25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 19 MART 2020 PERŞEMBE EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN kültür Keşfedilmemiş Kadir Akorak’ın ‘Plaja Gider’ sergisi 2 Nisan’a kadar açık denizlere mektup var! Kadir Akorak’ın içinden geldiği, aklından geçtiği, elinden çıktığı, gözünün gördüğü gibi yaptığı “Plaja Gider” sergisi, 2 Nisan’a kadar Abdi İpekçi No: 45’te. Galeri Selvin ve Harmonyhip işbirliğiyle açılan sergi, pandemi ortamında içimize bir parça mavi, bir parça neşe, bir parça bahar, kocaman bir ümit yerleştirdi. ‘Hesapsız ve plansız’ No: 45’e girer girmez, sağda duran adliyeden düşme kırmızı bank üzerinde, sanatçının eserlerinde kullandığı boş boya kapları, emeğin binde bir parçası olarak göz kırpıyor. Sergi için getirtilen soldaki masada, bir doğum günü partisinde, Akorak’ın hediyem olsun diyerek o an çizdiği iki kadın figürü var. Eserlerini hiçbir şeyden çekinmeden, rastgele, savurgan, yalan söylemeden, apaçık çizen sanatçı sergi için “Buradaki tüm eserler hesaplanmadan, planlanmadan yapıldı ama hepsi içerisinde kendi matematiği olan hikâyeler” diyor. Balıkçı Niyazi, Denizin Portresi, Filika Bar, Yakın ve Uzak, Çardak ve diğerlerinin anlatacakları mavi öyküleri, “Keşfedilmemiş Denizlere Mektuplar” var. Mavilikler arasında siyah beyaz eskizlerin de olduğu, dekorunun da bizzat sanatçı tarafından tasarlandığı sergide, akla gelebilecek sorularınıza da şiirsel yanıtlar veriyor Kadir Akorak. “Sergi ne” diye sorsanız, Kadir Akorak’ın “Keşfedilmemiş Denizlere Mektuplar” serisinden bir resim. “Birdenbire simitçi çığlığı gibi aklıma geldi aşk”; “Hüzün ne” diye sorsanız, “Uykusuz cumbalardaki gelin fotoğrafları”; “Geçmişte ne kaldı?” deseniz “Güneş yanığı bir kentin alacakaranlık sokak oyunları” deyiveriyor, kendiliğinden, aniden! Masal da böyle bitmez mi? Bu tuvallerin arasında, strafor bir iskeletin üzerine boyadığı eski sörf yelkenlerinden yapılmış Şahmeran heykelinin başı da bulunuyor. Bomontiada’da sergilenen heykelin başı koparılıp getirilmiş. 10 metre olan eser, galeriye sığmayacağı için böyle yapılmış olsa da masal da böyle bitmez mi zaten? Şahmeran için plajda uzun zaman geçiren sanatçı, sergideki eserlerinin eskizlerini de resimlemeye başlamış. Bu eskizler yağlı boya ve farklı malzemelerle kullanılarak, sanatçının o anki ruh haline bağlı olarak, kendine has etkilerle var oluyor. Eserlerini en çok doğadan aldığı ilhamla var eden sanatçının galerinin alt katında farklı çalışmalarını da görmek mümkün. (Yukarıda) Eski sörf yelkenlerinden yapılmış bir Şahmeran heykeli. (Aşağıda) Sanatçının eserlerinde kullandığı boş boya kapları, eski bir bankın üzerinde. İdil Biret ve Beethoven Beethoven’a duyduğu hayranlık ve bilgisi yorumlarını benzersiz kılan İdil Biret’in 19 CD’lik Beethoven Edisyonu’ndan seçtiği kayıtları 4 CD’lik bir kutu içinde piyasaya çıktı. Beethoven Edisyonu’nda bestecinin otuz iki sonatı, beş konçertosu, Korolu Fantezi’si ve (Franz Liszt’in piyanoya uyarladığı) dokuz senfonisinin stüdyo kaydı yer alıyor. İdil Biret, 19801998 arasında Türkiye ve Fransa’da verdiği on dört konserde bu yapıtların tümünü de icra etmiş, müzik dünyasının hayranlığını kazanmıştı. Atasoy, İngiltere’de en iyi oyuncu adayı Oyuncu ve yazar Fadik Sevin Ata soy, mayıs ayında sanatseverlerle bu luşacağı Brighton Festivali’nde Newco mer Awards’ta “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne aday gös terildi. Atasoy, kendi yazıp oynadığı Fadik Sevin Atasoy tek kişilik müzikali “MUSE (Bir Esin Pe risi)” ile İngiltere’nin en büyük sanat et kinliği Brighton Festivali’ne davet edil di. 131 Mayıs tarihlerinde düzenlene cek festivalde Atasoy MUSE’yi 2728 29 Mayıs’ta İngilizce oynayacak. Sakıp Sabancı Müzesi dijital de gezilebiliyor Sakıp Sabancı Müzesi (SSM) 31 Mart’a kadar koronavirüs salgını nedeniyle kapalı olacak. Ancak müze Google Arts & Culture uygulamasıyla 360 derece açıyla görüntülenerek gezilebiliyor. Aynı platformda SSM’nin Resim Koleksiyonu, Kitap ve Hat Sanatları Koleksiyonu’ndan eserlerin yanı sıra yine Resim Koleksiyonu ile SSM Abidin Dino Arşivi’nden eser ve dokümanlarla hazırlanan, Dino’nun hayatına, sinema ve sahne dekor çalışmalarına odaklanan üç “online” sergi yer alıyor. Öte yandan müzede yapılan geçmiş konferanslar ve sanatçı konuşmaları SSM YouTube kanalında izlenebiliyor. Güncel sergi “Akış/Flux: Marina Abra movic + MAI” kapsamında şimdiye kadar yapılan canlı performansların kayıtlarına sosyal medya kanallarından ulaşabiliyor. Çocuklar için... SSM’nin geçmiş sergilerine paralel olarak hazırlanan “Ben Picasso”, “Ben Venedik Taciri”, “Ben Dali”, “Ben Halı”, “Ben Kitap”, “Ben Cengiz Han”, “Ben Rodin” ve SSM Konservasyon Laboratuvarı ile çocuk eğitim uzmanlarının işbirliğiyle ortaya çıkan “Ben Eserlerimi Koruyorum” adlı sesli çocuk kitapları müzenin web sitesinde dinlenebiliyor. 14 bin obje bir tık uzakta Rahmi M. Koç Müzesi, koronavirüsü nedeniyle evde vakit geçiren ziyaretçilerini sanal turla zamanda yolculuğa çıkarıyor. Müzede sergilenen 14 binin üzerinde objeyi görmek için gereken tek şey ise bilgisayar veya akıllı cep telefonu. Sergi, Google Street View ile ziyaret edilebiliyor. Müzenin açık ve kapalı dahil olmak üzere 23 bin metrekarelik alanında nostaljik tren turu, denizaltı gezisi, atlıkarınca ve oyun parkı, uçaklar, klasik otomobiller ve çok daha fazlası gezilebiliyor. Adres: http://www.rmkmuseum.org.tr/istanbul/ziyaretplani/googlesokakgorunumu Koronavirüs salgını, geçmişte Avrupa’da ortaçağ’da yaşanan veba salgınını, dünya edebiyatının da ilk öyküleri olan Decameron Öyküleri’ni akla getiriyor. Giovanni Boccaccio (1313 – 1375) adlı İtalyan şair, yazar tarafından yazılan bu öyküler, dünyanın en güzel öyküleri arasında sayılır. 1348 yazında çıkan bu veba salgınında milyonlarca insanın öldüğü biliniyor. Neredeyse herkesin bitli olduğu o çağın sağlık koşulları yanı sıra, iletişimsizlik, örgütsüzlük can kaybının bu denli büyük olmasına yol açıyor. Ama sonunda vebadan kurtuluş sağlanıyor. İşte salgın boyunca tanık olduğu olaylardan etkilenen Boccacio, 1348’de yazmaya başladığı, 1351’de bitirdiği bu öykülerle dünya edebiyatının ilk öykücüsü olarak tarihe geçiyor. Decameron öyküleri Veba salgınından kaçıp Floransa, Fiesole’de bir şatoda toplanan yedisi kadın, üçü erkek on genç, gönüllerince eğleniyorlar. Her günü bir kral ya da kraliçenin yönetip öykü anlattığı bir şenliğe dönüştürüyorlar. On genç, cumartesi, pazar dışında günde on öykü anlatıyor. lar Ya.), 2013’te Taflan Gür soy (Mitra Ya.), 2016’da Gök su Birol (Yason Ya.) ve son ola rak da 2019’da Nevin Yeni (Al fa Ya.) dilimize kazandırdı. Ayrıca Doç. Dr. Süheylâ Öncel’in Decameron Öy Korona öyküleri… külerinde İnsan Anlayışı başlıklı bir incelemesi (1978), yönetmen Pier Pao Sonunda bir günde on öykü, on lo Pasolini’nin de Dekameron’un günde de yüz öykü, Dante’nin İla Aşk Öyküleri adlı filmleri bulunuyor. hi Komedi’sinden sonra Dekameron Öyküleri’yle İtalyan edebiyatının yapı Çağımızın öyküsü taşları döşenmiş oluyor. Günümüzde yaşanan koronavi Yazar, Yunancadan seçtiği sözcük rüs salgını ortaçağdaki bu veba salgı le yapıtına Dekameron der. Bu ad “On nından daha büyük görünüyor. Çünkü günlük olay” demektir. Türkçeye ön tüm dünyayı kapsıyor. Ama tek teselli ce M. Rasim Özgen, “Bokaçyo’nun miz 21. yüzyılın koşulları bu virüsle sa Dekameron (on gün) ismindeki meş vaşımda daha üstün durumda. Ayrıca hur hikâyeleri “ adıyla 1940’ta birkaç ortaçağın insan anlayışıyla günümüzün öyküsünü çevirdi. Tam ve yetkin çevi insan anlayışı da çok farklı. Ortaçağda risi Rekin Teksoy tarafından yapıldı, bir kısım insanları farklı düşündükleri Oğlak Yayınları’nca 1996’da yayımlan için yakan mezhepler bile vardı. Yeni dı. Bu çeviri nedeniyle de Teksoy, İtal çağla ise, bunlar geride kaldı. Hele de ya Cumhurbaşkanınca Kültür Şöval günümüzde artık herkesin yaşam hakkı yesi unvanıyla ödüllendirildi. var. İnsana, düşünceye saygı dönemi Öte yandan Dekameron’u 1954’te A. başladı. Dekameron da yaşam coş Kahraman (Çağlayan Ya.), 1955’te Fe kusunu, aşk tutkusunu, insanın insana ridun Timur (Varlık Ya.), 1962’de olan güvensizliğini, insana, yaşam hak (?) Sadi Irmak (İtimat Kitabevi), kına saygıyı yansıtan bir yapıt. 2002’de Cemal Altınsu (Tümzaman Çağdaş dünya, insanlara düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını tanır. Ancak distopyalarda hâlâ insanlar suçlanıyor, düşünce özgürlüğünü hep kendileri için isteyen yöneticiler tarafından da hapse atılıyorlar. Dekameron’un Girizgâh’ı şöyle başlıyor: “Acı çekenlere merhamet etmek insanlıktır; herkese yaraşır; vaktiyle teselliye muhtaç olmuş ve bunu başkalarında bulmuş olanların ise boynunun borcudur.” (Dekameron, Giovanni Boccaccio, çev. Nevin Yeni, Alfa Yayınları, 2019). Haydar Ergülen de yeni yayımlanan deneme kitabı İnce Tren’de; “İnsan olmak demek başkalarının halini de bilmek, onların hallerine de bağlı olmak demek” (Kırmızıkedi Ya.s.19) diyor. Koranavirüs insanlığımızı göstermek, sağlık çalışanlarına haklarını vermek için bir fırsat. İnsanın başkalarına yaptığı yararın da, zararın da aslında kendine yapılmış olacağını, tüm insanlar birleşirse, insanın da dünyanın da yerinde, ayakta, temiz olarak kalacağını gösteriyor bizlere. Öyle sanıyorum ki, bir gün koranavirüs öyküleri de yazılacaktır. Bakalım nasıl? Ama gün, el ele dokunmadan, kendimizi ve herkesi yaşatma günü olmalı. Hepimize geçmiş olsun! Korona günlerinde Şehir Tiyatrosu Sözü hiç dolandırmadan söyleyeyim: Daha sonuçlar alınmadan, yetkili ağızlar açıklamıştı: “Ekrem İmamoğlu seçilirse İBB Meclisi’nde çoğunluk bizde, çalıştırmayız...” ( Bkz: “Topal ördek” deyimi.) Merak etmeyin, İBB Belediyesi çalışıyor, çalışmaya da devam edecek... Daha dün Ekrem Başkan, koronavirüs salgınına karşı alınacak tedbirler için ilçe başkanlarını toplantıya çağırdı. Ve AKP’li başkanların hiçbiri katılmadı. İnsaf! Bu konuda bile partizanlık!!! Durum böyle olunca geçen hafta İBB Meclisi’nin, Ekrem İmamoğlu’nun Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği’ne getirdiği Mehmet Ergen’e onay vermemesine hiç şaşırmadım! Ekrem Başkan rahmetli Muhsin Hoca’yı, Yıldız Kenter’i anacak olsa, onlara da karşı çıkarlardı hiç kuşkusuz. Mehmet Ergen AKP ve MHP’li üyeler Mehmet Ergen adını daha önce duydular mıydı, bilmiyorum. Ancak 50 yıldır bu ülkedeki tiyatroyu yakından izleyen, hele hele Şehir Tiyatroları’nın 68’den bu yana geçirdiği tüm evrelerin tanığı, kimi zaman da müdahili olan ben ve tiyatromuzu yakından bilenler bu seçime çok mutlu olmuştuk. Mehmet Ergen’i tanımayanlara, 40 yıllık sanatçı kimliğini, dünya tiyatrosuna ve tiyatro edebiyatına kazandırdıklarını, aldığı yurtiçi ve yurtdışı ödülleri, şu minicik köşede anlatmam imkânsız. (Meraklılar internette araştırsın.) Özetlemem gerekirse: O hem yaratıcı bir sanatçı hem de yapıcı bir yönetici. Anormal çalışkan. Tükenmez bir enerjisi var! (İngiltere’de Arcola Theatre, Battersea Arts Centre, Southwark Playhouse; Türkiye’de Talimhane Tiyatrosu, Akbank Sanat bünyesinde Yeni Kuşak Tiyatro ve “Oyun Yaz”ın kurucusu... Eskişehir, İzmit Şehir, Bakırköy Belediye, Kenterler, BKM Tiyatroları... Geçen yıl Zorlu PSM’de “Damdaki Kemancı”, “Gerçek”, ödül şampiyonu “Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi” oyunlarının yönetmeni, vb.) Dört ayın kazanımları Mehmet Ergen, İBB Şehir Tiyatroları başına sanat yönetmeni olarak 23 Ekim 2019’da getirildi. O günden başlayarak önce kurumun altyapısına çekidüzen verdi. Satırbaşlarıyla yapılanlar şöyle: Yeni bir repertuvar: Yaşayan genç, çağdaş yazarların eserlerine, özellikle kadın yazar ve kadın yönetmenlere öncelik: 100 yıllık Şehir Tiyatroları’nda şimdiye dek kadın yazar yönetmen oranı yüzde 10’du. Şimdi yüzde 60... Kurum içi ve kurum dışı eğitimler için Çağdaş Gösteri Sanatları Merkezi yeniden ücretsiz olarak atölyelerine başladı. İlgi müthiş! “Şehir Yazarlarını Arıyor”: İstanbul’un dört köşesinde, özellikle yeni seslere ulaşmak amacıyla Sultangazi, Kâğıthane, Üsküdar, Şişli’de oyun yazarlığı atölyeleri... Projeye 1200 başvuru geldi. İstanbul içinde ve dışında turneler, oyun alışverişleri programlandı. İngiltere, Almanya, Slovenya, Mısır, Hollanda tiyatrolarıyla işbirliği sağlandı. Şişli, Kâğıthane, Sultangazi’de Şehir Tiyatroları sahneleri ve Tünel’de Karaca Sahnesi yeniden kazandırılmak üzeredir... (sosyal projeleri bir başka yazıya..) Bu arada en sevindirici olan, siyasi duruşları nedeniyle kurumdan atılanların yeniden tiyatroya dönmeleridir... Gelelim İBB Meclis kararına: Ekrem Başkan görevlendirdi diye... Usul hatası yapıldı diye... “Gezi destekçisi” dedikoduları var diye... Ve bula bula 2002 yılında bir oyun çevirisi yüzünden mahkemelik oldu diye (ki mesele para meselesidir ve çoktan kapanmıştır) Mehmet Ergen’e vize verilemezmiş... Hadi be ordan! Bilgisizler, birikimsizler, kişisel öfkelerini saçanlar, “İstemezük”çüler, bırakın adamın ve Şehir Tiyatroları’nın yakasını! Gölge etmeyin başka ihsan istemez! Gölge etmeyin ki, insanlar çalışmalarını sürdürsünler! Parfümün Serüveni ödülleri topluyor Eski Mısır’dan İslam dünyasına, parfümün tarihini ve günümüze gelişini anlatan “Parfümün Serüveni (Adventures of Fragrance)” belgesel filmi, Los Angeles Film Adwards (LAFA) En İyi Belgesel Dizisi Ödülü’nün ardından İtalya’dan da 2 ödülle döndü. İtalya’da Floransa Film Festivali’nde En İyi Belgesel ve Onur Ödülü’nü kucaklayan film, Orinos Film Awards’da da En İyi Kısa Belgesel Ödülü’nün sahibi oldu. Belgeselin yönetmen koltuğunda Şahin Yiğit oturuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle