16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: EMİNE BİLGET Kaçak yapı IĞNELIFIRÇA ZAFER TEMOÇIN 5 28 NİSAN 2020 SALI koronaya bağlandı CİMER Başkanı Altun’un kaçak şömine ve çardak haberlerine erişim engeli getiren mahkemeden ‘salgın’ gerekçeli karar Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un, Boğaziçi Öngörünüm Bölgesi’nde yer alan Kuzguncuk’ta kiraladığı araziye yaptırdığı şömine ve çardağın İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından yıkılmasına ilişkin “Boğaz’da kaçak var” başlıklı haberimize getirilen erişim engeliyle beraber onlarca habere daha erişim engeli getirildiği ortaya çıktı. Erişim engeli kararı gazetemize tebliğ edilmezken sosyal medyada paylaşıldı. Erişim engelinin gerekçesinin, “koronavirüsle mücadele döneminde Avrupa ülkeleri başarısız olurken Türkiye’nin başarısını sekteye uğratmak ya da gizlemek” olduğu savunuldu. Cumhurbaşkanlığı İletişim (CİMER) Başkanı Fahrettin Altun’un, Kuzguncuk’ta vakıflardan kiraladığı araziye yaptırdığı şömine ve çardağın İBB tarafından yıkılmasına ilişkin “Boğaz’da kaçak var” adlı haberimize jet hızıyla erişim engeli getirildi. Haberin yayımlanmasından 3 gün sonra da yani 17 Nisan’da İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Hâkimliği’nin, onlarca sitenin haberine daha erişim engeli getirildiği ortaya çıktı. Gazetemizdeki habere getirilen erişim engeli tebliğ edilmeden sosyal medyada paylaşıldı. Erişim engeli getirilen haberler arasında “Boğaz’da kaçak var” başlıklı haberimizin ardından başlatılan terör soruşturması haberi ve CHP’nin Fahrettin Altun hakkındaki yaptığı suç duyurusu haberi de bulunuyor. Haber güncel değil! Sosyal medyada paylaşılan erişim engeli kararının gerekçesi ise dikkat çekti. Karar metninde, “tüm dünyanın içinde bulunduğu salgın bir hastalık olan koronavirüsle mücadelede birçok Avrupa ülkesinin başarısız olmasına rağmen ülkemizin mücadeledeki başarısını sekteye uğratmak ya da gizlemek için sıradan bir olayı sırf milletimizin ve devletimizin mücadeledeki başarısını göstermemek için dikkatleri başka yönlere çekerek itibarsızlaştırıl maya çalışıldığı bu amaçla Yargıtay’ın haber alma ve verme hakkının sınırlarını belirleyen ilkelerin ihlal edilmiş olduğu” ifadeleri kullandı. Haberin güncellik değeri taşımadığını ileri süren karar metninde şunlar kaydedildi: “Ülkemizin doğal gündeminin salgınla mücadele olduğu için haberin güncellik değeri taşımadığı, haberin yapılmasında kamunun hiçbir yararının olmadığı, yasal olmayan ve suç içeren bir durum var ise haberi yapanların bunun için suç duyurunda bulunma haklarının olduğu, haberin veriliş biçimi ile özü arasında bir dengenin kurulmadığı bu nedenle yapılan haberlerin haber al ma verme, yorum ve eleştiri ile ifadeyi açıklama hürriyetleri kapsamında kalamayacağı, haberin amaçlarından birinin de, talep edenin toplum nezdindeki itibarını ve saygınlığını zedelemeye yönelik matuf olduğu, toplumun birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğu bir dönemde suni kutuplaşma, kamplaşma ve gerilim üretilerek milletimizin, devletimizin ve onun temsilcilerinin dünyayı saran salgın hastalıkla mücadelesinin de birlikdirlik ve başarısının sekteye uğratılmaya ve gerçekdışı haberlerle yönlendirilmeye çalışıldığı anlaşılmakla itirazın kabulüne karar vermek gerekmiştir.” l İSTANBUL / Cumhuriyet Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın ‘eşcinselliğe yönelik açıklamalarına’ bakanlardan destek yağdı Baroya, Diyanet soruşturması Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, salgın hastalıkları “eşcinsel ilişkiye” bağlayan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a tepki gösteren Ankara Barosu hakkında soruşturma başlattı. Diyanet İşleri Başkanlığı da baro yöneticileri hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama”, “nefret ve ayrımcılık” ve “hakaret” iddialarıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Ankara Barosu, önceki gün “Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın İnsanlığın Bir Kesimini Nefretle Aşağılayıp Kitlelere Hedef Gösterdiği Konuşmasıyla İlgili Basın Açıklaması” başlıklı açıklama yaptı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dün yaptığı açıklamada, Ankara Barosu hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 216/3 maddesi kapsamında, halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama suçundan re’sen soruşturma başlatıldığını bildirdi. Soruşturma kapsamında Ankara Barosu Başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin ifadesi alınacak. Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’a siyasetçilerden ve bakanlardan çok sayıda savunma açıklaması geldi. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül yaptığı açıklamada, Erbaş’ın ifade ettiği hususlarla ilgili bir nefret suçu teşhisi koymanın “hukuki cehalet” olduğunu öne sürdü. Erbaş’ın açıklamalarına TBMM Başkanı Mustafa Şentop da sahip çıkarken, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “İslamla olan dertlerini Sn. Ali Erbaş üzerinden görmeye çalışan bu ayak takımı iyi bilsin ki, ebedi yurdumuzun üstünde ezanlar dinmedikçe sizin hükmünüz olmayacak. Ali Erbaş yalnız değildir” açıklamasında bulundu. l ANKARA/Cumhuriyet BARO, LAİK DEVLETİ HATIRLATTI Ankara Barosu, savcılığın soruşturma açması üzerine yazılı bir açıklama yaptı. Diyanet İşleri Başkanı’nın konuşmasına ilişkin değerlendirmenin, Avukatlık Kanunu’nun barolara yüklediği insan haklarını koruma görevi gereği olduğu olduğu belirtilen açıklamada, “Bu, Anayasanın ikinci maddesinde vücut bulan laik ve sosyal bir hukuk devletinde yaşamanın gereğidir” denildi. Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nin üçüncü maddesinin, cinsel yönelim ve cinsel kimlik temelli ayrımcılığı yasakladığı ifade edilen açıklamada, şu değerlendirme yapıldı: “Kurumları temsil edenlerin yaptıkları açıklamalarda da yasalara, Anayasa’ya ve tarafı olduğumuz uluslararası anlaşmalara uygunluk aranır ve beklenir. Yasa önünde eşit insanların bir kısmını ötekileştirilerek aşağılamak ve hedef göstermek açıkça suç olup hiçbir kurum veya kuruluşun temsilcisi yasal düzenlemelerin üstünde imtiyazlara sahip değildir. Bizler; laik, demokratik ve aydınlık Türkiye Cumhuriyeti’nde bir hukuk devleti güvencesinde yaşamak için bedel ödemek gerekiyorsa, insan haklarının ve insan sevgisinin yanında; karanlığın, ayrımcı ve ötekileştirici zihniyetin ise karşısında durduğumuzu bir kez daha tüm kamuoyuna arz ederiz” denildi. TERKOĞLU VE PEHLİVAN İÇİN TAHLİYE BAŞVURUSU Suçlamanın unsurları oluşmadı SEYHAN AVŞAR Yayımlanan haberle, “Libya’da şehit düşen MİT mensubunun kimliğini ifşa etme” suçlamasıyla tutuklu bulunan OdaTV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Sorumlu Haber Müdürü ve gazetemiz yazarı Barış Terkoğlu’nun da aralarında bulunduğu 6’sı tutuklu 8 gazeteci hakkındaki iddianamenin tamamlanmasıyla avukatlar tahliye talebinde bulundu. Terkoğlu ve Pehlivan’ın avukatları, iddianamenin gönderildiği İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdikleri dilekçede müvekkillerinin hukuksuz bir şekilde tutuklandığına dikkat çekerek tensip ile yapılacak tutukluluk incelemesinde müvekkillerinin tahliye edilmesini istedi. Dilekçede Terkoğlu ve Pehlivan’a atılı suça dayanak yapılan haberde şehit düşen MİT mensubuna yönelik yer alan bilgilerden daha fazlasının siyasilerin konuşmalarında, farklı haber sitelerinde ve bazı sosyal medya hesaplarında paylaşıldığına Pehlivan dikkat çekildi. Söz konusu haberdeki fotoğraf seçiminde şehit ailesinin deşifre olmaması için özenli davranıldığı anımsatılarak atılı suçun maddi ve manevi unsurunun oluşmadığı kaydedildi. Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren İnfaz Kanunu’nda yer alan denetimli serbestlik süresine dikkat çekilen dilekçede, “Haksız şekilde alt sınır Terkoğlu dan ceza verilmesi halinde dahi verilen cezanın cezaevinde infaz edilmeyeceği” kaydedildi. Dilekçede bu gerekçeyle tutuklama tedbirinin orantılı olmadığı vurgulandı. Koronavirüs salgınına da dikkat çekilen dilekçede, cezaevlerinin salgın hastalıklarla mücadelede yetersiz kaldığı, bu durumun ciddi risk oluşturduğuna dikkat çekildi. l İSTANBUL 06 YAŞ ARASI 780 ÇOCUK HALEN CEZAEVİNDE Anne ve çocuklar risk altında Erbaş için suç duyurusu CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın açıklamalarına tepki gösterdi. Gökçen, “Böylesi bir sözün ne kadar çok kişiyi hedef haline getireceğinin farkında olunmaması felaket. Ayrıştırıcı ve nefret suçlarına adeta gerekçe yaratan bu söylemi ve dini duyguları kullanarak bunu yapanları kınıyorum” diye konuştu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun ise baro yöneticileri hakkında başlatılan soruşturmaya tepki göstererek “Görevlerinden biri ‘insan haklarını savunmak ve korumak’ olan Ankara Barosu’nun yasaya uygun olarak yapılan açıklamasına karşı yine hukuksuzluk baş gösterdi” dedi. İHD Ankara Şubesi, Erbaş hakkında suç duyurusunda bulundu. HIV üzerine çalışmalar yapan Pozitif Dayanışma Derneği, Erbaş’ın açıklamasının yanlış bilgiler içerdiğini aktararak “Kendisinin nefretle değil bilimsel, doğru ve güncel bilgilerle hareket etmesini talep ediyoruz” dedi. Lambdaistanbul LGBTİ Dayanışma Derneği’nden yapılan açıklamada, “Bu söylemler, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekte ve aşağılamaktadır. Ayrıca HIV statüsü üzerinden kişilerin kriminalize edilmesini ve HIV fobik söylemleri nedeniyle Ali Erbaş’ı kınıyoruz!” denildi. l Haber Merkezi MEHMET KIZMAZ İnfaz paketiyle birlikte cezaevlerinden 90 bin kişinin tahliye edilmesinin yolu açılırken, açıklanan son verilere göre Türkiye’de anneleriyle birlikte 06 yaş arası 780 çocuk hâlâ cezaevinde bulunuyor. Koronavirüsten dolayı cezaevinde ölümlerin yaşandığını anımsatan insan hakları örgütleri, çocuklarıyla birlikte cezaevinde olan kadınların bir an önce tahliye edilmesi yönünde çağrıda bulundu. İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Türkiye tarihinde ilk defa kadın mahpus sayısının 11 bine çıktığını ve cezaevindeki durumun çok kötü olmasından dolayı da Adalet Bakanlığı’nın uzun bir süredir istatistik yayımlamadığını söyledi. Türkdoğan, “Çocuklu mahpuslar en tehlikede olan gruplar arasında. İnfaz paketiyle ‘kasten öldürme’, ‘cinsel dokunulmazlığa’, ‘özel hayatın gizliliğine’ karşı vb. işlenmiş suçlardan yatan kadınlar serbest bırakıldı. ‘Devlet güvenliğine karşı’ ile ‘casusluk’ gibi suçlarından tutuklu olan kadınlar içer de bırakıldı. Cezaevinde anneleriyle birlikte kalan çocuklar arasında bile ayrımcılık yapıldı” dedi. Mahkeme tahliye edebilir Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı ise infaz paketi dışında kalanlar için de ceaevindeki nüfus azaltılması gerektiğini belirterek, “Kalabalık ortamda, bir çocuğun hijyen kurallarına uyması mümkün değil” ifadelerini kullandı. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nden (CİSST) Cansu Şekerci de, “İnfaz paketinde koşullu salıverilme süreleri tutuklular için hesaplanırken hükümlüler için hesaplanmadı. Böyle bir durumda çocuklarıyla tutuklu olan kadınlar sadece mahkemenin kararıyla tahliye edilebilir. Çocuklarıyla tutuklu olan annelerin tahliyesi için de HSYK gibi ilgili kurumlar mahkemelere tavsiye kararlar vermeli” diye konuştu. HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ise “Sadece 01 yaş arası 200 bebek var. İzmir Şakran Kapalı Cezaevi’nde B14 koğuşunda 12 anne 13 çocuk var” bilgisini paylaştı. l İSTANBUL Korona KHK ile durdurulur mu? Erdoğan, 20 Nisan günü kabine toplantısından sonra dedi ki: “Bayrama kadar normalleşme sürecine girmek istiyoruz. Bayram öncesi bazı adımlar atabiliriz...” Bu mesaj ilgili her yerde alındı. Ertesi günden itibaren damat, AVM’lerin mayıs ortası açılabileceğini söyledi... Turizm Bakanı, mayıs sonunda otellerin yarısı dolabilir, dedi... Futbolda Kulüpler Birliği haziranda lig müjdesi verdi... Hafta sonunda da AKP yayın organları koronayı yenme destanını yazdılar! Erdoğan’ın sözleri, Sağlık Bakanlığı verilerini de etkiledi. 21 Nisan’dan itibaren veriler birden ters dönmeye başladı. Rakamlar koronayı yendiğimizi, güzel günlere doğru adeta saatte 150 km. hızla ilerlediğimizi gösteriyordu. Bakanlık sitesindeki veriler gün gün şöyle (ilk rakam vaka sayısı, ikincisi iyileşen, üçüncüsü ölüm): 20 Nisan: 4674, 1454, 123 21 Nisan: 4611, 1488, 119 22 Nisan: 3088, 1559, 117 23 Nisan: 3116, 2014, 115 24 Nisan: 3122, 3246, 109 25 Nisan: 2861, 3845, 106 26 Nisan: 2357, 3558, 99 İyileşen sayısı yakalanan sayısının üçte biri iken, birkaç gün içinde tablo tersine dönüyor. HHH Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Saltık’ın değerlendirmesi şöyle: “Politik beklentilere uygun bir salgın eğrisi düzenlemesi yapılıyor. Bu alanda yetkili ve sorumlu kişilerin yayımladığı istatistiki veriler sorunlu. Bilim Kurulu’nu uyarıyorum; aklın ve bilimin dışına çıkmayın. Aldığınız sorumluluk çıkılmasına da izin verilmemesini gerektiriyor.” Normal bir ülkede doğruları söylemek bilgi ve anlatım gücü ister. Bizde bunun yanına bir de cesaret istiyor! Temel işlerinden biri rakamların dilini çözmek olan Polimetre’nin kurucusu Mehmet Günal Ölçer, “Bu rakamlar doğruysa yaşadık” deyip ekliyor: “Ama istatistik bilimi öyle söylemiyor. Çok yalın bir sağlama yapma yöntemi var. Demokratik gelişmişlik düzeyinin sıralandığı güvenilir sitelerde otoriter ülkelerde salgın etkisiz! Kiminde ölüm bile yok. Virüsün adını yazmak bile yasak. Rakamları genel anlamda gizlemeyen demokrasisi gelişmiş ülkelerde bir milyon kişi başına ölüm 80120 arası, bizde 30 civarı!” Göğüs ve solunum hastalıkları uzmanlarının kurduğu Türk Toraks Derneği İstanbul ve Trabzon’da son beş yılın mart, nisan ölümlerini çıkardı. İstanbul’da 612 Nisan arasında 2016’da 1389, 2017’de 1464, 2018’de 1460, 2019’da 1425 kişi ölmüş. 2020’de ise 2222! Bu yıl olağanüstü artış var. Bu rakamlardan sonra TÜİK herkese açık olan ölüm istatistiklerini kapattı. Özel izinle alınabiliyor. Pandemi hastanesi olarak hizmet veren bir kurumda görevli doktor dün şu bilgiyi verdi: “Sağlık Bakanlığı ‘şüpheli bulaşıcı hastalık’ diye yeni bir kod gönderdi. Pek çok hastanın ölüm nedeni olarak o kodu yazıyoruz!” HHH Tablo böyle... He konu siyasete alet edilebilir ama sakın sağlıkta yapmayın. Aslında bu bakışın küresel olarak öne çıktığı söylenebilir. Salgın, her şey bir yana sağlık sisteminin bugünkü gibi gidemeyeceğini gösterdi. Türkiye’deki başarı şu: AKP’nin sağlıkta tam dönüşümü, yani tümüyle liberalleşmeyi başaramamasının getirdiği bir başarı yaşıyoruz! İşte Cerrahpaşa... Üniversite hastanelerini etkisizleştirmek için her şeyi yaptılar. Daha iki yıl önce Cerrahpaşa’yı böldüler... Öğretim üyesinden çaycısına Cerrahpaşa çırpındı, direndi... İktidar bana mısın demedi... Tıp fakültesi hastaneleri üvey evlat muamelesine rağmen ayakta kalmak için direndi. Şimdi başlıca başarı haberleri buralardan geliyor. Elbette bütün dileğimiz hayatın bir an önce normale dönmesi... Ama Bilim Kurulu’nun onayıyla! Ancak görüyoruz ki, yazılı olmayan bir kanun hükmünde kararname ile korona mayıs ayından itibaren geriletiliyor. Haziranda ölen ölür, kalan sağlar bizimdir! Cezaevinde kalanlarda SALGIN ENDIŞESI ZEHRA ÖZDİLEK Türkiye’nin dört bir yanındaki cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlüler, yemeklerin dışarıdan gelmesi ve hijyene dikkat edilmemesi nedeniyle koronavirüs bulaşmasından endişe ettiklerini belirtti. Yaklaşık 5 aydır Sincan Cezaevi’nde hükümlü olarak kalan Fuat Parlak, gazetemize gönderdiği mektupta dezenfektan konusunda sıkıntı yaşadıklarını kaydetti. Parlak, “Dışarıda anlatıldığı gibi ücretsiz dezenfektan gibi bir şey yok. İlk zamanlar kantine dezenfektan geldi ama parayla satılıyordu. 100 ml 15 TL. Çok işlevsel değil. Bize maske ve eldiven satışı yasak. Yine tüm pandemi süresince bir kez bir su bardağını geçmeyecek şekilde sıvı sabun dağıtımı yaptılar. Bu gibi önlemler risk yok anlamına gelmiyor. Yemekler dışarıdan geliyor. Açık cezaevlerine yaptırıyorlar” dedi. Vegan olduğunu dile getiren Parlak, “Vegan beslendiğimi söylememe rağmen doktor vejetaryen olarak yazdı. Dilekçe vermeme rağmen sorun çözülmedi. Beslenme sorunuma çare bulamadım” dedi. İzmir 1 No’lu F Tipi Cezaevinde kalan Rıza Özçolak ise ring araçlarındaki riske dikkat çekti. l İSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle