25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 30 MART 2020 PAZARTESİ 13 Tiyatro Günü’nde “Yeniden Buluşmak” İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin davetiyle Nâzım Hikmet’in “Kuvayi Milliye Destanı”nı sahneye koymak üzere 2 Mart’ta İzmir’e gelmiştim. Baştaki plan, oyunun prömiyerini 23 Nisan 2020’de, Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 100. yılında yapmaktı. Ama koronavirüs salgını hızla yaygınlaşınca bütün hayat değişti, önce bir haftalığına ertelenen provalar sonra durdu, ben de yerleştiğim otelde mahsur kaldım. Belirtilen kurallara ve yasaklara (sokağa çıkma dahil) uyarak ve belediyenin hiç unutmayacağım ihtimamıyla koronalı günlerin bitmesini bekliyorum. çiyoruz, her gün birlik, dayanışma çağrıları yapılıyor. Bu, gerçekten önemli, zor zamanları atlatmanın başka bir yolu yok. Lemi Bilgin’in bildirisini, ölüm sayısının giderek arttığı bu acılı günlere tiyatronun ışığını düşürdüğü, “birlikte olma” duygusunu kattığı için de önemli buluyorum. Bu dönem kötü alışkanlıklardan, fitne fesattan vazgeçme, gerçekten omuz omuza verme dönemi. Bazılarına zor gelebilir, onlara da Ziya Paşa’nın ünlü beyitini hatırlatmaktan başka yapacak bir şey yok: “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz./ Şahsın görünür rütbei aklı eserinde.” Lemi Bilgin’in Ulusal Bildirisi Dolayısıyla 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü oteldeki odamda kutlamak durumunda kaldım. Neyse ki oyuncu arkadaşlarım, öğrencilerim beni unutmadılar. Dünya Tiyatro Günü’nün bir diğer güzel olayı da eski Devlet Tiyatroları genel müdürü Lemi Bilgin’in yazdığı Ulusal Bildiri’ydi. “Cumhuriyet”te “Yeniden Buluşacağız” başlığıyla yayımlanan bildiride, “Var olmak için birilerine aracılık edip körü körüne savunucusu olmak yerine, gerçeklerin üstündeki örtüyü kaldırıp bir ışık tutacağız” diyen Bilgin, “en büyük acıları en masumların yaşadığı bir zaman diliminden” geçtiğimizi vurguluyordu. Bildirinin son sözleri ise tiyatronun özgürlük çağrısına vurgu yapıyordu: “Sansüre, engellere, yasaklara, yokluklara karşı tiyatronun yeniden ve daha cesaretle var olduğunu göstermek için, kilit altına alınamayan sözcüklerle, şarkılarla, dansla, ışıkla, renkle yeniden buluşacağız. Birlikte olacağız, siz (seyirciler) ve biz (oyuncular), yani tiyatro.” Tiyatrolar kapalı olduğu için sahnelerden okunamayan bildirinin, Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü öğrencileri, Urla’da Toprak Sahne oyuncuları ve başka gruplar tarafından okunup internette paylaşılması ise beni çok mutlu etti. Karanlık günlerden ge Apokaliptik bir benzetme Otel odasında kapalı kalınca hayatımda hiç olmadığı kadar çok televizyon seyrediyorum; bu sayede geçen gün Halk TV’de Tayfun Atay’ı izleme şansı buldum. Korona virüs salgınını, insanın doğaya yaptıklarının cevabı olarak yorumlayan Atay, bu apokaliptik benzetmeyle, dünyanın ve doğanın olağan süreçlerine kendini merkeze koyarak hâkim olmaya çalışan insanoğluna bir uyarı yapıyordu. Şunu hiç unutmamak gerekiyor: İnsanmerkezci evren anlayışı ve paramerkezci kapitalist anlayış dünyaya son üç yüz yılda, daha önceki bin yıllar boyunca verilmemiş zararı vermeyi başardı. Çin’de ağır sanayi tesisleri çalışamadığı için havada ciddi bir temizlenme olduğu, hatta uzaydan çekilen fotoğraflarda atmosferde olumlu değişimler saptandığı söyleniyor. İzmir’de bile havanın son dönemde yüzde otuz temizlendiği belirtiliyor. Kirlilikten kimin ve neyin sorumlu olduğunu açıkça gösteren bir kanıt değil mi bu? Bu arada korona günlerinin bizim gazeteye ve okurlara herhalde en büyük katkısı, Nilgün Cerrahoğlu’nun “Sağnak” köşesinde birbirinden değerli yazılarına yeniden başlaması oldu. Üstelik bu kez kendi deyişiyle “siperden” yazıyor, İtalya’dan… “Yeniden buluşmak” güzel bir şey… Erol Evgin Şiir okuyarak moral veriyor Çalışmalarını evindeki stüdyosunda sürdüren Erol Evgin, okuduğu şiirleri; “Evlerimizden çıkmadığımız bu günlerde sevdiğim şiirleri sanatın iyileştirici gücüne inanarak sizinle paylaşıyorum” notuyla instagram üzerinden takipçileriyle paylaşıyor. Bob Dylan’dan yeni şarkı: Murder Most Foul İsveç Kraliyet Bilim Akademisi 2016 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Amerikalı şarkıcı Bob Dylan, 8 yıl aradan sonra ilk kez şarkı yayınladı. Dylan, Twitter’dan yaptığı paylaşımda, yıllar boyunca tüm desteği ve sadakati için hayranlarına ve takipçilerine minnettar olduğunu belirterek eski ABD Başkanı John F. Kennedy’nin 1963 yılındaki suikastını konu alan yaklaşık 17 dakikalık şarkısının YouTube klibinin linkini paylaştı. Bob Dylan, “Mur der Most Foul” adlı şarkısı için “Bu, ilginç bulabileceğiniz, bir süre önce kaydettiğimiz ancak yayınlamadığımız bir parça. Güvende kalın, kendinize dikkat edin ve Tanrı sizinle olsun.” ifadelerini kullandı. Ünlü müzisyen, şarkısında özellikle 1960’lar ve 1970’lerde meydana gelen önemli olaylara ve figürlere atıfta bulunuyor. Dylan’ın orijinal şarkılardan oluşan son stüdyo albümü, 2012 yılında çıkardığı “Tempest” olmuştu. Doğramacı anısına konser Gülsin Onay 3 Nisan’da İhsan Doğramacı’nın doğum günü anısına saat 20.00’de online konser verecek. Onay canlı yayın konserinde Chopen’in 53 Polenez’ini çalacak. Menderes dönemindeki istimlak çalışmaları sonucunda yıkılan binalardan birisi de Tophane Müşirlik Binası’ydı. İstanbul’un dünyaya açılan kapısı ‘DündenBugüneFındıklı’dan Tophane’ye kitabı fotoğraflarla, belgelerle, yazılarla bu hattın tarihini gözler önüne seriyor. İstanbul gibi yerleşimin 10 bin yıl öncesine kadar gittiği bir şehirde yolları arşınlarken ya da vapur yolculuğu yaparken eski zamanları hayal etmek en sevdiğim zihin etkinliklerinden biri. Acaba o zaman larda yürüdüğüm yolun üzerinde neler vardı, insanlar burada neler yapıyordu diye düşünmekten kendimi alamadığım olur. Nuri M. Çolakoğlu’nun BNP PaORHUN ribas Cardif’in sponsorluğunda ATMIŞ hayata geçirdiği “Dünden Bugüne Fındıklı’dan Tophane’ye” kitabı benim gibi nostalji veya tarih meraklılarını uzun, keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Tabii, 10 bin yıl öncesine değil... Bundan yaklaşık 1000 yıl öncesinde Bizans devletinin Latin ticaret devletlerini Haliç’in karşı yakasına sürmesiyle FındıklıTophane hattının da hikâyesi başlıyor. Çolakoğlu’na göre bu hat İstanbul’un dünyaya açılan kapısı oluyor, ticaret gemileri buraya yanaşıyor, daha sonra İstanbul’un Fethi sonrası da bu değişmiyor, hatta gelişiyor. Kitap 5 bölümden oluşuyor. Giriş bölümünde ise Çolakoğlu’nun bir yazısı ve Jules Verne’nin Kaleminden Tophane isimli bir bölüm bulunuyor. Yanlış okumadınız, Jules Verne. Efsane yazarın 1884 tarihli “İnatçı Keraban” isim li romanının ilk sahnesi İstanbul’da, Tophane Rıhtımı’nda açılıyor. “İnatçı Keraban”, aslında Karaköy’de bir tütün toptancısı. Çolakoğlu ile kitabını ve İstanbul’u konuştuk. İstanbul üzerine bugüne kadar sayısız yazı yazıldı, belgesel çekildi. Bu kitabının farkını sorduğumda Çolakoğlu, “Çok değerli kitaplar basıldı, yazılar yazıldı, belgeseller yapıldı ama doğru, derli toplu, iyi başvuru kitaplarının yetersiz olduğu kanısındayım” yanıtını verdi. Gazeteci ve yazar, o nedenle sadece TophaneFındıklı hattının değil, birçok semtin monografilerini yapmaya başladığını söylüyor. Sırada SirkeciUnkapanı, Babıali ve Dolmabahçe Sarayı’nın olacağını belirtiyor. Ama biz bu kitaba geri dönelim. Çolakoğlu, “İstanbul’un seçkin semtleri için dönemin tanıklarınını yazılarını da içeren, oradaki tarihi yapıları da içereni bunların hepsini bir araya toplayan tek kaynaklı kitaplar üretmeye çalışıyorum” diye konuşuyor. Peki, kaynaklara nasıl ulaşıyor? “Ben 810 yaşından beri tarihle çok ilgiliyim. Çok okuyorum. Araştırmaya, okumaya hep devam ettim. Arşivlediğim kitapların sayısı 30 bini aşınca bunları Beylikdüzü’nde Atatürk Kültür Merkezi’ne koydum. Şu anda herkese açık kitaplar. Her ay oraya bir 3040 kitap ‘MENDERES MODERNLEŞMEYİ YANLIŞ ANLADI’ Öte yandan kitapta 1950’lerde Adnan Menderes yönetiminde yapılan tarihi eser yıkımları da dikkatimi çekiyor ve soruyorum. “Rahmetli Adnan Menderes, modernleşmeyi yanlış anladı” diyen Çolakoğlu, devam ediyor: “Eskiyi yıkmak olarak algıladı. Ben tam o sırada, 1954 senesinde İstanbul’a geldim. Eski İstanbul olduğu gibi duruyordu. Eğer Menderes suriçine dokunmayıp o dönemde bir iki tane örneğini yaptılar; Ataköy, Etiler gibi. Surun dışında öyle uydu mahalleler yapsaydı ve suriçini de sağlamlaştırmayla yetinseydi İstan bul müze kent olurdu. Şu anda 10 milyon yerine 100 milyon turist gelirdi. İstanbul muhteşem bir yer olurdu. Ben Laleli’de oturuyordum, bir sabah kalktık, buldozerler gelmiş, apartmandan caddeye inmeye imkân yok, cadde 3 metre aşağı düşmüş. Beyazıt Meydanı’nda hâlâ gördüğünüz yolun kenarındaki o muhteşem mermerleri kaldırıp kaldırıp atıyordu buldozer. Ki orası Boğa Meydanı’ydı Bizans’ın. Dünyayı kıskandıracak, Roma yapımı muhteşem kemerler vardı. Şimdi parça parça yolun kenarında duruyor.” KİŞMİR: MUTLULUK DUYDUK BNP Paribas Cardif Genel Müdürü Cemal Kişmir de kitapla ilgili, ”Dünden Bugüne Fındıklı’dan Tophane’ye uzanan bu eşsiz tarih ve kültür mirasının geçmişte ve günümüzde olduğu gibi gelecekte de yerini koruması gerektiğine inanıyorum. Meslek yaşamımın son 15 yılını geçirdiğim bu bölgenin tarihi ve kültürel değerlerinin bir eserle taçlandırılmasında rol almaktan mutluluk duyduk” diye konuştu. daha teslim ediyorum” diyor Çolakoğlu. Kütüphanenin açılışı o dönem Beylikdüzü Belediye Başkanı olan Ekrem İmamoğlu’nun da katılımıyla yapılmış. Kitapta Latife Hanım’ın konağını Latife Hanım’ın yeğenleri yazmış. Ayrıca Kazım Taşkent’in oğlu da bir bölümde anılarını an François Vervloet 19. yüzyıl Kabataş Sahili. latıyor. Şu anda orada olmayan, yok olması üzücü binalar da kitapta yer alıyor elbette. Çolakoğlu, bunların en ünlüsünü anlatıyor, “Türkiye’deki dar kafalılığın da çok güzel bir hikâyesi” diyerek: “Tophanei Amire’nin tam üstünde, Osmanlı devletinin ilk rasathanesi açılıyor. Yıldız Gözlem Evi. Orada Orta Asya’dan gelip, Timur’un torunlarından olan çok iyi bir astrolog yıldız gözlemleri yapıyor. Devrin Sultan’ı III. Mehmed’e diyorlar ki ‘Burada birtakım kafirler gökyüzünde meleklerin bacaklarını seyrediyorlar, bizi dinden çıkartacak bunlar.’ Onun üzerine III. Mehmed’in talimatıyla donanma rasathaneyi topa tutuyor ve taş taş üstünde bırakmadan yok ediyorlar. Ondan sonra bir daha Kandilli Rasathanesi kurulana kadar Osmanlı topraklarında rasathane kurulmuyor. Şu anda yerinde bir şey yok.” Agnès Varda için ‘Sanal Varda’ Sempozyumu düzenlendi İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema ve Televizyon Yüksek Lisans Programı, Agnès Varda için önceki gün “Sanal Varda” sempozyumu düzenledi. Korona virüsüne karşı alınan önlemler kapsamında, Agnès Varda için düzenlenecek sempozyum sanal ortama taşındı. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve sürdürülebilirlik temalarının vurgulandığı sempozyumda dünyanın her tarafından katılan sinema çalışmaları akademisyenlerinin sunumuyla yapıldı. Yüze yakın dinleyicinin bulunduğu konferansın kayıtlarının daha sonra paylaşılacağı duyuruldu. Farklı ülkelerden akademisyenler, sanatçının 65 yıllık üretken çalışma hayatı süresince toplumsal cinsiyet eşitliği ve sürdürülebilirlik konularına getirdiği farklı yorumları tartıştı. Şef Penderecki yaşamını yitirdi Polonya’nın uluslararası alanda tanınmış bestecisi ve orkestra şefi Krzysztof Penderecki (86) yaşında yaşamını yitirdi. Penderecki, klasik müzik alanındaki veriminin yanı sıra, William Friedkin’in “The Exorcist”, Stanley Kubrick’in “The Shining” ve David Lynch’in “Heart at Wild” filmleri de dahil olmak üzere filmmüzikleriyle biliniyordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle