25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 13 15 MART 2020 PAZAR (Üstte) İnci Eviner’in “Fırsatlar Ormanı” isimli çiziminden bir detay. (Solda) “Gerçeği gördü ve bundan çok utandı.” Sanatçının çizimleri arasındaki cümleler dikkat çekici. Eviner için çizme eylemi ‘hafızanın boşluklarıyla dünya içindeki şeyler arasında köprü kurmak’ İnci Eviner’in ‘sözlüğü’ İnci Eviner’in yeni kişisel sergisi, önceki gün Galeri Nev İstanbul’da açıldı. 11 Nisan’a kadar sürecek olan “Kalanlar, Geri dönenler ve İma lar”, sanatçının yaşam birikiminin altında yattığı yoğunlukla, son üç ay da tamamladığı mürekkep, füzen ka lem ve serigrafiden oluşuyor. Çizerek düşünen, bütün sanatını desen üzerine kuran ve böylece ken dine ait bir dünya ve dil yaratan sa natçının çalışmaları, siyah beyaz bir şerit gibi salonu dolanıyor. İzleyici yi ilk karşılayan bu özgünlük ve iç tenlik. Galeri duvarları boyunca ar dı ardına akan çizimlerin, seyirci den iki farklı algı talebi var. Desenle rin mekâna yerleşimi, uzak bir man zara etkisi yaratarak izleyiciyi dışar da bırakıyor. Detayları ancak yakla şınca görmek mümkün. Kelimeler ve imgeler arasındaki gerilimi arayan sanatçı, kelimelerin bizi çağırdığı an lamla, imgeler arasındaki denge kur maya çalışıyor. Resimdeki boşluklardan hareketle, bir bakışta karşılığını İnci Eviner bulamayacağınız, bu budur diyeme yeceğiniz, karmaşık ilişkiler içerisin de izleyiciyi farklı şeyler düşünmeye mak birinci eylem planı oluyor. yöneltecek boşluklar bırakarak de İkincisi ise her izleyicinin zih vam ediyor. ninde kendi yaşantısından ka Politik ortam, baskılar... lan, kurtulamadıklarından geri dönen, çeşitli imalar arasında “Yaşadıklarım, düşündüklerim, his neler tetikleniyorsa, bunları or settiklerim, dış dünyanın yansımala taya çıkarmaya çalışan başka bir rı, kelimeler ve görseller tüm bunla harekete dönüşüyor. rı birbirine bağlayan ve bilinçaltından Eviner’in sözlüğünde hayvan akıp gelen her şey benim sözlüğümü lar, bitkiler, kadınlar başta ol oluşturuyor. Bu sözlük o kadar zen mak üzere hep var olanların, çe gin ve sürekliliğe sahip ki farklı şey kişmesi, arzusu, yaşadığımız po leri yan yana getirerek yepyeni şeyler litik ortam, baskılar, bastırılmış üretebilmeme olanak sağlıyor” diyen olan ve dışa fırlayan cinsellik, şi Eviner’in çalışmalarında çok önem irler, fil kulağı, göz kılçığı, dağla verdiği imajinasyon öne çıkıyor. Dış ra gömülmüş bir balina, Hannah dünyadan gelen şeylerle aklın, bilin Arendt ve daha birçok hayatlar, çaltının işleyişini, bilinen bir dünya imgeler, kelimeler bir arada. nın bilinmeyen kodlarını ortaya çıkar Tüm bunlar üst üste binip İnci Eviner’in sözlüğünde hayvanlar, bitkiler, kadınlar, kelimeler ve görseller var. bir gerilim içinde iyisiyle kötüsüyle, zıtlıkları ve çelişkileriyle mizah ve şiddet içinde her yerden fışkırıyor: Kuleli Askeri Lisesi’nin altına oyulan tünellerden, kendi gözlerini kör etmeye çalışan atlas oyuncak ayılardan, prenses masallarının silinmesini dileyen kızlardan... Yani başı sonu olmayan hikâyelerden, sürekli bir çağrışımı olan kat kat yükselen bir döngünün içinde, sanatçının sınırsız imgelem dünyasını saklayan bu görsel sözlüğün, metin parçalarıyla kuşatıldığı sergide el yordamıyla yönümüzü bulmaya çalışıyoruz. l Kültür Servisi Sanatçının siyah ve beyazın sadeliği içinde yarattığı desenlerin içine serpiştirdiği cümlelerin zenginliği ise tam bir tezat oluşturuyor: “Suçumu çerçeveleyip buraya astım” cümlesini okuyunca aynaya bakmış gibi oluyorsunuz. “Gördüklerine arkalarını döndüler ve bu yüzden kör oldular” yazıyor; bunu birbirine sarılmış duran üç kişinin altında okuyunca dur önünde iki gün düşün! “Gerçeği gördü ve bundan çok utandı” diyor; hepimizin odasına asmalı bundan! “Filin kulağına bir ayet fısıldandı; bildiğini bilme!” En iyisi siz bu verdiğimiz ipuçlarıyla gidip sergiyi gezin ve kendi dersinizi çıkarın. Galeri Nev: Mısır Ap. İstiklal Caddesi. Ey korona! Sen nelere kadirsin! Gel de rastlantılara inanma! Tam bir ay boyunca ellerini kullanamadığın için yazı yazma... İyileşeceğin ve yeniden bilgisayarın başına geçeceğin günleri hayal ededur... Ah bunca aradan sonra bu ilk yazı nasıl da güzel, coşkulu, tutkulu, okuru “uçuran” bir yazı olacaktı diye düşün... (Milliyet’ten kovulduğum o üç ayı saymazsak, en uzun yazmama sürem.) Ama gel gör ki, yazmaya başladığın gün sağa baksan korona, sola baksan korona, aşağısı korona, yukarısı korona... Akıllarda, sayfalarda, aşklarda, korkularda, korona... Yüreklerde, dillerde, düşlerde, köşelerde varsa yoksa korona... Sıkıysa, farklı bir şey, coşkulu tutkulu bir şeyler söyle... Bu durumda ben de “EY KORONA! Sen nelere kadirsin!” diye haykırıp başladım yazmaya: Koronanın unutturdukları Kimilerinde eşek ya da kedi şansı var! Hep 4 ayak üzerine düşüyor. İşte satırbaşlarıyla koronanın millete unutturdukları: Baştan sona yanlış Suriye politikamız... Sınırlarımız ötesinde şehit olmaya yollanan 34 çocuğumuz... Ortak noktalarının yoksulluk olması... Ateş artık sadece düştüğü yeri yakmayı sürdürüyor. İçişleri Bakanı’nın ilan ettiği “Savaşa Hayır” deme yasağı. Ve bunu tam da 8 Mart’ı kapsayan kadın haftasında uygulatma çabası... Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadınlara uygulanan şiddet (Cop, biber gazı, ters kelepçe, yerde sürükleme, darp, gözaltı...) Tek insanın kin ve nefretiyle, iğfal edilen hak hukuk: Osman Kavala’nın ya da Selahattin Demirtaş’ın hapisten çıkmaması için ha bire uydurulan yeni bahaneler... Kendi suçunu gizlemek, gerçekleri unutturmak için adalete el koymak: Bkz: Araştırmacı gazeteciler Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel neden hapisteler... Kitlelere mal olmuş, sadece direniş ve protesto haklarını sürdürmek isteyenleri ezmek, yok etmek, “ötekileştirmek”, unutturmak... İtiraz eden, muhalif olan herkesten “terörist” yaratma çabası... Bkz: CHP ya da Grup Yorum’a yönelik suçlamalar... Bunlar ilk aklıma gelenler. Şimdi de madalyonun öteki yüzüne bakalım: Koronanın hatırlattıkları Küresel bir sorunla karşılaşıldığında zorbalar, korkuyu kışkırtır, daha çok zorbalaşır, baskıyı artırır. Çünkü zorbalar korkudan beslenir. Sakın korkuya, paniğe yer vermeyin! Korona günlerini bir fırsata çevirin: Alışveriş ve tüketim yarışını yok sayıp, dayanışma ve sorumluluk günlerine selam çakın! Düşünmeye, kendinizle hesaplaşmaya yer açın. Evinizde, ailenizle, yakınlarınızla daha çok vakit geçirin... Yaşamınızda daha az kalabalıklar, daha az yığılmalar olsun... Daha az insan, daha az teknoloji, daha az eşya, daha az giysi, daha az koşuşma, daha az oradan oraya yetişmek zorunluluğu... Doğaya, temiz havaya daha çok yer açın. Bir tomurcuğun filiz vermesini, çiçek açmasını en son ne zaman gözlemlediniz... Sevdiğiniz kitapları yeniden okuyun. Yenileri keşfedin... Koronavirüsün, zengin yoksul, devlet başkanı, ekâbir, “sokaktaki adam” farkı gözetmediğini fark edip bu “sosyal adalet” için sevinin. Çarenin yine sosyal adaletle, herkese eşit yaşama ve sağlık hakkı ile sömürüsüz bir düzenle sağlanabileceği inancınızı pekiştirin! NOT: Boğazda yürürken düştüm, sol el bileğim çok parçalı kırık, sağ bileğim incinme... Beşiktaş Belediyesi lütfen kaldırımlara biraz dikkat ve özen! Bütün bu süreçte Amerikan Hastanesi, Koç Üniversitesi Hastanesi ve ameliyatımı yapan Dr. Eftal Güdemez ile ekibine sonsuz teşekkürler. Geçmiş olsun dilekleriyle beni güçlendiren okurlara da çok teşekkür ederim. ‘DBuearliilt’Eed’kienn ÇARPIYOR, YARALIYOR ‘Bil İstedim’ çıktı Sosyal medya platformlarında yayımladığı şarkılar ve popüler şarkıları yeniden yorumladığı videolarla dinleyicilerin dikkatini çeken Ekin Beril’in “Dualite” isimli ilk albümü bu ay başında çıktı. Albümündeki tüm şarkıların söz ve bestesi Ekin Beril’e aitken, albümün prodüksiyonunu Caner Anar (Playjoy) ve Ekin Beril birlikte yaptı. Beril albümün hikâyesini “Bu albüm ‘dualite’ evrenindeki gerçekliği sorgulamak için çıkılan zihinsel bir yolculuğu anlatıyor. Bundan 6 milyon yıl önce çok uzak bir galakside; uzayın en dibinde yaşayan kahramanımız, kendine gerçeklik hakkında birtakım sorular soruyor ve her soru onu ve bilincini değiştirmeye başlıyor” diyerek anlatıyor ve albüm boyunca “İyikötü, güzelçirkin, doğruyanlış, varyok... Tüm bu kavramlar göreceliyken, tek bir gerçeklikten söz edilebilir mi” sorusunun derinliklerine iniyor. “Sevilmemişim” ile geniş bir dinleyici kitlesine ulaşan alternatif müziğin ilgi çeken gruplarından Nasıl Derler Bilirsin, yeni şarkısı “Bil İstedim”i yayımladı. Sony Music Türkiye etiketiyle çıkan şarkının sözleri ve bestesi Alper Altıntaş imzası taşırken, şarkının düzenlemesi de Nasıl Derler Bilirsin grubuna ait. Vokalde Alper Altıntaş, gitarda Ergin Kandemir, klavyede Cevdet Berkay Yavuz, bas gitarda Naci Erdem Berkan ve davulda Cüneyt Cenkci’den oluşan Nasıl Derler Bilirsin, şarkılarında hayata dair naif ve gerçek duygularla yola çıkıyor. Akılla çözülmesi gereken bilmecelerle dolu bir roman... Serra Menekay’ın “Aluşta’dan Esen YellerBir Kırım Türküsü”, “Kuşbakışı” ve “İğne Oyası,” ve “Şefikaİsmail Gaspıralı’nın Kızı” kitaplarının yanısıra çok ilgi gören çocuk romanı “Adını Arayan Çocuk”, ikinci baskısı okurlarıyla... Mezzosoprano ve şan hocası Dağdelen 91 yaşında yaşamını yitirdi Opera ‘Yıldız’ını kaybetti Yıldız Dağdelen Piyano ile başladığı müzik eğitimine şan ile devam eden, mezzosoprano ve şan hocası Yıldız Dağdelen dün sabah yaşamını yitirdi. Sanatçının cenazesi yarın (16 Mart) Zincirlikuyu Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Konservatuvarlar, opera ve konser salonları kapalı olduğundan Dağdelen için tören yapılamayacak. Dağdelen, 1 Mart 1929’da İstanbul’da doğdu, 1950 yılında İstanbul Belediye Konservatuvarı’nın dördüncü sınıfına Alice Rosenthal’in öğrencisi olarak kabul edildi. 1955 yılında mezun olup, eğitimine Almanya’da Frankfurt, Main Hochschule für Musik’te devam eden Dağdelen, 1960 yılında bitirdi. Hemen Lübeck Operası ile solist olarak anlaşma yaptı. Oynadığı ilk rol Mozart’ın Cosi Fan Tutte operasındaki Dorabella oldu. 1962’de İstanbul’a dönen sanatçı, 1961’de açılan İstanbul Şehir Operası’na solist olarak girdi. 19681973 yıllarında İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda, 1977’den 1988 yılı sonuna kadar Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda öğretim üyesi olarak görev yaptı. 1983’de doçent, 1986’da profesör ünvanını aldı. 19982002 yıllarında Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi, Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Yurtiçinde ve yurtdışında konserler ve lied resitalleri verdi. İstanbul Radyosu’nda programlar yaptı. www.galeatiyayinevi.com galeatiyayincilik gletiyayincilik galeati2017
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle