüst yaşamak için uğraştım… Yaşamak daha önemli benim için...” Yani? Yani bir şarkı yazmak tek amacım değil. Dolu dolu yaşama katılmak da güzel demek istemiş olabilir miyim? u Salgın sürüyor, yeni normale alışacak mıyız? Neyi özlediniz en çok, ne düşünüyorsunuz dünyaya bakınca? Bence devlet işin sağlık bölümünü iyi becerdi. Ne var ki sosyal politikalar kötü çuvalladı. Devlet kimin devleti çok aşikâr. Türkiye’de unutturulan sınıfsal bilinç umarım filizlenir. Şu anda can derdine düşenler azaldı çoğunluk haklı olarak para derdinde. Ben ilaç endüstrisinde çalıştım. Virüs işine yabancı değilim. Yaşam tabii değişecek yoksa ölürüz bu kadar basit. Arkadaşlarımla çalmayı ve deniz kıyısında olmayı özledim en çok. u Salgından sonra sizce insanlar daha “iyi” mi olacak ya da umursamazlık devam mı edecek? Ben gördüğümden çok korktum arkadaş! Cahillik tehlikeli. Tek kazancımız bence dayanışma duygusunun hâlâ var olması. u En çok sevdiğiniz Bülent Ortaçgil şarkıları listesi yapmanız zor olur mu? Hadi size bir liste yapayım; yoksa “hepsini” der çıkarım işin içinden. 1. Şarkılarım Senindir 2. Değirmenler 3. Benimle Oynar mısın? 4.Yolculuk 5. Çığlık Çığlığa Oldu mu? u Çok teşekkürler! Sürpriz oldu! Bu sıralar siz ne dinliyorsunuz? Avishai Cohen seviyorum ama takıntı halinde değil… u Haydar Ergülen sizinle ilgili altın vuruşu yapmış, “Diyalektik mutasavvıf” demiş. Hoşunuza gitti mi? Sevgili Ergülen’le Eskişehir’de tanıştım. O yazıyı çok çok beğendiğimi kendisine de söyledim. Her tanım biraz eksik kalır ya, bu da öyle. Bence Erkan Oğur benden daha fazla derviş… u Bitirirken anneanneyi analım. Gülümseten bir anınız var kitapta. “Bu şarkıları kimse dinlemez” demiş, üzer miydi o sözler sizi? Kızardık daha doğrusu. Ne var ki çoğunluğu temsil ettiğinin de farkındaydık. Fotoğraf: Melih Zafer Arıcan 17 “Umudum tükenmedi, Diyanetin bütçesi Milli Eğitim’inkini solladığında sarsıldım ben sadece.” HİLAL KÖSE Karantina günlerini Bozburun’da geçiren sanatçıyla online konuştuk. Bizi kırmadı bir de en sevdiği Ortaçgil şarkılarını listeledi! Salgın sürerken evde vakit geçirmekten şikayetçi değil. Morali de yerinde. En çok arkadaşlarıyla çalmayı ve deniz kıyısında olmayı özlediğini söylüyor. Kitaptan: “Gezi döneminde Bozburun’daydım. O gençlerin apolitik olmalarına rağmen baskı karşısında tepki göstermeleri hoşuma gitti...”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle