16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected] TASARIM: SERPİL ÜNAY 9 12 NİSAN 2020 PAZAR Birleşik Kamuİş Genel Başkanı Mehmet Balık’tan hükümete ILO Sözleşmesi çağrısı: ‘Aile Sigortası’ uygulansın Türkiye’nin “Aile Sigortası”nı içeren ILO sözleşmesini 1971’de imzaladığını hatırlatan Mehmet Balık, bu sistemin koronavirüs salgınında daha önemli hale geldiğini vurguladı. Türkiye’deki etkileri de her geçen gün artan küresel koro mayan muhtaç, düşkün, yoksul ve kimsesiz vatandaşların sosyal devlet tara navirüs salgınının eko fından korunması gereki nomik ve sosyal anlamda MUSTAFA yor” diye konuştu. ILO’da kriz durumu oluşturduğu ÇAKIR 1952’de kabul edilen 102 na belirten Birleşik Kamu sayılı “Sosyal Güvenliğin İş Konfederasyonu Genel Baş Asgari Normları” sözleşmesinde kanı Mehmet Balık, hükümete yer alan 9 sigorta kolundan biri Türkiye’nin 1971’de imzaladı sinin “Aile Sigortası” olduğunu ğı Uluslararası Çalışma Örgütü anlatan Balık, Türkiye’de 8 yar (ILO) sözleşmesinde yer alan ‘Ai dım uygulanırken, bu sigortanın le Sigortası’nı uygulamaya geçir devreye girmediğini belirtti. Ba me çağrısı yaptı. lık, şöyle devam etti: AKP’nin acilen anayasal bir yükümlülük olan sosyal devleti Koruma yetersiz güçlendirecek bu sistemi yaşama “Ülkemizde işsizlik sigorta geçirmesini isteyen Mehmet Ba sı, analık sigortası, iş kazaları si lık, “Salgın nedeniyle zor günler gortası, meslek hastalıkları si yaşanmaktadır. Tüm emekçiler gortası gibi aile yardımı niteli kiradan elektriğe, doğalgazdan ğinde olan bazı yardımlar yapıl gıdaya ihtiyaçlarını karşılayama makta ancak resmi olarak uygu maktadır. Emekçi hareket geç lanan bir Aile Sigortası kolu bu mişte olduğu gibi bugün de bas lunmuyor. kı, sömürü, şiddet ve ekonomik Sosyal koruma, bir ülkede ya kriz koşullarını yaşıyor” dedi. şayan yurttaşların sosyal güven Dar gelirli zorda liğin içerisinde yaşanan risklere karşı vatandaşının güvencede Devlet kaynaklarının bu dö olmasını amaçlamaktadır. Bu ne nemde özellikle emekçi, dar ge denle sosyal korumanın bir par lirli ve işsizlerin ihtiyaçları için çası olan aile yardımları ve aile ayrılması gerektiğine dikkat çe sigortası acilen hayata geçmeli.” ken Balık, “Hiçbir güvencesi ol l ANKARA TÜİK’in 2018 yılıyla ilgili verilerine göre, Türkiye’de halkın en fakir yüzde 20’sini oluşturan kesim toplam gelirden ancak yüzde 6.1 pay alıyor. En zengin yüzde 20’nin payı ise yüzde 47.6. AKP ‘yük’ bahanesine sığınmasın Birleşik Kamuİş Genel Başkanı Mehmet Balık, “Aile Sigortası”nın aynı zamanda yaşlanan nüfus ile yaşlıların bakım sorununa da çözüm ürettiğine işaret ederek şu değerlendirmeyi yaptı: “Ülkemizde gerek çalışmaya bağlı gerek kamu hizmeti olarak aile yardımları sağlanmakta ancak yardımların sevi yesi oldukça yetersiz kalmaktadır. AKP iktidarı maliyetlerin büyüklüğü ve bu maliyetin bütçeye yük getireceği bahanesine sığınmaktan vazgeçmeli, acilen Aile Yardımları Sigortası’nı da uygulamalıdır.” ILO sözleşmesinde yer alan “Aile Sigortası”, temel olarak bir ülkedeki tüm vatandaşların bir sosyal güvenlik sistemi ile ilişkilendirmesini amaçlıyor. Sistem herkesin yoksulluktan ve bunun olumsuz etkilerinden korunmasını amaçlıyor. Mehmet Balık Et ve sütte sıkıntı kapıda Zehra Zümrüt Selçuk Kadınlara şartlı yardıma virüs artışı yapıldı Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, kadınlara yönelik uygulanan şartlı yardım desteklerinin artırıldığını belirterek doğum yardımının 100 liraya, eşi vefat etmiş kadınlara yönelik yardım programı kapsamında ödenen miktarın da 325 liraya çıkarıldığını açıkladı. Yeni düzenlemeyle birlikte, şartlı sağlık yardımı, şartlı lohusalık yardımı ve şartlı gebelik yardımı miktarlarında da yüzde 29’luk artışa gidildi. Sosyal yardımlarda hak sahiplerinin yüzde 61’ini kadınların oluşturduğunu belirten Bakan Selçuk, şu bilgileri verdi: “2003’ten bu yana Sağlık Yardım Programları, 2012’den bu yana da eşi vefat etmiş, yoksulluk riski ile karşı karşıya kadınlar için Eşi Vefat Eden Kadınlara Yönelik Yardım Programı (EVEK) uygulanıyor. 2019’da sağlık programları kapsamında 1,3 milyon kişi için 433 milyon, EVEK programı kapsamında da 165 bin kadın için 377 milyon ödeme yapıldı.” Nisanda market ve gıda harcaması düştü Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) koronavirüs salgını süresinde tüketicilerin harcama eğilimlerini veriler üzerinden takip ediyor. TEPAV’ın nisan ayının ilk haftasını baz alan araştırmasına göre, 3 Nisan haftasında banka kartı ve kredi kartı kullanılarak 14.1 milyar TL tutarında harcama yapıldı. Bir önceki haftaya kıyasla harcama tutarı yüzde 5 artarak 626 milyon TL arttı. İşlem adedi ise yüzde 3 azalarak 80 milyon adede geriledi. Bir önceki yılın aynı dönemine yani 15 Mart5 Nisan 2019 tarihlerine göre kıyaslandığında 13 Mart3 Nisan 2020 arasında yapılan harcamaların tutarı yüzde 2, işlem adedi ise yüzde 7 azaldı. Harcamanın en fazla kesildiği alan havayolları olurken market harcamaları yüzde 8.1, internet alışverişi ise yüzde 9.5 düştü. l Ekonomi Servisi Yerli dezenfektan haftaya raflarda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, yerli ve milli bor katkılı el dezenfektanı “BOREL”in haftaya raflarda yerini alacağını ve seri üretime başlandığını açıkladı. Dönmez, geçen ay yaptığı açıklamada el dezenfektan ları üretiminde Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü’nün BOREL ArGe sürecini tamamladığını duyurmuştu. Çalışmaların olumlu sonuç vermesiyle Eti Maden’in borlu dezenfektanın seri üretimine başlayacağını ifade eden Dönmez’in verdiği bilgiye göre Boren el dezenfektanı etil alkol, gliserol, bor, aloe vera, lavanta, çay ağacı yağı ve su karışımını içeriyor. l Ekonomi Servisi ‘ETLERI BELEDIYEYE VERIN’ Aygun, ESK Genel Müdürlüğü’nün 2017 ve 2018 yıllarında tüketiciye uygun fiyatlı, kaliteli ve sağlıklı etin ulaşması amacıyla ithal ettiği taze karkas sığır etinin zincir marketler tarafından tüketicilere kıyma ve par ça et olarak sunulması için sözleşme imzalandığını anımsattı. Aygun, “Ucuz et satışı imkânı, yoksul vatandaşlara dağıtmak için harekete geçen Ankara Büyükşehir Belediyesi için de gerçekleşecek mi?” dedi. BKM’DEN EVDEN ÇALIŞANLARA UYARI Her gelen linki tıklamayın alışverişte ‘2 adım’a bakın Salgın nedeniyle evden çalışanlar çoğalırken siber saldırılara karşı uyarılar da artıyor. Bankalararası Kart Merkezi (BKM) ve siber güvenlik uzmanlarının uyarılarına göre, bu tür sahtekârlar kendilerini banka çalışanı gibi tanıtabiliyor, özellikle koronavirüsü kullanabiliyor. Bu nedenle mesaj ve epostalardaki linkleri kontrol etmeden tıklamayın. Salgınla ilgili sahte sitelere, kampanyalara ve reklamlara karşı dikkatli olun. Koronavirüs salgınına yönelik bağışlarınızı devlet kurumlarına yapın. Banka veya devlet kurumlarından yapıldığı iddia edilen aramalarda arayan numaranın doğruluğunu internetten teyit edin. İki adımlı doğrulama özelliğini destekleyen internet sitelerinden alışveriş yapmayı tercih edin. l Ekonomi Servisi SANAL DÜNYADA TEMAS IŞBIRLIĞI Dünyanın önde gelen teknoloji şirketlerinden Apple ve Google, koronavirüs salgınıyla mücadelede bluetooth teknolojisinin kullanımına olanak veren bir çalışma için işbirliği yapacak. Apple, Covid19’un yakın temasla bulaştığına işaret edilerek, kamu sağlığı yetkililerinin, bu teması izlemeye yönelik araçların salgınla mücade le çalışmaları kapsamında kullanılmasını önemsediği aktarıldı. Dünya genelinde temas izleme teknolojisinin geliştirilmesine yönelik çalışmaları ileri taşımak amacıyla Apple ve Google’un uygulama programlama arayüzleri ve işletim teknolojileri içeren kapsamlı bir çözüm sunacağı bildirildi. Salgınla birlikte yem fiyatları artarken, et ve sütte arz sıkıntısı gündemde. MUSTAFA ÇAKIR Koronavirüs salgını nedeniyle yem fiyatlarında yaşanan yüzde 1520 artış et ve sütte arz sıkıntısı tehlikesini gündeme getiriyor. Üretici, maliyetleri karşılayamadığı için üretimi kısmaya başladı. CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, yem fiyatlarında 10 Mart9 Nisan tarihleri arasında yüzde 1520 oranında artış yaşandığını belirterek bu artışların henüz et ve süt fiyatlarına yansımadığını belirtti. Üreticinin sıkıntı yaşadığına dikkat çeken Aygun, “Yem fiyatlarındaki artışa bağlı olarak üreticide büyük sıkıntılar meydana gelmiştir, arz sıkıntısı gündemdedir” diyerek şu bilgileri verdi: “2018’in ilk 8 ayında 6.9 milyon ton süt üretilmiş iken 2019’un ilk 8 ayında 6.5 milyon ton üretilmiştir. 2020’de bu üretim oranlarının çok daha fazla düşmesi beklenmektedir. Et ve Süt Kurumu (ESK) üreticiye süt alım garantisi vermelidir. Sütte litre başına prim desteğinin 30 kuruşa çıkarılması, et üreticilerine de kilogram başına prim verilmesi gerekmektedir.” l ANKARA ‘Mesafeli’ elektrikle 4 milyarlık tasarruf EPDK’nin yeni kararlarıyla elektrikte ıslak imzalı sözleşmelerin kaldırılıp mesafeli sözleşmelerin kullanılması hem tedarikçi hem tüketiciler için avantaj sağlayacak. Konuyla ilgili bilgi veren ve halen ayda 100 bin sözleşme yapıldığını hatırlatan EnCazip Kurucusu Çağada Kırım, yeni uygulamayla bu sayının hızla artacağını anlattı. Kırım şunları söyledi: “Tedarikçi değiştirmek isteyen elektrik kullanıcıları bu işlemleri tamamen online olarak yapabiliyor. Bir sözleşmenin ıslak imzalı olarak alınmasının maliyeti 164 TL’ye kadar çıkıyor. Bu sürecin mesafeli kanallarla yapılması ise işlem kolaylığının yanı sıra bu maliyeti ortadan kaldırarak sadece evrak tarafındaki tasarrufla toplamda 4.1 milyar TL’lik potansiyel bir ek kazanç ve tasarruf ortaya çıkarıyor.” l Ekonomi Servisi Parayı nereden bulacağız? Son dönemde ekonomistler arasında en çok sorulan sorudur bu. IMF’nin (Uluslararası Para Fonu) kapısını mı çalsak, ABD merkez bankası’na (FED) lira verip dolar mı alsak (el açmanın diğer formülü) ya da diğer taraftan para basalım, böylece kimseye muhtaç olmadan, “Biz birbirimize yeteriz” tarzında sloganlar ile mi ilerlesek? Kafalar oldukça karışık! Karışık ama parayı nereden bulsak düşüncesinin etrafında şekillenen soru haricinde, neden kimse de “ne yani, hani biz kalkınan, yüzde 10’larda büyüyen ve dünyada söz sahibi bir ekonomi haline gelmemiş miydik, ne oldu da aniden bütçede para bitti, merkez bankasının yabancı para cinsinden rezervleri eridi” diye sormaz ki? Peki, biz soralım: Ne oldu da paramız bitti? Yanıtı aslında yalancı zenginlik kavramında gizli... Bir ülkenin sermaye kaynaklarının aniden durma noktasına gelmesinin birçok nedeni vardır. Döviz kaynaklarının plansız bir şekilde etkin olmayan yerlere ayrılması, önceliklerin verimsiz alanlara yönlendirilmesi, gelir ile gider arasında mesafeyi dış borç ile kapatmaya çalışma, harcanabilir gelir seviyesinin yalancı zenginlik eğilimi ile yükseklerde hissedilmesi yani ayağı yorgana göre uzatma değil de yorganı ayağa göre ayarlama inadı bunlardan bazıları... Tüm bunların ekonomik yansımasını ise açıkçası piyasalarda görme olası. Para piyasasında, merkez bankasının kaynaklarının erimesi sonucunda ek para basma zorunluluğu, dış borcun faiz ve anaparasının ödenebilmesi için tekrar aynı kaynaklardan borçlanma isteği, olmazsa da IMF’ye başvurmanın getirdiği siyasal yük bunlardan birkaçı. Üretim yani reel sektörde de durum farklı değil. Ani duruşa hızla yaklaşmamıza neden olan virüs salgınını bir kenara bıraksak bile, sektörlerin borçla yani “yalancı sermaye” ile yaptıkları yatırımlar sonucunda elde ettikleri gelirlerin hemen tamamının borç verene, çoğu zaman da yabancı kaynaklara gittiğini görmekteyiz. Hal böyle olunca da son günlerde gördüğümüz gibi o kocaman odalar ve işveren kuruluşları “taze para” bulmak için ya bankalara koşuyor ya da siyasi gücü de yanına alarak zorunlu para yaratma sürecine giriyor. Sonuç mu? Telaş ve onun getirdiği “ele (yabancıya) el açmada” çözümü arama... Talimat mı, planlama mı? Garip bir eleştiri kültürümüz var. Oy teorisinde de tartışıldığı üzere, yeni ile eskiyi karşılaştırırken, eskinin en olumsuzunu yeninin en güzeli ile örneklendiririz. Bunların başında savaş dönemikarne tüketim sürecini günümüz tüketim bolluğu ile aynı kefeye koyma gelir. Ekmeğin bile karneyle alındığı o günlerden, bakın buzdolaplarının dolup taştığı günleri yaşıyoruz benzetmesi bunların en sık örneği olarak verilir. Verilir ama bunların bir kalkınma ve ekonomik büyüme sonucunda mı oluştuğu, sermaye birikiminin öz mü yoksa yabancı borca mı dayalı olduğu sorgulanmaz. Sorgulanmayan diğer konu da buzdolaplarının doluluğunu sağlayan yatırımların öz sermaye mi yoksa dış borç ile mi sağlandığı konusudur. İlginç olan ise geçmişte insanların eline verilen karnelerin günümüzde teknolojik karne olan halinin hayatımıza girmesi. Küçücük bir virüsle mücadele için yine küçücük bir maske dağıtımının bile telefonlara gelen bir kod ile karne haline dönüşmüş T.C. kimlik numarası ile dağıtılması bunun sanki en açık örneği. Modern karne olarak adlandırabileceğimiz bu ve benzeri uygulama yeni bir kıtlık ortaya çıkarıyor: Talimata dayalı yönetim kıtlığı! Buzdolabındaki yiyecekleri azaltmasa da kamusal karar verme etkinliğini yok eden bir kıtlık türü... İşsizlik: Önemi olmayan bir ölçü Ekonomide yapısal bozukluğun olmadığı, krizlerin yaşanmadığı durağan zamanlarda işsizliğin işgücü içinde çalışmayanların oranı ile tahmin edilmesi normal bir durumdur. Olağanüstü durumlar ve ekonomik krizlerin yaşandığı durumlarda ise kişi bazında ölçülen işsizliğin diğer bir işsizlik tanımı ile desteklenmesi gerekir. Bu istatistik saatlik işsizliktir... İşsizliğin yasaklanmasının gündemde olduğu, firmaların kapılarına kilit vurduğu şu günlerde kişi sayısı ile işsizliği ölçmek yanlış ve yanlı olur. Ücretsiz izne gönderilen, günde 40 lira civarında gelir ile zorunlu istihdama tabi olup çalışmayan kişilerin milli gelire katkısı bu süreç içinde olmayacak, işsizlik verileri ile üretim değeri arasında çataklar yani farklılıklar oluşacaktır. Bu ise karşımıza modern ekonomilerde olduğu gibi saatlik işsizliği ölçmek ve yayımlamak gereğini ortaya çıkarıyor. Yoksa istihdam sabit kalırken ve işsizlik azalmadan üretimdeki düşüşü açıklamak zor olur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle