18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 15 MART 2020 PAZAR [email protected] EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR TASARIM: SERPİL ÜNAY OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yas ve toplumsal duyarsızlık Televizyonlarında ve günlük yaşamlarında yas tutmayan toplumun çelişkili tavrı, aslında bir kafa karışıklığının göstergesidir. PROF. DR. ÜSTÜN DÖKMEN Ülkemizi yasa boğan irili ufaklı felaketler sonrasında, bireylerin kısa süreli ah vah ettiklerini, medyanın ise felaket haberini verme dışında gözle görünür bir yas tutmadığını görüyorum. Son Elazığ depremi sonrasındaki yardım seferberliği sevindirdi ancak günlük yaşamda ve medyada dikkat çekici bir yas gözlenmedi. Depremi izleyen günlerde sözlü basın bir yas programı uygulamadı, ülkede, düğünler, eğlenceler ertelenmedi, bazı belediye başkanları düğünlerde nikâh kıydılar, davetler, ziyafetler sürdürüldü, eğlence yerleri her zamanki gibi dolup taştı, yarıyıl tatilinde olanlar tatillerine devam ettiler. Hal böyleyken, deprem bölgesinin uzağındaki bir kentin belediye başkanı deprem bölgesine pek çok belediye gibi yardım gönderdi, ayrıca başsağlığına gitti, depremden bir hafta sonra da ailesiyle birlikte kayağa gitti. Bu olay, anında Türkiye’nin en önemli gündemi oldu. Farklı siyasi görüşlere sahip köşe yazarları kayak olayını eleştirdi, televizyon kanallarında, “Niçin tatile gitti?” diye açıkoturumlar düzenlendi. Televizyonlarında ve günlük yaşamlarında yas tutmayan toplumun bu çelişkili tavrı, aslında bir kafa karışıklığının göstergesidir. Toplumca yas tutmanın gereği 1960’larda Ankara’ya uçak düşmüştü, radyo günlerce matem yayını yapmıştı. Geçen günlerde 4’ü asker 8 kişinin şehit olduğu günün ertesinde ise toplumda ve televizyonlarımızda hiçbir matem havası yoktu. Yine düğünler, davetler düzenlendi, üç ayrı televizyon kanalı, iki şarkıcının kavgasını ekranlara getirdi, programı renklendirmek için de araya bu kişilerin şarkıları serpiştirildi. Gündüz kuşa ğı programlarında, izleyicilerin el çırptıkları şarkılar söylendi, deprem bölgesi sakinleri Kızılay’ın karavanasından yemek yerken, yemek programlarında parmak yalatan nefis yemekler yapıldı. Bütün bunlar toplumsal duyarsızlıktır. Çevreye yabancılaşmış Camus’nün “Yabancı”sı, Ağaoğlu’nun Fikrimin İnce Gülü’ndeki “Bayram” adeta çevremizde dolaşmaktadır. Bir öneri: Görünür yaslara yol açmasa da toplumu derinden yaralayan olaylar var; şehit verilmesi, tren ve uçak kazaları, deprem, çığ benzeri doğal afetler gibi. Bunlar ortaya çıktığında elli yıl öncesindeki gibi, üç günlük, hiç değilse bir günlük ulusal yas ilan edilmelidir. Belki de bu öneri ütopik bir düşünce; para kazanmaya, reklama odaklanmış günümüz yaşam tarzı, medyanın yas tutmasına izin vermiyor. Toplumsal duyarsızlığın bir başka örneğine yine televizyonlarımızda rastlıyoruz. “O tepeden bu tepeye oyun olur mu? 15 yaşında da Nazife Hanım’a yazık ettiler” türküsü çalınırken ekranlarda el çırpan çok sayıda kişi gördüm. Belli ki bu türkü, bir çocuğa tecavüz edil mesi üzerine yazılmış bir ağıttır. Buna el çırpılır mı? Bireysel yas Yakınlarını kaybedenlerin ilk günlerde ağlamaları, yeri göğü inletmeleri doğaldır. Kişiler ilk günlerde yaslarını yaşayamazlarsa, hayat boyu bitmeyen bir sıkıntı duyacaklardır. Çevre, çeşitli gerekçelerle, teskin edici iğnelerle kişilerin başlangıçtaki yas tutma özgürlüklerini ellerinden alıyorsa, bu durum da bir tür toplumsal duyarsızlıktır. (Eğer kişi, aylar sonrasında ilk günlerdeki yoğunlukla yas tutuyorsa ancak o zaman bir psikiyatrik, psikolojik desteğe ihtiyaçları var demektir.) Yasla ilgili kültürümüzde güzel bir söz var, şöyle denir: “Bir yakınını kaybedenin içinde ilk gün 40 mum yanarmış; ikinci gün 39, üçüncü gün 38 ... mum yanarmış. Kırkıncı gün yanmakta olan tek bir mum kalırmış, o tek mum da hayat boyu sönmezmiş.” Bireysel ve toplumsal yaslara böyle bakmalı, ülkemizde birilerinin içleri yanarken, karınca kararınca onların yaslarına ortak olmalıyız. Her kriz en güçlüye yarar Bir kriz ister doğal, ister siyasal, isterse ekonomik olsun: Her krizde, zenginler daha zenginleşir, yoksullar daha yoksullaşır... Her krizde muktedirler, zalimler daha güçlenir, sömürülenler, mazlumlar daha zayıflar. Bu süreç pandemi denilen dünya çapındaki salgınlarda da böyledir... Epidemi denilen bölgesel veya milli salgınlarda da. Koronavirüs (Covid19), krizinde de böyle olacaktır: ABD ve Çin, belli bedeller ödemekle birlikte kazanacaktır, Avrupa ve Ortadoğu (ve elbette bu arada Türkiye) kaybedecektir. HHH Bu dediklerimin sonuçlarını hemen görmeyebilir, derhal yaşamayabiliriz... Hatta, herkesin, krizden aynı derecede etkilendiğini bile düşünebilir, kendimizi aldatabiliriz: Ama uzun dönemde, gerek insanlar, gerekse ekonomi açısından, bu sonuçları gözlemleyeceğiz! HHH Bu krizden hem mutlak hem de göreceli olarak olumsuz etkilenecek olan Türkiye’de de durum böyledir: Bu krizin Türkiye’ye dünya çapındaki maliyeti hem insan kaynakları hem de ekonomik olarak Avrupa’dan bile daha yüksek olacak... Ama aynı kriz, baskı, adaletsizlik ve yağma olaylarını gündemden düşürüp dikkatlerden kaçırarak içerideki iktidarın elini serbestleştirecek, ayrıca baskı, adaletsizlik ve yağma politikalarının daha hızlı ve daha etkili uygulanabilmeleri için yeni fırsatlar da yaratacaktır. HHH Buraya kadar söylediklerim, madalyonun bir yüzüdür... Diyalektik değil, doğrusal sonuçların ifadesidir. Madalyonun öbür tarafında, krize diyalektik olarak baktığımızda, pandemi ABD ve Çin arasındaki rekabeti daha keskinleştireceği için, her iki ülke açısından da olumsuz sonuçlar yaşanacağını söyleyebiliriz. Bunların önümüzdeki yıllar içinde yavaş yavaş ama daha belirgin olarak ortaya çıkacağı beklenmelidir. HHH Türkiye’ye de diyalektik yöntemle baktığımızda, bu krizin iktidarı görünüşte güçlendirip ona yeni fırsatlar yaratırken, aynı zamanda onun gidişini de hızlandıracağını açıkça görebiliriz: Çünkü krizin, iktidarları, zalimleri, zenginleri ve güçlüleri daha da zenginleştirdiği, güçlendirdiği ve zulmü artırdığı, mazlumları, yoksulları ve zayıfları daha da ezdiği gerçeği... Taban kaybettikçe baskıyı, adaletsizliği ve yağmayı artıran, baskıyı, adaletsizliği ve yağmayı artırdıkça, taban kaybeden iktidarlar açısından da geçerlidir: Kriz dolayısıyla önünde yeni fırsatlar bulan iktidar, baskıyı, adaletsizliği ve yağmayı yoğunlaştırıp yaygınlaştırdıkça, tabanını daha da hızlı kaybetmeye başlar... Böylece gidişi daha çabuklaşır! HHH Önümüzdeki yıllar gerek dünya, gerekse Türkiye için acılı ve zor bir dönem olacaktır... Bütün okurlarımın bu dönemi sağlıklı ve haysiyetli bir biçimde atlatmalarını diliyorum. VERİLEN HER EMEK İYİ BİR EMEKLİLİĞİ HAK EDER İşCep’ten veya şubelerimizden emekli maaşınızı anında İş Bankası’na taşıyın ya da taahhüdünüzü yenileyin, İş Bankalı olmanın ayrıcalığını yaşayın. Ek koşulsuz 1.000 TL’ye varan promosyon ödemesi Promosyon tutarı, ödemelerine aracılık edilen tüm emekli maaşlarının 1 aya karşılık gelen tutarı üzerinden hesaplanır ve 3 yıllığına peşin olarak, 1.500 TL’den düşük maaşlar için 750 TL, 1.500 2.500 TL arası maaşlar için 875 TL, 2.500 TL ve üzerinde maaşlar için 1.000 TL ödeme yapılır. İnternet Şubesi ve İşCep’ten ücretsiz ve sınırsız havale, 3 adet ücretsiz EFT gönderebilirsiniz. Maximum Kart ve ek kartları için yıllık ücret ödenmeyecek olup bu kartlar haricindeki kredi kartlarımızın güncel ücret bilgilerine ve ayrıntılı bilgiye isbank.com.tr veya İş Bankası şubelerinden ulaşabilirsiniz. 9 MART 13 MART Haftaya damga vuran konuların başında koronavirüs geldi. Bütün dünyayı sarsan koronavirüs Türkiye’de de görüldü. Salıyı çarşambaya bağlayan gece yarısı açıklanan ilk vakanın ardından hasta sayısı cuma günü beşe çıktı. İlk vakanın ardından üst üste önlemler alındı. Okullar tatil edildi. Mart ve nisandaki bilimsel açık ya da kapalı toplantılar ertelendi. Yurttaşlardan 14 gün ve bir metre kuralına uymaları, temizlik ve beslenmeye dikkat etmeleri istendi. Zorunlu kalınmadıkça yurtdışına çıkılmaması, yurtdışında olanların da kendilerini orada izole etmeleri istendi. Dokuz ülkeye daha uçuş yasağı konuldu. Virüsün hızla yayıldığı İtalya’da ülke çapında karantina uygulanmaya başlandı. Devlet başkanlarından dünyaca ünlü sinema sanatçıları ve sporculara kadar çok sayıda ünlü isimde virüs saptandı. Virüs ve petrol ekonomiyi vurdu Koronavirüs etkisiyle hem küresel hem de yerel ekonomi ciddi yara aldı. Buna ülkedeki yurttaşların paniği de eklenince dezanfektan ürünler ile gıda maddelerinin fiyatlarında hızlı artışlar görüldü. Avrupa borsaları yüzde 17 kayıp yaşadı. Küresel borsalarda 14 trilyon dolar erirken havayolu şirketlerinin kayıbı 113 milyar doları aştı. Ülkede dolar ve Avro yükselirken borsa çakıldı. Petrol üreten ülkelerin üretimin kısılması konusunda anlaşamamaları üzerine petrol fiyatları 30 yılın gerisine indi. 35 dolara kadar gerileyen petrol, yurttaşa benzin fiyatlarında sınırlı düşüş olarak yansıdı. Ancak doların ve altının artmasına neden oldu. Barışlar içeride tutulmaya devam edildi Meclis’te açıklanan, daha önce haberi yapılan şehit MİT mensubu haberi nedeniyle tutuklanan gazemiz yazarı ve OdaTV haber müdürü Barış Terkoğlu ile OdaTV Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’ın tutuklulukları devam etti. Tek bir haber nedeniyle Silivri’de tutulan Barışlar için savcı, iddianameyi aradan geçen süre içinde tamamlayamadı. AYM’den vicdanları rahatlatan karar çıktı Anayasa Mahkemesi (AYM), 301 işçinin yaşamını yitirdiği Soma faciasının yaşandığı maden ocağında denetim görevini ihmal ettikleri öne sürülen Çalışma Bakanlığı müfettişleri hakkında soruşturma izni verilmemesini hak ihlali saydı. Bu kamu görevlilerinin soruşturulmasını isteyen mahkeme, “Bireylerin hayatı nın tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması yaşama hakkının ihlaline neden olabilir” dedi. Babacan, DEVA Partisi’ni kurdu AKP’den istifa eden eski Ekonomi Bakanı Ali Babacan, Demokrasi ve Atılım Partisi’ni (DEVA) kurdu. Babacan, partisinin kurucular kurulu, tüzük ve programının tanıtımını yaptı. Rus heyetle İdlib görüşmesi başladı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in üzerinde uzlaştığı mutabakatın ardından güvenli koridor kurulmasına yönelik görüşmeler geçen salı Ankara’da başladı. Görüşmeler hafta boyu devam etti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Moskova’da sağlanan mutabakatla etrafında güvenli koridor oluşturulması öngörülen M4 karayolunun kuzeyinde Türk Silahlı Kuvvetleri, (TSK) güneyinde ise Rus askerlerinin denetim sağlayacağını açıkladı. 3. gün görüşmelerinin ardından Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Büyük oranda mutabakat sağladık” dedi. Gözler kırılgan ateşkeste Şehit haberleri ve çatışmaların şiddetlenmesi nedeniyle yeni bir göç dalgası yaratma ihtimali dünyanın da gözlerini çevirdiği Suriye’nin İdlib vilayeti için Ankara ile Moskova’nın vardığı ateşkes mutabakatı, bu hafta iki ülkenin de yakıcı gündem maddelerinden oldu. Ankara’dan, Rus ve Türkiye heyetleri arasında yapılan görüşmelerde, stratejik M4 karayolundaki tampon bölgedeki işleyiş ve TSK’nin, Şam güçlerinin kuşatması altındaki mevcut gözlem noktalarının akıbeti konusunda mutabakat sağlandığı haberleri geliyor ancak detaylar belirsiz. Selman iktidarını güçlendiriyor Suudi Arabistan’ın fiili lideri olarak görev yapan Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın, darbe planlandığı suçlamasıyla kraliyet ailesinden aralarında kendisine rakip olarak görülün de isimlerin olduğu üç ismi, “krala darbe yapma” suçlamasıyla tutukladığı iddia edildi. Biden arayı açıyor ABD’de kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri için aday belirleme sürecindeki Demokratlar’da eski Başkan Yardımcısı Joe Biden, partinin “ilerici sosyalistler” olarak bilinen kanadının önde gelen isimlerinden Bernie Sanders’la arayı açtı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle