16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected] TASARIM: SERPİL ÜNAY 9 15 NİSAN 2020 ÇARŞAMBA Hükümet bütün tepkilere karşın patrona işçiyi ücretsiz izne çıkarma yetkisi veriyor İşçiyi ‘torbaya’ attılar AKP, koronavirüs salgını süresince işçi çıkarmayı üç ay yasaklayan ancak işçinin gelirini 1177 TL ile sı nırlayan önerinin bulunduğu torba yasa teklifini Meclis’e getirdi. İşçinin grev hakkı nın 6 aya kadar ertelenebi MUSTAFA ÇAKIR leceğinin de yer aldığı “Torba öneri” ile Türkiye Varlık Fonu’nun denetimi eylüle ertelendi. “Yeni Koronavirüs (Covid 19) Salgını nın Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkileri nin Azaltılması Hakkında Kanun ile Ba zı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Da Salgın süresince işten çıkarmaları üç ay yasaklayan ancak işçiye 1177 TL aylık belirleyen sendikaların karşı çıktığı öneri torba yasa teklifi ile Meclis’te. ir Kanun Teklifi” başlığıyla gündeme gelen 15 maddelik düzenlemelerden bazıları şöyle: 4 İş Yasası’na eklenen maddeyle 3 ay süreyle ‘ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller’ dışında işçi çıkarılamayacak. Ancak bu sürede işveren işçiyi tamamen veya kısmen ücretsiz izne ayırabilecek. 4 Cumhurbaşkanı 3 aylık süreyi 6 aya kadar uzatabilecek. Bu sürede işveren işçiyi çıkarırsa brüt asgari ücret tutarın da para cezası ödeyerek kurtulacak. Ücretsiz izne çıkarılan ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan işçiler ile 15 Mart’tan sonra işten çıkarılan ve işsizlik maaşı alamayan işçilere (yaşlılık aylığı almamak kaydıyla) günlük 39.24 lira ücret verilecek. 4 İşveren ücretsiz izne ayrılan işçiyi çalıştırırsa aylık brüt asgari ücret tutarında ceza ödeyecek. Toplusözleşme, uyuşmazlık görüşmeleri, grev ve lokavta iliş kin süreçler 3 ay durdurulacak. Cumhurbaşkanı süreyi 3 ay daha uzatabilecek. 4 Her şey ertelenirken Hazine’nin özel mülkiyetindeki taşınmazların satışı ihaleyle elektronik ortamda yapılabilecek. 4 Salgın nedeniyle seyahat acenteleri, işletme belgelerini farklı bir tüzel kişiliğe devredebilecek. Meclis’e gelen bu teklife sendikalar karşı çıkıyordu. İşçiler kısa çalışma ödeneğinden yararlandırılsalar bin 752 lira ile 4 bin 381 lira arasında ücret alacaklardı. Bu öneri ile işçiye işsizlik fonundan ödenecek para da düşürülmüş oldu. l ANKARA Gemi su almak üzere İhracatçının 40 talebine jet yanıt Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle koronavirüsle mücadeleye destek olmak üzere verdikleri üretim desteklerini anlattı. Bünyesindeki 61 ihracatçı birliğiyle beraber “Bugüne kadar ihracatımız için ürettik. Şimdi sağlığımız için üretiyoruz” sloganıyla maske ve dezenfektan üretiminde seferberlik ilan eden TİM’in Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi’nde karşılık bulan 40 çözüm önerisiyle de ihracatçılara destek olduğunu söyleyen TİM Başkanı İsmail Gülle şunları söyledi: “Ülke olarak zor günlerden geçtiğimiz bu süreçte önceliğimiz Türkiyemizin geleceğidir. İhracatçımızın 67 adet sorun ve taleplerini Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan, Hazine ve Maliye Bakanımız Berat Albay rak ile ilgili bakanlıklara anlık ola rak aktardık. Bunlardan 40’ı karşılık buldu” dedi. Gülle, maske üretimi konusunda ise “Kısa sü rede bu sayının daha da üstüne çıkacağız. Kimse nin bir telaşı olmasın. Türkiye’nin maske ihtiyacının tama mını karşıladıktan sonra ihracatını gerçekleştirecek miktara çok ra hat ulaşacağız” diye konuştu. İsmail Gülle Bursa Sanayici ve İş İnsanları Derneği (BUSİAD) ile Marmara ve İç Anadolu Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (MARSİFED), online olarak basın mensuplarıyla bir araya gelerek koronavirüs sürecinde ekonomik tabloyu tartıştı. Yaşanan süreci “fırtınalı denize” benzeten MARSİFED Başkanı Ramazan Kaya, “Yelkenleri indirdik. Gemiyi batırmadan, personel kaybetmeden sadece suyun üstünde yüzdürmeye çalışıyoruz” dedi. “Şu an ülke olarak 3839 derece ateşteyiz, ancak süreç uzarsa 4041 dereceye çıkacak ve ekonomimiz havale geçirecek” diyen Kaya, şöyle devam etti: “Kay naklarımız kıt. Avrupa ülkeleri ve Amerika çok büyük rakamlar açıkladılar. Bizim rakamlarımız çok daha küçük. Bu kıt kaynaklarla zaten 201819 krizinden cid 2018’deki kur krizi atlatılamadan koronavirüs krizine girildi. Sanayici karamsar. “Fırtınalı denizde gemiyi batırmadan sadece su üstünde durmaya çalışıyoruz” diyor. di yaralar almıştı ekonomimiz. Dolayısıyla bu süreçte önceliğimiz kaynaklarımızı en iyi şekilde değerlendirmek olmalı. Özel sektöre uygun şartlı kredi imkânı sağlanması gerek. Bir an önce ekonomiye taze para girmesi lazım. KOBİ’lerle başlamamız gerekiyor. Ayrıca TÜSİAD, TOBB ve üniversiteden değerli öğretim üyelerinin de bulunduğu ekonomi bilim kurulu oluşturulmalı.” Çarklar durdu Koronavirüs sebebiyle bir aydır çalışma hayatında çarkların durduğunu dile getiren BUSİAD Başkanı Ergun Hadi Türkay ise “Normalleşmek uzun sürecek. Belki yaz ayını bile kaybedeceğiz. Çarkları çeviriyoruz demek bile ciddi anlamda zaman alacak” dedi. “Ne kadar firmanın ayakta kalıp, ne kadarının kapanacağını bilmek mümkün değil. Kim ne derse desin doğruyu söyleyemeyecek, ‘50100 firma kapanacak’ demek doğru değil” diyen Türkay, “Bu çarkın döner halde bırakılması için acil parasal destek sağlanmalı. Küçük esnaf çok daha zor durumda” diye konuştu. Türkay, şu taleplerde bulundu: “Hükümetimizin aldığı tedbirler tek başına yeterli değil. Bu süreçte mutlaka para arzı gerekiyor. TOBB ve TİM gibi kasasında para bulunan kuruluşlar üyelerine cüzi faizlerle kredi verebilir. Kısa çalışma ödeneği bürokrasisi azaltılmalı. Geleceğimizi karartmamak için tarım ihmal edilmemeli.” l İHA Yurtdışında OSB kurulabilecek Organize sanayi bölgesi (OSB) tüzelkişilikleri veya Türkiye’de yerleşik şirketler, Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararı ile yurtdışında OSB’ler kurabilecek, kurulan, işletilen veya ortak olunan bu bölgeler için eğitim ve danışmanlık ile kredi destekleri sağlanabilecek. Kurulacak, işletilecek veya ortak olunacak yurtdışı OSB’nin bulunduğu ülkede söz konusu bölgenin ulaşım hatlarına bağlantısını gösterir belgeyi içeren fizibilite raporuyla birlikte Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na başvuruda bulunulacak. Bosch’tan Bursa’ya yeni yatırım kararı Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, koronavirüsle mücadele edilen bu günlerde dış yatırım ve istihdam cephesinden güzel haberler olduğunu belirterek, “Bosch, 500 milyon liralık ilave yatırımla yeni nesil yüksek basınç pompalarını da ülkemizde üretmeye başlayacak.” Bu ilave yatırım ile Bursa’daki mevcut 314 olan sayı 606 kişiye çıkacak. ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ mevzuatta Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yapısında “Milli Teknoloji Hamlesi”ne ilişkin düzenleme yapıldı. Bakanlığa bağlı 3 genel müdürlük birleştirilerek dönüştürüldü, 2 yeni genel müdürlük kuruldu. Kararname ile ilk kez “Milli Teknoloji Hamlesi” mevzuata girdi. “Milli Teknoloji Genel Müdürlüğü” ile “Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğü” kuruldu. Tarladaki fiyat artışı sürüyor Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi, Mart 2020 verileri, meyve ve sebze üretim maliyetlerindeki artışın sürdüğünü ortaya koydu. Buna göre, TarımÜFE, 2020 Mart’ta bir önceki aya göre yüzde 1.89, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 7.65, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 10.38 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 18.54 yükseldi. Mart ayında bir önceki aya göre sivribiber üretmenin maliyeti yüzde 18, yerfıstığı üretmenin maliyeti yüzde 9.73 arttı. Bu oranlar havuçta yüzde 8.62, patateste yüz de 5.85, sarmısakta yüzde 3.25 ve kuru fasulyede yüzde 2.87 oldu. Öte yandan, TÜİK’in dün açıkladığı iki diğer veri, 2020 Şubat’a ilişkin süt üretimi ve kümes hayvancılığı üretimi verileri oldu. Bu iki veriden çıkan bazı sonuçlar şöyle: 4 Şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına göre ticari süt işletmeleri tarafından yapılan içme sütü üretimi yüzde 9.3 artarak 130 bin 525 tona yükseldi. 4 Yıllık bazda yoğurt üretimi yüzde 4.2 artarak 87 bin 213 tona çıktı. Kaymak üretimi yüzde 8.8, inek peyniri üretimi yüzde 8.2, ayran üretimi yüzde 8 arttı. 4 Şubat ayında bir önceki aya göre tavuk eti üretimi yüzde 6 azalarak 172 bin 823 tona geriledi. l Ekonomi Servisi Gıda sanayisi zorda Perakendenin en yüksek satış rakamlarına ulaştığı gıda ürünlerinde dahi ödemeler gecikti. TGDF, tahsilatın gecikmesinin gıdaya erişimi aksatabileceği konusunda uyardı. Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF), perakende sektöründe geciken ödemelerin tedarik zinciri için tehdit oluşturduğunu, gıda sanayiini zora soktuğunu açıkladı. Salgınla mücadelenin başından itibaren temizlik ürünleri ile birlikte perakendenin en yüksek satış rakamlarına ulaştığı gıda ürünlerinin ödemelerinde gecikmeler yaşandığına dikkat çekilen açıklamada, “Tüketicinin nakit ya da kredi kartıyla peşin aldığı gıdaların bedelinin tahsilinde zaten iskonto ya da vade uygulamaları söz konusu iken, son dönemde ödemelerin daha fazla geciktirildiğine tanık olunmaktadır. Pera kendeden tahsilatın gecikmesi, hammadde için çiftçimize yapılacak ödemeler başta olmak üzere, girdi maliyetlerinin karşılanması, çalışanların ücretlerinin, gıda tedarikinde görev alan lojistik firmalarına ödemelerin zamanında yapılması konusunda gıda sanayini zora sokmaktadır. Bu sıkıntının artarak devam etmesi, gıda tedarik zincirinin herhangi bir halkasında kopukluğa yol açabileceği gibi, vatandaşımızın gıdaya erişimini de engelleyecektir” denildi. Zam sinyali Birçok ülkenin kendi ihtiyacını karşılamak amacıyla hububat, yağlı tohumlar, ayçiçeği gibi ürünlerin ihracatını ya sakladığının anımsatıldığı açıklamada, yasak kapsamının farklı ürünlerle daha da genişleyeceği vurgulandı. Bu nedenle hammaddede dışa bağımlı sektörlerin zora girmemesi için vakit geçirmeden ithalatta kolaylaştırıcı tedbirlerin alınması gerektiğinin talep edildiği açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Bu dönemde ithalatta gecikmelere yol açan sağlık sertifikalarının alınması beklenmeden, firma taahhütleriyle ithalatın gerçekleştirilmesine izin verilmeli. Aksi halde hammadde tedarikindeki gecikmeler üretimi sıkıntıya sokacağı gibi, nihai ürünlerin raf fiyatlarında da istenmeyen artışlara yol açabilecektir.” l Ekonomi Servisi Üretim ve ticaret için planlama şart Koronavirüs dünya çapında üretim ve ticarete büyük darbe vururken, hem bugün hem salgın sonrası dönem için farklı önlemler ile planlama gerekiyor. KPMG’nin perakende, TSKB’nin ise üretim tesisleri için hazırladığı yol haritaları bu açıdan dikkat çekici. KPMG Türkiye Perakende Sektör Lideri Emrah Akın, öncelikle talepteki dalgalanmaların yönetilmesi ve tahmin edilmesi nakit akışının da desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Farklı senaryolarla mali istikrara bakılmalı. Ayrıca çalışanların korunması ve güçlendirilmesi, özellikle gıda dışı perakendecilerin talep iyileştikçe tedarik sıkıntısı yaşamamak için risk değerlendirmesi yapması şart. Müşteri deneyiminin orta vadede nasıl iyileştirilebileceğine yönelik planlar da oluşturmalı. Çalışmaya devam eden şirketler için yol haritası hazırlayan TSKB ise üretim için planlama, uygulama ve yürütme süreçlerini proje ciddiyetiyle ele alacak ekiplerin kurulmasını önerdi. Çalışmaların ilk önceliği ise sağlık bir üretim ortamı. Bu nedenle maske gibi bireysel ekipmanların eksiksiz olması, ofis, fabrika, depo gibi tesislerde uzun süreli hijyen sağlanması, giriş ve çıkış yapan her türlü malzeme ve paketin dezenfekte edilmesi şart. Kalabalık fabrikalarda vardiyaların ve ulaşım servislerindeki insan sayısının yeniden planlanması gerekiyor. l Ekonomi Servisi KOBİ’lerin online satış merakı arttı Son bir ayda eticarete başlamak isteyen KOBİ sayısı, 6 ayın ortalamasına kıyasla yüzde 50 arttı. TOBB Eticaret Meclisi Üyesi, Ticimax Eticaret Sistemleri Kurucusu Cenk Çiğdemli, “Son bir ayda başta market, gıda, hızlı tüketim, temizlik, dezenfektan, kitap, oyuncak, küçük ev aletleri ve çocuk tekstili olmak üzere bazı kategorilerde eticaret sitelerinin satışları yüzde 200 arttı” dedi. Çiğdemli, kargo, kurye, depo ve site yönetimi alanında işe alımlarda hareketlilik yaşandığını belirtti. Çiğdemli, “Ticimax Akademi bünyesindeki ücretsiz eğitimlerimizi online ortama taşıdık. Eğitimlerimize talep ve katılım oranı normalin üç katı diyebiliriz” diye konuştu. l Ekonomi Servisi ‘Eski normale’ dönmek asla... Birleşmiş Milletler En Az Gelişmiş Ülkeler kategorisinin fert başına yıllık geliri 750 dolar olan ekonomiler olarak tanımlıyor. Bu tanımlamaya göre dünyamızın 1 milyara yaklaşan nüfusu en azgelişmiş ülkelerde yaşıyor. Bu grubun 400 milyonu Sahraaltı Afrika’da yer alıyor; Latin Amerika ülkelerinde yaşayanların yüzde 30’u da bu gruba dahil. Dünyamızdaki en yoğun ve acımasız yoksulluk koşullarıyla birlikte varlıklarını sürdürme savaşımı veren bu ülkelerde, sorunlar sadece ekonomik geri kalmışlık ile sınırlı değil. Söz konusu ülkelerde ekonomik yoksunluk, bir yandan zayıf ve kırılgan demokrasi kurumları, bir yandan da birer sömürü ve rant tasarımı haline dönüştürülmüş çarpık ve güvencesiz işgücü, mal ve hizmet piyasaları ve sosyal şiddet ile birlikte eşanlı sürdürülmekte. Söz konusu ülkeler grubunda yer alanlarla birlikte dünyamızda 1 milyar insanın temiz su kaynaklarına; 2.6 milyarın temiz sanitasyon olanaklarına ve 1.5 milyarının da elektriğe ulaşımı yok. Küresel kapitalizmin 1980’lerden itibaren “başka alternatif yok” sloganlarıyla koşullandırdığı neoliberal dönüşümü, “toplumsal” olan her türlü kurumu ve insanların sosyal dayanışma, eşitlik ve sosyal gönence dayalı değerlerini verimsiz ve etkin olmayan kaynak dağılımına neden oluyor dogmalarıyla itibarsızlaştırmaktaydı. Bu dönüşüm gezegenimizin tüm kaynaklarını ve doğal zenginliklerini doğrudan doğruya piyasaların ticari değerler sistemine tabi kılmıştı. İktisadi ve sosyal yaşamımızda “toplumsalın” yerini bireysel kazanç ve bireyci yarışma alırken, insanlığın yeniden üretimi için biricik önkoşul olan eğitim, sağlık, yaşanabilir mekânlar ve temiz bir çevre gibi bütün kamusal / sosyal hizmetler ulusötesi şirketlerin ve yerel sermaye gruplarının kâr hırslarına terk edilmişti. Bu süreçte devlet kurumları da sermaye sınıflarının stratejik çıkarlarının korunması için yeniden tasarlandı. “Yönetişimci ve etkin devlet” benzeri süslü kavramların ardına sığınan söz konusu dönüşümler, giderek otoriterleşen ve demokrasi kurumlarını bir yandan yüzeysel olarak uygulayan; ancak, özünde otoriter ve faşizan uygulamalarla emeğin kazanımlarını yok ederek, vahşi sömürüye dayalı sermaye birikiminin önünü açmayı amaçlamaktaydılar. Tüm bu olan biten ise “yeni normal” diye anılmaktaydı. Artık bizler için çağımızın eski normali... Sermayenin dolaşımı serbest, emek duvarlar ardına kapalı Söz konusu sürecin dünya ölçeğinde en ayırt edici özelliği ise sermayenin kâr ve rant amacıyla serbest dolaşımının önündeki tüm düzenlemelerin “akıldışı / çağdışı” adlandırılarak kaldırıldığı bu dönüşümde, emeğin ulusal sınırlar içerisine hapsedilmesi ve küreselleşmiş sermayenin tahakkümüne tabi kılınması oldu. Esnekleştirilen işgücü piyasaları güvencesiz ve sosyal korumasız biçimlerde parçalandı; emekçiler birbirleriyle acımasız bir rekabete itilirken, dünya ölçeğinde dibe doğru bir yarış kurgulandı. İktisadi yoksulluk ile birlikte kol kola oluşturulan toplumsal şiddet ve savaş ortamı uluslararası göç dalgaları ile birlikte dünyamızın en büyük sosyal dramına dönüştü. Suriyeli göçmenlerin dramı ve koronavirüs Sözü ülkemize getirirsek, dünyadaki diğer tüm ülkelere göre daha fazla kayıtlı Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’de, son haftalarda hem hükümetin kurtarma paketlerinde, hem de ana akım medyada mülteciler konusunda hiçbir önlem yer almıyor. TED Üniversitesi’nden Profesör Ayça Tekin Koru Hoca’nın bu hafta sonu BirGün gazetesinde bizlerle paylaştığı verilere göre, çatışmaların başladığı 2011 yılından bu yana yaklaşık 5.5 milyon Suriyeli, ülkelerinden göç etti. Türkiye Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre, 26 Mart 2020 itibarıyla, Türkiye’de “geçici koruma altında” 3.6 milyon kayıtlı Suriyeli var. Ayça Hoca, çalışmasında şu net uyarılarda bulunuyor: “Kırılgan yaşam koşulları göz önüne alınırsa, bu illerdeki mülteci nüfus içinde ortaya çıkan bir salgının bir kere başladıktan sonra durdurulmasının çok zor olacağı açık. Bu durumda, sadece mültecilerin kendileri değil, aynı zamanda bu illerde yaşayan nüfusun geri kalanı da COVID19 salgınına karşı büyük oranda savunmasız hale gelebilir. Dünya Doktorları 2019 anketinin sonuçları, kentsel alanlarda mültecilerin yüzde 23’ünün, kırsalda ise yüzde 58’inin sağlık hizmetine erişimi olmadığı sonucuna varıyor. COVID19 ile ilgili temel sağlık bilgileri, dil engeli aşılarak bu amaçla oluşturulacak ekipler ile mültecilere ulaşmak zorunda. Yetersiz beslenen ve halihazırda kırılgan Suriyeli çocuklara yardım eli uzatılmalı. Hükümetin ve uluslararası yardım kuruluşlarının koşulsuz nakit transferleri aşırı yoksulluk ve kötü yaşam koşullarını hafifletmek için devam etmeli. Sağlık hizmetine erişimde eşit muamele hakkı hiçbir koşulda terk edilmemeli. Bunlar sadece ilk anda akla gelen en temel önlemler. Tüm bunların başarısının en temel önkoşulu dayanışma”. Sağlıklı, barış ve gönenç dolu günler dilekleriyle...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle