17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: CAFER KURT 9 3 MART 2020 SALI Demiryolu araçlarının sigorta ettirilmesine yönelik risk analizi hâlâ devam ediyor Trenler sigortasız CHP’li Deniz Yavuzyılmaz, “9 adet YHT seti, 664 adet lokomotif, 101 adet elektrikli tren seti, 952 adet yolcu vagonu, 17 bin yük vagonunun” sigortası bulunmadığını açıkladı. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD) yaklaşık 5 milyar lira değerindeki araçları sigortalamadığı ortaya çıktı. CHP Zonguldak Milletvekili De niz Yavuzyılmaz, herhangi bir kazada zararı kurumun karşılayacağını söyledi. Sayıştay BaşkanlıHAZAL ğı, TCDD 2018 Yılı DeOCAK netim Raporu’nda “De miryolu kazaları sonucu yüksek hızlı tren setleri ve çekilen araçlarda meydana gelen hasarların ve zararların kurum tarafından karşılanması nedeniyle yüksek maliyetlerin oluştuğuna” dikkat çekmişti. Sayıştay, bu araçların kaza sigortası ile yolcu ferdi kaza si gortasının yaptırılmasını önermişti. Kurumun “2019 ve 2020 yıllarını kapsayacak şekilde 3. şahıs mali sorumluluk sigortaları ile bölgesel, anahat ve YHT yolcularını kapsayacak şekilde ferdi kaza sigortası yaptırdığı” öğrenilmişti. Demiryolu araçlarının da sigorta ettirilmesine yönelik de risk analizi çalışmalarının devam ettiği bildirilmişti. Bu konunun da görüşüldüğü TCDD 20172018 KİT Alt Komisyonu toplantısı geçen 20 Şubat’ta ger Deniz Yavuzyılmaz çekleşti. Toplantıda TCDD’nin araç filosuna ilişkin bilgiler paylaşıldı. Buna göre TCDD’ye ait 664 lokomotif, 19 yüksek hızlı tren, 104 adet dizel tren seti, 101 adet elektrikli tren seti, 952 adet yolcu vagonu ve 17 bin yük vagonu bulunuyor. ‘Birlikte tesis edelim’ Toplantıda bu araçların sigortalanmasına ilişkin ilginç bir diyalog yaşandığı kaydedildi. Toplantıda bulunan CHP Zongul dak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, sigortası yaptırılmayan “yüksek hızlı trenlere ilişkin genel müdüre”, “Arabanız var mı, varsa sigortasını yaptırdınız mı” diye sordu. Genel müdür de “Evet” yanıtını verdi. Yavuzyılmaz söz konusu toplantıda yaşananları şöyle aktardı: ‘O halde bu trenleri de sigorta ettireceksiniz sayın Genel Müdür’ dedim. ‘Şayet yurtiçindeki sigorta şirketleriyle bu işi çözemiyorsanız bizler milletvekilleri olarak Meclis’te tıpkı zamanında satılmadan önceki Ray Sigorta’nın oluşumu gibi, devlet kurumlarının hissedarı olduğu bir sigorta şirketinin kurulması adına harekete geçelim. Birlikte bunu tesis edelim’, dedim. Aksi takdirde bilinmelidir ki, 2020 yılı itibarıyla TCDD araç filosunda toplam, 19 adet YHT seti, 664 adet lokomotif, 101 adet elektrikli tren seti, 952 adet yolcu vagonu, 17 bin yük vagonu vardır ve toplam piyasa değeri 5 milyar TL’yi aşan bu demiryolu araçlarının hiçbirinin sigortası yoktur.” Eski CHP milletvekili Öymen, Soçi Mutabakatı’nı “ateşin yanına benzin koyma” olarak nitelendirdi Öymen’den Soçi eleştirisi Emekli diplomat Onur Öymen, İdlib’de yaşanan gelişmelere ilişkin “Soçi Anlaşması’ndaki maddelerle bizden ‘dibi olmayan bir kovayla bir nehrin suyunu boşaltmamız’ istendi. Soçi’deki ağır maddeler yüzünden, askerlerimiz bu duruma düştü” dedi. ABD’nin Irak’ı işgali sırasında Türkiye’de asker bulundurmasına olanak tanıyan 1 Mart Tezkeresi’nin 2003’te TBMM’de reddedilmesinin yıldönümünde, o dönem tezkereye “ret” oyu kullanan 22. dönem CHP milletvekilleri Anadolu Kulübü’nde bir araya geldi. Programın açış konuşmasını yapan Zekeriya Akıncı, “Dün de, bugün de yaşanan tüm olaylar gösteriyor ki, tezkerenin reddi geçmişte yaşanmış ve o günde kalmış sıradan bir olay ya da Meclis’teki herhangi bir oylama değildir. Aksine, haklılığı ve doğruluğu yaşamın kendisi tarafından her gün onaylanan bir siyasi karardır” dedi. ‘ABD komutası’ Dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen ise “‘Sayıca azınlıkta olan muhalefet hiçbir şey yapamaz, iktidarın hiçbir faaliyetini engelleyemez’ diyorlar. 1 Mart’ta yaptık, engelledik. Kimse ‘bizim sayımız az’ demesin” dedi. 1 Mart Tezkeresi’nin bugüne yansımasına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Öymen, “1 Mart Tezkeresi’ne göre, ABD’nin Türkiye’ye gönderdiği 60 bin askerin 26 bini güneye geçecek, gerisi 6 ay Türkiye’de kalacaktı. Eğer tezkere geçseydi, şu anda ve bundan sonraki kuşak boyunca Türkiye’de hâlâ bu kadar ABD askeri olacaktı. Hedefleri Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurdurmaktı. Bu yüzden Türkiye’de kalmak istiyorlardı” dedi. 1 Mart Tezkeresi Meclis’e sunulmadan önce bir mutabakat muhtırası hazırlandığını belirten Öymen, “Muhtıraya göre Türk askeri ancak ABD askeri komutasında sınır ötesine geçebilecekti. PKK’liler ateş açmadan, TSK ateş açmayacaktı. Bizim hükümetimiz böyle bir şeyi kabul etmişti. ABD’nin asıl amacı, PKK ile Türkiye’nin mücadele etmesini açıkça engellemekti” dedi. ‘Dipsiz kuyu’ CHP’nin görevinin, bugün Suriye’de yaşanan gelişmeler doğrultusunda “aynı mücadeleyi vermek olduğunun” altını çizen Öymen, Soçi Mutabakatı’nı “ateşin yanına benzin koymak” olarak nitelendirdi. Öymen, şunları kaydetti: “Bize öyle bir metin kabul ettirilmiş ki, İdlib’de 20 km derinliğinde 250 km uzunluğunda bir çatışmasızlık bölgesi kuracağız. Bu bölgede silahlı aşırı radikal teröristlerle silahlı ama mutedil rejim muhaliflerini birbirinden ayıracağız. Örgütlerin tank, top ve füze sistemlerini ellerinden alacağız. Stratejik yollar olan M5 ve M4 karayollarını trafiğe açacağız. Yaparken de 12 tane gözlem noktamız olacak ve gözlem noktasındaki askerler dürbünlerle izleyerek bunları yapacak. Bu, dibi olmayan bir kovayla bir nehrin suyunu boşaltmaktır. Ruslar bizi ‘Niye o görevi yapmadınız, sizin yüzünüzden zarara uğradık’ diye suçluyor. Soçi’deki ağır maddeler yüzünden, askerlerimiz bu duruma düştü. Bizim partimize düşen görevlerden biri de bu durumlarda hükümeti denetlemek ve bunu ciddi bir mesele haline getirmektir.” l ANKARA/Cumhuriyet KANTİNDE BİR ÖGÜN YEMEĞIN 30 TL’YE ÇIKTIĞI ITÜ’DE, BOYKOT SÜRÜYOR Rektörlük fahiş fiyatları görmüyor ZEHRA ÖZDİLEK İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) öğrencilerin yemek fiyatları ile özel işletmelere devredilen kantindeki fahiş fiyatlara yönelik boykotu devam ediyor. İTÜ’lü öğrenciler, “Taleplerimiz, kâr amacı gütmeyen üniversiteye bağlı bir öğrenci kantini açılması. Öğrencinin beslenme hakkını nitelikli bir şekilde sağlaması, saldırgan güvenlik amirlerine soruşturma açılması ve öğrencilere olan soruşturmaların düşürülmesi, özel işletmelere mahkum olmamak için haftada 7 gün 3 öğün yemekhane” dedi. İTÜ öğrencileri 18 Aralık 2019 tarihinde okuldaki özel işletmelere devredilen kantinlerdeki fahiş fiyatlar üzerine boykot kararı aldı. Rektörlük boykota katılan bazı öğrencilere yarıyıl uzaklaştırma cezası verdi. Ceza ile ilgili yürütmeyi durdurma kararı alan ve boykota devam eden öğrenciler Cumhuriyet’e konuştu. İTÜ Kimya Bölümü öğrencisi Sera Yağmur Sonat, kültürel faaliyetlerin iptal edildiğini, yurtlardan, kantine kadar fiyatlarda yüksek artışlar yaşandığını belirterek, “Yemekhanelerimiz kapanıp tek yemekhaneye dönüştü. Bu sebeple merkezi yemekhanede bir türlü sıra gelmiyor. Ayrıca yemekhanedeki yemekler de diğer devlet üniversitelerine nazaran pahalı ve öğünler yetersiz, yani öğrenciler okuldaki özel işletmelere mecbur kalıyor. Bu işletmelerde bir öğün yemek 30 lirayı buluyor. Haksızlıklara karşı çıkınca da Rektörlüğün çeşitli yaptırımlarıyla karşı karşıya kalıyoruz” dedi. ‘Güvenlikler fotoğrafımızı çekiyor’ Metalurji Malzeme Mühendisliği 3. sınıf öğrencisi Deniz Eksin ise boykot sırasında özel güvenlik amiri ve 2 güvenlik görevlisinin sınava girmesini engellediğini belirterek “Okulun merkezi derslik binasında öğrenciler olarak bu güvenlik şiddetini barışçıl bir şekilde protesto ettik. Bunun üzerine 1 yıl uzaklaştırma cezası verildi. Mahkeme bu kararı 2 hafta sonra durdurdu. Şu an okula giriş yapabiliyorum. Ama taleplerimiz devam ediyor” dedi. Uzay Mühendisliği Bölümü 3. sınıf öğrencisi Yusuf Barış Metin ise boykot eylemlerine katıldığı için okuldan uzaklaştırıldığını buna karşın mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı verdiğini anlattı. Metin, “Fakat okul kartım karardan iki hafta sonra açıldı. 2 hafta yemekhaneyi kullanamadım. Kaçırdığım sınavlar oldu. Güvenlik hâlâ her gün boykot için açtığımız masaya gelip bunun kurallara aykırı olduğunu, hakkımızda tekrar soruşturma açılacağını söyleyip kişisel telefonlarıyla fotoğrafımızı çekiyor. Bu süreç içinde güvenlik tarafından defalarca hakarete uğradık. Güvenlik amiri Y’nin açığa alındığı söylenmişti ama görevine dönmüş bulunuyor.” l İSTANBUL Oruç’a 2 yıl hapis İran’dan Türkiye’ye iade edildikten sonra tutuklanarak cezaevine konulan gazeteci Aziz Oruç’a 2016’daki sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “örgüt propagandası” suçlamasıyla Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davada 2 yıl 1 ay hapis cezası verildi. Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde gözaltına alınarak tutuklanan gazeteci Oruç’un sosyal medya paylaşımları nedeniyle yargılandığı davanın 10. duruşması dün Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Oruç, savunmasında “Ben gazeteciyim, hakkımdaki suçlamalar gazeteciliğe yöneliktir. Paylaşımlarım suç değildir, beraatımı talep ediyorum” dedi. Mahkeme Oruç’a “terör örgütü propagandası” yapmak suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezası verdi, hükmün açıklamasını ertelemedi. l Haber Merkezi KHK ILE IŞINDEN ATILAN ŞAHIN, IKINCI KEZ KAZANDI ‘Barışçıl eyleme’ ceza iptali ZEHRA ÖZDİLEK KHK ile işine son verilen mimar Alev Şahin’e, her perşembe AKP Düzce il binası önünde oturma eylemi yaptığı için kesilen idari para cezaları, eylemin “kamu düzenini bozmaması” ve Alev Şahin “barışçıl olması” gerekçesiyle bir kez daha iptal edildi. “Kalitesiz beton ürettiğini tespit ettiği bir beton firmasının sahibine kestiği cezanın” gerekçe gösterilerek ismi KHK listelerine yazdırıldığını söyleyen mimar Alev Şahin, Düzce Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ndeki işinden 6 Ocak 2017 tarihinde KHK ile atıldı. İşine dönmek amacıyla her perşembe AKP Düzce il binası önünde oturma eylemi yapan Şahin’e idari para cezası verildi. Cezaların iptali için Düzce 2. Sulh Ceza Hâkimliği’ne dava açan Şahin ilk cezayı iptal ettirdi. Ancak mahkeme kararına karşın yeni cezalar yazılmaya başlandı. Mahkeme, Şahin’e verilen cezayı ikince kez iptal etti. Düzce 2. Sulh Ceza Hâkimliği’nin iptal kararında, “Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Z.G.A hakkında verilen “hak ihlali” kararına atıfta bulunularak, “kamu güçlerinin keyfi müdahalelerine karşı bireyin korunması gerekir” vurgusu yapıldı. l İSTANBUL Toroslar’da şehit evinde... İdlib’den acı haberlerin geldiği gece Anamur yolundaydık. Anamur Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) ilçedeki pek çok kitle örgütü ile ortaklaşa düzenlediği “Türkiye’nin Dünü, Bugünü, Yarını” başlıklı konferansta konuşacaktık. Olaylar tam da konferans konusu üstüne gelişti. Ertesi gün aynı konuda Silifke’de olacaktık. Şehit acısı bu ilçemizi de vurunca CHP Silifke İlçe Başkanı Bünyamin Uçar ve Bozyazı İlçe Başkanı Baykal Arıdeniz’le birlikte şehidimiz Osman Ak’ın köyü Yeğenli’ye gittik. Yeğenli köyü, Silifke’den bir saat kadar Toroslar’a tırmandıktan sonra 1050 metre yükseklikte. Daha ileride 1200 metrede birkaç köy var, sonrası tamamen dağların... Yeğenli’nin çevresinde Cambazlı, Hüseyinler, Kızılcageçit, Uzuncaburç ve Seydili köyleri var. Köye girerken bulutlar altımızdan yükseliyordu. HHH Yeğenli köyü muhtarı Musa Taş’la birlikte, şehit Osman Ak’ın babası Mehmet Ak’ın bulunduğu taziye çadırına girdik. Az ötede, 23 yaşında şehit olan uzman çavuşun ağabeyi Coşkun Ak var. O da uzman çavuş. Altı yıl önce tezkere bırakmış. Üç yıl önce de şehit kardeşi onu takip etmiş. Baba adeta yalvarmış, “Gitme oğlum. İki kardeş de köyü terk ederseniz, yalnız kalırız” demiş ama dinletememiş. Osman Ak nişanlı... Nişanlısının erkek kardeşi de taziyeye gelenleri karşılayanlar arasında. Köyde tarıma elverişli alanlar var. Ürün para etmediği için gençler, büyük şehre gitmeyi ya da askerde tezkere bırakmayı tercih eder olmuş. Pek çok şehit evi gibi Ak ailesinin evi de sıvasız. İkinci kat sonradan yapılmış, briketler sayılıyor. Baba, ola ki evlenince köye yerleşirler diye kendi oturduğu evin üstüne kat çıkmış. Erkeklerin bulunduğu taziye çadırında sadece imamın ve müftünün belli aralıklarla okudukları Kuran ve dua sesi yükseliyordu. Onun dışında tam bir ölüm sessizliği hâkimdi. Baba, taziyeye gelenlere, “Devletimiz sağ olsun” demekle yetiniyor, başka bir şey söylemiyordu. Derin hıçkırıkların duyulduğu anlar ise şehidin akranlarının dağ gibi bedenleriyle çadırdan içeri girdikleri anlardı. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, öteki yerel yöneticiler acıyı paylaşmak için gelenler arasındaydı. Kadınlar evin içinde... Dağın uğultusuna karışan sesler yükseliyor zaman zaman... Evden çıkan gözü yaşlı iki kadınla Cambazlı köyüne giden yol üzerinde karşılaştık. Gözlerinden boncuk boncuk yaşlar akıyordu. Başsağlığı diledikten sonra, “Bu köyden misiniz” diye sorabilirdik. Biri eliyle işaret etti, konuşamadı. Öteki, “Cambazlı” deyip sustu. Kesik konuşmalardan anladığımız, çocukları birlikte büyümüş. Her sözcüğün arasında uzun bir, “ahhh” vardı. Şehit Osman Ak’la yaşıt olanlar, “Osman, yolun sonunda bunun olacağını biliyordu” dediler, biraz da memleketin haline söz söylediler, başka bir şey demediler. HHH Toroslar’dan inerken sağ tarafımızdaki hayli büyümüş ağaçların arasında şu tabela dikkatimizi çekti: Şehit Kamuran Kaya Hatıra Ormanı! Başkan Bünyamin Uçar’a Silifke’nin içinde şehitler anısına park, sokak, meydan var mı, diye sordum. Sıraladı: Şehit Mehmet İlker Şahin Parkı, Şehit Yusuf Demir Parkı, Şehit Sait Parlak Parkı, Şehit Mehmet Dolat Sokak, Şehit Veysel Balcı Sokak, Şehit Mehmet Bostanoğlu Parkı... Şehitlerimiz sadece tepelerde değil... Sadece Şehitler Tepesi yok... Şehitler ormanı var... Şehitler parkı var... Şehitler meydanı var... Her şey üzerinden yarışılıyor ama gelin şehitler üzerinden yarışmayalım... Vatan için hepimizin canı feda... Ama gelin, şehitlerin gelmeyeceği, huzur, barış, bereket dolu bir vatan için yarışalım... Putin’le görüşmek için çırpınıp muhalefeti düşman ilan etmek için yırtınmanın akılla izah edilecek bir yanı yok! Hiçbir şey yapamıyorsanız, susun... Hiç değilse şehitler rahat uyusun... Tedaviye yine gidemedi Bir yıldan bu yana kemik kanseri hastası 9 yaşındaki A.B. Ataç’ın annesi Z. B. Ataç’ın pasaportuna İstanbul havalimanında el konuldu. Tedavi edilmesi gereken Ataç’ın Almanya Köln’deki randevusuna gidemediği ve mağdur edildiği kaydedildi. Geçen aylarda yurtdışı yasağı kaldırılan ve oğluyla Almanya’ya gitmek için yola çıkan Z. B. Ataç’a yurtdışı yasağı 2. kez getirilmişti. Anne Ataç sosyal medya hesabından bir video paylaşarak “Pasaport ve vize verilmişti ama maalesef ertesi günü tekrar yurtdışı yasağı koymuşlar. Bu çocuğun yarın Köln’de olması gerekiyor. Tedavisine yetişmesi gerekiyor. Durumu iyi değil. Lütfen artık bu işin çözülmesini istiyorum” dedi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle