19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 30 MART 2020 PAZARTESİ EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR TASARIM: MEHMET AMAN OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ATATÜRKÇÜ EKONOMİ VE MALİYE POLİTİKASI PROF. DR. DURAN BÜLBÜL 1970’lerde başlayan ve 1980’li yıllarda kapitalist devletlerce gelişmekte olan ülkelere dayatılan liberal ve neoliberal politikaların bugün artık sonuna gelmiş bulunmaktayız. Kapitalist ülkelerin kendi krizleri, son 40 yılda, başlangıçta on yılda bir, 2000’li yılların başında ise beş yılda bir dünya krizi yaratmaktaydı. Son yıllarda ise bu kriz dönemleri üç yıla kadar düşmüştür. Kapitalizm, kendi yarattığı krizler yoluyla bugüne kadar kendi politikalarını gelişmekte olan ülkelere dayatmıştır. Korona virüsü ile birlikte görüldü ki, daha önceki yazılarda hasta adam olduğunu belirttiğimiz neoliberal politikalar artık komadadır. Bu krizin kaybedenleri ise gelişmekte olan ülkeler ve dolayısıyla ülkemiz olacaktır. Öncü ve etkin devlet Peki, bundan sonra ülkemizin yeniden inşası için nasıl bir ekonomi ve maliye politikası izlenmesi gerekmektedir? Eğer yapısal bir program hazırlayıp ülkemizin önüne koyamazsak, emperyalist devletlerin ihanetinden payımıza düşeni alırız. Emperyalizm ve iç gericiliğe başkaldırmak, ancak ulusal egemenlik ve tam bağımsızlık yoluyla, özgür ve bilimsel devrimlerden yana olan bir düşünce ve politikadan geçmektedir. Ülkemizin ve hatta bütün dünyanın kurtuluşu, üçüncü yol olan Atatürkçü ekonomi ve maliye politikasında yatmaktadır. Çözüm önerileri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve önderi Atatürk ve ona bağlı Atatürkçü kadro, mali bağımsızlığı bir haysiyet ve onur meselesi olarak değerlendirmiştir. Atatürkçü düşünce sistemi, Türkiye Cumhuriyeti’ni geri kalmış yarı sömürge ekonomisinden kurtarmak amacıyla siyasi ve kültürel bağımsızlı Ülkemizin ve hatta bütün dünyanın kurtuluşu, üçüncü yol olan Atatürkçü ekonomi ve maliye politikasında yatmaktadır. ğı ekonomik bağımsızlığa dayandırmak için ortaya konulan akılcı, pragmatik, özgün, bilimsel ve derin bir düşünce sistemidir. Nasıl ki az gelişmiş ülkelerde devletin öncülüğünde planlı sanayileşme ve kalkınma uygulaması ilk defa Atatürk tarafından gerçekleştirildiyse, bugün bizim de aynısını gerçekleştirmemiz mümkündür. Devletimizi yeniden inşa ederek öncü ve etkin devlet anlayışına uygun kalkınma ve sanayileşmeyi gerçekleştirebiliriz. Ülkemizde uzun süredir derinleşmekte olan kriz şimdi yaygınlaşmaktadır. Peki, bu süreçte ülkemizi nasıl bir kriz beklemektedir? Bu krizin unsurları; durgunluk krizi, işsizlik krizi, döviz krizi, ödemeler dengesi krizi, bankacılık krizi, ikiz açık krizi, dış borç krizi ve sistematik krizlerdir. Ülkemizdeki krizi korona virüsüne bağlamak tarihi bir yanılgı olacaktır. Ülkemizdeki kriz yapısal bir krizdir. Bu yapısal krize, ülkemizde hakim olan kravatsız siyaset ve ekonomi anlayışı neden olmuştur. Tüm kamusal kurum ve kuruluşların içini boşaltan sözkonusu anlayış, kendi politik yozlaşma ve rant kollama faaliyetlerine uygun bir yapı oluşturmuştur. Sonuç, 10.200 ABD Doları (70.330 TL) düzeyine ulaşan kişi başı borç miktarıdır. Korona virüsten etkilenen insanlar bağışıklık sistemi zayıf olan insanlardır. Benzer şekilde, pandeminin ekonomik sonucundan etkilenecek olan ülkeler de ekonomik ve yapısal sorunu olanlardır. Dolayısıyla, ülkemizdeki ekonomik kriz bu krizle daha da yaygınlaşmaktadır. Önlem alınmadığı takdirde, Türkiye ekonomisi bu krizin etkilerini uzun yıllar hissedecektir. Kısa vadede çözüm önerileri ise şu şekildedir: İşçilerin işten çıkartılmaması için öncelikle şirketlerin kurtarılması, Şirket borçlarının üstlenilmesi, Reel sektöre ve işçilere uzun vadeli kredi yaratmak yerine hane halklarının borçlarının üstlenilmesi, Para arzının arttırılması, SGK ve vergi borçlarının ertelenmesi yerine bunların 3 aylığına alınmaması, Özellikle üretim yapan ve istihdamda payı olan şirketlerin mali sorunlarının çözülmesi gerekmektedir. Uzun vadede ise, ülkemizin yeniden inşası amacıyla yapısal reformların ivedilikle ger çekleştirilmesi gerekmektedir. Bunların yapılmaması halinde, belki de yıllarca sürecek işsizlikle ve durgunlukla karşı karşıya kalmamız mümkündür. Keza, kayıt içinde kalmış kurumların da kayıt dışına çıkması ya da itilmesi sözkonusu olabilecektir. Elveda neoliberalizm Gelişmiş ülkeler çok ciddi, somut ve reel ekonomik programlar hazırlarken, biz insanlarımıza evde kalmalarını telkin etmekteyiz. Bu durum, hanehalklarının maliyetlerini arttırmaktadır. Siyasi iktidarın bu sorunun çözümünü teminen bir ekonomik paket sunması gerekmektedir. Sonuç olarak, devletin temel görevi, yurttaşlarının mutluluğunu sağlamaktır. Adaletin, hukukun, aklın ve bilimin egemen olduğu; kimsenin birbirine zarar vermediği, herkese hakkettiğinin verildiği bir ülkede onurlu bir şekilde yaşamak istiyorsak, son yüzyılın en büyük lideri ve mazlum halkların önderi Atatürk’ün üçüncü bir yol teşkil eden sosyal refah devletinin yeniden inşasını sağlayacak bir ekonomi ve maliye politikasını uygulamaktan başka çaremiz yoktur. Elveda neoliberalizm. Virüs, af ve mutasyon!.. Koronavirüs günlerinde iktidar “Adalet Reformu Paketi”ni gündeme getirdi. Bu hafta içerisinde adına “reform” denilen paketin Meclis’e gelmesi bekleniyor. Muhalefet dahil herkesin kafasında soru işaretleri var. Hazırlıklardan anlaşılıyor ki kamuoyunun beklentileriyle AKP ve ittifak ortağı MHP’nin beklentileri birbirinden farklı!.. AKP kanadı taslak çalışmalarında “çocuğun cinsel istismarı suçları ile üstsoya, altsoya, eşe, kardeşe, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçlarının faillerinin cezalarının hapishanedeki infaz sürelerini azaltacak” değişiklik planlıyordu. Tepkiler üzerine geri adım atıldığı dillendirilse de barolarda, STK’lerde endişeli bekleyiş sürüyor. AKP, ittifak ortağı MHP’nin istediği örgütlü suçlarla ilgili ise farklı bir yöntem uyguluyor. İnfaz indirimi dışında tutulan bu suçlar, bir defaya özgü 3 yıllık denetimli serbestlik kapsamına alınıyor. Böylece cezasının bitmesine 3 yıl kalanlar tahliye edilecek. Tüm bu gelişmeler üze rine Türkiye Barolar Birliği ve 78 baro TBMM’ye şu çağrıyı yaptı: “Ülkemiz virüs salgını ile topyekun mücadele halindeyken bu şekilde bir değişikliği tartışmanın dahi toplumu böleceğini düşünüyoruz. Buna neden olacak girişimlerden özenle kaçınılması gerektiğinin bilinmesini istiyoruz. Böyle bir düzenlemenin tüm mağdurlar açısından telafisi imkânsız bir haksızlık anlamına geleceğini, onların hukuki güvenliğine ve hukuka olan inançlarına ağır şekilde zarar vereceğini hatırlatıyoruz. Biz çocuk ve kadın hakları savunucuları olarak, çocuğa ve kadına yönelik şiddet uygulayanların, çocukları ve kadınları cinsel olarak istismar edenlerin fail olarak aramızda dolaşmasını istemiyoruz. Toplumun çok geniş kesimlerinin de bunu istemediğini biliyoruz.” İktidarın bu önemli uyarıyı dikkate alması gerekiyor. Kamuoyunun beklentisi, yazarımız Barış Terkoğlu ile birlikte gazeteci ve yazarların, tutuklu politikacıların, bebekli ve çocuklu annelerin, ağır hastaların tahliyesi. “Virüs affı” toplumun büyük kesiminin beklentisini karşılasın; mutasyona uğrayarak toplumu bölmesin, ayrıştırmasın!.. ALI SIRMEN’IN SAĞLIĞI IYIYE GIDIYOR Değerli yazarımız, Cumhuriyet Vakfı Başkan Yardımcısı Ali Sirmen’in koronavirüsle mücadelesi hastanede sürüyor. Ateşi düşürülen Ali Ağabey’in sağlığı her geçen gün daha iyiye gidiyor. Cumhuriyet’in çınarı, gazetemizin simge ismi ağabeyimiz Ali Sirmen’in bu virüsü de yeneceğine olan inancımız tam... METİN GÖKTEPE ÖDÜLÜ AVŞAR’IN Korona günlerinde Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri açıklandı. Gözaltında katledilen arkadaşımız, meslektaşımız Metin’in anısına verilen gazetecilik ödüllerinde Yazılı Basın Haber Ödülü’ne muhabirimiz Seyhan Avşar layık görüldü. Cumhuriyet ailesini bir kez daha gururlandıran muhabirimizi kutluyorum... KAPLAN, YOLUN AÇIK OLSUN Cumhuriyet okurlarının özel haberleriyle yakından tanıdığı Ankara muhabirlerimizden Emine Kaplan bir süredir hayalini kurduğu tercihte bulundu. Emekliliğini isteyen Kaplan, ailesiyle Demre’ye yerleşme kararı aldı. Koronavirüs günlerinde “Virüs affı”nı kamuoyuna ilk duyuran gazeteci olan Kaplan’ın manşetlerini çok özleyeceğiz... Düzen gereği tutuklamalar PROF. DR. TÜRKKAYA ATAÖV Bu yazıda “düzen” sözcüğü tekelci sermaye yararına baskı kavramını simgeliyor. Sermaye ya da kapitalizm sözcükleri de yeterince açık değil. İrlanda kökenli oyun yazarı ve düşünür G. Bernard Shaw, onların yerine “proleterleştirme” sözcüğünü öneriyor. Biz “yoksullaştırma” diyelim; gitgide zenginleşen küçük azınlığın yaptığı gerçekte bu çoğunluğu yoksulluğa itme. Böyle bir düzenin gereği olarak muhaliflerin tutuklanmaları doğal ve kaçınılmazdır. Ne her tutuklanan suçludur, ne de her suçlu tutuklanır. Tutuklananın bir bölümü de suçlu olabilir. Tutuklamanın ve özgürlüğün nedenleri başkadır. ABD idamda birinci Kimileri gerekeni yapmaz, gerekmeyeni yapar. Böyle yapandan gün gelir hesap veren de olur, kaçacak delik arayan da. Yasalar vardır ama genelde yenginler ve zenginler yararına işleme konur. Hapishaneleri daha çok iki tür insan doldurur: Yoksullar ile muhalifler. Çoğunluğu yoksullaştıran düzen okul ve hastane yerine hapishane yapmak, onları büyütmek ve yenilerini eklemek ister. Bu uğraşta, ayrıca idam cezasında ABD dünya birincisidir. Ölüp gittikten sonra suçsuz oldukları anlaşılanlarda da birincidir. Sendikacılar Sacco ve Vanzetti idamlarının haksız olduklarını tüm dünya ta başından beri biliyordu. Nâzım’ın 1927’de yazdığı gibi, “Yeni Dünya’da düştüler eski zulmün pençesine”. Yoksulla muhalifin hapse tıkılmaları sömürgen toplumun aynası, doğal silâhıdır. Tutukevlerinin anahtarları büyük parababalarının ve onlar adına karar verenlerin elindedir. Düzenin hastalık belirtileri Yönetilenler bundan memnunsalar, sonuçlara katlansınlar; memnun olmayanlar muhalefet eder, ama adi suçlu gibi değilse de, muhalif olarak kodesi boylarlar. Her muhalif de içeri tıkılmaz. Dışarıda kalan da etkilenir; susan susar, susmayan susmaz. Düzenin istediği “Bana ne zaman sıra gelir?” diye düşünmesidir. 1960’da “NATO’yu tartışmalıyız” bile diyemiyorduk. Ben bu iki sözcüğü ağzıma aldım diye yandaş bir gazetenin yazdığı şuydu: “Biz böylelerini Karadeniz’in dibine yollamasını biliriz!” Sartre’ın Küba üstüne kitabını Ankara Radyosunda tanıttım diye açılan ceza davası beraate değin yıllarca sürdü. Tutukev Kimileri gerekeni yapmaz, gerekmeyeni yapar. Böyle yapandan gün gelir hesap veren de olur, kaçacak delik arayan da. Yasalar vardır ama genelde yenginler ve zenginler yararına işleme konur. Hapishaneleri daha çok iki tür insan doldurur: Yoksullar ile muhalifler. leri ve yaşanan sorunlar düzenin hastalık belirtileridir. Hakhukukadalet Fichte’nin bir sözü var: “Kötülük zamanla bir rütbe olur.” Baskıcı düzen sömürüyü, vurdumduymazlığı ve aldatmayı birer erdem gibi kabullendirme peşindedir. Toplum adi suçlulara karşı, suçsuzlar da iktidara karşı korunmalıdır. Eleştiri ondan yararlanmasını bilen için bir nimettir. Eksikler, yanlışlar yalakalardan değil, muhalefetten öğrenilir. ABD Başkanı Nixon’un muhalefeti gizli ve yakışıksız yollardan dinleme yöntemini iki gazeteci bulup ortaya çıkarmıştı. Kongre’nin Hukuk Kurulu Başkanı’nın azledilebileceğini açıklayınca, Nixon görevden istifa etti. Kongre’yi harekete geçiren halkın tepkisiydi. Çöküp gitmek istemeyen iktidar, seçmenin kendine sahip çıkana yakınlaşacağını bilmeli ve kendini hakhukukadalet yolunda yenilemelidir. 21 MART 28 MART Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs, Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü 11 Mart’tan itibaren hızla yayıldı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, önceki gün toplam 96 hastanın yaşamını yitirdiğini, 5 bin 698 kişinin de hastalandığını açıkladı. “Tüm Türkiye’ye yayıldığını” Kabul eden hükümet, ısrarla sokağa çıkma yasağını getirmedi. Ancak, önlemleri her geçen gün biraz daha artırdı. Şehirler arası yolculuklara sınırlama, mangal yasağı gibi yasaklar getiren hükümet, krizi başka krizlere taşıyacak adımlar atmaktan da geri durmadı. Büyükşehirlerde kısıtlamayı artıran iktidar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklama ile söz konusu illerde belediye başkanlarını devre dışı bırakarak tüm yetkiyi valilere verdi. Salgınının yayılmasını önlemek için kamu çalışanları için uzaktan çalışma, dönüşümlü çalışma gibi esnek çalışma yöntemleri getirilirken, marketlerin çalışma saatlerine, alışveriş yapan müşteri sayısına, şehir içi ve şehirler arası çalışan toplu taşıma araçlarına yönelik düzenleme yapıldı. Eğitimde şaşkınlık Eğitime verilen aranın ardından pazartesi günü uzaktan eğitim başladı. Uzaktan eğitimin ilk günü çocuklara eski Başbakan Adnan Menderes’in idam sahnesinin izlettirilmesi tepki çekti. MEB’e bağlı okulların tatili 30 Nisan’a kadar uzatıldı; YÖK, bahar döneminde yüz yüze eğitimin bitirildiğini açıkladı. Üniversiteye geçiş sınavları da ertelendi. Lise Geçiş Sınavı’nın tarihi 7 Haziran olarak kaldı, sınavın yalnız ilk dönem derslerinden geleceği açıklandı. Kayyıma ara yok İçişleri Bakanlığı, Batman Belediye Başkanı Mehmet Demir, Diyarbakır Ergani Belediye Başkanı Ahmet Kaya, Diyarbakır Eğil Belediye Başkanı Mustafa Akkul, Diyarbakır Lice Belediye Başkanı Tarık Mercan, Diyarbakır Silvan Belediye Başkanı Naşide Toprak, Bitlis Güroymak Belediye Başkanı Hikmet Taşdemir, Iğdır Halfeli Belde Belediye Başkanı Hasan Safa ve Siirt Gökçebağ Belde Belediye Başkanı Serhat Çiçek’i geçici olarak görevden aldı. Virüs affı AKP’nin hazırladığı ‘İnfaz Paketi’ Meclis’te grubu bulunan partilere iletilirken, AKP de başta MHP olmak üzere partilerle bir araya geldi. Paket ile cinsel istismar suçlarına af öngörülürken, birçok sivil toplum kuruluşu ve demokratik kitle örgütü tepki gösterdi. Ekonomide sis arttı Bir yandan virüsün küresel etkileri ile dalgalanan döviz kuru, yine küresel paketlerde durulur gibi olsa da dolar 6.45 lira, Avro 7.10 bandına oturdu. Borsada düşüş sürdü. Ancak asıl korkutucu olan, işletmelerin sipariş iptalleri ve çalışanı azaltma gerekçesiyle gündeme gelecek işsizlik ve fiyat artışları oldu. Açıklanan paketten esas olarak işletmelere vergi ve kredi ötelemesi çıkarken, işe gitmeyen çalışanın geçimine ilişkin herhangi bir destek gelmedi. Çalışan işi ile sağlığı arasında seçim yapmaya zorlandı. Bankacılık, taşıma kargo, kağıt üretimi gibi bazı sektörlerde iş yoğunluğu katlandı. BM’den çağrı Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’ten de küresel ateşkes çağrısı geldi. Sağlık sistemlerinin çöktüğü ve sağlık çalışanlarının hedef alındığı savaş bölgelerinde savunmasız ve yerinden edilen kişilerin salgından iki kat daha fazla etkilenme riskiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunan Guterres, “Dünyanın her köşesinde devam eden savaşlar için derhal küresel ateşkes çağrısı yapıyorum” dedi. Ünlüler de hasta İngiltere’de Veliaht Prens Charles’ta geçen çarşamba testinin pozitif çıktığının duyurulmasının ardından Başbakan Boris Johson’ın ve Sağlık Bakanı Matt Hanckok’un da virüse yakalandığı açıklandı. Haftanın son günü Kraliçe’nin de hasta olduğu duyuruldu. G20 ülkelerinin liderleri video konferans yoluyla bir araya gelirken Avrupa Parlamentosu’nun (AP) oturumu da alışılmadık görüntülere sahne oldu. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AP üyelerine boş salondan seslendi. Birliğe üye ülkeler finansal konusunda alınacak önlemlere ilişkin toplantıyı da telekonferans üzerinden yaptı. G20 ülkelerinin koronavirüs ile mücadele amacıyla mali politikalar ve ekonomik önlemler yoluyla küresel ekonomiye yaklaşık 5 trilyon dolar enjekte sözü duyuruldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle