16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 28 NİSAN 2020 SALI EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR TASARIM: MEHMET AMAN OLAYLAR VE GÖRÜŞLER KEMALİZM TBMM’NİN 100. YILINDA KURUCU İDEOLOJİ NE SUNUYOR? PROF. DR. İBRAHIM KAYA Kemalizm bir modernlik projesi olarak okunmak durumundadır ve üstelik tamamlanmamış bir modernlik projesidir! İlk radikal anlamdaki inşası olarak görmemiz gereken Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yüzüncü yılında, Kemalizme ilişkin yapılacak her değerlendirme, ister onu olumlasın isterse reddetsin, bu sözünü ettiğimiz olgudan hareket etmek ve onun üzerinde söz söylemek durumundadır. Bir başka ifadeyle, eğer konumuz Kemalizm ise, konuştuğumuz, tartıştığımız esas itibariyle ve öncelikle “modernliktir”. Sonlar fetişizmi olarak ifade etmemiz gereken postyapısalcılık ve postmodernizm önemli ölçüde entelektüel tartışmadaki yerini ikinci veya yeni modernlik tartışmasına bıraktı. Adeta bir moda olarak bir dönem sosyal bilim gündeminin merkezi teması olan sonlar fetişizmi, önemli ölçüde, modernliğin tükendiğine, açmazlarının meydana çıktığına ve ömrünü tamamladığına hükmetti. Bu hüküm yerkürede çok ama çok hızlı dolaştı, deyim yerindeyse, çok sayıda sosyal bilimcinin gözdesi hatta sevgilisi oldu. ‘Hâlâ moderniz’ Ancak “Modernlik tamamlanmamış bir projedir” yanıtı, Habermas gibi alanda “ağırlığı” olan bir düşünürden gelince ve Tourane, Giddens, Beck gibi sosyoloji alanının tüm dünyada iyi bilinen isimlerinin de tartışmaya ağırlıklı olarak “modernden” yana girmesiyle işler epey değişti ve gelinen bugünkü noktada, hele hele şu korona salgını günlerinde, “yeniden modernlik” tartışması veya “Modernliğimizi nasıl koruyabiliriz” endişesi modernliğin hâlâ ayakta olduğunu gösterdi. Yazının amacı elbette modernliğin sosyolojisine dair söz söylemek değil ama konumuz Kemalizm olduğu için yukarıdaki kısa girişi yapma mecburiyeti doğdu. Demek ki dünyada ana hatlarıyla, Peter Wagner’ın ifadesiyle, “Hâlâ moderniz” anlayışı geçerlidir. Yine Wagner’ın ifadesiyle modernlik tartışmaları, modernliğin canlanmasını ve sosyal bilimlerin tekrar merkezine yerleşmesini sağlamış durumdadır. Hal böyle olunca, bir modernlik projesi olarak Kemalizmin tekrar gündeme gelmesi anlaşılabilirdir ve gereklidir de! Bu yazıda Kemalizmi niçin bir modernlik projesi olarak Sivas Demiryolu Atölyesi açılışı, 1939 okumak zorunda olduğumuzu türel sorunsallıklara bulunan ve bugün “ikinci modernlik” çözümler hangi türde toplum için yeniden yorumunun na modellerine yol açmaktadır? sıl yapılması gerektiğini değer Liberalbireyci toplum mode lendireceğiz. li mi, kolektivist toplum mode Hangi model? Modernlik projesi, insan yaşamındaki temel sorunsallıklara çözümler sunan projedir. Temel sorunsallıklar ekonomik, siyasal ve kültürel sahalara içkin sorunsallıklardır. Temel ihtiyaçlarımızı nasıl karşılayacağız ve yaşam standardımızı nasıl yükselteceğiz sorunsalı ekonomik, toplum halinde birlikte yaşamamızın temelleri nelerdir sorunsalı siyasal, hangi bilgi türü eylemlerimize kılavuzluk edecektir sorunsalı kültürel sorunsala işaret etmektedir. Modernlik, ekonomik sorunsalın çözümünü sanayileşmede, siyasal sorunsalın çözümünü demokratikleşmede ve kültürel sorunsalın çözümünü sekülerleşmede bulmuştur. Modernliğin aşılmadığının en temel göstergesi de bu süreçlerin yani sanayileşmenin, demokratikleşmenin ve sekülerleşmenin, devam ediyor oluşudur. Dördüncü sanayi devriminin başlangıç günlerindeyiz yani sanayileşme son bulup sanayi sonrası aşamaya geçilmiş değildir. Demokrasi zafer kazanmış durumda fakat eski demokrasiler bile hâlâ kendilerine canlılık kazandırmanın yollarını arıyorlar yani demokrasi dışında siyasal sorunsalın çözümüne ilişkin bir referansları yok. Sekülerleşme yoluna devam ediyor ve özellikle bugün korona salgını sürecinde yeniden ve çok daha güçlü biçimde canlanmasına tanıklık ediyoruz. Bu üç sorunsalın dışında dördüncü bir seviyeden yani toplumdan bahsetmemiz gerektiği apaçık ortadadır. Yani bu üç temel sorunsal çerçevesinde hangi “toplum modeli” sorunsalı muhakkak tartışmaya dahil edilmek durumundadır. Ekonomik, siyasal ve kül li mi, yoksa özgürlüğü ve dayanışmayı aynı anda bünyesinde tutma derdindeki cumhuriyetçi toplum modeli mi? Kemalist modernlik projesinin sanayileşme ile ilgili çözümünün, kamunun ağırlıklı olduğu bir ekonomik model olduğunu düşünmemiz için birçok sebebin bulunmasına rağmen, bireyin ekonomik özgürlüğünü yok sayan kolektivist bir çözümden de uzak bir çözüm olduğunu görüyoruz. Demokratikleşme hususunda ise kamusal yaşamı önceleyen, yurttaş özgürlüğünü ve sorumluluğunu temel olarak gören bir demokrasinin hedeflendiği açık. Sekülerleşme için de üç bağlamda da radikal bir yapılaşmanın öngörüldüğü muhakkak: Devletdin ayrışması, dinin bireyselleşmesi ve toplumsal kurumlarda ve tabakalaşma sisteminde dini hiyerarşinin etkisinin geriletilmesi. Başka bir dönem Sonuç olarak; bireyin özgürlüğünü önemseyen ama aynı zamanda dayanışmayı sarsılmaz temeli olarak anlayan bir toplum modelinin arzu edildiğini söylememiz mümkün. Bu hedeflerini elbette bir noktaya kadar gerçekleştirdi Kemalizm ama hiçbirini tümüyle gerçekleştiremedi. Bu sebeple, tamamlanmamış bir modernlik projesi olduğu somut. Bugün elbette “başka” bir dönemdeyiz, çok şey değişti! Türkiye önemli ölçüde kentleşti, farklı modelleri de deneyerek sanayileşmeye devam etti, nüfusu ciddi anlamda arttı, eğitim düzeyi yükseldi. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de neoliberalleşme, kimlik siyaseti, küreselleşme ağırlık kazandı hatta yerleşti. Ancak modern hikâyenin yeni bir evresinde, hele şu korona salgını sürecinde, “yeniden ilerleme”, “yeniden yapılanma” hatta “yeni toplum” tartışmaları ışığında Kemalizmin söyleyebileceği sözler vardır. Piyasanın toplum lehine denetlenmesi, kamunun ekonomide aktif rol alması, bilimsel bilginin insanların eylemlerine kılavuzluk etmesi, dayanışmanın toplumsal değer olarak yeniden gündeme oturması, küreselleşmenin yeniden gözden geçirilmesi, devletin toplum halinde yaşamadaki asli kurum olduğu tartışmaları, Kemalizmin “yabancı” olmadığı tartışmalardır. Kuşkusuz 1930’lu yıllarda değiliz ama Mustafa Kemal Atatürk’le çağdaşız yani aynı meseleleri paylaşıyoruz. Bugün için sorunsallıklara çözüm arayışında Kemalizm bize ne sunabilir? Kimlikçilik değil toplumculuk Piyasanın bütün yaşam alanlarına nüfuzunu önlemek, kamusal yaşamı canlandırmak, sekülerbilimsel bilgiyi gündelik hayatta yerleşik kılmak, bilirkişiliğe hak ettiği yeri sağlamak, toplumsal dayanışmayı kuvvetlendirmek, kamunun eğitim ve sağlık kurumlarındaki rolünü artırmak; bütün bunlar, bugün ikinci modernlik için atılması gereken temel adımlardır ve bu adımlar aynı zamanda Kemalist modernlik projesinin tamamlanmasına yönelik adımlar olacaktır. Emperyalizme ve terörizme karşı ulus devletin, bireyci liberalizme karşı dayanışmanın, karanlığa karşı aydınlanmanın, kolektivizme karşı bireysel özgürlüğün, çokkültürcü kimlik siyasetine karşı toplumun savunusu, bugün için vazgeçilmezdir ve Kemalizm bu hususlarda da bir temeli sunmaktadır. Sonuç olarak, ne bireysel özgürlüğü ikincilleştiren kolektivist bir model ne de toplumu ikincilleştiren bireyci liberal model günümüz sorunlarını çözmede başarılıdır. Aksine çözüm, dayanışmayı önemseyen ama özgürlüğü de dayanışma adına gözden çıkarmayan cumhuriyetçi modeldedir. Bu modelin, dijitalleşme, iş yaşamındaki dönüşüm, otomasyon, risk, virüs, güvenlik ve daha başka gelişmelerde nasıl bir pozisyon alması gerektiği elbette yeni tartışmaları ve yorumlamaları gerekli kılmaktadır ama tartışmanın şu temeli azımsanmayacak ölçüde önemlidir: TBMM’nin yüzüncü yılında da Kemalizm, sorunsallıklara çözümler sunma potansiyeline sahip bir modernlik projesidir. Terörle mücadeleyi sulandırmak Terörle mücadelenin nasıl sulandırıldığını görmek için önce terör örgütlerinin yapılarına, ortamlarına, strateji ve taktiklerine bakmak gerekir: 1) Bütün terör örgütleri, ideolojik, etnik, dinci, mezhepçi kimliklerden birini veya birkaçını kullanır. 2) Bütün terör örgütleri, haksızlığa, adaletsizliğe, sömürüye, baskıya karşı savaştığını belirtir. 3) Bütün terör örgütleri, savaştığı devletin komşuları başta olmak kaydıyla, başka devletlerden lojistik ve siyasal destek arar. 4) Bütün terör örgütleri, temsil ettikleri veya kullandıkları kimliğe karşı genel bir kin ve nefret oluşturmaya, kendilerine karşı zalim yöntemler kullanılmasını teşvik etmeye böylece kendilerine karşı baskı uygulandığını, haksızlık ve adaletsizlik yapıldığını ispatlamaya çalışırlar. 5) Bütün terör örgütleri, içinde bulundukları devletin bütün açıklarından yararlanır, her türlü yasadışı faaliyeti, kaçakçılığı, kanunsuzluğu, rüşvet ve yolsuzluğu, yağmayı teşvik eder ve kullanırlar. 6) Bütün terör örgütleri, içinde bulundukları toplumda, adaletsizliğe uğrayan, ezilen kişi ve grupları yanlarına çekmeye, onların haklarını savunur görünerek desteklerini kazanmaya çalışırlar. 7) Bir ülke ne kadar zalim bir rejime sahipse, ne kadar haksızlık yapıyorsa, rüşvet ve yağma ne kadar yaygınsa, terör örgütleri o ülkede o kadar hızlı doğar, gelişir ve uzun yaşar. 8) Her terör örgütü toplumdaki ve dünyadaki gücünü olduğundan yüksek göstermeye çalışır, “Terör örgütüne üye olmadan...” diye başlayan muğlak ceza yasaları gibi yasalara dayalı olarak ne kadar çok kişi suçlanırsa ve cezalandırılırsa o kadar memnun olur. HHH Türkiye’deki stratejik hatalar: 1) Politikacıların ve on ların emrindeki bürokratların aymazlıklarından ve ihmallerinden kaynaklanan Ankara Gar Katliamından sonra, hem bu katliamın sorumlusu olan (o sıralarda “öfkeli gençler” diye nitelenen) DAEŞ, DEAŞ, ISIS, IŞİD, (adı her ne ise) adlı İslamcı Terör Örgütü’nün doğrudan sorumluluğunu hafifletmek hem de PKK, DHKPC ve FETÖ/PDY gibi örgütleri de suçlamak için “Kokteyl Terör” diye abuk sabuk bir kavram üretildi. 2) Çok vahim bir stratejik hata yapılarak terör eylemleri ile iktidarın oy artışı arasında pozitif bir korelasyon olduğu bizzat iktidar mensupları tarafından ileri sürüldü. 3) FETÖ/PDY yargılamaları sırasında rüşvetin rol oynadığı, bir nevi “Borsa” kurulduğu iddiaları ayyuka çıktı ve medyaya yansıdı. 4) 15 Temmuz 2016 kalkışmasını bahane eden iktidar, Parlamenter Demokrasiyi önce rafa kaldırdı, sonra tamamen bitirdi ve Tek Kişi Yönetimine geçti. 5) FETÖ/PDY suçlamasıyla, yüz elli bin kadar kişi, yargı kararı olmadan işinden atıldı. 6) Şiddete karışmamış ve hatta şiddete karşı olan gazeteciler, yazarlar, terör örgütü suçlamasıyla yargılandı, hapse atıldı. 7) Tek Kişi Yönetimi’ne geçildikten sonra bazı politikacılar ve atanmış yöneticiler, kendi yaptıkları yolsuzlukları, haksızlıkları, hukuksuzlukları haberleştiren gazetecileri, yazarları terörle suçlamaya başladı. HHH Sonuç olarak bu hatalar Türkiye’deki bütün terör örgütlerinin ellerini ovuşturmalarına yol açıyor: “Terör örgütüne üye olmadan...” ceza maddesi ve mahkemeler, yöneticilerin hatalarını örtbas etmek için kalkan olarak kullanılmamalı... Her hoşa gitmeyen haber yapanı terör örgütüyle ilişkilendirmekten vazgeçilmelidir. Õ%6$%+!,+Û4!0/+5$Û9% #5(52Û9%4+Û4!0,!2).$!"¢9¢+Û.$Û2Û 40.00 TL 24.00 TL 28.00 TL 16.80 TL 32.00 TL 16.00 TL 16.00 TL 9.60 TL www.alfakitap.com 18.00 TL 10.80 TL 13.89 TL 10.80 TL 16.00 TL 9.60 TL 18.00 TL 10.80 TL 13.89 TL 4.17 TL 23.15 TL 13.89 TL 18.00 TL 10.80 TL 46.30 TL 27.78 TL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle